AKŞAM
Baran'ın içi içini yiyordu. Dilan'a bu olayı nasıl söyleyeceğini düşünmekten fenalık gelmişti. Bir an Dilan'a bakmaya başladı. Dilan, ikizlerin odasından yeni çıkmıştı. Baran'ın ona baktığını anladı.
Dilan: Bir şey mi söyleyeceksin?
Baran: Dilan... Gel otur şöyle.
Dilan Baran'ın oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğa oturdu. Baran derin bir nefes aldı. Konuşmaya başladı.
Baran: Dilan sana bir şey söyleyeceğim ama nasıl söyleyeceğimi bir türlü bilmiyorum.
Dilan: Ne oldu Baran? Çekinme benden.
Baran: Dilan... Babam geldi. Bizi bu tefeciden korumak için güvenlik ekibiyle beraber... 1 hafta kalacak.
Dilan: Hey Allahım! Bu muydu Baran dert ettiğin şey?
Baran: Hayır... Babam yanında bir genç kızla geldi. 18 yaşında. Adı Didem... Kızıymış babamın.
Dilan: Ne?! Nasıl? Kimdenmiş peki?
Baran tekrar derin bir nefes aldı.
Baran: Dilan... Kızın annesi... Senin ablan... Selda.
Dilan bir an algılayamadı. Boş gözlerle Baran'a baktı. Baran Dilan'ın ellerini avuçlarının içine aldı. Bir anlığına o hallerine baktı. Uzun zaman sonra böyle temas etmişti Dilan'a. Dilan sinirden gülümsedi.
Dilan: Hah! Yok... Yok.. Olamaz böyle bir şey. Ablam... Babanla... Hayır.
Baran: Dilan! Sen inansan da inanmasan da durum böyle...
Dilan: P-peki annenler?
Baran: Bilmiyorum... Yarın gelecekler onlar da.
Dilan: Offf Selda ooof!
Baran: A-az önce Didem ne dedi biliyor musun?
Dilan: Ne dedi?
Baran: "A-abim teyzemle mi evli?"... İçim acıdı o an! Babamdan nefret ettim.
Dilan o hallerini şimdi farketmişti. Bir ellerine baktı bir de Baran'a... Baran durumu farkedince ellerini hemen çekti. Çok utanmıştı. Dilan gülümsedi. Bu sefer de Baran'ın ellerini o avuçlarının içine aldı.
Dilan: Hadi sen babandan nefret ettin. Ya ben... Ablamdan... Özür dilerim.
Başını eğdi. Baran Dilan'ın çenesinden tutup başını kaldırdı. Saçlarını kenara çekti yanağını okşamaya başladı.
Baran: Senin özür dileyecek bir durumun yok ki... Hem üzülme sen. Hamilesin. Bebeğimize bir şey olmasın.
Dilan gülümsedi. Yanağını Baran'ın avucuna yasladı.
Dilan: İyi ki varsın Baran.
Baran: Sen de iyi ki varsın Dilan.
Ortam biraz alevlenmişti. Baran yutkundu. Dilan'a yaklaştı. Yüzlerini yakınlaştırdı. Tam işlem gerçekleşecekken kapı zili çaldı. Zilin çalmasıyla beraber birbirlerinden ayrıldılar. Baran sinirle derin bir nefes aldı ve kalktı kapıyı açtı. Gelen Büşra'ydı.
Büşra: Babam çağırıyor. Acil.
Baran: Tamam geliyorum. Ben aşağı iniyorum.
Dilan: Tamam.
Baran ve Büşra aşağı indiler. İçeri girdiklerinde Murat hararetli bir şekilde telefonla konuşuyordu. Telefondakine sinirlenmiş bir ara elini kaldırdı. Tam önünde oturan Gökçe o anki refleksle karnını tuttu. Murat onu görünce bir an duraksadı. Bu hareket ona çok tanıdık gelmişti. Telefonu kapattı. Gökçe'ye baktı. Bunu sormaya dili varmamıştı ama yine de sormak zorundaydı.
Murat: Gökçe bana söylemek istediğin bir şey var mı?
Gökçe: Ne gibi baba?
Murat: Ne bileyim. Söylemek istersin çekinirsin belki.
Gökçe: Yok... Yok bir şey.
Murat sinirlenmişti. Gökçe'yi denemek için elini yine kaldırdı. Gökçe yine elini istemsizce karnına koydu. Murat bu sefer bağırarak sordu.
Murat: Gökçe sen HAMİLE MİSİN?
Gökçe korkudan ağlamaya başladı.
Murat: CEVAP VEEER!
