@hestiamy
|
Maçtan bir gün önce gittiğimizde orada kamp yapıyorlardı, bu yüzden görüşememiştik ve ben de tek başıma buraları gezmek istemiştim. Bir mahallede dolanıyordum, otantik dokusu ve kafeleri ile harika bir yerdi. Neresi olduğunu bilmiyordum, buna gerek var mıydı ki? Köşede pek işlek olmayan bir kafeye oturup bir kahve söyledim kendime ve tenime vuran güneşim tadını çıkardım. Fotoğrafımı çekebileceğimi düşündüm, yani tek başımayken yapabildiğim maksimum aktivite genelde bu olurdu. Güneşin ışıklarının geliş açısını çok beğenmiştim. Saçlarımı olduğundan daha güzel gösteriyordu. Hemen çektiğim fotoğrafı paylaşmak istedim. "Tek başıma çok sıkıldım şimdi Aşkın'ın kaldığı yeri basacağım. (Antrenmanda.)" Bunu paylaşır paylaşmaz sanki Aşkın bu anı bekliyormuş gibi yorum yapmıştı. "Konum at hemen seni buraya ışınlıyorum Çiçek." gerçekten mi söylediğini yoksa şaka mı yaptığını anlamadan telefon çaldı. "Alo?" "Neredesin aşkım?" "Bilmiyorum ki?" "Şimdi benim antrenmana dönmem gerek, sen Efdal abiye konumunu at. Özledim." "Ay gerçekten mi! Çok sevindim hemen atıyorum." "Tamamdır. Seni çok seviyorum, şimdilik görüşürüz." "Görüşürüz." Telefonu kapattığım an mesaj bölümüne girip konumu attım ve beklemeye koyuldum. Telefona bakınıp kahvemi içiyordum. "Abla konum at ben arkadaşlık yaparım sana." "Fenerli mi acaba?" gelen yorumlara bakarken yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. O an başka bir takımı tanımak istemediğimi, şu an olduğum yerde çok mutlu olduğumu hissettim. Aşkın nereye giderse gitsin sanırsam Fenerbahçe'yi kişisel olarak destekleyeceğim. Sırıtarak telefona bakarken masama birinin oturmasıyla kafamı panikle kaldırdım. "Hanımefendi?" Efdal gelmişti. "Ödüm koptu." "Özür dilerim." "Özür dilemene gerek yok, bilerek yapmadın sonuçta." "Kahveni içecek misin?" "Bitti, hesabı halledeyim çıkalım." gülümseyerek kalktıktan sonra hesabı ödedim ve kafenin önünde duran arabaya geçtim. "Bugün Aşkın çok gergin." sanırsam benimle konuşuyordu. Evet, arabada benden başka kimse yoktu ama benle neden konuşuyordu ki? Çok gerilmiştim çünkü menajerlerin sevgiliye karşı olduklarını ve düşman gibi davrandıklarını düşünürdüm hep. "Şeydendir, şey... Forma rekabetindendir o. Ama Aşkın hırslı olduğu içindir bu gerginlik yoksa mevkisinin en iyisi olacağından şüphem yok." "Ona benim de şüphem yok ama madem konuyu biliyorsun, sana açık konuşacağım. Ben Aşkın'ın Zeynel ile kavga etmesinden korkuyorum. Onu bu konuda ara ara tembihlersen-" "Anlıyorum, elbette yaparım ama takıma ikisini aynı sezon almaları ne kadar doğru bir karar bilemedim." "Onu söyleyemiyorum şu an maalesef." bu konu halkında konuşup kendini tehlikeye atmak istemiyordu anlaşılan. "Anladım." Yol boyunca arabanın penceresinden dışarıyı seyrettim, çok güzeldi her yer. Aslında belki de gündelik geçtiğim her yer de güzeldi ama mesafeler çoğaldıkça