Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Özgür Kanatlar-2

@hevtta0

iYİ OKUMALAAR

 

♟️

“Merhaba Arsen Bey”

"Merhaba Berrak hoş geldiniz. Gelin içeriye hadi, onları daha fazla kızdırmak istemezsin."

Arsen kafasıyla ardımızdaki hastaneyi işaret etmişti, ikisi beraber küçümsercesine bir gülüş atıp susmuştu. Berrak Hemşire arabaya binmemde yardımcı olmuş ve bindiğimiz gibi araç son hızla uzaklaşmaya başlamıştı. Şaşırmıştım. Fazlasıyla şaşırmıştım ama bunu belli etmedim, onların konuşması ve anlatması gerekiyordu. Anlatması için Arsen’e dik dik bakıyordum ama o tek bir mimik bile kıpırdatmıyordu. Pes edip gözlerimi onun gururlu yüz ifadesinden çekip dışarıya baktım, ağaçlar hızla geçip gidiyor, hastaneye gittikçe küçülüyordu.

"Daha ne kadar bunu sürdüreceksin merak ediyorum."

“Ah ben de ne zaman konuşacaksın diyordum”

Arsen'e döndüm, meraklı bir ifadeyle bana bakıyordu. Küçümsemek için değil gerçekten merak ettiği için sormuştu. Hiç konuşmamak gibi bir niyetim yoktu hatta konuşmak için can atıyordum, sesimin tınısını, kulağımda bırakacağı hissi çok merak ediyordum. Bir insan sesine hasret kalır mıydı?

Sesim biraz pürüzlü çıkmıştı ama onun dışında çok netti. Ayrıca övünmek gibi olmasın çok güzel sesim varmış. Her gün hayalini kurmuştum sesimi duyacağım anın, özellikle ses tonumu çok merak etmiştim ve sonunda öğrenmiştim.

"Vay canına ilk defa sesini duyuyorum"

Altay’ın arabada olduğunu o konuşana dek fark etmemiştim, onu görmenin beni mutlu edeceğini ise asla tahmin etmezdim. Arkamı dönüp şoför koltuğundaki Altay’a baktım ve gülümsedim.

"Ben de ilk defa duyuyorum"

Aynadan gördüğüm yüzü hüzünlü bir hal aldı. Tanıdığım kadarıyla her şeyi alaya alan Altay bu kez alaya alamamıştı.

" Açıkçası, ben biraz daha geç konuşmanı bekliyordum."

Berrak Hemşire de konuşmayı tercih etmiş, şaşkınlığını dile getirmişti.

"Ne diyebilirim ki, şaşırtmayı seviyorum"

Arsen hala sessizliğini sürdürüyordu, bu adam konuşmayacaksa ne diye beni aldı. Bakışlarım onun ve akıp giden yol arasında mekik dokuyordu ama onun konuşacağı yoktu bu yüzden tüm odağımı yola verdim, özgürlüğüme giden yolu izlemek istedim.

"Notunu asla fark edemeyebilirdim"

"Bir kumar oynadım ve anlaşılan o ki başarılı olmuşum."

Sesim kendinden emin ve tartışmaya kapalıydı. Arsen bu tavrıma oldukça şaşırmıştı, bunu yüz ifadesinden anlamak hiç zor değildi. Duygularını bu kadar fazla belli eden birini hiç görmemiştim. Diğer insanların hepsi böyle miydi? Hastanede gördüğüm tek yüz hemşirelere ve Aylaya aitti, hemşirelerin maskesinden dolayı yüz ifadelerini görmezken Aylanınkini onun görünmez maskesinden dolayı göremezdim. Arsen bir şey söylemek üzereyken Altay'ın sesi araya girdi.

"Takip ediliyoruz."

Arsen hiç şaşırmadı, duruşunu bile bozmadı. Verdiği tek tepki küçümsercesine gülmek olmuştu.

"Ah işte şimdi başlıyoruz."

O lafını bitirir bitirmez silah sesleri etrafı sardı. Kimin bizi neden kurşunladığını anlayamıyordum. Hedef ben miydim yoksa Arsen mi? Kimeydi bu kurşunlar?

