@hestiamy
|
Arkadaşlar azcık yorum yapın ortam şenlensin aaa iyi okumalar♡♡
"Seni almaya geldim Çiçek." önümde dikilen Aşkın'ı görünce bakakaldım. Önce kahkaha atmaya başladım, Aşkın bu duruma anlam veremeden bir ağlama krizinin eşiğine geldim ve aralıksız ağlamaya başladım. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki... Aşkın şaşırmamıştı, tam tersine direkt bana destek olmaya çalıştı. "Geçti, geçti ben halledeceğim her şeyi." yanıma gelip çıkardığı ceketini üzerime verdi ve bana sıkı sıkı sarıldı. Ben ise ağlamaktan başka bir şey yapamadım. "Seni çok özledim. Çok özledim." onun kokusunu derin derin içime çektim. Onun suratına bakmak için kafamı kaldırıp birbirimize bakakaldığımız bir an konuştu. "Ben de seni." beni öptüğünde ona karşılık verdim, her an öpüşümüz daha da derinleşiyor içimizdeki aşk daha da ateşleniyordu. Aşkı heyecanlı kılan ayrılıkları belki de. "Şu anı devam ettirmek için canımı verebilirim ama Fener'in maçı var." Aşkın geri çekildiğinde elimi tuttu ve ayağa kalktı. "Ne?" tüm anın büyüsü adeta bir anda bozulmuştu. "Aşkım ben maçtan kaçtım, Çağın abi ile. Şimdi hızlıca maça gitmemiz ve bizim hazırlanmamız gerekiyor." doğru ya, üzerinden bana verdiği fenerbahçe amblemli ceketten belliydi aslında. "Tamam, hadi gidelim." sanki o an hayatımın en mutlu anı ve daha üst bir mutluluğa çıkamazmışız gibi hissederek gülümsedim ve Aşkın'ın elinden tutup yürümeye başladım. Öpüşmemizin yarıda kesilmesi ya da başka şeyler zerre umurumda değildi. "İyileşmişsin." "Evet, iyileştim. Her şey geçiyormuş meğersem Aşkın. Bir sen geçmedin benden. Bir sen kalıcıymışsın." kendimi tutamıyorum, sürekli gülüyordum. "Yerim seni." "Bu saatten sonra ben de seni yerim." ikimiz de gülerek arabaya geçtiğimizde Çağın abi sürücü koltuğundaydı. "Vay, Mercan'ım iyileşmişsin." "Çok şükür abi vallahi." "Şimdi biraz hızlı gideceğiz, korkmayın benimle güvendesiniz." Çağın abi arabayı çalıştırdığında ben esnedim. "Ben uyku ilacı almıştım, aşırı uykun geldi." Aşkın kafamı omzuna yatırdı. İlaçtan dolayı bir ezilmişlik hissi gelmişti. Dışarı çıkacağımı ve bunları yaşayacağımı bilmediğim için bir tane almıştım çünkü Aşkın'ın olmadığı hiçbir gün bu ilaçlar olmadan uyuyamamıştım. "Ben sana orada yatacak bir yer bulurum merak etme. Şimdilik böyle yat." şu an dünyanın en iyi yerinde yatıyordum. Buradan ayrılmak istemiyordum, bu zaman bitmesin diye dualar ettim ama bu mümkün değildi. Yol göz açıp kapatıncaya kadar sürmüştü, yolu da uyuduğum için hatırlamıyordum bile. ... "Mercan, geldik. Kalk bakalım." Aşkın beni zorla kaldırdığında o kadar uykum vardı ki, ayakta duracak halim yoktu. "Çok uykum var." "Tamam tamam, çok az bir yol yürüyeceğiz. Ondan sonra yatacaksın." arabadan indiğimde Aşkın kolumu tutsa da tökezledim. Bu uyku ilacı alıp pişman olduğum bin beş yüzüncü seferdi. Lisede de hep böyle yapardım, derslerde uyusam da evin yolunu zor bulurdum. Ayılmak için dolu