@hnehirclk
|
Bölüm sözü: Her gülümseme, Bir oyun. Her hedef, Bir bozuntu. Her umut, Bir korku. BÔLÜM ŞARKISI ★Kerem Keskin- Görmezden 💞 Vote ve yorum lütfenn 💞 🫀. Abim beni kapıya kadar götürdüğünde beni bıraktı. Daha sonra Mirza koluma girdi. Ve birlikte insanların açtığı alandan geçip mahallenin ortasına vardık. Etrafı inceledim, orjinal mahalle düğünleri gibiydi ama daha bir heybetliydi. Bize ayrılan masaya oturduk ve düğünün başlamasını bekledik. Mirza bana doğru eğilip "nasıl hissediyorsun?"dedi gözlerime doğru bakarak "İyi, sıkıntı yok şuanlık"dediğimde bu cevabım onu rahatlatmamış olmalı ki yine de tereddütle "Biri bir şey derse ne yapacağını biliyorsun"dedi bende kafa salladım. Yanımıza birkaç kişi tebrik etmek için geliyordu. Ama bazı genç kızlar bana şuan kıskançlıkla bakıyordu. Onların inadına ortaya geçip göbek atabilirdim. Bir anda aklıma gelen şey ile Mirza'nın ayağına bastım. Mirza anında bana döndü ve ne yapıyorsun bakışlarından attı. Bende göz kırptım. Benim üzerime bir oyun oynanıyorsa, en büyük oyunu ben oynardım. "Akıllı dur biraz İstanbullu"dedi Mirza Ağa "Seni ilgilendirmez"dediğimde bana hayranlıkla baktı. Şimdi ben inatçı olduğum için benden etkilendi mi bu herif. Doğuştan beri böyleyim ben. İnatçılık doğamda var kısacası. O sırada halay müziği çalmaya başladı ve herkes halay kuyruğu oluşturmaya başladı. İşte en sevdiğim bölüm, bende ayağa kalkıp halay başına gidecektim ki Mirza beni durdurup "nereye"dediğinde "Halay'a geliyor musun?"dedim o da kafa salladı ve "Karşılıklı halay çekmeye ne dersin İstanbullu"dediğinde onayladım onu Biz hemen halay başına geçtik ve halay çekmeye başladık. Yan yana halay çekerken o karşıma geçti ve halaya öyle devam etti. O kadar iyi oynuyorduk ki herkes bize hayranlıkla bakıyordu. Biz uzun bir süre halay çektikten sonra yorulduğumuz için masamıza oturduk. "Düğün bittikten sonra nereye gitmeyi düşünüyorsun"dedim merakla O ilk başta düşünüyormuş gibi yaptı daha sonra gülümsedi ve bana doğru yaklaşıp konuşmaya başladı. "Odamıza İstanbullu"dediğinde direk ona döndüm fakat burunlarımız birbirine değiyordu. Etrafta insanlar olduğu için saniyesinde geri önüme döndüm. Hayvan herife bak dibime girmiş. "Biraz daha yakın olsaydık dudaklarımız oynaşabilirdi güzelim"dediğinde utançla kafamı ona çevirdim ve "Ya susarsın ya sustururum"dedim tehditkar bir şekilde "Nasıl susturacaksın"dedi manyak manyak sırıtarak Bende sırıtmaya başladım ve hançer gibi olan tırnaklarımı masanın altındaki koluna geçirdiğim de dondu. İşte böyle donarsın Mirzacım. Onun gözlerinin içine bakarak "İşte böyle sustururum Mirzacım"dedim. Mirza uzun bir süre sustu, onu izliyordum sürekli yutkunuyordu. Dilini yuttu herhalde hayvan herif. Zaafların temeli hayattır, aksini iddia eden mahkumdur. Sözü geldi aklıma, ben artık aksini iddia etmek istemiyorum. Hayatın zaafım olmasını istiyorum. Kalbimi kullanmak istiyordum. Ama bambaşka bir insan olmaktan korkuyordum. Ya bu olanların hepsi bir rüya ise. Sakinlik bile bana ters gelirdi o zaman. "Yağmurum noldu duyuyor musun beni?"dedi Mirza o kalın ve tok erkeksi sesi ile Şu işler bitseydi kurtulsaydık. Hayattan bezdim gerçekten. "Mirza düğünü kısa keselim olur mu? Kaldıramıyorum daha fazlasını"dediğim an Mirza elini havaya kaldırıp müziği kesmelerini işaret etti. Her yer sessizleşti, Mirza beni ayağa kaldırdı ve orkestra şefinden mikrofon istedi. Konuşmaya başladığında dediği şeyler ile kanım dondu. "Evet değerli konuklarım çok özür dilerim ama ben daha fazla dayanamadığım için biricik karım ile evimize çekiliyoruz, anlayan anladı"dedi ve elimden tutup beni çekiştirdi. Millet bizi berdel kurbanı olarak biliyordu fakat bu beyin yoksunu'nun dedikleri ile isteyerek evlendiğimizi düşüneceklerdi. Al işte millet arkamızdan konuşacak saatlerce. Mirza hızlı adımlarla yürüdüğü için ona yetişemiyordum. Hayvan herif! odun, insan bir yardımcı olur. Ben bu gelinlikle ve topuklularla nasıl yürüyebilirim acaba. O sırada Mirza arkasındaki bana bakıp derin bir nefes alıp beni kucağına aldı. Konağın kapısından içeri girdiğimizde Mirza odamız olduğunu düşündüğüm yere çıkmaya başladı. Bir kapıdan içeri girdiğimizde odanın duvarları beyaz ve gri renkleri ile kaplıydı. Oda baya genişti, giyinme odası ve banyo da ek olarak vardı. Konak mı? Villa mı? Belli değil. Tüm mobilyalar vardı neredeyse. Ben Mirza'nın kucağında öylece etrafı incelerken beni yatağın üstüne bıraktı. Ve giyinme odası olduğunu düşündüğüm yere girdi. Bende peşinden girdiğimde o bana bakmadan üstündeki gömleği çıkardı ve kenarda duran sepetin içine attı. Bana döndüğünde düştüm. Ama öyle normal bir düşme değil. Üst vücudundaki kaslara düştüm. O kadar heybetliydi ki. Bu kaslar üzerine fazla çalıştığı belli oluyordu. "Buradaki kıyafetler benim mi?"diye bir soru yönelttim ona Şimdi bu giyinme odasında baya bir çekmece dolap vardı ve yarısı simsiyahtı, yarısı da rengarenkti. Kesinlikle rengarenk olan taraf benimdi. Mirza'nın cevap vermesini beklemeden ikili pembe eşorfman takımını çıkardım. Sen şimdi düştün elime Mirza Ağa benden çekeceğin var. "Şimdi sana vereceğim bu eşorfmanı giyeceksin yoksa sana küserim"dediğimde Mirza bir bana bir de elimdeki pembe erkek eşorfmanına bakıyordu. İnsan ilk başta sorgular bu sende ne arıyor diye ama ben abilerime giydirmek için almıştım ama nasıl bir gururları varsa giymediler. Belki kocam olacak herif giyerdi. Belki bu da bana oynanan oyunun bir parçasıdır. "Ben bu çingene kumaşını mı giyecem yani"dedi şaşkınlıkla "Evet kocacım, şimdi bunu giyiyormusun yoksa küselim mi?"dediğimde elimdeki takımı aldı ve giyinme kabini gibi birşeye girip giyinmeye gitti. Bu hanımcı olur ama ya. Aslanım bir işe yaradı. Bende diğer kabine girdim giyinmek için. Fakat gelinliğin fermuarını indiremiyordum bir türlü. "Mirza gel şu gelinliği aç, cidden kafayı yemek üzereyim"dedim tahammülsüz bir şekilde "Seve seve karıcım bekle bir dakika"dedi sapık herif O kabine girdiğinde direk arkamdan belime sarıldı. Ben onu arkamdan itmeye başladım ve başarılı da oldum. "Ne yapıyorsun be hayvan herif! aç şu fermuarı yürü git çabuk"dediğimde o fermuarı açmaya başlamıştı fakat bir anda boynuma öpücük kondurdu ve kaçtı. Bunun da bedelini ödersin. Sen şimdi bittin, hemen üzerimi değiştirip içeri geçtiğimde o koltukta oturuyordu. Gidip yanına oturdum ve "Sen nasıl beni öpersin"dedim ve saçını çekmeye başladım. Evet koskocaman, Hakkari'de adı duyulunca yerin titrediği Mirza Ağanın saçını çektim. Ben onun saçını çekerken bana öyle bir soru sordu ki onun kafasını kırmayı diledim. "Ne zaman çocuk yapalım İstanbullu"dediğinde "Ben istediğim zaman hayvan herif!"dedim öfke ile Ya ben bu adama niye fazla kızamıyorum, neden buna karşı bir nefretim yok. Belki bu da oyunun parçasıdır. "Ee anlat bakalım neleri seversin, nelerden hoşlanırsın"dediğinde sırıtarak cevaplamaya başladım. "Renk olarak mavi rengini tercih ederim, yemek ise sarma,bitki olarak menekşeye bayılırım, meyvelerin kralı eriği çok severim"dedim klasik sevilen şeyleri söyleyerek. Oysaki bunlar en nefret ettiğim şeylerdi. "Sen sormadan cevap vereyim anladığın üzere siyah renk benim tek rengim, yemek olarak çiğköfte, bir de karımdan hoşlanırım onu da kimseyle paylaşamam bilgine"dediğinde son cümlesine göz devirdim. "Film izleyebilir miyiz?"diye heyecanla bir soru yönelttim ona, o da kafa salladı ve "Ne tür içerik seversin"dedi "Romantik komedi"dediğimde bana sen ciddimisin bakışlarından attı. Hayır en sevdiğim içerik aksiyon ve bilim kurguydu. "Hayatımda gördüğüm en kötü içerik"dediğinde ona üzgünce baktım, o bakışlarımı gördüğünde film aramaya başlamıştı. Olur olur bundan hanımcı olur. Ama bana itaat etmelisin Mirza Yılmaz. Ve filmi açıp izlemeye başladık. Artık gülmekten karnım ağrıyordu. Adam kıza sana deliler gibi aşığım diyordu ama kadın bambaşka bir dünyadaydı. Her gülümseme bir oyun. ~★~ Gözlerimi açtığımda kendimi Mirza'nın göğsünde buldum. Yerimden doğrularak saate baktığımda, saat 02.57 idi. Birden belime dolanan kollar ile irkildim. Ve kulağıma yaklaşarak "sen benim umudumsun" dedi Mirza uyku sersemi bir şekilde, eğer senin umudun olduysam bil ki katilin de ben olmuşumdur Mirza Yılmaz. Mirza'yı koltuktan kaldırıp yatağa götürmeye çalıştım. Tam onu yatağa yatıracakken benim elimi tuttu, ne kadar uğraşsam bırakmadı. Bu yüzden onun yanına geçip uyumaya çalıştım. Bir süre sonra kendimi karanlığa teslim ettim. ~★~ Sabah gözlerimi açtığımda beni izleyen bir çift göz ile karşılaştım. O bir elini yatağa yaslamış, diğer elide elimi tutuyordu. Hemen elimi onun elinden kurtarıp banyoya kaçtım. Arkamdan ise onun bana "kaç bakalım nereye kadar kaçabileceksin"dediğini duydum. Belki bir gün sen benden kaçacaksın Mirza Yılmaz. Ben uzun süre banyoda işlerimi hallettikten sonra kilidini açıp çıktım. Mirza karşımda pembe eşorfman takımı ile duruyordu. Onu böyle görünce büyük bir kahkaha attım. O bana doğru gelip "Hem giydir hem gül ayıp oluyor karıcım"dediğinde karnına bir tane yumuşak yumruk attım. "Karım bana şiddet uyguluyor ama"dediğinde yere çöktüm ve gülme krizine girmeye başladım. Her gülümseme bir oyun. Ben en ufak şeye gülmezdim genelde ama bu adamın mimikleri beni bitiriyor be. Her adım, her gülümseme bir oyun. "Ay yeter sus artık Mirzacım"dedim gülmemi zar zor durdurarak "Anca kocanla dalga geç zaten, Ağayım kızım ben ağa, karizmamı çiziyorsun sürekli"dediğinde ona hadi ya dermişcesine bakıyordum. Her hedef bir bozuntu. Şuan bu konakta kimse yok mu diyeceksiniz ama bu konağı sadece Mirza kullanıyordu. Bu yüzden biz burada kalıyorduk. "Hadi kahvaltı etmeye gidelim hazırlan"dediğinde giyinme odasına girip beyaz diz kapağımın biraz altına gelen dar elbisemi ve beyaz topuklularımı giydim. Ve evden beraber çıktık. Çarşıya doğru yol aldık. ~★~ Biz şuan masada oturmuş, verdiğimiz siparişlerin gelmesini bekliyorduk. Ama bir sıkıntı vardı, karşı masadaki adamlar sürekli bana bakıp gülüyorlardı. Muhakkak buranın yabancılarıydı. Her gözyaşı, bir amaç. Umarım Mirza farketmez, yoksa ortalık birbirine girerdi. Olan yine bana olurdu. Mirza beni izlerken bende ona karşılık veriyordum. Aramızda bakışma yarışı gibi birşey geçiyordu. O sırada masaya garson geldi ve konuşmaya başladı. "Hanımağam karşı masadakiler sizin numaranızı istiyor kusura kalmayın vallahi zorladılar beni"dediğinde Mirza bir anda ayağa kalkıp o masaya ilerledi. Adamlar kaçmak için ayağa kalktığında bir tanesine sert bir yumruk attı. Diğer adama da kafa attı, adamım sen niye kafa atıyorsun. Ben hemen yanına koşup "Mirza bırak boşver onları bak elin tahriş olacak hadi gel"dedim fakat o bana "uzaklaş buradan"dedi ama o sırada yumruk attığı adam elinde bıçak ile Mirzaya saldıracakken masadaki cam şişeyi alıp kafasına geçirdim. Tabi o sırada içerisi polis kaynamaya başladı. Polisler sırasıyla o iki adama ve Mirza'ya kelepçe takıp polis arabasına doğru ilerletti. Ama Mirza polislere "Yağmur'u bırakın eğer onun üstüne suç atarsanız yemin ederim hiç birinizi yaşatmam"dedi bağırarak O sırada yanıma bir polis geldi ve "Hanımefendi lütfen karakola gelin zorluk çıkartmadan"dedi Bende çantamdan avukatlık kartımı çıkardım ve ona "Merak etmeyin gelmem gerekiyor zaten"dediğimde bana kafa sallayıp birlikte polis arabasına bindik. Ah Mirza ah, yaktın bizi, kendini. 🫀. 💞Vote ve yorum lütfenn💞 |
0% |