Yeni Üyelik
34.
Bölüm

33. Bölüm

@hiclik_gecidi

Sarmaşıklar toprağa geri dönerken Erva'nın rahatça nefes alma sesleri tüm odayı kapladı. Katlar arasında oluşan delikler hastanenin temeline zarar vermedi. "Morgdan sesler geliyor! Onları ne yapacağız? İnsanlara bunu nasıl açıklayacağız?" Tevfik endişeleniyordu ama Evelyn bir plan kurmuştu bile. "Alara sen morgdakileri yine o uykularına döndür ve gören insanlar için zamanı geri sar. Ben odamdan beyaz birkaç örtü getireceğim ve Alara onları zemine dönüştürüp delikleri kapatacak. Tevfik kapıya kimse gelmesin diye nöbet geciren hemşireye bakmak zorunda. Sen de Erva'nın başında dur. Hepsini çabucak yapalım da kimse şüphelenmeden hastaneden ayrılın." Alara çıkmıştı bile. "Sağol Evelyn. Karşılaşmasaydık o ölebilirdi." "O ne olduğu bilinmeyen büyüsü sayesinde ölmezdi çoğu ihtimal ve Alara yine beni rahat bırakmadığı için geldim, hoparlörden çağırdı ama Alara ile iyi arkadaşız. Oynx ile de öyleyiz ama ikisi nasıl düşman oldu bilmiyorum." "Birkaç yalan fal ve büyüyü bir resmi asker yakalarsa orda bir savaş kopar ve koptu da. Sen de bizimle gelince onların tartışmasını izlemek güzel olacak." "Ben sizinle gelmeyeceğim. Burada rutin devam eden bir işim var ve bazı hastalarımda tedaviye devam etmezsek herhalde kafayı sıyırırlar." İş demişken kendi işimi düşünmedim değil ama işe asla gidemeyiz. İstifa da edemiyoruz para kazanıp ihtiyaçlarımızı karşılamalıyız. "Ben odamda örtüleri getireyim. Ona göz kulak ol."

 

Evelyn odadan çıktı ve gitmeden "Tevfik! Hemşireye makyaj yap diye göndermedik seni kapıya." dediğini duydum. Kapı iyice kapandı ve kafamı Erva'ya çevirdim. Gözlerini açınca sanki uykudan uyanmış modunda olduğunu gördüm. Ama bir şey farklıydı. "Erva, saçına ne oldu?" Erva ayıpmaya çalışırken işaret ettiğim saçlarının dibinden bir tutamı avucuna aldı. "Şey ben hâlâ rüyada mıyım? Neden saçlarım siyah?"

 

Saçlarının uçları siyahlaşınca saçı tilki kürküne benziyordu. Çok hoş duruyordu ama bunu yapan ne oldu? "Rüyada değilsin. Sen bu hastanedeki ölmüş herkesi hayata döndürdün. Bu sevindirici bir haber değil. Sen olmayan bir şeyi yaratıyorsun. Bu dengeleri çok bozar. Alara onları geri morga koymak için alt katlara indi." Erva biraz daha iyi hissedince yataktan kalkmaya çalıştı ama ayağı yerdeki deliklerden birine denk geldi. "Ha? Bunlar ne?" "Senin sarmaşıkların. Sen bunlarla iyileştin ve hatta çığlıklar attın. Hatırlamıyor musun?" "Ya ben hatırlamıyorum ama bir beş dakika daha uyumam bana çok iyi gelir. Biraz daha uyusam?" Of bir daha olmaz. "Sen uyuyunca veya bayılınca seni zor geri hayata döndürdük. Tekrar olmasın, uyuma." "Saçmalıyorsun. Alakası bile yok normal uykumla. Sadece kestireceğim tamam mı?" "Hayır. Düş peşime." Odadan çıkmadan son kez beni durdurdu. "Dursana bi', burada ayna var mı?" Dokunmatik sensöre elini uzatıp banyo kapısını açtı ve aynanın karşısına doğru ilerledi. "Vay be, bu saç rengi o kadar da fena değilmiş. Benim hani alt tarafından üstüne doğru açılan pembe çizgili bir elbisem vardı ya, beni bi' şu an onunla hayal et. Nasıl?"

