@hilal.gundogdu
|
Dilara Aksoy her gün başka şeylerle uğraşmak zorundayız ki ? Herkes kendi alnalarına yönelse ve boş işlerle uğraşmasa zamanımızı daha kaliteli geçirmiş olabilirdik. Mesela okul , okullar bana göre saçma bir sistemde yönetiliyor. Yani mesela sen neden edebiyat okumak isteyen bir çocuğa fizik ve biyoloji öğretmeye zorluyorsun ki? Kendi alanına ağırlık versen hem konular daha iyi anlaşılmış olur hem de herkesin kendi alanında yoğunluk görmesi beynimize kullanmayacağımız bilgileri yüklemekten kaçınırkaçınır biliyorum hayatımızda matematiğe ihtiyacımız var fakat bu ihtiyaç temelden oluşuyor gidip de fonksiyonlar, çember ve benzeri şeylerden oluşmuyor. Bu bana göre oldukça büyük bir yanlış evet zeki olabilirim,derslerimde de başarılıyım fakat benim düşüncem bu yönde. İleride daha hangi mesleği yapacağıma tam karar vermedim çünkü bu ülkede artık bir iş bile yapılmaz en azından onu biliyorum.
Ben daha meslek bile seçemezken aynı okulda okuduğumuz erkekler büyük ihtimalle babalarının şirketlerini devam ettireceklerdi. Bu onlar için büyük bir şans olsa da bazıları bunu anlamayarak sadece okulda zaten ilerideki mesleğim hazır diye dolanıyorlardı. Peki benim gibi babasının parası olsa da kendi mesleğini yapmak isteyen, başkasına ihtiyacı olmayan kaç kişi vardı? Evet bende onlar gibi kolejde okuyor olabilirim babamda zengin olabilir fakat sorun babalarımızın zengin olmasında değil. Onun zenginliği kendine çünkü belirli bir yaşa geldikten sonra sen gidip de babandan para isteyemezsin ki ya da onunla yaşayamazsın ki. Aynı baban gibi kendi hayatını kurman ve kendi paranı kullanman gerekir. Bunu kime anlattıysam da beni pek ciddiye almadılar. Fakat gelecekte onlar babasının işini devam ettirirken ben kendi işmi kurduğumda asıl güç onlarda değil bende olacak. Gücü pekte umursayan bir insan değilim fakat gelecek kaygım çok fazla ve bu beni gerçekten bazı zamanlar delirtiyor bile diyebilirim. Sanırım yüksek dereceli bir üniversite de profesör olarak ders vermek hoş olurdu. Ders çalışmayı seven ve oldukça zeki olan yapım en çok bu meslekle uyuşuyordu. Ama küçüklüğümden beri aklımda sadece bir hayal vardı. Kendi çapımda deneyler yapmayı severim ya da bir şeyleri araştırmak hoşuma gider. En çok da maddeleri ve canlıları bu yüzden biyolog olmak her zaman içimden geçiyordu. Umarım bir gün Biyolog olduğum zaman gelir. Hayatta pek de amacım yok aslında sadece yaşamak için yapılması gereken görevleri yerine getirmek zorundayım.
