@hivs4u
|
İyi okumalarrr <3 ☀️ Sabah çalan bilmem kaçıncı alarmla zar zor gözümü açabildim. Saate baktığımda on olduğunu gördüm. Alelacele yataktan kalkıp kıyafetlerimi giymeye kalkıştım, bir yandan çantamı arıyor bir yandan dolabımı bulmaya çalışıyordum. Sonra birden durdum, olanları ancak idrak edebildim. Ben yurt odasında değildim, yetişmem gereken bir okul yoktu. Yeni ailem, öz ailemin evindeydim, okula geç kaldığım da yoktu çünkü bugün cumartesiydi gerçi geç kalmış olsam bile kalkıp gidemezdim ne kıyafetlerim ne kitaplarım vardı. Nasıl gideceğimi de bilmiyordum. Okulun bitmesine zaten birkaç hafta kalmıştı gitmesem de olurdu zaten bu psikolojiyle kalkıp okula da gidemezdim. Elimi yüzümü yıkamak için koridora çıktım. Bir sürü kapı vardı ama hangi kapı tuvalete açılıyordu bilmiyordum. Mecburen deneme yanılma yoluna başvurup öğrenecektim. Kapıların hepsi aynı renkteydi, herhangi bir ipucu yoktu ve bu işimi gittikçe zorlaştırıyordu. Neyin ne odası olduğuna dair tek bir simge bile yoktu, bu kadar oda çocukların odası olamazdı değil mi? Umuyorum ki abi bozuntuları bu odaların herhangi birinde kalmıyordur ve onlarla karşılaşmazdım Koskoca adamlar çocuk gibi tavırlar sergiliyordu, inanılır gibi değil. Bana olan nefretlerini, önyargılarını anlayabilmiş değilim. Önceki kız kardeşleri onlara ne yapmış olursa olsun hiçbir şey onları bana karşı olan tavırlarından dolayı haklı çıkaramadı. Yani zaten o kız en fazla ne yapmış olabilirdi ki? Ben içinden çıktığım o çöplüğe rağmen kimseye önyargıyla yaklaşmayıp iyi davranmışsam onlar da bunu yapabilirdi. Onlarla yaşadığım acıyı kuyaslayamazdım, herkesin acısı kendisine ağır gelir tabi ama onların içinde olduğu durum ortada benimki ortada. Kendi kendime konuşma seansımın ortasındayken vücudumdan gelen tepkilerden dolayı bugünkü seansı yarıda kesmek zorunda kalmıştım. Biraz daha oyalanırsam kesinlikle hiç iyi şeyler olmayacaktı.
İlk olarak benim karşı kapımdan başladım. Odaya girer girmez büyük bir kıyafet yığını karşıladı beni. Kapıyı açtığım hızda kapattım, banyo olmadığı çok belliydi sonuçta. Odayı karıştırmaya gerek yoktu sonra bazıları hırsız derdi falan, mazallah. İkinci oda benim odamın yan tarafında olan odaydı. Kapıyı açtığım gibi mis gibi parfüm kokusu karşıladı beni. Sanırım bu kokuya aşık olabilirdim. İçeriye birazcık göz gezdirdiğimde bunun da bir oda olduğunu anladım. Hem de yatakta biri vardı!! Umarım fark etmemiştir beni diye dua ederek odayı dikizlemeye devam ettim. Sonbahar renkleri hakimdi odaya ve duvarda posterler vardı sanırım. Miyop olduğum için ne olduklarını çıkartamadım. Son kez içime o güzel parfüm kokusunu çektim ve kapıyı yavaşça kapattım.
"Şu kahrolası banyo nerde Allah aşkına ya." Naptılar alt kata mı döşediler şu banyoyu. Bir kat çocukların katı öbür kat anne baba katı bir kat banyo tuvalet katı mı yaptılar. Düşününce çok mantıklı olduğuna karar verdim çünkü evin bu büyüklüğünün başka açıklaması olamazdı. Her şeyi beklerdim şu zenginlerden.
Tam arkamı dönmüş son kalan kapıyı da açmak üzereyken odanın kapısı açıldı ve şu adı şerefsiz olan Furkan karşıma çıktı. Sen hayırdır bakışları atıyordu bu pislik bana. Yani o kadar çocuk arasında çıka çıka bu mu çıktı karşıma? Hayat gerçekten götüyle gülüyordu bana.
"Odaları mı karıştırıyorsun sen!! Demiştim ben babamlara. Bilmediğimiz etmediğimiz kızı evimize almayalım dedim. Hırsız olabilir dedim ama nerdee, sakalım yok ki dinleneyim. Bak kızım" Kendi kendine söylenmesi bitip bana sövmeye başlayacakken sözünü kestim onun. Bir de bunun ergen triplerini çekemezdim. Hele hakaretlerini hiç çekecek durumda değildim. Zaten çok sıkışmış, altıma işemek üzereydim.