 

Saçmaladığını kendisi de bildiği için gülerek odadan çıktık. Yerde hâlâ titreyen hemşirenin başında Tevfik ona makyaj yapıyordu. "Salak! Ruj gözkapağına sürülmez de sürülünce dağıtılmaz da. Bırak kadını ve bu kadına ne oldu?" Erva'ya çok ois bir bakış atan Tevfik "Ciddi misin?! Ruj göz kapağına sürülmüyor mu? Bilmiyordum(!) Şimdi burdan defol. Alara -2. Katta." Sonra kadının çantasından neon sarısı bir oje çıkarıp kadının kaşlarına sürdü. Ona daha fazla bakmak istemiyorduk. Bakarsak midemiz bulanacaktı çünkü.

 

"Koray nerede? Onu göremedim." Erva birkaç hastanın arasından geçerken hastalar bağırarak konuşan Erva'ya dik dik bakmakla yetindiler. "O yeni evde eşyaları karşılayacak. Eşyalarımızı yine bir komşuya emanet etmek istemiyorum." Bu sırada -2. Kata inmiştik. "IY. Bana dokunma." Alara'nın sesi ölüp de yeniden yaşayanlarla ne hoş(!) muhabbet ettiğini gösteriyordu. Morg kısmının kapısını açtığımızda Alara son kalan ölüyü yine öldürüyordu. "Zamanda geri gönderelim ki otopside çıkmasın Alara çarpmış bunu diye." Alara bunları dedi ve bizi bir üst kata aldı. Çıkmadan Erva "Alara bu sarmaşıklar nasıl ben farkında olmadan büyü yapabiliyor?" Alara arkasını dönüp "Buna refleks veya içgüdü deniyor canım. Hayatta kalma modu. Ya da Tanrı'nın sevdiği kulusundur. Başka açıklama bulabiliyor musun?"

 

Zemin kata bunun gibi birkaç soruyla çıktık ve Alara hastanenin ortasına geçti ve "Hey millet. Bakın burada ne var?." dedi. Birkaç kişiydik zaten hastanede çalışanlar dahilinde. Sonra Alara üstlerine o siyah dumanı saldı. Bazılarına bu büyü ağır geldi ve boyunları ters döndü ama duman çekilince her şey normale döndü. "Evet, artık her şeyi unuttular. Günü kurtarmayı seviyorum." dedi Alara yanımıza gelip. Bazı hastalar hâlâ yerde büyü onlara ağır gelip unutturacağım derken boyunları yamuk kalmıştı ve düzeleceğini sanmıyorum çünkü büyü boyundan beyne gidip anıları siliyor ama büyüyü geri alamayız. "Evelyn'e bir efsun vereceğim ve o örtüleri zemine dönüştürecek. Burada artık gidelim. Yeterince felaket yaşadık." Erva Alara'ya hayranlıkla bakıyordu. Alara ikimize burada beklememizi söyledi ve üst kata efsunu bırakmaya çıktı. Alara gidince Erva dayanamayıp sordu. "Yağız, Alara nasıl mükemmel olabiliyor? Her şeyi büyüyle yapabiliyor." Alara'nın 9 cin kabilesinden tekme yemişçesine havada çarpılışını hatırlayınca hafiften güldüm. "Alara mükemmel olsaydı parayı da büyüyle yapardı. Sen hastanede yatarken Tanrı Alara'nın kemiklerini ters döndürdü. Evet büyü yapabilir ve cadı soyundan geliyor ama en güçlü büyü Tanrı'da. Ben de inanamadım ama bu Alara'nın zoruna gitmiyor. Herhalde alışmış." Ben bunları anlatırken saçıyla oynamaya devam ediyordu. "Sence V yaka 1900 yılı yazılı lacivert tişörtümle bu yakışır mı? Altımda pantolon tarzı krem rengi bir şort ve ayağımda kahverengi topuklu botlarım. Ah uyurken kombin yapmayı resmen özlemişim." "Belli oluyor merak etme."

 

Geçmişe çok fazla dönüp bakıyoruz. Bir şeyi anlamdırmadan olmuyor. Herhalde büyü insanlar için normal bir şey olmadığındandır. "Bir taksi çağırayım ben. Sonra da siz yolunuza ben yoluma." dedi Evelyn ve dışarı çıktı. Biz de daha fazla hastanede durmak istemediğimiz için dışarı çıktık. "Evelyn, değil mi?" Erva sorgular bir şekilde sordu. "Evet, Erva Hanım. Tanıştığıma memnun oldum." Evelyn Erva'nın bakışlarından biraz tırstı ama bir sorun olmadı. "Siz bu olayı nasıl sır olarak saklayacaksınız?" "Ben Alara'nın nice olaylarına tanık oldum. O bu olaylardan sonra yaşlanmadı ama ben yaşananlardan sonra yaşlandım. Bu olaylar benim hayatıma eğlence katıyor. Yani doğru düzgün bir arkadaşım yok veya flörtleştiğim bir hanım. Benim hayatım dümdüz giderken tam sıkıldığım anda Alara çıkageliyor. Eğlenceli yanı da bu." "Alara cidden hiç yaşlanmadı mı? O kaç yaşında? Sen neden bu kadar yaşlandın bu olaylardan?" Erva durmadan soru sordukça Evelyn kıravatını gevşetiyordu. "Bakın ben sizin dilinizi biliyorum ama hızlı konuştuğunuzda anlamakta zorlanıyorum. Anladığım kadarıyla cevaplayabilirim. Ben bu olaylarda bazen korkunç şeyler yaşandığı için yaşlandım dedim. Bu korkunç olaylar kara büyüler, büyük katliamlar, pay almalar gibi. Alara'nın yaşına gelirsek sadece 'Kaç yaşında gibi duruyorum?!' der ve susar. O şu an fotoğraf karesi gibi yani hiç bozulmamış. Biraz da sizi sormalı. Alara neden sizinle?" Evelyn soruları yanıtladıktan sonra rahatlamış gibiydi. "Alara çadırlarda fal bakarken bizim de falımıza baktı ve kız kardeşleri gördü. Bize yardım karşılığında o da pay alacakmış." Evelyn rahatlamıştı ama bir an duraksadı. "Peki bu pay ne?" Erva da şaşırdı ve bana baktı. "İnan hiç bilmiyorum. Biz sadece eserleri pasif hale getireceğiz ama Alara onların büyüleri varsa çalabilir. Bilemiyorum kendisine sormamız lazım." Bunu hiç sormamıştık. Acaba ne isteyecekti?

 

Biz dışarıda konuşurken Alara işlerini tamamlamış şekilde yanımıza geldi. "Evet, artık gidebilir-" bir an duraksadı. Hayır bir şeye kilitlendi. Öfkelendiğine yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Kilitlendiği şeye baktığımda bankın üzerinde duran eski bir magazin dergisiydi. "Sen! Daha fazla bize yaklaşma hilebaz. Ben varken zarar veremeyeceksin!" Evet, öfkelendiğini artık kanıtlayabilirim de. Ama bu sefer neler olduğunu Evelyn de anlamadı. "Alara? Alara o bir magazin dergisi. Yoksa Cassandra veya Daniella mı o?!" Evelyn Alara zarar vermekten, hile yapmaktan ve yaklaşmaktan bahsederken akla ilk gelen şeyleri söyledi ve tek mantıklı olanı.

 

"Ha? Kılık değiştirme! Taklitçi! Taklitçi! Taklitçi..!" Ne olduğunu anlayamadık ama Alara bir şey dinliyordu. Kitaba odaklanmış şekilde sanki kitabı dinliyordu veya okuyordu. Gözleri ya okuduğu için ya da endişeden seyiriyordu. Biraz sessizliğin ardından Erva'nın bu aradan çağırdığı taksi gelmişti. Alara taksi geldiğinde biz onu kollarından tutup sürüklemeden önce "Eve gitmeden seninle işimizi bitireceğim!" diyip çantasından haçer çıkarmıştı.

 

"Alara. İlk başta kendine gel. İkinci olarak da bize korkmalı mıyız onu söyle." "Hayır... Hayır... Evet... Belki..." Tamam, Alara kafayı sıyırmış vaziyette ne dediği anlaşılmadığı için daha sakin bir şekilde ona fikir vermeye çalıştım. "Senin etkili efsunların var. Eminim ki koruma efsunu da vardır veya ne bileyim... Koruma çemberi, iksir, veya o siyah duman?" Alara gözleri yerinden fırlayacakmış gibi bakarken aklına bir fikir geldi. "İksir? Aklıma bir şey geldi. Evin bahçesi umarım büyüktür. Ama bu kadar kişiyle onu gerçekleştiremeyiz. Oynx ve Violet'in de olması lazım." Peki iyi hoş ama neden? "Biz sayıca fazlayız zaten. Neden ekstradan insana ihtiyacın var ki?" Alara ilk düşündü, sonra güldü ama bu gülüş acı bir gülüştü. "İksir dumanının dalları ne kadar fazla olursa o kadar az zarar verebilir." Zarar? Kim, neden, niçin, nasıl..? "Pekala, peki biz ne yapmalıyız?" "Bi' meclis kurmalıyız."

 

Başka şeyler de sordum ama mantıklı olarak sadece bunun cevabını verebildi. Eve yavaştan yaklaşırken şehri incelemeyi ihmal etmedim. Evlerin çoğu müstakil. Bahçeleri Alara'nın istediği gibi geniş. Çoğu villa tarzında beyaz renkli evler ama bu şehre veya en azından mahalleye renk verenler bahçeleri. Çoğunlukla lavantanın olduğu bu bahçelerin sahiplerinin bazıları kendi aileleri için akasya ağaçları da ekmişti. Xitera Qs. Cumhuriyeti'nin kültürü olarak lavanta eve güzel kokularıyla uğur ve bereket getirirmiş az önce internetten baktığıma göre. Bahçenin bir yarısı mermerle kaplıyken diğer yarısı çoğu evde fazla yağıştan alıp başını giden lavantalarla dolu. Kendi evimizd vardığımızda takdiye ücretini ödedik ve evimize girdik.

 

Sinan Bey ilk mutfağa baktı. Mutfak genişti ve hareket edecek yer fazlasıyla vardı. Ama yatak odası dahil tüm odaları küçüktü. Ben hemen en büyük odaya koştum ve kaptım. Zaten yatak odası Sinan Bey'in olduğu için o mutfağının tadını çıkarmaya devam ediyordu. Erva beni itip kaksa da, hatta bana o mor ışığıyla beynimi yaracağını söylese de oda benimdi artık. Diğer odaları da Alara, Koray ve Tevfik kapmadan önce kapmalıydı. O, alt kata koştuğunda bir önceki evimizdeki yatağıma geri yattım. Bu yatak ilk başta misafir odasına ait olduğu için bakımsızlıktan rutubet kokuyordu ama ayağa kalkacak hâlim yoktu. Evi biraz gezdikten sonra bu "meclis" olayını düşünebilirim ama ben aşağı kata inerken dayanamadım ve Alara'ya soru sormaya giderken Alara'nın Tevfik'e "Çekil şuradan velet! Büyüğüne yer ver. Kafanı gece yarısı yıldırım çarpmış bulursun!" Diye tehdit ettiğini duyduktan sonra zaten kafası dağınık olan ve şimdi de büyük odayı almak için Tevfik'le kavga eden Alara'ya soru sormayacaktım. Vazgeçtim. Ben düşünmeye başladıktan sonra sapar saçma çıkarımlar yaptığım için en iyisi Alara'ya sonradan sormak dedim ve alt kata indim.

 

Ev dört katlıydı. Zemin katta yani ilk katta bahçeye açılan kapı, bi' tane orta büyüklükte oda, mutfak ve oturma odası var. Evin garajında sadece Tevfik Erva'dan saklanmak için girerdi yoksa arabayla işimiz yoksa kimse garaja girmezdi bence. Bir üst katta salon, iki tane geniş oda vardı. Üçüncü katta tuvalet, banyo bir orta büyüklükte oda ve bir kiler vardı. Orayı Sinan Bey baharatlarıyla dolduracaktı, bundan emindim. Dördüncü katta katta bir yatak odası, bir banyo, ebeveyn banyosu ve bir misafir odası adı altında küçük oda vardı. Bilin bakalım küçük oda kime kadı? Erva kendisine en küçük oda kaldığı için o kadar ortalığı velveleye verdi ki Koray birini dövmesin diye onu kolundan tuttu ve uzun süre bırakmadı. İki geniş odayı ben ve Alara kapmıştık. Üçüncü kattaki orta genişlikteki oda Koray'ın, zemin kattaki oda da Tevfik'in olmuştu. Alara'ya yatak kalmadığı için o koltukta yatıyordu ama Erva'ya kalan, sadece üç kiler genişliğindeki odaya kalmadığı için şükrediyordu.

 

Bu sırada Sinan Bey mutfak şu an çok pis olduğu için dışarıdan yemek söylemiş. Orada nasıl bir kavga olduğunu söyleyemeyeceğim çünkü onlar beni yemeden ben yiyebildiğim kadar pizza yedim ve hemen odama geçtim. Diğerleri hâlâ pizzalar için kavga ederken baba olduğu için öncelikli davranan Sinan Bey ve ben odalarımızda uyuyakaldık. Yarın bu meclis işine bakacağız.

Loading...
0%