Yeni Üyelik
22.
Bölüm

TEFECİ

@hikayeci.seyma

Metin, gece yurtdışından gelmişti. Ertesi sabah evde kıyamet koptu. Pavyon için gelen borç faturasını görmüştü.

Metin: Bu ne ya? Bu neee?

Gamze: Hayatım bir sakin mi olsan!

Metin: Nasıl sakin olayım Gamze? Sen söyle! Ya alt tarafı 1 hafta yoktum ya! 1 hafta! Hemen borçları takmış geri zekalılar! Baran ve Berk'e pavyon mu emanet edilir ya?

Gamze: Ya ödenir bir şekilde.

Metin: 150 Milyon dolardan bahsediyoruz Gamze! Ben gidiyorum! Onlarla bu konuyu konuşacağım.

Metin hiddetle evden çıktı karşı dairenin kapısını çaldı. Kapıyı açan Feride oldu.

Feride: Metin abi? Hoşgeldin!

Metin: Hoşbuldum Feride! Berk evde mi?

Feride: Evde... Ben çağırayım.

Feride içeri girdi. Berk kahvaltı yapıyordu.

Feride: Metin abin geldi. Bir bak istersen. Kapıda bekliyor.

Berk telaşla kalktı. Kapıya gitti.

Berk: Abi.... Hoşgeldin!

"Hoşbuldum!" demeden hemen lafa başladı.

Metin: Hemen kafeye iniyorsun! Şimdi! Ben de birazdan geliyorum!

Berk anlam verememişti. İçeriye seslendi.

Berk: Feride ben kafeye iniyorum.

Bunu söyledikten sonra hemen kafeye indi. Metin de derin bir nefes alarak bir alt kata indi. Baran'ın kapısını çaldı. Kapıyı Dilan açtı.

Dilan: Hoşgeldin Metin abi! Hayırdır bir şey mi oldu?

Metin: Hoşbuldum Dilan! Baran evde mi?

Dilan: Evde. Baraaan! Metin abin geldi! Bir bakar mısın?

Baran: Geliyorum!

Bir kaç dakika sonra Baran kapıya geldi. Dilan içeri geçti.

Baran: Hoşgeldin abi! Bir şey mi oldu?

Metin Berk'e yaptığı gibi direk lafa başladı.

Metin: Hemen kafeye iniyorsun! Şimdi!

Baran hiç bir şey demeden kafeye indi. İki erkek kardeş abilerini beklemeye başladı. 10 dakika sonra Metin geldi. Oldukça sinirliydi.

Metin: Siz ne yaptınız lan? Ne yaptınız?

Baran Berk'e döndü. Sessiz bir şekilde sordu.

Baran: Ne yapmışız?

Berk: Anlamadım ki.

Metin onları duydu. Elini masaya vurdu.

Metin: Bir de "Ne yapmışız?" diye soruyor musun Baran? Bu borçlar ne oğlum?

Baran yutkundu. Bu konuyu beklemiyordu. Berk hemen atladı.

Berk: Abiii... Ne borcu?

Metin: Ne borcu olacak? Sizin pavyon için taktığınız borçlar! Lan altı üstü 1 hafta yoktum ya! 1 hafta! Nasıl bu kadar borç yapabildiniz 1 haftada?

Baran: Abi biz ödeyecektik...

Metin: TİK?! Hani nerede ödemeler? 150 Milyon doların ne kadarını ödediniz?

Metin'in o seslerine Atakan ve Hilmi de gelmişti.

Atakan: Ne oluyor? Neden bu kadar bağırıyorsun Metin?

Metin: Gelin gelin! Kardeşlerimizin bize taktığı borçları görün!

Atakan: Ne borcu?

Metin: Pavyon için borç yapmış beyefendiler!

Atakan: Offf Metin! Ben de bir şey var sandım. Bir borç ne kadar olabilir? Ödenir.

