@hnehirclk
|
Bölüm sözü: Gözler dümdüz baksa bile, bakışlar her zaman duyguyu açıklar. Acını, kederini, umudunu gizliyemezsin. BÖLÜM ŞARKISI ★Sickick- Intro 💞Vote ve yorum lütfenn 💞 🫀. "Yağmur artık benimle konuşsan mı?"dediğinde bir kez daha onu duymamazlıktan geldim. Dediğim gibi onunla konuşmayacaktım. O da bu yüzden dakikalardır benimle karşılıksız konuşuyordu. Salak açıklama yapacağına boş boş konuşuyordu. Ona baktığımda gözlerimi devirip kaş göz yaptığımda adama yeni aydınlanma gelmiş gibi konuşmaya başladı. "He sen o konuyu açıklamamı istiyorsun" dediğinde hemen kafa salladım. O ilk başta düşündü daha sonra da konuşmaya başladı. "O kadın benim gençlik aşkım ve yanındaki küçük kız ise benim kızım"dediğinde ona kötü kötü bakmaya başladım. Bir de rahat rahat konuşuyor. "Boşanmamız gerekiyor o halde"dedim umursamaz bir tavır ile fakat bu uzun sürmedi. Çünkü araba bi anda fren yapınca şok olmuştum. "Ne boşanması Yağmur, sakın ama sakın öyle birşey olmayacak"dediğinde bağırmaya başladım. "Gözlerini aç Mirza görmüyor musun senin bir kızın var ve onların sana ihtiyacı var"dedim sonlara doğru sesimi alçaltarak "Umrumda mı Yağmur, gençlik hatam umrumda bile değil, Karan onları her hafta ziyaret edip ihtiyaçlarını gideriyor zaten"dediğinde ona anlayışla baktım. "Karan kim peki"dediğimde derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Çocukluk arkadaşım ve tek dostum diyebiliriz"dedi, Karan denen adama güveni sonsuzdu galiba. İsmini söylerken bile gözleri ışıldıyordu. "Anladım, ama yaptığın bu açıklama seninle konuşacağım anlamına gelmiyor Mirzacım"dediğimde sinirle nefes aldı ve bağırmaya başladı. "Kes sesini ve dediklerimi uygula!, seninle uğraşamam bu evlilik berdel zaten, yoksa umrumda bile değilsin"dediğinde gözlerine baktım. Gerçek mi söylüyor yalan mı anlamaya çalıştım. Ama gözlerindeki ifade herşeyi anlamamı sağladı. "Bağırma bana, sende bana bağıramazsın"dediğimde alnındaki damar bile ortaya çıkmıştı. Kendini sıkıyordu, galiba karşısındaki bir erkek olsaydı dayağa yemişti. "Dön önüne ve sus Yağmur"dediğinde onun inadına daha çok yamuk oturdum ve konuşmaya başladım. "Emir verme bana haydut"dedim inatla Mirza önüne dönüp sabır çekti ve arabayı yeniden çalıştırdı. Ben ise o sırada sayıklıyordum. "Şuna bak ya neymiş efendim umrunda değilmişim ya peki bu benim umrumda mı? Benim sana ihtiyacım yok zaten berdel olmasaydı benim şimdiye sevgilim vardı hayvan herif kendini birşey zannediyor, alt tarafı ağa olmuş bı havalar bı havalar anlatamam"diyordum kısık bir sesle ama o birşeyler olduğunu anlayıp bana hitaben "Efendim ne dedin"dedi, bende onun gıcıklığına "Ebenin körü Mirza, beynine tükürdüğüm Mirza, inşallah kafana meteor yağar, ayakkabını giyerken donun düşer, yürürken ayağın yamulur inşallah"dedim bağırarak fakat o bana gülerek bakıyordu. "Az beddua et Yağmur, dönüp dolaşıp seni bulmasın da"dediğinde dikkatle ona baktım. Bu beddualar sana özel salak başkasında işe yaramaz yani. "Sen karışma benim işime, salak salak konuşuyorsun zaten"dedim sinirle "Bana bir daha hakaret