Yeni Üyelik
11.
Bölüm

5+11- Olasılıklar denizinde bir damla

@hestiamy

 

 

 

Olasılıklar denizinde bir damla olduğunu

 

fark etmeden her şeyi tasa edersin bazen,

 

bir yağmur yağar ya da sahile gidersin çünkü

 

su aldığı her şeyi döker ortaya, götürür. Rahatlatır insanı...

 

 

 

 

"Beşinci dakikadan atağa geçtiler, başarılı olabilecekler mi? Barlas Aşkın, Barlas Aşkın, Barlas Aşkııııın ve gooool!" spikerin heyecanlı sesinin ardına kucağımdaki, Aşkın'ın tabiri ile 'Junior Aşkın' ile ayağa kalkıp sevinmeye başladım. Aşkın hiç sapmadan bakışlarını bana yöneltip öpücük atmıştı. Taraftar bunu görünce bir anda bana dönmüşlerdi, ben de Kerem'in elini öpüp ona bir öpücük yollamıştım. Utanmamak elde değildi.

Maçın seyri kısa bir sevinçten sonra devam ederken Serra abla beni dürtüp bana güldü.

"Aşk seni güzelleştirdi. Zaten güzeldin, daha da güzel oldun."

"Öyle mi? Teşekkür ederim."

Maçı aynı heyecanla izlemeye devam ederken ilk yarı bitmeye yakın sahaya atılan taş Çağın abinin kafasına geldi. Evet, sahaya taş atılmıştı.

"Ne yapıyorsunuz siz!" Serra abla bağırarak ayağa kalktı, zaten ortalık yeterince karışıkken karşı takımın tribününe geçmeye çalışması ve benim onu tutmaya çalışmam bir oldu ancak tek elimle idare edemiyordum. Gloria da Serra ablayı tutunca çok şükür ki Kerem'i düşürme tehlikesini atlatmıştım.

Aşağıda yarılan kafasıyla seyirciyle tartışmaya çalışan Çağın abi ve onu tutan Aşkın, yukarıda Serra ablayı tutmaya çalışan biz... Tam gerginspor ailesiydi. Ve bu gerginlik tribüne de sıçrıyordu.

"Abla dur ne olursun."

"Tamam, sakinim bir bırakın!" hiç inanmadığımız için bir süre daha bekledik.

Çağın abi sakinleşip kafasına dikiş attırırken biz Serra ablayı zor sakinleştirmiştik.

"Abla biraz daha gayret etseydin tüm tribünü ayağa kaldıracaktın."

"Ufak gerginlikler olabilir."

"Hakem az daha sana kırmızı kart gösterecekti, ne ufak gerginliği?" Gloria onun bu hallerine alışmış olsa gerek ki Serra ablaya kızabiliyordu. Beni dövme olasılığından ben ağzımı açamıyordum.

Aşkın kızışan tribünü durdurmak için tribünlere yaklaşıp eliyle sakin işareti yapıyordu. İyi ağız okuyabildiğimden dediğinin çoğunu anlıyordum.

"Sakin olun. Ben halledeceğim söz." bazıları sakinleşse de hâlâ oldukça sinirli olanlar vardı.

"Eğer bu maçta gereken cevabı vermezsek gelin beni bulun bana sinirlenin. Şu an hiç zamanı değil." Öyle bir bağırmıştı ki sesi gürültüyü susturup tribünlere ulaşmıştı. Yani kısmen, tümünün duyması olası bir şey değildi.

Ortalık biraz daha durulunca maç devam etti. Skor iki ikiyken şu an bir sayı daha gelmesini büyük bir beklentiyle bekleyemezdik çünkü iki dakika sonra ilk yarı bitecekti.

İlk yarı tahminimdeki gibi bir sayı daha eklenemeden bitti. Aşkın terden üzerine yapışan formayla suratını silmeye çalışıyordu ancak forma da ıslak olduğundan fayda etmiyordu. İçeri, göremeyeceğim bir yere gittiğinde yerime oturabildim.

