Olayın üstünden tam 2 hafta geçmişti. Zeynep hala abileriyle konuşmuyordu. Onlara çok kırgındı. Sabah herkes kahvaltıdaydı. Zeynep merdivenlerden indi. Herkes neşeyle kahvaltılarını ediyordu. Morali iyice bozuldu. Sanki 2 hafta önce hiç bir şey olmamış gibi devam etmeleri canını sıkmıştı. Balkona çıktı. Onları görmemezlikten gelip ayakkabılarını giymeye başladı. O sırada Filiz kızına seslendi.
Filiz: Zeyneeep... Kahvaltı etmeyecek misin kızım?
Zeynep bir an durdu. Hafif bir şekilde gözleri dolmuştu. Soğuk bir sesle cevap verdi.
Zeynep: Yok anne gideyim ben. Geç kaldım zaten. Size afiyet olsun.
Filiz: Geç kaldıysan abilerinden biri götürsün seni.
O sırada hepsi bir an duraksadı. Cevabı merak ediyorlardı. Zeynep sinirli bir şekilde gülümsedi.
Zeynep: Gerek yok... Kimse benim için keyfini bozmasın... Hadi ben çıkıyorum. Görüşürüz.
Filiz: Dikkat et kendine!
Zeynep konaktan çıkmış durakta otobüs bekliyordu. Bir yandan da düşünüyordu. Acaba o söylentiler doğru muydu? Bunu öğrenmenin tek yolu kendi gözleriyle görmediydi. Otobüs gelmişti. Otobüse bindi. 15 dakika sonra hastaneye geldi. İçeri girdi? Yoğun bir gün onu bekliyordu.
Konak
Zeynep'in son sözleri kulağında çınlıyordu hepsinin. Keyifleri kaçmıştı. Filiz ve Şükran merakla onların açıklamasını bekliyordu.
Filiz: Evet açıklama bekliyoruz. Sizin aranızda 2 haftadır ne var?
Atakan: Yok bir şey anne.
Şükran: Baran, Berk?
Berk: Abimin dediği gibi bir şey yok anne.
Baran: Yoook... Bir şey yok.
Filiz ve Şükran inanmamıştı ama üstüne de düşmedi. Sofradan kalktılar merdivenlerden inip gelinleriyle birlikte konaktan çıktılar.
Baran: 2 hafta oldu ya! 2 hafta! Hanımefendi hala bize trip atıyor.
Berk: Neden acaba?
Baran Berk'e göz ucuyla bakış attı.
Baran: Sadece benim yüzümden mi acaba?!
Metin: Tamam yeter! Burada hepimiz suçluyuz!
Hilmi: Aynen öyle... Bize çok kırgın çoooook.
Hastane (Öğle vakti)
Zeynep tüm hastanede Fatih'i arıyordu. Ama kimse onu görmemişti. Zeynep en sonunda pes edip hava almak için bahçeye çıktı. Bir kaç dakika sonra içeri geri girdi. Merdivenlerden çıkarken duvarın dibinde bir ses duydu. Yavaşça oraya gitti. Gördüğü manzara karşısında donakaldı. Başından aşağıya kaynar su döküldü. Gözleri doldu. Evet korktuğu başına gelmişti... Fatih, hastanenin hemşirelerinden Merve'yle tutkuyla öpüşüyordu.... Zeynep sinirden elindeki kartondan içi sıcak çay dolu bardağı buruşturdu ve Fatih'in üstüne fırlattı. Elinin yanması umrunda değildi. Onun asıl yanan yeri kalbiydi. Bu neydi ki.... Sinirle gözleri dolu dolu arkasına dönüp gidecekken Fatih onun kolunu tuttu.
Fatih: Zeynep! Bak açıklayabilirim.
Zeynep Fatih'in tuttuğu kolunu kurtarmaya çalışıyordu.
Zeynep: Neyi açıklayacaksın neyi? Gözlerime mi inanayım sana mı? Bırak kolumu be!!!
Fatih Zeynep'in kolunu iyice sıktı. Zeynep'in canı acımaya başladı.
Zeynep: Bırak diyorum sana! Canımı yakıyorsun!!
Fatih hiç bir şey demeden onu bir odaya soktu kapıyı kapattı.
Fatih: Bak sen bizi yanlış anladın. Biz sadece...
Zeynep sesini yükseltti.
Zeynep: Siz sadece ne? Sizin neyinizi yanlış anlayayım ben? Öpüşüyordunuz be öpüşüyordunuz!!! Beni bir kere....
Zeynebi Fatih'in öpücüğü susturmuştu. Zeynep bu öpücük karşısında Fatih'e güçlü bir tokat attı.
Zeynep: Sen kaçıncı seviye bir puştsun ya? Başkasını öptüğün dudaklarla beni nasıl öpebilirsin sen ya? Nereden alıyorsun bu cesareti?
Zeynep'in bu sözleri Fatih'i hırslandırmış ve sinirlendirmişti. Zeynep'i koklamaya başladı. Saçlarından öptü. Bir kaç dakika sonra daha da ileri gitmeye başladı. Zeynep neye uğradığını şaşırdı.
