@hnehirclk
|
Bölüm sözü: "Yanındayım", kelimesi sadece laf kalabalığı, kimse yanınızda değil, tek başınasınız. ~Cemal Süreya~
BÖLÜM ŞARKISI ★Kıraç- Kan ve Gül 💞Vote ve yorum lütfenn 💞 🫀. Ben şuan yatakta uzanmış, dertli dertli düşünüyordum. Ne düşündüğümün farkında bile değilim. Biz Mirza ile konağa geldikten sonra o bir yere gideceğini söyleyerek gitmişti. Ben niye burada boş boş duruyorum ki. İstanbul'a mı gitsem? Mirzaya söylemeden gitmek daha sağlıklı, zaten adam 12 saat yol gelip kaçırıyordu beni. Giyinme odasında bir çanta aldım ve içine birkaç giysi koydum. Ve bir tane de kırmızı mini abiye, bu abiye Mirza'yı delirtebilirdi mesela. Konaktan çıkıp havalimanına giden dolmuş'a ilerledim. ~★~ 2 saat'in sonunda İstanbul'a varmıştım. Hava kararmaya başlıyordu ve sanırım Mirza şuan konakta deli gibi beni arıyordu. Peki bu benim umrumda mı? Hayır. Aslında buraya gelme sebebim avukatlar arasında olacak kutlama içindi. Kendimce entrika yaratıyordum. Otelime yerleşmiş, giyiniyordum. Kutlama saat 19'da başlayacaktı ve saat 18.30'du. Çantamdan abiyeyi çıkardım ve giyinmeye başladım. Yanına ise kırmızı yüksek topluklularım vardı. Elbisemi giyip üzerimde düzelttikten sonra makyaj yapmak için aynaya doğru ilerledim. İlk önce yüzümün bazı yerlerini kapatıcı ile kapattım, daha sonra da göz kapağıma far sürdüm. Ve en son olarak dudağıma kan kırmızısı olan rujumu sürdüm. Aynadan biraz uzaklaşıp kendime baktığımda eserime gururla gülümsedim. Amacım Mirza'yı yoldan çıkarmaktı. Beni kendine ait sanıyordu ve benim kimseye ait olmadığımı ona gösterecektim. Çantamı alıp odadan çıktım, asansörün düğmesine basıp gelmesini bekledim. Asansör geldiğinde bindim, zemin kata basıp kapının kapanmasını bekliyordum. Telefonumu çoktan çantadan çıkarmıştım. Elimdeki telefon ile aynanın karşısına geçip cilveli bir poz vererek kendi fotoğrafımı çektim. Bu fotoğraflar fazla mı etkileyiciydi, yoksa ben mi yanılıyordum. Instagram'a girip story paylaştım. Mirza'nın göreceğinden adım kadar emindim. Biliyordum sürekli beni stakladığını. Adam'a bak ağa olmuş yaptığı hareketler yakışıyor mu? Hesabım gizli hesapta olduğu için kimse göremezdi. Sadece beni takip eden kişiler görebilirdi. Asansör durduğunda otel resepsiyonu'na anahtarımı bıraktım ve parti'nin verileceği yere taksi tutup gitmeye başladım. ~★~ "Waooww sence de mükemmel değil mi tatlım"dedi Buse bana doğru bağırarak "Bence de öyle Busecim"diyerek ona cevap verdim. Şu buseyi oldu bitti hiç sevmemişimdir. Çok itici bir kişiliği vardı. Ben bir masaya geçip oturduğumda yanıma üniversiteden arkadaşım olan bir kaç kişi geldi. "Ooo Yağmur hiç değişmemişsin hala güzelsin bakıyorum da"dedi Koray "Bunu söylemene gerek yoktu yavşak Koray, ben Hakkari ağası Mirza Yılmaz ile evliyim, yakında da 4 çocuk birden yapmayı düşünüyoruz"dediğimde hepsi bana şok içinde bakıyordu. Yani ben napabilirim, şu Koray ile mi uğraşacaktım. Çok itici bir cümle kurmuştum ama benden uzak durması içindi. "Tamam sakin ol Yağmur birşey demedim"dediğinde sırıtarak ona baktım. Bir süre onlarla