1 ay sonra
O sabah Gökçe korkunç bir mide bulantısı ile uyanmıştı. Hemen kalktı istifra etti. Ne oluyordu böyle. Dün bir bugün ikiydi bu. Midesini üşütmüştü herhalde. Kalktı elini yüzünü yıkadı. Derin bir nefes aldı. Mutfağa geçti. Çay suyunu ocağa koydu. O sırada Zeynep mutfağa girdi.
Zeynep: Günaydın abla.
Gökçe: Günaydın.
Gökçe tost makinesini çalıştırdı. Ekmekleri almak için ekmekliğe yöneldi. Birden gözleri karardı. Başı döndü. Zeynep hemen ablasını tutup sandalyeye oturttu.
Zeynep: İyi misin sen?
Gökçe: İ-iyiyim. Bu aralar yoruluyorum ya ondandır.
Zeynep: Sen otur. Ben hallederim kahvaltıyı.
Zeynep yarım saat içinde kahvaltıyı hazırladı. Büşra hastaneye gitmişti. Evde sadece ikisi vardı. Birlikte kahvaltıya oturdular. Gökçe'nin midesi yine bulanmaya başlamıştı ama belli etmemeye çalıştı.
Gökçe: Zeynep!
Zeynep: Efendim abla?
Gökçe: Ben bugün kafeye gelmesem olur mu? Kendimi biraz kötü hissediyorum da.
Zeynep ablasını süzdü ve cevap verdi.
Zeynep: Oluuur. Sen dinlen.
Gökçe: Teşekkür ederim.
Zeynep: Rica ederim.
Kahvaltılarını bitirdikten sonra Zeynep kafe için hazırlandı.
Zeynep: Bak abla kötü bir şey olursa ara beni tamam mı?
Gökçe: Merak etme. Tamam.
Zeynep: Tamam... Hadi görüşürüz.
Gökçe: Güle güle.
Gökçe kapıyı kapattıktan sonra koşa koşa lavaboya gitti. Yine midesi bulanmıştı. Bir süre öğürdü ama hiç bir şey çıkmadı. Banyodan çıktı ve yatağına oturdu. Bir süre düşündü. Acaba yediği bir şey mi dokunmuştu? Hayır. Gökçe yediğine dikkat eden biriydi. Midesini mi üşütmüştü? Yoook. Hava o kadar da soğuk değildi ki. Bir süre daha düşündü. En sonunda aklına gelen şeyden sonra gözleri koskocaman açıldı. Elini karnına götürdü.
Gökçe: Hayır... Hayır hayır hayır hayır... Yok öyle bir şey! Hamile falan değilsin Gökçe saçmalama! Yani tek seferde hamile kalamam değil mi?
İçi içini yiyordu. Bunu öğrenmenin tek yolu; evlerinin çaprazındaki eczaneden gebelik testi almaktı. Gökçe üstüne hırkasını giyip dışarı çıktı. Ayakları eczaneye gitmiyordu. Gözlerini kapattı, eczaneye gitti ve bir adet gebelik testi aldı. Eve hızlıca girdi. Banyoya gidip testi yaptı. Beklemeye başladı. Bir yandan da gözlerini kapatmış içinden söyleniyordu.
Gökçe: Allah'ım ne olur öyle bir şey olmasın. Ben aileme ne derim? Abilerimin, hatta o Berk'in yüzüne nasıl bakarım? Offf o kadar içersen sevgilinle birlikte de olursun! APTAL GÖKÇE!
15 dakika geçti. Gökçe sonucu görmek istemiyordu. Depderin bir nefes alıp testi eline aldı. Sonucu görünce gözlerinden hemen yaş gelmeye başladı. Evet test sonucu çift çizgiydi.
Gökçe: Hayır... Yanlış görüyorsun! Hayır... Hamile değilsin Gökçe!
Bir müddet gözlerini kapattı ve yeniden açıp test sonucuna tekrar baktı. Hala çift çizgiydi. Ne yapacağını bilemedi. Hemen eli telefonuna gitti ve sevgilisi Anıl'a mesaj attı.
Gökçe: Sana bir şey söylemem lazım! Acil!
Anıl: Söyle bir tanem.
Gökçe: A-anıl ben... Ben...
Anıl: Gökçe! Evet sen?
Gökçe: Nasıl söylesem bilmiyorum ki.
Anıl: Gökçe bak beni delirtme! Söyleseneeee.
Gökçe: Offf tamam... Ben.... Ben hamileyim Anıl!
Anıl: N-neee?
Gökçe: Anıl... Bak aldırtmak istesen...
Anıl: Saçmalama Gökçe! Ne aldırtması? Bak şimdi... Ben de ailemle konuşayım. Sonra seni istemeye gelelim. Evlenelim... Allahım baba oluyoruuuum!
Gökçe: A-anıl... Bizimkilerin haberi yok... Hamile olduğumdan.
Anıl: Söylersin gülüm!
