Yeni Üyelik
7.
Bölüm

45+7-Bana Uyar

@hestiamy

Bu hafta iki bölüm atayım dedim, siz de yorumda bulunursanız sevinirim dostlarr♡♡

Beğendiğiniz, beğenmediğiniz ve ileri bölümlerde görmek istediğiniz şeyleri yazabilirsiniz.

instagramdan beni takip edebilirsiniz, hestiamyy kullanıcı adıyla instagramdayım.

 

Uzun bir yolculuğun ardından soluğu evde aldım, üzerimi değiştirdiğim gibi gece kulübüne gittim. Ne kadar berbat halde olacağını tahmin etmek istemesem de emeklerle içini dizayn ettikten sonra mahvolması hoş olmazdı.

Girişten itibaren bir yerler kırılmıştı, burada böyle olması için harp çıkması falan lazımdı.

"Buraları ödeyeceklermiş, sorun çıkarmak istemiyorlar." tüm bunlarla ilgilenmek istemeyecek kadar yorgundum. Hasarlar kapatılırdı, parası da halledilirdi.

"Birine bir şey oldu mu?"

"Yok, ufak yaralanmalar harici bir durum olmadı."

"Tamam, buraların sorumluluğu senin üzerine, parasını al ve her şey eskisi gibi olsun." esneyerek yürümeye devam ediyordum.

"Ek masraf çıkarsa?"

"Eğer bu konuda sıkıntı çıkarırlarsa beni devreye sok, ben gelir hallederim. Kendi yedikleri haltı en ufak ayrıntısına kadar halletsinler."

"Tamamdır, siz biraz yorgun görünüyorsunuz, isterseniz eve gidin."

"Öyle yapacağım, uykusuzluktan ölüyorum. Sen telefonalrı açık tut her an gerekli şeyleri mesaj atabilirim."

"Tamamdır. O zaman, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Arabaya binip evin yolunu tuttuğumda telefonum çaldı. Aşkın arıyordu.

"Alo?"

"Naber güzellik, görüşemedik. Vardın mı?"

"İşlerimi bile hallettim. Sen ne yaptın?"

"Kardeşimin yanına gidiyorum.

"Ben de Ahmet'in yanına gideceğim. Bu arkadaşlığın bozulmasının tek suçlusu benim çünkü."

"Gitmesen, yani bence gitme."

"Neden?"

"Boş ver, arkadaşının yanına gitmelisin. Az önceki düşüncem saçmaydı."

"Sen benden hoşlanıyor musun?"

"E zaten."

"Ben-"

"Tamam tamam duymak istemiyorum. Ben tek taraflı sevmenin sevme kısmına aşığım. Sevilmek gibi bir hedefim yok. Mehmet abi kemiklerimi kırmadan kapatmam lazım. O da benimle beraber de, hadi görüşürüz."

"Görüşürüz." telefonu kapandı. Tam itirafta bulunacak kadar cesareti topluyorum, o zaman da Aşkın çok korkak çıkıyor.

"Bu nereye kadar sürecek sürsün bakalım." iç çekip stabil olan hayatıma devam ederken anormal bir şey olmadı. Hayatımda Aşkın olunca hayatım değişiyordu.

Ahmet'in evinin önüne gittiğimde bahçede oturduğunu gördüm. Bahçe kapısını açıp yanına gittiğimde bana sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi.

"Hoş geldin." onun bu tavrına yabani bir yaklaşımla yanına oturdum."

"Lafı uzatmayacağım. Özür dilerim, o kadar eşeklik ettim ki anlatamam. Bana istediğini diyebilirsin." gözlerimi kapatıp her şeyi tek seferde söyledim.

"Benim de öyle yapmamam gerekirdi. Ben de özür dilerim. Cidden."

"Kanka ilk defa bu kadar uyumlu bir insan oldun, doğruyu söyle ölümcül bir hastalığa merhaba yakalandın?" panikle yanıma döndüm.

"İyi be, iyilik de yaramıyor."

"Yok yok bu halini çok sevdim."

"Güzel, o çocukla nasıl gidiyor?"

"Ne nasıl gidiyor?"

