@hilal.gundogdu
|
Şu an o kadar çaresizdim ki bunu anlatamazım bile burda beni koruyacak benden başka kimse yoktu.Fakat ben bunu da hak etmemiştim tek yaptığım evime gitmekti bu ne tür bir suç olabilirde ben bu tür şekilde cezalandırılabilirim ? Ölüm ve kalım arasında bir savaş, işte bu benim savaşım. korku tüm bedenimi kaplarken içimde sadece korku varken ne yapacağımı bilmez halde sadece ağlıyordum.Daha önce hiç dövüş dersi de almamıştım hem alsam da ne olurdu ki karşımdaki kişi benden güçlü olduktan sonra ben ne yapabilirdim ki? Kim olduğunu bilmediğim adam araçtan inerek arka tarafa benim olduğum kapıya yaklaştığında kapıyı açacağını ve beni dışarı çıkaracağını anladım. Artık kendimi tutamıyordum göz yaşlarım sel olurken tek çare kapımı açmasın diye kapı kolunu tutarak son gücümle kendime çektim. Adam da aynı şekilde kendine doğru çekiyordu ama buna izin vermeyecektim. Adam daha kuvvetli çektiğinde yaşam mücadelesi içinde bende kapıyı kendime çektim. İşte çaresizlik ve yaşam oyunu buydu. Yaşam için savaşmayacak bir canlı tanımıyorum insanlar da dahil. Bazen evet ölmek ,isteyebiliriz fakat ölüme yaklaştığımız anda aynı zamanda ölümden de kaçmaya başlarız. Buna örnek olarak boğulma diyebilirim bir çok insan kendisini boğarak öldürme girişiminde bulunmuştur fakat o anda ne oluyor biliyor musunuz? Suya daldığında ilk rahatladığını hissediyor ve öleceği için dertleri bitmiş gibi hissediyor fakat daha derinlere battıkça nefesi tükeniyor ve aklına gelmeyecek şekilde sadece bir miktar hava için çırpınıyor. Yaşam içgüdüsü böyle bir şeydi ve ben de şu an bunu yapıyordum. Adam kapıyı çekerken bende aynı güçle kendime çekiyordum fakat bir anda son kuvvetle çektiğinde kapı açıldı. Gözlerim kocaman büürken arabanın içinde ondan uzaklaşmak için geri geri ilerledim. Adam ise bir anda uzanarak beni çekti ve aracın dışına çıkardı. Tutmaması için çırpınırken o ise beni etkisiz hale getiren yerlerimden tutarak yürütmeye zorladı. Nereye götürüyordu bilmiyorum ama bu işin sonu hiç de iyiye gitmiyordu. Beni götürmesin diye ağırlığımı yere vererek kendimi yere atmaya çalışırken o ise sabır çekerek zorlamaya devam ediyordu. Korkutucu sesi ile "Kızım bir rahat dur yoksa kötü olacak." daha çok ağlayarak "Ölmek istemiyorum bırak beni istemiyorum!" adam ilerletmeye devam ederken hemen önüme baktığımda bir araç ve yanında duran üç maskeli kişi vardı. İşte asıl şimdi bittiğimi hissediyordum belki bire karşı kıyabilirdim ama karşımda duran dört kişi hiç de kolay lokma gibi durmuyordu. Hepsi uzun böyle ve genelde kaslı yapıya sahip görünüyordu. Adamın beni onlara vereceğini anladığımda daha çok isyan ederek çırpınırken adam beni onlara daha çok yaklaştırarak bıkmış şekilde seslenerek "Alın şu kızı." adlarını bilmediğim kişilerden ikisi bana yaklaşırken ben ise daha çok çırpındım. Beni tutan o taksici adam ise büyük ihtimalle beni alacaklarını varsayarak kollarını gevşetti ve ben ise fırtsat bilerek hızlıca onu ittim ve kaçmaya başladım. Tam mutlu oldum kaçabilirim derken birden adamlardan birisi hırkamı tuttu ve