Şuanda askeriyedeydim ve yüzümde nadir görülen bir gülümseme vardı. İntikam gülümsemesi.

Yanımda Albay Deniz ve Yüzbaşı Öncü vardı. Onlarla beraber Ezo'nun yanına gidiyorduk. Kapının önüne geldiğimizde Albay kapıyı açması için nöbetteki askere başıyla işaret verdi. Asker kapıyı açtığında ben Ezo'nun yanına ilerledim.

"Oo Ezo gelin çorbası. Bugün nasılsın?" Diyerek sakin adımlarla ona ilerledim.

Ezo ters bakışlar attı. "Ama yapma öyle." Dedim yapmacık bir üzüntüyle. "Hem sen benim kadim dostumsun." Dedim iğneleyici bir ses tonu ile.

"Uzatma. Öldüreceken öldür. Öldümeyeceksen de ne yaparsan yap. Ama uzatma. Hem ne yapmışım ki?" Dediğinde sinirle güldüm. Ve yüksek bir sesle:

"Ne yaptın. Bir düşünelim. En yakın arkadaşım beni öpmek zorunda kaldı, kalbimden vurdun, okula saldırdın, öğretmen ve çocukları katlettin ve en önemlisi benim vatanıma el uzattın!" Diye bağırdığımda irkilmişti.

"Ve hatta bir şey daha söyleyeyim mi? Kollarım arasında ki kardeşimi öldürdün!" Bu sefer gözğne yavaş yavaş korku gelmeye başlamıştı.

Ona yaklaşıp sert bir yumruk attım yüzüne. Yumruğun etkisi ile yüzü yana dönmüş acı ile inlemişti.

Durmayıp tekrar tekrar yumruk attım.

"Ezo gelin çorbasını karıştırıyorum merak etme." Dedikten sonra sert bir şekilde bir yumruk daha attım.

Üstüm başım kan olmuştu. Yumruk attığım ellerim kanamaya başlamıştı. Ben bu haldeyken Ezo'yu tajmin ediyorsunuzdur. Perişan haldeydi. Kan revan halinde kan kusuyordu.

Sanırım bu noktada beni çağırmak için odaya girdiklerinde. Bunu farkeden minik çorba diklendi ve yüzüme doğru tükürdü. Bunun üzerine Albay ve Yüzbaşının duraksadıpını hissrttim.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Ağır ağır gözlerimi açtığımda bu sefer beni kollarımdan tutmak zorunda kaldılar.

"Orospu çocuğu!" (küfür için özür dilerimm🥹) Diye haykırdığımda beni odanın dışına çıkarmışlardı.

Sinirlerimehakim olmaya çalışarak. Albayın "İkinizde gidebilirsin. Ayrıca bir kaç gün emir gelene ksdsr rahatsınız. Ve Asya git sende bi duşa gir. O kansızın kanı bir Türk evladının üzerinde olmamalı." Dedikten sonra gitti. Ağabeyim timin yanına giderken bend nefes nefese bir şekilde lojmana ilerledim. Yol boyunca üzerimdeki kan ve nefes nefese olmam dikkat çeksede umursamadım. Lojmana gidip hızla kirli kıyafetlerden kurtuldum ve sıcak bir duş aldım.

Ardından Çağın'ı arayıp dışarıya davet ettim.

Üzerime lacivert omuz kısmı açık bir kazak giymiştim. Altıma giydiğim siyah bol kot ile oldukça gündelik bir haldrydim.

Ve eğer beni biraz bile tanıdıysanız diyeceğim şu şeyi tahmin edersiniz.

Silah hariç

Yıldız parçayıda takarak evden çıktım...

...

CUMHURİYETİMİZİN 101. YILI KUTLU OLSUN!