@hikayeci.seyma
|
Duyguların Evi Duygu çocuklarını ve kocası Levent'i kaldırdı. Kahvaltıyı Malikyan Konağı'nda yapacaklardı. Levent oldu olası kayınçolarıyla anlaşamazdı. Daha doğrusu kayınçoları ondan nefret ederdi çünkü Levent nadir de olsa kumar oynayıp evine sarhoş geliyordu. Bu da haliyle Duygu' yu üzüyordu. Levent geceden kalmaydı. Belli ki Duygu'yla birşey de yaşamıştı. Kalktı duşunu aldı. Üstüne birşeyler giydi. Duygu'nun yanına geçti. Duygu mutfakta dün geceden kalma bulaşıklarını duruluyordu. Arkasından sımsıkı sarıldı boynunu öpmeye başladı. Duygu bir an durdu. Levente döndü. Duygu: Hayırdır Levent? Dün gece istediğini aldın. Şimdi noluyor böyle? Levent: Doyamadım karıma ne yapayım? Levent Duygu'yu öpecekken tam o sırada Kuzey mutfağa gelir. Kuzey: Günaydın anne. Günaydın baba. Duygu: Günaydın oğluşum. Duygu Kuzey geldiği için rahatlamıştı. Levent ise biraz sinirlenmişti. Levent: Günaydın! Günaydın... Duygu Levent'e baktı sinirlendiğini görünce Kuzey'e döndü. Duygu: Oğlum hadi ablanla abini uyandır. Kuzey: Tamam anne. Kuzey gidince Duygu gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve Levent'i öpmeye başladı. Levent çok şaşırmış hem de çok sevinmişti. Öpücüğe o da karşılık verdi. Duygu mecburdu çünkü yapmasa Levent rahat durmayacaktı. Gittikçe alevlendi. En sonunda Duygu Levent'i bıraktı. Gözlerinden hafif hafif yaşlar dökülüyordu. Duygu: Oldu mu istediğin? Levent: Oldu çok sağol. Duygu gözyaşlarını sildi. Çocuklarının yanına geçti. Duygu: Çocuklar kahvaltıyı konakta yapacağız. Akşam dayılarınızın istemesi var. Akşama kadar orada kalacağız. Hadi siz gidin hazırlanın. Biz de hazırlanalım. 1 saat sonra çıkacağız. Çocuklar hazırlanmaya gittiler. Duygu ve Leventte odalarına gittiler ama Levent yine rahat durmadı. 1 saat sonunda herkes hazırlanmış Malikyan konağına doğru yola çıkmıştı. Malikyan Konağı Konakta karmaşık bir hava vardı. Berk erkenden kalkmıştı. Çok heyecanlıydı. Sonuçta çocukluk aşkıyla evleniyordu. Heyecandan eli ayağı birbirine girmişti. Şimdiden kravat seçmeye başlamıştı bile. Berk: Kızlar hangisi? Lacivert mi? Gri mi? Zeynep: Takım elbisen hangi renk? Ona göre karar vereceğim. Berk: Siyah. Gökçe: Hmmm o zaman lacivert. Zeynep: Ama gri de olur. Berk: Abi hangisi? Hilmi: Lacivert. Berk: Tamam o zaman. Şükran balkona geldi etrafa bakındı. Gözleri Baran'ı aradı göremeyince sordu. Şükran: Baran nerede? Gökçe: Uyanmadı daha. Şükran oradaki divana oturdu. Berk'i izlemeye başladı. Baran'ın odası Baran uyanıktı ama yatağında uyanıktı. Bu akşam onun için zehir olacaktı. Çok gergindi. Hiç bir şey yapmak istemiyordu. Sadece akşamı düşünüyordu. Dün gece hiç uyumamıştı nerdeyse. Sadece sabah 6 da uyumuştu. 3 saatlik bir uykuyla uyanmıştı. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Onun ağlamalarını Atakan ve Metin'den başka kimse duymamıştı. Çünkü odaları yanyanaydı. Kalktı odasındaki banyoya girdi. Elini yüzünü yıkadı. Yatağının ucundaki kanepeye doğru gitti. Kanepenin üstündeki kıyafetlerini giydi. Odasındaki boy aynasına baktı. Kendi kendine şunu dedi. Baran: Dilan'a asla el sürmeyeceğim! Odasından çıktı usulca aşağı inmeye başladı. Balkon Şükran Büşra'ya döndü. Şükran: Büşra, Baran abini uyandır hadi. Birazdan Duygu ablanlar da gelir. Kahvaltı yapacağız. Büşra: Tamam anne! Tam o sırada Baran balkona çıktı. Baran: Geldim anne geldim! Filiz de balkona çıktı. Bütün erkek çocuklar orada olduğuna göre bir uyarı yapmak zorunda kaldı. Filiz: Ablanız gelince, Levent'le dalaşmak yok! Anladınız mı? Hilmi derin bir nefes aldı annesine döndü. Hilmi: Yok yaa! Kendisi ablama her boku yapacak biz de sessiz kalacağız öyle mi? Yok öyle bir dünya! Atakan: Hilmi haklı anne. O şerefsiz ablama her türlü hakareti söylüyor. Biz buna sessiz kalamayız kimse kusura bakmasın. Berk: Haklılar. Metin : Ablamla uğraşanla ben de uğraşırım! Baran'dan ses çıkmamıştı. Bütün abileri ona döndü. Baran bir yere odaklanmıştı yine. Atakan onun bu halinin üzerine şöyle dedi Atakan: Baran da aynı şeyi yapar merak etmeyin. Filiz ve Şükran daha fazla cevap veremedi çünkü ne söyleseler de oğulları Leventle uğraşacaktı. Bir kaç dakika sonra Duygular gelmişti. Levent hemen lafa girdi. Levent: Ooo hoşgeldiniz en sevdiğim kayınçolarım! Atakan: Hoşbulduk da... O son dediğin pek inandırıcı gelmedi. Levent: Aşk olsun Atakan! Ben sizi çok seviyorum da... Siz beni sevmiyorsunuz alınıyorum... Hilmi içinden sabırlar çekiyordu. Hilmi: Bunu niye getirdiniz yaa? Zeynep abisini dirseğiyle dürttü. Sessizce fısıldadı. Zeynep: Abiii... Annem ne dedi az önce? Hilmi: Biz ne dedik anneme peki? Zeynep pes etti. Abileri bazen gerçekten de çok yoruyordu onu. Murat da gelince kahvaltıya oturdular. Kahvaltı masası çok kalabalıktı. Herkes aynı masadaydı. Murat'ın mutluluğu yüzünden okunuyordu. Murat: Kahvaltıdan sonra yüzük, çiçek, çikolata bakmaya gideceğiz. İlgilenenlereee!! Baran babasına baktı. Hiç bir şey demeden kahvaltısına devam etti. Kahvaltı çok sessiz geçti. Kahvaltıdan sonra Baran, Berk, Filiz, Şükran ve Murat yüzük bakmaya gitti. Akşam Akşam olmuştu. Herkes aşırı gergindi. Berk çok heyecanlıydı. Baran ise gerim gerim gerilmişti. Murat ise oğullarıyla gurur duyuyordu. Vakit kaybetmeden Yorgancı Konağı'na doğru yola çıktılar. Dilanlar'ın Evi Dilanlar'ın evinde de benzer bir telaş vardı. Dilanın yüzünde bir hüzün vardı ama içten içten de Baran'dan da hoşlanmaya başlamıştı. Feride ise bir ileri bir geri gidip duruyordu. Feride: Offf ne zaman gelecekler? Dilan: Feride otur artık lütfen! Feride: Sen heyecanlı değil misin yaa? Dilan: Nasıl heyecanlı olayım Feride? Sen de istemediğin biriyle zorla evlendirilseydin heyecanlı olur muydun? Feride'nin babası o 6 yaşındayken vefat etmişti. O zamandan bu yana dayısı Hasan:ın yanında büyümüştü. Feride pencereden baktı. Konağın önünde 5 6 araba durdu. Feride: Geldiler! Dilan bu sözü duyunca daha da gerildi. Sona yaklaşıyordu demek ki. Konak Önü Malikyan ailesi konağın önüne gelmişti. Murat kapıyı çaldı. Baran hala gergindi. Gerginliği gitgide arttı. Hizmetçi kapıyı açtı. Hizmetçi: Hoşgeldiniz Murat bey! Buyurun! Herkes içeri girdi. Bahçeden içeri geçtiler. Yorgancı aşiretinin bütün fertleri oradaydı. Koltuklara oturdular. Murat'ın sağ yanında Berk, sol yanında Baran oturuyordu. Baran'ın yanında da en büyük abisi olarak Atakan oturuyordu. Baran her zaman ki gibi sinirden bacağını titremeye başladı. Atakan durumu farkedip eliyle Baranın bacağını durdurdu. Baran sakince abisine döndü yüzüne baktı. Atakan kardeşine baktı, sakin ol anlamında kafasını salladı. Sohbet muhabbet faslı bitti. Sırada kız isteme vardı. Önce Feride herkese kahveleri dağıttı. Bir kişi hariç o da Baran. Çünkü Barana kahveyi Dilan verecekti. Murat çok geçmeden söze başladı. Murat: Hasancım çok vakit kaybetmeden istemeleri