kollarını bana sardı. Yakalanmıştım hem de tam kaçarken, kurtuldum derken. Taksici abi arabaya binip gittiğinde artık onlarla baş başa kaldım. Beni tutan adam hızlı bir şekilde beni tutmaya devam ederek diğerlerinin yanına ilerlerken daha da çok kurtulmaya çalıştım. Geride kalan iki adamdan biri biz oraya yaklaşırken arabaya bindi fakat birisi hayla arabanın dışında bekliyordu. Arabaya yaklaştığımızda beni tutan adamın kolunu sertçe ısırdığımda adam öfke dolu bir sesle hafif şekilde inleyince gözleri arabanın dışında olana döndü. "Abi şu kızı al yoksa elimden bir kaza çıkacak." Baktığı adam ise aniden sinirli bir tavırla bize yöneldi. Diğerlerine göre daha sinirliydi yanıma geldiği anda beni hızlı bir şekilde çekerek arabaya soktu. İtirazlarımı dinlemeden arabanın arkasında oturan diğer iki kişinin arasına oturttuğunda daha çok ağladım. Adamlardan sinirli olan sürücü koltuğuna geçerken ısırdığım kişi ise diğeri ile benim yanıma oturdu. Araba yüksek hızla kalktığında başımı çevirerek yanımda oturan diğerlerine baktım beni tutuyorlardı bu yüzden kaçma girişiminde de bulunamıyordum. Titreyen sesimle "Beni nereye götürüyorsunuz? Ölecek miyim?" sinirli olan adam aynada bakarak "Sesini kesmeni öneririm." dediğiyle yutkunarak çaresizlik içerisinde "Ama ben hiçbir şey yapmadım ki. Sadece evime gidiyordum tüm bunlar neden?" adam bana bakmadan "Sen daha iyi biliyorsun." ben neyi biliyordum ki ? bilmediğim bir şey için böyle bir şey yaşamam kesinlikel olanaksızdı. "Bak yemin ederim hiç bir suçum yok ne yapmış olabilirim?" yanımda beni tutanlardan biraz önce ısırdığım ben daha çok onları iterken bileğimi sertçe tuttuğunda acıyla inledim. Araba daha da ıssız yere sürmeye başladı sonumun böyle olacağını bilseydim hiç kendi evime dönmek için taksiye binmezdim. Beni nereye götürdüklerini de bilmiyordum ayrıca taksideyken o şerefsiz telefonumu attığı için kimseyi arayıp yardım da isteyemiyordum. Gerçi arasam kimi arayabilirdim ki? Kızlar ilk seçeneğim gibi dursa da onları arayamazdım çünkü çok paniğe düşerlerdi ve beni kurtarmayı unutabilirlerdi. En iyi seçenek Ayaz ve ekibi gibi duruyordu ama onların da numaraları yoktu. Olsa da aramazdım onları diye düşünüyorum çünkü o Ayaz öküzü kesin yine gurur yapardı hiç uğraşamam. Ama bir diğer seçenek de dalgaya almak yerine yardım etmesi olurdu. Araç ormanlık alanın daha da iç taraflarına girmeye başladı. Belki bir umut bir fırsat bulursam yardım istemek için beni nereye götürdüklerine dair bilgi edinmeye çalışıyordum. En azından tam yer olmasa da görünüşünü tarif edebilirdim. Adamları zihnimde görünüşlerine göre kodlamaya başladım. Arabayı süren sinirli yanımda oturan da onun yardımcılarıydı. Onlar için en azından birkaç bilgi edinmeye çalışarak onları izledim. Kolumla gözümden akan yaşları silerken yanımdaki yardımcıları bakıyordu. Fakat ben umursamadan göz yaşlarımı sildim ve güçlü bir görünüm elde etmeye çalıştım tabi kii ne kadar güçlü bir görünüm edebilirsem. Araba daha da çok ormanın derinliklerine ilerledi tam olarak nereye gididyorduk hayla bilmiyordum