"Sen de gözünü ayırmıyorsun ha. Her maça da katılıyorsun." Kiraz beni gözlemlenmişti ve bunun farkına varmadan Aşkın'ı izlemek beni utandırmıştı.

"Ona elimden geldiğince destek olmak istiyorum." hafif bir gülümsemeyle cevap verdim.

"Biz de destek olmak istiyoruz ama Serra abla hariç hiçbirimiz her maçta olamıyoruz."

"İşte benim farkım bebeğim." Serra abla gülerken Kiraz yine lafa girdi.

"Abla aramızda tek çalışmayan kişi sensin. O yüzden." Kiraz iyi niyetle mi söylemişti ancak bunu söylemesi hiç hoş olmamıştı.

"Sen çalıştığın halde iki kelimeyi bir araya nasıl getirmen gerektiğini bilmiyorsun ama Serra abla biliyor." Gloria'nın söylediği söz hafiften gülümsememe neden olmuştu ama Serra ablanın yüzünün asıldığını görünce onun için kötü hissetmiştim.

"Ben kötü amaçla söylememiştim." yüzünde gram umursama emaresi yoktu. İçten içe kıza kurulmuştum, belki yanlış yapıyordum ama his olarak ondan hoşlanmıyordum.

"Sorun yok. Kapatalım bu konuyu." Serra abla sert bir tepki verince sustuk. Haklı olarak sinirlenmişti.

Maçın ikinci yarısı başlarken herkes büyük bir coşkuyla bağırıyordu. Aşkın'ın verdiği sözün altında kalmayacağını biliyor ve umuyordum.

İkinci yarının ortalarına doğru kucağımdaki Kerem sızlamaya başlayınca ona bakıp avutmaya çalışırken taraftardan sesler yükseldi ve ikimiz de sahaya meraklı gözlerle döndük.

"Goooooool. Barlaaas!"

"Aşkın!" taraftarın ve benim yükselen sesimle Kerem gülmeye başladı. Normal çocuklar gürültüden korkarken bu çocuk gürültüden besleniyordu.

"Helal olsun!" Kendim neredeyse tribünden fırlayacakken Kerem'in kucağımda olduğunu hatırlayıp biraz daha sakin olmaya karar verdim.

"Aferin Aşkın!" Serra abla da mutlulukla gülümserken maç tüm heyecanıyla devam ediyordu.

Son dakikalara doğru bu sefer de Gabriel filelerle yaklaşmıştı. Orta açtı ve son dokunuşu Buğra yaptıktan sonra top yine filelerle buluştu.

"Buğra, Buğra, Buğra. Harika bir gol. Harika bir performans."

Spiker coşkuyla golü söylerken buna sevindik ve ardına Aşkın kaptanlık bandını Buğra'ya takıp oyuncu değişikliği ile oyundan ayrıldı.

Sona çok yaklaştığımızda top bizim kaleye doğru yol almaya başlamıştı, karşı taraf heyecanlıydı, biz de heyecanlıydık elbette. Topu ilerleten oyuncu son hız koşarken son anda araya giren Çağın abi topu rakibin ayağından kurtarmıştı.

Öyle böyle derken maç bitince biz de onların yanına gittik. Kerem benim kucağıma yapıştığından Serra abla almıyordu. Bu durumdan memnundu da.

Maç bittikten sonra Aşkın onun yanına gelmemi söyledi. Ben de onun yanına gittim. Kerem hâlâ benimleydi, çok seviyordum ben bu çocuğu.

"Bugün çok iyiydiniz Aşkın Bey." odaya girdiğimde Aşkın su içiyordu.

"Teşekkür ederim Hocam." suyunu içip bana imada bulunmuştu.

"Hocam?"

"Beni hayat konusunda eğitip sevdiğim şeyde iyi olmam için direktifleri veriyorsun. Biraz daha böyle devam edersen fena alışacağım ben buna."

