@hikayelerinsultani
|
Bölüme başlamadan önce hangi tarihte başladığınızı yazın bakiim şuraya :)
0.1 Güneş, etrafına yaydığı göz kamaştırıcı ışınlarıyla bu sabah da benim odam da açmıştı gözünü. Kendi kendime sesli bir şekilde söylenerek “gerçi bende neden şaşırıyorsam, her sabah aynı durumu yaşıyorum alışmalıyım sanırım artık bu duruma” deyip kendime göz devirdim. Yatağın içinden çıkıp ayağa kalktım ve hemen içinde bulunduğum durumun farkına varıp kendimi tekrar yatağın üzerine bırakıp yeniden söylenmeye devam ettim. “Ya Allah aşkına böyle bir duruma kim alışabilir ki?” “Sen kime söyleniyorsun yine sabah sabah kiraz?” Abime garip garip baktım, ne zaman gelmişti ki? Ben neden duymamıştım geldiğini? Abim bakışlarımdan yine bir anlam çıkarttığı için “sen kendini yatağın üzerine bırakırken girdim içeriye ama sen kendi sesinden ve gürültünden dolayı beni duymadın tabii.” Yanıma gelip elini uzattı . Yattığım yerden abimin elini tuttum oda beni kendine doğru çekip ayağa kaldırdı. “Gün geçtikçe ustalaşıyorsun bu işte BARIŞÇIĞIM” abimin yanından uzaklaşarak çalışma masamın yanına geçtim. “Hangi iş?” “Bakışlarımdan anlam çıkartman gibi mesela!” Abim tekrardan yanıma gelip “sayende KİRAZCIĞIM!” deyip kafama bir tane vurup odamdan çıkmak için kapıya yöneldi. Tam kapıdan çıkacakken abimi durdurup “bu neydi şimdi?” dedim kafamı işaret ederek. “Abin olduğumu hatırlatmak içindi.” Diyerek odamdan çıktı. Abimin arkasından boş gözlerle bakarken masanın üzerinde olan, sürekli bildirim gelen telefonuma kaydı gözüm. Vakit geçirmeden telefonu elime alıp gelen bildirime baktım. “Bu da ne şimdi?” 05****: Kiraz Çiçeği açalı çok oldu gönlümde benden habersiz. Kiraz: ? 05***: Günaydın kiraz çiçeğim Hemen mesajlaşmadan çıkıp kendimi toparlamaya çalıştım. O olamazdı değil mi? Hayır kiraz hayır o olamaz, o olamaz çünkü o öldü! ÖLDÜ.... Banyoya gidip elimi yüzümü hızlı bir şekilde yıkadıktan hemen sonra kendimi tekrar odama attım. Dolabımdan üzerime giyecek bir şeyler alıp hızlıca giyindim, saçımı sadece tarayıp açık bir şekilde bıraktım. Odamdan çıkıp aşağıya indim masada kimsenin olmadığını fark edince kapının yanında okula gitmek için beni bekleyen abime baktım. “ Annem ve babam çıktı mı?” Abimle beraber anne ve babamdan ayrı, şehir dışında iki katlı bir evde yaşıyorduk. Dün gece annemle babam buradaydı ama sanırım yine işleri gereği erkenden çıkmışlardı. Abim hemen başıyla beni onaylayıp “Kahvaltı yapmayacaksın çıkalım mı?” dedi kapıyı işaret ederek. “Çıkabiliriz.” “Hayırdır ne oldu sana?” abim kendi arabasının sürücü koltuğuna oturdu. Evet abim Barış Adalı; 21 yaşında, zamanında 10 ve 11. Sınıftan geçemediği için hâlen üniversite ikinci sınıfa gidiyor ve kardeşi Kiraz Adalı, yani ben ile şuanda aynı bölümü paylaşıyor. Türkçe öğretmenliği. “Bir şey olmadı desem inanmayacaksın.” “Söyle o zaman!” “Abi o hâlâ yaşıyor mudur sence?” Bana sinirli sinirli bakarak “Kiraz bu konuyu kaç defa konuştuk seninle? Poyraz öldü anladın mı abiciğim öldü. Hem bu konun üstü kapanalı 2 yıl oldu nereden geldi aklına birden?” arabayı sürmeye başladı. Ne kadar da kolaydı değil mi ‘Poyraz öldü’ demek ya da ‘2 yıl oldu’ demek sadece