Her zaman olduğu gibi güneş doğmuş ve sabah olmuştu. Fakat bana sabah olmuş muydu? Büyük ihtimalle hayır. Diğer gecelerde de olduğu gibi uyumamıştım daha doğrusu uyuyamamıştım. Nedeni gelecek kaygısı ve hayattaki tüm streslerdi. Dışarıdan zeki ve bilgili görünebilirim ama böyle görünmek için on bir yılımı feda etmiştim. Evet şu an diğer sınıf arkadaşlarım gibi bende on birinci sınıftayım fakat yaklaşan sınavı düşünmek bile stres yapmam için yeterli bir sebep. Bütün olumsuzluklarımı bir köşeye atarak yeni güne başlamak için çoktan üstümü giyinmeye başladım. Büyük ihtimalle Ecrin ve Yüsra çoktan uyanmışlardı. Onlarla aynı evde yaşıyorduk çünkü üçümüzün de evi okula uzaktı ve bizde daha öncesinden de arkadaş olduğumuz için fırsat varken aynı evde yaşamaya karar vermiştik. Yaşam alanında belirli kurallarımız var ve bu kurallar genelde bozulmaz. Mesela Ecrin'in kedi ve köpeklere yani tüylü şeylere alerjii vardı ve bizde kural olarak eve evcil hayvan getirmiyorduk. Hazırlanmam bittikten sonra odamdan çıktım ve onları bulmayı beklediğim oturma odasına gittiğimde tam da tahmin ettiğim gibi olduğunu gördüm. Yüsra telefonda konuşurken Ecrin uykulu şekilde elini sallayarak "Günaydın." oturduğu koltukta hemen yanına oturarak "Sana da günaydın." Ecrin soyduğu elmayı bana uzattığında hiç sorgulamadan elmayı alıp yemeye başladım. Yüsra telefonda konuşması bittiğinde hemen yanımıza gelerek koltuğa Ecrin ve benim arama atladı. Yüsra elimdeki elmalardan birini hızlıca benden çalıp ağzına attarak "Bu gün hafta snu ne yapsak ki?" aslında hafta sonu için pek de plan yoktu. Her zaman olduğu gibi kafamıza göre takılırız diye düşünüyordum. Ecrin Yüsra' ya dik dik bakarak "Sen az önce Kumsal ile ne konuşuyordun?" Yüsra ise umursamazca omuzlarını silkerek "Bu gün kahvaltı için bize gelmesini söyledim o da kabul etti." Ecrin anlayışla başını sallayarak elma soymaya devam ederen ikisine de ciddi misiniz der gibi bir bakış atarak "Kıza kahvaltıda elma yedirmeyi mi düşünüyorsunuz?" Yüsra Ecrin'in soyduğu elmalardan bir tane daha ağzına atarak "Ne alakası var?" ellerindeki elmayı alarak "Ben elmadan başka bir şey göremiyorum hani kahvaltı nerede?" Ecrin üzgünmüş numarası yaparak dudaklarını büzerek "Kahvaltıyı birazdan hazırlayacaktık." onaylamaz bakış atarak "Birazdan değil şimdi hazırlayacaksınız." Yüsra yenilgiyle koltuktan kalkarak "Tamam biz kahvaltıyı hazırlarız ama sende en azından git ekmek falan al." bende aynı şekilde koltuktan kalktıktan sonra "Tamam ben giderim siz yeterki kahvaltı hazırlayın ve döndüğümde bu masayı dolu bekliyorum."
Daha sabahın erken saatleri olduğu için market henüz açılmamıştı bu yüzden mahalledeki minik bir bakkala doğru yürüyordum. Evdeki halimle direkt çıktığım için karşıma kimsenin çıkmamasını umarak bakkala girdim ve iki ekmek,bir tane de portakal suyu aldım. Bakkaldan çıktığımda elimde bir poşetle mahallede bıkkın bir şekilde yürüyordum. Umarım o sofrayı çoktan kurmuşlardır yoksa ben onlara ne yapacağımı biliyordum. Hava sıcak ve nemli olduğunda dolayı eve yaklaştığımda poşeti bir köşeye koydum ve elimdeki tokyala saçımı bağlamaya başladım. Saçımı bağlarken tam olarak çaprazımdan gelen bir sesle bakışlarımı o yöne çevirdim. Çınar kendi arabasını snaki tamir ediyormuş gibi içine bakarak ağzına gelen küfürleri sayıyordu. Bu çocuk genelde daha sakin değil miydi ya? Ya da sadece ben böyle biliyordum.Hani bir adam neden arabasının içine bakarak küfür ederdi ki. Gözleri arabanın içinde belirli bir şeyi ararken saçımı bağlamam bittiğinde poşeti geri elime alarak hafifçe ona yaklaştım beni daha fark etmemişti. Arabadan minik bir kedinin miyavlama sesi geliyordu. Çınar bıkmış gibi hafifçe sesini yükselterek "Ne miyav miyav,hay ben senin miyavına!" bu şimdi kediye mi küfür ediyordu? Fark ettirmeden yanına yaklaşarak "Sorun ne?" Çınar beni duyduğunda sanki hiç beklemiyormuş gibi yerinde hafifçe sıçradıktan sonra geri erkeklik moduna girerek "Bir sorun yok.Kedinin biri arabanın içine girmiş çıkartamıyorum." poşeti arabanın yanına bırakarak "Ve sende kediye küfür etmenin onu oradan çıkartacağını falan mı düşündün?" hafifçe yüzü kızarırken "Hayır öyle yapmıyordum." tabii sen inkar et tabi ama ben ne yaptığını iyi gördüm. Arabayı işaret ederek "Tamam kedi nerde göster onu çıkarmana yardım edeyim." hafifçe şaşırırken arabanın motorlarının olduğu kısmı işaret ettiğinde hızla işaret ettiği kısma baktım. Evet motorların arasında küçük bir kedi vardı ve gerçekten hiç susmadan miyavlıyordu. Aklıma gelen fikirle poşetimin içindeki salamı aldım ve geri kedinin olduğu yere yaklaşırken salamı kutusundan çıkararak kediyi cezbetmeyi amaçlayarak yakın bir noktaya koydum. Ve tam da beklediğim gibi kedi motorların içinden çıkarak salamı koyduğum yere koştu ve salamı yemeye başladı. Çok da tatlı ve küçük bir kediydi tabi Çınar'dan daha tatlı olduğu kesindi de yine de tatlıydı. Ben dayanamayıp eğilip kediyi severken Çınar şaşkınca "Onu nasıl çıkarmayı başardın?" bunda o kadar şaşırıralacak bir şey de yoktu. Önmesizmiş gibi göstererek "Kediye küfür etmek yerine çabalasaydın sende çıkarırdın." aynı cümlede hem tavsiye vermiş hemde laf sokmuştum ve hoşuma giderek kediyi severken dudaklarımda hafif bir gülümseme belirdi. Çınar ben kediyi sevmeye devam ederken "Dikkatli ol kuduz kapabilirsin." Kediyi bırakıp ayağa kalktım ve bırakıtığım poşeti geri aldıktan sonra ona bakarak "Eğer kuduz bulaşacak olsaydı çoktan senden bulaşmış olurdu." o ağzı açık bana bakarken ben ise ve egitme amacıyla arkamı dönerek biraz önce söylediklerimin eğlencesinde gülümseyerek eve doğru ilerliyordum.
Kumsal Özdemir Yüsra hafta sonunda olduğumuz için beni beraber kaldıkları öğrenci evine kahvaltıya davet etmişti ve bende pek sorgulamadan kabul etmiş ve çoktan eve varmıştım. Ben koltukta boş boş otururken onlar ise Yüsra Yemekleri hazırlarken Ecrin masayı düzenliyordu. Dilara için bakkala gittiğini söylemişlerdi de bakkal buraya pek de uzak değildi ama gideli epey bir olmuştu. Tam merak ettiğim esnada Dilara eve bıkkın şekilde girdi ve elindeki poşeti masaya bıraktı. Beni gördüğünde "Hey hoş geldin." koltuktan kalakrak "hoş buldum. Bir sorun mu var yorulmuş gibi görünüyorsun." Dilara cevap veremeden Yüsra "Kahvaltı hazır hadi gelin." beraber masaya geçtiğimizde Dilara "Yolda ne yaşadığıma inanamayacaksınız." Ecrin merakla öne atlayarak "Ne oldu çabuk anlat." Dilara hepimize göz gezdirdikten sonra "Bakkaldan dönüyordum tamam mı sonra işte birkaç ses duydum baktığımda Çınar oradaydı ve arabaya bakarak küfür