@hiclik_gecidi
|
Uyandığımda akşam olmuştu. Erva üzerini giyinmiş, makasını da silah gibi belindeki kemere takmıştı. Birkaç tane fişek ve metal kaşık almıştı. Ses çıkarmak için ilkokulundan kalma flütü ve abaküsü vardı. Abaküs ne alaka? Sorduğumda "tuzak ve kaçış" işlemleri için kullanacakmış. Bu kızla lütfen bir empati kurmaya çalışın. Siz olsanız cidden yanınıza abaküs mü alırdınız? Bu karışıklık payını yasına veriyorum. Hâlâ saçları dağınık ve göz pınarları kuru. Ekselans ve gölgelere fena takmıştı. Koray'ı aradığımızda Tevfik'in gelmek istemediğini söyledi. Biz de bisikletleri alıp dağdaki eserin yanına gittik. Erva bisikletten inip haritayı çıkardı. Dağa doğru yöneldik ve kapıyı gördük. Her şey çok hızlı gelişti. Belki de yolda Erva'yı sakinleştirme planları kurmaktandır. Ah talihsiz arkadaşım. Kapıya vardığımızda kapı yine açıldı ve hepimiz geri çekilip pençeden uzaklaştık. Erva, gölgeye gülümsedi ve bir fişek patlatarak onu yok etti. Haritayı yaklaştırdığımızda içeride mükemmel şık ve saygılı görünen ekselanslar bizi karşıladı. Burada ekselanslar varken burası maskeli balo mekanına benziyordu. Tüm ekselanslar Erva'ya bakıp ona doğru havada süzüldüler. Erva belindeki makası çıkarıp hemen bir ekselansın gözünü patlattı. Ekselans acı içinde ertafa bakarken Erva ekselansın kalbine makası bir hançermiş gibi art arda sapladı. Biz de diğer ekselansların dikkatini dağıtıyorduk. Koray etraftaki taşlara minik bir sos tavasıyla vurarak ve ben de çatalı bir mermere sürerek onları rahatsız ediyorum. Handa yerde kırılmış olarak bulup ne olur ne olmaz diye yanıma alıp benim bile huylandığım sesler çıkan mermeri yere sertçe atarak ekselansları bir an olsun duraksattım. Erva'ya baktığımda çok hızlı ve atik davranarak ekselansları paramparça ediyordu. Koray eseri hemen alıp buradan ayrılmak istiyordu ama Erva burada kalıp tüm hıncını ekselanslardan çıkarmak istiyordu. Ekselanslar taktik uygulayarak ilginç biçimde Erva'nın etrafını kaplayabildi. Ben eseri nasıl etkisiz hale getiririz ve zayıf noktaları var mı diye inceleyim diye esere yaklaştığımda ekselansları kendi etrafımda buldum. Erva direkt makası bana en yakın olan ekselansa fırlattı ve ekselans kendini kalbinde bir makasla buldu. Tam isabet ettiren Erva makası büyüttü ve yine kocaman olan makas ekselansları çil yavrusu gibi kaçırdı. Nazik Hanım olsa gurur duyardı... Koray korkudan "Yeter artık eseri alıp gidiyoruz buradan!" dedi ve esere uzandı. Salak! Sanki biz eseri alıp buradan uzaklaşmasını bilmiyoruz! Erva arkasından ona bağırmasına rağmen Koray esere dokundu ve bir an elektrik çarpmış gibi oldu. Sonra birkaç saniye titremeden sonra bacakları boşaldı ve yere düştü. İster istemez titremeden sırtüstü bir pozisyonda nöbet geçiriyordu sanki. Gözleri geriye kaydı ve ağzı açık şekilde bir süre çığlık attı. Erva ekselansları Koray'dan uzaklaştırmaya çalışıyordu ve ben de Koray'a ne yapabileceğimi düşünüp aklıma gelen tüm tıbbi müdahaleleri uyguladım. Tıp mezunu veya şifacı değilim sadece arkeoloğum ama burada birisinin iradesi söz konusu. En az şekilde acı çekmesi lazım yoksa onu bir sonraki seferde cennette görürüz. Koray'ın gözünden yaş gelene kadar titredi sonra sakinleşti ama burnundan kan geldi. Gelen kanı yanımdaki peçeteyle sildiğim anda son ekselans da yok oldu. Erva nasıl bu bilgiyi bildiğini bilmediğim bir şekilde Koray'ın avcunun içindeki tokanın çiçeğinin yapraklarını özel makasla dokunmadan kesti. Erva tokayı Koray'dan aldı ama Koray eski haline dönmedi.
