Yeni Üyelik
11.
Bölüm
@hivs4u

İyi okumalarr<3

☀️

Bu baba tarafının acelesi neydi çok merak ediyorsum. Benim buraya gelişim daha bir hafta olmamıştı ama onlar tanışmak için buraya geliyorlardı. Keşke biraz zaman tanısalardı bana önce kendi ailemi tanımam için.

"Baba yarın çok erken değil mi sence de? Ahu kaç gün oldu buraya geleli biraz bekleseler keşke" Berk yavrum senin ağzından bal damlıyor bal. Konuş aslan parçası konuş

 

"Abim haklı, amcamları çok sevsem de şu an gelme zamanı değil. Daha biz Ahu'yu adam akıllı tanıyamadık tanımayı bırak evde sadece gün geçiriyoruz benim dışımda onunla muhabbet eden yok adam gibi. " Abim yine çok haklı konuşuyordu. Dedikleri doğruydu, ben sadece onunla vakit geçirmiş, onu tanıma şansı elde etmiştim. Bana bu şansı o vermişti.

Buğra dışında kimse bana yaklaşmamış, özellikle benimle sohbet bile etmemişti, beni tanımaya bile çalışmamışlardı.

 

"Evet baba ya gerçekten çok erken gelmeleri için madem çok ısrar ediyorlar o zaman birkaç gün sonra gelsinler. O kadar da düşüncesiz değillerdir. "

 

"Haklısınız çocuklar ama sorun amcalarınız değil. Dedeniz ve babaanneniz, onları biliyorsunuz baş edemedik bir türlü. O yüzden bu kadar sıkıntılıydım tüm gün."

Demek tüm gün fısır fısır konuşmalarının ve morallerinin bozuk olmasının sebebi buydu. Onlar da ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

Herkes fikrini dile getiriyor, gelmemelerini ısrarla söylüyorlardı. Tartışmanın ana konusu bendim ama ben konuşmak yerine onları dinliyordum. Gelseler benim için sorun olur mu bilmiyordum ama hazır hissetmiyordum. Daha çok erkendi gelmeleri için.

 

"Açıkçası Buğra abim haklı henüz sizi tam tanıyamamışken onların böyle aniden gelmesi benim açımdan iyi değil. En azından birkaç gün ya da hafta sonra olabilir. Ailenize benim henüz hazır olmadığımı söyleyin lütfen."

Bana anlayışla bakıyorlardı ve Tuğrul Bey mahçup olmuş gibi bakıyordu. Onun bu haline şaşırmıştım çünkü içten içe benim düşünceme önem vermemesini, benim dediğim olacak demesini bekliyordum. Babalar böyle olmaz mıydı?

"Kararına saygı duyuyorum kızım sen nasıl istersen. "

Ben babaların nasıl olması gerektiğini çok yanlış biliyormuşum ama bana gösterilen baba figürü oydu. Tüm babaların öyle olmayacağını Cevdetin baba değil de bir pislik olduğunu biliyordum ama yine de kafamda o şekilde yer edinmişti. Tuğrul Bey'in de öyle olmasını beklediğimi fark ettim. Hiçbir zaman bana karşı kötü bir davranışı, tek bir kötü bakışı bile olamkştı ama çocukluktan gelen şeyler değişmezdi kolay kolay.

Cevdeti ve eskileri düşünmek moralimi bozduğu için yalnız kalmak istedim bu yüzden konuşma biter bitmez odama çekilmiştim.

Üstümde anlayamadığım bir şekilde büyük bir yorgunluk vardı. Yorulmamı gerektirecek hiçbir şey yapmamıştım ama sanki kilometrelerce yol koşmuş gibi bitkin hissediyordum.

Ben bu aileye gelmeden önce daha fazla aktivite yapıyor sürekli bir iş yapıyordum. Alışkındım aslında ayakta durmaya, yorulmaya...

Rahat batıyor dedikleri bu muydu? Muhtemelen sürekli oturduğum için hantallaştım diyerek kendimi kandırdım.

Kendimi kandırmayı asla bırakmayacaktım ama beynim de gerçekleri yüzüme vurmayı bırakmayacaktı.

Ben ne kadar unutmaya çalışırsam beynim o kadar yüzüme vuracaktı. Düşünmezsem geçer giderdi belki?

Bu grip değil seni aptal!!

 

Çok realist bir iç sesim vardı.. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Her şeyi akışına bırakmış ona göre yaşıyordum. Sanki düşünmezsem geçecekmiş gibi. Hep öyle olmadı mı, hastalandım, kolumu kırdım, bacağımı incittim, babam beni dövdü yara bere içinde bıraktı... Ama hepsi sonunda geçti, acılarına odaklanmadım, onları umursamadım ve hepsi çabucak geçti.

Ya da ben geçtiğini sandım

 

"Hepsinde akışına bıraktım, acıyı düşünmedim ve geçti şimdi de öyle olacak. Hem hastaneye nasıl gideceğim ki ailedeki herhangi birinden de yardım alamam bana acımalarını, üzülmelerini istemiyorum."

Kendi kendimi telkin ediyor, kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum ve yardım isteyecek kimsem yoktu.

Kendimi yatağa attım ve kanserle ilgili olan tüm düşünceleri kafamdan uzaklaştırdım, hep yaptığım gibi. Telefonumu elime alıp bildirimlere nakrım. İnsanlar benden haber bekliyordu, beni merak ediyorlardı. Bir açıklama videosu yapmam gerekiyordu. Onlardan hiçbir şeyi saklamazdım, karışma mevzusunu da anlatırdım. Hatta belki çok ilerde yüzümü gösterirsem ve abi tayfasıyla atam iyi plursa beraber video bile çekip atabilirdik.

Özellikle Meteyle video çekmeyi çok istiyordum. Onunla çok iyi anlaşacağımıza emindim ama o çok fazla çekimgendi. Çekingenliğini kırmak istiyordum ama bunu nasıl yapacağım hakkında hiçbir bilgim yoktu.

 

O Duru denen şeytan neler yaşatmışsa artık, belli ki çocukta travma olarak kalmıştı ve bana yaklaşamıyordu bile. En azından denemeliydim. Bunu hep abla olmak isteyen çocukluğuma borçluydum.

Hepsiyle de video çekebilirdim aslında çok farklı şeyler çıkardı ortaya. Hayal bile edemiyordum ama kesin bir şey var ki o da kabul etseler çok eğleneceğimizdi...

Ayağa kalkıp çalışma masasına doğru yürüdüm, bugün sabah hazırlanırken üstündeki iPad dikkatimi çekmişti. Kalkıp masanın üstüne baktım ve gerçekten hâlâ orda duruyordu, yanlış görmemiştim. Burda olduğuna göre benim için bırakılmıştı diye düşünerek aldım. Hiç alamam gerek yok havalarına giremezdim şimdi.

Gerek vardı ve alacaktım. Hem ailem değiller mi alsınlar bi zahmet. Bu kadar zenginliğin arasında iPad hiçbir şeydi onlar için.

 

Fakir ama gururlu kızı oynamak yerine akıllı kızı oynamayı seçerek iPad'i aldım. Yatağa iyice yerleşirken YouTube kanalıma giriş yapıyordum. Yine birçok yorum ve beğeni vardı. Bazen yorumlarda yakın olduğum kişileri bulamıyordum çok fazla yorumdan dolayı bu yüzden onlarla konuşmak için telegram indirmiştim. Instagram da indirmeyi düşünmüştüm ama o zamanki telefonum kaldırmamıştı.

 

Hemen tüm kurulumunu yapıp arkadaşlarıma yazmaya başladım. Ufaktan göğsüm sıkışmaya başladı, bu ağrıyı heyecanıma yordum, onun yüzünden olduğunu düşünüyordum ta ki ağrı şiddetlenip ellerim titreyene kadar. Sanki göğüs kafesime iğneler batırılıyordu, biri üstüme çıkmış baskı uygulayıp nefes almamı engelliyor gibiydi.

 

Kalp krizi mi geçiriyordum acaba? Kanser yüzünden olabilir miydi? Hangi türü olduğunu bilmediğim için neyin belirtisine bakacağımı bilememiştim. Derin derin nefes almaya çalışıyordum ama olmuyordu. Kalkmaya çalıştım, zorlanarak da olsa lavaboya girebildim hemen yüzüme su döküp kendime gelmeye çalıştım.

 

Ellerimle göğüs kafesimi tutmuş lavabo zemininde oturuyordum. Acı azalıyor gibiydi. Uyku ve uyanıklık arasındaydım. Uykuya teslim olmak üzere olduğum için mi yoksa gerçekten acı azalıyor muydu bilemedim. Sonunda bilincim kapandı ve o lavabo zemininde kendimi uykuya teslim ettim.

 

Sesler vardı, çok yüksek sesler sanki biri kapıyı kıracak gibi sesler...

Neler olduğunu anlayacak kadar uyanamamıştım henüz. Sonunda bilincim tamamen açıldığında onunla beraber gözlerimi de açtım. Önce nerde olduğumu algılayamadım, dün akşam olanlar aklıma bir bir üşüştü ve acıya dayanamayıp uykuya daldığımı hatırladım. Ama bu sesler neydi?

 

Berk kapıya vuruyordu alacaklı gibi, hemen yerimden kalkıp kapıya koştum. Kalkarken başım döndü ama dengemi sağlayabilmiştim. Kapıyı açtığımda karşımda sinirli bir Berk duruyordu. "Kızım niye açmıyorsun şu kapıyı, biraz daha geç açsaydın kapıyı kıracaktım hem niye kilitli bu kapı?" tam cevap vereceğim sırada üstüme başıma baktı sonra tüm dikkatini yüzüme verdi, şaşırmış gibi bir hali vardı " Ahu, ne bu halin savaştan çıkmış gibisin. Dünkü kıyafetlerin hâlâ üstünde ve acayip kırışmışlar, yüzünü hele hele göz altlarındaki o morluğu söylemiyorum bile. Ne bu halin kızım senin. Hasta mısın, dur bi ateşine bakayım." elini alnıma koydu " Yoo ateşin de yok, niye böylesin sen o zaman. Dur konuşma etrafında ufak bir dön bakayım."

 

Her seferinde cevap vereceğim sırada susturup başka bir şey söylüyordu. Şimdi de etrafında dön diyo , bu manyak ne diyor Allah aşkına.

Etrafımda dönmeden önce noluyo ya bakışı atmayı ihmal etmedim. "Sen sanki bu kadar zayıf değildin geldiğinde. Zayıflamışsın gibi."

 

"Ayyy yeter, bir sus ya geldiğinden beri bir türlü susmadın. Açıklama da yaptırmıyorsun ki. Dur dur cevap verme ben konuşayım öyle. Öncelikle dün uyuyakalmışım dizi izlerken. Üstümü de uyumadan önce kalkar değiştiririm dedim ama az önce dediğim gibi uyuyakalmışım. Şimdi ne için geldin onu söyle, başım ağrıyor daha fazla konuşma çekemez bu kafa."

 

Şeytan? O da kim, Ahu'nun yanında Şeytan da kim oluyormuş. Sen ona bile pabucunu ters giydirirsin be, seni ayaklı yalan makinesi

 

"Korktum kızım, sen kapıyı açmayınca ne bileyim gittin ya da başına bir şey geldi sandım kapıyı açtıktan sonra böyle görünce de iyice telaşlandım. Ben telaşlanınca çok hızlı konuşurum neyse kahvaltı için çağırmak istemiştim seni. En azından bu şekilde aramızda bir sohbet oluşur diye düşünmüştüm. Seninle aramdaki bu buzları eritmek istedim. Sonuçta kardeşimsin, Duru gibi misin bilmem ama en azından öyle olup olmadığını anlamak için önce tanımam gerekiyor. Yine çok konuştum değil mi, üzgünüm. Ben gideyim, aşağıda bekliyoruz seni."

 

Çok fazla şaşırmıştım daha şaşkınlığımı üstümden atamamışken Berk hızlıca gitmişti halbuki beklemesini beraber inmek istediğimi söyleyecektim. Bu itirafını gerçekten beklemiyordum. Özellikle Berkten, hepsiyle illaki bir konuşmuşluğumuz ya da en azından benim onlar hakkında bir düşüncem vs oluyordu ama Berk hakkında hiçbir düşüncem yoktu ve konuşmuşluğumuz da pek yoktu.

 

Bir de dün yapacağım ama ortaya çıkan ağrılar yüzünden yapamadığım işlerim vardı. Kahvaltıdan sonra gelip devam etmem gerekiyordu.

 

Ailede kahvaltı ve bahçede oturma dışında karşılaşmıyorduk ve konuşmuyorduk bile, Buğra hariç. Bunu değiştirmek, onlarla daha fazla vakit geçirmeyi istiyordum. Bunun için ne yapabilirdim bilmiyordum.

Bugün Mete'ye bir şeyler yapmayı mı teklif etsem kabul edeceğini sanmıyorum ama denemedim demem.

 

Berk'i napacağımı bilmiyorum bile. Kaçarak gitmeseydi belki konuşurduk biraz. Neyse onu da hallederiz ya. Zaten her yerim ağrıyor. Özellikle omzum, kolum ve sırtım. Sanırım oturarak uyuduğum için her yerim tutulmuştu.

 

Elimi yüzümü yıkadım, üstümü değiştirdim ve yemek odasına doğru yola koyuldum. Merdivenleri inerken fazla zorlandım, nerdeyse nefes nefese kalmıştım. Kesinlikle bir an önce hastaneye uğramam gerekiyordu. Yoksa kıyıda köşede ölüp kalacaktım.

 

Sonunda masaya ulaştığımda Buğra ve Berk dışında herkes oturmuş beni bekliyordu. Yine benim yüzümden aç kalmış bireyler vardı burda ve bu bireylerin açlıktan gözü kayıyordu.

 

"Bizi incelemen bittiyse oturabilir misin artık. Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum ya bayılıcam açlıktan ya yanımdaki mete'nin kolunu kemiricem" yine Furkan ve yine sitemleri..

 

Haksız değil ama

 

"Öncelikle günaydın herkese, beni beklediğiniz, benim yüzümden aç kaldığınız için özür dilerim. Ve son olarak afiyet olsun" diyerek Mete'nin karşısındaki sandalyeye oturdum. "Günaydın güzel kızım. Herkesi bir şekilde kabul ettik mesela Furkan çok konuşur, seni de geç kalmanla kabullencez artık" Tuğrulcuğum gülerek konuştu onunla beraber diğerleri de gülüştü.

 

"Ayıp oluyor ama baba, ne zaman çok konuştuğumu gördün? Hem en azından ben konuşuyorum bak Demir abime adamın sesini duyan cennetlik. Harbiden Ahu sen hiç Demir abimin sesini duydun mu? " onun benle normal konuşması ve normal bir şekilde soru sorması beni şaşkınlığa sürükledi. Bu aile bugün beni şaşırtmaya yeminli galiba.

 

"Evet bir keresinde duymuştum. Sonrasında duydum mu hatırlamıyorum ama sesi çok güzel orası kesin. Saatlerce konuşsa yine dinlerim onu. Sanırım sesine odaklanmaktan söyleyeceklerini dinlemeyeceğimizden korktuğu için az konuşuyor. E haklı tabi" bence fazla bile içimde tutmuştum. Madem onlar bana adım atmıyor ben atarım.

 

Herkes oldukça şaşırmıştı. Ee hep Koraltanlar mı şaşırtacak biraz da biz şaşırtalım. "Demek sesim çok güzel" Demir yüzünde keyifli bir ifadeyle konuşmuştu, sanırım ağzımdan kaçırdığımı falan sanıyordu. Öyleyse büyük yanılıyordu.

Evet manasında kafamı salladım

 

"Bu arada Berk ve Buğra abim nerde? Berk daha biraz önce yukarda beni uyandırmaya gelmişti. Nereye gitti ki hemen?"

 

"Buğra'nın çekimi vardı erkenden çıktı o, Berk de acil bir operasyon çıkmış onun için çağırılınca gitti mecburen." Burçak Hanım konuşmuştu bu sefer. "Anladım, teşekkür ederim. O zaman konuşmayı daha fazla uzatmayayım yemek yemem lazım çünkü çok açım tekrardan afiyet olsun."

 

"Hem yiyip hem konuşamaz mısın?" Mete meraklı bir şekilde bana bakıyordu. Kafamı hayır anlamında salladım. "Bence Furkandan belli oluyor ikisinin aynı anda yapılamayacağı" Furkan, adını duyunca kafasını kaldırdı ama bir şey anlamayınca yemeğine geri döndü. O sırada biz gülüyorduk.

 

Bugün ne kadar çok yemek istesem de çok az yiyebilmiştim. Daha fazla yemek istediğimde midem bulanıyor kusacak gibi oluyordum o yüzden herkesten önce bitirmiştim yemeyi. Masadan kalkmak için önce birinin kalkmasını bekledim. Önce ben kalksam çok dikkat çekecekmişim gibi hissediyordum, zaten geldiğimden beri onlardan çok öncesinde kalkıyordum.

 

"Herkese afiyet olsun benim şirkete uğramam gerekiyor, görüşürüz akşam." Demir masadan kalktıktan sonra ona görüşürüz demek üzereyken bana baktı.

 

Ve hâlâ bakıyordu. Ne diye baktığını bir türlü anlayamamıştım bu yüzden üstüme baktım acaba bir şey mi döktüm ona mı bakıyor diye ama tertemizdim.

Ne bakıyorsun be adam gitsene şirketine. "Sen niye kalkmıyorsun?" kime dediğini anlamak için etrafıma baktım diğerleri de bana.

"Sana diyorum Ahu"

 

"Bana mı? Ben ne alaka? "

 

"Benimle geliyorsun küçük fare " Ben hâlâ şaşkın bir halde ona bakarken tekrar konuştu.

 

"Madem sesimi çok güzel buluyorsun o zaman seninle ufak bir şirket turu yapalım. Demir anlatımlı"

 

İşte bunu hiç beklemiyordum

 

Demir anlatımlı şirket turu...

 

 

​​​☀️

 

💃🏼 Bölümler şu anlık kısa olsa da ilerde daha uzun olacak ve uzunluğundan sıkılacaksınız.

 

💃🏼Neler düşünüyorsunuz, nasıldı bölüm?

 

💃🏼Bu arada bazen aksilikler olabiliyor Wattpadde olduğu gibi bu yüzden böyle durumlar için Instagram adresimi bırakıyorum. Sorularınız olursa ya da benimle buradan iletişime geçemezseniz ordan bana ulaşınn.

Kullanıcı adım: hivs4u

 

💃🏼 Seviliyorsunuzzzz, bir sonraki bölüme kadar kendinize dikkat edin 💖

Loading...
0%