
"Kanka bir şey diyeceğim, biz buradan nasıl çıkacağız?"
"Bilmiyorum ama çıkacağız."
"Nasıl?"
"Bilmiyorum dedim ya."
"Bence çıkacağız ama bende nasıl çıkacağımızı bilmiyorum." Mert ve Berk geldi. Ve ardından Alisa.
"Ben sadece korkuyorum. Herhangi bir fikrim yok."
O an sanki Berk'in aklına bir şey gelmiş gibiydi.
"Polisi arayalım. Sonuçta çekmeme gibi bir durum yok."
"Doğru ya biz mal gibi çekmez sandık. Hocam."
"Aradım bile."
Polis: 112 acil çağrı merkezi buyurun.
Selin Hoca: Biz İstanbul, Mehmetçik okulunda kaldık. Bir adam bizi esir tutuyor.
Polis: Bunun farkındayız ama oraya gelemiyoruz çünkü okulun etrafı duvar ve demir çevrili. Bir de en alt kısımlar elektrikli tel ile çevrili. Üstelik bir sürü silahlı var.
Telefonu kapattık. Ama buradan çıkamadık. Bir anons daha yapıldı.
"Buradan asla çıkamazsınız."
"Peki eğer seni öldürürsek adamların bize dokunamayacak. Bu da bizim anlaşmamız."
"Peki, ama şimdi oylama zamanı."
Ağlayarak bir isim aradım ve bizim için tek fırsat olan Selin Hocayı yazdım.
Ve tam 4 kişi daha Selin Hocayı yazdı.
"Hocam." Alisa ağlıyordu.
"Ben ölmeden önce arkanızı dönün ve sakın üzülmeyin."
Ve kapıdan çıktı hocamız. Şu an çok pişmandım yazdığım için. Arkamı döndüm ve kulağımı kapattım. Ve iki el ateş sesi. Göreceksin katil, bu hikayede sende öleceksin.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |