Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@hevtta0


Merhabaa, kitabı burada yeniden yayınlamamın sebebi malum uygulamaya giremediğimden. Tüm bölümler orada kaldığı için yeniden yazmak zorunda kaldım. Hikayeden çok şaşmadığımı düşünüyorum umarım öyledir. Zaten düzenlemem gerekiyordu bölümleri çünkü eski hali çok acemiceydi. Bölüm üzerinde düzenleme yapmak daha kolay olurdu elbette ama kaderimiz buymuş napalım. Neyseki bu hali de içime sindi. Beğenmeniz dileğiyle.

Her şey tepetaklak olmuştu. Tüm hayatım, yaşadıklarımı, acılarım... Kısacası her şeyim.

O an ne yaşanıyordu bilmiyordum, ben gözlerimi kapatmış kafamda çalan şarkıya eşlik ediyordum. Duyduklarım o kadar gerçek dışıydı ki beynim algılamıyordu bu yüzden çareyi kendimi etraftan soyutlamakta ve müzik dinlemekte bulmuştum. Müzik rahatlatıcıydı, ruhumu dinlendiriyordu. Ne kadar süre o şekilde kaldım bilmiyordum, playlistemdeki son şarkı da bittiğinde artık gerçekliğe dönme vaktimin geldiğini anlamıştım.

Gözümü açtığımda herkes yerinde oturmuş birbirine kötü bakışlar atmakla meşguldü, itiraf etmem gerekirse beklediğim bu değildi. Hani kaos hani havada uçuşan yumruklar hani sen benim kızımı alamazsın ya da ben kendi kızımı istiyorum söylemleri... Tek yaptıkları birbirlerine sakin ama meydan okuyucu bakışlar atmaktı. Gerçi karşı tarafın babası, sanırım öz babam, pek sakin bakmıyordu ama olsun. Bizim mağara adamı Cevdet, babam sandığım, onlar böyle elit takılırken içindeki mağara adamını saklamaya karar vermişti sanırım.

Doktor elinde muhtemelen sonuçların yazılı olduğu kağıtla içeriye girdiğinde tüm bakışlar ona dönmüştü.O gelene kadar ben gözlemlerimle testi yapmış onaylatmıştım bile kafamda. Annem olduğunu tahmin ettiğim kadının kopyasıydım, aynı kahverengi saçlar, aynı göz yapısı, aynı dudak, burun, çene... Her şey ona aitti, onların öz kızı olduğumu kanıtlamak için o sonuçlara ihtiyacım yoktu artık. Küçükken annem sandığım kadına benzemiyorum diye yıllarca ağlamıştım, tabi büyüdüğümde ağladığım için pişman olmuştum, iyi ki benzemiyorum demiştim ama çocukluk işte. Her kız çocuğu annesine benzemek isterdi.Küçükken nasıl anneme benzemiyorum diye ağladıysam şimdi de öz babama benzemiyorum diye ağlayacaktım. Baksanıza şu adama hey yavrum hey. Adam bu yaşına rağmen karizmatik ve mafyatik bi şey. Kurt bakışlım benim. Bir de bana bak ne yaparsam yapayım sert bakamıyordum öyle yapınca da tavuğa benziyordum.Hay böyle işin ben.. Babam kurt bakışlı ben kedi bakışlı, şu aralar mafyatik kitapları fazla kaçırdığım doğrudur.

Ben annem ve babam olan insanları incelemeye dalmışken doktoru unutmuştum, ona dönüp baktığımda hala zarfı açmak üzere olduğunu gördüm. Acun Ilıcalı mübarek, umarım sonucu söylerken de onun gibi olmaz yoksa akşama kadar beklerdik burada.

