Yeni Üyelik
26.
Bölüm

45+26- Bir kurşun, ihtimallerde olmayan

@hestiamy

Biz döneli bir hafta olmuştu. Koskoca bir hafta. Küçük bir zaman dilimi gibi gelebilirdi ama o kadar acı, gözyaşı ve taziye küçük bir zaman dilimine sığdırılabilecek kadar hafif değildi. Bir yandan Aşkın'ın alkole olan bağımlılığı her şeyi daha zor hale getirmişti. Benimle kaldığı günler sayılıydı, bana zarar vermekten korktuğu için Çağın abide kalıyordu ama şükür ki artık kendini daha iyi hissediyordu. O yüzden dün bende kalmıştı.

"Aşkın! Uyan artık." Aşkın bu bir haftada sayılı kez zorla antrenmana gitmişti. Ama bugünden sonra düzenli gideceğine dair dün söz vermişti.

"Hayırdır evi basmaya mı geldiler ne bu tantana?"

"Kalk, antrenmana gideceksin."

"Emredersin karım."

"Karım mı?" suratımı yalandan ekşitmiştim.

"İstemiyor musun?"

"Yo, hoşuma gitti." bunu duymasıyla benden gizli ağladığından dolayı şişen suratına bakmadan dibime sokulup bir öpücük aldı. Bana belli etmemeye çalışsa da bu zorlu bir süreçti.

"Güzel. Ben hazırlanıyorum öyleyse."

"Tamamdır. Kıyafetlerin kurutma makinesinde kaldı, onları al."

"Tamam."

Aşkın aşağı indiğinde gündelik bir görevimmiş gibi Aşkın'ı üzebilecek haber var mı diye telefona baktım lakin yoktu. Çok şükür ki yoktu. Bunun yerine Serra ablayı görmeyi elbette ki beklemiyordum, toplumdan uzak yaşamak istediği gibi söylemlerinden dolayı haber olması beni şaşırtmıştı.

"...Futbolcu Çağın Abalıoğlu ve gözden uzak bir ilişkileri olan eşi Serra Yıldıray Abalıoğlu çiftinin üniversiteli öğrencilere esnek zamanlı bir iş olanağı sağlamak için ikinci bir kafe açacaklarını duyurdular. Aylar önce bir pastane kafe açan Serra Yıldıray Abalıoğlu'nun üniversiteli öğrenciler için istihdam sağladığı söylentilerinin gerçek çıkması üzerine yapılan bir ropörtajda detay vermeden ikinci bir kafenin daha açılacağı haberini veren çifte başarılar dileriz."

Bunu duyduğumda içime mutluluk dolmuştu. Böyle bir şeye vesile olmuştum, elbette emeğin hepsi Serra ablaya aitti. Ben sadece aracı olmuştum.

Sayfayı yenilerken gelen başka bir haberle şaşırmamıştım. Takımda bir sürü kişi vardı.

"Ne? Tamam. Tamam ben halledeceğim. Mehmet Hoca beni mi çağırıyor? Tamam yoldayım."

Aşkın şaşkın ördek gibi odaya girince dikkatimi ona verdim.

"Ne oldu?" telefonu kapattığım gibi bana çok mühim bir şey söyleyecekmiş gibi döndü.

"Beni Mehmet Hoca çağırıyor, Gökalp'in tesise gelmesi gerek ama şu an Serra abla, Gloria ve Kiraz, Kiraz'ın evinde çünkü bir nedenden Serra abla ve Kiraz tartışmış. Gökalp de üçlüyü kavga etmemeleri için zor tutuyormuş. Sen gidip aralarını yapsan kızların. Gökalp de azar yemeden tesise gelse olur mu? Hatta beraber gidelim, biz Gökalp ile geçeriz tesise."

Hepsini bir nefeste söylediğinde ben olayları kafamda birleştirmeye çalışıyordum. Bunu yaparken el ve kol hareketlerim sanki lisede kopya çekerken yakalanmışım da hoca anlamasın diye kafadan işlem yapıyormuşum gibi yaptığım beden diline benzemişti. Dışarıdan öyle göründüğüne eminim.

"Ne yani? Ben gidersem arada kaynayıp beni dövmezler mi?" bunun hesabını yaparken Aşkın güldü.

"O kadar da değil herhalde."

...

