@hicrwn_
|
Bir elimle gözlerimi ovalarken diğer elimle alarmı susturmaya çalışıyordum ve bir taraftanda çalan kapıya doğru ilerliyordum. Kapıyı açtığımda gözlerim bi anda açıldı ve şaşkınlıkla gelen kişiye bakıyordum. Kalbim bianda hızla çarpmaya başladı ve yutkunmakta zorlanıyordum. "Abi?" Gelen abimdi. Bana buğulu gözleriyle bakıyordu. Titrek bir sesle "Efra" diyebildi sadece. Hemen içeriye geçtik. Onun o halde kapıma kadar geleceği hiç aklıma gelmezdi. Ortam sessizliğe bürünmüştü.O sessizliği bozmam gerektiğini düşündüm. "Artık bir şey söyleyecek misin?" dedim ayağa kalkıp odanın içerisinde gezinerek. "Efra babam-" dediğinde hemen sözünü böldüm. "Beni sizinle alakalı hiç bir şey ilgilendirmiyor" "Efra babam ölüyor" diyince duygularım darmadağın olmuştu.İçimde ki üzüntüyü öfke bastırıyor gibiydi.Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum ve sözüne devam etti. "Babam seni son kez görmek istiyor,lütfen kırma onu" dedi yalvarırcasına. "Beni mi görmek istiyor?Ne saçmalıyorsun sen ya!Siz bana neler yaşattınız ya!4 yıl boyunca ben neler yaşadım haberiniz var mı sizin!Tabi yoktur beni buraya gönderdikten sonra hayatınıza kaldığınız yerden devam ettiniz sonuçta.Bir gün bile arayıp sormadınız ya!Bu kız neler yaşıyor diye hiç merak etmediniz ve şimdi baba diye adlandırdığımız ama günahımı bile vermeyeceğim adam ölüm döşeğinde sırf beni görmek istiyor diye koşa koşa gideceğimi mi düşündünüz.Acınacak haldesiniz" Başını önüne eğmiş mahçup bir şekilde otıruyordu. "Efra özür dile-" diyince sinirlerim tepeme çıkmıştı. "Ne özründen bahsediyorsun sen ya!4 yılın bedeli bir özür mü gerçekten.Siz suçlu diye beni ortaya attınız ya asıl suçlu sizsiniz.Keşke diyorum o balkondan ben düşseydim de bu hallerinizi görmeseydim.İğreniyorum sizden.Git buradan bir daha da ne olursa olsun kapıma gelmeyin.Duydun mu beni!!" Başı önünde hiç bir şey demeden gitti.Öfkem yavaşça yatışıp yerini üzüntü kaplıyordu.Nefesim kesiliyordu,ağlayamıyordum,tepki veremiyordum.Sadece acı bir gülüşle kandırabildim kendimi. Görüyor musunuz ölüm insana her şeyi yaptırabiliyormuş.Ölüm döşeğinde olan o adam beni oysaki ebediyen görmek istemediğini söylemişti peki şimdi ne oldu,denge tersine döndü.Ağlayarak gittiğim o kapıdan beni yaka paça kovanlar şimdi kapıma gelmiş oraya tekrar dönmem için yalvarıyorlar. Gözyaşlarımı yine tutamamıştım. Yanağımdan süzülerek düşüyordu.Tekrar oturdum koltuğa ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tekrar kapı çalınca öfkeyle kapıyı açmaya gittim. "Gelmiyorum ya-" "Efra?İyi misin" dedi Kerem. "Şey hmhm iyiyim" dedim yanağımdan süzülen gözyaşlarını silerek. "Emin misin?Geleni nereden tanıyorsun ?Sana kötü bir şey mi dedi?" diye artarda sormaya başladı. "Gelen kişiyi tanımıyorum ayrıca o beni üzemez bile" Kaşlarını çattı ve "Tanımadığın kişiyi evine mi aldın?" diyince bende kaşlarımı çatarak "Evimi mi gözetliyorsun?" dedim. Bakışlarını sağa sola çevirirken "Tabi ki hayır sadece geldiğimde gördüm rahatsız etmeyeyim diye kapıyı çalmadım" "hmm" diyebildim sadece ve devam ettim. "abimdi gelen" Şaşırmış bir tepkiyle "Abin mi?Murat Tekinoğlu senin abin mi?" "Sen nereden