Metin: 150 Milyon dolar... Atakan... 150 Milyon dolar!

Atakan: Öden... Ne?

Hilmi: Oha beee! Ne yaptınız lan?

Baran: Ya ödeyecektik ama para çıkışmadı! Değil mi Berk?

Berk: E-evet!

Metin: Ne demek çıkışmadı ya?

Hilmi: Çıkışmaz tabi! Sen oyunculuğu bıraktın, bu ikisi mesleğini yapmıyor... Geriye Atakan'la ben kalıyoruz! İkimizin kazandığı da yetmez.

Metin derin bir nefes aldı. Başını iki elinin arasına aldı. Kara kara düşünmeye başladı. 10 dakika sonra aniden kafasını kaldırdı.

Metin: Bu olanlardan kızların, ablamın haberi olmayacak! Anlaşıldı mı?

Hilmi: Anlaşıldı.

Atakan: Öyle olsun bakalım!

Berk ve Baran'dan ses çıkmıyordu. Metin onların bu sessizliğine sinirlendi.

Metin: Anlaşıldı mı dedim?

Baran: A-anlaşıldı!

Berk: Anlaşıldı.

Metin: Bu borçları nasıl ödeyeceğimizi de sonra konuşacağız.

Metin, Hilmi ve Atakan kafeden çıktı. Kafede Baran ve Berk kalmıştı.

Baran: Bu borçları ödemenin tek bir yolu var.

Berk: T-tefeciden borç mu alacağız?

Baran hiç bir şey demeden Berk'e baktı.

Baran: Hadi gidelim bakalım.

Berk ve Baran arabaya bindiler.

 

TEFECİ HÜSEYİN'İN YERİ

1 saat sonra iki kardeş tefecinin yerine geldi. Arabadan indiler. Birbirlerine baktılar ve derin bir nefes alarak kapıya yöneldiler.

Adam: Kimsiniz?

Baran: Hüseyin abiye bakmıştık.

Adam: Kim diyeyim?

Berk: Geçen ki iki kardeş geldi de o anlar.

Adam: Tamam! Siz burada bekleyin!

Adam içeri girdi. Bir kaç dakika içinde geri geldi.

Adam: Geçin!

Baran ve Berk içeri geçti. Dik durmaya çalışıyorlardı. Tefecinin yanına geldiler.

Hüseyin: Oooo! Asi kardeşler! Hoşgeldiniz!

Berk: Hoşbulduk!

Baran: Hoşbulduk!

Hüseyin yattığı sandalyeden biraz doğruldu.

Hüseyin: Hayırdır? Hangi rüzgar attı sizi buraya? Anlatın bakalım!

Baran: Hüseyin abi... Biliyorsun biz pavyon işletiyoruz.

Hüseyin: Bilmez miyim? Babadan gizli 5 erkek kardeşin açtığı Kardeşler Müzikhol... Ee?

Baran: Biz pavyon için biraz yüklü miktarda borç yaptık... Ama paramız çıkışmadı.

Hüseyin: Eeee!?

Berk: Bize borç verir misin?

Hüseyin gözlerini kıstı biraz düşündü.

Hüseyin: Ne kadar bu borç?

Berk: 150 Milyon dolar...

Hüseyin: Hmmmm... Tamam!

Baran: Çok teşekkür ederiz abi!

Hüseyin: Ne zaman ödersiniz?

Baran: 1 ay?

Hüseyin: Şimdi... Barancım. Barandı değil mi?

Baran: E-evet!

Hüseyin: Barancım. Bizim de paraya ihtiyacımız oluyor. 1 ay çok.

Berk: Ne zaman ödeyelim peki?

Hüseyin: 1 hafta!

Berk: 1 hafta...

Baran Berk'i gizlice dürttü.

Baran: Tamam 1 hafta!

Hüseyin: İyi!

Berk: Yalnız aramızda kalırsa... Abilerimiz duymasın.

Hüseyin: Merak etmeyin. Hadi size müsaade!

Baran ve Berk tam çıkacakken Hüseyin onların arkasından tekrar seslendi.

Hüseyin: Durun bakalım! Ödemezseniz?

Baran ve Berk anlamsız gözlerle Hüseyin'e baktı.

Hüseyin: Sizin kız kardeşiniz var mı?

Baran anlamıştı Hüseyin'in bu sorusundan neye varacağını. Berk ağzını açacakken Baran onu yine gizlice dürttü.

Baran: Yok! Biz sadece 5 erkek kardeşiz! Ayrıca borcumuzu da öderiz merak etme.

Hüseyin: Tamam! Bekliyorum.

Baran ve Berk dışarı çıktı. İyice uzaklaştıktan sonra Berk Baran'a döndü.

Berk: Niye yok dedin?

Baran: Geri zekalı! Var deseydim de borcu ödeyemeyince onları mı kaçırsalardı? Kız kardeşlerimizi böyle bir işin içine neden sokalım?

Berk: Doğru... Neyse aldık mı parayı aldık?

Arabaya yürüdüler ama arabanın önünde hiç ummadıkları birini gördüler. İkisi aynı anda yutkundu. Gördükleri kişi Metin'di. Kollarını bağlamış onların çıkmasının bekliyordu. Onların bir işler çevirdiğini hissetmiş ve takip etmişti.

Baran: A-abi?

Metin: Abi ya! Abi! Hayırdır? Bu adamlar kim?

Baran ve Berk birbirine baktı. Başlarını eğip sustu. Metin işte o zaman anladı tefeciye bulaştıklarını. Yine de sormak istedi.

Metin: Sakın bana tefeciden borç para aldık demeyin!

Hala susuyorlardı. Metin iyice sinirlendi.

Metin:Hemen arabaya binin doğru eve! Ben de arkanızdan geleceğim! Bunu konuşacağız!

Baran ve Berk hiç bir şey demeden arabaya bindi. Metin de kendi arabasına bindi.

Baran: Nereden öğrenmiş bu bizim buraya geleceğimizi?

Berk: Ne bileyim yaaa.

1 saat sonra kafeye vardılar. Metin çoktan gelmiş, Hilmi ve Atakan'la beraber onları bekliyordu. Kafeye girdiklerinde ise hiddetle ayağı kalktı.

Metin: Siz bela mı arıyorsunuz lan? Tefeciden borç para almak nedir?

Baran: Borcu başka nasıl ödeyeceğiz abi? Aldık işte...

Atakan: Geri ödemesi ne zaman bunun?

Baran: Nereye?

Atakan: Parayı nereden aldıysanız oraya.

Berk: 1 hafta zamanımız var.

Hilmi: 1 hafta mı? Peki ya ödeyemezsek?

Metin Hilmi'ye baktı. Daha sonra anladı ne demek istediğini. Berk ve Baran'a döndü.

Metin: Lan ödeyemezsek ne olacak? Ne olsun istiyorsunuz siz? Kız kardeşlerinizi kaçırıp fidye mi istesinler. Bunu mu istiyorsunuz?

Baran: Bilmiyorlar!

Hilmi: Neyi bilmiyorlar?

Berk: Baran tefeciye kızkardeşlerimizin olmadığını söyledi.

Metin sinirle derin bir nefes aldı.

Metin: Sen aptal falan mısın? Kendini çok mu akıllı zannediyorsun? Araştıramazlar mı sanıyorsun senin kız kardeşin olup olmadığını?

Baran: Araştırırlar mı?

Metin bir kere daha sinirle nefes aldı.

Metin: Dua et araştırmasınlar! Yoksa ikinizi de mahvederim!

Metin çekip gitmişti.

Hilmi: Siz ne zaman akıllanacaksınız çok merak ediyorum.