"E haberlerde görüyoruz. Sarıldığın fotoğraflar falan."

"Arkadaşız. Hatta onun maçı için İngiltere'ye gitmiştim. Yeni döndüm ve aklımdan çıkmadığın için yanına geldim. Aslında daha önce gelecektim ama olmadı."

"Sorun değil, sen çok bitkin görünüyorsun artık evine git ve uyu."

"O kadar mı kötü ya?" suratıma ekleyip kontrol ederken ayağa kalktım. "O zaman ben gidiyorum. Görüşürüz."

"Görüşürüz." el sallayıp mutlu bir şekilde yola koyuldum.

Eve gidip kafamı yastığa koymakla içime yine bir mutluluk doldu. Hayatta normal bulduğumuz şeylerden ara ara uzak kalmak, o şeyi daha güzel kıldığından gerekli bir şeydi bence. Yatağımı çok özlemiştim.

Susadığım için uyandığımda aşağı inip su içerken telefonumdaki bildirimlere göz attım. Aşkın yeni gönderi atmıştı, o kadar çok bildirimin içinden de olsa bunu kaçırmadım.

Gönderisine baktığımda bir kız çocuğu vardı, bahsettiği kardeşi bu olsa gerekti.

Çok güzel gülüyordu.

"Çok güzelsiniz♡" yorumu attığımda aklıma gelen fikirle Serra ablanın hesabına baktım. Beni takip ediyordu ama bildirimlerden görememiştim. Onu takip ettiğimde Çağın abinin de beni takip ettiğini gördüm. Aşkın sayesinde hesabımı herkes öğrenmişti.

Tüm günümü yorumlara bakmakla geçirirken aklıma dizimi uzun süredir izlemediğim geldi ve dizimi açtım. Yorumların çoğu bizim ilişki durumumuzu merak ediyordu. Bundan dolayı daha fazla yorumlara bakmayıp gece ikiye kadar film izledim ve sonrasında yattım. Bugün pek boş bir gündü, seyahat insanı yorduğundan pek bir şey yapılmıyordu.

Sabah uyandığımda kapı aceleyle çalıyordu. Aşkın gelmiş olamazdı değil mi? Ya da sabah olmuş olamazdı değil mi çünkü kendimi iki saat uyumuş gibi hissediyordum. Ayağa kalkıp uykunun etkisiyle hiçbir şey hatırlamadan aşağı kapıya indim. Kapıyı açtığımda cidden sabah olmuş ve aşkım gelmişti. Bunu yeni yeni idrak ediyordum. O kadar beyin durması yaşamıştım ki ayağımdaki terliklerin farklı olduğunu bile yeni yeni algılıyordum.

"İçeri girebilir miyim?" Aşkın sabırsızlıkla beklerken kapının önünden çekildim.

"Sana da günaydın, bahçeye geçelim de uykum açılsın bari." onunla bahçeye geçip oradaki masaya oturduk ve Aşkın saniyede üç kelime ile konuşmaya başladı.

"Biliyorum benden hoşlanmıyorsun ama bir yorumun bile benden hoşlanmaya başlandığını düşündürüyor. İyice şizofren oldum, bir süre görüş-" o konuşurken artık bunun uzamaması gereken bir fasıl olduğunu düşündüm.

"Doğru düşünmüşsün. Senden hoşlanıyorum."

"Tamam, duymak istemiyorum biliyorum hoşlanmadığını, özür dilerim!"

"Aşkın senden hoşlanıyorum!"

"Ya tamam- Bir dakika ne dedin sen?" kaşlarını çatarak bu duyguya yabancıymış gibi bana baktı. Masanın üzerindeki Çiçek onun elini masaya koymasıyla devrildi.

"Ben senden hoşlanıyorum, oldu mu?"

"Gol, yemin ederim gol!" beni aniden belimden tutup beni dönderince ona sarıldım.

"Tamam, tamam dur." gülüyordum, istemsizce.

"Ben de senden çok hoşlanıyorum biliyor musun?"