Gloria'nın evine geçtiğimizde olayı sakin bir biçimde dinleyip sonrasında olaydan tamamen kopmuştum.

"Bu saatten sonra dikkatli ol." tüm bu konuşmanın sonunda Kiraz'a dediğim tek laf buydu. Bir yandan Gloria'yı tutmaya çalışırken bir yandan da Gloria beni tutuyordu.

"Sen benim evimde, beni mi tehdit ediyorsun?"

"Nasıl anlıyorsan."

"Dur ben bunu benzetmeden rahat etmeyeceğim!" Serra abla ayağa kalkıp gidince Kiraz haksız olduğu halde hamile kadının saçını tutmuştu. Bunu görünce Gloria ve ben ayağa kalkmıştık.

Gloria benden daha sinirli çıkmıştı ki Kiraz'a tokadı geçirmişti. Kiraz da bu yüzden Serra ablayı bıraktı.

"Bir durun." kavgayı ayırdığımda Kiraz kendini yerden topluyordu. O sırada ona tepme isteğiyle dolu olsam da bu adil olmazdı.

"Sen ne hakla!.." Kiraz ayağa kalktığında onu tutup ittim. Artık hakkını yitirmişti, efendi efendi susacaksın bulaşmaya devam etmişti.

"Geç otur! Sabahtan beri yediğin halta bakmadan kalkıyorsun kavga ediyorsun. Senin kadarını da ilk defa görüyorum."

"Siz de kalkın gidelim." kızları toplayıp götürmeye çalıştığımda itiraz edecek gibi olsalar da sonrasında ikna edip dışarı çıkardım.

Olay Serra ablanın ropörtajının ardına Kiraz'ın bir açıklama yapması ve Serra ablanın bunu kendi parasıyla yapmadığı, benden aldığı ve böyle kadınları beğenmediğini söylemesiydi. Kız tam bir ahlaksızdı. Aslında çekemediği bir şeyler vardı. Bana kalırsa mutlu gitmeyen bir ilişkisi vardı ve bunu ancak başka bir kadın hissedebilirdi. Kadınlar bazı ince çizgileri anlamada daha ustalardı.

"Şimdi neden güzel bir elime alamadım ki şu kızı?" Gloria sinirden köpürürken Serra abla da onun kadar sinirli duruyordu. Eminim ki içinde biraz hüzün de vardı çünkü ara ara suratına yansıyordu.

"Şimdi üç kişiye karşı gelemeyeceği için akşam herkesi çağırıp eşit şartlarda savaşalım istedim. Akşam buluşalım."

"O zaman benim evimde buluşalım." Gloria'nın teklifi ile kafamı salladım.

"Tamam, sen konumu atarsın."

"Ya gelmezse? Ya tüm bunlara devam ederse." Serra abla bir korkuyla sordu bu soruyu.

"Abla, senin utanman gereken bir şey yok bu birincisi, ikincisi; devam ederse kavga etmeden bir yolunu buluruz. Bundan emin ol. Daha beterini yaparım.

"Buna ben de dahilim." Gloria da gülümseyince o an bir anlığına her insanın içinde olan şeytanlarımızdan biri açığa çıkmıştı.

"Şimdi benim bir yere gitmem lazım, sonra görüşelim kızlar olur mu?"

"Tamam." Serra abla ile Gloria onaylayınca Aşkın'ın arabası ile oradan ayrıldım.

Arabadayken Aşkın'ı aradım. Müsaitse açardı, müsait değilse telefon çalmazdı bile, kapalı olurdu.

"Naber Çiçek?" telefonu açılınca gülümsedim. Anlaşılan Mehmet Hoca ile olumlu bir konuşma geçirmişti.

"İyiyim, olayı halledeceğiz, az daha kıyamet kopuyordu ama ortaya attığım fikir doğrultusunda akşam hep beraber tartışacağız, Yuthiel ve Gökalp'e haber verirsin. Serra abla şu an çoktan Çağın abiye haber uçurmuştur zaten.

"Evet, şu an telefon ile konuşuyor o da, zaten bu konuyu Çağın abi de Kiraz ile konuşacaktı çünkü haberi gördü. Böylesi daha iyi. Biz de mi gideceğiz?"

