@hot_cupid07
|
Duygularımı günden güne kaybediyor gerçek miyim? Değil miyim ? Düşünmeden duramıyordum. Hislerimi 17 yaşımdaki o çocuğu öldürürken kaybettim bu işlediğim gerçek cinayetlerden biri değildi, ben içimdeki o çocuğu öldürmüştüm. Günden güne kendimi kaybederek ve hissizleşerek. Sizce her suçlu suçlu muydu ? Peki ya suçlu olmadan önceki halleri ne olacaktı ? Onları bu duruma sokanlar ? Bu dünyada kimse masum değildi hiç kimse. Ben Cumhuriyet Savcısı İpek Bulut çocuk yaşımda ailemin beni terk etmesiyle yetimhaneye verilen ve elimden geldiğince çabalayarak okuyan bir öğrenciydim. Ailem ben lisedeyken iş için davete giderken yolda ölü bulundu evet bu bir cinayetti ama asla nedeni bulunmadı günler geçtikçe üstü kapandı insanların hafızasından silinip gitti. Ben hariç benim hafızamdan asla silinmedi evet beni hiç sevmediler belki ama onlardan o intikamı ben almak isterdim belki sizin için canice ama onları ben öldürmek isterdim. Fakat şuan sadece onların katilini bulmak için çalışacaktım daha sonrada istifamı verip savcılığı bırakacaktım. Bir savcının katil olarak anılması onur kırıcı olurdu. Her sabah kalktığım gibi ofisime gitmek için hazırlandım. Arabama bindim yolda giderken radyoyu açtım her zaman ki gibi haberlerde Shadow dan yani Gölge den bahsediliyordu. Gölge bir seri katildi yaklaşık son 3 aydan beri peşindeyim fakat hiç bir sonuca ulaşamadım. Evet Gölge dâvasıyla ben ilgileniyordum fakat hiç açık vermiyordu o kadar profesyonel bir katildi ki hep soru işaretleriyle kalıyordum. Can sıkıntısıyla radyoyu kapattım ve yola devam ettim. Ofisime geçmiş kendime acı bir kahve söylemiştim. Karşımdaki Gölge için ayırdığım panoya doğru ilerledim. İlk cinayeti Ersin Bakırtaştı karnından ve göğsünden 7 kez bıçaklanarak hayatına son verilmişti. İkinci cinayeti ise Murat Can idi kafasından 5.56'lık mermiyle vurulmuştu M416’nın mermisiydi ve bu silah Almanya’ya aitti, şüphelerime göre bu kişi ya Alman yada Almanlarla iş birliği içindeydi. Üçüncü cinayeti. Kapı çalındı “Girin” Cansu kahvemi getirmişti, masaya bırakıp “Afiyet olsun İpek Savcım” “Teşekkür ederim Cansu” gülümseyip odadan çıktı. Kahvemden bir yudum aldım ve panoya geri döndüm. Üçüncü cinayeti Vedat Korkmaz’dı bu kişi tamamen soyulmuş kalbinden ve karnından bıçaklanmıştı göğüsünde ingilizce büyük harfler le SHADOW yazıyordu. Shadow Gölge demekti ismini buradan koymuştuk kendini bize tanıtmıştı. İsmini ingilizce yazması onun yabancı olduğundan şüpeh etmemi sağlamıştı fakat bu sadece kafa karıştırmak içinde yapılmış olabilirdi. Cinayeti ilk gördüğümde tüylerim ürpermiş ve bu davayı almak istememiştim. Fakat bu davayı çözersem bana iyi para vereceklerini söylemişlerdi bu vesileyle davayı almıştım. Bu üç cinayetin Gölgeye ait olduğuna emin değildim aslında ama cesetleri ve bulunduğu konumu incelediğimde S harfine ve shadow yazısına denk gelmiştim. Ölen kişilerin kimliklerini incelediğimde hepsinin bir veya 3 suçtan hapse girip çıktığı yazıyordu. 3’de taciz ve uyuşturucu satmaktan girip çıkmışlardı. Bitek Vedat Korkmaz iki kez bir kadını taciz etmekten girip çıkmıştı. Derin bir nefes alarak masama ilerledim kahvemi yudumladım, birisinin beni aramasıyla telefonu elime aldım. Arayan kişi Yusuf Bey di kendisi polis ti cinayetle ilgili bir şey olduğunda bana ulaşan kişiydi. Tüylerim ürpermiş ve telefonu açmıştım. “Efendim” “İpek Savcım bir gün iyi haberlerle aramak istiyorum sizi ama bu Gölge denen piç izin vermiyor.” Ondan ingilizce bahsetmek yerine türkçe bahsediyorduk bu daha kolaydı. Yalandan öksürür gibi yaptım. “Kusura bakmayın lütfen Savcım bir an yükseldim.” Kısa bir sessizlik odu cevap vermemi bekledi büyük ihtimalle sessizliğimi korudum ve devam etti. “Yine bir cinayet işlenmiş ve Gölgeden şüpheleniyoruz.” “Cesede dokundunuz mu?” “Hayır Savcım size haber vermeden dokunmadık.” “Tamam Yusuf Memurum konum atın hemen geliyorum ve ben gelmeden sakın dokunmayın.” “Tamam Savcım konumu atıyorum.” Telefonu kapattım. Yeni bir cinayetle karşı karşıyaydım her bir detayı dikkatli bir şekilde incelemem gerekiyordu. Kaçırdığım küçük bir detay bile onu yakalamamı engelleye bilirdi. Yusuf memur konumu atmıştı konuma girip hızlıca ofisten ayrılıp arabaya bindim. Konum olduğu yere gelmiştim ormanlık alana yakın bir yerdi. 3 polis arabası ve 1 tanede olay yeri inceleme arabası vardı. Arabadan hızlıca indim ve Yusuf memurum yanıma yaklaştı. “Hoş geldiniz İpek Savcım.” “Aslında pek hoş bulmadım.” Etrafı şeritler çekilmiş alana girdim. Yine bir erkek öldürülmüştü. Olay yeri inceleme cinayetin fotoğraflarını çekmişlerdi. Yine hiç bir ip ucu yoktu. Adama biraz daha yaklaştım kalbinden ve kafasından vurularak silahla öldürülmüştü temas etmeden yüzünü inceledim G harfine benzer bir şey yoktu. Yusuf memura döndüm ve “Otopsi yapılsın, üzerinde doku var mı yok mu incelensin. Etrafı dikkatli bir şekilde inceleyin en ufak bir şeyi kaçıramayız.” “Tamam Savcım.” Deyip olay yeri inceleme arabasına doğru ilerledi. Ben etrafı ve cesedi incelemeye devam ediyordum. Cesede dikkatli baktığımda bacağının altında kan olduğunu fark ettim kesilmiş miydi. Eğer kesildiyse bu karşı tarafla mücadele ettiği anlamına geliyordu. Fakat vurulduysa yanına yaklaşmadan uzaktan da vurmuş olabilir. Olay yeri inceleme geldi ve cesedin şeklini çıkartıp dikkatli bir şekilde çalışmalara başladılar. Etrafta gezinmeye başladım yanıma Yusuf memur geldi. “Sayın Savcım gerekli olan her şeyi söyledim arkadaşlar buldukları şeyleri size direk iletecektir.” “Teşekkürler Yusuf memurum.” Tam o sırada polis arkadaşlardan biri seslendi. “Yusuf memurum telefon bulduk sanırım ölen kişiye ait.” Hızlıca onlara doğru yürüdük poşetin içine koymuşlardı elime eldiven takıp poşeti aldım telefonu açtım fakat şifresi vardı. “Telefondaki dokuları kontrol etsinler. Daha sonra şifresini kırıp içindekileri inceleyin en ufak bir şeyi dahi kaçırırsanız işinizden olursunuz. Şimdi hızlı olun.” Dedi Yusuf memur. Diğer polis kafasını sallayıp hızlı bir şekilde koştu telefonu olay yeri incelemeye götürdü. Etrafı biraz daha inceledim telefonu