fakat başıma bir şey geleceğinden emindim. Acaba bir saldırı olursa kendimi koruyabilir miyim diye düşünürken araba bir köşeden döndü ve hemen kaşıda büyük bir depo ve deponun önünde de bir araç vardı. Nasıl yani beni depoya mı getirmişlerdi? Ama neden ki bana zarar vereceklerine inanmak istemeyerek suratlarına baktığımda hiç biri tepki vermedi İçimdeki korku ağırlaşırken araç depoya daha da çok yaklaştı. Güçlü bir duruş vermeye çalışsam da hafifçe titreyen sesimle "Beni neden buraya getirdiniz?" yanımdaki yardımcılardan uzun olan soğuk bir ses tonuyla yüzünde hiç bir duygu olmadan "Nedenini öğreneceksin." güçlü görünüşüm altında fırtınalar koparken "Ya istemiyorsam,ya gitmek istiyorsam." bu sefer yardımcılardan kısa olan "Seçme hakkın yok geliyorsun o kadar." bu sefer bakışlarım ona dönmüştü "Ya gelmezsem." bu sefer ses beklemediğim kişi olan başlarındaki sinirli kişi soğuk bir tonla "Eğer gelmezsen biz de götürürüz bu kadar basit" korkudan sesimin içine kaçtığını hissedebiliyordum ama kendimi konuşmaktan alamayarak "Zorla mı götüreceksiniz?" liderleri onaylayarak "Evet eğer gelmezsen mecbur seni zorlayacağız o yüzden uslu bir kız ol ve bizimle gel." hayır onlarla gitmek istemiyordum içimden tüm korkum çığlık atarken dışım ise hiç bir duyguyu ifade etmeyerek korkusuz durmaya ve cesur davranmaya çalışıyordum fakat ben cesur değildim ki. Ya da öyleydim ama şu an öyle değildim bilemezdim ama kim bu durumda olsa benim gibi olurdu diye düşünüyorum. Araç diğer deponun önünde duran araca yanaştı ve durdu. İşte şimdi asıl savaş başlıyordu. Aslında şu an pek bir şey yapamayacağımı biliyorum bu yüzden onlara sakin gibi davranacağım fakat ilk gardını indirdikleri anda onlardan kurtulacağım planım bu yönde. Her şey ne kadar yolunda gider onu da bilemiyorum ama bu benim tek şansım olabilir çünkü şu an bir hamle yapmaya çalışsam da yapamam anında engellerler fakat depoda oldukça geniş bir alan olacak ve gardlarını indirdikleri anda onlardan kurtulmayı planlıyorum. Depoda beni neyin beklediğini bilmediğim için pek de plan yapmak hoş olmadı ilk önce ordan nasıl kaçacağımı planlamam ve daha sonrasında kaçtıktan sonra ne yapacağımı bulmam gerekti. Eğer depodan olursa bir şekilde kaçarsam büyük ihtimalle ormana kaçacaktım çünkü tam olarak ormanın derinliklerindeyiz başka yol yok ve en mantıklısı ormana kaçmaktı çünkü ben şu an o filmlerdeki salak kız olarak yola kaçıp daha sonrasında yakalanmak yerine Kumsal olup ormana kaçarak kurtulacaktım. Lider olarak bildiğim kişi ön koltuktan indi ve yanımdakilere bir bakış attığında yardımcıları kafa salladı ve birisi hemen kapıyı açtıktan sonra beni kolumdan çekerek çıkarttı. Zorluk çıkaracağımı bildikleri için yardımcılarının ikisi de kolumdan tutarak beni depoya sürüklemeye başladılar. Lider önden giderken ikisi de beni sürüklemeye devam ediyorlardı. Daha kışa girmediğimiz için hava genel olarak sıcaktı ve şu an fark ettim ki ormanlık alan daha da soğuk. Üzerimde tşört ve sade bir eşofman vardı ama burası şu an o kadar soğuk geliyordu ki neredeyse titremeye