Yeni Üyelik
29.
Bölüm

45+29- Evleniriz ya, sıkıntı değil

@hestiamy

Bu bölüm bir tık ileri romantik:) ancak smut sahnesi yok, haberiniz olsun.

Eve geçtim, elimdeki şarapla yanan şömineyi izliyordum. Şarkıyı sevmezdim, şarkı dinlemezdim Aşkın'dan önce. Şimdi şarap eşliğinde dinlediğim şarkı beni iliklerime kadar acıtıyordu.

Zaman ödemez kefaretini

Sanma siler gidişini

Hiçbir iyi söz dilinde dönen

Unutturamaz ihanetini

Öyle bir kader ki bu

Öyle bir ceza bana

Bin kere vursan da ölmem ölmem...

Sevgilim miydi? Onu mu özlüyordum? Acıyor muydu? Ben mi haksızdım? Aşkın değildi kötü olan, ben berbat karakterde bir insandım.

Acılarımı geçiştirmek için telefona bakarken Aşkın'a yapılan yorumları görüp daha da canım sıkıldı.

"Her maçta böyle devam ederse bu adama verdiğimiz para yanacak."

"Sen oynama Aşkın."

"Bir kere kötü oynadı diye yapılan yorumlar çok ileri bence. Aşkın'ın yetenekli bir oyuncu olduğunu biliyoruz, iyi gün taraftarlığı yapmayın."

"Senin oynayacağın topu üç yaşında çocuk da oynar."

"Milli takıma da gelmemiş, yatmaya gelmiş Türkiye'ye."

"Umarım kısa zamanda eski formuna kavuşursun."

Kardeşini kaybetmiş biri için bu yorumlar çok ağır ve gereksizdi. Aşkın ne yapmalıydı? Aklı bir şeye takılamaz mıydı? Buna hakkı yok muydu? Kahretsin ki bu düşüncemi tüm insanlığa duyuramayacaktım ve anlayışlı olanlar öyle olmaya, anlayışsız olanlar ise böyle Aşkın'ı kırmaya devam edecekti.

Bu düşüncelerde boğuşurken duşa girip üzerime döktüğüm suların tüm bu düşünceleri akıtmasını bekledim. Olmadı. Sarhoşken daha çok takılıyordu insan her şeye sanki.

Evde tek başıma olduğumun bilinciyle üzerime varla yok arası bir gecelik giyip yattım yatağıma. Daha fazlası ağırlık yapardı üzerimde. Sanki boğulmuyordum düşüncelerimde, sanki su akıtmıştı her düşünceyi, sanki üzerimdeki gecelik kadar hafiftim... Hayır. Sadece öyle hissetmeye çalışıp hissedemeyen biriydim ben.

Sabaha kadar cenin pozisyonunda, elimdeki şarapla düşündüm. Ağladım ama fayda da etmedi. Kendimi toparlamam lazımdı, hayat böyle yaşanıyordu ve Aşkın bu konuda benden daha mantıklıydı. Her şeye rağmen adım atmayı biliyordu.

Sabah beşe doğru gözlerim kendi kendine kapanmıştı ve o kadar derin bir uykuya dalmıştım ki açlık hissetmeden akşama kadar uyumuştum. Zilin sesine uyandığımda Aşkın'ın geldiğinden emindim çünkü uzun süre uyanmamış olmalıyım ki bana sesleniyordu.

"Geldim, geldim." aşağı hızımı arttırıp indim ve kapıyı açtığımda Aşkın elindeki spor çantasını yere düşürüp ağzı açık kaldı.

"Üşüdüm ya, girsene içeri." ben içeri sokmaya çalıştıkça o donmaya yemin etmiş gibi duruyordu.

"Tamam tamam, giriyorum." en sonunda yüzüne kondurduğu gülümsemeyle çantasını alıp içeri girdi.

"Bunu bir sürpriz olarak mı algılamalıyım?" beni süzdüğünde ince bir gecelik hariç hiçbir şey giymediğimi hatırladım, alkolün etkisinin geçmesiyle benim anılar kesik kesik hafızama yükleniyordu.

"Sen nasıl istersen." biraz daha ona yaklaştığımda ellerini belime yaklaştırdı.

Onun boynuna dolandığımda bana yaklaştı ve alt dudağımı dudaklarıyla kavradı.

Ona susamış gibi öpüşlerimizi aniden daha derin ve hızlı hale getirdim, göğsüm de bu ritme ayak uydurup hızla inip kalkarken Aşkın beni bacaklarımdan kavrayınca bacaklarımı ona doladım.

Yatak odasına ilerlerken ben onun kucağındaydım, boynuna yaklaşıp tüylerinin diken diken olmasını hisseddene kadar durdum.

"Çok hızlı bir karşılamaydı bu." Aşkın gülerek konuşurken beni yatağa bırakmıştı.

"Her gün kapıyı böyle açmamı bekleme ama."

"Her gün tatlı yenmez zaten." benim silahımla beni vurduğunda bana göz kırptı ve boynuma doğru eğildi.