Gökçe: Korkuyorum.
Anıl: Neyden korkuyorsun?
Gökçe: Biz Berk'in yüzüne nasıl bakacağız?
Anıl: Ona ne oluyormuş ki?
Gökçe: Berk benim 1 yaş büyüğüm de olsa abim, senin de en yakın arkadaşın ya Anıl!
Anıl: Neyyysseeee! Hallederiz onu da... Hadi ben şuan işteyim. Sonra yine konuşuruz tamam mı?
Gökçe: Tamam... Seni çok seviyorum Anıl!
Anıl: Ben de seni çok seviyorum güzelim! Hem sevmeseydim senden çocuk yapar mıydım?
Gökçe: Offf! İyice terbiyesizleştin haaa 😂
Anıl: Seviyorum kızım ne yapayım?
Gökçe: İyi.... Hadi görüşürüz.
Anıl: Görüşürüz.
Gökçe telefonu bıraktı. Yatağa uzanıp tavanı seyretmeye başladı. Bu haberi içinde tutamazdı. Kalktı kapıya yöneldi. Kime gideceğini düşündü. Aklına ilk önce Zeynep geldi. Kapıyı açtı. O sırada kapıda Baran'ı gördü.
Gökçe: B-Baran? Ne oldu?
Baran: Hiiiç.... Zeynep hasta olduğunu söyledi de yoklamaya geldim.... De sen nereye böyle?
Gökçe yutkundu. Hiç bir şey yokmuş gibi davranmaya karar verdi.
Gökçe: Kafeyeeeee. Canım sıkıldı da biraz.
Baran, bir süre Gökçe'nin yüzüne baktı.
Baran: Sen hasta değil misin kızııım? Ne kafesi? Otursana evde.
Gökçe: Öyle de... Offff Baran! Tamam yaa!
Baran: Hayret bir şey ya! Kapat kapını da!
Gökçe şiddetli bir şekilde kapıyı kapattı. Delikten baktı. Baran gitmişti. Kapıya sırtını dayadı.
Gökçe: Zeynep gelince söylemem lazım.
Akşam oldu. Zeynep kafeyi Metin'e devredip eve çıktı. Çok yorulmuştu. Salona geçti koltuğa rahat bir şekilde oturdu. Gökçe hemen Zeynep'in yanına geldi. Büşra da evdeydi. Büşra'ya da söylemeye karar verdi. Gökçe derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
Gökçe: Kızlar size bir şey sormak istiyorum.
Büşra: Neymiş o?
Gökçe: Düşünsenize bizimkiler yani erkek kardeşlerimiz dayı olduklarımı duyuyorlar.
Zeynep: Eeeee?
Gökçe onlara şöyle bir baktı.
Gökçe: Ne tepki verirler acaba?
Büşra: Bilmem. Daha önce öyle bir şeyle karşılaşmadım.
Zeynep: Yani sevinirler herhalde.
Gökçe iyice gerildi.
Gökçe: Ya bizden biri hamile olsaydı?
Büşra: Üçümüzden mi?
Gökçe: Evet.
Zeynep: O zaman vay halimize... De bunlar senin aklına nereden geldi?
Gökçe çok derin bir nefes aldı. Elindeki gebelik testini gösterdi.
Gökçe: Bunun için söylüyorum....
Zeynep ve Büşra telaşla ayağa kalktı.
Zeynep: Bu... Bu kimin?
Gökçe: Offf... Benim.
Büşra: Abla saçmalama!
Zeynep: Şaka yapıyorsun değil mi? Hamile falan değilsin değil mi?
Gökçe: Şaka falan yapmıyorum Zeynep!... Evet hamileyim.
Büşra: K-kimden?
Gökçe: Anıl...
Zeynep: O ne alaka? Urfa'da değil miydi o?
Gökçe: Buraya gelmiş.
Büşra: Abimler öğrenirse...
Gökçe: İşte ben de ondan korkuyorum kızlar.
Derken kapı zili çaldı. Zeynep kalkıp kapıya baktı. Gelen Baran'dı.
Zeynep: Hoşgeldin abi.... Pavyon'u açmayacak mısınız?
Baran: Bir bardak çayınızı içebilir miyim Zeynep?
Zeynep: Tabii. Buyur geç.
Baran içeri geçti. Gökçe onu görünce toparlandı.
Gökçe: Hoşgeldin Baran.
Büşra: Hoşgeldin abi.
Baran: Hoşbulduk... Kızlar bize birer bardak çay koyar mısınız?
Zeynep ve Büşra bu soru üzerine mutfağa gitti. Baran tam söze başlayacakken Gökçe'nin midesi yine bulanmaya başladı. Gökçe koşarak lavaboya gitti. Baran onun arkasından bakakaldı. Gözü daha sonra Gökçe'nin oturduğu koltuğa takıldı. Gökçe aceleyle gebelik testini kaldırmayı unutmuştu. Baran kalktı. Koltuğun üzerindeki gebelik testini eline alıp şok içerisinde inceledi. Tam o sırada Gökçe, Zeynep ve Büşra içeri girdi. Baran onlara kırgınlıkla baktı. Gözleri doldu. Yutkundu. Gebelik testini göstererek sordu.
Baran: B-bu hanginizin?
Herkes birbirine baktı. Baran iyice sinirlendi ve bağırarak tekrardan sordu.
Baran: "Bu test hanginizin?"dedim!!!!
Kızlar bu bağırmayla sıçradı. Gökçe için herşey artık çok geçti. Gözlerinden yaş aktı.
Gökçe: B-beniiim... Benim o!
Baran yıkılmıştı. Derin bir nefes aldı. Sinirle elleriyle yüzünü ovuşturdu.
Baran: Ne demek benim Gökçe? Gökçe sen şaka mı yapıyorsun ya?
Gökçe: H-hayır... Yapmıyorum! Ben hamileyim!
Baran: Ya.. Ya bir git! Git şakanı başkasına yap! Allah Allah!
Gökçe: Şaka değil diyorum ya! Şaka falan değil! Ben ciddiyim!
Baran Gökçe'nin üstüne yürüdü. Kızlar da hemen abilerini tuttu.
Baran: Bana bak!.... Kimden?
Gökçe susmayı tercih etti. Baran daha da sinirlendi.
Baran: Kimden söyleseneeee!!!
Zeynep: Abi... Abi sakin ol!
Baran: Sakin mi olayım? Nasıl sakin olayım? Siz söyleyin! Nasıl olayım? Kimden söylesene Gökçe!
Gökçe birden bağırarak konuştu.
Gökçe: Anıl'dan!
Baran: Anıl mı? Berk'in kankası olan mı?
Gökçe: Evet!
Baran: Neden Gökçe? Neden?
Gökçe: Baran ben... Ben bilmiyorum! Nasıl oldu? Niye oldu? Hatırlamıyorum! Ben... Ben sarhoştum.
Gökçe'nin ağlaması daha da şiddetlendi.
Baran derin bir nefes aldı. Gökçe'nin bu halini görünce içi parçalandı. Koltuğa oturup saçlarını karıştırdı. Kafasını kaldırıp sakince konuşmaya başladı.
Baran: Gökçe... Gökçe sen gençliğini yaktın biliyorsun değil mi?
Gökçe kafasını kaldırıp şiş gözlerle Baran'a baktı.
Gökçe: Baran... Ben ne yaptığımı biliyor muyum?
Baran: Kendi ellerinle... Berk öğrenirse ne olur biliyor musun? Abimler öğrenirse neler olur?
Büşra ve Zeynep Baran'a baktı. Baran onların baktığını anlayınca dalgın dalgın bakarak konuşmaya devam etti.
Baran: Merak etmeyin. Ben söylemeyeceğim... Gökçe yarın sabah kendi ağzıyla söyleyecek.
Gökçe telaşla kalkıp Baran'ın yanına gitti.
Gökçe: Baran sen ne diyorsun? Yapamam.
Baran: Bak Gökçe... Bu bir şekilde öğrenilecek. Korkma... Ben senin yanındayım.
Baran ayağa kalktı kapıya yöneldi.
Baran: Yani söylesen iyi edersin.
Kapıyı açtı ve çıktı gitti. Baran dalgındı hala. Dışarıda derin bir nefes alıp pavyona girdi. Berk'te oradaydı. Yanına gitti. Berk Metin'e Anılla ilgili bir şeyler anlatıyordu. O kadar içten anlatıyordu ki... Baran Berk'e acıyarak baktı.
Sabah
Gökçe geceden beri düşünüyordu. Abilerine söylese miydi? Çok korkuyordu. En sonunda kararını verdi. Kendini henüz hazır hissetmiyordu. Kalktı mutfağa girdi. Kızlar kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Ablalarını görünce gülümsediler.
Zeynep: Günaydın.
Büşra: Günaydın.
Gökçe: Günaydın.... Kızlar ben gece ablama yazdım.
Zeynep: O da biliyor yani?
Gökçe: Evet... Kızar sanmıştım ama beni destekledi.
Zeynep: Pekiiii... Abimler... Onlara da söyleyecek misin?
Gökçe: Kendimi şu an hazır hissetmiyorum Zeynep.
Zeynep: Neysee... Hadi kahvaltımızı yapalım da kafeye inelim. Büşraaa... Sen de geliyorsun ona göre. Bugün Cumartesi.
Büşra: Tamam yaaa.
Kızlar kahvaltılarını yapıp kafeye indiler. Öğlene doğru müşteriler gelmeye başlamıştı. Çok yoğun bir gün onları bekliyordu anlaşılan.
Gökçe: Zeynep git diğer dükkanda Baran ve Berk var onları da çağır da yardım etsinler bu böyle olmayacak.
