"BEŞ YIL SONRA"
İstanbul'a taşınmanın üzerinden tam 5 yıl geçmişti. Baran ve Dilan'ın ikizleri 5 yaşına basmıştı. Feride ve Berk'in daha sonra bir kızları olmuş ve 4 yaşına basmıştı. Apartman çocuk sesleriyle her gün yankılanıyordu çünkü erkek çocuklar apartman içinde oynamayı, merdiven inip çıkmayı çok seviyordu. Apartmanın dükkanlarından biri sabahtan saat 23.00 a kadar kafe, 00.00 dan sabahın 04.00 a kadar pavyon olarak kullanılıyordu.
Yine, apartmanın çocukların sesiyle yankılanan bir sabahtı. Dışarıdan kavga sesi geliyordu. Gökçe kapıya çıktı
Çocuklara baktı ve seslendi.
Gökçe: Çocuklar biraz sessiz olur musun? Bakın benim başım ağrıyor.
Kavga eden ikizlerdi. Halalarını görünce ikisi de durdu.
Gökçe: Siz niye kavga ediyorsunuz bakalım?
Yusuf hemen lafa atladı.
Yusuf: Ya haya... Ömey'e diyoyum ki babam gece geymecek. Ama Ömey geyecek diye tuttuydu.
Ömer: Hayıy ge-ye-ceek!!!
Yusuf: Ya offff... Tamam tamam geyecek he!
Ömer bu sefer daha da saldırganlaşmıştı. Gökçe hemen aralarına girip ayırdı.
Gökçe: Babanız nerede sizin bakalım? Ona soralım.
Ömer: Evdeeee... Biyazdan gidecek ama sonra geyi GEYECEK!!!
Yusuf onu takmıyordu. O sırada Baran merdivenlerden indi. Biraz sinirliydi.
Baran: Ne oluyor ya? Ne oluyor? İkizler!! Hayırdır?
İkizler babalarının bu halini görünce Gökçe'nin arkasına saklandı.
Gökçe: Ne bağırıyorsun sen ya?
Baran: Asıl onlar niye bağırıyor? Apartman inledi apartman!
Gökçe: Bak hala bağırıyorsun. Korkuyorlar görmüyor musun?
Baran bir an duraksayıp ikizlere baktı. Onların korku dolu gözleriyle karşılaşınca sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Yere eğilip ikizlerle sakin sakin konuşmaya başladı.
Baran: Tamam... Neler oluyor? Biriniz bana anlatabilir mi acaba?
İkizler çekingen bir şekilde Gökçe'nin arkasından babalarına doğru çıktı.
Ömer: Şeeeyyy... Yusuf senin gece geymeceğini söyyüyoy. Ben de geyecek diyoyum..... Geyeceksin dimi babaa?
Baran ikisine de tatlı tatlı baktı. Sonra onlara sarıldı. Baran: Ömercim... Biliyorsun ben çalışıyorum sabaha kadar. Onun için eve geç geliyorum. Ben geldiğimde ise siz çoktan uyumuş oluyorsunuz.
Ömer Baran'a masum masum bakarak konuşmaya devam etti.
Ömer: Hmmmm... Bayi biz yatmadan önce bizi öpmeye gey.
Yusuf: Evet babaaaa!
Baran onların bu haline acımıştı. Gülümsedi.
Baran: Peki. Gece siz yatmadan önce sizi öpmeye geleceğim.
Yusuf ve Ömer birbirine bakarak gülümsedi. Sonra babalarına döndüler.
Yusuf-Ömer: Söz mü?
Baran: Sööööz!... Ama şimdi sizin hazırlanıp okula gitmeniz lazım. Hadi bakalım eve çıkın.
Yusuf ve Ömer koşarak eve çıktı. Gökçe onlar gittikten sonra Baran'la döndü.
Gökçe: Sen niye bu kadar sinirlisin?
Dilan onları merdivenden duymuştu. Hemen lafa atladı.
Dilan: Dün gece eve geç geldi ya! Ondandır!!
Baran: Dilan! Çalışıyorum ya hani ben!
Dilan: Dün gece pavyonda değildin Baran! Yalan söyleme!
Gökçe: Ne oluyor Allah aşkına ya?
Dilan sinirden gülerek devam etti.
