@hikayelerinsultani
|
İmkansızları yaşamak mıdır sevmek, Yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek. Zor mudur gözlerine bakarken sevgiyi görmek. Yoksa sevgi midir gözlerinde ki tek gerçek? Kolay mıdır bir anda vazgeçip gitmek Yoksa gitmekten vazgeçip, sevmek mi gerek?
Özdemir Asaf
"Kiraz! Uyan artık geç kalacağız!" Abim, yaklaşık olarak beş dakikadır beni uyandırmaya çalışıyordu fakat benden tepki alamayınca daha çok sinirleniyordu.
"Tamam kalkacağım işte git sen." Başımdan göndermeye çalışmıştım ama pek işe yaramış gibi görünmüyor du.
"Kalkarsan zaten gideceğim canım kardeşim benim. Kalk yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!"
Daha fazla abimi zorlamayarak yatakta oturur pozisyona geldim. Yatağımın yanında duran telefonuma uzanıp saatin kaç olduğuna baktım, tam telefonu bırakacakken iki tane mesaj geldiğini fark ettim, abime bakıp telefonu işaret ettim.
"Ne oldu?" Hemen yanıma gelip yatağın üzerine oturdu ve meraklı bakışlarını telefonuma yöneltti.
"Anonim bey bana yine mesaj atmış."
"Açıp okusana kızım o zaman!"
Yeniden telefona dönüp mesajlara odaklandım.
05****: Günaydın 05****:Kiraz Çiçeğim
"Cevap yaz sende hemen!"
"Bana emir vermeyi bırakır mısın artık abi?"
"Ne dedim sanki? Hadi çok konuşma cevap yaz!"
Al işte ben 'bana emir vermeyi bırakır mısın?' diyeli aradan daha on saniye bile geçmedi. Göz devirip konuşmaya tekrar döndüm.
Kiraz: Günaydın :)
05****: Şaşırtıyorsun beni Kiraz Çiçeğim
Kiraz: Sana tek bir soru sorabilir miyim?
05****: Tabiki
Kiraz: Kimsin?
05****: Seni uzun zamandır seven biri desem.
Kiraz: Ne kadar uzun bir zaman?
05****: Tek bir soru demiştin sanki?
Kiraz: Peki bu son soru o zaman.
Kiraz: Seni tanıyor muyum?
05****: Pek sayılmaz
Kiraz: Pek açıklayıcı oldu sağol.
05****: Her zaman Kiraz çiçeğim sen iste yeter ki :)
(GÖRÜLDÜ)
"Ay harbi salak bu çocuk!" Ekranı kilitleyip telefonu tekrar masanın üzerine bıraktım.
"Ne oldu ki?"
"Diyorum ki 'seni tanıyor muyum?' gelmiş bana 'pek sayılmaz' diyor. Evet ya da hayır demek bu kadar zor olmamalı bence." yataktan kalkıp söylenerek banyoya doğru ilerlemeye başladım. "Sonra dedim ki 'pek açıklayıcı oldu sağol.' o bana ne dedi biliyor musun?" Abimin cevap vermesini bekler gibi sessiz kaldım.
"Ne bileyim Kiraz ben söylesene, sinir ediyorsun iyice beni!"
"Sana bugün gelmişler abi yine. Sakin ol biraz!" Abim bana ölümcül bir bakış atınca tekrar konuştum. " 'Her zaman Kiraz Çiçeğim yeter ki sen iste' dedi."
"Aferin size!" Eliyle alkışlar gibi yapmıştı "git üzerini giyin geç kalacağız yoksa."
Abime cevap vermeden banyoya girdim. Hemen üzerimdeki pijamaları çıkartıp duş almak için suyu açtım.
Yirmi dakikanın ardından banyodan çıkmış ve hazırlanmış bir şeklide mutfakta,abimim gelmesini beklerken kendime yaptığım kahveden yudumluyordum.
Abimin aşağıya indiğini fark edince elimdeki bardağı tezgahın üzerine bıraktım.
"Çıkalım hadi." Her ikimiz de kahvaltı yapmayı pek sevmediğimiz için evden direkt çıktık. Ben sabahları kahve içmekle yetiniyordum fakat abim ne bir şey yiyor ne de bir şey içiyordu. Okula gidince aklına gelirse sabah kahvaltısı olarak bir şeyler atıştırıyor ama akşam olunca önüne beni koysanız beni bile yiyebilecek birine dönüşüyor du. Yani ne değişiyor ki anlamıyorum aradan sadece sekiz, dokuz saat geçiyor.
Hiç bir şey yokmuş canım, alt tarafı dokuz saat ne olabilir ki en fazla?