"Alış, çünkü ben de çok alıştım." dudağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Junior Aşkın da buradaymış." Kerem'in yanaklarını kıstırıp öptü. Kerem bundan da asla rahatsız olmuyordu, gülüyordu. Acaba bu çocuk bebeğin bedenine sıkışmış bir yetişkin miydi?

"Bugün bende ne farklı-"

"Saçının kestirmişsin, kırıklarını aldırmışsın aslında."

"Saçımı kestirdiğimi nereden bildin?"

"Çünkü her gün biraz daha fazla izlemek için tanrıya bugün ölmeyeyim diye dua ediyorum." Kerem'i kucağından kanepeye bırakıp üzerini değiştirdi. O kadar terlemişti ki formasını sıksanız su çıkardı.

"Neden buraya çağırdın bizi?" Kerem'i kucağına yeniden alıp bana döndü.

"Beraber çıkalım diye çağırdım, çıkışta olay falan olabilir. Bir de sahada ufak bir röportaj işi var onu da halledelim çıkarız."

"Tamam, ifadeni ver de çık."

"İfade?"

"Öyle bir dedin ki denetimli serbestliğin falan var sandım." aramızda ufak bir gülüşme geçtikten sonra elimi tuttu ve belimin ağrıdığını anlamış gibi Kerem'i kucağımdan aldı.

"Bizim de böyle bir çocuğumuz olsa, mutlu bir yuvamız..."

"Tadını kaçırmak istemem ama ben çocuk düşünmüyorum, hem de uzun yıllar. Öyle bir anda evlenmek gibi bir düşüncem de yok."

"Hep böyle sevgili mi kalacağız? Tamam, ben ona da tamamım." Birlikte sahaya kadar indiğimizde Kerem yere inmek istedi, tanımadığım bir kişinin daha çocuğu vardı. Maçta gördüğüm ve gayet iyi bir performansa sahip olan Lysander adlı bir oyuncunun çocuğu olmalıydı, karısı ile birbirlerini öptüklerinde buna emin olmuştum. Lysander, Aşkın'ın yanına gittiğinde ikisi birlikte röportaja başladılar. sanırım bir program ya da kanal için çekiliyordu.

"Evet, Aşkın, Lysander ve Lysander'in çevirmenliğini üstlenen eşi burada olduğuna göre sorularımıza başlayabiliriz. Öncelikle her ne kadar gergin geçen bir ilk yarı olsa da heyecanın dorukta olduğu ve taraftarın coşkusunu arttıran bir maç oldu. İzninizle soruma öncelikle Aşkın'dan başlamak istiyorum. Önceki maçlarda adapte olmakta sorun çektiğin performanslarına yansısa da bu maç çok güzel bir performans sergiledin. Gerektiğinde taraftarı sakinleştirip onlara güven verdin, güvenlerini de boşa çıkarmadın ve tam takım ruhuyla kaptanlığını yaptın. Bu performans ve motivasyon artışını nasıl sağladığını sormak istiyorum." bir yandan Kerem ile top oynayıp diğer yandan onları dinliyordum.

"Buraya ilk geldiğimde hiçbir şeyim yoktu. Evim, kalacağım yer bile belli değildi. Çağın abi vardı bir tek, bana sonsuz destek çıkan bir o vardı. Yeri geldiğinde konu bensem biliyorsunuz Çağın abi susmadı, sağ olsun bana çok yardımcı oldu ancak yıllardır tek başıma yaşayan bir çocuğum, taraftarlarımız da benim bu hüzünle kapıldığım düşüşe haklı olarak tepki gösterdiler. Ben kendimi toparlamak istedim, bunu sadece ben istemiyormuşum. Mercan Hanım da bana yardım etti. Beni cesaretlendirdi, yapmak zorunda olduğumu aşıladı bana. Gerçekten huzur önemli şeymiş, insanın hayatını değiştiriyor. Hele ki değişmek için bir sebep varsa o zaman oluyormuş. Benim hayatımı biz yeniden inşa ettik diyebilirim. Çok gayretle bir yere kadar gidebildim, sevgi ve destek beni değiştirdi. Buraya geliş amacım başarının üzerine konmak değil, başarıyı sağlamak ve ben bunu hatırladım."

