Yeni Üyelik
28.
Bölüm

27. Bölüm

@hiclik_gecidi

O mor gözler her zaman güzel ve- yok ediciydi...

 

Cidden yok ediciydi.

 

Mor ışıklar bizi havaya uçurdu ve adanın neredeyse çeyreğini küle çevirdi.

 

Cassandra'ya doğru uçan Daniella'ya Alara Erva'nın kahve falına baktığı fincanı fırlattı. "O senin niye hâlâ yanında?" dedi Erva. "Ben gerekli olabilecek her şeyi çantama atarım. Mesela bu roketatar." dedi Alara ve avcumdan daha küçük çantasından roketatar çıkardı. Tevfik "Biraz abartı olmuş sanki Falcı Hanım." dedi biraz korkudan biraz hayranlıktan. Alara "Şekil arıyosan ben mükemmel bir örneğim." dedi ve roketatarla Daniella'ya saldırdı.

 

"Senin kadar salağını hatırlamıyorum eski dost. Sence o kadar zayıf mıyım?" dedi Daniella ve üstümüze zincirlerini yine fırlattı. "Of çok sıkıcısın! Şaka yapmaya da gelmiyorsun ve savaşı bitirelim. Kimin kazandığı açıkça belli." diyerek Erva daha da kışkırttı.

 

"KAZANAN BENİM!!!" diye atıldı Daniella. Zincirlerini koca bir mızrağın ucuna benzer şekilde birleştirdi ve bizi deşmeye çalıştı. Herkes kaçtı ama Tevfik oracıkta donaoaldı korkudan. İstese de istemese de bir çocuk buna zor dayanır. Mızrak Tevfik'in koluna saplandı. Kolunun yarısı kopmuş olan Tevfik dayanılamayacak bir küfür edip acıdan bayıldı. Daniella suçsuz bir çocuğa zarar vermişti. Bu yargı kümesinde yoktu. O ne inkâr etti ne de birine zarar verdi. Erva "HAYIR!!! Yine birisi ölemez!" diye bağırdı. Alara'nın çantasından iki tabanca çıkardı. "Bunlar iş görür. Alara bunları nereden buluyorsun?" "Sorgulamak yok. SALDIR!"

 

Alara bir yandan yine duman yaparken Erva da Daniella'ya saldırıyordu. Daniella suret biçinini alacakken Alara'nın dumanı, somutlaşınca da Erva saldırıyordu. Daniella zincirlerle Erva'ya yönelince Erva zincirlerin altından yuvarlandı ve iki el ateş etti. Tam mermiler gelince soyutlaştı. Ama Erva planladığımız gibi mor ışıklarını kullanıp Daniella'nın acı çekmesini sağladı. Cassandra'ya ilerlemeye başladığında Alara karşısına geçti ve "Al sana eski dost!" diyerek ahtapot koluna benzer beş duman koluyla resmen takla attırdı. Daniella dağları patlattığı gibi adanın belirli kısımlarını patlattı ve adanın büyük kısmı suya düştü. Ona daha da yaklaşmış olduk. "Sen kendini çok mu zeki sanıyorsun?" dedi Erva ve ateş ederek ona koştu ve zıplayıp onu şaşırttı. Sonra yüzü yukarıya bakan Daniella'nın boynunu elime aldığım büyük sopayla kırdım. Sonra soyutlaşacak sandım ama ağzını kocaman açarak bize koştu. Arkasından Koray sırtına bıçak sapladı. Bu sırada Cassandra adaya doğru uçmaya çalışıyordu zar zor. Daniella soyutlaşıp uçacakken Alara onun büyük olan ağzını biraz daha büyüttü. Daniella'nın ağzı yırtılınca Cassandra'nın da canı yandı. O bize gül fırlattı. Bunlar masum gibi görünürken güller iğrenç kokmaya başladı. Sonra güller zehirli gaz salmaya başladı. Alara roketatarla Cassandra'yı vuracakken soyutlaştı. Güller patladı ve her tarafa diken saçıldı. Alara dumanla bizi korudu ama Daniella arkada havada uçarak bize yerden zincir fırlatıyordu. Alara hepimize silah verdi: Bana ok ve yay, Erva'ya ekstradan bir bıçak, Koray'a bir golf sopası, kendisi bir tırpan. Tevfik biraz dinlenmeli ve zaten baygınken saldıramazdı. Kız kardeşler üzerimize uçarken Alara her yeri alevlerle kapladı ve biraz olsun yavaşladılar. Cassandra bir sinirle üzerimize kocaman kılıca benzer dikenlerle saldırdı. Alara bir dikeni tırpanla kesti. Cassandra için yenisini yapmak kolaydı. Ama Erva üzerine mermi zulasını boşaltınca o kadar kolay olmadı. Bir yandan da Daniella elinde zincirlerle uçarken yere fırlattı. Altımızdan sütun gibi çıkan zincirlerden son anda kurtulduk. Daniella Cassandra'ya yaklaşmaya çalışıyordu. Ben de bunu engelledim. Zincirler yere geri girmeden hepsinin boşluğuna ok sıkıştırdım. Her birine beş tane ok. Yani tüm zincirler elliden fazla olunca gücü hepsine yetemedi. Ben de ona ateş açtım. Havada süzülerek oklardan kaçan Daniella'da biraz olsun sıyrık oluştu. Bana doğru uçtu ve omzuma bir zincir geçirdi. Ben panikle kurtulmaya çalıştım ama o beni sürüklemeye başladı. Aklıma ilk gelen yayı ona fırlatmaktı. Ayağa kalktım ve onun boynuna yayı geçirdim. O Cassandra'ya ilerlemekle meşgulken yapmam hem benim hem de Koray'ın kârına oldu. Kafatasını parçalayacak bir güçle vuran Koray'ın sopası yamuldu ama Daniella pes etmedi. Yayın ipiyle onun boğazını kestim ama hiçbir şey olmadı. Diğer tarafta Erva ve Alara Cassandra'yı durdurmaya çalışıyordu. Cassandra güllerle etrafında hızla dönerken Alara onu dumanıyla yere kapakladı. Erva avazı çıktığı kadar bağırarak ateş açtı. Cassandra yaralandı ama kurtuldu. Erva o kaçmadan dizini bıçakla kesti. Zar zor yürüyordu Cassandra. Bir dirsek darbesiyle Erva'yı geri itti ve yerden diken çıkardı. Erva'nın her tarafına batan dikenler sonunda kayboldu ama Cassandra kaçmıştı. Son anda Alara tuttu ve onu sürükleyerek geri çekti. Sonra tırpanı kafasına geçirdi ama durmadı Cassandra. Alara sonunda küresinden bir cam aldı ve onun elini kesti. Böyle canı daha çok acıdı. Ben ve Koray ise Daniella'ya yapmadığımızı bırakmadık ama hâlâ ilerliyordu. Kardeşler birlikte daha güçlü oldugu için iş daha da zorlaşırdı. Cassandra ve Daniella arasında beş adımlık mesafe varken Erva son sürat aralarına girdi ve makası çıkardı. Daniella'yı yok edermişçesine kesen Erva "NE CÜRRET ERVA'NIN KARDEŞİME EL SÜRMEK?! ONU SADECE BEN DÖVEBİLİRİM!!!" diye bağırıyordu. Alara da bu sırada dumanla Cassandra'yı geri sürüklüyordu.

 

Kız kardeşler uzaklaştı ve makas büyüdü. Daniella ve Cassandra kendilerinden geçmişti. Fırsat bu fırsattı. Oklarla onları yerlerine sabitledim kıyafetlerine saplayarak. Hemen incili kolyeyi aramay başladık. Hâlâ dalgalar sertçe akıyordu. Ama görmek kolaydı. Oraya inmek için denize atlamamız lazımdı. Atladık ve incili kolyeye ilerledik. Kolyeye kimse dokunmadan Erva ipini kesti ve Alara'nın çantasına koydular. İş bitm- "Bir şey eksik sanki... TEVFİK YUKARIDA KALDI!" dedi Erva. Alara dumanını yukarı gönderdi ve Tevfik'i aldı. Onu zar zor taşıyordu. Tevfik'in kolu fena haldeydi. Hastaneye gittik. Sinan Bey de geldi. Ailesinden yine birisi zarar gördü. Yine üzgün, yine üzgün...

 

Tevfik iki gün hastanede kalacakmış. Sinan Bey ona refakat edecek. Diğerleri olarak eve döndük. Erva biraz rahatsızlandı ama toparlandı. "Kendine gel Erva. Tevfik için değmez." diyordu kendi kendine. Yemek yapmalıydık. Ben ve Koray mutfağa geçtik. "Ben yokken neler oldu?" dedi Koray. Acaba hangi birini anlatsaydım? Ben anlatırken yemekler hazırlandı. Koray ana yemeği ve ben de tatlıyı yaptım. Kız kardeşlerden Erva kurtulduğu için o yemekleri bize kilitledi. Dinlenecekmiş hanımefendi! Neyse. Yemekler hazırlandı ve sofraya oturduk. Biz yerken gurmemiz(!) yemekleri puanladı. "Tavuk çok güzel olmuş! Ellerine sağlık Koray." dedi ve kanat kısmını tek lokmada yedi. Tatlıya geldi sıra. "Kreması eksik olmuş. Biraz daha meyve koysaydın keşke." dedi. "Off. Neyse. Bir Koray kadar olamadık." dedim. "Kıskanma Koray'ı." dedi. Yemekleri yedik ve odalara dağıldık. Hepimiz yorulduk. Hem de baya yorulduk.

 

Bugün neler yaptığımızı gözden geçirdim yorganın altında. Ya normalde tatlıyı da güzel yaparım. Neden böyle oldu ki? Bence güzeldi. Hem ana yemekle tatlı kıyaslanamaz. Aynı tür değiller. Of ben biraz kıskandım gibi. Ama... Ben Koray'ı hep kıskanmışım. Ondan hep iri, kaslı, yakışıklı diye bahsetmiştim. Cidden neden öyle demişim? Hep Erva'nın yanında dedim bunları.

Ya...

Hayır..!

Ben...

Erva...

HAYIR..!

Yani Koray'a bakmayı hiç ama cidden hiç sevmemiştim itiraf edeyim. Ana yemek daha çok tutuldu. Neyse. Konu nerelerden nerelere geldi... Bugün ne güzel dövüştüm. Ben olmasaydım şimdiye ölmüşlerdi. Ya kimi kandırıyorum ki! Konudan uzaklaşamadım. Sabaha kadar bu düşünce beni rahatsız etti... Veya mutlu etti... Anlayamadım.

Loading...
0%