Zeynep hemen çıkıp cettoya doğru gitti. Cetto da ise Berk'le Baran vardı. Berk yine Anıl'la ilgili konuşuyordu. Baran Gökçe'nin hala Berk'e ve diğerlerine açıklamadığını anladı. En sonunda dayanamadı.
Baran: Berk sana bir şey söylemem lazım. Çok önemli.
Berk: Neymiş bakalım.
Zeynep abilerinin konuşmalarını duyunca kapının önünde durdu ve onları dinlemeye başladı.
Baran: Sen bu Anıl'ı övüyorsun ama Anıl bence hiçte övülecek bir insan değil.
Berk: Ne demek istiyorsun Baran? Açık konuşsana!
Baran derin bir nefes aldı. Nasıl başlayacağını bilemedi.
Baran: Bak Berk... Anıl senin en yakın arkadaşın değil mi?
Berk: Evet... De ne oluyor?
Baran: Anıl... Gökçe'yle bir süredir sevgili.
Berk şok olmuştu.
Berk: N-ne diyorsun sen Baran? Saçmalama istersen!
Baran: Saçmalamıyorum Berk! Geçen gün Gökçe kulübe gitmiş o da oradaymış. Gökçe biraz dozunu fazla kaçırmış... Sonra bunlar... Bunlar beraber olmuşlar... Gökçe... Gökçe Anıl'dan hamile Berk!
Zeynep hemen koşarak kafeye geri döndü.
Zeynep: Ablaaa! Ablaaaa!
Gökçe koşarak Zeynep'in yanına geldi.
Gökçe: Ne oldu Zeynep? Ne bu hal?
Zeynep: Abla... Abla çok kötü bir şey oldu.
Gökçe: Ne oldu Zeynep?
Zeynep: Baran abim... Abim her şeyi Berk abime anlattı!
Gökçe: Ne?
Gökçe koşarak kafeden çıktı. Peşinden de Zeynep gitti. Diğer dükkana girdiler. Berk dolu gözlerle Gökçe'ye baktı. Hayal kırıklığı bir sesle konuştu.
Berk: B-Baran'ın söyledikleri doğru mu?
Gökçe yutkundu. Baran'a baktı. Baran da Gökçe'ye baktı. Berk bu sefer bağırarak sordu.
Berk: Sana bir soru sordum! Cevap veeeer!
Gökçe hala susuyordu. Berk sinirle Gökçe'nin üstüne yürüdü. Elleriyle omzundan tuttu hiddetle sarstı.
Berk: Cevap ver dedim! Cevap veeer!
Baran: Berk tamam!
Berk Baran'ı duymamıştı. Gökçe'yi sarsmaya devam etti.
Berk: Cevap ver dedim ya! Cevap!
Gökçe'nin gözlerinden yaşlar akıyordu.
Zeynep: Abi bırak!
Berk: Sus!... Gökçeeee!
Gökçe ağlayarak başını evet anlamında salladı. Berk Gökçe'yi bıraktı. Arkasına döndü. Sinirle gözlerini kapattı. Ağlamaya devam etti.
Berk: Neden? Neden Gökçe nedeen?
Gökçe: Ne yaptığımı bilmiyorum... Nasıl yaptığımı neden yaptığımı...
Berk: Ya nasıl bilmiyorsun? Nasıl bilmiyorsun? Bak beni delirtme!... Abimler, abimler biliyor mu?
Gökçe hayır anlamında başını salladı.
Berk: Neden? Onlara neden söylemedin?
Berk gözyaşlarını sildi. Soğuk bir sesle kardeşlerine şunları söyledi.
Berk: Hepiniz babamların evine çıkın! Büşra'ya da söyleyin!... Ben de abimleri çağıracağım...
Gökçe: Berk...
Berk: Onlara da söyleceksin Gökçe! ONLARA DA SÖYLEYECEKSİN!
Hepsi yukarı çıktı. Baran da Büşra'yı çağırdı. Berk dalgın ve bitkin bir şekilde abilerini çağırdı. Abileri aşağı inince meraklı gözlerle birbirlerine bakıyordu. Berk'te gelmişti. Metin direk lafa atladı.
Metin: Ne oluyor Berk? Neden buradayız? Önemli olan neymiş?
Berk bu sefer sesini yükseltip bağırarak Gökçe'ye seslendi.
Berk: Hadiii! Söylesene Gökçe! Bak! Herkes merak etmiş!
Atakan: Ne söyleyecek? Ne oluyor? Biri anlatabilir mi artık?
Baran bir Gökçe'ye bir abilerine bakıyordu. Keşke söylemeseydi ama zaten gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktı. Gökçe susmayı tercih etmişti. Berk iyice sinirlendi. Sinirden başını tamam anlamında sallamaya ve sinirli bir şekilde konuşmaya başladı.
Berk: Ben açıklayayım! Sizin, bizim bu kardeşimiz Gökçe var ya! Benim en yakın arkadaşımla....
