@hopemiho_94
|
★ Sabah Sevil'in bana verdiği odada uyanmıştım. Uyuyamamıştım. Öncü'nün o sözleri beynimde dönüp duruyordu. Kırılmış mıydım? Hayır. Sadece sözleri canımı yakmıştı. Sevil'in verdiği bir kaç üst ile mutfağa gittim. Sevil elini tezgaha vermiş, kupasındaki kahveyi yudumluyordu. Beni görünce kafasını kaldırdı. Ona gülümsemeye çalıştım. Sanırım başarısızdı. Derin nefes aldım ve sandalyeye oturdum. "Günaydın." Dedi Sevil. "Günaydın." Dedim aynı şekilde. Şuan bana bir kahvaltı iyi gelirdi. Sevil telefonuna baktı. "Aşkım benim gitmem gerek kahvaltı yaparsın." Evet dercesine gülümsedim. Sevil kapıya yaklaşıp bana havadan öpücük attı. Evet onunla yakın zamanda arkadaş olmuştuk. Sevil gitti. Aslında normal olarak kahvaltım hep hazır olurdu yani Öncü hazırladı bana. Ayağıya kalktım. Sevil'in kahve yaptığı makineden kendim için kahve koydum. Şuana kadar kahveden nefret etmiştim çünkü babam beni satmaya çalışırken hep kahve içerdi. Sert bir Türk kahvesi . Kahveyi kupaya koydum. Salondan bulduğum şalı etrafıma sarıp kahvemi de alıp balkona çıktım. Hava yine çok soğuktu belli ki dün akşam gökyüzü benim için gözyaşı dğkmüştü. Ağlamak istemiyordum ama bir tarafım ağlamak istiyordu. Onu ne kadar bastırabileceğimi yütahmin edemiyordum. Diğer tarafım güçlü kalmak istiyordu dün bunu yapmak istemiştim. Ama Öncü lafı ağzıma tıkmıştı. Nasıl güçlü kalacaktım? Babası tarafından satılan, zorla evlendirilen ve dedesi yaşındaki bir adam tarafından az kalsın tecavüze uğrayack kız. Nasıl yapacaktı bu hayatla yüzleşmeyi? Kalbim yanıyordu. Belki de bunu ayrılık çözerdi. Ona yük olmuştum bende bir karar almıştım. Ayrılık. Kim bilir belki ayrılığımı öğrenen Çevik aşireti beni öldürürdü. Çünkü onlarda görülmemiş bir şeydi güçlü kadın. Ne yapıp edip ben Öncü'ye ayrılacağını söyleyecektim. Öpüşmesi sorun değildi sanırım. Asıl sorun bana kurduğu cümlelerdi. Ona bugün gitmeliydim çünkü ben daha fazlasını istemiyordum. Öncü'nün bir hafta istirahat etmesi lazımdı ve büyük ihtimalle şuan evdeydi. Soğuk hava tenimi kızartırken burnum sızlıyordu. Hemen içeri girdim. Sevil'in odasına girip beyaz hırka ve beyaz pantolon aldım. Beyaz. Umarım Sevil kızmaz. Ki zaten bana üstlerini o veriyordu. Üstümü giyindikten sonra saçlarımı tepemde at kuyruğu yapıp perçemlerimi önüme salmıştım. Öncü'nün evini bilmiyordum. Ama bence buraya yakındır. Umarım. Dün salona attığım çantayı aldım. İçinden telefonumu çıkardım. Evet Öncü'nün konumu vardı. Evden çıkıp kapının önünde taksi çağırdım. Taksi geldi. Telefonumdaki konumu adama gösterdim adam beni konuma götürürken arka koltukta oturuyordum. Sonunda eve geldiğimizde para verip indim. Apartmanın kapısından içeri girip asansöre bindim. Asansördeyken ona ne diyeceğimi düşüyordum. Sonunda yaşadığı kata gelince durdum ve kapıyı tıklattım. Kapıyı kolu siyah bandajla sarılmış Öncü vardı. Beni görünce durdu. Bana baktı. Şaşırdı. İçeri giridm. Öncü arkamdan, "Ne oldu yine geldin?" Dudaklarımı ıslatıp ona döndüm. "Öncü kavga etmek istemiyorum ben," yutkundum. "Ben