başlayabilirdim. Daha fazla çekilirken ne kadar güçlü kalmak istesem de yapamadım tüm korkum tekrardan başlayarak tüm vücudum titremeye başlamıştı. İçeri götürdüklerinde artık her ne ile karşılaşacaksam daha da çok korkacağımı biliyordum. Planım da büyük ihtimalle suya düşecekti. daha önceden arabaya götürmeye çalışırken ısırdığım kişi daha sert bir şekilde kolumu tuttuğunda tekrar hızlıca o engelleyemeden kolunu ısırdım. Adam acı içinde çığlık atarken bense ısırmaya devam ettim. Liderleri olan kişi depoya ilerlerken yanımdakinin çığlığını duyduğunda hızla geri döndü. Benim onun yardımcısını ısırmamı gördüğünde gözleri şokla bir saniye büyürken hızlıca kendisini düzeltti. Ne kadar ısırsam da beni bırakmıyorlardı bunu anladığımda ısırmayı bıraktım fakat ısırdığım adam oldukça acı çekmiş olmalı ki iki büklüm oldu. ısırdığım uzun boylu yardımcı "Kızım tavşan mısın ısırıp duruyorsun!" bense umursamadım hem neden umursayayım ki sonuçta şu an bana kızabilecek bir pozisyonda değildi. Acı çekmeye devam etse de beni tutup götürmeye devam etti. Bense artık şnsımın olmadığını bilerek tekmeler atmaya ve çığlıklar atmaya başladım. "Bırakın beni!" daha da çok tekmeler savurdum. Boyu diğerinden kısa olan yardımcı "Abi kız delirdi galiba." lider ise takamdan "O zaten deliydi." bense daha çok çığlık attım "Sensin lan deli eğer adamsan söyle adamlarına beni bıraksınlar teke tek dövüşelim. Senden adam falan olmaz!" adını daha öğrenemediğim liderleri sinirli şekilde kaşının birisini kaldırarak "Bana karşı mı koyuyorsun küçük bayan çünkü birazdan depoda senin için bir süprizim var." yanımda beni tutanlar gülmemek için kendilerini tutarken ben ise onun tehditi karşısında bir anlık sustum daha doğrusu kendimi konuşmaya getiremedim. Liderleri işaret verdiğinde beni tekrar sürüklemeye başladılar. Sonunda deponun önüne vardığımızda kapı açıldı ve içeri girdik. Oldukça büyük bir yerdi ve inanılmaz derecede soğuktu.Deponun içinde başka bir yere götürüyorlardı neresi bilmiyorum fakat işler hiç de iyi gitmeyecek gibiydi. Deponun başka bir bölümüne girmek için kapıdan geçtikten sonra boş bir odayla karşılaştım. İçeride dikkat çeken tek şey bir çocuk daha vardı. bir erkek bedeniydi fakat arkası dönük olduğu için kim olduğunu bilmiyordum. Adamlar artık beni sürüklemeyi bıraktı ve sanki bir şey olmasını bekler gibi yerimde tutmaya devam ettiler. Gözlerim çocuğa odaklanmıştı onu da mı benim gibi kaçırdılar zarar verdiler miydi bilmiyorum ama sandalyeye bağlıydı. Lider "Bak süprizimizi beğendin mi ? Sadece sen olsaydın keyifli olmazdı biz de o yüzden onu a getirdik" o çocuk kimdi bilmiyorum ama muhtemelen birazdan da anlayacaktım. Korkudan bacaklarım titrerken lider tekrar eğlenen sesiyle bu sefer sandalyeye bağlı çocuğa seslendi "Arkanı dönebilirsin." kim olduğunu merak ediyordum çünkü şu an aynı kaderi yaşıyor gibi bir şeydik. Çocuk komuta uyarak koltuğunda arkasına döndü ve ela gözlerle tekrar karşı karışıya geldim. Bedenim titrerken gözlerim ise korkudan sulanmışken dudaklarımdan çaresiz bir fısıltı döküldü "Ayaz..."