"Cidden mi? İlk defa duydum. Hislerini nasıl bu kadar iyi gizledin ya?" Şu an ikimiz de çok mutluyduk. Ne yapacağımızı bilmeyen iki çocuk gibi.

"Gizlerim ben. Tüm Türkiye anladı sen anlayana kadar." bahçedeki masaya oturduk.

"Onun farkına vardım, hem de çok iyi. Neredeyse yenge ilan edildim basına verdiğimiz son görüntülerden sonra."

"Artık gerçekten öylesin."

"Tuhaf hissettiriyor."

"Bilmiyorum, hiç yenge olmadım." aramızda gülüşürken bir an olayın gerçekliğini farkına varmaya çalıştım. Biz çıkıyorduk, birkaç dakikadır.

"Hanımefendi, bugün benimle akşam yemeğine çıkar mısınız?"

"Üzgünüm, akşam işim var." yüzü belli belirsiz asıldı.

"Anladım. Antrenmana gitmeden önce gelmiştim, benim de birazdan gitmem gerek. Aslında hiç istemiyorum ama zorundayım." bir çözüm yolu düşünmek için saçımı kaşıdım.

"Yarın gidelim olur mu? Eğer senin de boş zamanın varsa."

"Olur, ben yine de Mehmet abiye sorayım da. Belki işimiz falan vardır." hayatta terk korktuğu kişi Mehmet abisi gibiydi. Yüzünden bu okunuyordu.

"Mehmet abiden izin almak zorunda mısın?"

"Hayır ama Mehmet abi biraz şey."

"Ne?"

"Sinirli ve otoriter."

"Anladım. Buna rağmen en az korkan kişi sensin sanırım."

"Birbirimizi seviyoruz diyelim." telefonu bunu söylemesiyle bir çalınca telefonu açarken gördüğü isimle ayağa kalkıp telefonu açtı.

"Efendim Mehmet abi?"

"Tamam, geliyorum."

"Tamamdır." telefonu kapattıktan sonra bana gülümsedi.

"En az korkan halin bu mu?"

"Yani, evet. Şimdi benim gitmem lazım, sonra görüşelim."

"Tamam, görüşürüz."

"Görüşürüz Çiçek." ona kapıya kadar eşlik edip yolcu ettikten sonra salona geçip akşam kulübe gideceğim için hazırlanmak üzere odama çıktım. Sadece koridorda hasarlar olduğu için bugün koridordaki dekoratif bütün her şeyi söküp kurşun izlerini akşama kadar kapatmalarının gerektiğini ve öyle bir şekilde işletmeye devam edeceğimizi söyleyen bir mesaj atmıştım çünkü beş tane özel oda rezerve edilmişti. İptal edemezdim.

Üzerimi giyinip saçımı yaptıktan sonra telefonumu ve çantamı elime aldım. Aşkın yine gönderi atmıştı ve bunun bildirimi ekranımdaydı.

Bildirime tıklayıp gönderiye gittim, İngiltere'de müzik dinlediğimiz ana aitti.

"Kariyerimin en güzel, en değerli golü." açıklamaya bunu yazmıştı. Çok tuhaf bir açıklamaydı. Kalbine beni etiketlemişti, göndeirnin altı bizi tebrik eden yorumlarla dolarken bana gelen mesajlar da artıyordu.

Aşkın'ı tanıdığımdan dolayı büyük ihtimalle benim yorumumu bekliyordu, onu daha fazla bekletmemek adına yoruma bir kalp attım. İçten olmayan kelimeler yazmak istememiştim. Bu kadar hızlı gelişen bir olaya nasıl tepki vereceğimi öğrenememiştim daha.

Telefonu kapatıp çantama attıktan sonra arabama yerleşip kulübe gittim.

Girişte her şey yolunda görünüyordu, her yer kısa sürede eski haline dönmüştü. Yine her şey gürültülü ve parlaktı.

Telefonumun çalmasını sesten duymasam da çantamdan titreşimi hissettiğim için dışarı çıkıp telefona baktım. Serra abla arıyordu.

"Efendim abla?"

"Merhaba Mercan, senden ufak bir ricamız olacaktı."

"Ricanız?"

