@hnehirclk
|
Bölüm sözü: İnsanlar, insanların içerisinde, insana hasret yaşarlar. ~Asaf Özdemir~ BÖLÜM ŞARKISI ★Madrigal- Dip 💞 Vote ve yorum lütfenn 💞 🫀. "Burada kal aklın başına gelsin dağ ayısı"dedim sinirli bir ses tonu ile O şuan nezarethane'nin içinde sırıtarak oturuyordu. Gerizekalı hala sırıtıyor. Yanımdaki polis'e dönüp "Bunu sakın çıkarmayın!"dediğimde polis onayladı. "Yağmur beni artık çıkarsan mı buradan?"dedi sıkıntıyla "Peki 1 saate çıkarsın zaten"dedikten sonra oradan çıkıp karakol bahçesine indim ve telefonumda gezinmeye başladım. Uzun bir süre telefonla uğraştıktan sonra yanıma bir tane hayvan oturdu. Kim olduğu belliydi. "Oo Mirza Ağa bakıyorum da çıkmışsınız"dedim alayla, o ise dediklerime karşı sadece güldü. Gül bakalım gül son gülen iyi güler. "Senin yüzünden İstanbullu, avukatsın bir de"dediğinde içimde onu öldürme hissi canlandı. Ben sanki seni karakoldan kurtarmak için avukat oldum. "Kes sesini! yürü hadi konağa gidiyoruz"dedim onu banktan kaldırmaya çalışarak, yapıştı bu kesin. "Vay kabadayı İstanbullu"dedi sırıtarak Onu umursamadan gidip arabaya bindim. Sürücü koltuğuna oturdum ve hiçbir şey bana göre ayarlı değildi. Koltuğu biraz öne aldığımda tam olmuştu. Ben arabayı ayarlarken Mirza çoktan yan koltuğa oturmuştu. Ona baktığımda rahatça oturuyordu. Göz devirip söylenmeye başladım. "Kemerini taksana!, boşa yapılmamış o"dediğimde omuzlarını silkti. O omuzları var ya kırarım. "Umrumda mı Yağmur"dedi sertçe, ne oldu şimdi birden ters yapıyor. Ona bakmayı bırakıp önüme döndüm ve arabayı çalıştırdım. Alınmadım, ben kolay kolay alınmazdım. Kalbimi sadece çok sevdiklerim kırabilirdi. Ve Mirza benim çok sevdiğim değildi, o sadeceydi. Benim için birşey ifade etmiyordu kısacası. Arabayı kullanırken şarkı açabilmek için radyoya bağlandım. Gözüm yolda, bir elim direksiyonda, bir elimde radyonun üzerinde geziniyordu. O sırada radyodan bir melodi yükseldi. Şarkı sizi anlatabilirmiydi? Öyle kolay aşık olmam Ama senin ayrı bi havan var Seni gördüğümde beynim oyunlar oynar Yine görüşürüz hiç sanmam Yaşıyoruz çok farklı hayatlar Benim olmazsan burada bi' dakika durmam Üzerimde gezinen bir çift gözü farkettiğimde şarkıyı mırıldanmaya başladım. Evet öyle kolay aşık olmazdım. Aşk benlik değildi, kalbimi bir başkasına emanet edemezdim. Emanet edeceğim kişi ya kalbimin katili olursa. Sevgiye olan inancım sonsuz ama aşka dair olan inancım yok. Bir insan, bir insana çok sevgi gösterdiğinde bunu saçma bir şekilde AŞK diye adlandırıyorlar. Her hedef, bir bozuntu. Arabayı merkeze kadar sürdükten sonra köy yolundan giriş yaptım. Konak köyün ilerisindeydi. Ertoşi konağına yaklaşmıştık. Buraya gelme sebebimiz Mirza Ağanın karakola düşmesiydi. Şeytanla operasyon filan mı düzenliyordu bu adam. Aile büyükleri ne derse haklı çıkacaklardı. Hayatıma bak daha geçen ay suçlularla uğraşıyordum. Şimdi de şu çakma ağa bozuntusu ile. Ben öylece düşünürken arabayı konağın önüne koymuştum. Fazlaca araba vardı, yani gereksiz yere gelmişlerdi. Ben arabanın kapısını kontrol ederken Mirzada konağın kapısında beni bekliyordu. Kontrol bitince direk onun yanına yürüdüm ve konağın kapısını çaldım. Az önceye kadar içeriden gelen konuşma sesleri fısıltıya döndü. Kapı açıldığında ben önde Mirza arkamda olacak şekilde içeri girdik. Tüm gözler bizim üzerimizdeyken Mirza konuşmaya başladı. "Ne bakıyorsunuz önünüze bakın haydin"dedi sertçe O sırada kalabalığın içinden bir ses yükseldi. Tiz bir kadın sesiydi, kadın ortaya çıktı. "Hoşgeldin sevgilim"dedi kadın. Koyu kahve saçları ve gözleri, kısa boyu vardı. Ayrıca yanında ise 10 yaşlarında bir kız çocuğu vardı, kızın elini öyle bir tutuyordu ki bırakmaktan korkuyormuş gibiydi. Ben öylece şaşkınlıkla kadını incelerken Mirza bağırmaya başladı. "Senin burada ne işin var"dedi Mirzanın bu tavrı karşısında küçük kız ürkmüş olmalı ki mirzaya koşup sarıldı ve "Anneme kızma baba, ben annemi zorladım"dedi ama keşke demeseydi. Mirzanın bir sevgilisi ve bir kızı vardı. Benden saklamışlardı, biliyorlardı böyle birinin yanında durmayacağımı. Ama bundan sonra da duramazdım. Arkamı döndüğüm gibi konağın kapısına ilerledim. Mirza arkamdan bana hitaben "Sakın gitme"demişti fakat duymamazlıktan gelmiştim. Her gözyaşı, bir amaç. Şimdi bunlar beni tehdit etmeye çalışırlardı. İlk önce korkutmak gerekir tabi ki. Pantalonumun arka cebindeki tabancayı çıkardığımda kadınların tiz çığlıkları kulaklarımı doldurdu. Umursamadan 2-3 el havaya sıktım ve bana korku dolu gözlerle bakan insanlara doğru konuşmaya başladım. "Eğer biriniz bile benim yanıma yaklaşırsanız, tehdit ederseniz, aileme dokunursanız sizi yaşatmam haberiniz olsun"dedim ve arabama doğru ilerledim. Arabaya binip çalıştırdığım gibi yola koyuldum. Şimdi nereye gidecektim. Baba evine dönemezdim. Aslında gidecek bir yerim vardı, intikam almam içinde en iyi kişiydi. Telefonumu açıp onu aradım. "Bora beni İstanbul havalimanında bekle saat 14 gibi uçak inecek"dedim hızlıca ve telefonu yüzüne kapattım. Saat 11.30 du, bu yüzden en hızlısından bilet kesip İstanbula gidecektim. Herşeye dayanabilirdim ama onun bir kızının olmasına asla dayanamazdım. Geçmiş her zaman acıtır. Her gülümseme, bir oyun.
~★~ Şuan öylece ayakta dikilmiş gözlerimle etrafı tarıyordum. Bende bora gelmiştir diye dışarı bile çıkmıştım. Güneşin ışınları direk gözüme vurduğu için zar zor görüyordum. Fakat bir anda üzerime bir gölge düştü. Kafamı kaldırdığımda Bora bana hafifçe tebessüm ederek bakıyordu. Ela gözleri güneş ışınları ile muazzam bir görünüş elde ediyordu. "Sen hala uzamadın mı?"dediğinde bozuk olan moralim daha çok bozuldu. "Sen uzunsun bir kere"dedim sinirle O bana alayla kafa sallayıp elimdeki valizi aldı ve arabası olduğunu düşündüğüm yere ilerledi. Bagajı açıp valizi yerleştirdi ve gelip bana kapıyı açtı. Ona "Teşekkür ederim Bora bey"dediğimde "Rica ederim Yağmur hanım"dedi ve kapımı kapatıp sürücü koltuğuna ilerledi. Bora benim hem okul hayatımdaki tek arkadaşımdı, hem de ilk sevgilimdi. Şuan eski sevgilim oluyor ama biz hala arkadaşız. Biz ayrıldıktan sonra bana her zaman bir abi gibi yaklaştı. O da avukatlık yapıyordu. Benim davalarımı çözmüşlüğü var yani. Ben de onun davalarını çözüyordum bazen. "Yağmur bizim eve gidelim mi?"dediğinde heyecanla konuşmaya başladım. "Olur gidelim orayı özlemişim"dedim ve arkama yaslanıp yolu izledim. Biz küçükken yani ortaokul çağında iken hep bir ev hayali kurardık. Denizin kenarında, iki bloklu, bir blok onun, bir blok benim olan, çatılı bir evdi. Bizde yetişkin olunca o evi inşaa ettik. O ev eğlence merkezi gibiydi. Konsollar, ses bombaları, kasetler, sinema salonu ve dahası. Mesela hockey, basketbol, dans pisti bile vardı. Bir süre sonra araba durunca