Yüsra Aydın Genelde oldukça enerjik ve hayat dolu bir kızımdır. Fakat benim de sınırlarım vardır ama o sınırların ötesinde tek bir kişi var Fatih Altan... Tüm sınırlarımı yıkıp geçen ve bana acı çektiren tatlı ızdırapım. Fatih benim tek gerçek aşkımdı ve en yanlış aşkım da diyebilirim. Ya o yanlış kişiydi ya da biz yanlış zamandaydık. İlişkimiz çok güzeldi ikimiz de birbirimizi çok seviyor ve önemsiyorduk. İlişkimiz çok güzeldi genelde ikimiz de eğlenceli tipler olduğumuz için eğlenir ve şaka yapardık fakat bir gün Fatih ile ayrıldık. Sebebi ise ben ona kurabiye yapmıştım ve görmek için giidyordum fakat tam evine yaklaştığım anda içeriden bir kız çıktı ve bende doğal olarak anlamam gerekeni anladım ve biraz tartışatık ve ayrıldık. Fakat o her zaman kalbimdeydi. Onu okulda gördüğümde bile kalbim hızlanıyor ama ilişkimiz bittiği için kimseye bir şey diyemiyorum. Tüm bunları aklımdan çıkarmaya çalştım Kumsal evine dönmek için taksiye bineli yaklaşık yarım saat olmuştu biz ise Ecrin ve Dilara ile evi topluyorduk. Dilara bir anda "Kızlar kumsal telefonumu açmıyor acaba bir sorun mu var?" ne gibi bir sorun olabilir diye düşünürken Ecrin de temizlikten kafasını kaldırarak "Bir daha ara bakayım." Dilara onayladıktan sonra tekrar Kumsal'ı aradı fakat telefon sinyalinin olmadığını gördü. Dilara hafif korkuyla "Kumsal telefonları her zaman açardı ama sinyal yok diyor." bense onların abartmalarına dayanamayarak "Kızlar abartmayın bildiğimiz Kumsal işte biraz kafasını dinlemek falan istemiştir." Ecrin ise inanamayarak kafasını salladı ve "Sanmam acaba bir de erkeklere mi sorsak?" Dilara da gaza gelerek "Evet bence de onlara soralım belki görmüşlerdir." bense sakince "Kime soracaksanız sorun ben sormam." Ecrin istifayla "Tamam ben Aras'ı arayayım o zaman" Ecrin telefonundan numarayı tuşladığında megafona alması için işaret verdim ve o da öyle yaptı. Telefon açıldığında karşıdan Arası'ın her zamanki neşeli sesi duyuldu "Söyle benim küçük aslanım dinliyorum seni." Ecrin ise göz devirerek "Şöyle dalga geçmesene her neyse biz Kumsal'a ulaşamıyoruz acaba siz ne yaptığını biliyor musunuz?" Aras birkaç dakika bekledikten sonra "Hayır bilmiyorum fakat Ayaz da ortalıklarda yok beraber olma şansları varmı?" Ecrin ise sinirli tonda "Bak Aras dalga geçmiyorum biliyor musun bilmiyor musun?" Aras şaşkın bir tonda "Sakin ol şampiyon, arkadaşınızın nerede olduğunu bilmiyorum." Ecrin hiç birimizin beklemediği şekilde patlayarak "Bilmiyorsan ne oyalıyorsun be dağ keçisi." biz bile şaşkınken Aras "Yine lafı ben yedim iyi mi neyse kapatıyorum bizimkilerle film izliyoruz." Ecrin daha konuşamadan Aras telefonu kapattığında Ecrin telefonun arkasından söverek koltuğa fırlattı. Hepimiz olan konuşmayı düşünmüşütk yani ne olduğunu açıklamaya gerek yoktu. Dilara tekrar endişeli sesle "Kızlar bakın ciddiyim Kumsal nerede bilmiyoruz başına bir şey gelmiş de olabilir ne yapacağız?" artık bende telaşa girmiştim. Kumsal bu zamana kadar hiç aramalara dönmemezlik yapmamıştı ve şu an ona kimse ulaşamıyordu oldukça ters bir durumdu. Bense onları sakinleştirmek için "Emin olun kötü bir durum yok endişelenmeyin belki de telefonu bozulmuştur."