"Evet. Yani öyle anlaştık çünkü fikir benden çıktı. Aksi bir durum olursa şeytani planlarımı devreye sokacağım." kötü gülüşü yaparken Aşkın da ufak bir gülüş bıraktı.

"Aman, zaten araları kötü, Yuthiel'in hali evsizlerden beter. Adam sıkıntıdan tesiste yatacak neredeyse. Eve gidip Kiraz ile karşılaşmamak için. Biraz ilişkileri sallantıda olduğu için sakince dinleyelim ve arayı yumuşatalım bari."

"Tahmin ettiğim gibi. Anlamıştım böyle bir şey olduğunu. Zaten fazla üzerine varmak gerekmediği sürece bir şey yapmam merak etme. Ama bu yaptığı çok ayıp onu da bilmesi lazım."

"Orası da öyle."

"İlk gördüğümde de ısınamamıştım. Yine önyargımda haklıymışım."

"Yaa, öyle mi?" keyifli bir ses tonuyla konuşuyordu.

"Öyle."

"Beni ilk gördüğünde ne düşündün?"

"Şey, insanlar bazen yanılabilir. Boşver."

"Olsun ben duymak istiyorum."

"Zengin ve yavşak?" çekinerek konuştum ve dudaklarımı iki yana gerdim.

"Yavşak mı?"

"Yani sen olsan ilk görüşte bunu yapan biri için ne düşünürdün?"

"Kesinlikle böyle düşündüğüm birini ilk günden evime almazdım sanırsam." iğneleyici konuşmaktan çok eğleniyordu. Pislik herif.

"Evet, hata yapmışım. Bir daha konuşma benimle pis sapık."

"Biraz geç olmadı mı sence de?"

"E, yani. Ne yapalım başa gelen çekilir." gülüşürken arkadan gelen Mehmet Hoca'nın sesiyle Aşkın'ın sesi kesildi.

"Aşkım ben şimdi kapatıyorum, akşama kadar da müsait olmam muhtemelen. Seni gözlerinden öpüyorum."

"İyi çalışmalar, seni çok seviyorum. Öptüm." telefonu kapattığımda arabanın benzini bitmek üzere olduğu için yakındaki benzin istasyonuna giriş yapmıştım.

Arabayı bırakıp bir şeyler almak için markete girecekken telefonum ikinci defa çalmıştı. Bu sefer babam arıyordu.

"Alo?" kapıdan içeri girdiğimde direkt elim meyve suyu reyonlarında geziniyordu.

"Nasılsın kızım, ne yaptın?" babam, biz evde değilken Aşkın'ı taziye için aramıştı. Hatta babaannem yurtdışında olmasak yanımıza gelecekti ancak evde olmadığımızı duyunca büyük bir üzüntüye kapıldı.

Babannem aylar öncesi demişti. O söylemişti tüm bunları.

"İyiyim, artık yavaş yavaş işlerimize dönebildik. Teklif gelmişti ya, sana bahsetmiştim. Ona hazırlanıyorum, az bir zaman kaldı etkinliğe ve büyük bir etkinlik olduğu için panik yapmıyor da değilim. Sen nasılsın?"

"İyiyim ben de. Panik yapmana gerek yok çünkü senin yapacağından eminim kızım. Senin altından kalkamadığın bir şeyi görmedim ben. Baban olarak. Tek başına güzel bir hayat kurdun kendine, her ne kadar benden gizlesen de güzel bir hayat kurabilmişsin, düzenini oturtmuşsun. Hiç endişen olmasın." kendime en uygun meyve suyunu bulmuşken gülümseyerek elimi attığım gibi aldım. Ayaklarım reyonların arasında yavaş adımlar atarken babama güzel bir şey deme ihtiyacı duydum.

"Bilmiyorum, sanırım bu beni biraz cesaretlendirdi."

"Ay güzel kızım benim. Sen hep böyle gül. Şimdi babaannen hastaneye gidecek, onu götüreceğim sonra konuşuruz."

"Tamam babacım, görüşürüz."

Bir meyve suyu ve bir jelibon aldıktan sonra kasaya geçtim ve ödememi yaptım. Zahiren çok büyük bri yer olmadığından kasiyer tüm konuşmalarımı dinlemiş olmalıydı.

Arabaya ilerlediğimde kapıya ulaşana kadar kartımı cüzdanımın içine koydum ve arabaya bindiğimde yandaki çantama cüzdanımı atmak için fermuarı açmaya yeltendim ama açıktı. Sanırsam açık unutmuştum.

