@hestiamy
|
Bu bölüm final bölümü arkadaşlar, başka kitaplarda buluşmak üzere:) 5 yıl sonra Bu bölüm hiç sevilmemiş olanlara, hep sevilmiş olanlara, sevenlere, hislerini bir gecede kaybedenlere, her gece ağlayanlara. Çok düşünmekten uyuyamayanlara, sevgisi kalbine ağır gelenlere ve acı çekenlere... Her zaman Tuğkan ve Luna'nın ruhu burada olacak, onlar sizi unutmadı ve siz de onları unutmayın. Güzel başlayan hikayeler güzel bitmez bazen, her neşeli insanın aslında büyük acılarla boğuşabileceği gibi. Bir insanın farklı bir omuzda başkasını düşündüğü gibi acı hayat bazen. O omuzda ağlayana mı, omzunu açana mı zor bilinmez ama herkese acı yüzünü gösterir hayat. Belki de denizler o acıların masum gösterisi olan gözyaşlarından oluştuğundan bu kadar sessizdir, acılar sessizdir ya. Öyledir. Hayat devam eder ama, ağlasak da ağladığımız hayat farklı bir boyut, yaşadığımız hayat farklı bir boyuttur çünkü acıların üzerine yaşanmışlık eklenmez. Tuğkan içeri girerken kader belki onlara son bir şans daha tanımak için onları tekrardan bir araya getirdi. Luna önüne baktı, geçti gitti kapıdan, Tuğkan da kafasını çevirip girdi içeriye. Tıpkı küçüklüğünde yaptığı gibi odalardan birinin içine geçip kapıyı kilitledi sanki dış dünyadan kopmak ister gibi. "Şimdiden özledim seni Ay parçam." elindeki resmine bakıp ağladı, geçmeyecekti, Luna gelince de düzelmeyecekti o yüzden sadece kendine zararı olsun istedi. Luna ilk uçakla kendi evine dönüp en kısa sürede evden taşındı, bu sürede kimseyle görüşmedi. Okulunu da yatay geçiş yaparak değiştirdi ve kendine yeni bir hayat kurdu. Ne olursa olsun o paylaşılan gönderiler ve atılan mesajlar kimsenin telefonundan silinmedi. Hiçbir zaman Luna'nın evinin köşesindeki çam ağacı solmadı. Beş sene sonra, tam beş sene sonra mutluluğu yakaladığını sanan Luna Soner'in telefonunu açtı. Tuğkan ile ayrılmış olsalar da arkadaşları onu bırakmamıştı, arkadaşları Tuğkan'ı da bırakmamıştı ama sadece onlar birbiriyle görüşmüyorlardı. "Efendim Soner." "Luna sana bir şey diyeceğim." "Evet?" "Tuğkan vefat etti." o an aslında içindeki duyguları bastırdığını anladı Luna. Onu deliler gibi sevdiğini. "Luna bir şey mi oldu?" Luna'nın eşi yanına gelip karısının kötü olduğunu görünce kolundan tuttu. "Neredesiniz şimdi?" "Hastanede." "Geliyorum, konum at sen bana tamam mı? Ben geliyorum." "Aşkım, ne oldu?" "Ben sana demiştim ya, dürüst ol demiştin o gece. Severek ayrıldığım çocuk..." "Hâlâ o mu-" "Ölmüş." ... Bir şekilde morga ulaştı Luna, o gün toprağa verdi derdini. Neden tüm bunlar? Onların mutlu bir hayatı olabilecekken neden bunlar, o gözlere bakıp gitmek, terk etmek o evini. "Dertler uyutmazmış ya insanı sevgilim, benim derdim de senmişsin." Bütün bunların sonunda hüngür hüngür ağlarken sanki Tuğkan'ın sesi kulaklarımda çınlıyordu. "Luna!" duyduğuma emin olduğum bir sese gözlerimi açtığımda üstümün gözyaşlarıyla ıslandığını gördüm, daha da korkunç olanı Tuğkan kafasını uzatmış bana bakıyordu. "Bismillah!" Tuğkan ölmemiş miydi? "Kötü bir rüya mı görmüş benim karım, ha?" yattığı yerden doğrulup ellerimi tuttuğunda ağlayarak onu kendime çekerek sarıldım. "Kötü şeyler gördüm, çok kötü şeyler." ben ağlarken Tuğkan bana sıkı sıkıya sarıldı. "Kötü şeyler sen beni döverek sıkıntın varsa da beraber çekeceğiz dediğin gün bitti. Geçti gitti hayatım." sarılmayı bırakıp ona gülümseyerek baktım. Cidden her şey bitmişti, Tuğkan zihnindekileri iyileştirebilmişti. "Of kesin, sabah sabah sizi mi dinleyeceğim sıçtığımın aşk kuşları!" ikimiz de evde kim var diye korkuyla açık kapıdan dışarı bakarken salonda elindeki sandviçle oturma odasına giden Emrecan'ı gördük. "Senin burada işin ne lan?!" Tuğkan artık Emrecan'ı fazla sorgulamasa da arada merağı tutup soruyordu. Emrecan her an her yerde olabilirdi oysaki. "Zeka geriliği mi yaşıyorsunuz? Dün oturma odasında uyuyakalmışım kimse beni uyandırmamış ben ne yapayım?!" "Tuğkan da soru diye soruyor işte." Emracan'a cevap verip güldüğümde Tuğkan da bana gülümsedi. "Benimki de soru işte."
Son...
|
0% |