Kısık bir gülme sesi duyduğumda gözümü sesin kaynağına çevirdim. Anne ve babanın yanında bir de ufak 13-14 yaşlarında bir erkek çocuğu vardı ve o üçlü bana bakarak gülümsüyordu. Adının Duru olduğunu öğrendiğim kız ise gözlerini deviriyordu. Önyargılı davranmak istemiyordum ama bu kızdan hiç iyi enerji almıyordum. Tekrar erkek çocuğa döndüğümde onun hala güldüğünü gördüm benim anlamaz ve şaşkın bakışlarımdan olacak ki çocuk eliyle ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı. Ne alaka diye düşünecekken aklıma az önce içimden geçirdiğim cümle geldi. Ben onu dışımdan söylemiş olamazdım değil mi? Böyle bir aptallık yapmadın deyin, rezil oldum. Yavaşça ve utanarak doktora döndüm. Gülen çocuk da kardeşim oluyordu tahminimce yoksa niye getirsinler buraya, onun da karışmış olacak hali yok ya.

Şu yaşıma kadar hep kardeştim bu yaşımdan sonra kardeşlikten ablalığa terfi etmiştim, artık benim kardeşim var. Demekki aile olaylarında da level varmış. Neyse mevzuya dönersek çakma Acun kağıda bakarak bir şeyler söylüyordu.


"Duru Koraltan %99,9 Cevdet Kaya'nın kızı, Ahu Kaya %99,9 Tuğrul Koraltan'ın kızı olduğu saptanmıştır. Böyle bir şey nasıl oldu aklımız almıyor. Suçluları bulup gerekeni yapacağımızdan emin olabilirsiniz. Hastanemiz adına özür dileriz"

bla bla bla

Beklediğim sonucu duymak beni şaşırtmamıştı asıl şaşırtan adamın adı ve soyadı olmuştu. Aşırı havalıydı çok havalı, zenginlerin hep mi adı soyadı havalı olurdu ya.

Artık senin de soyadın
'Oha evet' diye bağırarak ayağa kalkmıştım ve tüm bakışları üzerime çekmiştim, bana sakin derlerdi dimi geçin orayı rezil oldum rezil.
"Şey... pardon doktor bey devam edin lütfen."

Doktor hala konuşuyordu, evet. Yok işte mahkemeye vermeyin falan filan. 'Aynen kardeşim bak vermedik şu an.' Yine tüm bakışlar bana dönmüştü, bence benden başka yere bakmasınlar çünkü daha çok rezil olup bakışlarını kendime çevirirdim. Stres altında kalınca istemsiz kafamdan geçirdiğim düşünceleri sesli olarak dile getiriyordum. Şimdiye kadar ara sıra böyle şeyler yaşıyordum genelde bir defa olur geçerdi ama benim şu anki stres kaynağım çok büyük ve süregendi.

"Demek istediğim Doktor Bey 16 yıldır anne baba sanarak yabancı insanlarla büyümek zorunda kaldığım ve bundan hiç memnun olmadığım. Üzgünüm onlar vermese bile ben yaşadığım ay pardon yaşayamadığım 16 yıl için sizi mahkemeye vereceğim."
Böyle bir konuşma yapmayı ben de beklemiyordum. Kesinlikle çok havalıydım. Yanımda duran annem sandığım kadın Semra kolumdann çimdiklemişti beni, Cevdet de ben bunun hesabını sonra sorarım bakışı atıyordu. Umurumda olmadı, öz aileme bakmayı tercih ettim beni asıl endişelendiren onların tepkisiydi. Hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım onlara bakınca. Gururla bakıyorlardı, bu bakış hayatımda en çok açlığını yaşadığım bakıştı ve nerde görsem tanırdım. Şu küçücük ömrümde bana böyle bakılsın diye kendimi paralamıştım elimde ise her zaman koc abir hiç olmuştu. Lütfen Tuğrul Beyciğim bu bakışı boşa harcamayın, ufak bir konuşmaya böyle bakılır mı?

"Kızım haklı boşuna dil dökmeyin Doktor Bey yarın mahkeme kağıtları elinizde olur"

Bu daha havalıydı yaa adam aldı benim pabucu uzaya attı. Bi dk- o bana kızım mı dedi ben mi yanlış duydum?