merak artıyor güzellikler de öyle göze çarpıyordu. Sonunda geldiğimizde gireceğim tesisin kapısında Dante ve elindeki kamera tarafından karşılandım. "Poz ver bakalım." kamerayı bana tepeden soğrulturken ben bir anlık ne yapacağımı anlamadım, her gün böyle karşılanmıyordum çünkü. "Kameraya zarar verme sakın!" arkadan bağıran adam fotoğrafçıydı, nereden bildiğimi bilmiyordum ama biliyordum. "Boydan çekme." "Niye?" "İki metre adamsın, tepeden çekince boyum iyice küçük gözükecek." Dante gülüp başını salladı ve fotoğrafımı çekti. "Çok güzel oldu, şimdi içeride bunu telefonuna yüklüyoruz ve paylaşıyorsun. Hemen. "O derece güzel yani." yüzündeki memnuniyetten anladığım kadarıyla gerçekten güzel bir fotoğrafımı çekmiş olmalıydı. "Bak." kamerayı bana dönderdiğinde beklentimin üzerinde bir fotoğrafla karşılaşmıştım. "Eğer kaleci olmasaydın fotoğrafçı olurmuşsun." "Teşekkürler ama fotoğrafın güzel çıkmasının bir sebebi de fotoğraftaki kişinin çok güzel olması." bana yumruk yaptığım elini uzatınca yumruklarımızı birleştirdim. Dante gerçekten iyi biriydi. "Bu fotoğrafı nasıl telefonuma atacağız?" "Telefonunda önemli bir şey varsa beraber gidip halledelim, önemli bir şey yoksa Furkan'a verelim o atar." "Önemli bir şey yok, atabilir." "Tamam, öyleyse." uzattığım telefonu elimden alıp fotoğrafçıya doğru yürüdü. "Bugün çok yakışıklısın Furkan." "Evet, dileğin nedir?" Dante bunu duyunca yüzünde bıkkın bir ifade olan adamın koluna girip güldü. "Şu telefona son çektiğim fotoğrafı atar mısın?" "Tamam, işim bitince getireyim telefonu." "Bir numarasın." sahaya doğru ilerlerken Aşkın ile gözgöze geldik. Koşup ona sarıldım. "Aşkım! Nasılsın?" "İyiyim Çiçek, sen ne yaptın bakalım?" "Kafeye gittim, pek gezmedim doğrusu ama çok sıkıldım." "Burada sıkılmayacağına garanti veremem ama senin için eğlenceli olabilir." "Olur olur." o sırada arkamdan gelen tok sesle arkamı döndüm. Aşkın daha ben arkamı dönmeden hazır ola geçmişti resmen. "Hoş geldin kızım." "Hoş buldum Hocam." normalde yüzünün güldüğünü pek görmediğim bu adam beni görünce gülmüştü. "İyi ki geldin, Aşkın'ın nemrut suratını görmekten sıkılmıştım iyi oldu, renk kattın." Mehmet Bey'in ona laf atmasıyla Aşkın konuştu. "Yani Hocam, ne diyeceğimi bilemiyorum hep benim üzerime oynuyorsunuz ya!" Aşkın homurdanırken biz gülüyorduk. "İyi oyuncuların üzerine çok oynanır, haksız mıyım Hocam?" söylediğim sözle beğenmiş bir yüz ifadesi kazandım. "Doğru. Aşkın aynı kendi gibi birini bulmuş bu uyumla evliliğe kadar gidersiniz." ben iyi bir şey mi yoksa köyü bir şey mi ima ettiğini düşünürken hoca yeniden güldü. "Eğer merak ediyorsan iyi bir şey söylemek istemiştim. Çok sevdim seni. Aşkın'ı da çok severim, oğlum gibidir. Şu koca tesiste bir o bana abi diyor eşek herif." "İnatçıdır biraz, o yüzden bir şeylerin tersini yapmayı seviyor. Siz benden daha iyi bilirsiniz aslında, daha