"2 yıl sonra..."
O gece Dilan evde yine 2 yaşındaki ikizlerle yalnızdı. Onları zar zor uyutmuş kendi de kısa bir süreliğine uykuya dalmıştı. Birden uyandı. Yanına baktı. Yanı boştu. Saate baktı. Saat gece 4'e geliyordu. Anlaşılan yine gelmemişti yada yeni gelecekti. Baran son 1 haftadır eve sürekli geç ve alkollü geliyordu. Son 1 haftadır zaten aralarındaki ipler kopmak üzereydi. Dilan yavaşça ayağa kalktı ve odadan çıktı. İkizlerin odasına girdi üstlerini kontrol etti ve oradan da çıktı. Bu sefer salona gitti. Koltuğa oturdu ve camdan dışarı bakmaya başladı. Gözleri istemsizce dolmuştu. Çünkü aldatıldığının farkındaydı. Bir defasında ona Esin diye seslenmişti. Hemen düzeltmeye çalışsa da iş işten geçmişti. 1 hafta boyunca her gece istisnasız kavga ediyorlardı. Dilan'ın sinirleri iyice bozulmuştu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Artık salmıştı müdahale etmiyordu. Bir kaç dakika sonra anahtar açma sesi geldi. O tarafa doğru baktı. Evet gelen Baran'dı ama bu sefer kör kütük sarhoş değildi. Bir kaç duble içmişti sadece. Yavaş yavaş salona girdi. Dilan'ı görünce salon kapısının orada durdu. Dilan onunla göz göze gelince hemen kafasını başka yöne çevirdi. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Baran hiç bir şey demeden odaya girdi. Bir kaç dakika içinde elinde bir yastık ve bir pike ile tekrar çıktı. Salona girdi. Dilan'a göz ucuyla baktı ama Dilan ona bakmıyordu. Elindekileri Dilan'ın oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğun üstüne koydu. Kendisi de oturdu. Gözü hala Dilan'ın üstündeydi. Bir süre onu izledi. En sonunda şu soruyu sordu.
Baran: Ne zamana kadar sürecek bu?
Dilan gözlerini kapattı ve derin bir nefes alarak tekrardan açıp Baran'a yavaşça döndü.
Dilan: Sen o kızı ne zaman bırakıp gece geç saatlere kadar gelmemezlik etmezsen işte ben de o zaman bunu sonlandırırım.
Baran: Bak... Biliyorsundur yada duymuşsundur. Biz Esin'le üniversiteye kadar sevgiliydik.
Dilan: Duymaz mıyım?! Herkesin dilinde!... Eee sonraaa?!
Baran: Babam bunu öğrenince...
Dilan sinirlendi. Pişkin pişkin anlatıyordu hala.
Dilan: Ya sen ne tür bir erkeksin? Hala gelmişsin bana burada aşk yıllarını anlatıyorsun!
Baran yutkundu. Dilan'ın gözlerindeki yaş yeniden akmaya başladı. Ayağa kalktı.
Dilan: Ya sen... Sen madem onu seviyordun çıkıp söyleseydin babana! "Ben Esin'i seviyorum onunla evlenmek istiyorum." diye!... Ben beni sevdiği sanmıştım! Aptal gibi kandım yıllarca sana! Sana ben 2 tane çocuk verdim! Ama senin aklın hala ondaymış!... Ama beni nasıl harcadığını hiç bir zaman unutmayacağım! Ben bana yaşattığın o hayal kırıklığını hiç bir zaman unutmayacağım!... Bana yaptığın en büyük kötülük ne biliyor musun? Ben senin yüzünden hiç bir erkeğin beni sevebileceğine inanmayacağım! Ben senin yüzünden bir daha hiç kimseye güvenemeyeceğim! Ben senin yüzünden hayatım boyunca yalnız kalacağım!
Baran yutkundu.
Baran: Kalmayacaksın! Yalnız falan kalmayacaksın!
Dilan hiç inanmamıştı. O sırada ikizlerden biri ağlamaya başladı. Dilan tam gidecekken Baran onun kolunu tuttu.
Baran: Dilan.... Yeter... Ne olursun.
Baran'ın suratına bir tokat indi. Şok olmuştu.
Dilan: Sakın... Sakın bir daha bana dokunma!
Dilan hiddetle Baran'dan kurtulup ikizlerin odasına gitti. Kapıyı da kapattı. Baran hâla şok içindeydi. Bir müddet Dilan'ın arkasından öylece bakakaldı. Kendine geldiğinde ise çaresizce koltuğa oturdu. Boş boş yere bakmaya başladı. Daha sonra usulca koltuğa yattı. Pikeyi üstüne örttü ama uyuyamıyordu. Yarım saat boyunca koltukta döndü durdu. En sonunda kalkıp yatak odasına gitti. Odaya girdiğinde Dilan yatakta yatıyordu. O da uyuyamamıştı. Baran odaya gelince hafifçe doğruldu. Neden gelmişti acaba?