Zeynep: Bırak beni! Ne yapmaya çalışıyorsun sen?
Fatih devam edemeden, Zeynep onu güçlükle itti. Fatih yere düştü.
Zeynep: Allah seni kahretsin yaaa! Allahtan bul tamam mı?
Güç bela dışarı çıktı. Evet az önce tacize uğramıştı... Hatta daha kötü olabilirdi. Zeynep'in nefesi daraldı. Gözleri doldu. Kendini tuvalete zor attı. Midesi bulanıyordu. Tuvalete çöktü hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Midesi çok kötüydü. Birden istifra etti. Çok fenaydı. 15 dakika sonra ayağa kalktı elini yüzünü yıkadı. Duvarlara tutunarak başhekimin yanına çıktı. Derin bir nefes aldı kapısını çaldı. İçeri girdi.
Başhekim: Zeynep hemşire... Hoşgeldin.
Zeynep'in konuşmaya gücü kalmamıştı. Güçlükle konuşmaya başladı.
Zeynep: Mustafa bey... Ben bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum. İzniniz... olursa eve gidebilir miyim?
Başhekim: Tabii... Gidebilirsin.
Zeynep: Teşekkür ederim.
Zeynep odadan çıktı. Hemşire odasına gidip eşyalarını aldı dışarı çıktı. Otobüse bindi. Kolu da acımaya başlamıştı. Hafiften kolunu açtı. Morarmıştı... Allahın cezası puşt kolunu morartmıştı. Gerçi taciz de etmişti... Zeynep o anı düşündükçe kahroldu. 15 dakika sonra konağın önündeki durakta indi. Eve güçlükle girdi. Abileri hala yukarıdaydı. Merdivenleri güçlükle çıktı. Hiç bir şey olmamış gibi davranmaya çalıştı. Yukarı çıktığında abilerine baktı özellikle de Baran'a... Yine haklı çıkmıştı. Gözleri doldu. Daha fazla bakmayı sürdürmeden yukarı çıktı. Odada sadece Gökçe vardı. Zeynep yatağına bıkkınlıkla oturdu. Gözlerinden istemsizce yaşlar akmaya başladı. Bunu gören Gökçe hemen Zeynep'in yanına oturdu.
Gökçe: Zeynep... Ne oldu?
Zeynep: Baran abim haklı çıktı abla... Onu şey yaparken gördüm.
Gökçe: Ne yaparken gördün?
Zeynep: Başkasıyla öpüşürken...
Gökçe şok olmuştu.
Gökçe: Neeee?... Sonra ne oldu Zeynep?
Zeynep: Sonra ben arkamı dönünce kolumdan tuttu beni odaya götürdü. Beni o dudaklarla öptü. Saçlarımı öptü, kokladı. Sonra....
Daha fazla devam edemedi.
Gökçe: Zeynep, sana bir şey mi yaptı?
Zeynep hiç bir şey demedi.
Gökçe: Zeyneeep! Sana diyorum! O sana bir şey mi yaptı?
Zeynep: Yapıyordu ama ben....
Hıçkırarak ve ablasına sarılarak ağlamaya devam etti. Gökçe'nin gözlerinden bir kaç damla yaş aktı. Bunları Baran'a anlatmaya kararlıydı.
Gökçe: Zeynep hadi kalk bir duşa gir. Ondan sonra da biraz dinlen.
Zeynep ayağa kalktı ve şöyle dedi.
Zeynep: Abi sözü dinlemezsem olacağı buydu... Ne bekliyordum ki...
Bunları dedikten sonra duşa girdi. 20 dakika sonra çıktı. Gökçe onun saçlarını kuruladı. Koluna krem sürdü. Yatağına yatırdı. Saçlarını okşadı. Zeynep hala tacizin şokundaydı ve donuk gözlerle bakıyordu. Gökçe onun üstünü örttü.
Gökçe: Hadi meleğim... Birazcık dinlen. Ben burada, senin yanındayım.
Yanağına öpücük kondurdu. Bir kaç dakika içinde Zeynep uykuya daldı. Gökçe nasıl söyleyecekti bunu Baran'a? Bunları düşünürken koridorda Baran'ın sesini duydu. Hemen ayağa kalktı koşarak kapıya çıktı. Baran'ı koridorda görünce ona seslendi.
Gökçe: Baran!
Baran Gökçe'ye döndü ve yanına geldi.
Baran: Ne oldu Gökçe?
Gökçe ona birşey söylemek istiyormuş gibi baktı. Nasıl söyleyecekti ona? Kahrolurdu....
Baran: Ne oldu söylesene!
Gökçe en sonunda cesaretini toplayıp olanları anlatmaya başladı. Gökçe'nin son söylediği şey Baran'ı yıkmıştı. Çok sinirlendi. Odasına gidip silahını aldı. Odadan çıktı.
Baran: Ulan ben şimdi seni kendi ellerimle gebertmez miyim Fatih?
Gökçe Baran'ın elindeki silahı görünce yanına koştu.
