Harry kalenin kasvetli havasını içine çekti. Gecenin bir vakti buraya gelmek aptallıktı belki ama umurunda mıydı? Hayır. Kalenin içine girmek için iki adamı sersemletip hafızalarını değiştirdi. Kalenin içindeki önüne çıkan adamları da sersemletip içlerinden birinden Gellert'ın nerede olduğunu öğrendi.
Ve nihayet Gellert'ı buldu. Adam gerçekten yaşlanmıştı. "Merhaba?" Gellert, oturduğu yerden ona baktı. "Hoşgeldin, Harry Potter. Gel, otur." Hücresinin kapısını açtı ve asasız büyüyle iki tane koltuk oluşturdu. Oturduğu yerden kalkıp oluşturduğu koltuğa oturdu. Harry de karşısına geçti.
"Ben olduğumu nereden bildin?" "Gazeteler, çocuk. Gazeteler. Fotoğrafını görmüştüm. Asıl soru neden burada olduğun?" Harry boğazını temizledi. "İstesen kılını kıpırdatmadan buradan çıkabilirsin ama sen yapmıyorsun. Neden?" Gellert güldü. "Zamanında çok hata yaptım, Potter. Şimdi de cezamı çekiyorum." "Sence yeterince cezalandırmadın mı kendini? Bence sahnelere dönme vaktin geldi, Gellert." "Ne istiyorsun, Potter?" "Sana ikinci bir şans vermek. Bir planım var ama önce burdan çıkmayı kabul etmen gerekiyor." "İkinci bir şans... Ben ikinci şansa inanmam Potter." "O zaman ilk şansının telafisi diyebiliriz. Senden bana yardım etmeni istiyorum. Kaybedecek birşeyin var mı?" "Hayır." "Bu anlaşmayı kabul ettiğin anlamına mı geliyor?" "Pekâla. Kelime oyunlarını beğendim. Ben de burada sıkılmıştım zaten. Kabul ediyorum." "Bozulmaz yemin istiyorum." "Peki, Potter. Çıkar asanı."
***
"Kreacher." Kracher, adının söylenmesi üzerine Harry'nin ve gözlerinin rengi birbirinden farklı olan yaşlı bir adamın önünde belirdi. Harry'nin yanında bir düzineden fazla, bayıltılmış adam vardı. Kreacher bakışlarını adamlardan çekip kendisini çağıran kişiye yöneltti. "Efendi Harry, Kreacher'ı mı çağırdı?" Harry, Kreacher'ın karşısına geçip onunla aynı boya gelmek için dizlerinin üzerine çöktü. "Kreacher, bundan sonra ben seni çağırdığım zaman yanıma geleceksin. Bunun dışında kendini hiç kimseye göstermeyeceksin. Diğer ev cinlerine de. Bunu benim için yapar mısın?" Kreacher, yüzünde kararlı bir ifadeyle başını salladı. "Kreacher bunları yapacak, Efendi Harry. Başka bir isteğiniz var mı?" Harry başını salladı. "Lütfen bu adamları bir parka bırakır mısın?" "Tabii ki Efendi Harry." Ev cini cümlesini bitirdikten sonra parmaklarını şıklattı ve kendisiyle birlikte yerdeki adamlar da yok oldu. "Büyüyü yapmayı biliyorsun, öyle değil mi?" dedi Gellert alayla. Harry gözlerini devirdi. "Elbette biliyorum."
Gecenin sonunda Gellert, Nurmengard'ın sır tutucusu oldu ve Harry ile birlikte dağ evine geldi.
Harry, onu Draco ile kaldığı odasına götürdü. Draco halâ uyuyordu. Eh, normaldi çünkü saat sabahın 6'sıydı. Gellert'a banyoyu gösterip çıkınca giymesi için kıyafet verdi. Sonra da biçim değiştirmenin en zoru olan havayla biçim değiştirip bir kanepe oluşturdu. Kitaplıktan bir kitap alıp oluşturduğu kanepeye oturdu ve Gellert'ın çıkmasını bekledi. Yaklaşık yarım saat sonra adam banyodan çıkmıştı. Saçlarının boyu kısalmış, sakalları traş edilmişti. 10 yaş gençleşmişti diyebiliriz. Gellert, da kitaplıktan bir kitap alıp Harry'nin yanına oturdu.