Yok ben de duydum onu baya baya kızım dedi.


Doktor, kurt bakışlımın son dediğinden sonra hışımla çıktı hem suçlu hem güçlü dedikleri bu olsa gerek. Yanımdaki mağara kaçkını sonunda içindekini salıvermeye karar vermiş olacak ki böğürerek tüm odayı kendi sesiyle doldurdu.

"Ben kendi öz kızımı istiyorum daha fazla ayrı kalmaya dayanamam."

Adı Duru olup asla durulukla alakası olmayan şeytan yüzlü kız da gözleri dolu bir şekilde Cevdete baktı

"Babacığım gidelim lütfen ben sizi istiyorum artık. Canım ailem"

Anam bu kız harbi iyi değil ha. Sanki yeşilçam filmi çekiyoruz.Ne bu havalar ne bu yapmacıklık, biraz daha bu şekilde konuşsalardı kendimi tutamaz kusardım.

Öz ailem de duru olmayan Duru'ya hayırsız evlat bakışları atıyolardı, Tuğrul Beyciğim başını bundan olmaz dercesine iki yana salladıktan sonra beklentiyle bana bakmaya başladı. O değil de ben bu bakışmaları çözdüm gibi.

"Ahu sen de istersen bizimle gel, öz aileni tanımak istersin diye düşünüyoruz" dedi kurt bakışlım ama yanlış düşünüyorsun bee, benim yurtta keyfim gayet yerinde burs da alıyordum.

İyiyim hoşum keyfim yerinde yani. Tam ben reddedecekken öz annem olan kadın dolu gözlerle konuştu

"Lütfen bizi kırmanı istemiyoruz. Kendi öz kzımızı tanımak bizim de hakkımız."

Biri onlara isterlerse beni her türlü yanlarına alabileceklerini söylesin. Ama şimdi böyle güzel güzel sormuşlar zor yola başvurmamışlar, ben nasıl reddedeyim bunları. Ah benim ponçik kalbim

"Haklısınız kendi kızınızı tanımak istiyorsunuz ama sonuçta yabancısnız da bana. Öyle hemen beni istemeniz kendi kızınızı bir kenara bırakmanız da ayrı şüphe uyandırıcı. Bana düşünmek için biraz zaman verin lütfen."

Söylediklerim karşısında üzülmüş gibi görünseler de haklı olduğum için bir şey diyememişlerdi, ne diyebilirlerdi ki? İyi birilerine benziyorlardı ama kızlarını o adama teslim etmeleri karşı çıkmamaları şüphe uyandırıcıydı. Gerçi düşününce ben de ailem sandığım insanları bırakmıştım hiç umursamamıştım. Onların da benim hakkımda böyle düşünmeleri gerekir, belki düşünüyorlardır da. İki taraf da eşit sayılır, objektif bakınca tek haklının ben olmadığım anlaşılıyor. Onlarla beraber hastanenin çıkışına doğru yürüyorduk, kimseden çıt çıkmıyordu. Acaba onlarla gitmeli miydim, en fazla ne olabilirdi ki?

"Gelmek isterim sizinle ama rahatsız olacağım durumlar olursa evinizden gideceğimden de şüpheniz olmasın. Böyle tehdit ediyormuşum gibi görünüyor ama öyle değil sadece gerçekleşecek olanu söylüyorum. Sonuçta ne kadar öz ailem olsanız da yabancısınız bana."

Üçü de şaşırmıştı sözlerime ve hiç beklemedikleri her hallerinden belli oluyordu, önce ne diyeceklerini şaşırdıkları için duraksadılar. Kurt bakışlım kendini ilk toparlayan ve tepki veren oldu.

"Teşekkürler Ahu buna pişman olmayacaksın."

Umarım olmazdım.