tanıyorsun?" dedim hemen. "Bir dakika sen,ohaa sen Sezen ablanın kızı mısın" Nefes alışlarım hızlanarak "Nereden tanıyorsun sen?" "Annemin en yakın arkadaşlarından biridir Sezen abla" İçimden olamaz diyordum.Ama dışa gülümseyerek yansıtıyordum bu tepkimi. "E sen niye burada yaşıyorsun?" diye soruverdi hemen. E ne tepki verecektim ben buna. "Şey ben...ailemden ayrı yaşıyorum..." dedim hemen. "Sezen ablanın başka bir kızı olduğunu bilmiyordum hiç bahsetmedi" Acı bir gülümesemeyle "Öyle mi" dedim.Dediği şeyin yanlış olduğunu varsayarak. "Özür dilerim öyle demek istemedim" "Yok ya ne özürü saçmalama" "E niye ağladın sen?" "İstediğim ayakkabıyı almamışlar" dedim gülerek. "Ayakkabı mı?" "Garip" dedi kısık bir sesle. "Iıı şey hah ben iş için hazırlanacağım müsadenle" dedim. "Tabi tabi dışarıda bekliyorum seni" dedi.Kaçışım yoktu. Hayır yani neden annesiyle annem arkadaş çıkıyor ki?Başka arkadaş mı kalmadı?Nedir bu tesadüfler ya! "Çok güzelsin" dedi baştan aşağıya süzerken. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. "Teşekkür ederim" dedim bende. "Ee abin en son araba alacaktı ne yaptı o işi" diye tekrar bir soru daha sordu. "Siz baya yakınsınız galiba" dedim soruyu değiştirerek. "Yani annelerimiz aynı dernekte başkan olduğu için aile yemekleri veriliyor bazen onlara katılınca sohbet muhabbet oluyor" "Hmm iyiymiş" Aklımdan hiçbir şey geçmiyordu.Nasıl bu kadar tesadüf buluyor beni ya!. İkimizde yolun yarısına kadar sessiz kalmıştık. Kerem yüzüme bakarak "Sende bir gariplik var bugün" dedi.Elimle yüzüme dokunarak "Ne garipliği yüzüme mi bişey olmuş" Gülerek karşıladı bu tepkimi. "Hayır ya o anlamda değil yani bişey saklıyorsun mu demeliyim bilemiyorum ama işte bi değişiklik var anlatabildim mi?" Yalancı bi kahkahayla "Ne saklayacağım ya" dedim. "Yani mesela neden şuan otele çalışmaya geliyorsun ki" Derin bir nefes alıp "Çalışamaz mıyım Kerem?Nedir bu sorular ya!Sen resmen bana şuan yalancı demeye getiriyorsun farkındasın değil mi" Anlık bir tepki verdiğim için Kerem gözlerini şaşkınlıkla açmış beni dinliyordu. "Tamam ya bişey demedim sakin.Ayrca yanlış anladın beni." "Yok yok çok iyi anladım ben seni" Dedim otele girerken ve ben önden yürüyerek restorana girdim.Kerem'de arkamdan bakakaldı sadece. Öfkemi artık rafa kaldırmam gerektiğinin farkındaydım ama yapamıyordum.Üzülmek yerine,derdimi anlatmak yerine defalarca kez aynı şeyi yapıyordum öfkemle diğer duygularımı saklıyordum.Her şeye ister istemez ani tepkiler veriyordum ve bu tepkiler hem bana hemde çevreme zarar veriyordu. Müdürün yanına gittiğimde bana kuralları anlattı ve işe başladım. Yoğun geçiyordu,otel restoranı olduğu için pekte şaşırmamalıyım. Kerem saatlerdir ortada yoktu. Onu kırmıştım,biliyorum. Tabi bana katlanmak zorunda da değil,ben neyim ve kimim ki onun için.Bana ailem katlanamadı o mu katlanacak. Kerem'e sanırım bi özür mesajı yazmam gerekiyordu. "Merhaba Kerem,ben sabah için çok özür dilerim.