"Başınızı eğin çabuk!!"

Şoka girdiğim için onun ne dediğini anlayamamıştım bile. Berrakla aynı anda birbirimize baktık, ikimizin de yüzünde korku vardı. Arsen kendi koltuğundan fırlayıp bize doğru geldi ve ikimizin de başından tutup aşağı eğmemizi sağladı.

"Sağır mısınız? Eğilin dedim, ölmek mi istiyorsunuz?"

Sinirli bir şekilde bize bakıyordu ve bu hali fazlasıyla çekiciydi. Her zaman bana gösterdiği beyefendi yanındansa ben bu hali daha çok hoşuma gitmişti. Nedense gerçek Arsen’e bakıyormuşum gibi hissettirmişti. Aklımdan geçenlerin farkına vardığımda kafama vurmak istedim. Neler düşünüyordum ben böyle, iyice aklımı yitirdim.Bunların hepsi yaşadığımız bu korku ve şoktan dolayı. Kesinlikle ondan dolayıydı.

"Biz değil ama senin ölmek istediğin kesin. Eğilsene sen de "

Silah sesleri o kadar fazlaydı ki sesimin ona ulaşması için bağırmam gerekmişti.

"Günlük rutinim ya bu benim, sen de alışırsın."

. Şaka mı yapıyordu bu adam, ne demek günlük rutini. Silahlı saldırıya uğramak ne zamandan beri günlük rutin haline gelmişti Sesine kattığı alay yetmiyormuş gibi bir de göz kırpmıştı. Az önceki sinirli hali geldiği hızda kaybolmuş sanrı görmüşüm gibi düşündürmüştü. Birden araçta sağa doğru savrulmuştuk.

“Merak etmeyin her şey kontrolüm altında”

Aman ne kontrol. Altay daha sözlerini yeni bitirmişken araca bir şey çarptı, camdan baktığımda başka bir aracın bize tehlikeli bir şekilde yakın olduğunu gördüm. Bu şekilde öleceğimi hiç düşünmemiştim, hele ki daha intikam planlarımın i’sini bile gerçekleştirmemişken. Arsen’e baktığımda elindeki telefonla bir şeyler yaptığını gördüm.

"Ya senin silahın falan yok mu sıksana sen de şunlara!"

Ona sinirle bağırmıştım ama adamın umurunda olmamıştı, telefonunda her ne yapıyorsa onu yapmaya devam etti.

“Sana diyorum bırak şu telefonu Allah’ın cezası ölüp gidicez şimdi.”,

Kafasını usulca kaldırıp bana baktı, o kadar normal davranıyordu ki, çıldırmak üzereydim.

"Ne silahı?"

“Ne silahı mı? NE SİLAHI MI?”

“Evet ne silahı?”

Derin bir nefes aldım, sakin olmam gerekiyordu. Sakin olup düzgünce iletişim kurmam gerekiyordu.

“Hani şu an üstümüze yağan kurşunların çıktığı yer var ya, hani bizi öldürecek olan alet”

Gözlerini telefonundan ayırmadan, elini önemsiz bir şeymiş gibi sallayarak cevap verdi bana.

"Silah taşımıyorum ben, çok barbarca."

Şok içinde ona baktım, ciddi olmasını istemezdim ama o fazlasıyla ciddi duruyordu. Sanki şu an saldırıya uğramıyoruz da beyefendiyle sahilde güneşleniyoruz, öyle bir rahatlığı vardı. Kendimi sakin kalmak için biraz daha zorladım, özellikle ses tonumun onunki gibi rahat çıkmasına özen gösterdim.

"Üstümüze yağanın yağmur değil kurşun olduğunu belirtmek isterim."

"Hıhım, bunu az önce de söyledin."

"Pek bir şey yapmayı düşünmüyor musun?”

"Yapıyorum ya işte"

Telefonunu havaya kaldırarak bana gösterdi, sanki her şey bariz ortadaymış da ben salak olduğum için görmüyormuşum gibi. Sabırlı olma konusunda önceden ne kadar iyiydim bilmiyordum ama şu an Eyüp Peygamber ile yarışabilirdim.