Üçü de bana sarılıp teşekkür etmek istercesine bakıyordu ama onlara fırsat vermeden çıkışa doğru ilerledim. Henüz sarılmaya ve duygu dolu anlara hazır değildim.

"Yalnız küçük hanım oradan değil."

Kaşlarımı çattım, çıkışı bilmeyecek kadar salak değildik çok şükür. Tuğrul Beye bir şey demeden çıkış yazan yazıyı ve dışarıyı gösterdim. Tepkime üçü de gülmüştü, gülecek bir şey de yoktu halbuki.

"Otopark...."

Küçük çocuk daha cümlesinin başındayken ne diyeceğini anlamış ve lafını kesmiştim.

"Tabii ki otopark, ben sizi test ediyordum canım."

"Hı hı aynenn."

Benim aceleci adımlarım ve onların neşeli adımlarıyla sonunda hastane otoparkına gelmiştik. Hangi araba olduğunu bilmediğim için önde yürüme şerefini Tuğrul Beyciğime bıraktım o da fazla ilerlemeden ultra mega pahalı bi arabanın yanında durdu. Arabalar hakkında hiçbir şey bilmezdim ama neyin pahalı neyin ultra lüks olduğunu bilirdim. Gözü olan herkes bilebilirdi çünkü o tıür arabalar ben pahalıyım diye adeta bağırırlardı. Neyse asıl konuya gelirsek bunlar zenginlerdi galiba hem de baya baya olanından. Arabaya iyice yerleştikten sonra hareket etmeye başladık. Bana soru sormasınlar konuşmayayım diye gölzerimi kapattım ve bugünü düşünmeye başladım. Birkaç saat önce Ahu Kaya iken şimdi Ahu Koraltandım.

     

24 SAAT ÖNCE

Oda arkadaşlarımla beraber yerde bağdaş kurarak oturmuş çekirdek çitleyerek okuldakilerin dedikodusunu yapıyorduk. Yani onlar yapıyordu ben dinliyordum, pek fazla yakın sayılmazdık. Onlar kendi aralarında yakındı ama benle aralarında mesafe vardı. Beni istemezlerdi yanlarında, nedenini bilmezdim ama pek de umursamazdım. Böyle anlarda beni çağırır onlarla beraber şaşırmamı beklerledi.

Betül ona göre en büyük dedikoduyu söylemek üzereyken telefonumun zil sesi ona engel oldu, arayanın kim olduğuna baktığımda babam olacak adamın aradığını gördüm. Beni yatılı okula verdiğinden beri hiç aramamıştı, şimdi neden arıyordu? Korku tüm vücudumu sardı, istemeden ayağa kalktım ve odadan çıktım. Kapıyı ardımdan kapatır kapatmaz aramayı yanıtladım.

"Çabuk eve gel"

Daha alo demeye bile fırsat vermeden telefonu böğürerek yüzüme kapatmıştı Cevdet. Sesi beklediğim gibi sinirli değildi aksine tedirgindi. Bu beni daha çok korkutmuştu, o lanet evde neler oluyordu? 6 aydır bir kere bile aramayan adam ne oldu da arama gereği duymuştu ve eve çağırmıştı?

Cevdet yani babam beni çalıştırmak istemiş ama hem yaşımdan hem de güçsüzlüğümden dolayı becerememişti. Aslında güçsüz değildim pek fazla sadece o zamanlar çalışmamak için öyle davranıyordum ve işe de yaramıştı. Sonrasında da buraya bırakılmıştım ve iyi ki de bırakıldım. Cevdet'in hayatımda bana yaptığı tek iyilik bu olabilirdi. Oda arkadaşlarımla mesafeli olsam da onları seviyordum.