"Ne düşünüyorsun sen yine?" Koltuğa yerleşip kemerimi taktıktan sonra hemen abim arabayı çalıştırdı.
"Senin aç kalma süreni hesaplıyordum." Deyip sırıttım.
"Ne alâka sabah sabah Kiraz?"
"Hiç öyle." Abim cevap vermeden önüne döndü.
Okula ulaşınca abimle aynı anda arabadan inip okul kapısından içeri girdik. En az otuz adım attıktan sonra omzumda bir kol hissettim, dönüp baktığımda ise Buğra olduğunu fark ettim.
"N'aber Kiraz Çiçeğim?" Deyip dalga geçer gibi alayla yüzüme baktı.
"Çarparım suratının ortasına bir tane görürsün o zaman Kiraz Çiçeğim'i" Sinirle yanlarından geçip sınıfıma doğru ilerledim.
"Ne dedik sanki ya?" Hızlı adımlarla bana yetişmeye çalışıyor du Buğra.
"Sen gayet iyi biliyorsun ne dediğini BUĞRA!"
"Yoo bilmiyorum!"
" Kiraz Çiçeğim denilmesinden hoşlanmıyor ya hani!" Yiğit araya girip Buğra'ya uyarıcı bir şekilde baktı.
"Biz öyle seslenince 'suratına çarparım' oluyor ama mesaj atan kişi aynı şekilde seslenince ağzını bile açamıyorsun." Yok bu çocuk harbi kaşınıyor.
"Bak Buğra elimde kalacaksın sen bugün!" Sinirli sinirli Buğra'nın üzerine yürüdüm.
"Kiraz boş ver sen onu, bugün formunda yine Buğra." Çisem araya girip beni sakinleştirmek için omuzlarımdan tuttu.
Buğra yine boş boğazlık yaparak "yalan mı ama ona sesini bile çıkartamıyorsun." Deyince daha fazla sinirlendim. Çisem in kollarından sıyrılıp yeniden Buğra doğru yürüdüm.
"Çok oluyorsun sen ama!" Tam Buğra'ya vurmak için elimi havaya kaldırmıştım ki abim elimi havada yakaladı.
"Kiraz abartma istersen dalga geçiyor işte." Elimi bıraktı ve ardından koluma girdi.
Geçmesin ya! Kimse benimle dalga falan geçmesin. Kimse benimle bu konu hakkında uğraşmasın veya şaka yapmasın. Sevmiyorum. Bana Kiraz Çiçeğim denilmesini sevmiyorum. Poyraz bile bana Kiraz Çiçeğim demesini istemediğim için hep SAKURA' m derdi, neticede ikisi de aynı manaya geliyordu ama kulağa daha hoş geliyordu.
Sinirli olduğum için kolumu geri çekip hızlı adımlarla sınıfa doğru giderken bacağımda soğuk bir ıslaklık hissettim ne olduğunu anlamak için başımı kaldırdığım da biriyle çarpıştığımın farkına vardım.
Özür mü dilesem yoksa hesap mı sorsam?
İkinci seçenek daha mantıklı geldi.
Hem ben çarpsam özür dilerdim değilmi? O kadar da gaddar değilim. O yüzden onun özür dilemesi lazım.
"Evet bekliyorum!" Kollarımı birbirime bağlayıp önümdeki duran kişiye baktım.
"Efendim?" Dedi ismini bilmediğim kişi.
"Diyorum ki özür bekliyorum!" Evet cidden özür bekliyordum.
"Pardon da çarpan sensin!" Bugün herkes benim üzerime üzerime geliyordu gerçekten.
"Hadi uzatma özür dile, sen yoluna bak bende yoluma bakayım!"
"Dilemiyorum! Ne yapabilirsin? Hem suçlu olan sensin!" Ne bu inat ya özür dile bitsin gitsin işte!
Efsun hemen arkamda belirdi. "Kiraz hadi sınıfa geçelim." Beni sınıfa doğru iteklemeye çalıştı.
"Efsun bir durur musun?" Elimi kaldırıp karşımdaki kişiyi işaret ettim "bu arkadaş benden özür dilemeden hiç bir yere gitmiyorum!"
"KARA KANDEMİR!"
"Efendim?"
" Adım bu değil, Kara." Elini selamlaşmak ister gibi bana uzattı. " Memnun oldum Kiraz!"
Elini havada bıraktım. " Ben olmadım ve hâlen senden bir özür bekliyorum!" Özür konusunu Uzatmaya devam ediyordum.
Barış arkamdan gelip adının Kara olduğunu öğrendiğim çocuğa döndü. "Kara, kardeşim uzatmayın hadi özür dile bitsin gitsin."
"İyide be-" abim Kara'nın sözünün bitirmesine izin vermeden yeniden konuştu.