oturdum, telefonum çalmaya başlayınca çantamdan çıkarıp baktım ve arayanın Mirza olduğunu gördüm. Evet öncelikle cenaze yemeğimin güzel olmasını diliyorum ve son olarak helvamı limonlu yapsınlar. Telefonu direk açıp kulağıma götürdügümde bir kadın sesi geldi. "Merhaba ben hemşire Ahu Sönmez Mirza Yılmaz ile yakınlık derecenizi öğrenebilir miyim acaba" diye soru yönelttiğinde "Eşim oluyor kendisi de bir sorun mu var acaba"dediğimde kadın konuşmaya başladı. "Eşiniz İstanbul otoyolunda giderken hız sınırını aşmış olmalı ki trafik kazası geçirdi ve durumu çok ağır, son arananlarda siz olduğunuz için sizi aradım. Eğer İstanbul'da kalıyorsanız ******* hastanesine gelebilirsiniz"dediğinde kalbim ağrıyordu. Mirza benim yüzümden kaza geçirmişti. "Rica etsem konumu atabilir misiniz?"dediğimde kadın onaylayıp telefonu kapattı. Parti alanından hızlıca çıkıp bir taksiye bindiğimde konum gelmişti. Taksiciye hastaneyi söyleyip telaşlı nefesler alıp verdim. Hep benim yüzümden oldu, onu sinirlendirmiştim. "Kızım iyimisin neden ağlıyorsun?"dedi önde arabayı kullanan yaşlı amca Ağladığımı farketmemiştim bile, yaşlı amca arkaya doğru peçete uzattığında alıp gözyaşlarımı sildim. "Amca benim eşim trafik kazası geçirmiş, hep benim yüzümden" dedim ve daha çok ağlamaya başladım. Her gözyaşı, bir amaç. "Kızım eşin iyileşir inşallah üzme kendini, o seni böyle görse üzülmez mi?"dediğinde kafamı salladım ve konuşmaya başladım. "Üzülür dimi ama benim yüzümden ağır yaralı, ya beni affetmezse"diyerek ağlamaya devam ettim. Şoför amca bana üzgün bakışlar atıp daha hızlı sürmeye başladı. ~★~ "Durumu çok kritik, ameliyat başarılı geçti fakat 24 saat gözetim altında tutacağız. Uyandığında hafıza kaybı veya felç kalma olasılığı yüksek, geçmiş olsun" diyerek yanımdan uzaklaştı doktor. Yoğun bakıma doğru baktım. Orada yatıyordu, birçok alete bağlıydı. Teni bembeyaz, dudakları kupkuru olmuştu. Ya uyandığında beni hatırlamazsa, ya felç kalırsa. Kimsenin haberi yoktu Mirza'nın kaza geçirdiğinden. Ben daha kendime yediremiyorum, onlara nasıl söylerdim ki. Cebimde duran telefonu çıkarıp Botan abimi aradım. Ondan başkasına söyleyecek gücüm yoktu. "Alo abim noldu" "Abi"dedim titremeye başlayan sesim ile "Söyle abisinin gülü, sesin niye kötü geliyor. Ağladın mı sen? O şerefsiz Mirza mı üzdü"dediğinde titrek bir nefes verip yavaşça konuşmaya başladım. "Abi, Mirza uyuyor" "Eşek sıpasına bak anca uyuyor" "Abi o uyanacak ama iyi olmayacak" "Ne demeye çalışıyorsun Yağmur" "Kaza yaptı, uyandığında ya hafıza kaybı yaşayacak ya da felç kalacak"dedikten sonra kendimi daha fazla tutamadım ve ağlamaya başladım. "Hemen oraya geliyorum. Sakın ağlama güzelim"dedi Ve telefonu yüzüme kapattı. O sırada yoğun bakıma giren hemşireye doğru seslendim. "Pardon, bir rica da bulunabilir miyim?"diye bir soru yönelttiğimde "Tabi ki buyurun"dedi "Ben yoğun bakıma girebilir miyim?"dediğimde hemşire kararsız bir şekilde gözlerime baktı ve daha sonra bana "Saat 3'e yakın sizi alacağım efendim"dediğinde sevinçle gülümsedim. "Çok teşekkür ederim"dedim