
İyi okumalarrr<3
☀️
Demir gülerek bana bakıyordu, yaptığım şeyin farkındaydı ve bu onu eğlendiriyordu.
"Zayıf noktamı bulup oraya oynamak... Tam senlik hareket Ahu. Senden iyi avukat olur bak."
Bana kızmasını beklemiştim ama o gülüyordu.
"Beni kullanmak adına da olsa bana abi demiş olman hoşuma gidiyor. İstediğin her an beni kullanabilirsin."
Daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyordum, bu adamın her dediği beni bir şoktan alıp başka şoka sokuyordu. Resmen beni kullan diyordu!
Bir tepki vermeyeceğini anlayınca elini omzuma atıp kendisine çekti ve kocaman kollarıyla öne ittirerek yürümeye zorladı.
"Arkadaşlarının yanına gidelim hadi beklemesinler çok."
"Arkadaşlarım?"
Şaşkınlıktan ne demek istediğini anlayamamıştım ve anlık olarak ağzımdan sorgularcasına çıkmıştı.
"Evet arkadaşlarım... Onlar... Gittiler. Zaten çok zamanları yoktu evleri buraya uzak malum. Ben de sen geleceksin diye sorun etmedim. Yeni gittiler zaten sen gelmeden bi 10 dakika önce falan."
"Hmmm, üzüldüm. Tanışmak isterdim arkadaşlarınla."
"Başka bir zamana artık."
Demir gerçekleri bilse avukat olmamı değil oyuncu olmamı isterdi kesin. Ben bile kendime şaşırıyordum şu an.
"Napalım o zaman şu an, ne istersin?"
Acıkmıştım ve bunu söylemeye çekiniyordum çünkü arkadaşlarımla neden yemediğimi sorabilirdi. Arkadaşlar beraber yemek de yerlerdi sonuçta.
"Hadi hadi söyle çekinme."
Anlamıştı çekindiğimi ama nasıl anlamıştı?
"Bakma öyle kedi yavrusu gibi, çekindiğin bir şey var söyle. Elbise mi istiyorsun, çanta mı ayakkabı mı ne?"
"Yemek"
"Ne?"
"Yemek yemek istiyorum."
Ne dediğimi anladığında gülmüştü. Neden güldüğünü anlayamamıştım, yemek yemek istememin neresi komikti ki?
"Doğru, sen sıradan kızlar gibi değilsin. Sen aç bir ayı yavrususun. Kızlar abilerinden çantalar elbiseler isterken sen yemek istersin. Obur seni"
Saçlarımı karıştırıp yanağımı sıkmıştı ve bana ayı yavrusu demişti!
"Nerem ayı yavrusuymuş ya benim? O zaman sen de ayısın"
Kahkaha atmaya başladı, koskoca adam AVM'nin içinde bağıra çağıra gülüyordu. Bu insanların bize bakmasına da sebep oluyordu.
"Doğru, sen benim yavrumsun."
"Ne alaka ya? Ben onu ayı gibi olduğun için söylemiştim."
Beni takmayıp yürümeye devam etti, tabi beraberinde beni de sürüklüyordu. Yürüyen merdivenlere bindiğimizde ondan önce binip boyumu onunla eşitlemiştim. Bir basamak daha yukarı çıktımda ondan uzun olmuştum ve küçümseyerek ona bakmaya başladım.
"Aşağıda havalar nasıl?"
"Sen daha iyi bilirsin"
"Yoo ne alaka"
"Her köşeye sıkıştığında da ne alaka de zaten."
Onu takmadan yemek kısmına dopru ilerledim. Gülerek peşimden geldi, ilk geldiğim zamanlardaki suratsız adamdan eser yoktu.
***
Yemeklerimizi yemiş, eve gidiyorduk. Yol boyunca uyuklamıştım. Yemekten sonra ağırlık çökmüştü ve koltuğun rahatlığı da iyice uyuklamama önayak olmuştu.
"Geldik"
"Ben burda yatacağım sen istersen eve git. Burası çok rahat"
Yine gülmüştü. Demir adam durmadan gülüyordu bugün.
Arabadan inmişti, sanırım o da dediğimi çok mantıklı bulmuştu. O gidince koltuğa iyice yayılmış yerimi sağlamlaştırmıştım. Tam o sırada yan tarafımdaki kapı açılmıştı.
"Arabamın rahat olduğunu biliyorum ama çok daha rahat yerler var."
Napmaya çalıştığını ellerini bacaklarımın altından geçirip kucağına aldığında anlamıştım. Benimle hiç tartışmaya girmeden, ikna etmeye çalışmadan kolay yolda halletmişti eve götürme işini.