dile kolaydı tabi ki böyle bir şeyi basit bir olaymış gibi anlatmak. Onlar nereden bilebilirler ki seni kendi canından daha çok seven sevgilinin gözlerinin önünde ölüp gitmesini. Bir dakika ‘nereden aklına geldi’ mi demişti o? Hiç çıkmıyordu ki aklımdan... “Bilinmeyen bir numara bana ‘kiraz çiçeği açalı çok oldu gönlümde benden habersiz ‘ diye bir mesaj atmış. Ha birde ‘ günaydın kiraz çiçeğim’ demiş. Bende düşündüm ki...” Abim cümlemi bitirmeme izin vermeden direkt daldı. “Poyraz olabilir dedin kendince ama değil birincisi o öldü ikincisi ise o senin, sana ‘kiraz çiçeği’ diye hitap edilmesini istemediğini çok iyi biliyordu. Sana her zaman SAKURA’ m derdi hâlbuki ikisi de aynı anlama geliyor ama sen öyle seslenmesini daha çok seviyordun. Bu konuyu daha fazla uzatıp kendini de bizide üzme Kiraz, tamam mı?” Abimi onaylayıp başımı cama yasladım,10 dakika boyunca konuşmayı bırakıp yolu seyretmeyi tercih ettim. 4 SAAT SONRA (ÖĞLE ARASI) “Kiraz! Poyraz öbür dünyadan hortlayıp gelemeyeceğine göre kesinlikle abartıyorsun.” Deyip tüm kantini ayağa kaldıracak bir şekilde bağırmıştı Buğra. Efsun, hemen Buğra’nın kafasına vurdu “az daha bağırsaydın keşke Buğra tüm okula duyuramadın sesini!” Abim ise hemen Buğra’yı desteklemeye başladı “ hiç kendini yorma Buğra ben iki yıldır anlatmaya çalışıyorum fakat Kiraz bunu anlamak istemiyor” Arkasına yaslanıp kollarını birbirine bağladı. Yiğit ve Çisem de abimi onaylayan bir şekilde bakınca artık daha fazla dayanamayıp yüksek sesli bir şekilde konuşmalarına dahil oldum. “ size çok kolay geliyor değil mi bir insandan öldü diye bahsetmek ya da kafanıza göre karşıdaki kişinin ne yaşadığını veya ne düşündüğünü bilmeden yargılamak.” Artık kantinde ki herkesin odak noktası olmuş bir durumdaydım “ ya bir düşünün sizin gözlerinizin önünde sevdiğiniz adam yada sevdiğiniz herhangi bir kişi araba kazası geçirerek ağzı burnu kan içinde kalmış ve bu da yetmezmiş gibi kulaklarından hiç durmaksızın kan akıyor. Ha! Birde kan kusuyor sürekli, kısacası can çekişiyor yanınızda ama sizin elinizden hiçbir şey gelmiyor. Peki size soruyorum siz ne hissederdiniz? Böyle bir durumla karşı karşıya gelseniz ne hissedersiniz gerçekten soruyorum!” Yanımdaki sandalyede oturan abim beni sakinleştirmek istersecine elimi tutunca istemsizce geri çektim. “ Kiraz biraz sakin olur musun bunları zaten hepimiz biliyoruz!” “Bence sen hiç konuşma abi,” sesli bir sahte kahkaha gönderdikten sonra tekrar abime döndüm “ yada konuş ya hatta sana soruyorum bu soruyu direkt. Hani sözde ‘en yakın’ arkadaşındı Poyraz, hani şu sırf benden iki yaş büyük olduğu ve senin en yakın arkadaşın olduğu için sevgili olmamıza izin vermediğin hatta ve hatta bu yüzden bir ay boyunca küs kaldığın Poyraz dan bahsediyorum.” Gözlerim dolmuştu. Hayır Kiraz şuan olmaz birazdan buradan çıktıktan sonra istediğin kadar ağlayabilirsin ama şimdi olmaz. SESSİZLİK.... Başımı kaldırıp etrafa baktığımda herkesin pür dikkat beni dinlediğini fark ettim. Bakışlarım yeniden abimi bulunca bana ‘yapma’ der gibi bakıyordu, ama Kiraz ADALI susacak mıydı tabi ki de hayır. “ Hatırlıyor musun?” deyip abime bakışlarımı kenetledim. Bu söylediğim Poyraz ile geçirdiğim anıyı zihnimde canlandırınca yüzümde buruk bir gülümseme belirdi “ ona demiştin ki ‘ eğer benim kardeşimin kalbinin kırılmasına, incinmesine ya da üzülmesine sebep olursan seni hiç tanımadığın bir Barış ile tanıştırırım demiştin, evet bunu Poyraz öldükten sonra adını dahi ağzına almayan Barış ADALI demişti bende çok şaşırdım. Rica ediyorum senden artık beni o Barış ile tanıştırır mısın? Çünkü senin kardeşinin kalbini ne kırdılar, ne incittiler, ne de üzdüler senin kardeşinin kalbini paramparça ettiler abi ama hayır bunu Poyraz değil siz yaptınız. Hepiniz bir bir parçaladınız beni!” Sakince ayağa kalktım ve kantinden çıktım. Yüzümde benden izinsizce akan bir gözyaşı hissedince hemen elimin tersiyle silip okuldan uzaklaştım. Yalnız kalmaya ihtiyacım olduğu için, okula yirmi dakika kadar bir mesafede olan sahil kenarına atmıştım kendimi. Bulduğum boş banklardan birine oturup Poyraz ile geçirdiğim güzel anıları düşünmeye başladım. 3 yıl önce... “ Kiraz! Güzelim acele eder misin?” Ben aynanın karşısında son dokunuşlarımı gerçekleştirirken yatağımın üzerine oturup bana söylenmeye başlayan Poyraz’ a ve ayakta duran abimin didişmelerini izlemeye başladım. “Güzelim derken?” Abim Poyraz’a ima yapar gibi bir soru yöneltince hemen yüzüne ciddi bir tavır takındı. “Ne diyeyim kanka ne dememi istersin?” “Ne diyorsan de ama benim yanımda böyle birbirinize ‘ Aşkım, canım, güzelim, bebeğim’ falan diyeceksiniz işimiz zor.” Pardon da sana ne oluyor BARIŞÇIĞIM? “ Şöyle yapalım o zaman Kiraz bana ‘ abi’ desin, bende ona ‘ kardeşim’ diye sesleneyim nasıl fikir?” Poyraz’ ın dediği şeye sessizce kıkırdadım. Abim Poyraz’ a yaklaşıp “ hah şöyle ya! Bana böyle şeylerle gelin oğlum.” Dedi ve Poyraz’ın alnını öptü. Poyraz bir anlık refleksle abimi itince kendimi daha fazla tutamayıp şen bir kahkaha attım. “Elaleme de maskara olduk iyi mi!” Poyraz oturduğu yerden kalkıp yanıma gelince kapıyı göstererek konuşmaya başladı. “Kiraz hanım eğer teşrif edersiniz çıkabilir miyiz artık?” Odamdan çıkıp hızlıca merdivenlere doğru koştum “ çıktım bile!” Poyraz’a dönüp güldüm ve hızlı bir şekilde arabasının yanına gittim. Hemen yerime yerleşip “nereye gidiyoruz ABİCİĞİM?” sondaki kelimeyi sinir etmek için uzattım, Poyraz da kendi yerine oturunca hemen arabayı çalıştırdı. “Sende bana ABİ demeye dünden hazırmışsın.” O da benim gibi ‘abi’ kelimesini bastırarak söyledi. “Pardon da tam olarak yedi ay öncesine kadar durum zaten bundan ibaretti. Sen benim için bir ‘abi’ ben senin için bir ‘kız kardeştim!” “Bu söylediğin tam olarak senin için öyleydi, benim açımdan hiç bir zaman öyle bir şey olmadı. Sen benim için şuan hangi konumdaysan yedi ay öncede bu konumdaydın, yani anlayacağın sen benim için hiç bir zaman ‘ kız kardeş’ olmadın Kiraz.” Gözünü yoldan bir kere dahi ayırmamıştı. Ne zamandır mesela? Uzun süren bir sessizliğin ardından ilk konuşan ben olmuştum. “Soruma cevap alamadım hâlen!” Hakikaten de soruma cevap vermemişti nereye gittiğimizi bilmeden ilerliyorduk, ya da sadece ben bilmiyordum. Yine gözünü yoldan ayırmadan, soğuk bir sesle “ kütüphane ye!” ‘ Kütüphane’ mi şaka mı yapıyordu ? “Ciddi değilsin