Cevdetin niye çağırdığını öğrenmek ve bir ance yapıp kurtulmak i için hızlıca üstümü değiştirip çıktım. O sırada nolur nolmaz diye yurt müdüründen de izin almıştım. Yurdun önündeki durakta beklemeye başladım ve çok geçmeden beklediğim otobüs geldi. Kulaklığımı takarak akan yolu izlemeye başladım.Tanıdık sokaklara girmeye başladığımızda içimi hüzün ve nefret kaplamıştı. Bu sokaklardan, bu insanlardan, bu mahalleden etimle kemiğimle nefret ediyordum. Ben dayak yerken yardım etmeyen, yardım çığlıları atarken kulaklarını tıkayan bu insan demeye bin şahit isteyen mahlukatları bir kaşık suda boğmak istiyordum. Babam beni her dövdüğünde engel olmak yerine ona destek veriyolardı. Neden çünkü illaki ben bir şey yapmışımdır da hak etmişimdir ya da ilerde yapmayayım diye neticede kızını dövmeyen dizini döverdi dimi. Az duymamıştım şu deyimi. Sırf kız olduğum için bana yapılanlara göz yumulduğunu...

Evin yakınına gelince otobüsten indim. Kameralar yine iş başındaydı tabi hepsi bana bakıp niye geldiğimi sorguluyordu. Ha bir de kıyafetime ayıplarcasına bakıyorlardı. Crop altına da eşofman giymiştim üstüme üşürüm diye hırka almıştım. Bence fena sayılmazdım ama bu yobazlar ne anlar.

Evin kapısını çaldım yaklaşık bir dakika sonunda annem kapıyı açmıştı. Beni görür görmez hızlıca içeri aldı. pardon kıyafetimi görür görmez. "Kız bu ne hal elaleme rezil mi edeceksin bizi. Sana kaç kere dedim edepli giyin diye. senin yerine ben utanıyorum kıyafetlerini gördükçe"
"Tüh anne görüyor musun ben de diyorum ben neden utanmıyorum meğer benim yerime sen utanıyormuşsun."
Zoortt
Önemli bir andayız Nurefşan sus

Evet, hayatımda olmadığı gibi bedenimde de benim söz hakkım yoktu. Sanırım bi ruhum vardı bana ait olan ona da azrail göz koymuş gibiydi.Neden kimse kendi hayatıyla igilenmek yerine başklarının hayatıyla derinlemesine ilgililerdi? Halbuki herkes önce kendiyle ilgilense, kendisine eleştirilerde bulunsa çok daha ilerde olmuş olacaktık. Hayat benim hayatımdı ve her şeyiyle sadece beni ilgilendirirdi.

Terliklerimi giyip annemin peşi sıra salona ilerledim. Cevdet koltuğa yayılmış televizyon ziliyordu. Geçen onca aya rağmen hiçbir şey değişmemişti. Cevdetin bana atarak kafamı yardığı vazonun yeri bile aynıydı. Cevdet bana bakmadan "Gel otur karşıma" dedi
Hayret genelde bu kadar kibar konuşmazdı.

"Hastaneden aradılar. 16 yıl önce karışıklık mı olmuş ne sen bizim kızımız olmayabilirmişsin." Hass ne diyo bu ne karışıklığı?

Bunu nasıl bu kadar basit söyleyebiliyordu? Karışmışsın demek ne demek? Koskoca 16 yıl, iki insanın hayatı... Yaşadığım onca şey ne olacaktı peki, bunu kim nasıl telafi edecekti. Karışan şey tuz ve şeker değildi ki benim hayatımdı.

Yıllarca üvey olma ihtimalim üzerine düşünmüştüm ama her seferinde öyle olsa çoktan yüzüme vururlardı deyip kestirip atmıştım. Sonuçta bana sırf kızları olduğum için yanlarında tuttuklarını yoksa çoktan kapının önüne koyacaklarını söylemişlerdi.

Yani kanka şimdi sen o kadar dayağı, hakareti, küfrü, psikolojik şiddeti, abi olacak o pisliğin küçümsemelerini dalga geçmelerinİ boşuna mı çekt-
Sus Nurefşan şimdi ağlamak istemiyorum.