Baran şifonyerin çekmecesini karıştırıyordu. Sanki bir şey arıyor gibiydi. Dilan derin bir nefes alıp soğuk bir ses tonuyla sordu.
Dilan: Ne arıyorsun sen?
Baran onu duymamıştı yada duymamazlıktan gelmişti. Dilan bir süre daha bekledi. Hâla çekmeceyi karıştırıyordu. Hiddetle yataktan kalktı ve Baran'ın yanına gidip onu itti.
Baran: Ya ne arıyorsun sen diyorum! Daha deminden beri çekmeceyi karıştırıyorsun! Uyutmuyorsun da!!
Baran sesini yükseltti.
Baran: Ölüm fermanımı arıyorum! Ölüm!
Kalkıp aramaya devam etmeye başladı. Dilan onun ne demek istediğini anlamamıştı.
Dilan: Ne ölüm fermanından bahsediyorsun sen ya?
Baran: Geçen ay bana zorla çıkarttığın o boşanma dilekçesi var ya? İşte ondan bahsediyorum!
Dilan: He yani bu kadar basitti herşey! Ya sen bu kadar mı gurursuzsun be adam?
Baran: Bu böyle olmuyor! Baksana aramız 2 senedir asla düzelmedi! Düzelmiyor da!!
Dilan'ın gözlerinden yine yaşlar dökülmeye başladı.
Dilan: Ben o kağıdı yırttım attım! O kağıt gitti! Ya sen nasıl bir babasın? Hadi beni geçtim! Tamam zoraki evlendin benimle... Ama senin 2 tane çocuğun var ya! Onları hiç mi düşünmüyorsun? Onlar seni her gece arıyor zaten! Bir de boşanınca onlara bu eziyeti daha fazla çektirmene izin vermeyeceğim!
Baran: Onlar da zoraki! Babam olacak o adam bana zorla ilk gece yaşatmasaydı...
Baran'ın yüzüne ikinci bir tokat indi. Dilan onu itekleyip odanın kapısının önüne koydu.
Dilan: Yarın çıkar o zaman o boşanma dilekçesini! İmzalayacağım!
Kapıyı hızlıca çarptı ve kilitledi. Baran daha da şok olmuştu. Yavaş yavaş salona gitti. Kendini koltuğa attı. Bir müddet bekledi.
Oda
Dilan yatağa oturmuş, elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Baran'ın bir dediği diğeriyle çelişmişti. Az önce "Yalnız kalmayacaksın!" dediği adam onu şimdi yalnızlığa mahkum etmek üzereydi. Bir süre öylece ağladı. En sonunda yüzünü açtı. Parmağındaki yüzüğe baktı. Çıkarmak için yeltendi ama cesaret edemedi. İçi çok fazla öfke ve acıyla doluydu. Nefes alamıyordu. Aceleyle ayağa kalktı ve pencereyi açtı. Derin derin nefesler alıp vermeye başladı. 10 dakika boyunca sürdü bu. Pencereyi kapattı. Ama yine nefes alamıyordu. Bu sefer kalbi de acımaya başlamıştı. Yavaş yavaş banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadı. Çok kötüydü. Bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Yatağa geçti. Gözlerini kapattı ve uyumaya çalıştı. 1 saat sonra anca uyuyabildi.
Sabah
Sabah olmuştu. Dilan gözlerini yavaş yavaş açtı. Gözleri acıyordu ve ağlamaktan şişmişti. Yavaş yavaş yataktan kalkıp lavaboya gitti. Aynaya baktı. Gözleri çok fenaydı. Elini yüzünü yıkadı ve odanın kapısını açtı. Ortalık sessizdi. Önce ikizlerin odasına gitti. İkizler hala uyuyordu. Bir müddet onları izledi. Sonra odadan çıktı. Gözü salona takılmıştı. Acaba uyuyor muydu yoksa çekip gitmiş miydi? Salona doğru gitti. Ayakları gitmiyordu. Cesaretini toplayıp başını salon kapısından uzattı. Evet hala uyuyordu Baran. Dilan onu da bir müddet seyretti. Dünkü sözleri kulaklarındaydı.