Dilan: Dün gece Baran kaçta geldi biliyor musun Gökçe?
Baran iyice sinirlenmişti.
Baran: Dilaaaan! Ya 6 da geldim evet ama sor bir niye?
Dilan: Artık bilmiyorum neden! Kime gittin? Kimlerle gittin? Neler yaptın? Pekte umrumda değil ama evde bir karın ve 5 yaşında iki tane çocuğun olduğunu unutuyorsun.
Baran tam ağzını açacakken çocuklar evden çıktı.
Yusuf: Anne! Acıktıııım.
Dilan: Annecim biliyorum ama okulda kahvaltı yapıyorsunuz.
Yusuf: Oooff! Ama bu iştenceeee!
Ömer: Ayattabımı giyemiyoyum.
Dilan: Giyebiliyorsun Ömer!
Ömer: Oymuyooo.
Bir üst katta da benzer bir telaş vardı.
Yağmur: Anne oymuş muuu?
Feride: Çok çok güzel olmuşsun çiçeğim.
Yağmur annesine sarıldı. Yağmur Berk'le Feride'nin güç bela olan kızıydı. Feride onu doğurana kadar bir sürü şey yaşamıştı. Şimdi ise onu el bebek gül bebek yetiştiriyordu.
Berk: Benim Güneşim ve onun ışığı uyanmış mı?
Yağmur: Ohoooo... Okuy zamanım biye geydi baba.
Berk Yağmur'un kokusunu içine çekti.
Berk: Ben de diyorum bu ışık nereden geliyor? PRENSES!
Feride: Hadiiii. Geç kalacak okula.
Berk: Aceleye gerek yok. Çünküü bugün kızımı ben götüreceğim okula.
Yağmur sevinçle el çırptı.
Yağmur: Yaşaşııın!
Berk telefonu aldı birini aradı.
Feride: Kimi arıyorsun?
Berk: Gökçe'yi... Uyandılarsa onları da götüreyim.
Yağmur: İkizley de geysin mi babaaaa?
Berk: Gelsin ama önce amcana sormamız lazım... Açmadı.... Neyse ben aşağı ineyim bir.
Feride: Boşuna inme istersen. Çünkü onlar daha işe başlamadılar ya hani?
Berk: E mecbur ineceğiz. Kız okula gidecek.
Feride: Doğru.
Hep birlikte aşağı inmeye başladılar. Dilanların olduğu kata gelince durdular.
Feride: Günaydıııın.
Dilan Feride'yi görünce gülümsedi.
Dilan: Günaydın!
Berk: Günaydın Çocuklar!
Yusuf: Günaydın amcaaa!
Ömer: Günaydınnnn!
Berk: Bu gün bizimle okula gelmek ister misiniz acaba?
Yusuf ve Ömer Dilan'ın gözlerinin içine baktı. Dilan onları anlayınca şöyle demek zorunda kaldı.
Dilan: Çocuklar... Aşağıda babanız var. İsterseniz ona sorun!
Yusuf ve Ömer koşarak aşağı indiler. Arkasından da Berk ve Yağmur indi. Feride de tam inecekken Dilan onun kolunu tutarak durdurdu.
Dilan: Ferideeee.... Bizimkiler gidince kafeye gidelim mi kızlarla konuşmam gereken bir konu var da.
Feride: Tabii... Ama önce kahvaltı yapmam lazım. Çok açım. Berk yedi.
Yağmur da okulda yiyecek. Bir ben kaldım.
Dilan: İstersen birlikte yapalım. Ben de yapmadım kahvaltı. Biraz tartıştık da Baran'la.
Feride: Evet duydum... Neyse ben kapıyı kapatıp geliyorum.
Feride yukarı çıkıp evin kapısını kapattı ve alt kata Dilan'ın yanına indi.
Giriş Kat
Berk ve çocuklar aşağıya inmişti bile.
Berk: Günaydın.
Yağmur: Günaydııın!
Baran: Size de günaydın!
Gökçe Yağmur'a kollarını açtı.
Gökçe: Ayyyy! Günaydın prensesimmm!
Yağmur hemen halasının kucağına gidip onun saçlarıyla oynamaya başladı.
Yağmur: Nasıysııın?
Gökçe: Sizi gördüm daha iyi oldum.
Berk: Baran şey dicem... Yağmur'u okula bugün ben götüreceğim. İstersen ikizler de bizimle gelebilir.
Baran ikizlere baktı. İkizler de ona.
Yusuf: Yütfen babaaaa! Amcamla gidelim!
Ömer: Evet baba yütfeeeen!
Baran: Hmmm... Tamaaam. Zaten Bugün benim bir iş görüşmem vardı.
Yusuf-Ömer: Oleeey!
Berk: Ne iş görüşmesiymiş bu?
Baran gülümsedi.
Baran: Pavyona bodyguard görüşmesi!
Gökçe: Ne! Ne bodyguardı ya?
Baran Gökçe'ye baktı. Derin bir nefes aldı.
Baran: Bildiğimiz Bodyguard Gökçeciğim.
Berk: Bak eğer ben gelmeden görüşürseniz yemin ederim...
Baran: Tamam lan tamam! Zaten daha onları almaya gideceğim.
Berk: İyi o zaman! Hadi çocuklar biz gidelim yoksa geç kalacağız!
Berk ve çocuklar gittikten sonra Baran'a tekrar döndü.
Gökçe: Onlar derken? Kaç kişi bunlar Baran?
Baran: İki kişiler Gökçeciğim! İki!!
Gökçe: Nerede olacakmış bakalım bu görüşme?
Baran: Nerede olacak? Kafede tabi ki.
Gökçe şaşkınlıkla baktı. Böyle şeylerden rahatsız oluyordu. Sesini yükseltti.
Gökçe: Saçmalama istersen Baran! Ben kafede böyle şeylerin konuşulmasını istemiyorum!
Baran: Nerede konuşalım başka Gökçe! Bağırttırıyorsun beni!
O sırada dışarı Duygu çıktı. Kardeşlerinin sesine çıkmıştı.
Duygu: Ne oluyor?
Baran ve Gökçe ablasına baktı. Gökçe daha fazla dayanamayıp lafa atladı.
Gökçe: Beyefendi pavyona bodyguard görüşmesi için adamlar getirecekmiş. Görüşmeyi de bizim kafede yapacakmış.
Duygu: Baran?
Baran avuçlarıyla yüzünü ovuşturdu. Bıkkın bir şekilde nefes aldı.
Baran: Ya abla başka nerede görüşeceğiz? Başka yer mi var ya?
Duygu: Git nerede yapıyorsan yap Baran ama kafede olmaz!
Baran: Tamam ama nedeeen?
Gökçe de Baran da ablasının cevabını merak etmişti.
Duygu: Kafeye gelen bayan müşteriler demez mi? "Bu kafede pavyonla ilgili şeyler konuşuluyor. Acaba bu pavyonla kafe birleşik mi?". Sonra da kendileri kafeye gelmez. Kocalarını da pavyona yani dışarı göndermez. İkimiz de müşterilerimizden mi olalım?
Gökçe bu cevabı beklemiyordu. Baran ise ablası ona hak verdiği için sevinmişti.
Gökçe: Ablaaa!
Baran: Abla sen var ya... Ben şimdi o zaman Cetto da yapayım bu görüşmeyi.
Duygu: E bir zahmet Barancım.
Baran heyecanla bodyguardları almak için arabasıyla havaalanının yolunu tuttu.
Gökçe: Zeyneeep! Hadi ablacım uyan da biz de kafeye inelim!
Zeynep bıkkın bir şekilde geldi. O çoktan hazırdı bile.
Zeynep: Ben çoktan hazırım. Hadi inelim.
Hep beraber kafeye indiler. Zeynep önce kendi için bir masaya poğaça ve çay koydu. Tam o sırada kafeye Dilan ve Feride girdi. Dilan biraz endişeliydi. Feride onun belinden tutarak sandalyeye oturttu. Gökçe ve Zeynep onun bu halini merak etmişti. Hemen Dilan'ın olduğu masaya geldiler. Dilan'ın gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı bile.
Gökçe: Dilan ne oldu?
Dilan Gökçe'ye baktı ama hemen gözlerini kaçırdı.
Gökçe: Dilaaan?
Dilan derin bir nefes aldı ve gözlerini silip konuşmaya başladı ama gözlerinden tekrar yaşlar gelmeye başladı. Artık müdahale etmiyordu.