1 saat sonra Draco, uykulu gözlerle ayağa kalkıp banyoya ilerledi. Kanepede oturan ikiliyi görmemişti. Harry aklından olası senaryoları düşünerek odaya bir sessizlik büyüsü yaptı. Sarışın, elini yüzünü yıkayıp kısa bir duş aldıktan sonra banyodan çıktı. Tam Harry'nin yatağına bakıp Harry'e günaydın diyecekken Harry'nin yatağında olmadığını gördü. Arkasını dönüp gözleriyle odayı taradı. En sonunda Harry'i görünce konuştu. "Günaydın, Harry. Ne zaman kalktın-" derkeen Sarışın'ın gözleri Harry'nin yanında oturan adama kaydı. Sonra Harry'e, tekrar Gellert'a, Harry'e ardından ağır çekimle Gellert'a.
Gözlerini kırpıştırarak Harry'e döndü. Dudakları aralandı. "Harry, ben galiba halisünasyon görmeye başladım. Şuan senin yanında Gellert Grindelwald'ı görüyorum." Harry kendini gülmemek için zor tutuyordu. "Draco, o zaten Gellert Grindelwald." Draco'nun yüzünde bir dehşet ifadesi belirdi ardından çığlık attı. Harry, o gelmeden önce sessizlik büyüsü yaptığı için kendini tebrik etti. "Draco, sakin ol. Draco, Draco? Draco?!" Draco, şoka girmiş gibiydi. Harry'nin son bağırışı sayesinde transdan çıktı ve bakışlarını Harry'e çevirdi. "E-efendim." Harry derin bir nefes aldı. "Sakin ol. Her şeyi anlatacağım. Geç, otur şöyle."
***
"Harry, sen kafayı mı yedin?! Resmen Eski Karanlık Lord'u hapisten çıkardın ve bana sakin olmamı mı söylüyorsun?" "Evet. Kulağa saçma geliyor ama bir planım var. Planı sorma, zaten evdekilere anlatırken dinlersin." "Evdekiler mi? Onlara nasıl söylemeyi düşünüyorsun peki? Benim kadar sakin tepkiler vereceklerini sanmıyorum. Özellikle de Severus'un." "Bilmiyorum ama anlatmak zorundayım." Draco biraz düşündü. "Kahvaltıda anlatsan?" Harry gülümsedi. "Tamam, öyle yapacağım."
Harry, kahvaltıya kadar nasıl anlatacağını düşündü. Gellert'tan yardım istediğinde adam, kısaca OSS-> O Senin Sorunun diyerek umursamadığını belirtmişti. Aslında Harry'nin yapabileceği 4 şey vardı.
A) Imm Şey... Ben bir halt yedim. Şuan odamda bir Karanlık Lord duruyor. Ama merak etmeyin biz anlaştık yani kimseye zarar vermeyecek.
B) Ben Karanlık Lord'ları çok seviyorum ve eve bir tane alalım dedim. Kendisi şuan odamda da haber vereyim dedim.
C) Ehm ehm ee merhaba? Şeyyy... Şuanodamdabirkaranlıklordduruyor.
D) Bir şeyler saçmaladıktan sonra olayı açıkla ve kaç.
Harry'e en mantıklı gelen D) şıkkıydı. Ama B) şıkkı da fena değildi. Herneyse karar verilmişti. D) şıkkını uygulayacaktı.
Ev halkı kahvaltı masasına oturduğunda bir süre normal sohbetler döndü. Kahvaltının sonlarında Harry ve Draco bir bakış paylaştılar. Ardından, Harry boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti. "Ehm şey, benim size birşey söylemem gerekiyor." Severus, diğerleri adına konuştu. "Seni dinliyoruz, Harry." "İlk olarak, Gellert Grindelwald hakkında ne biliyorsunuz?" Bu sefer konuşan Lucius'tu. "Kendisi bir Karanlık Lord'du. 1945'de gücünün zirvesindeyken Albus Dumbledore ile yaptığı düelloda yenildi. Daha sonra kendi kalesine hapsedildi. Bana sorarsanız, adam istese oradan şuan bile çıkabilir." Harry yutkundu. "Çıktı zaten." Masada 20 saniye sessizlik hüküm sürdü. Harry'nin sözleri anlam kazandığında Draco ve Harry hariç masadaki herkesin yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Severus, sordu. "Harry, ne saçmalıyorsun?" Harry, sandalyesinden kalktı ve birkaç saniye ayakta dikilip konuştu. "Severus, ben, Gellert'ı dün gece Nurmengard'dan kaçırdım." Sözlerini bitirir bitirmez odasına fırladı.