çok vakit geçirmişliğiniz var." "Tanımaz olur muyum? İyi çocuk olmasa çekilmeyecek bir inadı var." "Ben burada yokmuşum gibi konuşun, hiç problem değil ya." Aşkın kollarını bağlayıp alıngan bir hale bürünmüştü. "Biz seni çok seviyoruz, ondan böyle konuşuyoruz." ben ortamı yumuşatırken Aşkın'ın tribi çoktan geçmişti. "Mehmet Hocam! Bir bakar mısınız?" arkadan Zeynel'in seslenmesi ile konuşmamız bölünmüştü. "Görüşürüz gençler." kafamla gidişini onaylandıktan sonra yanımıza Dante geldi. "Fotoğraf işini hallettim. Oturacağın yere de su, kahve falan koydum içersin diye. Şimdi benim antrenmana devam etmem lazım." "Çok incesin, teşekkür ederim. İyi antrenmanlar." o, kaleye doğru giderken Aşkın'a döndüm. "Senin de antrenmanını böldüm, ben oturarak seni izleyeyim bari." "Tamam, bir şey olursa ben zaten buradayım hemen seslen." "Tamamdır, hadi bakalım." ufak bir öpücük kondurup oturaklara gittim ve oturdum. Telefonumu çıkarıp antrenman yaparken onun bir fotoğrafını çektim ve hem kendi hem de onun fotoğrafını bir anı olarak saklamak için paylaştım. "Çiçekler ve mevsimlerden daha güzelsin sevgilim♡ (İk fotoğrafı çektiği için Dante'ye teşekkür ediyorum. Kalecilikte olduğu gibi fotoğrafçılıkta da yetenekliymiş.) "Maşallah resmi sayfadan daha hızlı kamptan fotoğraf paylaşıyor." "Fotoğraftan Dante ile aranızdaki boy farkı belli oluyor." "Çok güzelsin, nerenin güzellik büyüsü bu bana da söyle." Gelen yorumlarla kafayı dağıtırken gelen gür bir bağırma sesiyle kafamı hızla telefondan kaldırdım. "Lan elimi kırdın gerizekalı!" Aşkın Zeynel'e bağırıyordu. "Ben ne bileyim elinin topun arkasında olduğunu?" Aşkın yerde yatmış bir vaziyette el bileğini tutuyordu. "İyi misin?" "Aynen İyiyim ondan debeleniyorum!" Aşkın ayağa kalkıp Zeynel'in yakasına yapışacakken Lysander onu tuttu. Koşarak yanına gittiğimde zoraki duran Aşkın beni gördü ve durdu. "Bakayım bileğine." uzattığında bileğinin şişmiş olduğunu gördüm. Sağlıkçı biri geldiğinde geri çekilip izlemeye koyuldum. Aşkın'ın bileğini oynattığında Aşkın sesli bir şekilde inledi. "Hastaneye göstermemiz lazım, geçici bir çözüm bulsak da yarınki maça kadar illaki göstermen gerekir." "Ben götürürüm hastaneye." "Yolları bilmediğiniz için başka birinin götürmesi daha iyi olacaktır." Mehmet Hoca yanımıza geldiğinde endişeli gözüküyordu. "Çok mu acıyor Aşkın?" "Hocam bileğim kırılsa bile oynarım ben." "Sen bir git kontrolleri yaptır, ona göre konuşuruz yine. Efdal Bey götürsün." "Tamam abi." Aşkın acı içindeki suratıyla onaylandıktan sonra menajeri arandı ve yola koyulduk. "Abi sana da bu ara çok zahmet veriyorum, kusura bakma." "Saçmalama istersen Aşkın." Efdal Bey gülerek arabayı sürmeye devam etti. Hastaneye geldiğimizde doktor hemen bir röntgen istedi ve röntgenle beraber de ne olduğu anlaşıldı. "Aşkın Bey, bileğinizde çıkık var." tahmin ettiğim gibi bileğini oturtacaksaok