değil mi?” “Ciddiyim.” “Sebep?” Cevap yok.... “Eğer benim ders çalışmam için geldiysek buraya lütfen hemen geri dönelim, sonuçta evde de ders çalışabilirim değil mi?” Oflayarak Poyraza döndüm. Yani benim ki de sorumuydu şimdi kütüphaneye ders çalışmak için değil de ne için gidebilirsiniz acaba Kiraz? Cevap yok... “Poyraz seninle konuşuyorum farkında mısın?” cevap gelmeyince daha çok sinirlendiğim için Poyraz’a yükseldim. “Farkındayım Kiraz.” Az önce ki soğuk tavrından taviz vermeden konuşmuştu. “Cevap ver o zaman Poyraz!” “Evet kiraz senin ders çalışman için geldik.” Yarım saatlik süren bir yolculuğun ardından kütüphaneye gelmiştik. “Neden ev değil?” “Kiraz!” sondaki ‘z’ harfini uzatarak. Bu seferde ben cevap vermeden arabadan çıkıp kütüphaneye girdim, Poyraz da peşimden hızlı bir şekilde geliyordu. En köşe masalardan birine oturduk elindeki sırt çantasından bana ait olan bir kaç test kitabı çıkartıp masanın üzerine bıraktı ve bana yaklaşıp konuşmaya başladı “Kiraz bak güzelim ne kadar farkındasın bilmiyorum ama bu sene sen sınava gireceksin ve şurada sadece 4 ay kaldı, o yüzden sıkı çalışman lazım hem sen değil miydin ‘ seninle aynı üniversitede okumak istiyorum’ diyen” dedi ve tekrar kendi sandalyesine oturdu. “ Kastettiğim şeyin bu olmadığını bence sende çok iyi biliyorsun Poyraz ABİCİĞİM.” Demiştim yine sondaki kelimeyi bastırarak. Onun ne kadar çabuk sinirlenen birisi olduğunu bildiğim için böyle bir şey yapmıştım. Sinirlenince yapacağı şeylerin gerçekten haddi hesabı yoktu. Sıktığı dişlerinin arasından konuşmaya başlayarak “ Kiraz GÜZELİM başlar mısın artık şu soruları çözmeye!” o da benim yaptığımın aksine güzelim kelimesini bastırarak söylemişti. Yok arkadaş yok gerçekten ne yaparsam yapayım ben bu çocuğu sinir edemiyorum. Oflayarak önüme bıraktığı test kitaplarından birine uzandım, elime aldığım matematik kitabına değişik bir şekilde bakıp ardından tekrar Poyraz’ a baktım sonra tekrar kitaba ve ardından yine Poyraz’ a baktım. “ Bu ne Poyraz?” “ Ne olduğu üzerinde gayet de açık bir şekilde yazıyor kiraz.” “Poyraz ben çok ciddiyim şuan.” “ Bende öyle.” “Hani ben Türkçe öğretmenliği bölümü okumak istiyorum ya matematik kitabını ne yapacağım acaba? Önümdeki kitabı alıp onun önünde duran edebiyat kitabını benim önüme bıraktı. “ Al kiraz bunu çöz, ama yeter ki susup testlerini çözmeye başla artık.” “Tamam.” Deyip soruları çözmeye başlayacakken aklıma bir şey takılınca tekrar poyraza baktım. O az önce beni geçiştirmeye mi çalıştı? “Sen az önce beni başından atmaya mı çalıştın yoksa bana mı öyle geldi?” Poyraz dan cevap gelmeyince çok konuştuğumun farkına varıp önümdeki sorulara yöneldim tekrar. Aralıksız iki buçuk saat kadar çalıştıktan sonra Poyraz ‘ a baktım telefonuna gömülmüş bir şeylerle uğraşıyordu, çalıştığım süre zarfında beni bir kere bile rahatsız etmemişti. Ne yaptığını merak ettiğim için başımı kaldırıp telefonuna baktım, benim ona baktığımı fark edince telefonunu kapatıp bana baktı . “ Ne oldu?” asıl sana sormalı Poyraz bey ne olduğunu. Göz devirerek “Kalkalım mı artık?” dedim. “Çözdün mü hepsini?” “Evet.” Dedim başımla onaylayarak. “Tamam o zaman.” Dedikten sonra