Ardından o da çekip gitti. Sadece Atakan, Baran ve Berk kalmıştı. Baran göz ucuyla Atakan'a baktı. Donuk bir sesle sordu.

Baran: Sen bir şey demeyecek misin?

Atakan: Diyecek bir şey bulamıyorum. Tek dileğim kız kardeşlerimizi araştırmamaları. Yoksa...

Derin bir nefes alarak ayağa kalktı. Kafeden çıktı.

 

1 Hafta Sonra

Borçların geri ödemesinin son günüydü. 150 Milyon dolardan 145 milyon dolar toplanmıştı. 5 milyon dolar bir açıkları kalmıştı. Kardeşler her gün pavyonda tedirgindi. Bu gece daha da tedirginlerdi. Pavyonda gece başlamıştı. 5 erkek kardeş sırasıyla dışarıyı kolaçan ediyorlardı. Bodyguardları da tembihlemişlerdi. Bu durum Gökçe ve Zeynep'in gözünden kaçmamıştı. Zeynep perdenin arkasından onları izliyordu.

Zeynep: Bunlar neden sürekli dışarı çıkıp duruyorlar?

Gökçe Zeynep'in yanına geldi. O da dışarı bakmaya başladı.

Gökçe: Bilmiyorum ki.

Zeynep: İçimde bir his var ama bilmiyorum.

Gökçe: İyi düşün iyi olsun Zeynep.

20 dakika sonra korktukları başına geldi 5 erkek kardeşin. Tefeci Hüseyin ve adamları gelmişti. Baran onları görünce telaşla abilerinin yanına gitti.

Baran: Geldiler!

Metin: Kim?

Baran: O-onlar!

Herkes bir anda anladı. Hepsi birlikte dışarı çıktı. 5-6 kişi gelmişlerdi. Metin hemen atladı.

Metin: Buyurun! Kime bakmıştınız?

Hüseyin: Size bakmıştık! Malum borç ödeme gününün son günü!

Baran yutkundu. Sesi titreyerek konuşmaya başladı.

Baran: H-Hüseyin abi! Bir kaç gün daha süre ver. 145 Milyon dolar toplayabildik. 5 milyon dolar kaldı.

Hüseyin: Ben anlamam Baran! 1 hafta demiştik! 1 hafta doldu!

Atakan hemen kardeşinin önüne geçti.

Atakan: Biraz daha süre versen ölür müsün be adam! Yok işte! Eksik!

Hüseyin gülümsedi ama bu gülümseme uzun sürmedi. Adamlarına başıyla işaret verdi. Adamları 5 erkek kardeşin alnına silah doğrulttu. Zeynep ve Gökçe olanları perde arkasından izliyordu. Zeynep son hareketi görünce koşarak babasının odasına gitti. Çekmecesinden silahı aldı. Silah kullanmayı biliyordu. Babası bir ara ona öğretmişti. Silahı aldığı gibi koşarak aşağı indi. Gökçe de peşinden indi. Silahı Hüseyin ve adamlarına teker teker doğrulttu. Onu gören abileri şok olmuştu. Bodyguard Emre ise gururlanmıştı.

Zeynep: Bırakın abilerimi!

Baran gözünü pişmanlıkla kapatıp tekrar açtı.

Hüseyin 5 erkek kardeşe döndü.

Hüseyin: Kız kardeşinizin olmadığını söylemiştiniz. Bilseydim....

Zeynep: Kes sesini be! Ne istiyorsun onu söyle!

Hüseyin kahkaha attı.

Zeynep: Komik bir şey mi var?

Hüseyin: Tamam asi kız... Kızma. Borcumuz var. Onu almaya gelmiştik. Ama 5 milyon dolar eksik çıkmış. Hesaplaşıp gideceğiz.

Zeynep: Biraz süre versen ölür müsün? Bu mu senin adamlığın? Bir de adam diye dolaşıyorsun ortalıkta! Püh senin kalıbına!