ve o cama doğru ilerledim. Hadi uyan sevgilim, sana söz bir daha seni kızdırmak yok. Her gülümseme, bir oyun. İki saattir boş boş oturuyordum. İnsanın zoruna gidiyordu, sevdiği içeri de can çekişirken hiçbir şey yapamamak. Belki de intikam için bir oyundur. O sırada koridor da bir ses yankılandı. "Yağmurum"dedi Botan abim, onunda gözüleri dolmuştu. Çocukluk arkadaşı yoğum bakımdaydı sonuçta. Bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu. Abime doğru koşup sarıldım. "Abi o orada yatıyor. Çok soğuk orası üşümesin"dedim ağlayarak O ise hiçbir şey demeden cama doğru ilerledi. Ve abim öylece gözyaşlarını serbest bıraktı. ~★~ Şuan çok heyecanlıydım. Hemşire beni soyunma odasına getirmişti ve bana medikal giysilerden vermişti. Hepsini giyindikten sonra odadan çıktım. Hemşire beni kapının önünde bekliyordu. "Gidebiliriz efendim"dediğinde onu onaylayıp peşinden ilerledim. Yoğun bakımın önüne geldiğimizde derin bir nefes alıp hemşirenin bana açtığı kapıdan içeri girdim. Gözlerim dolu bir şekilde Mirza'nın yanına ilerledim. Tam yanında durduğumda elini elime aldım. Eli çok soğuktu, oysaki hep sıcak olurdu. Kafası tamamen sargı ile sarılmıştı, vücudu yara bere içindeydi. Bunlara daha fazla dayanamayarak sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Kafamı onun göğsüne yaslayıp ağlamaya devam ettim. O sırada Mirza'nın elimi sıkışına şahit oldum. Bu yüzden daha fazla ağlamaya başlamıştım ki. Bir ses duydum, bizliğimizi ve beni paramparça eden bir ses. "Siz kimsiniz?"kafamı onun göğsünden yavaşça kaldırdığımda ona baktım. Bana ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Galiba hafıza kaybı denen şey bu olmalıydı. İnsanı kendinden nefret ettirecek şey. "Ben Yağmur hatırlamadın mı beni, karın"dedim titremeye başlayan sesim ile "Sizi tanımıyorum hanımefendi, çıkar mısınız lütfen"dediğinde sustum. O anlık sinirle bağırmaya başladım. "HATIRLASANA BENİ, YİNE İSTANBULLU DESENE..." hem bağırıyordum hem de hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. O sırada içeri giren hemşire beni kolumdan tutup zar zor odadan çıkardı. Gözlerimin kararması ile kendimi karanlığa teslim ettim. ~★~ •Yazardan Genç adam yoğun bakım odasında o kadının dediklerini düşünürken, genç kadın sedyede sakinleştiriciler ile hayata tutunuyordu. Her gülümseme, bir oyun. Genç adamın yanına gelen Botan Ağa onu öylece izledi. Mirza merakına yenik düşüp soru sordu. "Ben neredeyim, noldu bana ve siz kimsiniz"hızlı hızlı sorduğu sorular karşısında derin bir nefes aldı. "Hastanedesin, trafik kazası geçirdin ve ben senin hem çocukluk arkadaşın oluyorum hem de karının abisi, he bı de az önceki kadın da karın oluyordu. Bir hafıza kaybı içerisindeymişsin o yüzden kimseyi hatırlamaman normal Mirza"diye uzunca bir açıklama yaptı Botan Fakat adamın kafası çok karışmıştı. O bir rüyanın içindeyken o kadın gelmişti. Uyan demişti, seni özledim demişti ama uyanamamıştı. Ama elini tutan eller ona can vermişti. Mirza bu halde iken, Yağmur hâlâ uyuyordu. Belki de uyuması onun için en iyisiydi. Genç adam rahatsızca