Boynumu ona açtığımda öpücüklerini oraya bırakıyordu, ben ise onu istiyordum. Elim onun tişörtünün eteklerine gittiğinde o kafasını boynumdan çekti ve tek hamlede tişörtü çıkardım.

Bu adamın vücudu hep mi böyleydi yoksa son günlerde çok fazla mı spor yapıyordu.

"Bugün sporun yok mu?" öpüşmenin arasında sorduğum soru buydu. Biraz kuralcı bir insandım ve onu alıkoymak istemiyordum.

"Var."

"O zaman geç kalacaksın."

"Hayır, başladım bile."

Bunu söylemediğini varsaysam da eli geceliğimin içine gittiğinde ciddi olduğunun farkına varmıştım. Sanki artık üzerimdeki hafif kumaş bile dünya bir fazlalıkmış gibi çıkarmasına izin verdim.

"Mercan..." mırıltıyla karışık bunu söylediğinde tek taraflı yanmadığımı fark ettim. Bu aşkın ateşi ikimizi de yakıyordu.

"Aşkın-" artık bedenlerimiz birleşmenin hudutlarında dolanırken kapı ansızın çaldı.

"Siktir." Aşkın ağzından bir küfür savurarak kalktı, ben ise kapıyı açamayacağımın farkındaydım.

"Sen üzerini giyin, ben kapıyı açarım." tişörtünü kafasından hızla geçirirken kapı çalmaya devam ediyordu.

"Yavaş ol, alacaklı mısın siktiğimin kişisi!" Aşkın delirirken ben gülüyordum. Umarım kapıdaki kişiyi öldürmezdi.

O kapıyı açmaya gitmişken ben üzerime normal bir şeyler giyinip aşağıdaki sessizliğe doğru ilerledim.

Dante bir koltukta, Aşkın ise diğer koltukta oturmuş birbirlerine bakıyorlardı. Bir kişi daha vardı, Dante'nin kucağındaki daha doğalı günler olmuş gibi görünen kız çocuğu.

"Yasaklanan prezervatif reklamı gibisin." Aşkın sinirle Dante'ye laf sokarken gülüyordu. Sinirleri altüst olmuş olmalıydı ama bağıramıyordu çünkü küçük çocuk uyanmamalıydı. Bu çocuk Dante'nin miydi? İnanamıyorum.

"Bu kim?" elimle bebeği gösterirken Dante adeta ağlayacaktı.

"Bu şey, kızım. Benim kızım." sesi titrerken elindeki bebeği gösteriyordu.

"K-kaç yaşında?" sorduğum soru buydu, şaşkınlıktan ne soracağımı bilememişim.

"Üç günlük." öyle bir konuşuyordu ki ben bu konuşmasından kızı istemediği kanısına varmıştım.

"İstemiyor musun kızını?" ben sorduğumda Dante gözlerini sildi. Aşkın ise kızı Dante'den alıp uzaklaştırdı. Elleri titreyen ve ağlayan bir baba iyi bir bakıcı olamayabilirdi.

"Ben istiyorum elbette. Kızımı kimsesiz bırakmam ben. Asla. İyi bir baba olmak istiyorum. Ama... Ama annesiz büyüyecek bu çocuk. Annesi istemiyor. Bir çocuk annesiz nasıl büyür ki? Yarım mı kalacak hep onun hayalleri, hep özlem mi duyacak tanımadığı annesine?" bu hissi çok iyi bildiğimden ben de ağlamaya başlamıştım. Benim annem yoktu, annemi tanımamıştım ama onu özlüyordum. İnsanlar çok zor durumda olduğunu düşündü hep benim gibi kişilerin, o kadar da zor değildi. Konusu açılmadığı, insanları sevgiye boğulurken izlemediğim zamanlarda.

"Dante, sen çok iyi bir babasın. Ne olursa olsun kızın seninle gurur duyacak." ona sarılıp hüngür hüngür ağladım. Annesizliğine bir çözümüm yoktu, o da ne yapacağını bilemiyordu.

"Ben ne yapacağım?"

Gözyaşlarımı silip bir şeyler düşündüm.

"Tamam, şimdi mantıklı düşünmemiz gerek. Bir bakıcı tutarız, sonra belki bir gün sevip biriyle evlenir ve aile kurarsın ama sakın, sakın kızından saklama annesi olmadığını. İleride çok kötü olur yoksa. Başka bir şey yapabilme imkanımız yok."

"Lan ben gittim senin şu şey için bilet almıştım, eğlenirim diye. Bugün ise çocuklu ve üzgün bir adamım." Aşkın gülerken minik kız kucağında sakince uyuyordu. Üşümüştür diye kanepenin köşesinden aldığım battaniyeyi üzerine örttüm.

"Ben halledeceğim. Bir bakıcı bulacağız merak etme. Yarın akşama kadar hallederiz. Sen bakıcıya imzalatacağın gizlilik sözleşmesini ayarla sadece."