"Ben, Gökalp ve Gabriel'in kız arkadaşı." bu kişi tablosunu duyunca ne isteyeceğini merak etmiştim.

"Buyur abla."

"Eğlenmek istiyoruz, haliyle aklımıza senin mekan geldi. Senin mekan neredeydi? Bu arada eğlenceye senin de katılmanı istiyoruz."

"Abla doğruyu söyle Aşkın'ın attığı gönderiyi gördün değil mi? Yoksa bu kutlama havası nereden çıksın?" bunu dediğim an bir ses kesildi, uzun bir sessizlik yaşandı.

"Alakası yok, hayır. Yani nereden bilebilirdim ben? Ne oldu ki?"

"Daha önce biri sana rol kesmede çok kötü olduğunu söyledi mi?"

"Çok mu anlaşıldı ya?"

"Evet."

"İyi tamam, sen şimdi adres atıp geliyor musun?"

"Ben zaten mekandayım, sana konum atıyorum. Her şey benden, kutlama yapacağız ya."

"O zaman hemen geliyoruz!" telefon kapandığı gibi konum attım.

Onları dışarıda beklemeyi tercih ettim çünkü o ortamda kalmak sıkıcıydı. Serra abla böyle bir teklif yağınca cazip gelmişti, belki de tüm bunları yalnız yaşamak sıkıcıydı.

"Biz geldiiik." Serra abla elindeki çantayı sallaya sallaya geliyordu.

"Hoş geldiniz." herkes yanıma yaklaştığında elimi tanışmak için uzattım.

"Hoş geldiniz, ben Mercan."

"Ben de Gloria. Tanıştığıma memnun oldum." kadının yabancı olduğu her halinden belliydi ancak çok düzgün Türkçe konuşuyordu.

"Çok güzel Türkçe konuşuyorsun. Gabriel'in kız arkadaşı mısın?"

"Hayır ben Gökalp'ın kız arkadaşıyım. Herkes öyle sanıyor ama tam tersine Gabriel'in kız arkadaşı Türk." kız bana güldüğünde Gabriel'in kız arkadaşı elimi sıktı.

"Ben de Kiraz." kızın babası manav olabilir miydi? Böyle saçma düşünceleri acilen kafamdan kovmalıydım.

"Tanıştığıma memnun oldum. İçeri geçelim." kapıya doğru yürürken Serra abla koluma girdi. Serra ablayı gerçekten çok seviyordum çok içten bir insandı.

İçeri girip bir odayı bize ayırdıktan sonra odaya ilerledik. İçeri girdiğimizde herkes yerleşti ve siparişrişlerini vermeye başladı.

Serra abla "Ben alkolsüz bir kokteyl rica edeceğim." diyince şaşkınlıkla ona baktım.

"En çok sen içecek gibi görünüyordun abla."

"Çocuk emziriyorum ya ondan." doğruydu.

Telefonum titreyince Aşkın'dan bir mesaj olduğunu gördüm.

"Serra abla yanında mı Çiçek?" sanki bu mesajı saklamam gerekiyormuş gibi bir hisse kapılıp köşede mesajlaşmaya başladım.

"Evet, nereden bildin?"

"Çağın abi ile tartışmış sonra evi terk etmiş, yani her zamanki gibi. Her zaman kızları toplayıp bir yerlere gider de. Şimdi neredesiniz?"

"Söylersem gelirsiniz, gelirseniz Serra abla beni öldürürse?"

"Yok yok, Çağın abi bir sürpriz yapar araları yumuşar."

"Tamam o zaman, benim mekandayız."

"Tahmin etmiştim zaten." telefonu kapatıp köşeye atacakken tekrardan titredi.

"Biz geliriz bir saatten. Haberin olsun."

"Gelince beni ara, sizi karşılamaya gelirim."

"Tamam."

"Sen kiminle konuşuyorsun?" Serra abla yanımda beliren telefonumu çantama soktum.

"Kimseyle."

"Yalan söyleme."

"Müşteri, mekanı kapatmak istiyormuş da, uygun bir gün konuşuyoruz."

"Anladım. Hadi bize katıl işini bitir de." Kiraz şarkıya eşlik ederken Serra abla da ortamı eğlendiriyordu. Gloria da benim gibi oturup içeceğini yudumluyorum ancak bir süre sonra hepimiz kafayı bozmaya başlamıştık.

"Burası bayağı büyük, ikinci bir mekanın var mı?" Gloria benim yanıma oturunca ona döndüm.

"Yok, yakın zamanda açmayı planlıyorum. Bu arada sen ne işle ilgileniyorsun?"

"Emlakçıyım."

"Eğer başka bir iş kurmak istesem emlakçılık yapardım muhtemelen. Çok mantıklı bir alan."

"Evet. Seninle daha önce tanışmak istemiştim ama maçta karışıklıklar olunca hiç görüşemedik falan derken Gökalp olmadan tanışmak nasipmiş."

"Çok güzel oldu. Sen de Serra abla gibi samimi bir kızsın. Muhtemelen bizim nasıl tanıştığımızı biliyorsundur, siz nasıl tanıştınız?" bunu duyunca kız ilk günlerine gitmiş gibi gülümsedi.

"Villa bakıyordu, numaramı vermek durumundaydım haliyle ama villa hariç her şeyi konuşuyordu. Sonra ilişkimiz ilerledi ve böyleyiz."

Ağzımı tekrardan açacakkrn telefon çalınca elimle bir dakika işareti yapıp telefona baktım. Aşkına rıyordu, muhtemelen gelmişlerdi.

"Ben geliyorum, siz eğlenmeye devam edin." nereye gidiyorsun diye bir soru almamak adına hızlıca aradan sıyrıldım ve dışarı çıktım.

O kadar kişinin içinden geçip defalarca olduğu gibi dışarı çıktım. Kapının önünde bekliyorlardı.

"Buyurun, geçin içeri. Hoş geldiniz öncelikle."

"Hoş bulduk." Gabriel cevap verince ona dönüp güldüm.

"Türkçeyi sökmüş ya." Gökalp ile Aşkın aralarında gülüşürken Çağın abi Gabriel'e söylediklerinin çevrisini yapıyordu.

"Burası." Çağın abi kapıyı açıp içeri girdiğinde ikili tartışmaya başladı, hem de saniye sürmeden.

Kimse umursamıyordu, bu görüntüye alışkınlardı sanırsam. Aşkın yanıma gelip bana güldü.

"Bir süre sonra sen de onlar gibi umursamayacaksın."

"Anladım." ona baktığımda yine gözlerini kaçırıyordu.

"Bu sefer neden gözlerini kaçırıyorsun?" gözleriyle temasımı kesmedim. Eliyle yüzündeki terleri silip gözlerini kırpıştırdı.

"Bilmiyorum. Yani, sen öyle dikkatli bakınca gerildim."

"Hmm." ona bir dam daha yaklaşıp sarıldım. Göğsüne kulağımı dayadım. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. O da bana sarıldı, kollarını bana sardı. Neden bu kadar güvende hissettiriyordu.

"Biz eve gidiyoruz." Serra abla eşini elinden tutmuş gidiyordu.

"Neden?"

"Çağın evde sürpriz hazırlamış, araba aldı herhalde." Çağın abi kaşlarını çattı Serra ablaya döndü.

"Nereden bildin?"

"Dalga geçmiştim, cidden araba mı aldın?"

"İfşa oldum yanlışlıkla. Canım sıkıldı." Çağın abinin morali bozulunca ahepimiz güldük.

"Tamam aşkım ben hiç duymamış gibi yapacağım. Söz." Çağın abi bunu duyunca Serra ablayı öptü.

"Öyleyse gidelim."

"Hadi görüşürüz hepinize o zaman."

"Biz oturmaya devam edeceksek biraz daha şey alalım." hepimiz oturduğumuzda garson geldi ve Gabriel yavaş ve Türkçe bir biçimde sipariş vermeye çalıştı. Bunda başarılıydı da.

"Good!" elimle onu beğendiğimi işaret ederken biraz utanmıştı.

"Tabi good olacak, ben öğretiyorum."