kahve içerdim. "Çağın abi, bir yardımcı olsana." Çağın abi de diğer koluma girdiğinde beni bir odaya kadar taşıdıklarını hatırlıyorum. Sonra Aşkın birileriyle konuştu. "Hocam, özür dilerim cidden. Sonra her şeyi açıklayacağım size ama Mercan burada kalsın tamam mı? Ayakta duracak durumda değil." "İyi değil mi? Bir şey yapmadınız ya kıza?" "Yok yok, alakası yok. Uyku ilacı almış, ondan." "Tamam, hızlı ol sen de üzerini giyin. Maçtan sonra bunu konuşacağız." "Tamam abi." Yanağıma kondurulan ufak bir buse ve fısıltı hissettim. "Seni seviyorum Çiçek. Hemen geleceğim." "İyi bir iş çıkaracağını biliyorum. Elinden geleni yap ve gel sevgilim." Aşkın'a bir şeyler söyledikten sonra hayatımın en tatlı uykusuna daldım. Hep kuytu köşede uyunan uyku çok tatlı gelirdi bana. Aslında uyku ilacı meselesi de kısmen iyi olmuştu. Aklımı babama takacaktım öbür türlü. Babam şu anlık gördüğüm ve hatırlamadığım bir rüya gibi hissettiriyordu. ... Yoğun bir gürültüye uyandığımda refleks olarak ayağa kalkıp odadan çıktım. Koridorda yaşanan arbede ve orada kavgayı ayırmaya çalışan tüm oyunculardan dolayı kimin kavga ettiğini göremiyor ama sesinden tanıyordum. Demek ki bir maç süresi kadar uyumuştum, ya da ilk yarı kadar. "Adamlık öyle kırk kişinin arasında yapılmaz. Ben sana göstereyim nasıl olacağını." tanımadığım, daha önce duymadığım bir ses var gücüyle bağırmıştı. "Sen babandan bu kadar adamlık görmemişsindir, gel ben sana adamlığı göstereceğim!" bu ise Aşkın'dı. Şaşırmamıştım. "Sen kimsin lan şerefsiz!" "Sen kimsin asıl yavşak. Hayatın sikerim senin!" kavgayı duyuyor ama yaklaşamıyordum. Çünkü zaten o kadar kişi doluşmuştu ki benim oraya erişmem imkansızdı. Aşkın'ı tanıdığımdan beri birsürü böyle kavga gördüğüm için endişelenmemiştim. Kavga arsızı olmuştuk hepimiz sevgilim sağ olsun. "Tamam, sakin ol abiciğim." Lysander yarım Türkçesi ile Aşkın'ı bu koridora doğru ilerletmeye çalışırken karşı tarafın oyuncuları da kendi oyuncularını sakinleştirmeye çalışıyordu. "Kişisel hayatımızda görüşmeyelim Aşkın!" karşı takımın oyuncusunun da, Aşkın'ın da sinirleri çok gergindi. Bu yüzden kimse kimin haklı olduğuna bakmadan tek hedef olarak kavgayı ayırıyordu. "Götün yemez zaten, emin ol! Ha yiyorsa bul beni." Aşkın Lysander'in uzun boyundan dolayı karşı tarafa görünmek için zıplayıp el kol yapıyordu. Bu biraz, hatta bayağı komikti, kabul ediyorum. Uzaktan belli olmasa da Aşkın'ı koridora soktuklarında formasının büyük bir kısmının kan olduğunu ve başının bir kısmının bandajlı olduğunu fark ettim. "Aşkın! İyi misin?" Aşkın gözlerini kapatıp bir yerlere tutunmaya çalıştığında Lysander ve Mehmet Hoca onu tuttu. İşte şimdi endişelenmiştim. Böyle bir görüntü beklemediğim için tüylerim ürpermişti. "Sakin ol artık biraz, iyisin." Mehmet Hoca Aşkın'ı sakin tutmaya çalışırken Aşkın iyi görünmüyordu. "Ne oldu sana?" ben panikten solayı sanki cevap verebilecekmiş gibi soru soruyordum. "A little