Kumsal Özdemir
Gördüklerimin şokundan çıkamıyordum onun burda ne işi vardı ya da amaçları neydi düşünürken onu görmenin de etkisiyle bacaklarımın titremesini durduramıyordum ve korkudan neredeyse nefes almayı unutmuştum. Karşımda Ayaz vardı ve sandalyeye bağlı bir şekilde bana bakıyordu. Bense tüm zayıflığımla ağlıyordum. Onun önünde zayıf görünmek istemiyordum ama şu an koşullar onu sağlamıyordu. Kaçırılmıştım, telefonum atıldı, zorla bir depoya getirildim, Ayaz da burda ve ne yapacağımı bilmiyorum. Beni getirmelerini anlardım da Ayaz gerçekten sert birisi onu getirmelerini aklım hiç almıyordu çünkü kaçıran adamları zaten gördüm ve Ayaz istese onları hiç uğraşmadan yenecek birisi. Ayaz bana bakarken hiç de şaşırmış gibi görünmüyordu ardında bi neden mi var bilemem ama ben ona bakmaya odaklanmışken adamlar çoktan beni onun yanındaki koltuğa götürdüler ve zorla bağladılar. Ellerinden kurtulmaya çalışırken ağlamaya devam ediyordum. Adamlardan onları kontrol eden Ayaz'a baktı ve sonra sabır çekerek bakışalrının yönünü değiştirdi. O anda aralarında ne oldu bilmiyorum belki bakıştılar belki başka bir şey çünkü ben şu an kendi derdimdeydim. Odanın içine göz gezdirdiğimde köşede duran bir masa gördüm masanın üzeri işkence aletleri ile doluydu o dehşet görüntü bir anlık ağlamamın bile kesilmesine sebep oldu. Ne göz yaşı vardı ne de bir mimik sadece acı...
Tüm grüntüler zihnimde dönerken nefesim kesilecek gibi oluyordu kendimi hissetmiyordum. Galiba ölecektim buraya başka bir şey için getirmemişlerdi öldürmek için getirmişlerdi. Ben şok içinde büyüyen gözlerimle sadece işkence aletlerine odaklanmışken adamlardan biri "Ne oldu beğendin mi istersen üzerinde test edelim." tüm bedenim kas katı kesilmişti bedenimi hissetmiyordum ama bir sorun vardı sadece bedenimi değil ruhumu da hissetmiyordum. Titreyen sesimle yalvarır bir tonla "Ne olur yapmayın yalvarırım sadece bırakın. Ölmek istemiyorum ne isterseniz yaparım." ben yalvarırken ve ağlamaya devam ederken yandan bir gülme sesi duydum bu ses Ayaz'a aitti. Hiç mi korkmuyordu neden bu kadar sakindi bilmediğim için şaşırırken o ise "Bu kadar mı acizsin de onlara yalvarıyorsun." doğru ben acizdim hem de şu an o kadar acizdim ki sen bile tahmin edemezsin Ayaz Öztürk. Ben onu umursamadan ağlamaya ve bırakmaları için yalvarmaya devam ederken onlar ise eğlenerek sadece kendileri için ayarladıkları bir köşede oturarak izliyorlardı. İçimdeki korku bir saniye bile sönmedi artık bende umut da kalmamıştı buradan kaçamayacaktım ve büyük ihtimalle ölecektim. Tekrar yalvarır sesle gözümden düşen yaşları sayamazken "Ölmek istemiyorum lütfen beni öldürmeyin." mahvolmuş bir şekilde ağlamamı umursamazlarken Ayaz sesinde duygu krıntısı bile olmadan "Ölümden korkar mısın ?" bu çocuk aptal mıydı? tabi kii de korkardım kim korkmazdı ki. Hem sorduğu soru da saçmaydı ben burda perişan bir halde ağlayarak yalvarıyorum ve o bana ölümden korkp korkmadığımı soruyor. Yok korkmuyorum Ayaz hatta kalkıp göbek atacağım şimdi. Ayaz'ın saçma sorusuna cevap vermedim ağlamaya devam ettim. Adamlardan uzun olanı birkaç saniye endişeli bakış attıktan sonra geri önünedöndü ama ben bunu fark ettim. Ayaz