Öfkemi biraz sana kustum.Umarım affedebilirsin." İşler akşama doğru azaldı ve telefonumu kontrol ettiğimde Kerem'den hâla bir ses yoktu. Mutfağa geçtim ve ellerimi masaya koyup ellerimin üzerine başımı koyup 2 dakika da olsa gözlerimi kapatmaya ihtiyacımın olduğunu hissettim.Gözlerimi kapattığımda gözümün önüne babam geliyordu.Her ne kadar merak etmediğimi ilgilenmediğimi söylesem bile sanırım ne olduğunu merak ediyordum. Ve sonunda saat 18'e geliyordu. İşim bugün burada sona eriyordu. İşten çıktıktan sonra eve geçtim.Eşofmanlarımı giydim ve mesajımla bakışıyordum.Ardından sonunda telefonum çalmıştı. Kerem arıyordu. Elim ayağım birbirine dolanmıştı,kalbimin atışlarını vücudumun her yerinde hissediyordum. Ama peki niye bu kadar heyecanlandım ki? "Alo Kerem?" "Efra konuşabilir miyiz" Sesi de kötü gelince bişeylerin ters gittiğini anladım. "İskelede seni bekliyorum" "Tamam geliyorum" hemen anahtarı ve telefonu aldım ve çıktım.Oraya gidene kadar aklımdan bir sürü şey geçiyordu ama hiç bu kadarını da tahmin etmemiştim. İskele başında oturmuş beni bekliyordu. "Geldim" diye seslendim arkasından. Arkaya doğru baktı ve tekrar önüne baktı.Hemen geçip yanına oturdum. "Buyur dinliyorum" dediğimde suratını asmış bişeyler düşünüyordu. "Efra,neden yalan söylüyorsun?" "Ne?Yalan mı?Hangi konuda?" dedim kaşlarımı çatarak. "Efra neden Murat'ı ve ailesini kendi ailen gibi gösterdin?" "Ne anlamıyorum gerçekten ne diyorsun sen Kerem" "Sen bence beni çok net anladın" "Ben neden böyle bir şey yapayım iyi misin sen?Amacım ne olabilir!" dedim sertçe. "Kendini zengin gibi göstermek istiyor olabilirsin ya da işte Murat'ın eski sevgilisiyim demek yerine bu yalanı uydurmuş olabilirsin" Sinirden gülerek. "Yok yok sen iyi değilsin,biraz bekleyelim istersen temiz hava iyi gelir." "Mesela baban şuan ölüm döşeğinde ve sen burada benimle sohbet ediyorsun?Sence bi ben mi saçmalıyorum" "Kerem bilmediğin şeyler için insanları yargılama olur mu" dedim gözyaşlarıma hakim olamayarak.İskeleden giderken önümü kesip "O zaman anlat bana gerçekleri,kimse seni tanımıyor bile" Gözlerinin içine baktım ve "Ben sana hiç birşey anlatmak zorunda değilim Kerem.Sen zaten kurmuşsun seneryonu ,kurduğun seneryoya inan ve bir daha arayıp sorma beni kendine iyi bak" dedikten sonra uzaklaştım oradan. İşe de gitmeyecektim.Eve geçtiğimde düşüncelerimle boğuştum sadece. Ne sanıyordum ki ben zaten.Keremle güzel bi arkadaşlık ilşkisi mi kuracaktım?Buna nasıl inanabildim ki!Sen katilsin sonuçta Efra.Kimse sana ne inanır ne de güvenir.Elin bir kez bir bataklığa girmişti zaten.Kime neyi ispatlamaya çalışıyorsun ki? Keşke anneannem olsaydı burada.Beni en iyi o anlardı,en iyi o öğüt verirdi,en iyi beni kendime o getirirdi. Hani ayışığıydım?Ne ara düştük bu duruma. Annem arıyordu şimdi de.Uzun zamandan sonra arıyordu,bir günde bu kadar çok mu önemsediler beni.Israrla aradığı için açmak istedim. Açtığımda kız kardeşimin sesini duydum. "Alo abla" diye ağlıyordu. "Alo İpek?