Gökçe: Baran yapma! Bırak o silahı!
Baran bir yandan deli gibi ağlıyordu. Baran: Kız kardeşimize dokunmuş! Ben de bu silahla onu öldürmeyeceğim öyle mi? Yok ya!!
Baran'ın bu sözüyle abileri de koridora çıkmıştı. Gökçe onları görünce Baran'ı bıraktı. Abilerine baktı. Herkes olduğu yerde duruyordu. Baran bu sefer elindeki silahı bırakıp hızlıca balkona çıktı. Nefesi daralmıştı.
Akşam
Hiç kimse Zeynep konusu hakkında konuşmuyordu. Çünkü herkes şoktaydı. Baran hala balkonda oturuyordu. Bu sefer yalnızdı. Başını öne eğmiş boş bir şekilde yere bakıyordu. Bir kaç dakika sonra balkona Berk de çıktı. Baran'a baktı ve usulca yanına oturdu. O da aynı şekilde yere bakmaya başladı. 15 dakika boyunca bu böyle devam etti. En sonunda Berk dayanamayıp konuşmaya başladı.
Berk: Bu kadar şerefsiz olacağını düşünmüyordum.
Baran donuk bir ses tonuyla cevap verdi.
Baran: İşte öyle bir şerefsiz! Ben Zeynep'i ondan uzaklaştırmaya çalıştım. Ona zarar vermesin istedim ama o... Offf!
Berk: Ne yapacaksın peki?
Baran: Bilmiyorum... Hiç bir şey bilmiyorum!
Berk: İstersen sana yardım edebilirim. Kız kardeşimizin intikamını almak için seninle iş birliği yapabilirim.
Baran kafasını kaldırdı ve Berk'e baktı. Biraz düşündükten sonra cevap verdi.
Baran: Olur!
Berk: Ne yapmayı düşünüyorsun peki?
Baran: Öldürmekten beter edeceğim onu... Onu eşek sudan gelene kadar döveceğim... Kalk hadi... Zeynep'e daha fazla zarar vermeden işimizi halledelim.
Berk zevkle gülümseyerek kalktı. Baran da onun peşinden kalktı ve hastaneye doğru yola çıktılar.
Hastane
Fatih hiç bir şey olmamış gibi arkadaşlarıyla hastaneden çıkıyordu. Berk ve Baran arabada oturmuş uzaktan onu izliyordu. Bir müddet sonra Fatih yalnız kalınca onu takip etmeye başladılar. Tenha bir yere gelince Fatih'in arabasının önünü kestiler. Arabadan inip yaka paça onu indirdiler. Fatih neye uğradığını şaşırmıştı.
Fatih: Lan ne oluyor?
Baran Fatih'in yüzüne güçlü bir yumruk attı. Fatih olduğu yerde sendeledi. Berk etrafı kolaçan ediyordu. Baran Fatih'in yakasından tuttu.
Baran: Lan sen bizim kız kardeşimize nasıl dokunursun?
Fatih: Sevgilim değil mi? Dokunurum. SİZE NEEE!
Baran bu sefer Fatih'in malum yerine güçlü bir şekilde tekme attı. Fatih yere düştü. Baran bir yandan deli gibi tekmeliyor bir yandan yüzüne yumruklar atıyordu.
Baran: Sevgilin falan değil! Onu aldattın sen! Ona zarar verdin! Utanmasan daha fazlası da olacakmış lan!
Fatih baygınlık geçirecekti neredeyse. Bu sefer Berk Baran'ı durdurdu.
Berk: Baran tamam! Yeter! Ölecek! Öldüreceksin!
Baran bir an durdu. Yere eğildi ve Fatih'e tısladı.
Baran: Bir daha Zeynep'e dokunursan gerçekten seni öldürürüm! Duydun mu beni?
Fatih kafasını sallamakla yetindi.
Berk: Ayrıca bunu birine söyleyecek olursan...
Baran: Söyleyemez! Söylerse ben de yaptığı şerefsizliği herkese anlatırım. Bak bizden 3 tane daha var evde! Senin hayatını bitiririz!... Hadi Berk gidelim!
Baran ve Berk ortamı terketmişlerdi. Fatih ise bayılmıştı.
Baran ve Berk eve geldiklerinde balkona Gökçe ve Zeynep vardı. Zeynep boş gözlerle bir yere odaklanmıştı. Gökçe Baran ve Berk'i görünce ayağa kalkıp yanlarına gitti. Sessizce konuşmaya başladılar.
Gökçe: Neredeydiniz siz? Abimler sizi sorup durdu.
Berk: Hiiiç... Bir işimiz vardı da onu hallettik.
Baran: Aynen.
Gökçe tek kaşını kaldırıp kollarını birbirine kavuşturdu.
Gökçe: Yaaa... Ne işiymiş bu?
Baran: Güzel bir iş.
Sesini Zeynep'in duyacağı şekilde yükseltti.
Baran: Hem de artık hepimizin rahat edeceği bir iş.
Bunları dedikten sonra odasına gitti. Çok rahatlamıştı artık.