"Gizlilik sözleşmesi mi?" bunu dediğinde suratına somurtarak baktım.

"Bakıcıyı sözleşmesiz alıp tüm basının bir çocuğun olduğunu duymasını da sağlayabiliriz. Çocuğun olduğunu herkes bilsin istedin diyelim, başka başka gizlilik sıkıntıları çıkacaktır muhtemelen."

"Onu menajerim halleder. Onunla konuştum bu konuda zaten. Asıl mesele yarına kadar bulmakta."

"Ne zamana kadar?"

"Yarın akşama kadar benimle yurtdışına çıkacak bir bakıcı bulmakta."

"Senin anan güzel mi yavrum?" bunu dediğimde boş boş bana bakıyordu.

"Nasıl yani? benim annem güzel de, bunun alakası ne?" Aşkın köşede kahkahasını yutarken ben kafamı salladım.

"Bu şey demek, bir tek sen mi akıllısın gibi. Anladın mı?"

"Ha, anladım. Ee ne yapacağız?" bir düşündüm, şöyle bir baktığımda aklıma yatmayan ama mantıklı da olabilecek bir opsiyon belirdi.

"Biraz kuralları çiğnemek sorun olur mu?" Dante kuralları çiğnemek istemezse, kimseye danışmadan iş yapmak istemezse bu iş yatardı.

"Adam kimseye danışmadan çocuk yapmış. Bunu mu önemseyecek."

"Abi dalga geçme zaten çok kötüyüm." Dante cidden ağlamaktan nefesini zor alıyordu ki yeni sakinleşmişti.

"Sosyal medyadan Aşkın, yok Aşkın olmaz yanlış anlaşılabilir... Ben yazayım. Bakıcı arıyoruz diye işte yarına kadar sözleşmeyi imzalaması gerektiğini falan yazayım. İllaki bulunur. Olmaz mı?"

"Olur olur, şu an aşırı ihtiyacım var. Yaz, ne yapıyorsan yap lütfen."

"Tamam, hemen hallediyorum."

"Ben de menajerimi arayıp acil avukatı mı çağırıyor, ne yapıyorsa yapıp sözleşmeyi hazırlamasını söyleyeceğim."

"Hadi hadi, hemen halletmeye bak." Dante'yi de aceleye getirdikten sonra telefonumu elime alıp bir tanıdığımızın bakıcı aradığını anlatan bir yazı paylaştım. Acil olduğunu da not düşmeyi ihmal etmedim.

"Hadi git artık be adam." Aşkın dişlerinin arasından konuşurken beni yiyecekmiş gibi bakıyordu.

"Sakin ol, adamın derdini görmüyor musun?"

"Yani görüyorum da, en olmadık yerde geldi, çok mutsuzum."

"Saçmalama Aşkın, çocuk musun?"

"Mutluluk için sıra beklesem sıra bana geldiğinde gişe kapanır yeminle."

"Sus, duyacak şimdi." elimle sus yaparken Aşkın puflayarak kucağındaki bebeğe baktı.

"Çok tatlı, Dante hiç uğraşmasın bu bizim çocuğumuz olsun mu?"

"Aynen ,evli değiliz ve bize çocuk mu verecekler. Bak babasının izin vermesini geçtim düşün yani." gözlerimi devirdim, bugünlerde bu hareketi çok yapar olmuştum.

"Evleniriz ya, sıkıntı değil."

"Sen evlenirsin, ben değil."

"Eminsin?" hayal kırıklığıyla söylemişti, sanki evlilik teklifi etme niyeti vardı da böyle demişim gibiydi.

"Ben neyden emin oldum bugüne kadar? Değilim yani. Keyfime bağlı."

"Keyfini boşver sen-" Aşkın'ın lafını bölen Dante olmuştu.

"Beni acil çağırıyorlar, olayı konuşmamız lazımmış. Şimdilik ben gidiyorum, sen talip çıkan kişilerin iletişim adreslerini atarsan müteşekkir olurum."

"Bizim oğlan müteşekkir de olabiliyormuş." Aşkın, Dante'nin bebeği kucağından almasıyla daha sesli bir biçimde dalga geçebilme fırsatı kazanmıştı.

"Abi sonra görüşeceğiz seninle. Şimdi gidiyorum."

"Görüşürüz, ufaklığa ve kendine dikkat et."

"Sen de senin ufaklığa dikkat et, biraz aklı yarımdır." Aşkın'ın suratı bir anda sirke satmıştı.

"Dua et kucağında çocuk var."

"Görüşürüz!" Dante bir anda aradan sıvışınca onu yolcu etmek üzere kapıya gittim. Ayrıca artık uyumamız lazımdı çünkü gece bir yolculuğa çıkacaktık.

Okula gidiyor musunuz, gidiyorsanız nasıl geçiyor anlatın briaz ya lütfen. Benim sınav sonucum açıklanmadığı için üniye kaydolamadım daha çok sıkılıyorum evde sizle konuşayım ssjsğnsşqa

 

 

 

 

Loading...
0%