"Ne karıştırıcam be sizin odalarınızı, tuvaleti arıyordum ben bi kere. Koskocaman ev nerden bileyim ben hangisi tuvalet hangisi banyo hangisii oda. Üstünde de yazmıyor ki tabela da yok evde ben ne yapayım! " Daha lafım bitmemişti ki sözümü kesti pislik ama benim gerçekten dayanacak gücüm yoktu zaten konuştu mu susmasını bilmiyordu bu yüzden ağzına lafını geri tıkayıp sözü geri ben devraldım.
" Ayy bana laf yetiştirme de şu tuvalet nerde söyle bana. Daha fazla dayanacağımı sanmıyorum. Altıma edicem bee" sonunda biraz sesimi yükseltmiş hatta ciyaklamış olabilirdim. Furkan da kurbağa yutmuş gibi bana bakıyordu. Sonradan söylediklerimi idrak etmiş olacak ki çıktığım odayı gösterdi.
"Odanın içinde banyo tuvalet var aslında. Hiç mi fark etmed- " sonunda ne dediğini umurdamadan koşar adım girdiğim odaya daldım. Ben nerden bileyim odanın içine tuvalet yaptıklarını. Sanki hayatım villalarda mı geçmişti.
Sonunda rahatlamıştım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra çıktım. Cidden odada banyo ve tuvalet vardı yalnız. Zenginliğin gözü kör olsun. Ben yurtta kızlar çıksın diye bekliyim kavgalara girişeyim bir de bunlara bak. Her odaya bi tane..
Tekrar böyle bir vaka yaşamak istemediğim için odayı turlamaya başladım. Odada bir de giyinme kısmı vardı. Odanın içinde oda var resmen. Adamlar para sıçıyor galiba. Lükse bak. Ve şaşırtıcı olan dolapların içi dopdoluydu ve hepsi bedenime uygundu. Her tarzdan kıyafet ve ayakkabı vardı. Sanırım tarzımı bilmedikleri için böyle bi yola başvurmuşlardı. Neyseki belli bir tarzım yok hepsini giyebileceğim. Bu kadar kıyafeti hangi ara getirmişlerdi, o eski kızın mıydı yoksa bana mı özeldi, buraya geleceğimden nasıl emin olabiliyorlardı... Ve daha birçok soru vardı sorulması gereken ama öyle çok sorularım vardı ki bu sorular için ayıracak ne zamanım ne de gücüm vardı. Ben kıyafetlerle meşgulken kapı çalındı ve ben gel dedikten sonra içeriye kardeşim olduğunu öğrendiğim kişi girdi. Adını unutmuştum, o kadar çoklardı ki hepsinin adını unutmuştum, Furkan hariç. Onun adı hafızama altın harflerle kazınmıştı dün. Zaten adını unutsam tipi ve konuşması benim adım Furkan diye haykırır "Annem seni çağırıyor. Uyandıysa gelsin kahvaltı yapsın dedi" geldiği gibi hızla dışarı çıkmıştı ben de ardından anlamsız gözlerle bir süre kapıyı izledim. Onu yiyeceğimi falan mı düşünüyordu acaba? Samimi olsaydık yerdim tabi orası ayrı konu. Çok tatlı bir yüzü vardı, özellikle hareketleriyle daha da tatlı oluyordu. Yanakları hafif tombuldu ve gel beni ısır diye bağırıyordu. Gözleri zeytin gibiydi ve upuzun kirpikleri vardı. Erkekler ve farkında olmadıkları mucizeleri. O kirpikler bende olacaktı... Daha fazla onları bekletmemek için odamdan koşar adımlarla çıktım çünkü muhtemelen beni bekliyorlardı. Beklemelerini istemezdim ama bu ailede 'herkes beraber yemek yiyecek ve masa tamamlanmadan yemeğe başlanmayacak' gibi bir kural olduğu çok belliydi. Asansöre binerek sıfıra bastım, mutfağın zemin katta olduğunu ilk girişimde fark etmiştim.Evin içinde asansör olması ne kadar garipse içine küçük bir halı konulması da o kadar garipti. Dün geldiğimde her şey fazla şaşırtıcı geldiği için asansöre şaşırmaya sıra gelmemişti ama evin içinde basbayağı bildiğin asansör vardı. Bu ailenin zenginliğine alışamayacaktım sanırım. Mutfağa girecekken dünkü koltuklarda oturan Burçak Hanımı gördüm o da beni görür görmez çağırdı yanına. "Uyanmışsın gel kızım böyle. Acıkmışsındır