Eyüp peygamberi mi hatırladım ben az önce?

"Ne yapıyorsun?"

"Polisi arıyorum."

Sakin ve sabırlı olmak buraya kadardı daha fazla dayanamayıp Arsen'in yakasına yapıştım. Ceketinin yaka kısmından tutup kendime çektim ve sinirle yüzüne bağırdım.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun lan?"

"Lan mı? Aa çok ayıp. Burada hayatını kurtarıyorum."

Hayatımı kurtarıyormuşmuş, polisler gelene kadar bu adamlar cesedimizin üstünde dans bile ederdi. Bir de günlük rutinim demişti, günlük rutini bu olan insan yanında silah taşır. Hadi kendisi taşımadı diyelim korumalarına taşıttırır. Bu adamın ne koruması ne de silahı vardı.

"Ne hayat kurtarması be senin yüzünden bu durumdayız. Kim bilir kime ne yaptın seni mafya çakması"

Mafya çakması bile olamazdı bu adam, onlarda silah vardı en azından. Arsen dediklerime hiç aldırış etmeden yerinde oturmaya devam etti. Ona bağırmak için kendimi hazırlamışken birden tüm sesler kesildi, araç daha yavaş ve kontrollü gitmeye başladı.

Arsen oturduğu koltukta iyice yayılmış bacak bacak üstüne atmıştı. Bakışları bizim de yerimize geri oturmamızı söylüyordu zaten neden eğilmiştik anlamadım. Belli ki camlar kurşun geçirmezdi.

"Eğlendin mi?"

"Anlamadım?"

"Camların kırılmayacağını bile bile bize eğilmemizi söylemen eğlendirdi mi seni?"

"Tamamen tedbir amaçlıydı."

"Aynen aynen, kesin ondan."

Sinirle başımı çevirip Berrak'a baktım, o hala şok içinde aracın zemininde oturmaya devam ediyordu. Bu olay onu fazla etkilemişti anlaşılan ya da onun tepkisi normal olandı. Benim de onun gibi olmam gerekmez miydi, peki o zaman ben niye çabucak atlatmıştım?

"Berrak Hemşire iyi misin?"

Elimi omzuna koyup onu hafifçe sarsmıştım. Silkelenerek kendine geldi, önce bulunduğu yeri algılamayıp şaşkınca etrafına baktı sonra bana baktı. Beni gördüğü gibi yüzünde rahatlama ifadesi oluştu. Neden beni gördüğünde sanki tüm dünyaya karşı göğüs gerebilirmiş gibi bakmaya başladı ve benim neden içimde onu korumam gerekiyormuş gibi bir his gezinmeye başlamıştı?

"İyiyim, biraz etkilendim sadece."

"Biraz mı, utanmasan korkudan bayılacaktın"

Altay alayla doldurduğu sesi ve cümlesiyle aynadan bize bakıyordu. O da Arsen gibi rahattı, bu rahatlıklarının nerden geldiğini deli gibi merak etsem de sormadım. Henüz değil, üstünkörü bir cevap almak yerine her şeyi bilmek istiyordum.

"Ay sen susar mısın?"

Berrak’ın sinirli sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Altay onun cümlesine gülerek cevap vermişti. Bu ikili kesinlikle birbirinden hoşlanmıyordu ve bunu fazlasıyla belli ediyorlardı. Nedensizce onların bu ufak atışması beni güldürmüştü.

"Berrak Hemşire bundan sonra bizimle. Sana dair bir şeyler bilen ve yardım edebilecek tek kişi o gibi görünüyordu.”

Her ne kadar onu haklı bulmak istemesem de Arsen haklıydı, Berrak Hemşire bilmediğim bir şekilde bana güven ve huzur veriyordu. O hastaneden çıktıktan sonra bunun sebebini öğrenmek için onu tekrar bulacağıma dair kendime söz vermiştim. Şimdiyse buna gerek kalmamıştı, o zaten hep benimle olacaktı. Benim için işler iyi başlamıştı şimdiden tabi bu kurşun yağmuru olayını saymazsak. O benim meselem değil, Arsen’in meselesiydi.