Cevdet bir şey dememi bekliyordu sanırım çünkü boş boş yüzüme bakıyordu.Kendimi hızlıca toparladım ve ayaklandım

" E gidip öğrenelim madem"

"Bugün değil yarın sabah gideceğiz test için. Gerçi şimdiden söyleyebilirim benim kızım olmadığını. Bunu yıllardır biliyordum. Benim kızımın senin gibi bir sürtük olmasının mümkünatı yoktu zaten."

Ben de diyorum ki ne zaman başlayacak acaba hakaretlerine. Sustum her zamanki gibi çünkü ne desem ne yapsam boş. Bu ailede sırf düşüncelerim ve giyinişim yüzünden sürtük damgası yemiştim.

Bir baba kızına nasıl sürtük der? Bir baba nasıl kızını döver? Bu kızın annesi ve abisi nasıl sesini çıkarmaz? Nasıl olur da tüm aile bireyleri bir kıza şiddet uygular?
Abim bana fiziksel şiddet hiç uygulamamıştı ama her saniye psikolojik şiddet uyguluyordu. Her zerremle dalga geçmek hakaret etmek onun hobisiydi. Bir zamanlar bana kilolu dedi diye günlerce yemek yememiştim, onun yüzünden vücudumdan nefret etmiştim ben yıllarca. Başka bir gün burnumla dalga geçti bir sonraki gün kulağım bir sonraki gün sesim... Sonu gelmemişti dalga geçmesinin.

Onun yüzünden her zerremden nefret etmiştim

Annemse beni hep ihmal etti. İhmal de bir şiddet değil miydi? Hiçbir zaman memnun olmadı kızından. Onun için ölsem daha iyiydi çünkü ben kızdım ve bir kıza göre davranmıyordum. Benim hep evde iş yapmam onlara hizmet etmem gerekiyordu anneme göre. Sesimi çıkarmamam edepli giyinmem gerekiyordu.

Annem bir kere olsun benimle gurur duysun diye neler yapmadım ki. Her şeyi onun istediği şekilde yapıyordum. Sırf o istiyor diye kendi benliğimi yok saymıştım ben. Bedenimi onun istediği şekilde giydirmiştim. Ama eninde sonunda elime geçen koca bir hiç oldu.

14 yaşımdan sonra tamamen kendim gibi davranmaya giyinip kuşanmaya başlamıştm. Sonrasında atılan dayaklar arttı ama en azından artık tamamen bendim.

Ben böyle düşüncelere dalıp gitmişken içeriye abim girdi. "Lan bu ne hal? O üstündeki ne öyle! Git çıkar adam akıllı bir şey giy almiyim ayağımın altına. Seni yurda bıraktık diye böyle giyinebileceğini mi sandın sen!! " O böyle bağırırken ben sakin bi şekilde ona bakıyordum. Gelmiş 22 yaşına hâlâ ergen ergen takılıyordu. " Bu ailenin kızı olmayabilirmişim o yüzden test çıkana kadar bana karışamazsın Ahmet"

Abim sanırım konuyu biliyordu ki susmuştu. Yanlarında çok durmak istemediğim için eskiden kaldığım odaya gittim. Şimdi orayı kiler olarak kullanıyorlardı sanırım çünkü bir sürü saçma sapan eşya ile doldurmuşlardı. Yatağımın üzerindeki eşyaları tek tek yere indirdikten sonra üstüne uzandım. Üstümü değiştirmeye bile halim yoktu.Bu haber 10 kilometre koşmuş kadar bir yorgunluk bırakmıştı üzerimde

Sabah olduğunda annem beddua ede ede uyandırmıştı beni. Herkes hazırlanmıştı ve çıkmayı bekliyorlardı. Hızlıca giyinip onlara yetiştim. Abim işe giderken bizi de hastaneye bırakmıştı.

Sonrası malum..

Loading...
0%