gerçekleştirelim. Ne dersin? Hasan kahvesinden bir yudum aldı. Hasan: Olur olur. Murat derin bir nefes aldı. Söze başladı. Murat: Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Feride'yi oğlumuz Berk'e istiyoruz. Hasan: Gençler birbirini sevmiş ve kararını vermiş. Hayırlı uğurlu olsun, Allah tamamına erdirsin. Berk'in yüzünde bir gülümseme oluştu. Bıraksalar havaya uçacaktı. Murat Baran'a baktı. Dilan o sırada içeri girdi yüzünden gergin olduğu çok belli oluyordu. Baran'a kahvesini verdi kenara çekildi. Murat söze devam etti. Murat: İkinci istememize geçiyorum... Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Dilan'ı oğlumuz Baran'a istiyoruz. Ortam buz kesti. Herkes sonunu bilmesine rağmen cevabı bekliyordu. Hasan Dilan'a baktı. Hasan: Madem Dilan'ı kendinize layık bir gelin olarak gördünüz. Bana söz düşmez. Verdim gitti. Dilan'ın yüreğinde fırtınalar koptu. Baran'ın da aynı şekilde. Yüzükler takıldı. Kurdelalar kesildi. Baran'ın kulağında sesler uğuldamaya başlamıştı. Hasan: Birazdan imam efendi gelir. Nikahı kıyarız. Baran kötü olmuştu. Babasından biraz dışarı çıkmak için izin aldı. Murat umursamadan izin verdi. Baran gözleri dopdolu bir şekilde hızlıca dışarı çıktı. Konağın bahçesinde biraz daha uzağa gitti. Bağırıp çağırmaya başladı. Bir yandan da ağlıyordu. Bir kaç dakika içinde Dilan'la imam nikahlı olacaktı. Kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. 5 dakika sonra peşinden Metin gelmişti. Kardeşine sımsıkı sarıldı. Onu durdurmaya çalıştı. Baran daha da hırçınlaştı. Baran: Bırak abi ya bırak!! Metin: Baran tamam! Sakin ol nolur. Baran: Zorla evlendiriliyorum ya zorla! Kimsenin umrumda değilim! KİMSENİN! Metin: Bizim umrumuzdasın ama! Metin kardeşine daha da sıkı sarıldı. Baran artık kendini bırakmıştı. 10 dakika sonra sakinleşmişti. Metin: Gidelim mi artık? Baran hiç bir şey demedi. Gözlerini sildi. Allahtan gözleri şişmemişti. Birlikte içeri geçtiler. 15 dakika sonra da imam geldi. İmam nikahları kıyıldı. Malikyan Konağı Malikyan ailesi eve gelmişti. Herkes çok yorgundu. Baran, arkadaşlarım çağırdı, diyip bir yere gitmişti. Murat ise çok ama çok mutluydu. Murat: Hadi bakalım herkes yataklarına. Çok yorulduk bugün. Herkes yataklarına geçti. Uykuya daldılar. Gece 03.00 Gece olmuştu. Zeynep, Büşra ve Gökçe bir sesle yataklarından fırladı. Ses dışarıdan geliyordu. Ama karanlık olduğundan görünmüyordu. Çok korkmuşlardı. Gökçe: Bu ses ne? Zeynep: Hırsız mı? Büşra: Abla çok korkuyorum. Gökçe odadan dışarı çıkmaya yeltenmişti. Zeynep ablasının önüne geçti. Ses hala geliyordu. Zeynep: Abla saçmalama nereye? Gökçe: Niye kimse uyanmıyor? O sırada bir ses yükseldi. Ne dediği anlaşılmayan bir ses... Gökçe odanın kapısını açtı. Koridorda Hilmi ve Metin vardı. Onlar da sese uyanmıştı. Kardeşlerini görünce sordular. Metin: Siz de mi sese kalktınız? Zeynep: Evet. Büşra: Abi ben korkmaya başladım Hilmi: Korkmayın. Hadi siz içeri geçin biz bakarız. Kızlar odalarına geri girdiler. Hilmi ve Metin usulca aşağı indiler. Ellerine sopa aldılar. Balkona çıktılar lambayı yaktılar. Gördükleri şey karşısında şok oldular... Baran sarhoş bir şekilde balkona çıkan merdivenlerde oturmuş. Yarı baygın bir şekildeydi. Metin ve Hilmi birbirlerine baktılar. Baran'ı kaldırmaya karar verdiler. Baran'ı kollarından tutup kaldırmaya çalıştılar. Baran: Neden ben? Neden? Cevap verin abilerim? Herkes sevdiğiyle evleniyor. Ben zoraki... Baran masaya oturttular. Kendileri de karşısına oturdular. Baran: Ben bunları hak edecek ne yaptım? Bu... Bu resmen işkence! Baran'ın gözü parmağındaki yüzüğe takıldı. Yüzüğü parmağından çıkardı. Masaya koydu. Başını da masaya gömdü. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Abileri hiç bir şey diyemedi. Baran'ın bu hali canlarını acıtıyordu çünkü. Kızlar da aşağı inmiş balkon kapısından onları izliyordu. Baran'ın hıçkıra hıçkıra ağlaması Zeynep'i çok ama çok üzmüştü. Gitti abisinin yanına oturdu. Ona sarıldı. Sarhoşluğu umrunda değildi. Baranın diğer yanına da Büşra oturdu. O da abisine aynı şekilde sarıldı. En sonda da Gökçe gidip Baran'a arkadan sarıldı. Bu sarılmalar Baran'ın daha da ağlamasına sebep oldu. Çünkü kardeşlerinin desteği onu daha da güçlendirmişti ağlamakta. Abileri onların bu halini görünce gözleri doldu. Başka yere bakmaya çalıştılar. Baran 1 saat boyunca aralıksız ağladı. Daha sonra kafasını kaldırdı. Gözyaşlarını sildi. Kardeşlerini kollarıyla sarıp sarmaladı. Güçlükle konuştu. Baran: İyiyim ben... Hadi yatın siz. Gökçe: Emin misin? Baran: Evet eminim... Gökçe: Peki... Hadi kızlar. Büşra ve Zeynep Baran'ın yanaklarına birer öpücük kondurdular odalarına çıktılar. Baran da odasına geçmek için ayağa kalktı ama ayakta duramadı. Metin ve Hilmi koşup onu tuttu. Hilmi: Hadi odana gidelim. Baran: Ben gidebilirim abi. Metin: Ayakta zor duruyorsun. Nasıl gideceksin? Hilmi ve Metin, Baran'ı odasına götürdü. Yatağına yatırdılar. Üstünü örttüler. Baran hemen uykuya dalmıştı bile. Odalarına çıkarken bir ses daha duydular. Bir ağlama sesi. Ağlayan Zeynepti. Hemen Zeynep'in yanına gittiler. Hilmi: Zeynep iyi misin? Zeynep duymamıştı bile. O sırada Hilmi'nin eşi Beste çıktı. Yeni doğum yapmıştı. Beste: Hilmi! Tuana ağlıyor bana yardıma gelebilir misin? Hilmi kardeşini bu halde bırakmak istemedi. Metin: Sen git ben Zeynep'le ilgilenirim. Hilmi odaya geçti. Zeynep kafasını kaldırdı. Metine sokuldu. Zeynep: Onun bu haline dayanamıyorum. Büşra'da dayanamıyor. O da üzülüyor. O üzüldükçe ben daha da üzülüyorum. Metin: Biz de üzülüyoruz ama elimizden ne geliyor? Gelse de babamı biliyorsun. Yine kendi bildiğini yapacak. Zeynep ayağı kalktı. Hiç bir şey demeden odasına girdi. Metin de odasına girdi. Zeynep odasına girdiğinde Büşra ve Gökçe birşeyler konuşuyordu. Büşra: Emin misin abla? Gökçe: Story atmış Büşra. Zeynep konuyu anlamaya çalışıyordu. Zeynep: Noluyor? Büşra: Esin Urfa'ya dönmüş. Zeynep: Esin? Gökçe: Baran'ın lisedeki aşkı vardı ya o. Zeynep: Ne? Gökçe: Umarım karşılaşmazlar. Büşra: Gökçe abla. Gökçe: Efendim? Büşra: Acaba Esin, abimi unutmuş mudur? Gökçe: Umarım unutmuştur... Neyse biz yatalım. Başım çatlayacak yoksa. Sabah Kahvaltısı Sabah kahvaltısında ne Şükran ne Murat ne de Filiz vardı. Çünkü Murat dün gecenin şerefine Şükranla beraber olmuştu. Şükran istemeyerekte olsa bir kez daha onun gönlünü yapmak için birlikte olmak durumunda kalmıştı. Sabah geç bir vakitte uyumuşlardı. Filiz de malum sesleri duymak zorunda kalmıştı. Çünkü odalar yanyanaydı. Sabaha kadar ağlamıştı. O da ağlamaktan geç sabaha karşı uyumak zorunda kalmıştı. Kahvaltı sonrası uyandılar. Murat baya neşeliydi. İstedikleri olmuştu. Murat: Düğün hazırlıklarına başlasak iyi olur. 1 hafta göz açıp kapayıncaya geçer. En kısa zamanda düğün hazırlıklarına başlandı ve hazırlıklar tamamlandı. |
0% |