İyi misin ne oldu?" "Abla lütfen gel lütfen" "Ne oldu ipek!" "Babam...babam öldü abla annem hiç iyi değil lütfen abla gel" Konuşamıyordum.Nefes alamıyordum.Sadece sessizce ağlıyordum. "Abla duyuyor musun beni lütfen gel" İpek benim o evden yaka paça atıldığım günde ki yaşımla aynı yaştaydı.Ben o gün ailesiz kalmıştım o ise bugün sadece babasız kaldı. Belki de intikamın öfkesidir içimde ki. Belki gerçek duygularım şuan onları görüp onlara sarılıp doya doya ağlamak istiyordu. Ama işte yapamıyordum yediremiyordum kendime. Benim için aile kavramı kalmamalıydı ama peki ben niye onlara hâla aile diyorum niye onlar için üzülüp ağlıyorum neden ya neden neden.Beni bir daha görmek istemeyen adamın ölümüne neden bu kadar ağlıyordum ben.Neden şuan annemin durumuna üzülüyorum ben! Gitmemeliydim biliyorum ama dayanamadım bavulumu hazırladım ve abime bana uçak bileti almasını söyledim. Uyku tutmuyordu zaten. Kerem'e gittiğimi söylemeli miydim? Bunu hakediyor muydu? Neyse söylemeyeceğim. Derin bir uykudan ani bir şekilde kalktım.Hemen saate baktım.Saat gece 02.38 geçiyordu. Nefes alışverişimi düzenlemeye çalışıyordum. Uzun bir zaman sonra rüyama dahil oldular. Eski evimde bir akşam yemeğinde ailecek oturuyorduk.Tabi rüyamda 4 kardeştik,Aslı da vardı. Sonra bian da herkes yok oldu.Gözlerim her tarfta onları arıyordu.Etrafımda bir sürü tanımadığım insan içinden onları bulmaya çalışıyordum ve sadece Aslı'yı bulabiliyordum. Aslı'yı eve götürdükten sonra masanın başında babam etraf kapkaranlık ve babam tıpkı bir ay gibi parlıyordu. Bembeyazdı saçı,üzerininde ki takımı,saati hatta oturduğu sandalyesi bile beyazdı. Babamı gördükten sonra abim,İpek ve annemi de masada otururken gördüm. Gülüşüyorlardı kendi aralarında ne kadar seslensem bağırsam çağırsam bile duymuyorlardı beni,bizi. Kerem'in attığı mesaj sayısı 99+ şeklinde görünüyordu. Mesajlara girdim ve ilk "Efra"yazıp diğer tüm mesajlarda "özür dilerim"yazıp kendini açıklamaya çalışmış. Ne için yapıyordu bunu. Sonuçta biz kaç gündür tanışıyoruz ki? En son mesajını beğendikten sonra direkt yazdı.Hâla uyumamıştı. "Uyuyamadın mı?" "Hayır" "Başın sağolsun Efra" yazdığında kendimi hiç iyi hissedemiyordum.Babamın ölümünü kabullenemiyordum. "Bir ihtiyacın varsa ben buradayım,yaslayacak,ağlayacak bir omuz olabilir ya da aklından geçen herhangi bir şey olabilir." Biraz düşündükten sonra "Aslında var" "Ağlayacak bir omuza mı?" "Hayır ,tabi seni zorlamakta istemiyorum ama saat 4.30'ta beni havaalanına bırakabilir misin." "Havaalanı derken?" "Babam vefat etti ya benim Kerem" "Doğru doğru elbette bırakırım sen iste yeter ki" "Tamam 4.30 ta seni kapının önünde bekliyor olacağım" "Tamamdır" yazdı ve çıktım sohbetten. Gitmeden önce son kontrolleri yaptım ve tekrar oturdum. O sırada tekrar bir mesaj daha geldi. Kerem'dendi. "Uyudun mu? "Hayır" "Gitmeden önce seni yarım saat de olsa görebilir miyim?" Zaten canım epey sıkılıyordu ve o rüyanın etkisinden çıkmak için iyi gelir diye düşündüm. "Tabi gel" yazdıktan 10 dakika sonrasında kapım çalındı. "Hoşgeldin" "Hoşbuldum" Koltuğa oturunca ortam sessizleşmişti.Tekrar ve tekrar o ortamın sessizliğini bozan ben oldum. "Bir şey içer misin?" "Hayır,teşekkür ederim." dedikten sonra yine susup oturduk,o sırada Kerem konuşmaya başladı. "Efra bugün için çok özür dilerim.Canını acıttığımın farkındayım.Ne kadar özür dilersem dileyim belki senin için bir anlam ifade etmeyecek ki bu konuda haklısın.Ama lütfen sende beni anla.Hayatını üstü kapalı yaşıyorsun senin hakkında hiç birşey