hemen arabadan indim ve eve doğru ilerledim. Borada valiz ile arkamdan geliyordu. "Hazırmısın Boraaa!"dedim bağırarak "Hazırım dostum!"dediğinde gülümsedim. Biliyordu şuan evli olduğumu ve konusunu bile açmıyordu. Gerçekten iyi bir dosttu. Evin kapısını açtığımda rengarenk ışıklar bizi karşıladı. Kabanımı askılıklara asıp salona geçtim. Arkamdan Bora da geldi ve "Sen büyüdün de buraya mı geldin?"dedi şakayla "Aynen Bora, daha dün 3 yaşındaydım şimdi de 30 yaşındayım"dediğimde kıkırdamaya başladı. Sen nasıl bana gülersin Bora, dostum bunu bana yapamazsın. Daha sonra biz dans pistine geçtik ve konuşmaya başladık. "Hangi tür olsun, horon olsun bence"dedi bora, oğlum ben nereden bilebilirim horon tepmeyi "Ben ne anlarım horondan ama hadi deneyelim"dedim sabırsızca Bora bana kafa sallayıp gidip televizyona bağlandı ve bir tane horon müziği açtı. Ben direk hoplamaya başladım. Ama garip bir şekilde mükemmel oynuyordum ya da ben öyle sanıyordum. Bora da yanıma gelip elimi tuttu ve havaya kaldırdı. Ayak seslerimiz evi inletiyordu resmen. Tabi, laz bir arkadaşınız varsa horon artık size kolay gelir. Birkaç dakika sonra ben nefes nefese durmuştum. Ben durunca Bora da durdu ve bana dönüp "Noldu kız yoruldun mu?"diye bir soru yönelttiğinde kafamı salladım. Mutfağa doğru koştum ve su içip geri yerime geldim. "Biz bence masa tenisi oynayalım"dediğimde kendinden emin bir şekilde gülümsedi ve elime bir raket verdi. En son oynadığımız da ben kaybetmiştim diye dalga geçmişti salak. Şimdi ben kazanayım da sen gör. Elime bir tane pinpon topu aldım ve sert bir vuruş yaptığımda topa yaklaşamadı bile. Top onun yanından geçip gitti ve ilk puanı ben aldım. ~★~ Biz şuan koltuklarda oturmuş sinema keyfi yapıyorduk. Bora biraz üzgündü, nedeni malum. 12-5 onu yenmiştim. İzlediğimiz filmi o seçmişti ve ben bu filmden bir şey anlamamıştım. Komedi filmi olduğu için olabilir çünkü yaptıkları en ufak harekette yanlışlıkla gülebiliyoruz. "Bora kadına baksana"dedim ve kahkaha atmaya başladım. Bora ile takılmak iyi gelmişti. "Sana benziyor"dediğinde kendimi bir de öyle hayal edince güldüm. Çok mizahşör bir kadın olurdum kesinlikle. Ben tam konuşacakken kapı çaldı. Bora yemek sipariş etmişti herhalde. "Ben kapıyı açıyorum"dedim Boraya doğru "Dur bende seninle geliyorum"dedi bora Birlikte kapıya geldiğimizde, ben kapı deliğine bakmadan kapıyı açtığımda karşımda sinirden deliye dönmüş bir çift göz gördüm. İlk önce gözleri Bora da gezindi daha sonra da bana baktı. Göz göze geldiğimizde konuşmaya başladı. "Bu şerefsiz angut herif kim Yağmur"dedi Mirza bağırarak "Seni ilgilendirmez"dediğimde konuşmaya devam ettim. "Sen sevgilinin ve kızının yanına git"dedim ve kapıyı kapatmak için bir hamle yaptım fakat o engelledi. Bir anda beni kucağına aldığında çırpınmaya başladım. "Bırak beni bırak, Bora yardım etsene salak"dediğimde Bora güldü, Mirza sırıttı. "Malesef dostum kocişkon geldi"dedi Bora, seninle sonra görüşürüz Bora bey Ben arkamdaki eve bakarken birden arabaya atılmam ile gerçek dünyaya geldim. Kapıyı da üstüme kitledi ve koltuğuna geçti. "Sen bittin Mirza Yılmaz"dedim, bu son cümlemdi. Daha konuşmayacaktım onunla. Yalan söylemişti bana, bize. Bize yani kalbime ve bana. Bunun intikamını alacağım dediysem alırım. Her türlü, her koşulda alırım. Her gözyaşı, bir amaç. 🫀. 💞Vote ve yorum lütfenn 💞 |
0% |