"Bu konuda Mercan Hanım bir şey söylemek ister mi?"

"Onu kendisine soralım." herkes bana döndüğünde ben utançla yanlarına gittim. Kerem de peşimden gelecek kadar hızlı yürüyemediğinden kucağıma aldım. Gitmekle gitmemek arasında kalsam da Aşkın'ı orada utandırmak istemedim.

"Öncelikle hoş geldiniz Mercan Hanım. Siz Aşkın'ın bu maçtaki başarısı hakkında ne söylemek istersiniz?"

"Bu konuda söyleyebilecek bir şeyim yok, Aşkın zaten yetenekli bir futbolcu. Hırsı, azmi ve pes etmemesi de onu iyi yapıyor. Belki motivasyon açısından bir şeyler kazandırmışımdır ona ama daha ötesini o başardı ki zaten başaracağına inancım tamdı."

"O zaman taraftarlar sizin mutluluğunuz için duacı olacaktır, malum Aşkın'ın performansı bozulsun istemezler." aramızda güldükten sonra Aşkın bana tek koluyla sarıldı ve spiker Lysander'e döndü.

"Bu takımda çıktığınız ilk konferans ligi maçı. Siz ve takım arkadaşlarınız sayesinde gayet güzel bir defans izledik. Sen bu konuda ne düşünüyorsun ve gelecek hakkında planların nelerdir?" eşi çevirdikten sonra Lysander konuşmaya başladı.

"Forma hakkı konusunda rekabet olacağı kesin ancak ben bunun aşırı tasasında değilim. Mehmet Bey'in takımımız için en iyi olacak oyuncuyu seçeceğine ve herkesin gerekli özveriyi vereceğine eminim. Herkes çok çabalıyor ve hepimiz başarımızın karşılığını bir şekilde alacağız, buna eminim. Kendimi geliştiriyorum, taraftarımız bu konuda panik içinde olmasın. Elimden gelen her şeyi yapacağıma söz veriyorum. Tek planım var o da çok çalışıp takıma gol kazandırmak."

 

... 

 

"Bu sene tüm takım çok azimli, seyircilerimiz coşkulu ve bu filelere de yansıyor. Umarım bu sezon çok güzel maçlara tanık oluruz, röportajınız için teşekkürler."

Röportaj bittikten sonra Aşkın elimi bıraktı, Kerem'i yere koydu ve beraber top oynadık. Aslında Kerem'e çalım öğretmeye çalıştığının farkındayım ama sadece susuyorum. Bu çocuğa bu konuda bir şey demek istemiyordum.

"Frikikten gol atmayı öğret, çalımı öğrendi." yere oturmuş onları izliyordum, yorulmuştum.

"Sen nereden öğreniyorsun bu terimleri, beni şaşırtıyorsun." Aşkın ve Kerem de yanıma oturmuştu.

"Yakında futbol yorumculuğuna başlayacağım." öylesine otururken bir an kalbim yine bilinmeyen sebeplerden çarpıyordu. Bazen kalbimi söküp atmak istiyordum.

"İyi misin?"

"Çarpıntı tuttu sadece. Bir şey yok." her zamanki ben. Her zaman...

"Hastaneye gidelim mi?"

"Yok, birazdan geçer. Ciddiyim." ona gülümsemiştim, biraz olsa rahatlamıştı ama hâlâ tamamen endişesi ortadan kalkmış değildi.

"Kardeşim hastalandığından beri... Hastalık görünce dayanamıyorum. Herkesi ölecek sanıyorum."

"Ama kimse ölmedi. O yüzden canını sıkma aşkım." yanına gidip ona sarıldım. Kerem ayağa kalktı, kollarını açtı ve koşa koşa bize geldi. Üzerimize düşünce ona da sarıldık ancak ağlayan birinin sesi bu mutluluğumuzu böldü.