"Neler öğrendiğini dolayı o zaman. Gabriel-" boğazını temizleyip hızlıca araya girdi.

"Don't talk Gabriel. No, no!"

"Ben neler öğrettiğini biliyorum, evin içinde bayağı duyuyorum. Geçen tabağı kırdı, üzerine de güzel bir sövdü." Kiraz gözlerini Aşkın'a dikince azar yemek için tebessüm eden Aşkın köşeye sinmişti.

"Şey, şaka olsun diye yaptım ya."

"Olmasın, böyle şaka mı olur hayatım ya."

"Tamam, ben artık başı bağlı bir insanım. Hanım ne derse o."

"Bunu Çağın abiye de anlatacağım." Kiraz kahkaha atarken Aşkın bundan pek memnun olmamış gibiydi. Bir yandan da masada ne varsa silip süpürüyordu.

"Yenge dedik bağrımıza bastık, yılan çıktın."

"Aaa, ayıp ayıp. Melek gibi insanım ben."

"Melek, aynen." en az ben de Gabriel kadar konuya yabancı kaldım. Ne anlatıyordu bunlar?

"Neden Çağın abinin duymamasını istiyor ki?"

"Hayatı boyunca ben insanların buruğu altına girmem, söz dinlemem. Sevgiliyi bu yüzden çekemem diyen biriydi de."

"Senin ondan sevgilin olmadı hiç demek ki." Kiraz ve Aşkın bana boş boş baktı bu laftan sonra.

"Ne? Sevgilin oldu mu?"

"Hayır. Olmadı." Aşkın'ın suratı gayet ciddileşti.

"Yemin ederim müziği sevmediğim halde böyle loca gibi yerler çok sıkıcı oluyormuş, aşağı kata mı insek ya?" odada içim daralmıştı, burayı kim neden ayırttırıyordu anlamamıştım doğrusu.

"Olur, inelim." Kiraz Gabriel'e durumu anlattı ve aşağı indik.

"Bu gece özel spor programım var. İstersen sen de gel."

"Yani biraz vücuduna çeki düzen ver diyorsun?"

"Şimdi şöyle bir şey var ki sadece vücudu kötü olanlar spor yapsaydı benim hiç ihtiyacım olmazdı. Hem sağlık hem de beraber vakit geçirmek açısından."

"Şimdi hep beraber duralım istiyorsun ya, bir süre sonra hevesin geçecek. Kendine zaman ayırmak isteyeceksin."

"Hayır çünkü sevdiklerimin bir an ansızın hayatımdan uçup gidebileceklerini biliyorum." sesten dolayı birbirimizin kulağına bir tık bağırıyorduk.

"Bir şey yaşamış gibi söyledin bu sözü."

"Gerçekler bunlar. Yaşamadan öğrenmek lazım."

"Mekan çok güzel dizayn edilmiş, Gabriel de çok beğendi." Kiraz yanıma gelip konuşurken Gabriel "Çok güzel." diye ekledi.

"Teşekkür ederim. Ben dizayn ettim."

Bir süre daha eğlendikten sonra artık ayrılma zamanı gelmişti. Hepimizin enerjisi bitmişti ama Aşkın hâlâ gayet iyiydi.

Arabamı burada bırakıp Aşkın ile gitmek istedim. Onunla vakit geçirip daha ayakından tanımak istedim.

"Görüşürüz arkadaşlar." Gabriel'in sesi gelince ona döndük, ikili bize arabadan el sallıyordu.

"Görüşürüz."

Yola koyulduktan sonra Aşkın sıkıntılı duruyordu. İçinde bir sıkıntı var gibiydi. Yüzünden, arabada çalan şarkıdan bunu anlamak mümkündü. Ruh halini şarkılarla belli eden bir kişilikti.

"Senin bir sıkıntın var." göğsünün indiğini görbiliyordum, omuzları düşmüştü.

"Evet. Ama vereceğin tepkiyi bilmiyorum."

"Benden bir şey saklıyorsun yani?"

"Evet."

"Söyle bakalım."