kıpırdandı. O kadın ile konuşmak istiyordu fakat nerede olduğunu bile bilmiyordu. O sırada içeri giren hemşire ile aklından tek bir şey geçti. "Beni o kadının yanına götürür müsün?"dedi sakince Hemşire seruma ilaç aktarırken bir anda durup adamın gözlerine baktı. Böyle insanlara kıyamıyordu, birbirine aşık insanlara... "Peki efendim ama hızlı olmalıyız"dediğinde kabullendi Mirza. Hemşirenin yardımı ile tekerlekli sandalyeye binen Mirza, hemşire ile acil'e doğru gitmeye başladılar. ~~~ Uzaktan genç kadına bakıyordu Mirza. Onun kim olduğunu bilmiyordu fakat merak ediyordu. Genç kadın uyanmaya başladığında sandalye ile ona yaklaştı. Her gülümseme, bir oyun. "Bana herşeyi anlatır mısın?"dedi genç kadına, kadın buna memnuniyetle gülümsedi. •Yağmurdan Mirza şuan yanıma gelmiş ve herşeyi anlatmamı istiyordu. Sadece gülümsedim ve anlatmaya başladım. "Biz seninle bir uçakta yer kavgası yaparak karşılaşmıştık aslında. İkimizde ailemiz ve töreler yüzünden berdel kurbanı olduk..." Uzun süre herşeyi anlattığımda bana utangaç bakışlar attı ve konuşmaya başladı. "Özür dilerim" "Ne için" "Seni hatırlayamadığım için" "Senin suçun değil"dedim ve onu tekerlekli sandalye ile acilden çıkardım. Onun odasına geldiğimizde kapıyı açıp onu içeri götürdüm. Dikkatli bir şekilde yatağına yatırdığımda karşısına geçip ellerini tuttum. "Beni hatırlayacağını düşünmüştüm. Artık o gözlerin bana bakarken neden ifadesiz söylesene"dediğimde ilk önce sırıttı ve daha sonra kahkaha atmaya başladı. "Neden gülüyorsun"dedim sinirle "Seni unuttuğumu nereden biliyorsun İstanbullu" "Sen yoksa bana oyun mu oynadın, lan adi şerefsiz köpek Allah belanı versin. Ben sana birşey olacak diye korktum, beni unuttun diye kendimi öldürecektim"dediğimde sırıttı. "Beni seviyorsun yani, pardon bana aşıksın yani"dedi angut kafalı inek "Sus be konuşma" dediğimde birşey fark ettim. Biz şuan çok yakındık ve o benim sadece dudaklarıma bakıyordu. "Kırmızı ruj güzelmiş, severim"dedi ve çapkınca sırıttı. Ona bıkkın bir şekilde bakarken o bi anda dudaklarıma yapıştı. Başta onu ittirmeye çalışsam da karşı koyamadım ve karşılık verdim. Biz öylece devam ederken kapı bir anda açıldı ve kükreme sesini duydum. Abim tarafından basılmıştık. "Yuh lan siz napıyorsunuz, lan piç kurusu sen hani bu kızı hatırlamıyordun"dedi bağırarak "Bağırma Botan, Yağmur'a şaka yaptım sadece" dedi Mirza sakince "Senin şakanın ayarını s..."dedi abim ağzını iyice bozarak "Tamam abi sakin ol birşey olmadı"dedim abime "Güzelim şu şerefsiz seni öptü" "Biz evliyiz ya hani abicim"dedim bıkkın bir şekilde "Banane evlilikten öpmesin" "Biz daha futbol takımı kuracaz Botan Ağa sen ne dersin"dediğinde etrafa baya bir sessizleşti. Ne demişti o futbol takımı mı? Ben o kadar çocuk yapamazdım ki. "Kırdırma bir yerlerini kapa çeneni, Yağmur git bana kantinden çay getir"dedi abim Abiye söz geçmez bende hemen odadan çıkıp asansöre ilerledim. Ellerim istemsizce dudaklarıma gitti. O beni öpmüşmüydü? O benim sesimin sesiydi, sessizliğim bile o demekti... 🫀 💞Vote ve yorum lütfenn 💞 |
0% |