"Kerem, annem!" Serra abla bize doğru koşuyordu.

"Abla?" Serra abla yanımıza koşup eğilip Kerem'i aldı ve öpmeye başladı. Bir yandan ağlıyor bir yandan oğluna sıkı sıkıya sarılıyordu ve biz ağzımız ayrık ona bakıyorduk.

"Ben kaybettim sandım. Unuttum çocuğu sana bıraktığımı o yüzden tüm tesiste Kerem'i aradık. Çok korktum!" hıçkıra hıçkıra ağlarken ben ayağa kalkıp onu sakinleştirmeye çalıştım.

"Abla bak buldun sorun yok. Bundan sonra böyle bir şey olursa sana hatırlatma mesajı atarım."

"B-benim hatam." arkadan gelen Çağın abi Serra ablaya sarıldı.

"Tamam, geçti."

Serra abla sakinleşirken Aşkın olayı sessizce izlemekten vazgeçmişti.

"Ben de diyorum tüm oyuncular nerede?"

"Hepsiyle Junior Aşkın'ı aradık. En son Dante stadyumun tepesine çıkacaktı neredeyse." Aşkın ağzını kapatıp gülmemeye çalışırken Çağın abi Aşkın'ın ensesine vuruyordu.

"E gitmeyecek miyiz?"

"Gidelim." Serra abla çocuğuna sıkı sıkı sarılırken Çağın abi bir anda duraksadı. Bir şeyi hatırlamış gibi panikledi.

"Beni röportaja çağırmışlardı. Ben gideyim."

"Ben de odada bekliyorum." Serra ablanın paniği yeni yeni geçiyordu.

"Biz de gidiyoruz, size görüşürüz o zaman." Aşkın elimi yeniden tuttu ve sonunda arabaya gitmek üzere yola çıktık.

"Oh be, sonunda dinlenebileceğim." kollarını açıp seke seke yürüyor ve temiz havayı içine çekiyordu.

"Bu arada, spiker sürekli takımı övüyordu, tamam yani iyi iş çıkardınız ama basın tarafsız olmaz mı?"

"Evet basın tarafsızdır ama insanlar taraflıdır ve bu spikerin hangi takımlı olduğunu aşağı yukarı tahmin etmişsindir."

"Bayağı belli oluyor." bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrardan ağzımı konuşmak için açtım.

"Aşkın, ben sana bir şey diyeceğim."

"Söyle Çiçek." tuttuğu elimi öptü.

"Ben şehir dışına çıkacağım o yüzden beş gün yokum, ama söz maça geleceğim."

"Neden? Yani merak ettim sebebini."

"Yeni mekan açacağım ya, onun için. Her şeyin yolunda gitmesi lazım." arabaya bindik ve artık yola çıkmaya hazırdık.

"Umarım senin için en iyisi olur. Eğer bir yardım gerekirse beni arayabilirsin." ne kadar mutlu olduğunu göstermeye çalışsa da yüzünde hüznü suratına yansıyordu.

"Teşekkür ederim. İşimi elimden geldiğince hızlı bitirmeye çalışırım."

"Ben buradayım diye hızlı çalışmak için kendini zorlama, ben hep buradayım ve gerekirse senin yanında da olurum.

"Ben de senin için fedakarlıklar yapabilirim, sert ya da katı görünüyor olabilirim ama sen istediğin an seni yalnız bırakamam bunu unutma. Uzağında bile olsam bir araman ya da mesajınla yanındayım."

"Teşekkür ederim. İyi ki varsın."

"Sen de iyi ki varsın hayatımın anlamı."

Bir süre sessizlik içinde yolculuk ettik, yorulmuştuk. Araba durduğunda evimin önüne geldiğimi fark ettim. Artık vedalaşma zamanımız gelmişti.

"Uçağın ne zaman?"

"Senin antrenman zamanına geliyor. Ama yine de bilmek istersen saat on ikide."

"O zaman şimdi mi vedalaşacağız?" üzülmüştük. Böylesine kısa bir yolculuğa üzülmüştük ama ikimiz de işimiz gereği hayatımız boyunca böyle yaşayacaktık.

"Evet." ona gülümsediğimde bana sarılmıştı. Bir insanın diğer insana yaptığı ufak bir fiziksel hamle herhalde bu kadar güvende hissettirebilirdi.

"Görüşmek üzere Çiçek."

"İyi geceler."

Sarılmamız bitince onu öptüm. Ben gelene kadar beni özlemeyeceği kadar öpmek isterdim ancak bunun mümkünatı yoktu.

Eve geçtiğimde çantamı köşeye fırlatıp masada yarım kalan kitabımı okumaya başladım.

"Çok yanlış anlıyorsun. Bir insanın mezarı olması için kendinin içinde yatması gerekmez. Mezarın içinde sevdiği varsa asıl onun mezarıdır orası. O mezar benim, onun, evliliğimizin mezarıydı. O gerçek benliğini, eğlenceli anlarını o mezara sevdiğiyle beraber gömmüştü. Benim de duygularım o mezarın içinde doktor. Onun ölüp ölmediğini bile bilmediğim halde bu kadar hisle dolu olmam sizce de fazlalık değil mi?"*

Eskiden böyle kitaplar okumak hoşuma giderken artık korkutuyordu, ölümü duymak beni korkutuyordu. Böylesine korku dolu yaşamak iyi miydi? Eğer ipin ucunda olan can sizi mahvedecekse, zarar verse de korkuyordunuz.

Gelecek ay annemin doğum günüydü. On yedi Eylül. Biz hiç annemin doğum gününü kutlamadık çünkü ortada ölüm gibi acı bir geçek vardı ve bu hikayenin başlangıcı, sonunu hatırlatıyordu.

Bu kadar düşünmek insanın bedenine ve zihnine yaptığı eziyetten başka bir şey değildi. Kafamı dağıtmak için yukarı çıkıp duş alacaktım ki telefonum çaldı.

"Efendim Serra abla."

"Mercan, ben kapının önündeyim. Eğer müsait değilsen gidebilirim." sesi sarhoş ve ağlıyor gibiydi.

"Kapıyı açıyorum ben şimdi." telefonu kapatıp aşağı kata koştum ve kapıyı açtım.

"Abla?"

" Seni rahatsız etmeyelim dedim ama çok ağladı." dışarıda Kerem dahil tüm aile üyeleri beklediği için evin kapısını açtım.

"Abi içeri geçin isterseniz."

"Yok bu saatte biz girmeyelim ama Serra bir süre seninle konuşabilir mi? Ben almaya gelirim."

"Tamam o zaman. Biz Serra abla ile bir konuşalım. Gel Serra abla." onu içeri aldıktan sonra beraber arka bahçeye geçtik.

"Ben bir kahve yapıp geleyim-" kolumu tutup lafımı yarıda böldü.

"Gerek yok, gel otur şöyle." çimlere oturdu ve ceketinin cebinden çıkardığı sigarayı yaktı.

"Abla sen çocuk emziriyorsun, lütfen alkol alma gözünü seveyim. Ne oldu, anlat." ara ara ağlıyordu ve sessizce oturuyordu.

"Kiraz bana dedi ya... Çalışmamam konusunda bir şeyler dedi ya işte. Her neyse suçlu o değil ama ben buna üzüldüm işte. Ben aslında üç sene önceye kadar çalışıyordum ama zatürre olduktan sonra bir süre hastanede yattım ve ondan sonra Çağın benim üzerime çok düştü. Ben de hastalanmaktan korktum, çeşitli korkularım oldu ve iş hayatıma devam edemedim. Yalan yok, Çağın çok yardımcı oldu ve bu konu bir gün bile bizim tartışmalarımıza mevzu bahis olmadı. Hatta bana bir pastane ya da herhangi bir dükkan açmayı bile önerdi ama ben istemedim Onun parasını kendi işime harcamak istememiştim. Sonrasında çocuk oldu falan derken çok geriledim, yaşım ilerledi ve tekrardan işe dönemedim. Bunun yüzüm vurulması birden üzdü beni. O kadar sene okudum, iş bulmak için çabaladım ve her şey bir hastalık mahvetti. Kerem yüzünden kariyerim etkilendi diyemem çünkü onu dünyaya getiren benim. O benim hayata tutunma nedenim. Bilmiyorum, çok zor. Yaşayamadığım ama olasılık olarak yaşayabilecek bir hayatın ağırlığını çekmek çok zor."

"Bazı zamanlar böyledir abla, ama çözümleri vardır. Benim bu konuda bir fikrim var ve bunun senin de hoşuna gideceğini düşünüyorum." ona gülümsedim, insanların hayatında ufak dokunuşlar ya da sözler kocaman değişikliğe sebep olabilirdi.

"Benim için geç olduğunu düşünsem de seni dinleyeceğim. Sen dokunduğun çoğu şeyi düzene sokan birisin." yerdeki çimenlerle oynarken beni dinliyordu.

"Benden borç alacaksın, dükkan açmak için. Bak sadece borç diyorum o yüzden bunun çekinilecek bir durumu yok. Sonrasında eminim ki işleri büyütürsün ve borcunu geri ödersin."

"Ya işi batırırsam?"

"Risk almadan hiçbir olasılığı yaşayamazsın."

"Bilmiyorum, çocukla olacak mı?"

"Senin altından kalkamayacağın yük yok. Yapmak isteyene engel yok." bir an sessizlik içinde düşündü.

"Tamam. Yapacağım." kafasını sallarken kendi de kendisi için zor bir karar verdiğinin farkındaydı.

"O zaman sabah uçağa binmeden önce emlakçımı arıyorum, sana da numarasını veriyorum ve siz beraber bakmaya gidiyorsunuz. Tamam mı?"

"Mercan ben çok teşekkür ederim." tekrardan ağlamaya başladı ve birbirimize sarıldık.

Bir süre sonra ağlarken sızdığı için Çağın abiyi aramaya karar verdim .İlk başta üşümemesi için ceketimi üzerine örttüm. Telefonu parmaklarımın ucundan çekip zoraki aldım çünkü kucağımda uyuyan bir adet Serra abla vardı.

"Abi Serra abla uyuyakaldı. Haber vereyim dedim."

"Tamamdır, ben almaya geliyorum."

Yarım saat sonra kapı çaldığında Serra ablayı çimenlere bırakıp kapıyı açtım. Uyanmamıştı.

"Abi bahçede sızdı da."

"İçeri gireyim?" eliyle içeriyi işaret edip sorduğunda kafamı sallayıp onayladım.

"Seni de yorduk, bunun için kusura bakma ama başka çözüm bulamadım. Çok ağladı, ben sana yük müyüm diye sordu tüm gün."

"Biz o sorunu hallettik. Artık böyle bir durumun yaşanacağını düşünmüyorum."

"Nasıl?"

"Bunu sabah Serra abla açıklasın bence. Hepinize güzel bir sürpriz olacak."

"Serra mutluysa ben de mutluyum. Onun vereceği her kararın arkasında dururum zaten."

"Çok güzel bir şey bu."

"Aşkın ile siz de bizim minik hallerimiz gibisiniz. Ne güzel işte."

"Evet." utanıp gülümserken Çağın abi Sera ablayı kucakladı ve kapıya doğru ilerledi.

"İyi akşamlar Mercan."

"İyi akşamlar abi." onları da yolcu ettikten sonra eve geçtim. Uzun uzun düşünme zamanım olsa düşüneceğim çok şey vardı ancak işim olduğu için bunu sonraya erteledim. Duş aldım, valizimi hazırladım ve uyumak üzere yatağa geçtim.

"İyi geceler Çiçek." bunu hissetmiş gibi mesaj atan Aşkın'ın mesajına cevap verip uyudum.

"İyi geceler Barlas Aşkın Akyol:)"

 

 

Loading...
0%