Harry, uyandığında saat akşam 18.00'dı. Uyuduğu kanepeden kalkıp aşağı indi. Gördüğü manzara ise...
Tüm ev halkı, salonda toplanmış, tatlı bir sohbet eşliğinde resmen çay partisi yapıyorlardı. Bıkkınlıkla nefes verip onlara yaklaştı.
"Hey! Hepiniz beni teker teker azarladıktan sonra burada çay partisi yapıyor olamazsınız!" Herkesin yüzünde bir gülümseme oluştu. "Harry, tatlım uyandığını bilmiyorduk. Gel hadi bize katıl." Cissy, kendini gülmemek için tutuyor gibiydi.
***
Harry, küçük çay partisi devam ederken, Lucius'a kaş göz yapıp onu üst kata çağırdı. Lucius da çağrıyı alıp üst kata yöneldi. İkili, kütüphaneye girip karşılıklı oturdu. Harry de konuya girdi. "Lucius, konuşmamız gereken konu hortkuluklar. Sadece... onlar hakkında herhangibirşey bilip bilmediğini sormak istedim. Ne oldukları, nerede oldukları... ne biliyorsan." Harry gözlerini beklentiyle Lucius'a dikti. Birşeyler biliyor olmasını umuyordu.
Lucius, derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Karanlık Lord, beni hortkuluğunu emanet etmek için çağırdığında Bellatrix'i de çağırmıştı. Ona da bir tane emanet etmiş olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında, Karanlık Lord'un bir yılanı var. Nagini. Kendisi bir maledictus. Karanlık Lord, onu yanından hiç ayırmaz. Ayrıca büyüler ona etki etmiyor. Yoldaşlık'ın çok önceden yaptığı bir baskında rastgele atılan bir lanet onu vurduğunda etki etmediğine şahit oldum. Onu basilisk zehrini emmiş bir bıçakla veya kılıçla öldürebilirsin." Harry'nin gözleri parladı. "Kılıç! Basilisk'i bir kılıçla öldürmüştüm. O kılıcı kullanabilir miyim?" Lucius biraz düşündü. "Sanırım, evet. Basilisk'i onunla öldürdüysen zehri emmiştir."
***
Saat 20.00'da akşam yemeği yendikten 4 saat sonra herkes uykuya dalmıştı. İki kişi hariç. Gellert ve Harry. İkili hazırlandıktan sonra alt kattaki salonda buluştu. "Kreacher." Harry, adını söyler söylemez önünde beliren ev cininden onları Lestrange Malikânesi'ne götürmesini istedikten üç saniye sonra gözlerini Lestrange Malikânesi'nin bahçesinde açtı. Kreacher'a dönüp sorusunu sordu. "Hepsi uyuyor mu?" Kreacher başını salladı. "Kreacher verdiğiniz uyku ilacını akşam yemeklerine koydu, Efendi Harry." Harry, başını sallayarak evin kapısına yöneldi. Basit bir alohamora büyüsüyle kapıyı açıp arkasındakilerle birlikte içeri girdi. Sonrasında yemek odasına ilerlediler. Harry, Bellatrix'in asasını aldıktan sonra Kreacher'a onları Nurmengard'a götürmesi için işaret verdi.
Bellatrix'i, Gellert'ın eski hücresine götürüp ellerini ve ayaklarını zincirledikten sonra onu ayıltıp yanında getirdiği bir şişe veritaserumun üç damlasını ona zorla içirdi.
"Merhaba Bellatrix. Sirius'u öldürdüğün günden beri görüşememiştik. Nasılsın?" Bellatrix'in yüzü öfkeyle kasıldı. "Sanan-" Bellatrix şaşkın şaşkın ona bakarken ağzından sözcükler ondan habersiz dökülüyor gibiydi. "İyiyim." Harry sinsice güldü. İksir işe yarıyordu.
"Sen, benim en çok değer verdiğim şeyi aldın. Ben de intikamımı almak için senin en çok değer verdiğin şeyi alacağım. Söyle, Bellatrix. En çok değer verdiğin şey ne?" Belatrix dişlerinin arasından, öfkeyle söyledi. "Lord'um." "Evet. Senden O'nu alacağım. Sen de bana bunun için yardım edeceksin. Şimdi, hortkuluklar hakkında ne biliyorsun?" "Lord'um bana bir tanesini emanet etmişti. Hufflepuf'ın Kupası. Ama başka birşey bilmiyorum." "Onu nereye sakladın Bellatrix?" "Gringotts'daki kasama." "Kasanın anahtarı nerede?" "Lestrange Malikanesi'nde. Yatak odasındaki makyaj masamın 3. Çekmecesinde." "Teşekkür ederim, Bellatrix. O hortkuluğu zevkle yok edeceğimden emin olabilirsin."
Bellatrix'in öfkeli çığlıklarını umursamadan arkasını döndü. "Artık gidelim." Hücreden çıktıklarında Harry, Kreacher'ı çağırdı. Bellatrix halâ bağırıp çağırıyordu.
"Kreacher, Bellatrix'e biraz daha uyku iksiri ikram edip hepimizi tekrar Lestrange Malikânesi'ne götürür müsün lütfen."
***
Harry, kasanın anahtarını alırken, Gellert da Bellatrix'in hafızasını değiştirdi. Bella'yı ve Lestrange kardeşleri odalarına götürmek Kreacher'ın göreviydi.
2 saatin ardından Gellert ve Harry tekrar dağ evindeydi. Gellert aklındaki soruyu Harry'e yöneltti. "Kasaya nasıl girmeyi düşünüyorsun?" Harry sinsice sırıttı. "Ben giremem belki ama Narcissa girebilir."
***
Harry sabah uyandığında kendi odasındaki kanepedeydi. Gellert'a yatağını vermişti. Eh, yaşlı adamı kanepede yatıracak değildi.
Bir tempus atarak saate baktı. 06.52
Bugün kahvaltıyı kendisi hazırlamaya karar verdi. Hep Cissy hazırlıyordu normalde. Fakat bugün Cissy'den isteyeceği şey için biraz yağcılık yapmak iyi olabilirdi.
Saat sekize 10 kala, Harry masayı çeşitlerle donatmıştı. Su böreği, poğaça, sigara böreği, krep, turta, kakaolu kek, pankek, reçeller... son olarak çayı da demlediğinde kahvaltı hazırdı.
***
Kahvaltının ardından Harry tüm ev halkını salonda topladı. "Benim sizinle birşey konuşmam gerekiyor." Severus bakışlarını ona çevirdi. "Bunu 'Ben bir halt yedim ve bir halt daha yiyeceğim ama birinizin bana yardım etmesi gerektiği için size açıklama yapmalıyım.' Olarak algılamakta haklı mıyız, Mr. Potter?" Harry'nin yanakları hafiften kızardı. "Eee pek sayılmaz ama... Evet, öyle, mutlu musun?"
Harry, ciddileşip boğazını temizledi. "Dün gece... Lestrange ailesinin akşam yemeğine güçlü bir uyku iksiri katılmasını sağladım. Sonra da Gellert ile birlikte Bellatrix'i kaçırdık. Onu sorgulayıp hortkuluklar hakkında ne bildiğini öğrendim. Burunsuz, hortkuluklardan birini ona vermiş. Hufflepuf'ın kupası. Bella onu Gringotts'daki kasasına saklamış. Anahtarın yerini de öğrenip anahtarı kopyaladım. Kopyası onda gerçeği de bende. Hafızasını da değiştirdik. Hiçbirşey hatırlamayacak." Harry sözlerini bitirdiğinde herkes şaşkındı. O ve Gellert hariç. Severus ve Lucius şaşkınlıklarından sıyrılıp Gellert'a dönerek aynı anda konuştular. "Buna nasıl izin verdin!?"
Harry, Gellert'ın yerine cevapladı. "Hayır! O zaten izin vermedi. Ben onu dinlemeyince benimle gelmeye karar verdi. Güvende olduğumdan emin olmak için. Onun bir suçu yok." Söz konusu adam konuyu pek umursamıyordu. Harry onu savunana kadar. Açıkçası şaşırmıştı ama bunu yüzüne yansıtmamakta kararlıydı.
Severus derin bir nefes aldı. "Pekâla. Kimden ve ne için yardım istiyorsun?" Harry'nin bakışları Cissy'e döndü. "Bella'nın kardeşi olarak Cissy kasaya girebilir. Yanımızda Gellert da olacak. Yani tehlikede olmayacağız ama yapmak zorunda değilsin, Cissy. Ben başka bir yol-" Cissy kararlı bir sesle onun sözünü kesti. "Tabii ki geliyorum. Bizim için yaptığın onca şey-" Harry başını iki yana salladı. "Hayır, Cissy. Ben onları yaparken hiçbir karşılık beklemiyordum. Lütfen böyle söyleme." Cissy derin bir nefes aldı. "Ne zaman gidiyoruz?"
***
20 dakika sonra Gringotts'un önünde üç kişi belirdi. Bir tanesi hayalbozan altındaydı. Bankaya girdiklerinde goblinler onu da görüyor gibiydi ama hiçbiri ses çıkarmadı. Sonunda Bellatrix'in mahzenine girdiklerinde Harry hislerine kulak vererek ilerledi. Kupa'ya doğru giderken hiçbir şeye değmemeye çalıştı. Ve sonunda onu bulmuştu. Kupa'yı yanında getirdiği tılsımlı kutunun içine koydu. İşi bittiğinde Narcissa'nın yanına geldi sonunda Gringotts'dan ayrıldıklarında Kreacher onları dağ evine cisimledi.
Eve girdiklerinde salonda volta atarak onları bekleyen üçlüyle karşılaştılar. Onlara da mutlu haberi verdiklerinde evde kutlama havası hakim oldu.
***
Harry yine kütüphanedeydi. Severus paldır küldür içeri girmeden önce, yaşam alanı haline gelmiş kanepede kitabını okuyordu.
"Harry! Buldum! Buldum, Harry!" İksir Ustası'nın yüzündeki mutluluk ifadesi görülmeye değerdi. Harry de adama gülerek cevap verdi. "Neyi buldun, Sev?" "Sana bulacağımı söylemiştim. Buldum da!" "Severus. Halâ söylemedin neyi bulduğunu." "İçindeki hortkulukla ilgili." Harry yerinde dikleşerek ciddi bir ifade takındı. Severus da heyecanla anlatmaya başladı. "Harry. Sen canlı bir hortkuluksun. İçinde hortkuluk hariç bir ruh daha var. Yani iki ruha sahipsin. İçindeki hortkuluk, Karanlık Lord'un sana attığı kedavra lanetinin ona sekmesiyle içine yerleşti. Bu yüzden sadece onun attığı kedavra lanetiyle yok edilebilir. Böylece-" "Böylece içimdeki hortkuluk yok olur ve sadece kendi ruhum kalır." Severus başını salladı.
Harry, yüzünde birçok duyguyla ona bakıyordu. En belirgin olanı ise sevgiydi. Daha önce onun için bu kadar uğraşan çok az insan olmuştu. Geceleri uyumayıp onun için çözüm bulmaya çalışan. Severus, sabahtan akşama kadar başka şeylerle meşgul olurdu. Yapması gereken onca iksir, çalıştırması gereken iki çocuk, düşünmesi gereken konular... ama o, bu işleri bittikten sonra ne kadar yorgun olursa olsun uyumamıştı. Ona bir çözüm yolu bulmak için gecelerini harcamıştı. Şimdi çözmüştü İksir Ustası'nın göz altlarındaki morluğun, gözlerindeki şişkinliğin sebebini. Ne diyeceğini bilemiyordu. O da içinden geldiği gibi yaptı. Kalbinin sesini dinledi.
Harry, ona yaklaştı ve kollarını adamın boynuna doladı. Dolmuş gözlerindeki yaşlar tane tane düşerken o, güçsüz ve duygulu bir sesle konuştu. "İyi ki varsın." Severus da kollarını onun beline sardı.
***