Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8- Daha Fazla Sevebilmek

@hestiamy

"Ellerim donarken yazıyorum sana bu mektup ya da günlük ne dersen diyebileceğin yazıyı. Sokak lambasının altında yazıyorum. Hava soğuk ve muhtemelen evden kaçtığım için beni ararlarken ben burada bunları sana yazıyorum. Eskiden evden gittiğim her zaman beni birinin aramasını isterdim ama bir çocukken, henüz hayatı bilmezken kimse aramadı, umursamadı. Şimdi beni arıyorlar ama ne ben istiyorum ne de ben istemediğim sürece beni bulamıyorlar. Artık genç olmamak beni üzüyor. Seninle kaldığımda hep genç kalacağımı sanırdım ama öyle değilmiş. Senin beni yaşlandıracağın aklımın ucundan dahi geçmezken bir gecede yaşlandım ben. Bütün hayatımın senden ibaret olduğunu anlamam seni bırakmamla beraber geldi. Bütün hayatım sana bağlı olsa da ben senin yaptıklarına boyun eğecek biri değilim aşkım. Senin ezebileceğin biri değilim ben. Belki bu satırları biri okusa senin ne yaptığını bilmeden bana taş kalplisin diyebilir ama senin yaptıklarını affedemediğim için böyleyim. Kendimi de affedemiyorum, hala sana yazan aptal beni affedemiyorum.

Benim kadar canın yanmamıştır senin, eğer yanacak olsaydı böyle bir şey yapmak, anneni dinlemek bir anlığına bile aklının ucundan geçer miydi ki?"

Sayfada kan lekeleri gören adam durdu ve bir damla gözyaşı kan lekesinin üzerindeki yerini aldı. Adam endişelendi ve elindeki şaraptan her şeyi unutmak istercesine koca bir yudum alarak okumaya devam etti.

"Eğer sayfadaki kan lekesini görüp biraz bile incinirsen bunu istemem. Koluma çizdiğin kelebeklerden biri geçen hafta öldü ve yarası kabuk bağlamadan kanıyor sadece. Zaten benim canım senin dudaklarının arasındayken sen son sözlerini söyleyerek öldürdün beni, bu yaralar bir hiç.

Kaybımızdan sonra, yani onun öldükten sonraki geçen zaman bana hiç geçmedi."

Adam elindeki bardağı köşeye koydu ve yanındaki koltuğa bakarak çaresizliğine ağladı. Kadın gittikten sonra evi hiç bozmamıştı, kilidi bile değiştirmemişti bir gün gelir belki diye. Geceleri gerçekler üzerine geldiğinden bu evde kalmıyordu ama bu gece gerçekler üzerine gelsin, zarar versin ona istedi.

Sırf annesi yüzünden yaptığı bir yanlış bu yuvayı yıktı. Şimdi ne annesi vardı ne de ailesi.

(Geçmiş)

Adam ve kadın uzun süreler birbirlerinden uzakta yaşadı ve yıllar geçtikçe yaş aldılar. Sonrasında evlenmeye karar verdiler, ne kadar yaş almış olsalar da kadın yirmi yedi, adam ise yirmi dokuz yaşındaydı, daha gençtiler. Kim bilir, belki de hayatlarının hatasını yapıyorlardı.

Her ne kadar Deniz'in annesi buna karşı çıksa da kadın oğlunun bu şiddetli isteğine engel olamıyordu.

Gökyüzü'nün yakınları yoktu her ne kadar istismara uğratmış olsalar da ailesi vardı ama onlar ölmüşlerdi, Deniz'in de annesinden başka kimsesi. Bu yüzden sadece bir nikah yaptılar. Fazlası yoktu.

İkisinin küçük bir evi ve güzel bir bahçesi vardı. Kendilerini kurtarmak için okuyup meslek sahibi olduklarından dolayı güzel bir ev alabilmiş ve oraya yerleşmişlerdi. Hayatlarında her şey çok güzeldi, birbirlerine deli gibi aşıklardı. Deniz'in annesi buna ne kadar engel olmaya çalışsa da Deniz anlayışlı biriydi ve annesinin bu hareketlerine takmıyordu.

Günler birbirini kovalarken Adam ve Kadın güzel bir yaşam sürüyordu, çok mutlulardu. Bir gün, bahçede otururlarken otuzlu yaşlarını hayal etmeye başladılar.

"Sence otuzlu yaşlarda da bu kadar aşık olur muyuz birbirimize?" diye sordu Gökyüzü.

"Ben seni daha fazla sevebilmek için ömrümün seninkinden uzun olmasını diliyorum ki aşkımızın birkaç senede kaybolma ihtimali yok."

"Ya çok kötü şeyler olursa?"

"O zaman senin elini bırakırsam topraklar o gün alsın işte beni."

Loading...
0%