ediyordu.bende bir sorun olduğunu sandığım için gittim ki meğer asıl sorun arabada değilmiş." Diğerlerinden önce ben atlayarak "Nasıl yani?" Dilara gülümseyerek "Baktığımda bir kedi arabaya sıkışmış Çınar ise onu çıkaramadığı için boş boş kediye küfür ediyordu.Neyseki ben kediyi çıkarttım." hepimiz Çınar'ın haline gülerken Yüsra "Ne yani o grubun zeki çocuğu sadece bir kediye mi küfür ediyordu?" hepimiz daha çok gülerken Ecrin "Onu bunu boşverin de dün çok eğlendik değil mi?" Dilara katılarak "Evet ya ilk kurban diğerleri olacakken yazık Aras oldu." Gülmekten yemek yiyemezken "Şanssız çocuk ilk başta o kurban gitti. Ve banyodan kaçışını gördünüz değil mi?" Ecrin devam ederek "Evet ama ilk onu korkutmamalıydık. Kalp krizi geçireceğini sandım." Yüsra gururla "Bizi yakalayamadılar ayrıca evden de onlar görmeden çıktık değil mi?"diğerleri kafasıyla onaylarken ben "Kızlar aslında şey." Ecrin ilk konuşarak "Sorun ne?" Yüsra ve Dilara da bana bakarken hafif utanmış şekilde "Aslında Ayaz bizi gördü." ağızları açık kalırken Yüsra elinde tuttuğu çatalı şokla düşürdüğünde Dilara hızlıca "Nasıl gördü? İyi de kimse görmemişti sadece o mü gördü?" başımı sallayarak "Evet camdan atlayıp kaçarken sokakta arkama bakmıştım Ayaz camdan bize bakıyordu." Yüsra yüksek sesle "Ne! yakalandık mı?" bağırması ile biz irkilirken o kendini toparlayarak "Pardon biraz fazla oldu.Nasıl yani yakalandığımızı mı söylüyorsun?" hayal kırıklığıyla iç çekerek "Büyük ihtimalle,çünkü göz göze geldik." Ecrin şokla "Eğer bizi gördüyse diğerlerine de anlatmıştır." Dilara daha sakin şekilde "Evet ve eğer öyle olduysa boş durmazlar kesin bir şeyler yapacaklar." Yüsra şoku daha üstünden atamayarak "Tanrım galiba bittik." bense neden böyle telaşmlandıklarını anlamıyordum çünkü daha Ayaz'ları tam olarak tanımıyordum ve tabii ki yapabileceklerini de bilkmiyordum. Abartılı tepkilerine bakarak "Sizce de biraz abartmıyor musunu?" Ecrin de bana katılarak "Yani hem en fazla ne yapabilirler ki?" Dilara ifadesiz bir suratla bakarak "Evet öyle emin olun hiçbir şey yapmayacaklardır." Konuyu dağıtmaya karar vererek yemek yemeye devam ediyorduk.Bir yandan da köşede açık olan televizyonu izliyorduk.Televizyonda hiç de yabancı olmadığımız her zaman çıkan kadın cinayetleri çıktı. Gerçi çıkmasa şaşırırdım çünkü şu an ülkede kadın cinayetinden başka bir şey yoktu. Neden böyleydi ki biz kadınların hayatları tehlikedeyken onlar ise sadece habere koyup geçiyorlardı. Bu iş artık gerçekten fazla uzadı kadınlar böyle ölmemeli ve öldürülmemeli. Bunu yapan o erkekler için ise öyle bir ceza uygulanmalı ki korkmalılar hatta tüm ülke korkmalı. Fakat onun yerine ne var sadece hafif cezalar. Bir ölü bedenin cezası bu kadar hafif olmamalı daha kötüleri daha beterleri olmalı. Gerçi artık bir noktada haklılar bir ölü bedenin cezası değil onlarca ölü beden var ve hepsi adaletsizlik yüzünden. Eğer bu ülkede adalet yoksa o zaman kendimizi korumak için gerekli her yola başvurmalıyız. Ne de olsa onlar bizi koruyamıyorsa biz kendimizi ve birbirimizi koruruz. Dilara televizyonu kapatarak "Biraz eğlenmeye ne dersiniz?" Yüsra hevesle "Tabii ki de evet." Masadan kalkarak beraber oturma odasındaki bir koltuğa oturduğumuzda Ecrin hevesle "Hanginizin telefonuyla başlayalım?" cebimdeki