işkence aletlerini işaret etti "Bak onlar bizim için." ne yapıyordu bu çocuk şimdi beni rahatlatmaya falan mı çalışıyordu bilmiyorum ama teşekkür ederim ki korkumu kat kat daha arttırdı. Artık daha da kuvvetli ağlıyordum ama artık o kadar ağladım ki yrulmuştum ve ağlamaya bile halim kalmamıştı. Bu depoya getirileli yaklaşık yarım saat oluyordu vakit geçti ve ben daha ne olacağını bile bilmiyordum. Son çare Ayaz kaldı ve ona dönerek "Ayaz kurtar bizi lütfen." Ayaz bundan hoşlanmış şekilde gülümsedi "Neden yapayım ki beraber ölelim işte." eğer dalga geçiyorsa kötüydü ama dalga geçmiyorsa daha da kötüydü. Ben ağlamaya devam ederken Adamlardan lider olan başımıza geldi ve eğlenen sesle "Evet ilk hanginiz ölmek istersiniz?" kalbim yerinden çıkacak gibi atarken göz yaşlarım hiç bitmeyen bir yoğunlukta akmaya devam etti Ayaz ise soğuk sesle "İlk ben ölürüm." şokla ona bakıyordum bu cümlesi neden bu kadar zoruma gitti bilmiyorum ama kalbime ağrılar giriyordu. Yalvaran tonda "Ayaz lütfen yapma, ölme istemiyorum." bir anlık gözünde şaşkınlık geçse de beni dinlemedi adama baktı ve "İlk ben öleceğim onu rahat bırakın." istemiyordum Ayaz'ın ölmesini duymak bile istemiyordum. Hemde hiç istemiyordum kalbim ağrıyordu canıma acıyordu ama neden? Son kez yalvarırcasına "Ayaz yapma ölmeni istemiyorum lütfen." daha da fazla ağladım. Gözyaşlarım durdurulmaz olmuştu artık ve Ayaz ise nedense bundan korkmuyor gibi görünüyordu. "Korkma aptal sarışın sen ölmeyeceksin." dedikleriyle yutkunurken adam belinden bir silah çıkardı ve silahı Ayaz'ın kalbine koydu. Tüm vücudum olabildiğince titriyordu korkudan sanki dilimi yurtmuş gibiydim kısık sesle "Kumralımı öldürmeyin beni öldürün." adam dediğime şaşırırken aynı zamanda Ayaz da şaşırıyordu fakat öfkeli sesle "Benim için ölemezsin bu aptallık olur." hafifçe acı içinde gülümsedim "O zaman ben aptalım." adam gözlerini ikimiz arasında gezdiriyordu fakat silah Ayaz'ın kalbinde durmaya devam etti. tekrar çeresiz ve bağırıp ağlamaktan kısılmış sesimle "Ayaz ölme." bu son çaresiz bir yalvarıştı. Adam ise bir anda elini silaha daha da yaklaştırdığında son bir çaresiz çığlık attım "Yapma!" fakat geç kalmıştım. Silah sesi havada yankılanırken kalbime bir ağırlık çökmüştü. Kurşun onun kalbine sıkılmıştı ama neden o acıyı bende hissediyordum? Ayaz sandalyesinde başı öne düştü ben ise ağlayamadım bile o kadar korktum,üzüldüm ama en kötüsü yok olduğumu sandım. O an sinirle nasıl yaptım bilmiyorum ama baktığımda çoktan sandalyede iplerim çözülmüştü. Bir hızla Ayaz'a atladım hızla ipini çözdüm ve yere yatırdım. Fakat aklıma yarasına bakmak gelmemişti bile yerde yatan bedenine sarıldım, gözlerimi sıkıca kapattım ve ağlamaya başladım. Kocaman depo benim hıçkırıklarımla doldu. Çaresiz sesle "Ayaz beni bırakma korkarım ben." daha da fazla ağladım feryatlarımın sonu gelmiyordu. "Yalan söyledim seninle uğraşmayı seviyorum." "Hadi uyan artık ölmeni istemiyorum." "Bana bunu yaparsan seni affetmem hadi be kumral aç gözlerini." "Sen olmadan yapamam be Ayaz lütfen uyan." "Beni bırakmana izin vermiyorum." "Bırakmazsın değil mi yapamazsın beni aptal sarışınını bırakamazsın." "Korkuyorum lütfen gözlerini aç."