bilmiyorum.Var ama yok gibisin.Ailen bu kadar ünlü ve varlıklıyken senin burada başka bir yaşam sürmen benim için garipti.Burada çok kimse de tanımıyormuş seni.Sadece anneannesinin yanına gelen kız diye söylüyor,adını bile doğru düzgün bilen yok.Bi de baban dün ölüm döşeğindeyken senin benim yanımda oluşun da çok garipti.Anneme de sordum seni Sezen'in öyle bir kızı yok olsa ben bilirdim diyince beynimden vurulmuşa döndüm.Ne yapacağımı bilemedim üstelik birini ilk defa bu kadar sevmişken." Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Aşkını mı itiraf etti o?Yok ya bana öyle gelmiştir.Yoksa kim benden neden hoşlansın ki?Ama güzel kızım da yani neden hoşlanmasın? Başım da ki doluşan soru baloncuklarını bir köşeye çekip Kerem'e aval aval bakıyordum. Elini şıklatmasıyla kendimi topladım. "Daldın galiba" "Ha yok şey" dedim bir beyaz yalan uydurmaya çalışırken. "Sevdiğimi söylediğim için mi böyle şaşırdın" "Ne?Yok,hayır yani şey ımm benim ocakta yemeğim var" dediğim anda kaçtım o odadan. Lavaboya kilitledim hemen kendimi.Aynadan yüzümün nasıl kızardığını görünce daha da utandım.Hayır yani inadıma mı yapıyordu tüm bunları. Yüzüme bir su vurup derin bir nefes aldıktan sonra odaya geri döndüm. Yüzünde ki tebbesümle beni izliyordu. "Çok utandırdım galiba" deyince saate baktım.4.30'a geliyordu saat. "Saatimiz doluyor gidelim mi?" "Tabi gidelim hanımefendi." Havalanına uçuşa son 10 dakika kala yetişmiştik.Koşa koşa içeri girdim hemen işlemlerden geçip gidiyordum ki Kerem'in arkamdan izlediğini gördüm.Dönüp teşekkür etmek çok istedim ama ya gecikseydim?Sadece uzaktan el sallayabildim ona.O sırada telefonuna baktı ve mesaj attı bana. "Kendine çok iyi bak seni seviyorum görüşürüz" "Teşekkür ederim her şey için,görüşürüz" Seni seviyorum diyemedim...Hâla içimde ki hislere güvenemiyordum.Ne hissettiğimi bilmiyordum ve onu da kandırmak istemiyordum.Onunla olsam beni nasıl bir hayatın bekleyeceğini bilmiyordum.Onunla ilgili bildiğim şeyler ise adı soyadı,varlıklı bir ailenin oğlu olması,otel zincirlerinin var oluşu ve imza yetkilerinde onun da hakkının olması ayrıca annemin en yakın arkadaşının oğlu olması,bu kadardı işte.Birini tanımak bunlardan ibaret değildi ki. Sözler gözlerin, gözler ise kalbin yalancsıdır.Her ne kadar tanıdığımızı söylesek bile tanımıyoruz bazı insanları.Tanımak ,en sevdiği şeyleri ya da en çok neye üzüldüğünü bilmekten ibaret değildir.Bazı insanları ise yanlış tanınırız.Gözlerine kanarız, sözlerine kanarız en acısı ise karakterine kanarız.Tanıdığını varsaydığın biri 2 ayda değişebilir ya da seni parmağında oynatabilir farkında olmadan.Bunu en yakın arkadaşın bile yapabilir çünkü bazı insanlar gaddar ve bencildir.Bir kişiyi tanımak için onun beyninden geçen düşünceleri ve her adımda ne yapacağını bilmek gerekir.Aynı beden farklı yüzler.Tanıdığımız insan bambaşka biri çıkabilir.Soğuk ve itici birinin kalbini koruduğunu ya da insanlara her daim yakın birinin kuyunu kazdığını görebilirsin.Bunlar olası şeyler sonuçta herkes tahmin edebilir.Ya da bunlar sadece benim uydurduğum bazı inanmak istediğim nedenlerdi. İstanbul'da görüşürüz günlük iyi geceler.
|
0% |