"Yalan söyledim, sevgilim oldu daha önce ama bu konuyu hiç açmak istemiyorum. Hem de hiç." bunu söylerken sevgilim yok derkenki yüz haline bürünmüştü.

"Onu anladım zaten. Sorun değil, eğer bu yalanı sürdürseydin o zaman sorun olurdu."

"Peki ya sen? Senin hiç sevgilin oldu mu? O gelen adam hariç." bunu sorduğunda boğazım düğümlendi. Yutkundum.

"Olmadı, bir o var."

"Anladım." anlamamıştı. Hiçbir şey bilmiyordu.

"Müziğin sesini açsam rahatsız olur musun?"

"Aç, beraber söyleyelim."

"Söyleyeceğimi nereden bildin?"

"Müziği çok seviyorsun çünkü."

 

Kuytu bahçemde baharsın

Sen gül de güller utansın

Nasıl da toprak kokarsın

İçim yanar, olmaz, olmaz...

 

Utanmıştım. Biraz. Şarkıyı bana söylüyormuş gibiydi ve ben bu anlarda nasıl davranması gerektiğini bilen biri değildim.

Spor salonuna geldiğimizde üzerimde hiç de spora uygun şeyler olmadığını yeni fark etmiştim.

"Ben neyi unuttum!" ciddi anlamda kafamı çalıştırmamıştım. Nasıl buraya bunlarla gelebilirdim ki?

"Kıyafetler için bende yedek var, onlarla idare edersin diye düşünmek istiyorum. Ayakkabılar için de buraya çok yakın bir ayakkabı mağazası olduğunu hesap ettim. Hatta tam kafanı sağa çevirirsen görebileceğin kadar yakın." gayet kendinden emin, otoriter ve planlı. Sporcunun zeki kısmına kesinlikle giriyordu.

Rüzgar saçlarını dağıtırken beni elimden tuttu ve bir çift ayakkabı almak için ayakkabı dükkanına ilerledik.

Elimize geçen ilk ayakkabıyı aldık.

"Eğer beğendiğin bir parça varsa onu alalım."

"Yok, işime yarasın yeterli." kasaya giderken çantamdan kartımı çıkarttım, Aşkın kartı elimden çekip aldı ve ayakkabıyı paketlettirip kendi ödedi. Mağazadan çıktığımız an ona döndüm.

"Gerçekten hoş olmadı, ben seninle paran için mi çıkıyorum Aşkın?"

"Böyle şeylerin bizim için sorun olması gerçek bir sorun olur aşkım. Sana hiçbir açıdan yük edindirme istemiyorum."

"Yine de ben de bir şeyleri ödemeliyim. Özellikle kendi ihtiyaçlarımı."

"Ben çağırdığın için benim misafirim sayılırsın. Bu sayılmaz." bana göz kırptıktan sonra elimi tutup spor salonuna ilerledi.

İçeri girdikten sonra soyunma odası için yol ayrımına girecektik.

"Sen al, bunları giy. Olacağını düşünmüyorum ama günü kurtarır." çantasından çıkardığı kıyagetleri bana verdi. Kıyafetler çantaya atılmış gibiydi, hem de çantanın içindeki her şey böyleydi.

"Dürmek için çok zahmet etmişsin. Bir dahakine bu kadar zahmete girme."

"Bugün düşmek gelmedi içimden ama bundan sonra seni dinleyeceğim."

Elimdeki giysileri havaya kaldırıp baktım. "Güzel, ben giyinmeye gidiyorum. Eğer senden önce giyinirsem seni burada beklerim."

Soyunma odası boştu, üzerimi değiştirip ayakkabılarımı giyindim ve giysilerimin elime alıp çıktım. Saçımı koridorda topladım, Aşkın benden önce giyinmiş ve beni bekliyordu.

"Ver bakalım." elimdekileri alıp çantasına attı. Salona girdiğimde bir adam bizi karşıladı.

"Hoşgeldiniz, Hanımefendi." adamın uzattığı elini sıktım. Sonrasında Aşkın ile de el sıkıştı. Samimi görünüyorlardı, uzun süredir tanışıyorlarmış gibi.