telefonu hızlıca bir hamlede çıkarıp uzattığımda Yüsra telefonu aldı ve hızla numara girme yerine girerek bize baktı "İlk ben başlıyorum o zaman." Yüsra telefonumda birkaç numaraya rastgele bastıktan sonra aramaya bastı. Telefon çalarken beraber heyecanla bekliyorduk ve sonunda açıldığında karşı taraftan bir kız sesi geldi "Alo kiminle görüşüyorum?" Yüsra ise aklındaki planla sesini hiç değiştirme zahmetine girmeden "Merhaba hanımefendi ben ayırma işleri bakanlığı müdürüyüm." kız şaşkın sesle "O ne demek?" Yüsra ciddi tona devam ederek "Sevgilileri ayırma derneğine katılmak ister misiniz?" kız daha anlamadığından "Dalga mı geçiyorsunuz?" Yüsra ise yüzünde mimik oynatmadan "Derneğimize katılmak için öncelikle sevgilinizden ayrılmanız gerek." kız telefonu kapattığı anda hep birlikte kahkaha atmaya başladık. Sıra Ecrin'de olduğu için Yğsra telefonu Ecrin'e verdiğinde Ecrin de kafasına göre numara tuşladıktan sonra telefon açıldı bu sefer bir erkek vardı fakat işler hiç beklemediğimiz gibi giderek adam "Merhaba patron şu anda burada yok siz kimsiniz?" Ecrin ağzı açık bize bakarken hızla telefonu kapattı. Dilara "Oha kız yanlışlıkla mafyayı aradı ya lan." Ecrin şokla telefonu Dilara'ya uzatırken biz ise biraz önce olanlara gülüyorduk. Dilara da kafasına göre bir numara salladıktan sonra karşı taraf "Merhaba" gelen ses çocuk sesine benziyordu Dilara ise aklındaki fikirle gülümseyerek "Merhaba roblox üzerinden banka soyduğunuz için evinize hapis cezası gelmiştir. Lütfen polise teslim olun." biz gülmemek için kendimizi sıkarken karşı taraftaki çocuk ağlamaya başlamıştı. Dilara telefonu kapatıp son olarak bana verdiğinde ben de onların yaptığı gibi rastgele bir numara tuşladım. Telefon açıldığında Yüsra'nın telefonundan Kumralım şarkısını açıp hoparlöre yaklaştırdım. Şarkıyı yaklaşık bir dakika çaldı ve karşıdaki kişi sadece sessiz sedasız dinledi. Sonunda şarkıyı kapattığımda tam konuşacağım esnada ses "Benim aptal sarışınım. Kızım sence ben bu numaraları yer miyim?" Ayaz'ın gelen seisyle şokla kızlara bakarken içimden evrene küfür ediyordum. Panikli bir sesle Ayaz diyeceğime her zaman kimse yokken kendi kendime kullandığım ifadeyi kullanarak "Kumral şey bildiğin gibi değil." yanlışlıkla kumral dediğimde gözlerimi kapatıp kendime küfür ederken karşı taraftan hafif bir kahkaha sesi geldi. "Kumralım ha, yani bana öyle seslenmeye devam mı edeceksin?" tam konuşacağım esnada tekrar devam ederek "Olsun olacaksam da senin kumralın olayım." Bu söylediğiyle resmen dilim tutulmuştu kızlar bile bana şokla bakarken ben aceleyle "Öyle değil oyun oynuyorduk görüşürüz." diyerek hızlıca telefonu kapattım. Kızlar şok içinde bakarken Dilara ise içtiği suyu fışkırtmıştı. Yüsra ona "Hay ben senin ağzını seveyim Dilaracığım ne güzel fışkırttın öyle fıskiye misali." şoktan çıkarak buna gülmemiz çok da sürmedi yani her zaman Yüsra ortaya bir komiklik atmazsa olmaz. Ortamın gerginliği azaldığında güldüğümüzde Ecrin sonunda "Ayaz mıydı o?" kafa salladığımda Dilara anlamlı bir bakış atarak "Sizce de biraz flörtöz değil mi?" ben hafifçe kızarırken Yüsra "Aman boşverin bu da eminim onun numaralarından birisidir sakın kanma Kumsal." ben ise daha fazla kızarırken "Hey kızlar öyle bir şey yok tamam mı saçmalamayın." Ecrin