"Onlar da zoraki! Babam olacak o adam bana zorla ilk gece yaşatmasaydı..." Resmen çocuklarını istemediğini söylemişti. Belki de o anki sinirle söylemişti. O bunları düşünürken Baran yavaştan uyanmaya başlamıştı. Dilan hemen kafasını çekti. İkizlerin odasına girip kapıyı kilitledi. Baran uyanmış, tavanı izliyordu. Dün çocuklar için söylediği söz geldi aklına. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Ardından oturur pozisyonunu aldı. Eline baktı. Kurumuş kan içindeydi. Ayağa kalktı ve yatak odasındaki banyoya gitti. Elini yüzünü yıkarken aynaya baktı. Dudağı kanamış sonra da kurumuştu. Elindeki kan da oradan gelmişti. Dünkü son tokattan sonra kanamıştı demek ki. Bir kaç dakika sonra da üstünü değiştirdi. Nereye gideceğini bilmiyordu. Evde durmakta istemiyordu. Odadan çıktı. Kapıyı açtı. Bir anlığına evine baktı. Ardından kapıyı kapatıp merdivenlerden inmeye başladı. Merdivenlerden inerken hiç ummadığı biriyle karşılaştı. Karşılaştığı kişi Dilan'ın annesi Vildan hanımdı. Baran bir müddet Vildan'ın yüzüne baktı. Elinde bir valiz vardı. Anlaşılan uzun bir süre onlarda kalacaktı. Baran başını eğip hiç bir şey demeden merdivenlerden inmeye devam etti. Vildan arkasından onun duyacağı şekilde söylendi.
Vildan: Suçunu nasıl da biliyor ki kaçıyor şuna bak!
Baran durdu. Tam ağzını açacaktı ki vazgeçti. Alt kata indi. Tam o sırada Gökçe çöp koymak için kapıya çıktı. Baran'ı görünce ona seslendi.
Gökçe: Günaydın Baran!
Baran yüzünü ona dönmedi. Dudağını görmesini istememişti.
Baran: Günaydın Gökçe!
Gökçe onun bu haline anlam verememişti. Baran'ı kolundan tuttuğu gibi kendine çevirdi. Baran'ın dudağını görünce yutkundu.
Gökçe: Gel içeri... Biz de kahvaltı yapacaktık. Birlikte yapmış oluruz.
Baran hiç tereddüt etmeden içeri girdi.
İçeri girdiğinde Zeynep ve Büşra kahvaltı sofrasını hazırlıyorlardı. Gökçe Baran'ın omzuna dokundu.
Gökçe: Geç hadi!
Birlikte mutfağa geçtiler. Kızlar abilerine baktı. Dudağını görünce şaşırdılar.
Büşra: D-dudağına noldu?
Baran: Anlatacağım.
Kahvaltıya oturdular. 15 dakika boyunca sessizlik oldu. Sessizliği bozan Gökçe oldu.
Gökçe: Eee Anlatmayacak mısın?
Baran kafasını kaldırdı. Hepsine tek tek baktı. Derin bir nefes aldı.
Baran: 1 haftadır olanları biliyorsunuz.... Dün gece iyice koptu ipler... Dün gece çocuklar için bir şey dedim. Hiç demek istemeyeceğim bir şey.
Gökçe: Ne söyledin?
Baran Gökçe'ye baktı. Hafif bir şekilde gözleri doldu.
Baran: "Onlar da zoraki! Babam olacak o adam bana zorla ilk gece yaşatmasaydı..."
Hepsinin gözleri fal taşı gibi açıldı.
Gökçe: B-Baran... Neden böyle bir şey dedin?
Baran: Sinirlendim Gökçe... Çok sinirlendim.
Gökçe: Eee sonra?
Baran: Ben böyle diyince Dilan da tokadı bastı.
Zeynep: Dudağındaki yara da ondan oldu herhalde?
Baran: Galiba.
Gökçe: Off Baran offf.... Bazen hakediyorsun da neyse.... Kayınvaliden gelmiş.
Baran: Maalesef geldi.
Gökçe: Bu durumdaaaa... Evde kalmayacaksın herhalde o zaman... Değil mi?
Baran: Onun bırak yüzünü görmeyi, sesini dahi duymaya tahammülüm kalmadı.
Gökçe: Peki... Ne yapacaksın?
Baran: Bilmiyorum.
Gökçe Baran'a baktı bir müddet.
Gökçe: Burada kalabilirsin Baran.
Baran Gökçe'ye şaşkınlıkla baktı. Bu cevabı beklemiyordu.
Gökçe: Yani tabii istersen.
Baran biraz düşündü ve cevap verdi.
Baran: Ona katlanmaktansa, sana katlanırım Gökçe daha iyi.
Gökçe Baran'ın bu cevabı karşısında kahkaha attı.
Zeynep: E çaylar bitmiş... Ben doldurayım.
Zeynep kalktı çayları yeniledi.
Dilanlar'ın evi
Vildan: Karşılaştım seninkiyle... Hatasını bildiği için yüzüme bakmaya bile tenezzül etmedi.
Dilan eğdiği başını kaldırdı. Annesine baktı.
Dilan: Son 1 haftadır ipler koptu kopacak anne... Dün gece de kavga ettik zaten. Çok canım yanıyor, kalbim acıyor. Bir insan... Aldattığını bu kadar mı belli eder ya? O kadar çok sinirlenmiş ki gece... Geçen ay vazgeçtiğim boşanma dilekçesini aradı. Sorunca da....
Dilan'ın susması Vildan'ı telaşlandırdı.
Vildan: Sana bir şey mi yaptı?
Dilan hala susuyordu. Vildan iyice sinirlendi.
Vildan: Sana diyorum Dilan! Vurdu mu sana?
Dilan'ın gözlerinden istemsizce yaşlar akmaya başladı.
Dilan: Vurmadı... Boşanma dilekçesini sorunca da "Bu böyle olmuyor! Baksana aramız 2 senedir asla düzelmedi! Düzelmiyor da!!" dedi. Ben de ona zaten çocukların onu her gece aradığını bir de boşanınca baba özlemi çektirmek istediğimi söyledim.... O da bana "Onlar da zoraki! Babam olacak o adam bana zorla ilk gece yaşatmasaydı..." deyince tokadı yapıştırdım.
Vildan elini masaya vurarak kalktı.
Vildan: Ben ona şimdi sorarım.
Dilan: Anneeeee!
Vildan Dilan'ı duymamazlıktan geldi ve alt kata indi. Kapıyı çaldı. Kapıyı Zeynep açtı. Vildan'ı görünce yüzü düştü.
Zeynep: Hoşgeldin Vildan hanım.
Vildan Zeynep'in bu üslubunu beğenmemişti. Hiç bozuntuya vermedi.
Vildan: Abin burada mı?
Zeynep gözlerini devirerek cevap verdi.
Zeynep: Burada... Geçin.
Vildan havalı havalı yürüyerek mutfağa girdi. Baran, Gökçe ve Büşra'nın Vildan'ı görünce yüzleri düştü. Gökçe ve Baran ona bakmamaya çalıştı. Vildan Baran'ın önünde durdu ve konuşmaya başladı.
Vildan: Sen ne tür bir adamsın? Kızımı aldatıyorsun! Sonra da boşanmaya kalkıyorsun!
Baran sinirle derin bir nefes aldı ve Vildan'ın karşına ayağa kalktı.
Baran: Ortalıkta aldatma yok yanlış anlaşılma var bu bir! İkincisi boşanmak isteyen ben değilim Dilan'dı! Yanlış anlayıp boşanma dilekçesini zorla imzalatmaya çalıştı ama aramızda halletmiştik sanıyordum.
Vildan: Peki... Çocukların için söylediğin o söz?
Baran: O sözü sinirden söyledim ben! Ayrıca size ne? Bu Dilan'la benim aramda. Size ne oluyor acaba?
Vildan: Ay çıldıracağım! Valla çıldıracağım!
Zeynep: Çıldırıyorsan çıldır ya!
Vildan derin bir nefes aldı.
Vildan: Bana bak! Bu bir değil iki değil! Ayrıca 2 sene önce çocuklar senin yüzünden erken doğdu! Senin Dilan' a yaptıkların yüzünden!
Gökçe sinirli bir şekilde güldü.
Baran: Ne yapmışım Dilan'a? Hııı? Dövdüm mü? Hakaret mi ettim? Kendi kendinize söylediniz bakın... 2 SENE ÖNCE!! Geçmişi hatırlatma görevi size mi verildi?
Vildan Baran'a tokat atmak için elini kaldırdı. Tam indirecekken bir el onu tuttu. Bu Gökçe'ydi. Baran'ın önüne geçti.
Gökçe: Kardeşime... Tokat... Atamazsınız! Gelmişsiniz burada ne olup bittiğini bilmeden kükrüyorsunuz! Sonra da Baran'a tokat atmaya çalışıyorsunuz! Ben buna izin vermem!
Vildan: Kardeşin haddini çok aşıyor!
O sırada Zeynep atladı.
Zeynep: Bu sizi neden ilgilendiriyor acaba?
Vildan: Sen sus! Küçük cadı!
Gökçe: Asıl sen sus! Mikser!
Baran'ın dudağını göstererek devam etti.
Gökçe: Dilan attığı son tokatla kardeşimin cezasını verdi zaten! Sana gerek bile kalmadı!... Zeynep! Mikser hanıma kapıya kadar eşlik eder misin?
Zeynep: Tabii... Seve seve... Buyurun Mikser hanım!
Vildan sinirden kıpkırmızı olmuştu. Hiddetle kapıyı çarpıp çıktı.
Gökçe: Yelloz! Mikser! Aklı sıra ortalığı karıştırıp sizi boşatacak... Bana bak Baran! Sen de o boşanma fikrinden vazgeç! Esin'den de vazgeç!
Baran: Gökçeeee! Ya Esin kimin umrunda?... Hem ben o boşanmayı sinirden söyledim.
Gökçe: Valla ben bilmem! Hiç derdimiz yokmuş gibi bir de bu mikserle uğraşmayalım! Dilan zaten yeterince üzüldü.
Baran şakaklarını ovalamaya başladı. Başı çok ağrıyordu. Bir de kayınvalide belası gelmişti.
Baran: Evde ağrı kesici var mı yaa? Başım çatlayacak!
Zeynep: Var... Bekle getireyim.
Zeynep bir kaç dakika sonra elinde ağrı kesiciyle geldi ve 1 tane Baran'a verdi. Ağrı kesiciyi içince aniden ayağa kalktı.
Baran: Konuşmam, özür dilemem lazım!
Gökçe: İyi ama nerede? Eve de gidemezsin.
Baran: Kafede... Kafede konuşacağım!
Hemen telefonunu çıkarıp Dilan'a mesaj attı
Me (11.02): Konuşmamız lazım!
Dilan (11.08): Konuşacak bir şey kalmadı Baran!
Me (11.10): Bir kere ya... Bir kere beni dinle! İkna olmazsan o zaman konuşmayız bir daha.
Dilan (11.22): Peki... Nerede?
Me (11.25): Kafede... Ama annene çaktırma.
Dilan (11.26): Tamam!
Baran heyecanla ayaklandı. Hiç bir şey demeden kafeye inip Dilan'ı beklemeye başladı. Yarım saat sonra Dilan geldi. Baran'ın karşısındaki sandalyeye oturdu.
Dilan: Evet seni dinliyorum!
Baran yutkundu. Ne diyeceğini bilemedi. Cesaretini toplayıp konuşmaya başladı.
Baran: Ben.... Ben çok ama çok özür dilerim senden, çocuklardan. Hele çocuklar için söylediğim o söz.... Dilim kopsaydı da söylemeseydim keşke ama sinirlerime hakim olamıyorum... Küçüklükten beri bu böyle.
Dilan: Eeee?
Baran: E-Esin konusuna gelecek olursak... Biz ayrılalı uzun bir zaman oluyor... Yani seni aldattığıma dair kanıtların varsa bir şey diyemem ama seni aldatmıyorum.... Seni aldattığıma dair kanıtların var mı?
Dilan gözlerini kaçırdı. Henüz bir kanıtı yoktu evet... Yutkundu ve derin bir nefes aldı.
Dilan: H-hayır yok! Niye beni aldattığını düşündüğümü ben de bilmiyorum... Belki de... Belki de yalnız kalmaktan korktuğum içindir. Çok korkuyorum... Neyse!
Baran: Kalmayacaksın... Evliliğimiz zoraki de olsa ortak çocuklarımız var. Onun için yalnız kalmayacaksın.
Dilan: Peki ya boşanma?
Baran: Boşanma falan yok! Olmayacak boşanma.
Dilan gözlerinden akan yaşları hızlıca sildi ve gülümsedi.
Dilan: Peki... Öyle olsun bakalım. Baran?
Baran: Hmmmm?
Dilan: Eve...
Baran anlamıştı sonunun nereye varacağını.
Baran: Yok... Gelmeyeceğim. Biliyorsun annenle olanları.
Dilan: Evet biliyorum maalesef... Annem adına özür dilerim sabah ki olay için. Benim yüzümden oldu... Belki de her şeyi anlatmamalıydım.
Baran: Olan oldu boşver!
Dilan ayağa kalktı. Baran'ın arkasına giderek ona sımsıkı sarıldı. Sonra da sanki kötü bir şey yapmış gibi geri çekildi.
Dilan: Özür dilerim... Tutamadım kendimi.
Baran gülümsedi. Onun da hoşuna gitmişti ama belli etmedi.
Baran: Önemli değil.
Dilan: Neyse ben gideyim. Evde çok işim var.
Baran: Tamam.
Dilan mutlu bir şekilde kafeden ayrıldı. Baran'ın da içi rahatlamıştı.