accident." Lysander dediğimi anlayıp bana cevap verdiğinde Aşkın'ı daha fazla taşıyamayıp koridora oturttular. "That's too bad." çok az olan yabancı dilimi de bu cümleyle bitirmiştim. "Exactly." beni onayladığında biriyle konuştuğumdan olsa gerek biraz daha sakinlemiştim. Aşkın'ın yanına eğildiğimde bandajının yenilenmesi gerektiğini ve derinlemesine bir yoga yapması gerektiğini fark ettim. Daha gözlerini açamadan konuşmaya devam ediyordu. Sinirleri aşırı gergindi. Yoga matını yerdi bu ayı o yüzden yoga teklif etmeyecektim. "O şerefsizi öldüreceğim." "Adam bilinci yarı açıkken bile sinirli. Cidden takdir ediyorum. Aşkın, kendine gel oğlum mal mısın?" Çağın abi yine Aşkın'a haklı olarak kızarken belki de beyin sarsıntısı geçiren adamı ayıltmak için tokat atıyordu. Evet, bunu yapıyordu ta ki oradaki elli kişiden biri Çağın abiyi çekene kadar. "Bir sağlık ekibi gelsin ya bu nedir?" en sonunda dayanamayıp bağırdığım sırada sağlık ekipleri gelmişti. Mehmet Hoca birçok işle uğraştığınız bir oraya bir buraya gidip duruyordu. Bir adam - Barlas Aşkın- her yeri karıştırmıştı. "Aşkın, duyuyorsun değil mi?" sağlıkçı adam Aşkın'a seslenirken Aşkın gözlerini tam açabildi. "İyiyim ben. Ayağa kalkabilirim." cevap verdiğinde sağlık görevlileri olduğu yerde gerekli ilkyardımı yapıp ayağa kaldırdılar ve benim yattığım odaya Aşkın'ı getirip oturmasını sağladılar. Bu sayede çevredeki kalabalık gitmiş, Mehmet Hoca, bir antrenör ve Çağın abi kalmıştı. "Bir an gözümün önü karardı ama iyiyim. Sinirdendir o." Aşkın açıklama yaparken kafasındaki sargıyı değiştiriyorlardı. "Tansiyonun yüksek çıktı. Ondan dolayı olabilir. Yine de bir hastaneye görünmenin yararı var." Mehmet Hoca konuştuğunda hiç sözünü dinleyecek gibi durmasa da onaylamıştı. Korkunun gözünü seveyim. "Tamam abi." yavru kedi gibiydi. "Sen biraz dinlen burada, biraz normale binsin tansiyonun. Hemen kalkma." "Tamamdır. Siz gidin işlerinizi halledin." Aşkın milleti başından savmaya çalışıyordu, bu barizdi. Onları dinlemeyeceği de barizdi ve bunu herkes bilse de ısrarcı olarak fikrini değiştirmeye çalışıyordular. "Bir şey olursa beni ararsın Mercan." "Tamamdır Çağın abi." Herkes odadan çıktığında Aşkın ile başbaşa kalmıştık. Bu biraz ürkünçtü çünkü Aşkın'ın üzeri kanla boyanmıştı. "Korkma, normal böyle şeyler." korktuğumu anlamıştı. Ben ise odadaki aynayı izleyerek konuşmaya başlamıştım. "Nasıl oldu bu? O adam mı yaptı?" "Yok, o farklı mesele. Bu kazayla oldu. Bizim takımdan biri kafama bastı." "Ne? Kim?" "Yuthiel." "Ölüm listesine aldım onu-" "Aşkım sakin. Yanlışlıkla oldu. O da yapmak istemez böyle bir şeyi." bana sakin diyordu. Bu mahlukat, bu adam bu karakter... "Bari maçı yenebildiniz mi?" Aşkın güldü ancak ağrıyan başını tutup gülmesini yarıda kesmek zorunda kaldı. "Berabere kaldık, yenmek için kafa göz girdim de olmadı işte." sonucu beğenmediğim için suratımı ekşittim. "E neden kavga ettiniz?" "Bir dakika-" ayağa