Kendimi oldukça kötü hissediyordum. Bu bedensel bir şey değildi, ruhsal olarak yaşadığım her şey kalbimin ağrımasına sebep oluyordu. Bu huzursuzluk halleri saçma sapan yerlerde saçma sapan şeylere patlamama sebep oluyordu ve bundan ne kadar nefret etsem de, ne kadar olacakları önceden görsem de bir şey yapamıyordum.

Ayrılıklar yaşanır bu hayatta ama çoğu kişi kabullenmez. Kabullendim diyen bile evinde o gülü kurutur, çerçeveletir. Benimki de o hesap, unutamadım işte. Aşkımı değil de onu unutamadım.

"Başlayalım mı?" yanıma gelen kadın çok güzeldi, boyu, duruşu her şeyine hayran kalmıştım.

"Olur, ama ben ne yapacağım konusunda hiçbir fikri olmayan biriyim."

"Sorun değil, şimdi ne yapman gerektiğini anlatacağım. Bundan sonra hep buraya gelmek isteyeceğine garanti vereceğim." spor güzel olabilirdi gerçekten.

"Beni de heveslendirdiniz cidden. Aslında çok güzel olur."

"Eğer isterseniz Aşkın Bey biz haber verir, ona söylemeniz yeterli."

"Tamamdır, bunu düşüneceğim."

"Öyleyse başlayalım." ilk başta ısınma hareketlerine başladık. O sırada Aşkın'a ufak bir bakış attım. Ne yaptığını, spor yaparken nasıl gözüktüğünü merak etmiştim. Merakıma değen bir görüntüyle karşılaşınca biraz daha baktım.

"Manzara çok güzel ama devam etmemiz gerek." kadın bana gülerek göz kırptı. Rezil olmuştum ama bunu pek umursayacak bir karaktere sahip değildim.

Spora başladığımızda ilk setten ter dökmeye başlamıştım. Gözümün önünü göremeyecek kadar sıcaklamış ve terlemiştim ancak Aşkın'da tık yoktu bu yüzden çaktırmadan spora devam ediyordum.

Üçüncü sete geçmiştik ve kadın benim çok dayanıklı olduğumu sanıyor olmalıydı.

"Daha önce spor yaptın mı? Bayağı dayanıklısın." evet. Beni yanıltmamıştı.

"Yok... Hiç yapmadım."

"O zaman bu set son. Zaten çok ileri gittik, fazlasına gerek yok ama bugün yaptığımız hafif hareketlerdi."

"Anladım. Verimli oldu. Şimdiden etkisini hissediyorum." Aşkın hâlâ durmuyordu. Dur artık be adam, dur!

Son seti de bitirdiğimde birden ayağa kalktım ama sonrasını ne siz sorun, ne de ben söyleyebilirim zaten çünkü hatırlamıyorum.

Hatırladığım şey çok zaman geçmeden gözlerimi açtım ve Aşkın başımda elindeki kağıtla bana yel yapıyordu.

"Çiçek iyi misin?"

"Biraz gözümün önü karardı da." yerden kalkarken yere yapışmışım da yerden kendimi kazıyor gibi hissettim. Aşkın kolumu tutup beni kaldırdı.

"Şekerin düşmüş olmalı. Anlaşılan seni akşam yemeğine çıkaramadım ama gece yemeğine çıkaracağım." benim cevap verecek halim kalmamıştı. Sadece kafamı sallamakla yetindim.

Beni arabaya götürene kadar nerede olduğum hakkında bilgim yoktu, dünyam kararmıştı resmen. Öyle artistlik yapmak benim suçumdu.

"Klimayı açayım, sen bir sıcakladın. O kadar yorulduysan hocaya söyleseydin ya." Aşkın anne gibi bana nasihatler veriyordu.

"Of sıcağın alnında pekmez içmi gibi hissediyorum kendimi. Acil bir kebapçı, bir şey bulmamız lazım."

"Kebap hafif kaçmaz mı ya spordan sonra?"

"Dalga geçme, seni de yiyebilirim."

"Bak o olur." parmağını şıklatıp kafasına yatmış gibi yaptı.

"Bana uyar."

 

 

Loading...
0%