Odasına yetiştiği sırada İksir Ustası öyle şiddetli bağırdı ki Harry ormandaki hayvanların ormanı terk ettiğine emindi. "POTTER!" Harry 10 dakika sonra, Severus'un biraz olsun sakinleştiğini düşünerek Gellert ile birlikte aşağı indi. Bir sorun çıkarsa Gellert'ı kalkan olarak kullanmak aklının ucundan bile geçmiyordu kesinlikle(!)
Masaya geldiklerinde herkes aynı şekilde masada oturuyordu. Yine boğazını temizleyince hepsi ona döndü. "Şey... Bu Gellert. Gellert, bu Severus, yanındaki Lucius onun karşısındaki de Narcissa." En çabuk toparlanan Cissy oldu. "Tanıştığımıza memnun olduk, Mr. Grindelwald. Bize katılmaz mıydınız?" dedi Cissy, bir kahvaltı tabağı hazırlamaya başlarken. Harry de başını salladı. "Evet, Gellert. Gel, buraya otur." Gellert, Harry'nin gösterdiği yere oturdu. Severus'un karşısına. Harry de masaya oturunca yemek kaldığı yerden devam etti. Arada küçük sohbetler oluyordu. Fakat İksir Ustası'nın ve Lucius'un bakışlarının hedefi olan Harry, sohbetlere katılmıyor, tabağındaki yemekle oynamaya devam ediyordu.
Kahvaltı faslı bittiğinde, Gellert, Lucius ile birlikte salondaki koltukta bir sohbete başlamışlardı. Narcissa, bulaşıklarla ilgileniyordu. Draco, odasındaydı. Harry, kütüphanedeydi. Severus ise Harry'nin yanına gidiyordu. Harry yaklaşan adım seslerini duyduğunda kendini "Geliyor gelmekte olan" diye düşünmekten alıkoyamadı.
Ve İksir Ustası, Harry'nin karşısındaki koltuğa oturdu. Harry, elindeki kitabı kapatıp yanına koyduktan sonra Severus'a döndü. "Harry. Sen ne yaptığının farkında mısın? Karanlık Lord'la savaşırken Eski Karanlık Lord'u hapisten çıkarmak ne demek? Neden böyle birşey yaptın?" "Severus, adam kaç yıldır kendi kalesinde hapsolmuş durumda. Lucius'un dedikleri doğru. Gellert, isteseydi şimdiye kadar bin kere kaçmıştı oradan. Merlin aşkına adam asasız büyü yapabiliyorken ve bir Karanlık Lord olacak kadar güçlüyken başında dikilen 20 tane aptal adamı atlatmak ne kadar zor olabilirdi? Fakat o kaçmadı. Çünkü yaptıklarının yanlış olduğunun farkındaydı ve bu yüzden tam 50 yıldır kendi kendini cezalandırıyordu. Bence ikinci bir şansı hak ediyor ve bu şansı ona vermek istedim." İksir Ustası, başını salladı."Anlıyorum. Sana ne söylersem söyleyeyim beni dinlemeyeceğini de biliyorum. Bu yüzden şimdi gidiyorum. Şu Karanlık Lord'la bir de ben konuşayım."
İksir Ustası'nın kütüphaneyi terk etmesinin ardından, yaklaşık 10 dakika sonra Lucius geldi. "Sen... gerçekten delirmişsin. Bir Karanlık Lord'u hapisten kaçırırken ne düşünüyordun bilmiyorum ama adam gerçekten pişman gibi görünüyor. Fakat yalan söylüyor ya da numara yapıyor olabilir. Umarım tedbir almışsındır." Harry bıkkınlıkla cevapladı. "Bozulmaz yemin etti, Lucius." Lucius şaşkınlıkla söylendi. "Bir Karanlık Lord'a bozulmaz yemin ettirmeyi de ancak senin gibi bir çatlak başarabilir zaten." Lucius da söylene söylene odayı terk etti.
5 dakika sonra Narcissa geldi. "Harry, seni zaten yeterince azarlamış olmalılar. Ben sadece dikkatli olmanı söylemek istedim." deyip gülümsedikten sonra kütüphaneden çıktı. En sonunda tüm ev halkının çeşit çeşit tiradlarını dinlemekten yorulmuş olan Harry, oturduğu kanepeye uzanıp uykuya daldı. Draco kütüphaneye girdiğinde, uyuyakalmış Harry'nin üzerini örtüp oradan çıktı.
***