"Nereye gidiyoruz?"

"Konuşacaklarımız var. Bu yüzden benim evime."

Akan yolu izlemeye başladım. Birer birer geçtiğimiz binalar, ağaçlar, insanlar, arabalar hepsi çok tanıdık geliyordu. Sanki hiç o hastaneye girmemişim de her gün yaptığım bir şeymiş gibi arabada yolculuk ediyordum. Arsen doktor olduğumu söylemişti, acaba nasıl bir doktordum? Omnia ödülü dediği şeye aday bile olmuşsam çok başarılı olmuş olmalıydım.

Kimse hafızasının, anılarının çalınmasını hak etmezdi, ne yapmış olursa olsun. Anılarımız bizim her şeyimizdi, kişiliğimiz, hayatımız... Beni bugüne kadar getiren ve olduğum kişi olmamamı sağlayan her şey onlardı. Şimdiki davranışlarımın, düşüncelerimin gerçek benliğime ait olduğunu nerden bilebilirdim ki? Beni var eden onlar, eğer kötü biriysem bile bunu hatırlayıp ona göre bir ceza çekmem gerekirdi.

Kötü bir insan olduğuma inanmıyordum ama bundan sonra kötü olacağım kesindi. Beni bu hale koyanları bulmak için olmam gereken ne varsa olacaktım.

"Ah ben de robot Mina ne zaman geri gelecek diyordum."

Arsen'e döndüm, ilgiyle bana bakıyordu sanki önünde bir bulmaca vardı ve onu çözmeye çalışıyordu. Onu baştan aşağı süzdükten sonra gözlerinin içine bakmaya başladım.

"Kurşunlanmak senin için nasıl günlük rutin haline geldiyse bu da benim için öyleydi. Bir süre sonra yapmakta zorlanmıyorsun. Hatta güvenli bir alan oluşturmuş gibi hissediyor insan."

Sesim de yüz ifadem gibi dümdüzdü, tek bir duygu barındırmıyordu. Alışkanlıklar birdenbire ortadan kaybolmuyordu, kaybolmasını da istemiyordum. Bu maske benim kalkanımdı artık.

"Biri şu kıza bu haliyle korkunç olduğunu söyleyebilir mi? Ses tonu bile değişti."

Arkamı dönüp Altay'a baktım ve aynadan göz göze geldik, hemen bakışlarını çekip yerinde büzüldü.

"Ben bir şey demedim, siz devam edin."

Arsen hala aynı ifadeyle bana bakıyordu ama bakışlarına daha fazla merak eklenmişti.

“Neden?”

“Neden mi yüz ifadem dümdüz? Çünkü duydum, orda tek bir mimiğimin bile incelendiğini gözlemlendiğini duydum. Yüzümdeki ufacık bir tepki bile çok tehlikeliydi benim için. Kalp atışlarım ya, kalp atışlarım bile dinleniyordu. İnsan uyumaktan korkar mı? Ben korkuyordum ya rüyamda olmaması gereken bir şey olur da ben tepki verirsem diye uyumaya korkuyordum. Günlerce uyumuş numarası yaptım.”

İlk defa bu kadar uzun konuşmuş ve içimi dökmüştüm. Berrak ve Arsen üzgünce bana bakıyordu şimdi. Özellikle Berrak bana ağlamaklı bakıyordu, hastanedeyken de onu bu ifadeyle görürdüm ama çoğu zaman duygularını belli etmezdi yüzü. Onların duyduğu halde üzüldükleri şeyi ben her gün yaşıyordum.

"Bana üzülmenize ihtiyacım yok."

"Neyi hatırlıyorsun?"

Berrak Hemşirenin meraklı ve ilgili sesiyle ona döndüm. Kırmızı en sevdiğim renk falan mıydı acaba? Onu her gördüğümde içime dolan bu huzur neden?

"Aslında hiçbir şey, eski hayatım hakkında hiçbir şey hatırlamıyorum."

İkisinin de kafası karışmış görünüyordu, yaptıklarıma anlam veremiyorlardı. Anlamamaları normal tabii.

"O zaman nasıl?"

"Nasıl oldu da bu role mi büründüm? İlk hatırladığım anım Ayla ve yabancı bir adama ait. Bu ikisi konuşurken onları duydum ve bu konuşma yapboz parçalarını birleştirmeme yetti böylece planımı oluşturmaya başladım. Sanırım kafanızı daha fazla karıştırdım o zaman size ufak konuşmalarının ufak bir özetini geçeyim. Öncelikle benim hafızam 6 kez silinmiş, her seferinde o yabancıyı hatırlamış ve saldırmışım. Hafızam neden silinmiş belirsiz ama şöyle bir detay var o adam hakkında muhtemelen bilmemem gereken bir şey biliyorum ve ben adama saldırmaya çalışmışsam bu, o adamın düşmanım olduğunu gösterir. Kurtulmak istiyorsam hatırlamamam gerektiğini o an anladım. Bu ilk kuraldı, çünkü hatırlarsam muhtemelen kendi kendimi bitirirdim, diğer 6 defada olduğu gibi. Üzgünüm Berrak hemşire ama bazen seni kullanmış olabilirim... Aslında hiç üzgün değilim öyle yapmam gerekiyordu ve yaptım. Sık sık test edildim hatırlıyor muyum herhangi bir şeyi diye. Bu bana benim çok önemli biri olduğumu gösterir, benden korkuyorlardı. O kadar korkuyorlardı ki hiçbir şey hatırlamadığına emin oldukları bu zavallıyı her ay hafızasını silmek için götürüyorlardı. Onlara aciz olduğumu göstermek için ne gerekiyorsa yaptım ve artık gerçekten zavallı aciz bir varlık olduğuma inanıyorlar."

"Dostuum adamlar korkmakta sence de çok haklı değil mi?"

Arkamı dönüp Altay'a ters ters baktığımda ağzını zincirliyormuş gibi yaptı. O kadar pervasız ve ağzına geleni söyleyen biriydi ki bu benim sinirlerimle oynamasına yetiyordu. Önüme döner dönmez Altay fısıldayarak konuşmuştu.

"Bu kızın boş bakışından daha korkunç bakışı varmış lan."

“Biraz daha konuşursan daha korkunç şeylerle karşılaşacaksın.”

Arsen sert sözleri Altay’ın susmasına yetmişti. Gözlerine baktığımda orda keder ve hayranlık gördüm. Benim yaşadıklarım onu üzmüş ama tüm bilinmezliklere rağmen bir plan kurmuş olmam hayranlık uyandırmış olmalıydı.

“Daha fazla soru sormak, her şeyi bilmek istiyorum ama bunu bu şekilde ayaküstü yapmak istemiyorum. Senin için önemli şeylerin olduğu kadar benim için de var. Ben üzerime düşeni yapıp seni çıkardım şimdi sıra sende. Evde detaylarını konuşacağız.”

Haklıydı, onun önceliği kardeşiydi. Beni bunun için o boşluktan çekip çıkarmıştı, şimdiyse onun önceliği benim de önceliğim olmalıydı. Bir anlaşma yapmıştık ve anlaşmanın üzerime düşen kısmını yapmam gerekiyordu. Boş tenekede farksız olan beynimle bunu nasıl yapacaksam artık.

“Evet Hanımlar karşınızda Alagan malikanesi.”

Arsen’in soyadı Alagan mıydı?

Arsen Alagan. Umursamaz pisliğin soyadı da havalıydı. Acaba benim soyadım neydi, bunu daha sonrasında Arsen’e sormak için zihnimin bir köşesine not aldım. Şimdi özgürlüğümün ilk adımını atma vaktiydi. Şimdi özgürce yürüyeceğim ilk andı.

Şimdi özgür kanatlarımı çırpma vaktiydi.

Şimdi beni boşluğa mahkum edenlerden intikam alma vaktiydi.

Şimdi, sadece bir başlangıç.

 

♟️

 

♟️ Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfenn.

 

 

Loading...
0%