Dilan: Dün gece... B-Baran'ın neden geç geldiği hakkında bir tahminim var. Ama ne kadar doğru bilmiyorum.
Zeynep: Nedenmiş?
Dilan tekrardan derin bir nefes aldı. Konuşmaya devam etti.
Dilan: E-Esin... Onunlaydı değil mi?
Gökçe bir an şaşırdı ama anlamamazlıktan geldi.
Gökçe: Esin kim?
Dilan: Ben gerizekalı değilim Gökçe! Esin'in Baran'ın eski sevgilisi olduğunu biliyorum. Sürekli de ağzından kaçırıp duruyor adını. Bunu sen de biliyorsun.
Gökçe: Evet öyle de... Baran neden öyle bir şey yapsın? Yani seni niye aldatsın?
Dilan bu sefer daha da ağlamaya başladı.
Dilan: A-aldatmaz değil mi?
Gökçe: Saçmalamaaa... Yapmaz öyle bir şey.
Dilan göz yaşlarını sildi ve bu konuyu kapattı.
1 AY SONRA
"Kazayı daha sonra yazacağım"
Polis: Olay yeri! Biri ağır yaralı olmak üzere 3 tane yaralı... Acil ambulans!
Zeynep hala kazanın şokundaydı. 2 abisi yaralıydı. Metin ve Baran... Metin'in durumu hafifti ama baygındı. Baran ise... Baran'ın durumu ağırdı. Çok fazla kan kaybetmişti. Zeynep bunları düşündükçe fenalaşıyordu. Olay yerine 3 tane ambulans geldi. Oradaki vatandaşlar Zeynep'i ambulansa götürdü. Ambulans hemşireleri de Baran ve Metin'i ambulanslara bindirdiler. Yarım saat sonra hastaneye geldiler. Zeynep neredeyse bayılacaktı. Şokun etkisiyle hiç konuşmuyordu. Hastaneye girdiklerinde ise orada Gökçe, Atakan ve Berk vardı. Bir de Dilan... Zeynep oradaki koltuklardan birine oturdu. Dilan'ın hali perişandı. Baran'ı görünce onun yanına koştu.
Dilan: Baran! Baran bak ben buradayım! Aç gözlerini ne olur! Baran!
Hemşireyle beraber ameliyat kapısına kadar gitti ama ondan sonrasına giremedi... Gökçe Zeynep'in yanına oturdu ve ona sımsıkı sarıldı.
Zeynep: Aniden oldu... Nasıl oldu, neden oldu anlamadım... Gözümü açtığımda yerde yatıyordum... Sağımda Metin abim, ayak ucumda Baran abim kanlar içinde...
Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Bir kaç dakika sonra uykuya daldı.... Dilan bir koltukta oturmuş ameliyathane kapısının açılmasını bekliyordu. Birden yerde bir çift ayak gördü. Kafasını kaldırdı. Karşısında Esin'i görünce hiddetle ayağa kalktı.
Dilan: Senin ne işin var burada?
Esin: Baran için buradayım ben.
Dilan sinirden gülümsedi.
Dilan: Baran için mi? Ya senin ne işin olabilir Baran'la ?
Esin derin bir nefes aldı ardından gıcık gıcık gülümseyerek cevap verdi.
Esin: Ne işim mi olabilir? Çünkü ben Baran'dan HAMİLEYİM!
Esin bunu diyip gitmişti. Dilan bir an algılayamadı. Başından aşağı kaynar sular döküldü. Kalbi çarpmaya başladı. Gözleri karardı. Tam düşecekken biri onu tuttu. Onu tutan Gökçe'ydi. Onu sandalyeye oturttu. Dilan'ın gözlerinden boncuk boncuk gözyaşları akmaya başladı.
Gökçe: Ne oldu Dilan?
Dilan: Az önce Esin geldi... Hamileymiş.
Gökçe: Eee? Bize ne bundan? Kimden hamileyse hamile.
Dilan: Gökçeeee... E-Esin... Baran'dan hamileymiş!
Bu sözden sonra Dilan'ın ağlaması daha da şiddetlendi. Gökçe onun bu haline acımıştı. İçten içe Baran'a da kızmıştı. Dilan birden oracıkta bayıldı. Gökçe hemen hemşirelere seslendi. Dilan'ı bir odaya aldılar. Sakinleştirici serum taktılar. Yarım saat sonra kendine geldi. Hemen ağlamaya başladı. Bu sefer sakin sakin ağlıyordu.
Dilan: Ya ben... Ben ona 2 tane evlat verdim ya.. Hem de tek seferde. Ama o ne yaptı? Gitti eski sevgilisiyle beraber oldu. Bir de yetmezmiş gibi ondan çocuk yaptı... Ben bunları hak edecek ne yaptım yaaa?
Gökçe sadece susmuş onu dinliyordu. Zeynep de vardı bu kez yanlarında. Olanları Gökçe'den öğrenmişti. Baran'a kızgın mıydı değil miydi o da bilmiyordu. Ayağa kalktı. Koridora çıktı. O sırada ameliyathane kapısı da açıldı. Biraz korkak biraz da endişeli bir şekilde ameliyathane kapısına doğru koştu. Kapının önünde Atakan ve Berk de vardı.
Doktor: Hastanın yakınları siz misiniz?
Atakan: Evet biz abileriyiz. Doktor bey bir şey söyleyin! Kardeşimizin durumu nasıl?
Doktor onlara baktı ve gülümsedi.
Doktor: Evet. Baran Bey çok kan kaybetmişti buraya gelene kadar. Ama ne şanslı ki aranan kan bizde varmış. Şu an iyi. Ameliyatı da başarılı geçti. Birazdan odaya çıkarırlar sonrasında sabah görebilirsiniz ancak.
Berk: Teşekkür ederiz doktor bey.
Doktor: Rica ederim. Geçmiş olsun.
Doktor gittikten sonra herkes rahat bir nefes aldı.
Atakan: Ohhh! Çok şükür!
Berk: Bunu da atlattık.
Birden ikisi de Zeynep'e baktı. Zeynep yanlarına gitmeye çekinmişti. İkisi birden gülümsedi. Atakan kollarını açtı.
Atakan: Gel buraya... Gel.
Zeynep acı bir gülümsemeyle Atakan'a sarıldı.
Zeynep: Eğer ikisine de bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim. Çok korktum. Onları öyle kanlar içinde yerde görünce çok korktum.
Berk: Şşşt! Tamam... Geçti bak herkes iyi. Kendini suçlama tamam mı?
Zeynep gülümsedi Berk'e de sarıldı.
Zeynep: Tamam.
Atakan: Hadi bakalım birazdan Metin taburcu olacak. Sonra da eve gidip dinlenir yarın da Baran'ı görmeye geliriz.
Yarım saat sonra Metin taburcu oldu. Dilan hariç herkes eve gitmişti. Baran da uyanmıştı. Dilan bu ihaneti nasıl kaldıracaktı. Boşanmak istiyordu. Çünkü bunu daha fazla kaldıramazdı. Suratından düşen bin parçaydı. Bu konuyu Baran'a söylemeliydi.
Baran: Herkes mi gitti ya?
Dilan soğuk bir sesle cevap verdi.
Dilan: Evet benden başka kimse yok.
Dilan başını kaldırdı Baran'a uzun uzun baktı. Artık konuşmanın zamanı gelmişti. Derin bir nefes aldı ve konuştu.
Dilan: O kızla sevgili olmadığını söylemiştin?
Baran yüzünü Dilan'a döndü. Ne demek istediğini anlamamıştı.
Baran: Ne diyorsun Dilan? Kimden bahsediyorsun?
Gözlerinden yine o lanet olası yaşlar boncuk boncuk dökülmeye başladı.
Dilan: Kimden olacak Baran? Esin'den tabii ki de...
Baran: E değilim zaten.
Dilan'ın artık sabrı kalmamıştı. Sesini bir anda yükseltti. Hala ağlamaya devam ediyordu.
Dilan: O yüzden mi o gece onun yanına gittin? Üstelik beraber olmuşsun! Kadın senden hamile kalmış ya! Hamile! Bu kadar mı yani benim değerim sende? Bu mudur yani?
Baran gözlerini kapattı, başını geriye attı. O geceyi hatırlamaya çalıştı ama aklında o geceye dair hiç bir şey yoktu. Onun bu cevapsız kalışı Dilan'ı iyice sinirlendirdi. Ağlaması şiddetlendi.
Dilan: Belki de buraya kadarmış her şey... Boşanalım gitsin!
Baran bu sözler karşısında şok oldu. Evet Dilan ondan boşanmak istiyordu. Hem de hatırlayamadığı o gece yüzünden.
Baran: B-boşanmak mı? Sen neler diyorsun Dilan? B-ben o geceyi hatırlamıyorum bile!
Dilan: Tabi canım... Hep öyle olur zaten!! Bak Baran ben böyle, bu şekilde seninle evliliğimi sürdüremem!
Baran hiç bir diyemedi. Sadece sustu. Dilan bu susma karşısında odadan çekip gitti. Dilan gittikten sonra Baran o geceyi tekrar hatırlamaya çalıştı. Sonunda hayal meyal hatırladı. Ama bunu Dilan'a anlatması çok zordu. Çünkü inanmazdı. Gözlerini kapattı. Bir kaç dakika içinde de uykuya daldı.
3 HAFTA SONRA
Olayın üstünden tam 3 hafta geçmişti. Dilan Baran'la 3 haftadır konuşmuyordu. Her gün ağlıyor, zaman zaman da çocukların olmadığı zaman sinir krizleri geçiriyordu. Bir keresinde banyodayken sinir krizi geçirip aynayı yumruklamıştı....
Yine bir akşam vaktiydi. Dilan çocukları yatırmaya çalışıyor, Baran da kitap okuyordu.
Dilan: Hadi bakalım.... Masalınızı da okudum. Şimdi uyku zamanı. Yarın okula gideceksiniz... İyi geceler.
Yusuf-Ömer: İyi deceler anne.
Dilan çocukların üstünü örttü. Yanaklarına birer öpücük kondurup odadan çıktı. Odadan çıkınca durdu. Kitap okuyan Baran'a baktı. Hemen gözlerini kaçırdı. Mutfağa geçip bulaşıkları halletmeye başladı. Bir kaç dakika sonra Baran geldi. Arkasından sarıldı. Onu öpüp koklamaya başladı. Bir yandan da özür diliyordu.
Baran: Bir tanem... Güzel karım... Özür dilerim... Ben o geceyi dahi hatırlamıyorum.
Dilan sinirlendi. Ondan resmen nefret etmişti şu 3 hafta içinde. Ellerini yıkadı. Arkasına döndü ve Baran'a güçlü bir tokat attı. Baran neye uğradığını şaşırdı. Dilan sesini yükseltti.
Dilan: Sen ona dokunduğun ellerle bana dokunamazsın tamam mı? Git o sevgiline söyle bu sözleri! Benim karnım tok artık bu laflara!! Hadi!
Baran sinirlenmişti. Bu siniri onun gözünü döndürmüştü. Dilan'ı kucakladı. Odaya götürdü.
Ertesi sabah Dilan gözünü açtı. Yanına baktı. Evet gitmişti... Onu bu halde bırakıp sabahın bir vaktinde çekip gitmişti. Saate baktı. Saat 11 olmuştu. Aceleyle kalktı. Üstüne bir örtü aldı. Odanın kapısını açtı. Çocuklarının odasına baktı. Kapısı açıktı. Yavaş yavaş kapıdan baktı. Oda boştu. Demekki çocukları da okula bırakmıştı. Dilan odaya döndü. Odadaki aynadan haline baktı. Yine kandırmıştı onu... Yavaşça kalktı yatağın çarşafını değiştirdi. Kirlileri toplayıp çamaşır makinesine attı ve makineyi çalıştırdı. Ardından kendisi de duşa girdi. O kadar siniri bozuktu ki Esin'in hamilelik haberini hatırladıkça deliriyordu. En sonunda dayanamayıp aynaya yumruk attı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Eli kanamaya başlamıştı ama umrunda değildi. İçinde daha büyük bir acı vardı. Yarım saat sonra zar zor kalkıp banyoyu temizledi ve duştan çıktı. Eline pansuman yaptı.
Üstünü giyindi. Saçlarını kuruttu. Yatağa oturdu. Açıkçası yine hamile kalma ihtimalinden korkuyordu. Çünkü ikizlerde tek beraberlikte hamile kalmıştı. Gözlerini kapattı. Gözlerinden yine hafif bir şekilde yaşlar süzüldü. Hemen süzülen gözyaşlarını sildi. Mutfağa gidip kendine kahvaltı hazırladı.