ayrılmak istiyorum." Öncü dudaklarını birbirine bastırdı. "Tamam." Nasıl onun için bu kadar kolay mıydı? Ellerimi önümde birleştirdim. "Bizim için en iyisi bu." Bana ağır bir şekilde kafa salladı. Kapı tıklandı. Ben kapıya bakarken o da kapıyı açtı ve kapının önünde yaşlı bir kadın duruyordu. Öncü direkt kadının elini öpüp alnına koydu. "Sultan Nine?" Dedi. "Tüfekoğlu nasulsun?" Dedi kadın içeri girerken. İçeri girip beni gördüğünde durdu. "Ula Tüfekoğlu bu hatun da kumdir?" Öncü bekledi. Aniden kadının önüne geçti ve, "Karım nine." Yanıma gelip elini belime koydu. "Ula seni bok tezeğu niye haber etmezsun?" Biraz önce ayrılık kararı almıştık. Sultan Nine'nin gözünde evli görünmek istemiyordum. "Şey biz ay-" Öncü sözümü kesip kulağıma fısıldadı. "Şuan değil." Şaşırmış bir şekilde ona bakıyordum. "Niye bu kadar erken ula? Heğ yoksa Tüfekoğlu karu hamule mı?" Gözleri pörtlemişti. "Hayır." Dedik ikimiz aniden. Kadın bana elini uzattı. "Elimu öp." Dedi. Öncü beni belimden öne çıkardı. Eğilip elini öptüm. "Hele söyleyesun kızım sen bu bok tezeğunun neresunu sevdun?" Şimdi bok tezeği kim? Ya da Tüfekoğlu kim? Omuz silkip gülümsedim. "Ula Tüfekoğlu senun koluna ne oldu lo?" Dikkati bandanayı çekmişti. "Düştüm nine." Dedi. "Senu sakar senu." Dedi Sultan nine odadaki koltuğa otururken. "Öncü bir gelir misin?" Dedim Öncü'nün koluna girerken. Öncü beni onayladı ve yatak odasına gittik. "Neler oluyor?" Dedim. "Bak Lavin şimdilik idare et beni. Ninem valla beni vurur." Kısa ama yapmacık bir kahkaha attım. "Ben bu oyunu oynamayacağım eğer çok istiyorsan git Tuğçe ile oyununu oyna gerçi oyunsa." Gitmek üzereyken kolumu tutum beni kendine çekti. "Lavin bir kere olsa da dinle beni." Elimi ondan kurtardım. "Sadece bir kaç gün." Ben ondan önce çıkıp salondaki Sultan Nine'nin yanına geçtim. "Hoşgeldin Sultan Nene." "Veyy senun gözün ne güzeldur." Gözlerime hayranlıkla bakıyordu. "Teşekkür ederim." Dedim utanarak. "Nineciğim sen nerden geldin?" "Ula ben Karadenuzluyum aha bu Uşak'ta Karadenuz uşağı." Karadeniz uşağı mı? "Neden Tüfekoğlu diyorsunuz?" Bakışları elime kaydı. Elimdeki yüzüğe yüzünü buruşturdu. "Ula bu bok tezeğu sana bu tezeğu mu aldu?" Dudağımı birbirine bastırdım. "Evet nine hem beni çok üzüyor." Bakışları sertleşti. "Tüfekoğlu!" Diye bağırdı. Öncü yani Tüfekoğlu ya da bok tezeği hemen geldi. Sultan Nine'nin yanında süt dökmüş kediye dönüyordu. "Hele sen bu güzelum kızı niye uzuyrosün!" Öncü bana baktı ben omuz silktim. "Beni çok üzüyorsun." Dedim üzgünmüş gibi. Bana yaklaştı ve yanağımı öptü. "Hah şöyle bağa bak bok tezeğu sen aha bu kızı üzersen senu vururum." Yanımdan ayrılırken kulağıma fısıldadı, "Şimdiden mi?" "Şimdiden." Dedim. Yaptığı değil cümlesi canımı yakmıştı. "He bide sen gidesun şu geluna bir yüzük alasın aha bune bok tezeği!" Dedi sitemle. "Yüzük istediğini söylememiştin." Dedi bana bakarak. "Sus gidesun yüzük getirasun Şimdi!" Öncü sıkıla sıkıla gitti ve Sultan Nine beni yanına çekip birşeyler söylemek için dudaklarını araladı. |
0% |