"Tamam anladım ama Kiraz' ı bırakırsam burada seninle sabaha kadar inatlaşabilir." Bari başkalarının yanında kötü huylarımdan bahsetmesen mi acaba abi?
Kara abimi onaylayıp benden özür dileyince sınıfa girdim. Efsun ve Çisem i almak için geri dönüp arkama baktığımda Kara'nın da bizim sınıfa girip rastgele sıralardan birine yerleştiğini fark ettim.
"Bu niye bizim sınıfta?" Çisem' e dönüp sordum.
"Ne demek niye bizim sınıfta? Dönem başından beri çocukla aynı bölümdeyiz!"
Nasıl yani?
"Bu kadar kör kalmış olamazsın değil mi kiraz?" Efsunun yakarışıyla ona döndüm.
"Sanırım kalmışım!"
"Bravo güzelim!" Başımı okşayarak benimle dalga geçmeye çalıştı.
Çisem, Efsun ile bana vurarak hocayı işaret etti ve susmamızı istedi.
Son bir ders kala ben, abim, Yiğit, Çisem, Efsun ve Buğra ile bahçede ki banklardan birinde toplanmıştık. Abim bizden iki yaş büyüktü ama yaşıtlarıyla vakit geçirmek yerine hep bizim yanımızda takılırdı.
"Ee okuldan sonra ne yapıyoruz?" Yiğitten gelen teklife garip garip baktım.
"Yanlış duymadım değil mi ben, az önce bu teklifi sunan Yiğit miydi?"
"Evet bendim Kiraz hanım."
"Şaşırdım!"
"Normal, bende benden böyle bir şey beklemiyordum!" Elini saçına atıp saçını dağıttıktan sonra Efsun'a döndü "hep bu sarı kafalı yüzünden."
" Doğru konuş benimle, hem ben sarı kafa mıyım?" O da Yiğit gibi ellerini saçına uzatıp görebileceği şekilde saçlarını önüne getirdi.
Aslında Efsun sarışın değildi ama Yiğit neden böyle bir itham da bulunmuştu, hiç bir fikrim yoktu.
"Evet sarışınsın." Eline, Efsunun saçından bir parça dolayıp çekiştirdi.
"Yiğit. Bırak saçımı!" Yiğit elindeki saçı Efsunun gözlerine doğru yaklaştırdı.
"Bak bakayım sarı mı değil mi?"
Efsun sinirle, nefesini sesli bir şekilde dışarı bıraktı. "Buğra bir şey desene arkadaşına."
"Yiğitciğim bırakır mısın ikizimin saçını!" Çok kibar bir şekilde Yiğit'ten rica da bulunmuştu.
"Hayır!" Diyerek karşılık verdi Yiğit.
"Bırakmıyormuş Efsun."
"Onu bende duyabiliyorum. Yiğit sende bırak saçımı, canımı acıtıyorsun!"
"Buğra beni de iyice kendine benzettin ha!"
"Yiğit birilerine suç atmayı bırakır mısın artık!" Çisem lafa atladığında, Yiğit hâlen Efsunun saçını tuttuğunu fark edip elindeki saçı bıraktı.
Buğra yanımda oturan abimi kenara ittirip onun yerine geçti. "Küs müyüz?" Yanağımdan makas alıp gözlerimin içine baktı.
"Hayır!"
"Pek inanmadım."
"Ne yapabilirim Buğra?"
"Yani seni tanımayan biri bile şu ses tonundan sinirli olduğunu anlar kiraz."
"Yani?"
"Aslında seninle uğraşamak için böyle bir şey yapmıştım ama bu kadar kırılacağını düşünemedim. Kusura bakma."
Yüzüne bön bön baktıktan sonra kafasına sarılıp kendime çektim. "Tamam sıkıntı değil!"
"Ay yumuşama hemen sende!" Buğra'nın söylediklerine ağzım açık kaldı. Hem gelmiş özür dilemeye çalışıyor, affedince de yumuşama hemen oluyor.
"Sen harbi iyi değilsin." Buğra'yı kollarımın arasından arkaya doğru ittim hemen.
"Sana iyi olduğunu düşündüren nedir kiraz?" Dedi Efsun.
****
Eve geldikten sonra abimle akşam yemeği için bir şeyler yedik. İkimizde salona geçip telefonlarımızla uğraşıyorduk.
Yine anonim kişisinden mesaj gelince gözlerimi devirdim.
05****: Nasılsın Kiraz Çiçeğim
Kiraz: Sanane
05****: Kırılıyorum ama
Kiraz: Ne yapabilirim mesela?
05****: İlk önce beni kaydetmek ile başlayabilirsin.
Kiraz: Tabii hemen
Kiraz: İsim alayım?
05****: 'Anonim' diye kaydetsen yeter :)
(GÖRÜLDÜ)
05**** kişisi 'ANONİM' olarak kaydedildi.
"Hayırdır?" Abimin bana seslenmesi ile irkilip başımı ekrandan kaldırdım.
"Ne?"
"Ekrana öyle bir kitlenmişsin ki, dedim ne oluyor?"
"Sence?"
"İsimsiz arkadaş mı?"
"Eve-"
Elimdeki telefon titremeye başladığında abimle konuşmam yarım kalmıştı. Ekrana baktığım da Efsunun aradığını gördüm. Bekletmeden hemen açtım.
"Efendim Efsun?"
"Kanka biz sahile geçtik, Barış abi'yle sizde gelin."
"Tamam Barışçığım' a bir sorayım." Telefonu kulağımdan çekip abime döndüm.
"Barış, Efsun biz sahile geçtik sizde gelin diyor, geçiyor muyuz?"
"Olur."
Tekrar dan telefonu kulağıma yaklaştırıp Efsun'a döndüm. "Geliyoruz Efsun."
"Ha bu arada Kara ve arkadaşları da var haberin olsun!"
"İyi size iyi eğlenceler o zaman kanka görüşürüz!"
"Kiraz eğer Barış abi geldiğinde yanında seni de görmezsem bizzat gelir kendim alır çıkartırım seni o evden, yaparım bilirsin." Dediğinde telefonun kapanma sesini duyunca neye uğradığımı şaşırdım.
"Ne diyor ?"
"Kara ve arkadaşları da varmış onu söyledi."
"Bu arada 'Barış' falan n'oluyoruz Kiraz hanım?"
"Adın Barış değil mi?" Merdivene doğru yavaş yavaş koşar adımlarla yöneldim.
"Barışın yanında 'abi' de eklemen gerekiyor ya hani!"
"Odamdayım ben!" Odamdan aşağıya sesim gitsin diye yüksek sesle bağırdım.
Üzerime gri renkte bir sweatshirt ve siyah kot pantolon giydim. Saçımı da rahat bir şekilde topuz yapıp odamdan çıktım.
Aşağıda abimim beni hazır beklediğini görünce direkt yanına gittim. "Hazırım" dediğimde ikimizde evden çıktık.
Evimize yaklaşık 20 dakika uzaklıkta olan sahile yürüyerek sessizce gidiyorduk.
Sahile vardığımızda Çisem bizi görmüş olduğuna el salladı. Onların oturduğu yere ulaşınca abim ve bende yanlarına geçip yere oturduk.
"Hoş geldiniz!"
"Hoş bulduk!" Ben uzun süre sesimi çıkartmayınca abim Yiğit' in vermiş olduğu selama ikimizin adına cevap verdi.
"Kiraz gel bak seni kimler le tanıştıracağım." Efsun eliyle işaret yapıp beni yanına çağırdı.
"Bak bu Burçin Gökmen," eliyle kızıl saçlı kızı işaret etti ve ardından diğer yanında duran sarışın kızı göstererek "bu da Defne Bilgin"
Elimi selamlaşmak için önce Burçin'e sonrasında Defneye uzattım. "Memnun oldum, Kiraz bende." Dedim uzatmamaya özen göstererek.
Uzattığım eli sıktı ikiside.
"Bu Alaz Karabulut ve bu da Kara Kandemir." Dedi diğer yanında oturan ikisini göstererek.
Onlara da aynı şekilde el selamlaşması yaptıktan sonra Yiğitin yanına geçip oturdum.
"Biz hepimiz Kiraz' ı tanıyoruz aslında ama o bizi tanımıyor sanırım." Alaz oturduğu yerden başını öne doğru eğdi beni görebilmek için.
"Evet tanımıyorum sizleri."
"Nasıl ya dönem başından itibaren aynı sınıftayız?" Buğra sen bir susar mısın artık ya!
"Olabilir Buğracığım öyle şeyler!" Yiğit yalandan öksürüp Buğra'nın koluna vurdu.
"Siz neler yaptınız?" Abim konuyu değiştirmek adına böyle bir şey ortaya atmıştı.
Sanki ayrılalı kaç saat olduysa.
Sobhet sarmayınca bizimkilere "markete gidiyorum" diye bir yalan uydurup yalnız kalmak için yanlarından uzaklaştım.
Yol boyu yürürken kendimi Poyraz'ı düşünmekten alıkoyamadım...
Evvet 2. Bölümün de sonuna geldik oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum 🌸 🍒 (şuna açıklık getirmek istiyorum arkadaşlar Poyraz öldü ve aradan 2 yıl geçti:) keyifli okumalar 💝
|
0% |