ikimizde oturduğumuz sandalyelerden kalkıp kütüphaneden çıktık. Arabaya geçip koltuklarımıza yerleştikten sonra tekrar konuşmaya başladı "aslında seninle biraz daha vakit geçirmek istiyordum ama bira-” Cümlesini tamamlamasına izin vermeden konuşmaya başladım. "Önemli değil işini hallet sen.” Deyip gülümsemeye çalıştım. Uzanıp ellerimi tuttu. “ İstersen işim bittikten sonra seni tekrar almaya gelebilirim.” “ Bilmem, ben sana haber ederim.” “Tamam sen bilirsin.” Deyip ellerini ellerimden çekti ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. 30 dakikalık süren yol boyunca her ikimizde hiç bir şekilde konuşmamıştık. Araba durunca evimin önüne geldiğimizi fark edip kemerimi çıkartıp arabadan inmek için oturduğum yerde kıpırdandım. Tam arabadan inecekken Poyraz’ ın bana seslenmesi ile tekrar duraksadım. “ Kiraz iyi misin?” “ Evet, neden ki?” “ Bilmem, senin bu kadar uzun süre sessiz kalman pek hayra alamet değil de o yüzden sordum.” “ Sende haklısın tabi.” Diyerek gülümsemeye çalıştım “ ama merak etme bir şeyim yok.” “Peki bu söylediğin şeye sen inanıyor musun? Ben inanmıyorum da!” “ O da senin tercihin Poyraz ne diyebilirim?” “ Yok yok sen gerçekten iyi değilsin.” “ Poyraz ben çok iyiyim, hem senin işin yok muydu gitsene artık.” Tek kaşını havaya kaldırıp “ tamam görüşürüz o zaman.” Demişti bana inanmadığı belli edecek bir yüz ifadesiyle. GÜNÜMÜZ..... Oturduğum bankta bir hareketlilik olunca Poyraz ile geçirdiğim anıları düşünmekten sıyrılıp, yanıma oturan abime baktım. Neden gelmişti ki şimdi beni daha çok sinirlendirmek için mi? Ya da daha fazla üzmek için mi? “ Ne düşünüyorsun?” “ Poyraz’ı.” Abim, sesli bir şeklide nefesini dışarı verdi. O da sıkılmıştı artık bu durumdan, gerçi sadece abim değil arkadaşlarımın hepsine aynı şeyi yaşatmıştım. Kısacası hepsinin canından bezdirmiştim. Ama burada suçlu ben değildim bence , sürekli bana ‘ unut artık Poyraz’ı Kiraz, o öldü Kiraz, yapma şunu kendine Kiraz.’ Diyerek benim üzerime gelip onlara patlamama neden oluyorlardı ama yapamıyordum işte, unutamıyordum onu. Abim gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. “ Kiraz bak Abiciğim Poyraz’ın yerinin sende nasıl bir yere sahip olduğunu biliyorum ama ömrün boyunca onun yasını tutamazsın. Kendine gel biraz lütfen.” “Abi kapatalım konuyu.” Israrla konuşmaya devam etti. “ Onun yanındayken daha çok mutluydun, sürekli konuşuyordun bir dakika bile susmuyordun ama şimdi ağzını bıçak açmıyor Kiraz.” “Abi gerçekten konuşmak istemiyorum.” “İyi madem konuşmak istemiyorsun, konuşmayalım ama bende seni bir daha bu hâlde görmek istemiyorum tamam mı ?” yanıma tekrar yaklaşmıştı abim, saçlarımdan öpüp beni kendine doğru çekti. “ kalkalım mı artık?” “Olur.” Dedikten sonra ikimizde ayaklandık. Tam banktan ayrılacakken telefonuma bir bildirim geldi. 