"Yeter! Artık ailemdeki insanlara bir şey olmasın." diye haykırdı Erva. "Şimdi, Koray iradesini mi yitirdi?" diye sordum. Erva evet dercesine başını salladı. Artık onu tek başıma idare edip sakinleştiremem. Bence handan ayrılıp Erva'nın ailesinin evine dönmeliyiz. Hem bir arada oluruz, hem de dayanışma içerisinde oluruz. Bunları Erva'ya söyleyince kabul etti. Koray artık bize emanetti. Senin her dediğini yapacak birisi var ama sen bunu istemiyorsun. Çok garip bir duyguymuş. Gözleri geri eski haline geldi ve gözünden bir gözyaşı süzülüp gitti. Tevfik'i arayıp durumu anlattık ve Koray'ı eve götürmek için geliyordu. "Kalk." dedim Koray'a. Bu ne kadar yumuşak sesle söylesem de onun için emirdi. Bir an Erva ve ben duraksadık. Hiç böyle bir sey tahmin etmemiştik. Kalktı ve heykel gibi hareketsiz kalmaya devam etti. Eseri aldık ama karşılığında bir irade verdik. Erva yine ağlamaya başlamadan önce Tevfik geldi. Birbirlerine biraz baktılar ve sonra sarıldılar. "Neyse artık babam evde değilken abur cuburları benden saklayacak birisi yok." dedi Tevfik ortamı biraz olsun ısındırmak için. Erva onu süzercesine bir bakış attı ve ona çelme taktı ama düşmedi. "Biz eve geliyoruz. Sana abur cubur falan yok beyfendi." dedi. Tevfik buna sinirlenince Erva'ya bir fişek patlattı. "Bu ne cürret! Benim fişeklerini çalamazsın velet!" dedi Erva ve "Koray, yakala şu veledi." dedi Koray'a. Koray Tevfik'i yakalamak için peşinde koşarken atışmalarını eve saklamaları gerektiğini söyledim. Koray'ı durdurdum ve Tevfik'le beraber bisiklete koyup eve gönderdim. Erva hâlâ Tevfik ve Koray uzaklaşırken arkalarından fişek patlatıyordu. Ama gidince yine gözleri dolmaya başladı. Artık durdurulamayacak derecelere gidiyor hüznü. Biz de hemen bisikletlere atlayıp hana vardık. Danışmaya yarın ayrılacağımızı bildirdik ve odamıza çıktık. Erva "Bir kardeşinin olması ne güzel. Üzüntünün hıncını ondan çıkarabilirsin. Veya ekselanslara uygulayamadığın birçok makas deneyini onun üzerinde uygulayabilirsin." dedi ve ben de korkudan "Bir savaş olmadığı sürece makas bende kalacak." dedim Erva'ya. Bir yandan kahrından kekeleyerek "Bu n- ne cürret! İlk Tevfik, şimdi de sen buna cürret ediyorsunuz. Sizi yerin dibine gömeceğim!" diye Erva bağırarak fişek patlatmaya başladı. Elime ilk geçen yastıkla kendimi savunmaya başladım. Akşamüstü vakti olduğu için kimse de bizi şikayet etmezdi çünkü herkes çoğu ihtimal dışarıdadır. Bu üzüntünün üstüne akşam yemeği gelene kadar fişek×yastık savaşı yaptık ve odamıza girip akşam yemeğimizi verecek olan personel bizim koltuk ve yatağı cephe olarak kullandığımızı görünce bize ters ters bakıp uzaklaştı. Artık her yerde rezil olduğumuza bir kanaat getirdik Erva'yla. Onu mutlu görmek çok güzel Yemeğimizi yedikten sonra akşam haberlerini izledik ve yatağa önce ben yattım. Erva beni fişekle tehdit etse bile yorganın altına saklandım. Beni çıkarmakla uğraşamayacak kadar yorgun hisseden Erva pes edip koltuğa yattı. Yatağı çok özlemişim. Çok rahat derken uyuyakaldım. Uyuyakalmadan farkettim. Keşke ona o gülümserken ne kadar güzel olduğunu anlatabilecek sözcükler olsaydı dünyada... |
0% |