Kapıda onları, 4 erkek kardeş, onlarla kavga eden eşleri karşılamıştı.
Beste: Bu haldeyken seni hayatta eve almam Hilmi!
Hilmi: Ya çok içmedim diyorum sen niye anlamıyorsun?
Beste: Yalan söyleme ya! Ne söylediğin bile zor anlaşılıyor!
Baran: Ya Beste abla! İçmedim diyorsa içmemiştir.
Dilan: Sen çok konuşma! Sen de bu haldeyken eve giremezsin!
Baran sadece omuz silkmekle yetindi.
Dilan: Senin o omzunu kırarım Baran!
Berk: Ya sakin olun! Siz girmeyin ben gireriiim!
Berk yukarı çıkmaya yeltendiğinde onu durduran Feride oldu.
Feride: Sakın... Sakın eve girmeye çalışma!
Berk: Ya sevgilim!... Ben bunlar kadar çok içmedim ki.
Metin: İçmedik ya! Çok içmedik!
Gamze: İçmemişmiş! Leş gibi viski kokuyorsunuz! Mide diye bir şey var bizde de yani!
Metin: Senin ilacın bende...
Zeynep ve Büşra gülmemek için dudaklarını ısırdı. Gamze onları görünce hem utandı hem de Metin'e kızdı.
Gamze: Bana bak Metin! İşin ciddiyetini bozma! Seni eve alacağımı da kim söyledi hem?
Gökçe artık müdahale etti bu duruma.
Gökçe: Neler oluyor burada acaba? Sesiniz apartmanda yankılanıyor.
Feride: Sizin bu abileriniz aşağıda içip içip körkütük sarhoş olmuşlar. Bu da yetmezmiş gibi eve gelmeye çalışıyorlar.
Büşra: E siz de eve alın! Ne olacak ki?
Metin: Değil mi? Hay yaşa abisinin gülü.
Gamze: Ben bu haldeyken hayatta sokmam Metin'i eve!
Beste: Ben de sokmam!
Dilan: Ben de sokmam!
Feride: Ben dee!
Zeynep: Valla alırsınız bence! Salonda yatarlar!
Gökçe: Aynen!
Beste: Yok olmaz! Hepimizin çocukları var kötü etkilenirler.
Zeynep: Biz ne yapalım yani?
Gamze: Benim bir fikrim var ama...
Gökçe anlamıştı o fikri. Hemen itiraz etti.
Gökçe: Sakın!.. O aklındakini sil at Gamze abla!
Gamze: Bunlar bu gece sizde kalsa olmaz mı?
Zeynep: Ne? Yok artık!
Gamze: Ya ne olacak sanki? Yabancı mı? Abilerin!
Büşra: Sizin istemediklerinizi biz niye isteyelim?
Dilan: İstersiniz istersiniz! Hadi kızlar biz gidelim!
Bütün gelinler koşar adımlarla evlere çıktılar. Kızlar abileriyle apartmanda başbaşa kalmıştı.
Gökçe: Şey... Ne yapacağız?
Berk sarhoş ağzıyla cevap verdi.
Berk: Eve alacaksınız.
Gökçe: İyi... Alalım bakalım!... Geçin hadi.
Hep birlikte yalpalayarak salona girdi. Buldukları koltuklara attılar kendilerini.
Gökçe: Biriniz babamın yatağına yatar. Biriniz annemin yatağına, biriniz Şükran annenin yatağına yatar. Bir kişi de mecbur salonda yatacak.
Baran'ın o sırada midesi bulanmaya başladı. Aniden öğürme sesi çıkardı. İstifra etmemişti ama.
Gökçe: Bana bak Baran! Salonun ortasına kusayım deme!
Baran aniden kalkıp yalpalayarak banyoya gitti. Öğürmeye başladı. 10 dakika sonra banyodan çıktı. Hali yoktu.
Gökçe: Sen babamın yatağına geç! Orda yat!
Metin ve Berk kalkıp Şükran ve Filiz'in yatağına geçti. Hilmi'ye ise salon kalmıştı.
Zeynep: Sana da burası...
Hilmi çoktan uyumuştu bile. Zeynep hemen abisinin üstüne bir örtü getirdi. 15 dakika sonra kızlar da yattı.
Gece 03:00
Gece Zeynep ve Gökçe aniden kalktı. Büşra hala uyuyordu. Bir ses geliyordu. Sanki biri masaya vuruyordu. İkisi de korkarak yataklarından kalktı. Odadan çıkınca koridordaki şey karşısında şok olmuşlardı. Koridordaki masanın sandalyesinde biri oturuyor parmaklarıyla da masaya ritim tutuyordu. Bir derdi vardı belliydi. Işık kapalıydı. Gökçe bir cesaretle lambayı açtı. Sandalyede oturan kişi Hilmi'ydi.
Gökçe: Abi... İyi misin?
Hilmi: Ağrı kesici var mı Gökçe?
Gökçe: Var.. Getireyim.
Gökçe ağrı kesici bulmaya gittikten sonra Zeynep sordu.
Zeynep: Başın mı ağrıyor?
Hilmi: Hem de nasıl... Kafamı koparıp atasım geliyor!
Zeynep: Tansiyonuna bakalım mı?
Hilmi: O kadar da değil Zeynep ya.
Zeynep: Abi inat etme işte!
Hilmi: İyi... İyi hadi bakalım.
Zeynep koşarak tansiyon aletini getirip Hilmi'nin tansiyonunu ölçtü. Tansiyon 14 e 12 çıkmıştı.
Zeynep: Tansiyonun yükselmiş senin!... Limon falan getireyim iyi gelir.
Hilmi: İyiyim ben!
Zeynep: Değilsin! Bekle hemen geliyorum!
Gökçe elinde ağrı kesici ile geldi. Masadaki tansiyon aletini görünce panikledi.
Gökçe: Tansiyonun mu yükseldi?
Hilmi: Hıııı!
Gökçe: Offf offf! Çok içerseniz yükselir tabi.
Hilmi Gökçe'ye baktı.
Hilmi: Sen bizi düşünme! Karnındakini düşün. Ben iyiyim. Zeynep limon sıkıp getiriyor. İçince bir şeyim kalmaz.
O sırada Zeynep elinde limon suyuyla geldi. Hilmi limon suyunun sadece yarısını içtebildi.
Hilmi: Neyse ben yatıyorum! Siz de yatın!
Tam o sırada biri hızlıca banyoya girip öğürmeye başladı. O zaman anladılar onun Baran olduğunu. Baran o kadar kötü öğürüyordu ki Gökçe dayanamayıp banyonun kapısına dayandı.
Gökçe: Baran iyi misin?
Baran'dan ses çıkmıyordu. Sadece öğürüyordu.
Gökçe: Baraan!
Hilmi: Çık Gökçe sen... Baran ses ver yoksa kapıyı kırmak zorunda kalacağım!
Bir kaç dakika içinde yine ses çıkmayınca Hilmi geriye doğru gitti ve var gücüyle kapıya doğru koşmaya başladı. Kapıya omuz atarken kapı açıldı. Baran ne olduğunu anlamadan hızlıca kendini kenara çekmişti. Hilmi yeri boylamıştı bile.
Zeynep kendini tutamayıp gülmeye başladı. Gökçe de Zeynep'e katıldı.
Baran şaşkın bakışlarla yerden kalkan abisine baktı.
Baran: Abi iyi misin?... Siz de gülmeyin be!
Zeynep: Hahahahahaha ama komiiik!
Hilmi: Lan oğlum niye ses vermiyorsun? Kapıyı kıracaktım neredeyse.
Baran: İstifra ettim. Nasıl konuşayım?
Hilmi: Sus lan! Senin yüzünden düştüm zaten!... Bana bakın sizi de ayağımın altına almayayım! Gülmeyi kesin!
Gökçe: Tamam tamam!
Baran: Midem o kadar bulanmış ki zor kalktım klozetin başından! Off!
Baran'ın gözü o sırada masadaki bardağa takıldı. İçindekinin ne olduğuna bakmadan onu bir dikişte içti.
Gökçe: Baraaan! İç... Me!
Baran içtiği şeyi anlayınca gözleri fal taşı gibi açıldı. İçtiği şey yarım kalan limon suyuydu ve Baran'ın limona alerjisi vardı.
Baran: Ben.. Ben limon suyu mu içtim? Niye söylemiyorsunuz içindekinin limon suyu olduğunu?
Hilmi: Oğlum bardakta her gördüğün şeyi içme sende! Bakmadan sormadan içiyorsun!
Zeynep hemen Baran'a büyük bir bardakta su getirdi.
Zeynep: Al bunu bol bol iç!
Baran: Ölmem değil mi?
Gökçe Baran'a sarıldı.
Gökçe: Ya ne ölmesi şapşal? Ağzından yel alsın! Git çıkar istiyorsan.
Baran Gökçeden ayrılıp tekrar banyoya gitti ve işini halletti. Çıktığında kimse yoktu. Odaya gitti kendini yatağa attı. Kısa süre içinde uykuya daldı.
Sabah olmuştu. Büşra işe gitmek için yatağından uykulu uykulu kalktı. Tam yere basmıştı ki yere basmasıyla odayı çığlık sesi basmıştı.
Büşra: Aaaa!
Berk: Aaaaa elim! Eliim!
Odada bulunan diğer kızlar yatağından sıçrayarak uyandı.
Zeynep: Ne oluyor?
Büşra: Ya abi senin ne işin var bu odada? Bir de yerde yatıyorsun yani.
Berk bileğini ovarak cevap verdi.
Berk: Ne bileyim ben ya? Gece kalkmışım odaları karıştırmışım herhalde! Hem sen niye önüne bakmıyorsun?
Gökçe: Hadi ablacım sen gir duşuna hazırlan!.. Kız gözlerini zor açıyor görmüyor musun Berk? Kalk sen de Büşra'nın yatağına yat!
Berk yavaşça doğruldu. Zeynep'e baktı.
Berk: Zeynep o çocukla aranız nasıl?
Zeynep: Hangi çocuk abi?
Berk: O çocuk işte... Bodyguard.
Zeynep: Güzel.
Gökçe: Hadi Berk! Kalk yerden de yatakta uyu!
Berk: Cık! Uyumayacağım! Baran uyandı mı?
Gökçe: Hayır! Uyuyor da sen ne yapacaksın Baran'ı?
Berk: Ufak bir işimiz var da onunla... Ben kaldırayım onu!
Berk Baran'ın yattığı odaya girip yavaşça kapıyı kapattı.
Berk: Baran.... Baran kalk!
Baran: Hmmm! Ne var yaaa?
Berk: Oğlum kalksana lan! İşimiz vardı hani?
Baran bu sözü duyunca hemen kalktı.
Baran: Doğru!... Bak Berk... Zeynep'e hiç bir şey çaktırmayalım. Yoksa ağzımıza eder.
Berk: Saçmalama! Tabii ki çaktırmayız!