Çantama cüzdanımı ve telefonumu direkt attıktan sonra geri eve dönmek üzere yola çıktım. Kendime zaman ayırmadığım yoğun zamanlarda psikolojik olarak kendimi çok kötü hissettiğimden birazcık yalnız vakit geçirecektim.

Eve geçene kadar sakince sürdüm arabayı, biraz yavaş yaşamaya ihtiyacım vardı çünkü.

Eve vardığımda bahçeme geçip aldığım meyve suyunu ve jelibonu açtım, güneşte dinlenmeye başladım. Güneş güzeldi, hafif ılık ışınlarını bana yansıtırken bir yandan ötüşen kuşlar zihinsel olarak onarıyordu beni. Ağaçların seyrek ama düzenli olduğu bahçemde hafif gölgesi bana düşen ağaç gölgeleri ve arasından sızan güneş ışınları ahenk içindeydi.

Çantaya elimi atıp telefonumu alacaktım. Yalnızken başka yapabileceğim bir aktivite yoktu. Ben de telefona bakınma isteği ile çantama elimi attım ve telefonumu aldım ancak kılıfımın arkasındaki fotoğraf çantamın içine düşmüş olmalıydı. Onu aramak için bej rengi, dikdörtgen biçimindeki çantamın içine elimi attım, elime gelen ne olduğunu kestiremediğim cisimle elimi çektim çünkü böyle bir eşyam olduğunu hatırlamıyordum. Avucumun içine düşen cismi görmek için elimi yaklaştırdığumda avucumun içindeki kurşunu gördüm. Yani, ben çantamda kurşun taşıyacak değildim ama kimden düşmüş olabilirdi ki? Kim koymuş olabilirdi?

Çantamın fermuarını kapattığımı hatırlıyordum, yanıldığımı sanmıştım ama anlaşılan biri çantamın fermuarını açmıştı. Araba Aşkın'ın olduğuna göre biri beni Aşkın ile mi karıştırmıştı desem çantamın Aşkın'ın olmadığı bariz ortadaydı.

Akıl yürütmeye çalışsam da ürkmüştüm, bu biri tarafından gönderilen bir tehditti ama kimden olduğu bilinecek gibi değildi. Ben günlük birçok insanla görüşüyordum.

Ayağa kalkıp bahçede yürümeye başladım. Korkudan kanım çekilmişti. Bir şeyler düşünmem lazımdı.

Şimdi Aşkın'ı arasam zaten cevap vermezdi, akşama kadar müsait olmazdı. Asıl soru bunu Aşkın'a söylemeli miyim? Olaylar ya daha karmaşık hale gelirse? Ya da benim altından kalkamayacağım bir hal alırsa...

Aşkın'a söylesem... Olmaz. Ya yanlış bir şey yaparsa? Söylemesem de ben korkuyorum. Gece rahat yatılmaz böyle bir şeyden sonra. Ama haksız mıyım?! Siz olsanız yatabilir miydiniz? Ölmek istemiyordum. Ne yapacaktım ben?

Elimdeki kurşunla kalırken evden dışarı çıkmaktan korkmuştum. Bahçeden içeri girip kapıyı kilitledim ve odama çıktım. Korkuyordum, hem de oldukça. Sanki evin içinde kapana kısılmış gibi hissediyordum.

Gün ne kadar güzel başlamıştı aslında. Sonunun kötü biteceği başından belli bir gün değildi. Tüm moralim düşerken akşam evden çıkma düşüncesinin verdiği yüke sinirlenmiştim. Çünkü ne yapacağımı bilmiyordum. Her gün ölüm tehditleri almıyordum ya da çantamda mermi bulmuyordum sonuçta.

Ne yapacaksın? Ya da bunu kim yaptı? Biri birine yaptırmış olmasın? Aşkın'ın düşmanı da olabilir aslında... Bilmiyorum. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyorum.

Akşama kadar odamda televizyon izledim, ne izledim bilmiyorum açıkçası. Tüm seyir boyunca kafamda dönen düşüncelerden belki de ekrandaki şeyi algılayamamıştım.

Gün akşama kadar böyle geçmişti, düşüncelerle dolu ve elzem bir azapla...

 

 

Loading...
0%