Berk gözlerinden akan yaşlara hakim olamıyordu. Bir müddet sessiz bir şekilde ağladı ve konuşmaya devam etti.
Berk: Benim en yakın arkadaşım Anıl'la sevgiliymiş! Değil mi Gökçe? Ha?
Gökçe Berk'e gözyaşlarıyla baktı. Berk yutkundu. Bunu söylemek istemiyordu. Sandalyeye çöktü. Bıkkın ve yorulmuş bir sesle konuşmaya devam etti
Berk: Ayrıca... Ondan... Hamileymiş.
Herkes şok olmuştu. Bir müddet ortalık sessizleşti. Daha sonra olayı ilk idrak eden ve ilk sinirlenen Hilmi oldu. Yumruğunu masaya vurdu. Kızlar sıçradı.
Hilmi: Bu ne demek oluyor Gökçeeee? Ya sen aptal mısın? Niye? Niye yaptın kendine bunu ya?
Gökçe: Abi ben...
Bu sefer Metin sinirlenmişti.
Metin: Sen ne Gökçe? Sen ne? Ya ben sana.... Ben sana hiç bir şey demek istemiyorum! Kendi gençliğini ellerinle yaktın sen!
Gökçe: Abi ben ne yaptığımı bilmiyorum... Çok sarhoştum!
Baran abilerinden cesaret alıp o da sesini yükseltti.
Baran: İyi halt ettin! Sarhoşmuşmuş! Sen dünden razıymışsın Gökçe!
Gökçe bu sözlerden sonra çok fazla sinirlenmişti. Hiddetle kalkıp Baran'ın yakasına yapıştı.
Gökçe: Sen ne diyorsun ya? Senin yüzünden oldu bunların hepsi! Hem sen yapınca bir şey olmuyor ben yapınca mı oluyor?
Baran: Kızlar alın şunu üstümden yoksa fena olacak!
Kızlar hemen Gökçe'yi alıp koltuğa oturttular. Kendileri de yanına oturdu. Metin bir anda hiddetle kızlara döndü. Sinirden kıpkırmızı olmuştu.
Metin: Bana bakın!... Eğer siz de böyle olursanız... Zeynep sen... Sen neden yani?
Zeynep: Ben ne yaptım ya?
Metin: O bodyguardla... Birbirinizi sevdiğinizi biliyorum!
Zeynep utanmıştı. Baran bir anda ayağa kalktı.
Baran: Biliyordum! Aranızda bir şey olduğunu biliyordum!
Metin: Tamam!... Baran... Konumuz bu değil! Ama daha sonra ayrıca seninle bunu konuşacağız! Baran'la ikimiz!
Bir anda Gökçe'ye döndü. Ona sinirli sinirli baktı. Daha sonra erkek kardeşlerini toplayıp çekip gitti. Atakan çoktan gitmişti. Hiç bir şey demeden... Gökçe koltuğa çökmüş, abilerinin arkasından bakakalmıştı. Zeynep'in aklı hala Metin'in söylediklerindeydi. Nereden öğrenmişti? Gökçe yavaşça kalktı odaya gitti kapıyı da kapattı. Salonda Zeynep ve Büşra kalmıştı.
Gece 23.35
Kaç saat olmuş Gökçe odadan çıkmamıştı. Kızlar açıkçası merak etmişti. Sesi de gelmiyordu. Zeynep en sonunda kalkıp odanın kapısını açtı. Gördüğü manzara karşısında şok olmuştu. Gökçe yerde hareketsiz yatıyordu. Zeynep var gücüyle Büşra'ya seslendi.
Zeynep: Büüüüşraaaaa!
Büşra hemen koşarak odaya gitti.
Büşra: A-abla! Ablacım aç gözünü!
Zeynep: B-ben aşağı inip haber vereceğim! Sen burada kal!
Zeynep hızlıca aşağı indi. Mecbur abilerine durumu haber edecekti. Pavyonun kapısının önünde durdu. Bodyguard sevgilisi Emre'nin kulağına birşeyler fısıldadı. Emre telaşlı telaşlı içeri girdi. Bir kaç dakika içinde tekrar dışarı çıktı. Yanında Baran vardı. Soğuk bir surat ifadesi vardı.
Baran: Ne oldu Zeynep?
Zeynep hemen abisinin elin tuttu. Yalvarmaya başladı. Bir yandan da ağlıyordu.
Zeynep: Abi! Biliyorum hala kızgınsın ama... Ama çok kötü bir şey oldu. Gökçe ablam... Y-yerde hareketsiz yatıyor. Ne yapacağımızı bilemedik. Ne olur geeel! Ne olur!
Baran hemen hızlıca yukarı çıktı. İçeri girdi. Odaya hızlıca gitti. Yerde yatan Gökçe'yi görünce yanına oturdu.
Baran: Gökçe! Gökçe gözünü açar mısın?
Gökçe gözünü açmayınca telefonuyla birini aradı.
Baran: Hemen babamın evine gel... Acil!