"Kucağın mı?"
"Ne?"
"Bahsettiğin rahat yer kucağın mı diyorum"
"Hayır, yatağın"
"İyi. Ben de kollarının çok sert olduğunu, hiç rahat olmadığını söyleyecektim."
"Kas çünkü onlar güzelim."
"Güzelin miyim gerçekten "
"Evet en güzelimsin."
Sanırım ben demir adamın sevgisine, bana kıyamayışına aşık olacaktım. Bu adam dışardan adı gibi demir dursa da aslında pamuk gibi naifti.
Yumuşak zeminle buluştuğumda odama geldiğimi anlamıştım. Eve girdiğimizi hiç fark etmemiştim bile.
"Üstüne değiştirdikten sonra hemen yat. Söylerim bizimkilere uyuduğunu, gelip rahatsız etmezler."
"Tamam... Teşekkür ederim."
Abi dememi beklemişti, biliyordum. Bunu beklenti dolu gözlerinden anlamıştım. Neden söylemediğimi ben de bilmiyordum.
"İyi uykular. "
"Sana da"
Pijamalarımı giyip yüzümdeki makyajı çıkardım ve uykum kaçmadan kendimi yatağa attım. Kafamda binbir düşünce vardı ama hepsini yarına erteleyerek kendimi uykuya bıraktım.
Çalan alarmımla gözlerimi açmıştım. Saate baktığımda 12 olduğunu görmemle yataktan fırlamam bir olmuştu. Bu saate kadar nasıl uyuyabilmiştim ve neden kimse beni uyandırmaya gelmemişti.
Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Gözlerim hâlâ uykudaydı ama dönemezdim.
Yavaş adımlarla mutfağa girdim, yürürken eve bakmış kimsenin olmadığını fark etmiştim. Evde tek başına filminin yeni sezonunu çekecektir galiba.
"Günaydın Ahu Hanım"
"Günaydın... Şey isminiz neydi?"
"Semra."
"Günaydın Semra abla, bizimkiler nerde"
"Toplantıları vardı sanırım o yüzden erken çıktı hepsi."
"Anladım."
"Kahvaltı hazırlayayım isterseniz."
"Yok teşekkür ederim bana bir tane sandviç yapsanız olur mu?"
"Olur tabi."
Semra abla benim için sandviç yaparken ben de kendimi yere bıraktım. Fayansların soğuk olmasını beklemiştim ama değildi. Sıcacıktı.
"Kızım oturulur mu oraya, kalk şu sandalyede otur. Ay Ahu Hanım yani"
"Ne hanımı Semra abla ya, sen kızımdan devam. Hanım mıyım sence ben, hiç samimi değil. Ayrıca burası daha rahat"
Gülmüştü dediğime ama hâlâ endişeli bakıyordu bana. Yerde oturmayı seviyordum ben, özellikle bağdaş kurup sırtımı duvara yaslamayı çok severdim.
Semra abla sandviçi yapıp verdiğinde aynı şekilde oturmaya devam ederek yemiştim. Bir süre de o şekilde oturmaya devam ettim. Semra ablayla konuşuyor, onun akrabalarının dedikodusunu yapıyorduk. Ben akrabalarımı tanımadığım için anlatamıyordum ama eski mahallemdeki olayları anlatıyordum onun yerine.
"Ben kalkayım artık"
Kalkmak istemiyordum ama çok sıkışmıştım, tuvalete gitmem gerekiyordu.
"Tabii, arada gel ama"
"Gelmez olur muyum yaa"
Mutfaktan koşar adımlarla çıkıp odama gitmeye başlamıştım. O sırada bir ses dikkatimi çekmişti ama odağımı oraya verememiştim. Benim için çok daha acil bir durum vardı.
Tuvaletten çıktıktan sonra duyduğum sesin ne olduğuna bakmak için odaları dinlemeye başlamıştım. Evde kimse yok demişti Semra abla ama ben ağlama sesine benzer bir ses duyduğuma emindim.
Ses merdivenlerin altındaki küçük kapıdan geliyordu. Şimdiye kadar burda böyle bir yer olduğunun bile farkında değildim. Kapıyı görmek için çok fazla yaklaşman gerekiyordu.
Yavaşça kapıyı ittirdiğimde ses birden kesilmişti. İçerisi kapkaranlıktı, acaba hayal mi duydum diye içimden geçirmiştim.
Emin olmak için telefonumun flaşını açıp içeriye baktım ve bir çift kırmızı gözle karşılaştım
"Bismillahirrahmanirrahim, euzubillahi şeytanıracim. Allah'ım tövbe yarabbim. Allah'ım..."
Çığlık atıp geriye kaçmak istediğimde kendi ayağıma takılıp götümün üzerine düşmüştüm. Kırmızı gözler bana yaklaşıyordu.
"Gelme!!"
O gelmeye devam ediyordu.
"Ayetel Kürsi nasıl okunuyordu lan. Dur bekle nolur hatırlayamıyorum"
Korkudan altıma sıçmak üzereydim.
"Benim."
"Mete?"
"Efendim"
"Ulan şerefsiz. Ne bu hâl, beni kalp krizinden öldürmeye mi çalışıyorsun?"
"Niye bu kadar korktun ki"
Sesi ağladığı için garip çıkıyordu ve tamamen dışarıya çıktığı için o olduğunu görmüştüm. Işıktan dolayı gözbebekleri kırmızılaşmıştı ve ağladığı için gözleri kızarmıştı. Haliyle tüm gözü kıpkırmızı olmuş ve benim tüm odağımı oraya çekmişti. Doğal olarak ben de korkmuştum.
"Sen kendini görsen sen de korkarsın emin ol. Hem niye bu kadar ağladın sen? Bu küçücük yerde ne yapıyorsun?"
"Bir şeyim yok."
"Aynen. Aynen amına koyim, gözlerin de öyle söylüyor zaten"
Cevap vermedi bana, sessizce küçük kapının önüne oturdu.
"Seni bu kadar üzen şey ne? Bana anlatabilirsin, eğer birine söyleyeceğimi falan düşünüyorsan emin ol söylemem. Yemin ederim."
Sesimi yumuşatmış ve durumun ciddiyetine göre konuşmuştum. Mete kararsız ve çekingen bir halde bana bakıyordu. Anlatmak istiyordu, bunu anlayabiliyordum ama bir şey vardı onu engelleyen. Sanırım bana güvenmiyordu
"Konu Duru, nerden başlamalıyım bilmiyorum. O, şey... "
Sesiyle bakışlarımı ellerimden çekip ona çevirdim. Anlatmasını beklemiyordum.
"Bana küçüklüğümden beri psikolojik baskıda bulunuyor. Tehdit ediyor. Ama o gitti diyeceksin şimdi. Evet gitti ama bitmedi maalesef. Hâlâ beni arayıp hakaretlerde bulunuyor. Ve dün beni evin arka tarafına çağırdı. Babam hepimize banka kartı vermişti kullanmamız için, muhtemelen sana da vermiştir. Neyse işte babam ona verdiği o kartı kapattırmış geçen gün, o da beni aradı ve bendekini istediğini söyledi. Evin arkasına da o yüzden geldi. Beni tehdit etti vermek zorunda kaldım. Babamlara nasıl diyeceğimi bilmiyorum. Kızmazlar ama Duru bunu öğrenirse beni tehdit ettiği şeyi kullanmaya çekinmez. Ben... Yapamam birinin bile öğrenmesine dayanamam"
Mete karşımda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona sarıldım. Yanında olduğumu onu yalnız bırakmadığımı hissetsin istemiştim.
Bir süre o şekilde kaldık artık ağlayışları iç çekmeye dönmüştü. Sakinleştiğine karar verdiğimse ayağa kalktım. Bana kıpkırmızı olmuş gözleriyle melül melül bakıyordu.
"Kalk gidiyoruz!!"
"Nereye?"
"Ay nereye olacak Mete, o şırfıntıdan kartını almaya. "
Korkudan gözleri iyice açılmış bir halde hızla ayağa kalktı.
"Hayır olmaz, herkese söyler. Duru yaparım dedi mi yapar. "
" Metecim ben de bir şeyi kafama koydum mu yaparım. Kalk gidiyoruz"
O hâlâ bana boş boş bakıyordu. Ciddi olmadığımı ya da vazgeçeceğimi sanıyordu sanırım. Ama ben fazlasıyla ciddiydim.
"E hadi dedim"
"Nerede olduğunu bile bilmiyoruz ki"
"Yavrucum afedersin ama sen biraz mal mısın? Hani eski eski evimde kalıyor ya bu şeytan"
Ters ters bana bakmaya başladı "Onu biliyorum herhalde ama Duru bu, asla evde olmaz"
"Merak etme o anne ve abi onda olduğu sürece mahalleden dışarıya bir adım bile atamaz o"
"Görücez."
Göreceğiz Mete efendi
Göreceğiz
☀️
💃🏼 Selaaam, nasıldı bölüm?
💃🏼Bir sonraki bölüm saç baş yolcaz hazır mısınızzzz?
💃🏼Sizi duyamıyoruuum
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |