@hislikablevuku
|
"Akgün!!" Titreyen göz pınarlarımda biriken yaşlar akmak için beklerken, yüreğimin telini titreten adamın ismi bir kere daha döküldü dudaklarımdan. "Akgün!!" Göz yaşlarım yanağımdan boynuma doğru süzülürken, yattığım yerden usulca doğrulup pencereye doğru yürüdüm. Sabah yeli, nemli tenime nüfus ederken, ağlamaktan kızaran gözlerimi usulca kapayıp, beni mutlu eden o güzel anılara teslim ettim yaralı yüreğimi. Akgün ile birlikte olduğumuz, annemin hayatta olduğu ve babamın bize sırtını dönmediği.. Şimdi bu güzel günlere dönmenin bir hayal olduğunu bir kere daha anımsayınca, yaralı yüreğim beni bir kere daha o kanlı güne, annemi kaybettiğim güne götürdü. "Annem" dedim tek nefeste. "Ah canım ciğerim!" Aldığım nefes ciğerlerimi delip geçerken, bahçedeki solmuş çiçeklere değdi nemli gözlerim. Annem yokken onlar bile eksikti. Ben gibi, Altay gibi babam gibi.. Bütün güzel anılarımda bir tek annem varken, bir çiçeğin yaprağında da annemi bulmak bir kere daha yıktı, paramparça etti beni.. Durup soluklandım.. Ve bir kere daha yenildiğimi anladım. Ama yıkılmamam gerektiğini çok iyi biliyordum. Çünkü ayakta durmak için güçlü bir sebebim vardı. "Sevdiğim adamı o delikten kurtaracaktım!" Beni hayatta tutan tek gerçek sebep Akgün'dü ve ben bir aydır, bir saniyeliğine de olsa görüşebilmek için can attığım adama bugün sarılabilecektim..
Annemin ölümünün üzerinden geçen bir aylık sürede Altay ve ben teyzemlerle birlikte İstanbul'a yerleşmiştik. Geçen bir aylık sürede, istisnasız her gün bu anın gelmesini beklemiş ve sonunda başarmıştım. Bugün; uğruna hayatta kalmaya çalıştığım adamı görmek için verdiğim mücadelenin zaferiydi. Bugün benim yeniden doğduğum gün olacaktı.. Sesini duymaya, kokusunu içime çekmeye, varlığını yanıbaşımda hissetmeye ihtiyacım olan adamı, beş dakika bile olsa görebilmek için gelmiştim İzmir'e. Annemin ölümünden sonra Akgün ile ilk defa görüşecek olsak içimde fırtınalar koparsa da, bu yüzleşmeyi yapmadan olan biteni idrak edemeyeceğimi çok iyi biliyordum. Çünkü; biri beni sarsmalı, "annen öldü! Kabullen artık!" demeli sonra da bağrına basmalıydı. "Ben hep yanındayım!" diye teselli edip beni göğsünde dinlendirmeliydi. Saçlarımı okyaşıp, yanaklarımı ıslatan yaşları usul usul silerken, buruk ama şefkatli bir tebessümle izlemeliydi çaresizliğimi. İçi yanmalı, benimle aynı ateşte kavrulmalı ama yine de yanımda dağ gibi durmaya devam etmeliydi. Elimi sıkı sıkı kavrayıp, beni düştüğüm cehennemden çekip çıkarmalıydı. Hissettiğim acıyı benimle birlikte iliklerine kadar hissederken, bana yol göstermeli, karanlığıma aydınlık olmalıydı. Benim için o kişi Akgün'dü. Kaybettiğim yolumu yeniden bulmak için geldiğim bu şehirde, pusulam olan adama doğru koşarken, hissettiğim bütün duyguların karşılığını misli misli alacağımı hayal ediyordum. Çünkü biz; savrulsak da yine de birbirimiz de durulurduk, bunu çok iyi biliyordum. El ele olduğumuz sürece yıkılmayacak ve küllerimizden yeniden doğacaktık. Çünkü; benim pusulam Akgün'dü..
Ve ben; aynı acıyla kavrulacağımdan habersiz olduğum bu büyük günün gelmesi için tam bir aydır yaşıyor gibi davranıyordum. Ama aslında ben; annemi kaybettiğim gün ölmüştüm.. Bir kere daha can bulmak için geldiğim bu şehirde, bir kere daha öleceğimi asla tahmin etmezdim. Çünkü; kalbime doğrultulan silah benim elimde olsa bile tetiği bu defa Akgün çekecekti..
1. Bölümün sonu
Herkese merhaba, çok sevilen çiftimiz Akmur'a güzel bir hikaye yazmak istedim. Bu güzel çiftin yolculuğuna benimle birlikte eşlik etmek ister misiniz?
|
0% |