şimdi. Dün de hiçbir şey yemedin zaten" bana kızım demesi, yumuşak bir ses tonuyla konuşması ve yanına gittiğimde bana sarılması yaşadığım diğer garip anlardan sadece biriydi. Hiç alışkın değildim ben bu kadar ilgiye, sevgiye. Annelerin sesinde sevgi olabiliyor muymuş? Burçak Hanım evin hizmetlisi olduğunu düşündüğüm kadına kahvaltıyı bahçeye götürmesini söylemişti, ben mutfakta yenileneceğini sanmıştım ama yanılmışım. Zaten mutfakta yemek yiyen zengin mi olurmuş? Ben diğerlerinin nerde olduğunu düşünürken Burçak Hanım soru bombardımanına tutmuştu beni. İyi uyumuş muyum, zorlanmış mıyım, rüya görmüş müyüm, sormak istediğim bir şey var mıymış ve daha niceleri. Onu da anlıyordum beni tanımak istiyordu, merak ediyordu ama bu kadar da soru sorulmazdı ki canım. Yeni bir soru gelecekken kahvaltının hazır olduğu söylendi ve beraber bahçedeki masaya oturduk. Yemyeşil ve çiçeklerle dolu bir yerdi. Gerçekten tam da televizyondaki zenginlerin bahçesi gibiydi. Ortada beyaz örtülerle çevrilmiş bir masa, etrafını bir kare içine almış direkler ve onları da saran beyaz tüller... Evin içinden masaya doğru beyaz taşlardan oluşan bir yol vardı. Diğerleri gelecek miydi bilmiyordum ama umurumda da değildi. Burçak Hanım kahvaltıya başlayınca ben de başlamıştım. Yedikçe ne kadar acıktığımı fark ediyordum. Zaten normalde de çok yemek yiyen bir insandım hele dünden beri hiç yemek yemediğimi düşünürsek çok yemekte haklıydım. Bir aralar eski ailemdeki abi dediğim insan yüzünden yemek yemeyi bırakmıştım kilolu dediği için ama onlardan uzaklaştığımdan beri asıl benliğime geri kavuşuyordum. Yiyip yiyip kilo almayan kızlardan olduğumu söylemeyi çok isterdim ama asla değildim nefes alsam kilo olarak dönüyordu bana. Formumu sürekli yürüyüş yaparak internetten gördüğüm spor hareketlerini yaparak koruyordum. Ben böyle hem yiyip hem düşünürken Burçak Hanım lafa girdi. Kadını unutmuştum ben iyi mi? "Kızım bugün seninle biraz özel ve daha rahat konuşabilmek için evdeki herkesi gönderdim. Dün abilerinden rahatsız olmuş gibiydin gerçi sen olmasan da onlar rahatsız olmuştu. Bunu saklamaya gerek yok zaten sen de gördün onlar da yeterince belli etti. Tuğrul da burda olup seninle konuşmak istiyordu ama işi çıktı o yüzden yok"
Yalnız kadının açıksözlülüğü der susarım. Sakin olup mantıklı konuşma özelliğimi kimden aldığımı hep çok merak etmiştim. Eski ailemde mantığın m'si bile yoktu hele sakinlik asla bulunamayan bir özellikti.
"Abinler ve ikizin sana karşı kötü davranabilirler ki davranıyorlar da zaten . Emin ol onları uyardık ama acıları ve öfkeleri gözlerini kör ediyor. Kadına elbette ki saygıları var fakat evlerine yeni bir üye olarak giren kız kardeşleri konusunda bu saygıyı koruyamıyorlar"
Açıkçası Burçak Hanımın oğullarını savunacağını düşünmüştüm. Ellerimi tutmuş gözlerimin içine şefkatle bakıyordu. Anneler böyle mi olurdu? Çok güzel bir hismiş. Her an dediklerini dinlemeyi bırakıp sadece şu huzurlu ana odaklanabilirdim. Seviliyormuş gibi hissetmek güzeldi..
"Duru yani seninle karışan kız onlara gerçekten iyi şeyler yaşatmadı. Bunu öylesine söylemiyorum, hepsinde ayrı travmaya sebep oldu. Bizim için de durum zordu sonuçta duru da evladımdı onlar da. Tabii şu an gerçekleri öğrendik ama o zamanlar bilmiyorduk."
Bana onları anlayıp sessiz kalmamı mı ima etmeye çalışıyordu yoksa ben mi yanlış anlıyordum?Sinirlenmeye başlamıştım, belki ufaktan kırılmış da olabilirdim. Tam ellerimi çekecekken tekrar söze girdi.
"Bu dediklerimi yanlış anlama lütfen bakışlarında kırıldığını görebiliyorum. Demek istediğim onlar için de kolay değil. Ama bu anlattıklarımı onlara karşı sessiz kal, boyun eğ diye söylemiyorum asla sessiz kalma gereken cevabı ver. Onlar ne derse desin üzülme ve geri çekilme. Belki benden bir özür bekliyorsundur onlar adına ama hayır, özür dilemesi gereken onlar. Hatalarının farkına bir gün varacaklar ve bu özrü sana kendileri sunacak. Ben ve baban her zaman yanındayız, ne olursa olsun. Bugüne kadar yanında olamadık ama bundan sonra her anında yanında olacağımıza söz veriyorum." İlk defa bir anne oğullarını değil de beni tercih etmişti. İlk defa biri benim tarafımdaydı, ilk defa bana değer verildiğini, önemsendiğimi hissediyordum. "Anlayabiliyorum Burçak Hanım ama lütfen siz de beni anlayın. Onlar için kolay değilse benim için hiç kolay değil. Sonuçta tamamen her şeyi değişen benim. Sizde sadece bir kişi değişti peki ya bende? Etrafım hiç tanımadığım insanlarla çevrili ve bu insanlar senin öz ailen diyolar. Siz olsaydınız napardınız? Alışmaya çalışıyorum ama çok zor özellikle çocuklarınızın bu tavırlarından sonra çok daha zor. Çocuk diyorum ama çocuk da değiller ki koskoca adamlar. Asıl çocuk olan Mete bile daha olgun davranıyor. Sizin yanımda olacağınızı biliyorum bana bunu hissettirdiniz bunun için teşekkür ederim ama bu yine de onların sözlerine karşı kırılacağım, üzüleceğim gerçeğini değiştirmiyor. " Oh be biraz daha rahatlamıştım. Cidden ama yani beni de bi anlasınlar. Kadın bana muhalefet olmamıştı ama yine de konuşmak ve içimi boşaltmak istemiştim. Anlaşılmak istemiştim.
"Haklısın kızım. Ne desen haklısın. Sadece onların bu yaptıklarının sebebini bilmeni istediğim için sana bunları anlattım. Evet kolay değil hiçbirimiz için kolay değil özellikle senin için ama şunu bilmeni isterim ki ben her zaman burdayım. Ne olursa olsun yanıma gelebilirsin"
Burçak Hanımın son söylediklerinden sonra gözleri dolmuştu. Kadına dokunsam ağlayacak gibiydi. Ay ağlama hanım anne valla ben de ağlarım dayanamam ağlayan birini gördüğümde. Elimin üstünde olan elini sıktım destek olurcasına. Biraz da bu sohbet kapansın da yemeye devam edeyim diye onu sakinleştirmeye çalışıyordum. Tam ben yemeğe geri dönecekken içeriye adını hatırlayamadığım ama ikizim olan kişi girdi. " Anne!! Noluyor burda? Neden gözlerin dolu bu kız mı bir şey dedi? O mu ağlattı seni? " Bu ergen bağırmaya başlamıştı annesini görünce hem Allah aşkına annesini nasıl ağlatmış olabilirdim ki?
"Dedim ben size bu da Duru gibi dedim. Bak işte ağlatmış annemi. Duru'nun yaptıkları yetmedi sıra bunda mı yani! Bu sefer izin vermem. "
Ne Durutmuş arkadaş yaa, hepsinin dilinde aynı laf. O kız o küçücük boyuyla ne yapmış olabilirdi bu aileye? Bu kadarının da şov olduğunu düşünmeye başlıyordum artık.
Gözlerimi devirerek baktım ergen ikizime, o ise burnundan aldığı nefeslerle annesine bakıyordu. Ondan bir cevap bekliyordu anlaşılan ya da arkadan birinin gelip ona destek vermesini. "Bir de bayıl istersen"
Son dediğim olmayacaktı.. Bu ergen çocuk burnundan aldığı nefeslerle üstüme yürüyordu şu an.
☀️
💃🏼KESTİİKK 💃🏼 Bölümleri buraya yüklemem uzun sürebiliyor çünkü buraya yüklemek için önceki bölümü düzenlemek gerekiyor. Kitabın ilk bölümleri asla içime sinmediği için düzenlemeden de atmak istemiyorum 💃🏼 Diyeceksiniz ki madem bölümler zaten var sadece düzenleyeceksin bu çok zor olmamalı. Ama şöyle bir şey var bu kitap tamamlanmış bir kitap değil Wattpadde hâlâ devam eden ve yeni bölüm yetiştirmeye çalıştığım bir kitap. Ayriyeten bir kitabım daha var yazmam gereken. Bunlar kolay şeyler yapılabilir şeyler ama ben üniversite 4. Sınıf öğrencisiyim ve gerçekten kafamı kaşıyacak zamanım olmayabiliyor bu yüzden gecikmeler yaşanabiliyor. Bunun için üzgünüm. ✨Pes etmeyip beni bekleyenlere, kitabımı okuyup, oy veren, yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. Sizleri seviyorum
|
0% |