Zeynep ve Büşra ağlıyordu. Baran onları görünce ayağa kalktı. İkisine birden sarıldı. 5 dakika sonra içeri biri girdi. Gelen Berk'ti. Gökçe'yi öyle görünce başını olamaz anlamında sallayıp dışarı çıkmak için kapıya yöneldi. Baran hemen önünde geçti. Gözleri dolu dolu biraz da sesini yükselterek konuşmaya başladı.
Baran: Onu bu halde bırakamayız Berk!
Berk: Yapamam Baran! Bunu yaparsam yüreğim dayanmaz! Vicdan azabı çekerim.
Baran: Asıl onu bu halde bırakırsan vicdan azabı çekersin!... Görmüyor musun yerde hareketsiz yatıyor? Evet nefes alıyor ama o bir hamile Berk! Biz ne kadar kızsakta, istemesekte Gökçe'nin karnındaki bizim yeğenimiz! Onu bu halde bırakıp gidecek misin?
Zeynep hemen koşarak yanlarına geldi. Berk'in elinden tutup yalvarmaya başladı.
Zeynep: Ne olur onu bu halde bırakma! Bir şeyler yapın ya! Nolur!
Berk bir an kendine geldi. Gökçe'ye baktı. Hemen yanına gidip onu kucağına aldı.
Berk: Baran diğerlerini ara! Kızlar siz de gelin bizimle!
Baran hemen diğerlerini aradı. Berk'te Gökçe'yi arabaya bindirdi. Hep birlikte hastanenin yolunu tuttular. En yakın hastaneye gittiler. Berk hemen bağırmaya başladı.
Berk: Yardım edin! Kız kardeşim hamile!
Hemen bir kaç hemşire ve 1 doktor sedyeyle geldi.
Doktor: Neyi var?
Berk: B-bilmiyorum! Ben eve girdiğimde yerde yatıyordu öylece.
Doktor: Hemen muayenehaneye götürün.
Doktor ve hemşireler içeri girdi. Bir kaç dakika sonra diğerleri de geldi.
Atakan: Berk! Noldu?
Berk: Bilmiyorum! Baran çağırdı acilen... Eve gittiğimde Gökçe hareketsiz yerde yatıyordu...
Baran: Sizin yüzünüzden! Ona yüz çevirmeseydiniz şu an bu halde olmazdı!
Herkes çok utanmıştı. Berk hemen hiddetle Baran'a döndü. Hararetli bir şekilde konuşmaya başladı!
Berk: Sen... Sen ne diyorsun ya? Sen söylemedin mi bana gerçekleri? Ayrıca! Biz yanındayken Gökçe'ye de diklendin! Şimdi gelmiş sizin yüzünüzden mi diyorsun? Sen ne zaman bu kadar iki yüzlü oldun ya?
Baran: Hiç değilse ben Gökçe fenalaştığında senin gibi korkaklık edip kaçmaya çalışmadım!
Berk Baran'a yumruk attı. Baran olduğu yerde sendeledi. O da Berk'e kafa attı. İkisinin de burnu kanıyordu. Abileri hemen onları ayırmaya çalıştı. Berk'i Hilmi, Baran'ı da Metin tutuyordu.
Atakan: Ayrıl hemen!
Baran: Ne oldu? Gerçekleri duymak zoruna mı gitti Berk?
Atakan: BARAN!
Berk: Bak hala konuşuyor! Seni var ya öldürürüm!
Atakan: BERK!
Zeynep hemen oraya gitti. Gözyaşları içinde bağırdı.
Zeynep: YETEEEEER! Ablam orada o halde ne olacak diye düşünmüyorsunuz! Gelmişsiniz burada sen suçlusun kavgası yapıyorsunuz! Ya siz bu kızın halini düşünmüyorsunuz bile! Nasıl abisiniz siz?
Herkes Zeynep'e odaklanmıştı. Birden hepsi utançtan kafasını yere eğdi. Zeynep yere çökmüş sessiz sessiz ağlıyordu. Atakan erkek kardeşlerine baktı. Berk ve Baran'ı göstererek Metin ve Hilmi'ye seslendi.
Atakan: Şunları götürün! Pansuman yapsınlar!... Sakın sesiniz çıkmasın!
Onlar içeri girdiğinde Atakan Zeynep'in yanına çöktü ve ona sımsıkı sarıldı. Abisinin ona sarılması Zeynep'i daha da güçlendirmişti....
Pansuman Odası
Baran ve Berk pansuman olmuşlardı. İkisinden de çıt çıkmıyordu. İlk çıtı Baran çıkardı.
Baran: Beğendin mi yaptığını?
Berk: Ne diyorsun sen ya? Hala konuşuyor musun sen?
Baran: Lan kız senin yüzünden ölebilir! Karnındaki bebek her ne kadar biz istemesekte yeğenimiz!
Berk: Getirdim işte daha ne istiyorsun ya?
Baran gıcık bir şekilde sırıtarak sordu.
Baran: Korkarak mı getirdin?
Metin: Baran bak kaşınıyorsun!
Baran: Gerçekleri söylüyorum diye kötü mü oldum şimdi ben? Korkak değil misin oğlum seeen?
Berk hiddetle ayağa kalktı. Tam Baran'ın boğazına yapışacakken abileri hemen engel oldu.
Hilmi: Otur!
Berk: Bırak ya!... Iyice haddini aştın sen Baran!
Metin: Berk! Otur!
Baran: Bırakın gelsin ya! Ondan korkan onun gibi olsun!
Hilmi: Sussana sen!
Baran: Korkak!
Berk: Bak yeter diyorum!
Metin'in artık bu kavgaya bir son vermesi gerekiyordu. Var gücüyle bağırdı.
Metin: YETEEEEER! Ya siz niye böyle oldunuz? Daha düne kadar iyi anlaşıyordunuz! Ne oldu da bugün böyle düşman gibi davranıyorsunuz birbirinize ya?
Baran ve Berk sustu. Yutkundular. Metin sinirden kıpkırmızı olmuştu. Gözleri de hafif bir şekilde dolmuştu. Derin bir nefes aldı. Sesi titreyerek devam etti.
Metin: S-sesiniz çıkmasın! Burası hastane... İnsanları rahatsız etmeyin! Hilmi bunlar sana emanet. Sesleri çıktığı an hele ki kavga ettikleri zaman ağızlarının ortasına birer tane çak!
Hilmi: T-tamam...
Metin güç bela oda kapısının önüne çıktı. Kardeşlerinin bu durumu onu sinirlendirmiş ve yormuştu. Gözlerini kapattı daha sonra tekrar açtı. O sırada Büşra geldi.
Büşra: Abi... İyi misin?
Metin: İyiyim güzelim!
Büşra: Emin misin?
Metin: Eminim...
Büşra tam o sırada kafasını pansuman odasına çevirdi. Berk ve Baran'ın yüzünü temizlenmiş kan içinde görünce telaşla Metin'e döndü.
Büşra: Abimlerin yüzü niye öyle? Ne oldu?
Metin: Yok bir şey Büşra!
Büşra hemen pansuman odasına girdi. Bu sefer Hilmi'ye sordu.
Büşra: Abi ne oldu bunlara? Bak Metin abim söylemiyor bari sen söyle nolur!
Hilmi derin bir nefes aldı. Göz ucuyla Baran ve Berk'e baktı. Daha sonra Büşra'ya döndü.
Hilmi: Kavga ettiler.... Birbirlerine yumruk attılar.
Büşra: Ne?
Bu sefer Berk ve Baran'a döndü.
Büşra:Doğru mu bu?
Berk: Abim anlattıysa doğrudur.
Büşra derin bir nefes alıp dışarı çıktı.
1 saat sonra
Gökçe'nin doktoru çıkmıştı. Herkes koşarak doktorun yanına gitti.
Atakan: Doktor bey kardeşimin durumu nasıl?
Doktor: Gökçe hanım gayet iyi. Sadece tansiyonu düşmüş. Bir serum taktık yarına çıkış yapabilir.
Hilmi: Peki.... Bebek?
Doktor: Bebekte gayet iyi. Gökçe hanım kendine geldiğinde isterse bebeğin kalp atışını dinleyebilir.
Zeynep: Peki ne zaman görebiliriz?
Doktor: Hemen görebilirsiniz.
Metin: Çok teşekkür ederiz.
Doktor: Rica ederim. Geçmiş olsun.
Doktor gittikten sonra 1 kişi hariç herkes Gökçe'nin yanına çıktı. O 1 kişi Berk'ti.
Gökçe'yi o halde gördükçe vicdan azabı çekmekten korktuğu için gitmemişti.
Gökçe'nin Odası
Gökçe kendine gelmişti. Etrafa bakındı. Kimse yoktu. İlk defa bu kadar yalnız hissetmişti kendini. Gözleri doldu. Derken odanın kapısı açıldı ve kardeşleri içeri girdi. Zeynep ve Büşra koşarak Gökçe'nin boynuna sarıldı.
Zeynep: Çok korktuk. Sana ve bebeğe bir şey olmasından çok korktuk.
Gökçe: İyiyim işte Zeynep.
Büşra: Allahtan tansiyonun düşmüş sadece.
Gökçe: Gözlerim karardı. Size seslenmek istedim ağzımı açamadım. Hemen yere yığıldım zaten. Sonrasını hatırlamıyorum.
Atakan Gökçe'nin saçlarını sevdi.
Atakan: İyisin ya gerisi önemli değil.
Gökçe abisinin bu sözleri üzerine acı bir şekilde gülümsedi. Birden gözü Hilmi, Baran ve Metin'e takıldı. Gökçe' den gözlerini kaçırıyorlardı. En sonunda Baran dayanamayıp Gökçe'nin boynuna sarıldı.
Baran: Ne kadar kavga etsek de sana bir şey olmasından çok korkuyorum.
Baran Gökçe'yi güldürmeyi başarmıştı.
Gökçe: Hadi be ordan. Bana bir şey olsa zil takar oynarsın sen.
Baran: Aşk olsun Gökçe ya! O kadar da değil.
Gökçe'nin gözü bu sefer abilerine takılmıştı. Aklına birşey geldi. Gülümseyerek onları göstererek devam etti.
Gökçe: En çokta Hilmi abim ve Metin abim zil takıp oynar.
Hilmi: S-saçmalama istersen.
Metin: A-aynen. Niye zil takıp oynayalım?
Gökçe: Bilmem.
Metin ve Hilmi pişmanlık içinde Gökçe'ye sarıldı.
Metin: Biz sana ne kadar kızsakta bu senin bizim kardeşimiz olduğun gerçeğini değiştirmez.
Hilmi: Tabi canım. Sen bizim kardeşimizsin. Kızsakta küssekte sana, size bir şey olmasını asla istemeyiz.
Gökçe'nin gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü.
Gökçe: Özür dilerim hepinizden... Bir cahillik sonucu...
Zeynep: Abla! Şimdi bunları bir kenara bırakalım. Bak iyisin, bebekte iyi.... Doktor istersen bebeğin kalp atışını dinleyebilirsiniz dedi.
Gökçe'nin eli karnına gitti. Derin bir nefes aldı. Abilerine baktı. Hepsi gözüyle onaylanmıştı.
Gökçe: Tamam... Berk nerde? O gelmedi değil mi?
Büşra: Geldi... Aşağıda ama. Seni görüp vicdan azabı çekmekten korktuğu için odaya çıkmadı.
Baran'ın yüzünde gıcık bir gülümseme oluştu. Bunu farkeden de Zeynep oldu. Sessizce Baran'a fısıldadı.
Zeynep: Gülmeeee!
Baran: Korkak.
Zeynep: Baran abii.
Baran: Sus be!
Zeynep onun koluna vurdu. Öyle bir vurmuştu ki ses çıkmıştı. Etrafa baktığında ise gözler onun üstündeydi. Zeynep hemen toparlamak adına şöyle bir şey söyledi.
Zeynep: Eee... Ben gideyim kadın doğum doktorunu çağırayım. Aletiyle gelsin.
Koşarak odadan çıktı. 15 dakika sonra doktorla beraber geldi.
Doktor: Merhaba. Gökçe hanım?
Gökçe: Merhaba. Benim.
Doktor: Hazır mısınız?
Gökçe çok heyecanlanmıştı. Hemen yanındaki Baran'ın elini tuttu. Doktor onları görünce gülümsedi.
Doktor: Babası sizsiniz herhalde bebeğin?
Baran ve Gökçe birbirine bakıp gülümsedi.
Gökçe: Hayır. Bebeğin dayısı.
Doktor başını kaldırıp bütün erkeklere baktı.
Doktor: Hepsi dayısı herhalde.
Gökçe: Evet.
Doktor: Açın bakalım karnınızı.
Gökçe karnını açtı. Doktor, Gökçe'nin karnına jel sıktı, aletini karnında gezdirdi. Daha sonra bir düğmeye bastı. Düğmeye bastıktan sonra makineden kalp atışı sesi gelmeye başladı. Minik bebişin kalp atışıydı bunlar. Gökçe sesi duyar duymaz mutluluktan ağlamaya başladı.
Doktor: 9 haftalık bir bebiş var burada. Bu arada çok şanslı bir bebek bu. Çünkü 4 tane dayısı var...
"Hayır 5 tane!"
Herkes sesin geldiği yere doğru baktı. Ses Berk'ten geliyordu. Berk kapıya yaslanmış onları seyrediyordu.
Berk: Tamam sinirlendim sana ama beni dayılıktan men edemezsin herhalde... Değil mi Gökçe?
Gökçe Berk'i görünce ağlamaklı bir şekilde gülümseyerek onu onayladı. Sonra gözyaşlarını sildi.
Gökçe: Gelsene içeri.
Berk bir an duraksadı. İçeri girmeye utanıyordu. Zeynep ayağa kalkıp abisinin elinden tuttu ve onu çekiştirirek içeri soktu.
Zeynep: Hadi gel... Utanma!
Berk ve Gökçe bir süre bakıştılar. En sonunda Berk dayanamayıp Gökçe'ye sımsıkı sarıldı.
Gökçe: Çok özür dilerim Berk! Ben böyle olsun istememiştim.
Berk: Sen iyisin ya... Gerisi önemli değil.
Baran onları görünce yine yüzünde gıcık bir gülümseme oluştu. Berk onu farketti ve onun yanına gitti. Elini omzuna koydu.
Berk: Korkarak getirsem de seni buraya...
Baran ona göz ucuyla baktı. Gözlerini devirdi.