kalkmaya çalışırken yere kusmuştu. Artık aramızda tiksinecek hiçbir şey kalmamıştı. Ciddi manada kalmamıştı. "Bu böyle olmayacak. Seni bir hastaneye götürelim, iyi görünmüyorsun." Aşkın'ı tuttuğumda ellerinin soğuduğunu hissettim. "Biraz başım dönüyor sadece, sıkıntı yok." onu geri yatırdım. Birazdan onu buradan çıkarıp hastaneye götürebilirdik. Bizim stadda olduğumuzdan ve uzun bir süre geçtiğinden ortalık biraz daha sakinlemiş, buralar boşalmış olmalıydı. "Yok, Çağın abiyi arıyorum ve hastaneye gidiyoruz. Eğer ambulansla götürülmek istemiyorsan." muhtemelen benim inadımı bildiğinden üstelemeyecekti. "Tamam, ne yapıyorsan yap." Telefondan Çağın abiyi aradığımda üçüncü çalışta telefonu açtı. "Abi Aşkın kusuyor, bir hastaneye gitmemiz şart oldu." kapıya doğru istem dışı yürüyordum, bir yandan da telefonla konuşuyordum. "Tamam, ben hocaya haber verip geliyorum hemen." telefon kapandığında Aşkın'ın yanına gittim. Zaten beyaz olan cildi iyice beyazlamıştı. "Bir kalk kafanı soğuk suyla yıkayalım. Tansiyonunun düşmesine yardımcı olur. Tabi kalkabilirsen." "Kalkarım." ayağa yavaşça kalktığında onu tutup banyoya kadar götürdüm ve soğuk suyla kafasını yıkadım. "Mercan?" dışarıdan gelen ses Çağın abinin geldiğinin göstergesiydi. "Banyodayız abi." Çağın abi sesime geldiğinde Aşkın'ı iki taraftan tutup odadan çıkardık. "Gelmem biraz uzun sürdü, hocayı aradım. Şimdi korumalar kapıdayımış, biz otoparka güvenle inip gidebiliriz." "Tamam. Biraz hızlı olalım mı?" Aşkın kendini iyi hissetmiyordu, elimizi ne kadar çabuk tutarsak o kadar iyiydi. Zaten araba yakında olduğundan hemen gidebilmiştik. Arabaya geçtiğimizde üstümün ıslanmasına ve üstüme kan bulaşmasına aldırmadan Aşkın'ın kafasını bana doğru yatırdım. "Daha iyi misin?" "İyiyim ben." ne kadar soğukkanlı durmaya çalışsa da acı çektiği ve zorlandığı suratından, kapanan gözlerinden belliydi. Yorulmuş olmalıydı, normal olarak. "Neden böyle oldu ki? Tansiyon sorunu olmaması gerek, sporcu adam sonuçta." Çağın abi duruma anlam verememişti aslında söylediği şey çok mantıklıydı. "Bazen beklenmedik şeyler olabiliyor. Umarım bu da öyle basit bir şeydir." "Ben ilaç içmiştim, biraz da alkol almıştım. Ondan mı acaba?" Aşkın bunu derken ciddi miydi bilmiyorum ama beyinsel fonksiyonlarını yitirmeye başladığını düşündüm. Bunu ikinci yapışıydı. "Aşkın sen ciddi misin?" şaşkınlıkla ona baktığımda güldü. "Şaka şaka. Yok öyle bir şey." "Büyük bir götsün." "Yok be bizim takımdaki en büyük göt Çağın abi." "Ney?!" ben Aşkın saygısızlık yaptı diye donakalırken Çağın abi de güldü. "Aşkın bugün rakibe götümle temas edip düşürmeden bahsediyor ama Mercan ondan bahsetmiyor Aşkın." "Abi söylemesen inan anlamazdım." "Bu şaka yapıyorsa sağlamdır. Eşek herif." şaka yapabilmesi bizi sağlık durumu açısından psikolojik olarak rahatlatmıştı. "Abi arabayı bir yere çek kusacağım." "Yok yok iyisindir." "Galiba değilim." Aşkın midesini tutarken Çağın abi sinirle eliyle yolu gösterdi. "Aşkın, otoyoldayız. Nereye çekeyim arabayı abim benim?" "Tamam tamam tutarım." Çağın abinin telefonu çalarken Aşkın üzerime kusacak diye korkuyordum. "Aşkın kesin mal mal beslendin ondan oldu ağlayacağım!" üzerine kusacak diye adeta acı çekiyordum. "Mercan'ım Serra ablan arıyor, bir açsana." Çağın abi arabayı hızlı kullandığından telefonu bana uzatınca ağlanmayı bırakıp telefonu kabul ettim. Telefonu açıp kulağıma yaklaştırırken Aşkın kafasını iyice geriye yatırdı. "Serra abla şimdi hastaneye gidiyoruz-" konuşmamı yarıda bölen tanıdık bir erkek sesiydi. "Biz de hastanedeyiz. Yani ben bilmiyorum, Serra abla bayıldı ve ben ne yapacağımı bilmediğimden şu an acile geldik. Çağın abi tribünde doğuracaksın artık diye evde maçı izlemesini teklif etmişti, ben de sakattım ve kadroda yoktum derken beraber izlemeye karar verdik-" Dante bir şeyler anlatıyordu ama o kadar panikti ki şu an ellerinin titreyip gözlerinin yaşardığına yemin edebilirdim. Bu çocuğun da başına her şey geliyordu. Kadersiz yavrum benim. "Bir dakika. Şimdi iyi mi?" "İyi, heyecandan bayılmış. Bebek de sağlıklı. Çok korktum bir şey olacak diye." dışarıya renk vermemeye çalışıyordum. Çağın abi panik olmasın diyeydi ama Aşkın da hop ayağa kalkardı. "Tamam. Sakin olabilirsin o zaman. Biz birazdan geliyoruz tamam mı?" "Mercan ne olmuş?" artık endişeyle araya giren Çağın abiyi de sakinleştirmem gerekti. Aşkın da kucağımda adeta kıvranıyordu. Kesin üzerime kusacaktı. "Bir şey olmamış abi, anlatacağım." Çağın abi tehlikeli bir olay sezmediğinden kafasını sallayıp beni onayladı. "Tamam. Ben haberlerden görüyorum şu an, Aşkın iyi mi?" anlaşılan Dante'yi bugün sakinleştiremeyecektik. "Umarım iyidir daha yeni hastaneye geldik, ben şimdilik kapatıyorum." konuşmayı kısa kesmem gerekiyordu, Dante ile de ilgilenecektim ama şu an Aşkın'ın durumu biraz daha kötüydü. "Tamam. Biz de acildeyiz." telefon kapandıktan sonra Çağın abi arabayı hastanenin kapısında durdurduğunda arabadan indi ve Aşkın'ın olduğu tarafın kapısını açıp kendinden geçen Aşkın'ın koluna girip arabadan çıkardı. Ben de hemen inip diğer koluna girdim ve hastaneye girdik. Bu olanları gören sağlık çalışanları sedye getirince Aşkın'ı oraya yatırdık. Bir yandan da üzerime kusmadığı için ağlayarak yeri öpmek istiyordum. "Kusacağım! Başhekimi istiyorum!" "Bağıema oğlum mala bağladın iyice." Bir yandan terlerken diğer yandan bağırıyordu. Bu sırada bize doğru gelen doktora bakıyordum. "Başım dönüyor bayılacağım." "İyi, iyi bağırmazsın artık." Çağın abi müthiş fikrini söylerken Aşkın kendi kendine bayılıyordu. "Şikayeti nedir?" Aşkın'ın gözleri kapanınca hemen gelen acil doktoruna anamnez vermek bana kalmıştı. "Maçta kafasına darbe almış, sonrasında bir tartışmaya karıştı ve baygınlık geçirdi. İki defa da kustu. Bunların nedeninin yüksek tansiyon olduğunu düşündüğümüz için kafasını soğuk suyla yıkadım." "Anladım. Siz