Baran hemen babasının karşısına geçti.
Baran: Evet hamile! Ne yapacaksın? Dövecek misin kızını?
Murat: Çık önümden Baran! Sen nasıl yaparsın böyle bir şeyi ya? Hiç mi namusunu düşünmedin! Sana yazıklar olsun be!
Baran: Namus mu? Bunu karılarını aldatan Murat Malikyan mı söylüyor? Namusunu düşünecek biri varsa o da sensin! Namus gidip sürekli başkalarıyla yatıp onları hamile bırakıp sonra da imam nikahı kıymakla olmuyor!
Murat bu söylemler karşısında Baran'a öyle güçlü bir tokat attı ki,Baran yere yapıştı. Atakan koşup onu yerden kaldırdı. Baran'ın dudağı patlamıştı.
Baran: TAM BİR YÜRÜYEN NEFRETSİN!
Atakan hemen Baran'ı Murattan uzak bir yere oturttu. Ardından Gökçe'yi de Baran'ın yanına gönderdi. Zeynep'te Baran'a buz ve biraz pamuk getirdi.
Atakan: Sinirlenince tokat atıp bağırıp çağırmak yerine insan gibi oturup konuşsan keşke!
Murat hemen Gökçe'yle Baran'ın olduğu yere döndü.
Murat: O bebek aldırılacak Gökçe! Duydun mu beni?
Gökçe başını kaldırdı ve hayır anlamında iki yana sallamaya başladı.
Gökçe: Olmaz... Aldırmam... Hem... Hem aldırılacak ayı geçti ki.
Murat: GÖKÇEEEE!
Murat derin bir nefes aldı. Sıra öğrendiği bir başka havadisteydi.
Murat: ZEYNEEEP!
Zeynep ürkmüştü.
Zeynep: E-efendim?
Murat: SEN... MÜZİKHOLDEKİ BODYGUARDLA MI SEVGİLİSİN?
Zeynep Metin'e baktı. Metin'in elinden hiç bir şey gelmeyecekti anlaşılan.
Murat: CEVAP VEEER!
Zeynep: E-evet!
Murat o anki öfkesiyle Zeynep'e tokat attı. Zeynep şok olmuştu. Babasından ilk defa tokat yemişti. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Metin hemen ayağa kalkıp kardeşine sarıldı. Babasına nefretle bakmaya başladı.
Murat: Kızlarımın namusları elden gitmiş! Biz size böyle mi öğrettik?
Metin hemen babasının karşında dimdik durdu.
Metin: Gelseydin de o zaman bizim yanımızda olsaydın! Sen hiç bir zaman bizim yanımızda olmadın ki!
Murat: Olmadım mı?
Metin: Oldun mu!? Berk ve Feride bebeklerini kaybettiğinde var mıydın! Zeynep... Zeynep eski sevgilisi tarafından tacize uğradığında var mıydın! Baran Esin 'i hamile bıraktığında ki Esin Baran' a tuzak kurmuş! Baran bir ara bunun yüzünden intihar edecekti! O zaman var mıydın baba! Bir de vardım diyorsun!
Herkes evine gitti. Kızlar da odalarına kapandı. Didem salonda uyuyakalmıştı. Murat Didem'in saçlarını okşamaya başladı. 10 dakika sonra bir an duraksadı. Metin'in söylediklerini düşündü. Gerçekten haklıydı. Yarım saat sonra oracıkta uyuyakaldı.
Dilanların evi (gece 02.11)
Dilan sinirle Baran'a bakıyordu. Baran bu bakışlardan epey rahatsız olmuştu.
Baran: Hayırdır Dilan? O bakışlar ne öyle?
Dilan: Ne zaman söylemeyi düşünüyordun?
Baran başını kaldırdı ve Dilan'a baktı.
Baran: Neyi?
Dilan sinirle gülümsedi.
Dilan: Esin'in bebeği için yaptırdığın odayı! Onun için harcadığın masrafı!
Baran: S-sen nereden öğrendin bunu?
Dilan: Ya sen beni salak mı zannediyorsun ya!? Ben bunu öğrenemeyecek kadar salak mıyım!!
Baran: Dilan bak ben...
Dilan hemen hiddetle ayağa kalktı ve Baran'ın elinden tuttuğu gibi çekiştirerek boş bir odaya götürdü. Bağırarak konuşmaya başladı.
Dilan: Bak! Bu odaya bak! Hangi eşya var burada? Sana buraya eşya almamız gerektiğini söylediğimde bana "Daha çok erken Dilan! Son aylarda alırız!" demiştin! Şimdi ne oldu? Metresinin çocuğuna gelince erken olmadı mı Baran efendi!! Ayrıca... Ayrıca hani doğumdan hemen sonra gideceklerdi. Ne oldu?
Baran: 1 ay lohusalık var ya o yüzden.
Dilan: He yani uzadı! Peki ya sonra? Bu sefer de 1 yaşının dolmasını mı bekleyecek?
Baran derin bir nefes aldı. Bunu nasıl söyleyeceğini kaç gündür düşünüyordu zaten.
Baran: Dilan... Bebek hep burada kalacak.
Dilan: N-nasıl yani?
Baran: Esin lohusalık dönemini geçirdikten sonra Fransa'ya gidecek temelli.
Dilan: Pardon? Bebeği bırakıp nereye gidiyormuş acaba? Hem bebeğe kim bakacak?
Baran bunu söylemek istemiyordu ama zorundaydı. Ağzından yavaşça sadece şu kelime çıkabildi.
Baran: Sen...
O sırada Baran'ın yüzüne Dilan'dan da bir tokat indi. Hem de babasının vurduğu yere denk gelmişti. Dudağı yine kanamaya. Dilan hemen ayağa kalktı. Baran'a bağırmaya başladı.
Dilan: Ya sen nasıl bir şerefsizsin ya? Ben... Benim metresinin çocuğuna bakabileceğimi nasıl düşünürsün Baran? Kimden aldın bu aklı? O Hilmi abinden mi?
Baran: Ne alakası var şimdi?
Dilan: O da metresinin çocuklarını Fatma ablaya kakalamadı mı?
Baran hiç bir şey demeden ayağa kalktı ve banyoya gidip bir miktar pamuk aldı. Dudağına koydu ve salona geri döndü. Dilan: Çık git! Çık git gözüm görmesin seni! Çık!
Baran hiç bir şey demeden dışarı çıktı. Bu gece de ona Cetto yolları görünmüştü anlaşılan... Yukarı çıktı. Anahtar Metindeydi çünkü. Kapıyı çaldı. Bir süre bekledi. Kapıyı açan olmadı. Tam gidecekken kapı açıldı. Metin dağınık saçlarıyla kapıdaydı. Nefes nefese kalmıştı ve nefeslerini düzenlemeye çalışıyordu.
Metin: S-söyle Baran... Ne oldu?
Baran gülmemek için dudaklarını bastırdı.
Baran: Rahatsız ediyorum kusura bakma abi... Şey Cetto'nun anahtarını alabilir miyim?
Metin: B-bekle getiriyorum.
Bir kaç dakika sonra anahtarı getirdi.
Metin: Al bakalım... Hayırdır karın mı kovdu evden?
Baran: Abiii!!
Metin: Tamam tamam. Hadi beni tutma. İşim... Şey... Uykum var.
Baran: Tamam tamam. Hadi sana iyi geceler!
Metin: Sana da!
Metin aceleyle kapıyı kapattı. Baran da Cettoya indi. O kadar çok uykusu vardı ki hemen koltuğa kıvrılıp uyuyakaldı.
Sabah 05.13
Murat bir anda kan ter içinde bağırarak uyandı.
Murat: Yapmaa!
Etrafa bakındı. Onu göremeyince rüya hatta kabus olduğunu anladı. Bu kişi Baran'dı ve rüyasında onu boğuyordu. Murat hafifçe doğruldu. Sarp'a baktı hala uyuyordu. Sonra bir pişmanlık çöktü içine. Çocuklarına karşı yaptığı yanlışlar geldi. Yavaşça ayağa kalktı. Artık gitmenin vakti gelmişti. Burada kaldıkça onlara daha da zarar verecekti. Didem'in saçını okşadı, öptü. Daha sonra topallayarak kızların odasına gitti. Kızlar da hala uyuyordu. Önce Büşra'yı öptü, saçını okşadı. Daha sonra Zeynep'i öptü. Onun da saçını okşadı. Attığı tokat geldi aklına. En sonda da Gökçe'yi öptü, saçını okşadı. Daha sonra eli Gökçe'nin karnına gitti. O sırada Gökçe hafif kıpırdamaya başladı. Muratta sessizce dışarı çıktı. Bir kağıt bir kalem aldı. Bir şeyler yazdı. Kağıdı masanın üzerine bıraktı. Sessizce evden çıktı. Apartmanın önüne geldiğinde ise gözü cettoya takıldı. Biri koltukta yatıyordu. Sessizce cettoya girdi. Koltukta uyuyan Baran'dı. Murat oğlunu bir müddet izledikten sonra onu saçlarından öptü. Bir kaç dakika sonra da çekip gitti.