buldukları yeri çekiyorlardı telefon yaklaşık 45 metre uzaklıktaydı bu demek oluyor ki cinayet işlenmeden önce kendini savunmaya çalıştı. Derin düşüncelere dalmıştım. Bu cinayetin Gölge’ ye ait olup olmadığını bilmiyoruz fakat böyle bir cinayet Gölge den beklenecek bir davranıştı. Cesedi, cesed torbasına koyarak arabaya taşıdılar. Yerde sadece etrafını bantladıkları şekil kalmıştı bir eli aşağıda diğer eli ise yukarıdaydı bacakları üst üste atılmıştı. Yusuf memurun omzuma dokunmasıyla gerçekliğe döndüm. “Savcım isterseniz sizde karakola gelin telefonu beraber inceleriz.” “Çok iyi olur.” Yusuf memur gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Ben arabama binerken Yusuf memur bağırıyordu “Arkadaşlar bir şey bulursanız bana haber verin karakola gidiyorum.” Arabayı çalıştırdım ve karakola doğru sürmeye devam ettim. Karakolda Yusuf memurun odasında telefonun bize gelmesini bekliyorduk. “Savcım kahve ister misiniz?” “Acı bir kahveni alırım.” Gülümsedi ve telefondan bize 2 kahve söyledi. O sırada kapı açıldı “Komiserim telefon geldi.” “Tamam Salih geliyoruz.” Hızlıca ayağa kalktık ve telefonun olduğu yere gittik. Telefonu bilgisayara bağlamışlardı şifreyi kırmaya çalışıyorlardı. Sabırsızca telefonun açılmasını bekledim. Ayaklarım sabit durmuyordu ve bunu istem dışı yapıyordum. Yaklaşık yarım saattir şifreyi kırmaya çalıyorduk. “Hay ben böyle işin bir şifreyi nasıl kıramıyorsunuz anlamıyorum.” Diye söylenmişti Yusuf memur. Kahvem gelmiş bitirmiş ve şimdiden çay içiyordum ilk baştaki heyecanda eser kalmamıştı. Saat 7.34 olmuştu bile ölen kişinin kimliği netleşmiş ve üzerinde bir doku henüz bulunmamıştı. İsmi Engin Ertaş’ tı sabıkasına bakılmasını istemiştim ve bununda bir kadını öldürdüğünü gördüm. Öldüren kişi masum kişiler değil de suçlu kişileri öldürüyordu. Yusuf memur koltukta oturarak kafasını geriye yaslamıştı. “Komiserim açıldı!” büyük bir heyecanla ayağa kalktık ve bilgisayarın başına gittik ekran açıldığı gibi gizli numaradan birinin mesajlarıyla karşılaştık mesajlar şu şekildeydi Tahminlerim doğruydu Gölge işlemişti bu cinayeti kanım dondu. Tam o sırada bir bildirim düştü aynı gizli numaradan Yusuf memurla birbirimize baka kaldık. Mesajı okurken kalbim yerinden çıkacak gibi oldu ismimi biliyordu oraya geldiğimi ve onun dosyasıyla ilgilendiğimide. Yusuf hızlıca ayağa kalktı ve “İpek Savcım biran önce gidip bıçağı bulalım benim daha fazla sabrım kalmadı.” Onu onaylar şekilde bende ayağa kalktım çantamı alıp Yusuf memurun peşinden gittim onun arabasına bindim ve yola koyulduk. Cinayetin işlendiği yere gelmiştik cesedin şeklinin olduğu yere doğru gittik kafasının üstünde ki otları karıştırdık ve evet gerçekten bıçak vardı kalbim heycanla korku arasında atıp durdu. Yusuf hemen bıçağı alıp poşetin içine koydu. Ben başka bir şey daha var mı diye etrafa bakarken iki çift gözün beni izlediğini fark ettim aramızda baya mesafe vardı ama beni izliyordu kalbim korkuyla atmaya başladı. Sanki o an öldüğümü hayattan koptuğumu hissetim o Gölgeydi. ~BÖLÜM SONU~
|
0% |