lafa atlayarak " Yani senin açından değil de Ayaz istediğinde çok baştan çıkartıcı olabiliyor buna çok fazla şahit olduk." konuyu geçiştirmeye çalışarak "Tamam tamam anladım oyunlara kanmak yok. Hem ben öküz sevmem." kızlar gülerken telefonuma gelen aramaya baktığımda annem olduğunu görerek kızlara döndüm "Kızlar benim artık gitme vaktim geldi galiba isterseniz daha sonra vaktim olduğunda gelebilirim." Dilara oturduğu yerden kalkarak beni yolcu etmeye başlarken "Dönüşte dikkatli ol tamam mı." şu an kendimi annesinden azar yiyen çocuk gibi hissederek "Tamam dikkatli olurum." Yüsra ve Ecrin de beni uğurlarken birkaç söz söyledikten sonra evden çıktım. Yolda taksi beklerken uzaktan gelen aracı gördüğümde el işareti yaptım.Sonunda bindiğimde evin yolunu söyledim ve adam sürmeye baladı. Yol boyu genelde sıkıldığım için her zaman yaptığım aktivite olan şarkı dinleme veya oyun oynamaya başladım.Yol bana göre böyle daha rahat geçiyordu kulaklığımla yüksek sesli şarkı dinlerken bir yandan da telefonla uğraşıyordum. Galeride bulunan gereksiz resimleri silerken bir anlığına yola bakmak için kafamı kaldırdım fakat oldukça şaşırdım çünkü bu her zaman eve gittiğim yol değildi. Kalp ritmim hızlanmaya başladığında hızlıca kulaklığı çıkarttım ve arabanın sürücüsü olan orta yaşlı adama "Şey yanlı yola girdiğiniz galiba." Adam bir saniyelik aynadan bana baktı ve geri yola bakarak "Kestirmeden gidiyoruz." evet yeni taşındığımız için burayı tanımıyor olabilirdim ama böyle bir yol olmadığını da biliyordum. İçimi stres ve korku basarken adama belli etmemeye çalışarak "Evime bu yoldan gidilmiyor acaba arabayı durdurur musunuz?" tam o esnada arabada tık sesi duyulduğunda adamın kapıları kilitlediğini anladım bu sefer artık korkumu içimde tutmayarak "Aracı durdur ineceğim." adam beni dinemedi bile aracı daha hızlı sürdü. Bu aralar çok fazla kadın cinayetleri oluyordu aklım bu fikirlerle dolduğunda sonunda göz yaşlarımı tutamayarak ağlamaya başladım. "Aracı durdur dedim ineceğim dinlesene." adam ise belirsiz bir ses tonu ile "Bu kadar bağırma." Bunu nasıl yapmazdım sonuçta burada resmen kaçırılıyordum. Doğru ya kaçırılma hemen telefonummdan kızları aramak ve yardım çağırmak için tuşlara basmaya başladığım anda adam hızlı bir hamleyle elimden telefonu aldı ve camdan attı. Şok ve dehşet içinde ona bakarken daha çok ağladım. "Lütfen sadece beni bırakın olmaz mı?" ben ona yalvarırken o ise arabanın hızını arttırarak ormanlık alana sürmeye devam ediyordu. "Bakın beni bırakın durdur şu aracı istemiyorum." artık çaresiz oduğumun farkına vararak kırmka için yanımda duran camlara vurmaya başladım. Adam ürkütücü bir ses tonuyla "Camı kırmaya çalışma kırarsan bedeli ağır olur." onu dinlemedim sadece vurmaya devam ettim hem belki tek çıkış yolum olacaktı nerden bilebilirdim ki değil mi? Göz yaşlarım sel tüm yüzümü kaplarken vurmaya devam ettim son gücümle, son azmimle. "Beni bırak ölmek istemiyorum!" bu sefer sesim daha çok çıkmıştı. Arabada bağırışlarım duyuluyor ama adamın sesi çıkmıyordu. Sonunda bir köşe noktaya geldiğimizde adam arabayı durdurdu ve arkasını dönüp bana baktığında sesim kısılarak "Hayır." Dedim adam ön kapıdan inip arkaya kapıya yaklaştı. Fakat neden sona ulaşmış gibi hissediyordum?
|
0% |