@hivs4u
|
Özgür olmak için kanatlarımı sınırsız gökyüzüne doğru açtım. Şimdi korkusuzca fırtınaya doğru uçuyorum çünkü gerçek özgürlük buydu.
♟️ Beyaz renginden nefret ediyordum. Özellikle beyaz tavanlardan. Burda zaman kavramı yoktu, sadece beyazlar ve ben vardık. Saat kaçtı, hangi ayda, hangi yıldaydık bilmiyordum bile. Tek bildiğim şu an yatağımda uzanmış Arsen'i beklediğim.Ona bıraktığım notu bulacaktı, bunu biliyordum çünkü o aptal biri değildi. Bakışlarındaki alevler kafasındaki tilkilerin çıkardığı alevlerdi ve bunlar bir aptalın gözünde olmayacak türdendi. Kahverengi gözleri gün ışığında ateş parçaları gibi parıldıyordu. Ona biraz yaklaşsam gözlerindeki alevlerin çatırtısını duyabilir miydim? Bilgisayar mühendisi olduğunu söylemişti eğer gerçekten öyleyse onun için çocuk oyuncağıydı o şifre, kodlarındaki hatayı buluyormuş gibi düşünebilirdi.Notumu bulacaktı bundan emindim beni asıl meraklandıran yüzünün alacağı haldi.O anki yüz ifadesini görmek isterdim, şaşıracak mıydı, mutlu mu olacaktı, belki de sinirlenirdi. O anı elimden geldiğince hayal etmeye çalıştım, elinde bir defter ve kalem, önünde kitap. Tüm harfleri birleştirdikten sonra geriye okunması kalıyordu. Onun sesi zihnime doldu birden sonrasında yüzünde bir şaşkınlık nidası. Nedense onun şaşıracağını biliyordum çünkü benim hiçbir şey anlamayan aptal ve beceriksiz bir kız olduğumu düşünüyordu. Böyle düşünmesini ben istemiştim ve bunu sağlamıştım da. Zaten günün sonunda bu yüzden pes edip gitmemiş miydi? İstediğimi almıştım ama yine de bu durum gururumu incitiyordu. Sanırım eskiden fazlasıyla gururlu ve kendine güvenen biriydim. Şimdi o gururun olduğu yerde yeller esiyordu, sırf beni zayıf sansınlar diye kendimi defalarca kez küçük düşürmüştüm. Eski Mina napardı bilmiyorum ama ben kazanmak için her şeyi yapardım. Notu bırakmamın üzerinden iki gün geçmişti ve bu iki günde hiçbir şey olmamıştı. Eski bomboş günlerime geri dönmüştüm ama biliyordum bu sessizlik bozulacaktı ya Arsen tarafından ya da Ahmet tarafından. Ahmet bana hiçbir şey yapamazdı bunu da biliyordum, hafızamı silmelerini aylardır nasıl engellediysem yine engellerdim. Bahsettiği ikinci aşama her ne ise bunu görmüş olur ve onları daha yakından tanırdım. Bana hiçbir şey yapamazlardı, yaptıklarını sanarlardı ama ellerinde koca bir sıfır olacaktı. Arsen ise tamamen karmaşıktı, o gelip beni buradan çıkarsa bile sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. Benim bu bomboş dünyama karmaşıklığı ve bilimezliğiyle girmiş yine o şekilde de çıkmıştı ya da o çıktığını sanıyordu. Beni burda bırakmayacaktı, benim için gelecekti bundan emindim ama ne zaman geleceğini bilmiyordum. Burda geçirdiğim günler boyunca zaman önemsiz bir kavramdı ama şimdi bir insanın yaşaması için soluduğu oksijen kadar önemliydi.Ya geç kalıp beni sonsuza dek kaybedecekti ya da erken davranıp bir savaşı başlatacaktı. Benden istediği tek şey kardeşini kurtarmamdı ama ben kendimi bile hatırlamazken onun kardeşini nasıl kurtaracaktım? Yapabilirim, kendimi de kardeşini de kurtarabilirim. Ben Minaydım elbette bir çözüm bulacaktım. Kapı çalındı ve Berrak elinde tekerlekli sandalyeyle usulca içeri girdi. Adım seslerinden tanımıştım onu, şimdiyse bakışlarımı nefret ettiğim beyazlıklardan çekip anlamsızca huzur bulduğum kırmızılıklara çevirdim. Bugün neşeliydi, gri tonlarında kumaş bir pantolon üstüne bluz çekmişti. Farklıydı. Hemşire üniforması, neon renkli terlikler de yoktu. Topuklu ayakkabısının çıkardığı ses odada yankılandı. Yüzünde maskesi olmadığını biliyordum belki de bu yüzden yüzüne bakmayı en sona bırakmıştım. Neydi bu, korku mu? Yüzünü görünce hissedeceklerim korkutuyordu beni ama yine de engel olamadım gözlerime. Yuvarlak bir çene ve onunla mükemmel bir uyum içinde olan dolgun dudaklar. Burnu yüzüyle orantılı küçük ve kalkıktı. Gözlerine ilk defa bu kadar uzun süre baktım ve o an fark ettim göz rengini. Yeşilin en koyu tonundaki gözlerinde neşe vardı, mutlulukla parıldıyordu. Neydi onu bu kadar mutlu eden? Yüzü hep mi böyle güzeldi yoksa neşesi miydi onu böylesine güzel kılan. Bir ressamın elinden çıkmış gibiydi, özenle titizlikle çizilmiş gibi. Dünyanın en iyi eseri o olabilirdi belki de. Korktuğum gibi olmamıştı, yüzüne o kadar dalmıştım ki hiçbir düşünce içeriye sızamamıştı. Her zamanki güven hissi dışında hiçbir şey yoktu, olsa bilirdim. Burdaki günlerim bana tüm duygularımı tanıma ve onları anında anlama yeteneği bahşetmişti. "Günaydın Mina, bugün diğer tüm günlerden iyi olacak. Yeni hayatın için hazır mısın?" Berrak Hemşirenin sesi daha önce hiç duymadığım kadar heyecanlı çıkmıştı. Neydi bugünü diğer günlerden iyi kılan, yeni hayata atılacak olmam mı? Yeni hayat dediği neydi? Kafamdaki soru işaretlerini yüzüme yansıtmadan ona bakmaya devam ettim. Onun hakkında yanılmış mıydım, Ahmet'in gönderdiği adamlarından biri miydi o da. Yine bir sınava mı tabi tutulmuştum. Halbuki emindim Berrrak Hemşireden, onu benim tarafımda sanıyordum. Arsenle gitmemi söylediğinde beni düşündüğünü ve yardım etmek istediğini sanmıştım. Şimdiyse mutlu ve çok heyecanlı bir halde beni hafızamın silinmesi için almaya gelmişti. Yanılmıştım. Hayal kırıklığı midemden boğazıma doğru ilerledi, geçtiği yerleri yakıp ruhuma işledi. "Gel bakalım." Yataktan kalkmam ve tekerlekli sandalyeye oturmam için bana yardım etmişti. Bana dokunsun istemedim, ihanet eden elleriyle bana yardım etsin istemedim. Koşmak istedim, çığlık atmak, neden diye haykırmak istedim ama hiçbir şey yapamadım. Acizmiş gibi davranmaya devam ettim. Her adımında çıkardığı ses kulağımı tırmalıyor, ayaklarını kesip koparma isteği doğuruyordu. Bu odadaki son günümdü hissediyordum, başka bir bilinmezliğe doğru yol alıyordum, korkmam telaşlı olmam gerekiyordu belki ama ben her şeye rağmen bu beyaz odadan kurtulduğum için mutluydum. İlk defa mutluğu hissettim, ihanetin acı tadı bile bunu engelleyemedi. Kapı eşiğini geçerken kulağımda bir nefes hissettim. "Her şey çok güzel olacak" Eminim öyle olurdu, hafızam silinmiş bir hiç haline gelmişken nasıl güzel olacaksa artık. İhanet ettiği yetmezmiş gibi bir de kulağıma güzel sözler fısıldıyordu. Onun varlığını unutmak için dikkatimi koridora ve diğer odalardan gelen seslere verdim. Sonunda her zamanki o lanet odaya giden ayrıma gelmiştik ama Berrak Hemşire oraya girmek yerine dümdüz gitmeye devam etti. Şaşırmıştım. İkinci aşamaay geçmeden önce son bir kez hafızam silinir sanıyordum. Peki Berrak hafızamı silmeye götürmüyorsa beni şu anda nereye götürüyordu? Hastanenin girişi olduğunu düşündüğüm yere geldiğimizde kapıda Ayla Hemşire vardı. Danışma yazan masanın üstündeki belgelere kaşları çatık bir halde bakıyor sinirle soluyordu. Baktığı dosyayı serçe kapatıp bize döndü. Yüzünde bariz bir öfke vardı. İlginç. Ayla Hemşire duygularını belli etmeme konusunda fazlasıyla özenli davranırdı.Birden toparladı kendini ve yüzüne bir tebessüm yerleştirdi. "Bugün burada son günündü Minacım, bizim senin için yapabileceğimiz bir şey kalmadı. Hastaneden çıkışın yapıldı." Kafam karışmıştı. Neler dönüyordu burada? Ne demek son günüm, ben buradan çıkıp nereye gidecektim. Her zaman ikinci aşamanın burada devam edeceğini düşünmüştüm ama belli ki yanılmışım. Bugün ne çok yanılıyordum ben böyle. Arsen tüm dengelerimi alt üst etmişti, tüm bunlar onun yüzündendi. Hastaneden öylece çıktık, o kadar kolay görünüyordu ki çıkması, bir anlığına her şey çok basitmiş gibi görünebilirdi insanın gözünde ama ben biliyordum burdan geçmeniz zorluğunuj çok iyi biliyordum. Her gün, her saat, her dakika bu anın hayalini kurmuştum. Nasıl çıkacağıma dair teoriler üretmiş, kafamda o sahneyi başa sarıp durmuştum. Her fırsat bulduğum anda baktığım ve bir gün oradan çıkıp gitmeyi hayal ettiğim yoldan geçiyorduk vücudumda endişe dalgalarıyla. Berrak Hemşire ne olduğunu anlayamadığım bir şarkı mırıldanıyor, bahçedeki hastalar bana bakıyor, bazıları gidişimi sessşzce kutluyor bazıları da el çırparak destek oluyordu. "İşte geldik" Siyah bir minibüsün önünde durduk, kapı yavaşça açılmaya başladı bu an bana yıllar geçmiş gibi geldi. İçerisi tamamen görünür halde olduğunda onu gördüm, bizi kendinden emin gülüşü ve takım elbisesiyle karşılayan onu. "Merhaba Arsen Bey"
♟️
♦️Herkese merhabaa nasıl keyifler? Bu son geçiş bölümüydü bundan sonra olaylar başlayacak ve durdurabilene aşk olsun.
♦️Size yavaş ilerliyormuşum gibi gelebilir ama Minayı ve içinde bulunduğu durumu anlamamız gerekiyor. Bu kitabı anlayabilmeniz için çok önemli. Şimdilik hoşçakalın
|
0% |