05**** : Sana böyle bir şey yaşattığım için özür dilerim KİRAZ ÇİÇEĞİM 05***: Eskileri hatırlamanı istemezdim... *** “Bu ne o zaman biriniz açıklasın bana bunu” Sinirden elimdeki telefonu yatağın üzerine, bizimkilerin ortasına fırlattım. Birlikte banktan ayrıldıktan sonra abim direkt Yiğit, Buğra, Efsun ve Çisem’i aryıp abim ve benim evimizde toplanmalarını istemişti. Neden böyle bir şey yaptığı hakkında zerre fikrim yoktu. Yine de hiçbiri abimin sözünü ikiletmeden dediğini yapmışlardı. Yiğit hemen dediğim şeye karşılık verdi. “Engelle sende kurtul bizde kurtulalım.” Bilmiş bilmiş baktı suratıma. Cevap vermek yerine sadece göz devirmek ile yetindim. “ Senden de böyle bir şey beklenirdi zaten SEÇKİN.” Çisem, Yiğit’ in soyadını bastırarak söyleyip benim yaptığım gibi göz devirdi ve tekrar konuştu. “ Salak şey amacımız zaten Kirazla oynayan kişinin kim olduğunu bulmak engellerse ne anlamı kalır? Hem belli mi olur belki yanlışlıkla açık falan verir!” Yiğit, Çisem’e değişik bakışlarından birini göndererek yeniden söylenmeye devam etti. “Pardon da neyiz biz dedektif falan mı?” Deyip kısa bir süre sustu ve ardından tekrar konuştu. “Ayrıca açık verme konusuna da gelince kimseyi kendinle eşit tutma istersen, nede olsa kendini ifşa etme konusunda kimse senin eline su dökemez değil mi?” diyerek Çisem’ e göz kırpıp pis pis sırıttı. Yiğit’in neden bahsettiğini hepimiz anlayınca istemsizce hepimiz kahkaha atmaya başlamıştık, tabii Çisem dışında. Buğra hemen yanında duran ikizinin kafasına vurup “ Sen neye gülüyorsun?” dedi. Anlaşıldı birilerinin canı yine kavga çekmiş. Nefesimi sesli bir şekilde dışarı bırak güldüm, her ikisi de grubumuza ayrı bir neşe katıyordu tatlı atışmalarıyla. Yada kavga mı demeliydim? Efsun, Buğra’ya bıkmış bir şekilde bakarak cevap verdi. “Sen çok olmaya başladın ama Buğra.” Oda aynı şekilde ikizinin kafasına vurmak için kolunu kaldırmıştı ki Buğra Efsunun kolunu hemen havada kavradı. “Orada dur bakalım küçük şey, ağabeye el kalkar mıymış hiç?” Efsunun kolunu bir hışımla geri bıraktı. Sinirlendi mi şimdi bu kendi ‘abi’ olarak gören arkadaş? Efsun olanları anlamaya çalışıyor gibi bakıyordu. “ Abi derken?” “Evet, abi her ne kadar da aynı anda doğmuş olsak da ben senin abinim on dokuz yıldır seninle bu konunun kavgasını ediyoruz ama sen hâlen anlamamakta ısrar ediyorsun.” “Nasıl oluyormuş o dediğin şey?” Buğra yeninden kendine savunmaya geçti. “ Doğanın kanunu bu kızım erkekler küçük olsalar bile her zaman abidirler.” Efsun, ondan beklenmeyecek bir şekilde cevap verdi. “ inanır mısın şuan hiç seninle uğraşasım yok!” Buğra, Efsun’ a dilini yutmuş gibi şaşkın şaşkın bakıyordu. “Allah Allah ne olmuş benim ikizime?” İkizim mi? Bu çocuk iyi mi gerçekten az önce ‘abi’ diyeceksin diye direten o değil miydi ben mi yanlış hatırlıyorum? “ Buğra senin beyin hücrelerinin biri en azından, bak en azından diyorum” diyerek parmaklarımla tırnak işareti yaptım “bende olsaydı şimdiye kadar Poyraz’ ın üzerine beşinci ya da altıncı sevgilimi falan bulmuştum her halde. Lan sen değil miydin az önce bana abi diyeceksin diyen şimdi de gelmiş ikizim diyorsun nasıl bir şeysin sen?” Bizimkiler yine aralarında kıkırdamaya başlamışlardı. Buğra yine kendinden benliğinden ödün vermeyerek “öyle bir şey olacaksa bir saniye bile düşünmeden verebilirim, hatta bir tane değil bir kaç tane de alabilirsin.” Diyerek o da diğerlerinin arasına katılmıştı. Durum o kadar vahim mi ya?
Selamlarrrr yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum 🌸🍒
|
0% |