Hüseyin şok olmuştu. Bu sözleri hiç beklemiyordu. Yutkundu. 5 erkek kardeşe baktı. Adamlarına bırakmaları için işaret verdi. Adamları bıraktı.

Hüseyin: 1 hafta daha! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim! Yürüyün gidiyoruz!

Hüseyin ve adamları çekip gitmişlerdi. 5 erkek kardeş derin bir nefes aldı. Metin hemen Zeynep'in yanına gitti.

Metin: Zeynep bu silah kimin?

Zeynep: Babamın... Zaten dolu da değil bakın.

Zeynep silahı havaya doğrulttu ve sıktı. Çıkan sesten herkes çok korktu. Zeynep şok olmuştu. Atakan hemen Zeynep'in elindeki silahı aldı.

Atakan: Ver şunu bana!... Hadi eve hadi!

Zeynep: Bana teşekkür edeceğinize silah kullandım diye kızıyorsunuz! Ben olmasam hepiniz ölüyordunuz be!

Baran: Zeynep hadi!

Zeynep sinirden gülümsedi.

Zeynep: Ne haliniz varsa görün be!

Tam eve gidecekken tekrar arkasına döndü.

Zeynep: Bari silahı ver! Yerine koyayım.

Atakan: Gerek yok! Ben getiririm!

Zeynep tam ağzını açacakken vazgeçti. Havalı havalı eve çıktı. Arkasından Gökçe koştu.

Gökçe: Zeyneeep! Senin yaptığın da iş mi şimdi? Ya eline silah almak ne demek?

Zeynep: Abla bir de sen başlama ne olursun ya! Ben onların hayatlarını kurtardım! Onlar gelmiş bana silah kullandım diye söyleniyor.

Gökçe: Haklısın da... Ne bileyim. Sana bir şey olacak diye korktular herhalde.

Zeynep: Gökçee?

Gökçe: Efendim.

Zeynep Gökçe'ye ya üzüldüğünde yada sıkıştığında adıyla seslenirdi.

Zeynep: Bu 1 haftada o adamlar abimlere bir şey yapmazlar değil mi?

Gökçe bu sorunun cevabından pek emin değildi.

Gökçe: Bilmiyorum Zeynep. Umarım yapmazlar.

Bir an ortalık sessizleşti. Gökçe bir süre sonra aniden ayağa kalktı.

Gökçe: Buraya bir güvenlik ekibi lazım. Bırakmazlar bunların peşini.

Gökçe hemen telefonuyla birini aramaya başladı. Olayları nasıl anlatacağından korktuğu birisiydi bu.

 

Gece 04.00

 

Pavyon faslı bitmiş herkes evine dağılmıştı. 5 erkek kardeş hariç... 5 erkek kardeş bir masanın etrafına oturmuş kara kara düşünüyordu. Şoku atlatamamışlardı. Atakan'ın elinde babasının silahı evirip çeviriyordu. Sessizliği ilk bozan Berk oldu.

Berk: Kız bizim hayatımızı kurtardı...

Metin Berk'e baktı.

Metin: Evet ama elinde silahla.

Baran: Ne fark eder? Sonuçta kurtardı. Biz ne yaptık? Ona silah kullandı diye kızdık.

Hilmi: Silahla ya ateş etseydi? Ya birini vursaydı? Katil olurdu o zaman? Daha mı iyi?

Baran: Doğru... O da var.

Metin: Zeynep'ten hem özür dilemeliyiz hem de ona teşekkür etmeliyiz.

Atakan: Benim bir fikrim var... Yarın sabah kahvaltıyı hep beraber yapalım. Ne dersiniz?

Hepsi bu fikre onay verdi. Daha sonra herkes evlerine çıktı.

 

Sabah

 

Sabah olmuştu. Atakan evinin penceresinden dışarı bakıyordu. Evlerinin etrafında 10-15 tane adam vardı. Atakan hemen 5 erkek kardeşin olduğu WhatsApp grubuna mesaj attı.

 

Atakan: Baran ve Berk! Bunlar o tefecinin adamları mı?

Baran: Onlar kim?

Atakan: Pencereden bak görürsün!

Baran: Hayır!.. Aaa! Şu kafenin önündeki adam bizim Mehmet abi değil mi? Babamın yanında çalışan.

Metin: Evet o!

Baran: Ne alaka yani?

Metin: Bilmiyorum!

Atakan: Hadi biz aşağı inelim. Dün sözleştiğimiz gibi.

Baran: Tamam!

 

5 erkek kardeş aşağı indi. Gökçeler'in kapısını çaldılar. Kapıyı Gökçe açtı. Biraz tedirgindi.

Gökçe: H-Hoşgeldiniz!

Baran: Hoşbulduk da hayırdır Gökçe bir tedirginsin?

Gökçe tedirgin bir şekilde içeri doğru baktı.

Gökçe: İçeri girmek istediğinizden emin misiniz?

Atakan: Ne oluyor Gökçe'm? Niye bu kadar tedirginsin?

Gökçe: İçeri geçince görürsünüz...

5 erkek kardeş ve Gökçe hep beraber içeri geçtiler. İçeri geçince hepsi şok oldu. Karşılarında Murat Malikyan duruyordu. Elinde de bir baston vardı. Murat oğullarını görünce topallayarak onların yanına doğru gitmeye başladı.

Murat: Oooo! Tefeci kurbanları gelmiş!

Hepsi yutkundu. Nereden haberi olmuştu?

Murat: Oturun bakalım!

Murat oğullarının hepsini oturttu ve biraz sesini yükselterek devam etti.

Murat: Lan siz bana pavyonu kapattık demediniz mi? Bu borç işi, tefeci işi ne?

Metin: Baba biz...

Murat: Siz ne?

Baran: Baba biz ödemeye çalıştık ama paramız çıkışmadı.

Murat: Hahaha! Nasıl çıkışacak lan it? Biriniz oyunculuğu bıraktınız! İkiniz mesleğinizi yapmıyorsunuz! Geriye kaldı Hilmi ve Atakan! Onların kazandığı da kendi ailesine yetiyor!

Murat derin bir nefes alarak devam etti.

Murat: Ulan benden neden istemediniz?

Baran babasının duymayacağını sandığı sessiz bir şekilde cevap verdi.

Baran: Sanki verecekti de!

Murat bastonunu yere vurdu. Herkes irkildi.

Murat: Oğlum siz bana imtihan mısınız? Niye vermeyeyim lan?

Berk: Baba istesek vermezdin çünkü ne için istediğimizi öğrendiğinde vermeyeceğini düşündük!

Murat: Doğru vermezdim! Vermezdim ama hiç değilse deneyebilirdiniz! Tefeciden alıp hepimizin başını belaya sokmazdınız!

Kimse anlamamıştı. Murat bacağını açtı. Bacağının alt kısmı yara içindeydi. Oğulları bacağını görünce içleri acıdı. Demek ki onun için topallıyordu.

Murat: Bu sizin ödeyemediğiniz borcun karşılığı! Geçen hafta vurdular beni bacağımdan. Neden? Murat Malikyan'ın oğulları tefeci belasına bulaşıklar için.

Hilmi: Baba... Nereden buldular seni?

Murat: Araştırıyorlar oğlum! Bu tefecinin her yerde adamları var.

Atakan: Seni buraya kim çağırdı peki baba?

Murat: Gökçe... Dedi "Abilerimin, kardeşimin başı belada gel güvenlik ekibi getir." dedi... Bir de bu yetmezmiş gibi Zeynepte benim silahımı alıp sizi kurtamaya gelmiş. Siz de teşekkür edeceğinize silah kullandığı için ona kızıyorsunuz!

Kimseden ses çıkmadı. Murat derin bir nefes aldı.

Murat: Bana bakın! Bugünden itibaren 1 hafta boyunca bu kapıdaki güvenlik ekibi sizinle olacak! Ben 1 hafta sonra gideceğim! Nereye gidiyorsanız oraya gelecek bu ekip! Anlaşıldı mı?

Hepsi: Anlaşıldı baba.

Murat: İyi... Büşra Duygu ablanı çağır! Sizi biriyle tanıştıracağım.

Büşra: Tamam baba!

Büşra 20 dakika sonra Duygu'yla geldi. Duygu hemen babasına sarıldı.

Duygu: Hoşgeldin baba!

Murat: Hoşbuldum kızım! Geç otur şöyle.

Duygu babasının yanına oturdu.

Zeynep: Bizi kiminle tanıştıracaksın baba?

Murat hepsine tek tek baktı. Daha sonra pencereden Mehmet'e işaret verdi. 10 dakika sonra Mehmet yanında 17 yaşlarında bir genç kızla beraber eve geldi. Herkes genç kıza odaklandı. Murat eliyle genç kıza işaret verdi.

Murat: Gel kızım!

KIZIM? Murat bu genç kıza neden kızım demişti? Herkes anlamsız gözlerle Murat'a baktı. Murat derin bir nefes aldı. Nasıl başlayacağını düşündü ve söze başladı.

Murat: Bu sizin... Kardeşiniz Didem.

Herkes şok olmuştu. Hepsinin gözleri kocaman açılmıştı.

Atakan: K-Kardeş mi? N-Ne kardeşi?

Murat: Bildiğiniz kardeş... Nasıl 9'unuz kardeşseniz Didem de 10. kardeşiniz...

Hilmi: N-Nasıl yani? Annesi kim?

Murat'ın bunu söylemeye dili varmıyordu ama söylemek zorundaydı.

Murat: Dilan'ın ablası Selda...

Herkes daha da şok oldu. Baran hemen ayağa kalktı. Çok sinirlenmişti.

Baran: Baba... Ya neden? Siz... Siz nereden... Aklımı yitireceğim şimdi ya!

Murat: Baran!

Baran: Baran ne Baran? Sen anneme, annemlere üçüncüyü getirmeyi... Offf!

Didem babasına döndü.

Didem: Baba... Teyzem abimle mi evli?

Baran acıyarak Didem'e baktı. Gözleri dolmuştu.

Zeynep: Annesi nerede bu çocuğun?

Murat: Amerika'da.. Didem Türkiye'ye okumaya geldi. Burada, bu evde kalacak!

Gökçe: Ne?

Murat: Duydunuz işte!

Metin: Baba olacak iş var olmayacak iş var! Tamam kaldı diyelim annemler gelince ne diyeceğiz?

Murat: Annenler biliyor zaten.

Berk: Biliyorlar ve tepkisiz mi kaldılar yani?

Murat: İşte Selda onun için Amerika'da, Didem de burada...

Büşra: Kaç yaşında?

Murat: Kim? Didem mi?

Büşra: Evet!

Didem hemen Büşra'ya cevap verdi.

Didem: 18!

Duygu sıcak kanlılıkla Didem'e yaklaştı.

Duygu: Aramıza hoş geldin Didem!

Didem: Baba... Ben kimseyi tanımıyorum.

Murat: Tanıştırayım kızım! Abilerin; Baran, Metin,Berk, Atakan ve Hilmi... Bunlar da ablaların; Zeynep, Büşra, Duygu ve Gökçe.

Didem sıcak bir gülümsemeyle cevap verdi.

Didem: Memnun oldum!

Birden hepsinin kalbi yumuşamıştı. Biri hariç o da Baran. Aslında Baran'ın da yumuşamıştı ama diğerleri kadar değildi. Sonuçta baldızının kızı, kardeşiydi.

Loading...
0%