burada bekleyebilirsiniz." doktor, Aşkın'ı hızla aldıkları odaya girince ben de aklıma gelenle Çağın abiye döndüm. "Abi bu arada şey olmuş." yüksek gerilim hattı gibiydim. Her şey üzerime geliyordu o yüzden taksiye binip kaçsa mıydım? "Ne olmuş Mercan?" kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. O beni omuzlarımdan tutmuşken ben ağzımın içinden konuşuyordum "Şey ya... İşte... Şey." "Ne Mercan'ım ne?" bir anda ağzımdan baklayı çıkarmıştım. "Abi, Serra abla heyecandan bayılmış. Buradaymış." bunu dediğim an beni bile panik basmıştı. Çağın abi her yere kötü enerji yayıyordu. "Ne? Ciddi misin?" "Evet-" ben evet demeye kalmadan harekete geçmişti aslında, ben de burada yalnız kalmıştım. Telefonumu elime alıp Dante'yi aradım. "Geldiniz mi?" "Çağın abi Serra ablanın yanına geliyor şimdi. Geldik yani." "Sen neredesin?" "Acil müdahale odalarının olduğu yerdeyim." "Tamam, ben geliyorum." telefon kapandıktan sonra bir köşeye çöküp gözlerimi ovuşturdum. Yorulmuştum ve umarım Aşkın iyiydi. Yani önemli bir şeyi yoktu çok şükür. "Mercan, iyi misin?" Dante yanıma gelip kalkmam için elini uzattığında onu onaylar biçimde kafamı sallayıp ayağa kalktım. "Biraz yorgunum sadece." "Gel oturalım." beni oturaklara kadar götürüp oturduğumuzda telefonundan bir şeylere bakıp sonra bana döndü. "Buğra aradı, Sevda da merak etmiş. Senin telefonların açılmayınca beni aradılar." "Buğra maçta değil miydi ki?" tam kadroyu tanımadığım için dikkatimi çeken bir eksiklik olmamıştı, Buğra kadroda gibi hissetmiştim. "Kiralık olarak gitti o. Duymadın mı?" "Vallahi kendi derdimizden duyamadım. Sevda ile de görüşemedim, daha doğrusu arkadaşlarımla görüşemedim bu aralar." "Doğru, sen nasılsın? Ne yaptın baban işini?" derin bir nefes çekip düşündüm. Ne yapmıştım o işi? "Babamla aramızdaki bağ tamamen koptu. Bu evden çıkarsan bir daha baban yok dedi, benim de dayanamadığım bir hale gelmişti her şey... Sokakta buldu Aşkın beni." bunu duyunca çok şaşırsa da şaşkınlığını gizlemeye çalıştı. "Olur bazen böyle şeyler, babanla barışır mısınız bilemem ama duygularını bastırıp bir yaşam sürmektense böylesi daha iyi. Güven bana." güven vermek ister gibi gülümsese de bu beceriksizce bir gülümsemeydi. "Göreceğiz. Zaman her şeyin cevabını verecek." Ben konuşurken Aşkın'ı çıkarmışlardı, bunu görünce doktorun yanına gidip durumu hakkında bilgi edinmek için soru sordum. "Neyi varmış?" "Yorgunluk ve yüksek tansiyondan dolayı olduğunu düşünüyoruz. Kafasını çarptığı için MR ve bir de kan testi alacağız ve test sonuçlarından sonra başka gerekli test olup olmadığına karar verip taburcu ederiz." "Tamam, teşekkürler. Odaya ne zaman geçer?" "Siz Melis Hanım ile odaya geçin, Aşkın Bey'i de birazdan odaya alacağız. Orada bekleyebilirsiniz." Melis Hanım yanımıza gelip bize eşlik ettiğinde asansörle üçüncü kattaki odaya çıktık ve Dante koltuklara oturup beklemeye koyulduk. "Bu akşam Aşkın'ın reklamı yayınlanacaktı. Aklıma o geldi." Dante'nin konuştuğu konu hakkında fikrim yoktu. Aşkın'ın psikolojik durumunu takip etmekten bu gelişmeyi kaçırmış olmalıydım. "Ne reklamı?" "Bir kıyafet markasının marka yüzü oldu, bayağı iyi bir işbirliği oldu." Dante bunu söylerken şeytani bir gülümseme yayıyordu. "Bakalım bakalım. Aşkın da bir gelseydi-" lafımı bölen kapı sesiyle Aşkın geldi. Yattığı yerden gülümseyerek bana öpücük atıp göz kırpıyordu. Eşek herif. Rengi biraz beyazlamıştı ama en azından mutlu görünüyordu. "Anladığım kadarıyla iyisiniz, Aşkın Bey." gidip elini tuttuğumda elimi öptü. "Siz yanımdayken ben hep iyiyim Hanımefendi." hasta bakıcı odadan çıktığında ona doğru eğilip saçlarını öptüm. Canım benim. "Aha! Reklam Aşkın'ın hesabından paylaşılmış." Dante heyecanla konuşurken Aşkın'ın gözleri belerdi. "Bakayım." telefonumu çıkaracakken Aşkın elimi tutup gülümsedi. "Aşkım, Aşkım boş ver şimdi onu ya." paniklemişti, acaba utanmış mıydı? "Dante senin ağzına sıçacağım, unutturma." neden sinirlenmişti ki? "Sen Eylül'e Dante birinden hoşlanıyor derken iyiydi. Oh!" Dante elini göğsüne vurup gülümsediğinde ben telefonumu açıp Aşkın'ın hesabına girdim. "Mercan-" lafını bölen şey benim bakışlarım olmalıydı. Gördüklerim biraz şeydi... Sinir bozucu?! "Aşkın bu ne?!" "Reklam için, yoksa yapmazdım." ● B.Akyol9: Passion & Fashion Yorumlar; Lysander.m: 🔥 Buğra: Mercan bu fotoğrafları gördü mü? Cerenelms: Yanlış meslek seçimi olmuş, mankenlik yerine futbolculukta harcanıyorsun. Cemdgn: Abi erkek halimle bakasım geldi, yengeye ayıp olmasın diye beğenip geçiyorum. Kullanıcı310531: Dayanamıyorum zina yapacam. Askin.Barlas9: Oha çok iyi. "Passion... And... Fashion..." tek tek büyük harflerle Aşkın'ın gönderirsinin açıklamasını okuduğumda Aşkın kızardı. Birden rengi yerine geldi. "Aşkım gönderiyi ben atmadım." "Passion gözümüze gözümüze girdi de, fashion nerede Aşkın? Yani çıplaksın anasını satayım!? Biri de kalkmış dayanamıyorum zina yapacağım cart curt yazıyor. Erkekler bile bakmış düşün." "Aşkım bir elması poşete de sarsan elmastır. Öyle düşün." çarpık bir gülüşle bunu söylediğinde ben de gülmemi tutmaya çalıştım. "Öyle olsun, şimdilik bir şey demiyorum. Hastasın diye." "Evde ödeşiriz." Aşkın göz kırptığında ona gözlerimi belirtip elimle sus yaptım. "Neyse ben gideyim, acil bir şey olursa ararsınız dostlar." Dante odadan çıkarken ben onu durdurmaya çalıştım. "Dante, nereye?" "Ben kaçtım, görüşürüz." odadan çıkıp gitti ve ben tek kelime edemedim. Utanmış ve sinirlenmiştim. "Hastaneden çıkmayı dört gözle bekliyorum." Aşkın ise hâlâ işin şakasındaydı. Aslında şaka da yapmıyordu. "Sus, sen suçunla otur. Cezanı çekeceksin." "Of, peki." onun moralinin bozulmasına gönlüm el vermediği için yanına yatıp ona sarıldım, test sonucunu böyle bekleyecektik anlaşılan. "Passion man." kendi kendime Aşkın'a lakap takıp kahkaha atıyordum. "Ya Mercan!" "Tamam, şaka yaptım aşkım."
|
0% |