yalvarmalarım devam ederken Ayaz'a sarılmayı bıraktım. Ayağa kalktım madem artık bağlı değildim işte herkes şimdi benden korkmalılardı. Adamlar okunamaz bir ifadeyle bizi izlerken liderlerine bir hışımla yaklaştım ve o kadar güçlü bir tokat attım ki o an ben bile şaşırdım. Adamın kafası güçle yana savrulurken yanındakiler şokla bakıyordu. O daha tepki veremeden bazak arasına güçlü bir tekme geçirdim. O da yetmedi tekrar tokat attım. Tüm üzüntümü,sinirimi çıkarmaya başladım. "Seni adi onu öldürdün!" tekrar vurdum sesim kısılmıştı "Benim Kumralımı öldürdün." tüm gerçekler beni sardığında vurduğum liderleri acı içinde kıvranırken duvarın köşesine gittim ve eğilerek oturdum. Bacaklarımı kendime çektim ve şiddetli şekilde ağlamaya başladım. Gerçekleri istemiyordum önümde yatan Ayaz'ı görmek de istemiyordum. Olayların gerçekliği ve korkutuculuğu zihnime dolarken bir anda o kadar ağladım ki nefes alamamaya başladım. Nefes alamamam beni paniğe sürükledi. Neden alamıyordum bilmiyorum ama şu an resmen boğuluyordum yerimde panik atak geçirmeye devam ederken adamlardan birisi Ayaz'ın yerde yatan bedenini dürttü. Ağlamaktan gözlerim puslu bir görüşe sahipti net göremiyordum. O anda hiç beklemediğim bir şey oldu Öldü sandığım dakikalardır yalvarıp yakardığım Ayaz yerden aceleyle kalktı ve yanıma geldi. Panikledim çok panikledim fakat bunu düşünecek vaktim yoktu şu an ne Ayaz'ın gelişini düşünebiliyordum ne de ölmediğini düşünebiliyordum. Etraftaki sesler de gitmeye başladı. Ayaz panik içinde "Kumsal hiperventilasyon geçiriyorsun nefes alman lazım." devam ederek "Şaka yaptık yemin ederim şaka yaptık böyle olacağını bilmiyordum.Onlar seni kaçırmadı hepsi bir oyundu onlar birer aktör." bense bunları da dinleyemiyordum duyuşum da gitmeye başlamıştı. Ama tüm bunlar nasıl oyundu ? çok korktum öleceğimi sandım ve o şimdi gelmiş oyundu diyor. Adamlar ise aktörmüş ama gerçeğini aratmıyorlardı. En kötüsü ise onu öldürdüklerini sandığım için bu durumdaydım. Duyuşum kapanmaya devam ederken Ayaz beni kollarımdan hafifçe salladı "Kumsal kendine gel nefes almıyorsun" devam etti ve arka arkaya cümleler kurdu "Kumsal nefes al!" "Yemin ederim pişmanım lütfen nefes al." "Şakaydı sadece intikam almak istedim özür dilerim." "Korkma Kumsal hepsi şakaydı geçti." "Çok üzgünüm kendine gel. " artık duyuşum tamamemn kapandı. Başımın dönmeye başladığını hissettim neredeyse tüm zihnim boşalmıştı. Önümü göremedim gözlerim kararmaya başladı kendimi hissetmedim. Vücudumun zayıfladığını hissettim, sonrası ise sadece karanlık vardı.
|
0% |