etme seni seni..."dedi, ses tonu o kadar kabaydı ki ilk başta ürkmüştüm. "Evet beni"dedim yapmacık bir gülümseme ile biliyordum çok gıcık bir insandım ama böyle gerekiyordu. "Boşver önüne dön ve kes sesini Yağmur"dediğinde pes edip önüme döndüm. Gözlerini kapat ve hiçbir şeyi umursama Yağmur biliyorsun sinirlenirsen hayatın kayar. Sakin ol sakin ol hiç umursama. Gözlerimi kapatıp kafamı arabanın camına yasladım ve herhangi bir müziği mırıldanmaya başladım. Ancak böyle sakinleşebilirdim. Küçükken üzgün olunca da böyle yapardım. Hakkari soğuktu kışın kar fırtınası fazla olurdu. Bende küçükken penceremin önüne oturur, karın yağışını izler ve müzik mırıldanırdım. Genelde müzikleri kendim uydururdum, öyle daha zevkliydi. İstanbuldaydık şuan ve hakkariye doğru yol alıyorduk tahminen. Hava şuan yağmurluydu, o kadar güzel yağıyordu ki. Sanki benim sinirimi, üzüntümü, kederimi yok etmek istercesine. Ben Hozan aşiretinin tek gurur duyulan kızıydım. Okudum, avukat oldum ve kendi ayaklarım üzerinde duruyordum. Bu sebebten dolayı çok konuşulmuştum. Şuan Botan abimi o kadar çok istiyordum ki. Onunla konuşmam gerekiyordu yoksa psikolojim alt üst olabilirdi. Cebimde olan telefonumu alıp açtım ve Botan abimi aramaya başladım. Telefon kısa bir süre çaldıktan sonra abim telefonu açtı. "Alo, Botan abim nasılsın?"dedikten sonra susarak abimin cevabını bekledim. "Ben iyiyim de, sen nasıl oldun şu Mirza olayı filan üzülmedin dimi"dediğinde derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Umrumda bile değil abi o benim için sadece anlıyormusun"dediğimde Mirza'nın bakışlarını üstümde hissediyordum. "Ne zaman gelirsin buraya?"dedi abim konuyu dağıtmaya çalışarak "12 saate ordayız, araba ile geliyoruz ondan"dediğimde beni onayladı ve telefonu kapattı. Yüzüme kapatıyor bir de. Mirzaya baktığımda o zaten bana bakıyordu. Biz göz göze gelince aynı anda önümüze döndük. Ondan nefret etmek istiyordum ama olmuyordu. Çünkü o bir hiçti, doğru düzgün tanımıyordum bile bu yüzden ondan nefret bile edemiyorum. "Botan Ağa mıydı?"dedi Mirza sorgularcasına "Evet"dedim kısa bir cevap vererek "Ne için aradı"dediğinde umursamaz bir tavır ile konuşmaya başladım. "O beni aramadı ben onu aradım"dediğimde kaşları çatıldı. "Niye aradın"dedi Mirza Ağa "Seni ilgilendirmez susar mısın artık"dediğimde gözlerindeki kararmayı görmemek imkansızdı. Mirza hiçbir şey demeden önüne dönüp araba sürmeye devam etti. En azından bana yalan söylemeseydi. Ben bunu hak etmemiştim. Asıl suç bendeydi, Hakkariye asla gitmemeliydim. Belki hiç tanışmak zorunda kalmazdım. Daha dün yargı dağıtan Avukat Yağmur Demir bugün çöktü, mahvoldu. "Ne düşünüyorsun Yağmur gereksiz bir konu yüzünden susuyorsun"dediğinde şok içinde ona baktım. "Sen demedin mi sus diye gerizekalı"dedim bağırarak, tabi bu bağırmak ise o bağırınca deprem oluyordu. "Ben sana bu konu hakkında sus dedim ölüm sessizliğine gömül demedim ayrıca bana hakaret etmekten vazgeç yoksa kötü olur"dedi Ağa ayağına yatarak "Sen kendini ne sanıyorsun, sen kimsin ya dua et Boran abime yoksa asla seninle evlenmeyi kabul etmezdim, senden nefret ediyorum iğrençsin"dedim içimde tuttuklarımı ona söyleyerek fakat o büyük bir şokun içindeydi. Onu seveceğimi düşünmüştü. "Benimle böyle konuşamazsın"dedi Mirza "İstediğim gibi konuşurum ben, o diğer kadınlar gibi itaatkar değilim haddini bil burnundan getiririm Mirza"dediğimde bana inanamaz gözlerle bakıyordu. "Sen nasıl bir kadınsın böyle"dediğinde sinirle ona baktım. "Seni ilgilendirmiyor değil mi umrunda da değildim hani, artık birşeylere burnunu sokmaktan vazgeç"dedim bıkkın bir şekilde, cidden bıkmıştım. Botan abime söylersem Mirza'yı belki benden biraz uzaklaştırabilirdi. Sonuçta abim Hakkari'nin en büyük ikinci ağasıydı. Telefonumu tekrar çıkarıp abime mesaj attım. Abi şu mirza ile konuş benden uzaklaşsın lütfen daha fazla katlanamayabilirim. Bu sözler onu yerinde tutamazdı. Hatta gördüğü gibi yola çıkar, beni yol üstünde alırdı. O hayatımda gördüğüm en iyi abiydi, Hakkari'de diğer kızların abileri onlara eziyet ederken benim abim beni herkesten sakınmıştı. Attığım mesaja bakarken tek tikti, galiba abim köye inmişti. Orada internet hiçbir şekilde çekmezdi. Merkeze yakın yerlerde çekerdi. "Kime yazdın sen"dedi Mirza "Seni ilgilendirmez"dedim her zaman ki sözüm ile "Kime dedim"dediğinde derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Botan abime"dediğimde geri önüne döndü. Benim bu açıklamamdan sonra bir daha konuşmadık. Konuşmakta istemiyordum, abimde gelseydi keşke. ~★~ Şuan 11 saatin ardından Hakkariye varmıştık. Benim isteğimin üzerine Hozan Konağına gidiyorduk. Botan abime attığım mesaja her saat başı baksam da yine tek tikti. Neredeydi benim abim. "İn hadi geldik"dedi Mirza, bende direk arabadan indim ve konağa ilerledim. Mirza'da arkamdan geliyordu. Kapıya vurduğumda sert bir şekilde açıldı ve karşımıza abim çıktı. Gözleri kararmıştı ve öfkeli görünüyordu. Galiba mesajı görmüştü. 11 saat önce attığım mesajı yeni mi gôrmüştü? "Hoşgeldiniz geçin içeri sizinle birşey konuşacağım özellikle senle Mirza Ağa"dedi Botan abim Mirza onaylayıp içerideki heybetli koltuğa oturdu. Bende onun yanına geçip oturdum. "Mirza Ağa kardeşimden uzak duracaksın, fazla yaklaşmayacaksın, rahatsız etmeyeceksin yoksa onu senden alırım"dedi abim tehditkar bir şekilde Mirzaya baktığımda abime çok kötü bakıyordu. Gözleri sinirini belli ediyordu. Bı anda ayağa kalktı ve bağırmaya başladı. "Yağmur gittiği an her yeri cehenneme çevireceğim" dedi Mirza, bu dediklerinden sonra abimde ayağa kalktı. Asıl ben seni cehennemin ortasında terk edeceğim Mirza Yılmaz. "Yağmur hiçbir zaman senin olmadı Mirza Ağa, senden de her zaman gidecek"dediğinde kafam çok karışmıştı. Saygısızlık olmasın diye de kimse araya girmiyordu. Ama aralarında şifreli bir konuşma geçtiği belliydi. Bir anda Mirza kolumdan tutup konağın kapısına ilerletti. Biz tam kapıdan çıkarken Mirza abime dönüp "Yağmur en başından beri benimdi, asla sizin olmayacak"dedi ve kapıdan çıktık. Her gülümseme, bir oyun. Arabaya binip konağımıza doğru sürmeye başladı. 🫀 💞Vote ve yorum lütfenn 💞 |
0% |