acı verici olacaktı. Bu düşünceyle suratımı ekşittim. "Benim akşam maça çıkmam gerek, ne yapacağız şimdi?" inatla o maça çıkmak istiyordu. Acaba Mehmet Hoca ne karar verecekti? "Çıkığı oturtacağım, biraz ağrı yapabilir." "Tamam. Yapalım." Aşkın onay verdiğinde ben hasta odasının köşesinde oturuyordum. Doktor gerekli tedaviyi yaparken canı acıyan Aşkın ara ara acıdan bağırıyordu. "Bitti." "Çok şükür." tüm enerjisi o kadar acıdan sonra tükenmiş olmalıydı ki solgun görünüyordu. Bileği sarıldıktan sonra odadan çıktı ve tekrardan nereye gittiğimizi bilmediğim bir yolculuğa çıktık. "Seni otele bırakayım, ben de döneceğim çiçeğim." "Tamam, kendine iyi davran tekrar görüşeceğiz kadar." "Seni çok seviyorum." kötü bir şeyin habercisi gibi baktı gözlerime vr beni öptü. Otelin önünde durduğumuzda arabadan indim ve gülerek Aşkın'a el salladım. Otel odasına çıktığımda ne yapacağımı bilmiyordum. Odada biraz takıldıktan sonra spor salonuna indim vr kafamdakileri boşaltmak için spor yaptım. Akşama kadar takıldım ve sonra Aşkın geldi. "Aşkım, gelmişsin." odada onun mutsuz yüzünü görmeyi beklemiyordum, ne kadar gülmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Ben hissediyordum onun ne hissettiğini. "Evet, seni çok özledim." yatakta onun yanına yattığımda beni tek kolunun altına aldı ve saçlarımı öptü. "Bugün kötü bir şey yaşamış gibisin?" yutkunarak ona baktığımda saçlarımla oynadığı eli durdu. "Pek bir şey olmadı, sadece hayal kırıklığı." "Ne oldu ki?" "İlk on birden çıkarıldım." "Hoca senin kötülüğün için yapmamıştır, bundan eminim." "Biliyorum ama ilk maçtan onun yer alması bana ve seyircilere nasıl hissettirecek, taraftarlar ne düşünecek biliyorum." "Kendinden çok şüphe duyuyorsun, sen en iyisisin sevgilim." ona sarıldığımda hiçbir şey demedi, sadece bana sarıldı. "Bilmiyorum ya, ben neden duygusalım onu da bilmiyorum. Mesela şey vardı, Batu. çok özledim onu bu aralar. Her ne kadar konuşsak da eskisi gibi olmuyor. Ben buraya döndüğümde her şey düzelecek sanmışım beyinsel olarak ama her şeyin eskisi gibi güzel olması olacak iş değil." Batu. Haberlerde gördüğüm, birlikte gezip her şeyi beraber yaptıkları en yakın arkadaşıydı. "Olsun, özlemek güzel bir duygudur." "Biliyorum." derin bir iç çekip yerinden kalktı ve balkona oturdu. Onu ara ara uyanıp izledim gece boyunca. Öylece oturdu. Bu haline üzülmüştüm ama bazen insanların yalnız bir şekilde kafa dinlemesine ihtiyaçları olabiliyordu. Sabah altıya karşı Aşkın yanıma yatmıştı ve ikimiz de tam anlamıyla uyumaya o zaman başlamıştık. Uyandığımızda ben öğle yemeği için, Aşkın ise gitmek için hazırlanıyordu. "Bu akşam beni pek izleyemeyeceksin, üzgünüm." "Olsun, ben senin eninde sonunda ismini takımın tarihine altın harflerle yazdıran biri olacağına eminim. "Bilmiyorum, yukarı çıktıkça daha da düşüyorum, etrafımdaki yakın sandıklarım vuruyor hep beni."
|
0% |