@howlsof
|
Annemi içeride bırakıp, Nur ile başka bir odaya geçmiştik. Çünkü annemin bu imkânsız teklifini gözden geçirmemiz gerekiyordu. Nur bana hüsranla bakıp, ‘’Bu zamana kadar bir tane bile sevgili yapamadık. Bir de eş adayı mı bulacağız? Hem de zengin! Bunu yapamayız ki Nergis.’’ Acıklı acıklı başımı sallayıp ona hak verircesine elimi omzuna koydum. ‘’Haklısın.’’ Diyebildim sadece. ‘’Üstelik sadece iki ay verdi. Yirmi senelik hayatımız da karşımıza doğru kişi çıkmamış bir de iki ayda mı bulacağız?’’ Gözleri mi kısıp, ‘’Acaba annemle pazarlık mı etsek? İki ayı iki yıla çıkarmaya ikna eder miyiz sence’’ Nur kahkahayı patlatıp, ‘’Çok beklersin.’’ Dedi. Evet çok beklerdim. ‘’Öyleyse ne yapacağız Allah için?’’ Nur çaresizce, ‘’Teklifini onaylamaktan başka çare yok.’’ ‘’Ya iki aya kadar bulamazsak? Bu sefer Bursa’ya dönmek zorunda kalacağız.’’ Nur ağlamaklı bir sesle, ‘’Nergis!’’ deyip bana sarıldı. Ben de ona sarılıp, ‘’Nur batmış durumdayız.’’ Hala birbirimize sarılıyorken Nur, ‘’İçeri geçelim. Annene bu teklifi kabul ettiğimizi söyleyelim. Sonra akşama doğru anneni Bursa’ya eşyalarını toparlaması gönderelim. Daha sonra plan bire başlayalım.’’ Ondan ayrılıp, ‘’Plan bir mi?’’ ‘’İki ay süremiz var zengin koca bulabilmemiz için hemen bir plan yapmalıyız.’’ "Nur ben zengin koca istemiyorum ki! Ciddi anlamda birbirimize sadık olacağımız karşılıklı bir sevgi istiyorum." Yüzüme bakıp, "Bursa'ya gidip ömrünün sonuna kadar annenin yanında mı kalmak istiyorsun yoksa zengin birini bulup kendine aşık etmek mi?" "İyi de zengin adamlar bizim gibi sıradan kızlara niye baksın kızım." "Öyle deme ikimiz de gayet güzeliz fakat fakiriz." Kahkahayı patlattım. "Hadi hadi kalk bakalım. Annemin yanına geçelim." Ayağa kalkıp, onu ellerinden tutup kaldırdım. Kolumu omzuna atıp annemin olduğu odaya giriş yaptık. Annem hala çay içiyordu. Nur ile koltuğa yan yana oturup, "Biz karar verdik Nebahat teyze." Annem kendine kırkıncı bardak çayını doldururken rahat tavırları ile, "E?" Nur tam konuşacakken onu bölüp, "Ya anne Allah için ikimizin de tipine baksana! Zengin adamları nasıl kocamız yapalım. Zengin adamlar nasıl kızlara bakar biliyor musun? Sarı platin saçlı kızlara, manken gibi fizikli olana, kuaförlerden hiç çıkmayan kızlara, yedi yirmi dört paralarını saçıp savuran şımarık kızlara âşık olurlar. Ya biz? Biz saçımızı bile Nur ile evde boyuyoruz. Takma tırnak alıp saatlerce protez gibi dursun diye uğraşıyoruz. Sırf makyaj malzemeleri pahalı diye ikimiz parayı ortaya koyup tel bir ürün alıp ortak kullanıyoruz. Kısacası bu iş olmaz." Annem büyük bir kahkaha patlatmıştı, "Ayol bu da dert mi? Sizde öyle kızlardan olun o zaman." Nur araya girip, "Bir günde nasıl kendimizi değiştirelim Nebahat teyze?" "Size borç para veririm, zengin kocanızı bulduktan sonra ikinizden de faizi ile alırım.’’ Nur'a dönüp hayal kırıklığı ile baktım. "Anne ya..." "Ne kadar paradan bahsediyorsun Nebahat teyze?" "Yüksek bir miktar. Nergis Bursa İstanbul arası gidiş dönüş bileti kes bana. Bir günde evdeki işleri mi halledip yarın yine buradayım." Deyip ayaklandı. Somurtup, telefondan bilet kestim. "Akşam dokuz da ilk otobüs kalkıyor." Annem hemen saatine bakıp, "Bir buçuk saat sonra yani." Deyip ayaklandı. Bende ayaklanıp, "Anne hemen mi çıkıyorsun?" "Daha gara kadar yol var." "Bekle bizde gelelim o zaman." Bize dönüp, "Hayır kendim giderim. Ben işlerimi halledene kadar bu evi köşe bucak temizleyin her yeri pislik götürüyor. Nur ile "Tamam." Diyebildik sadece. Annem üstüne montunu geçirip, küçük çantasını sırtına taktı. "Evi temizleyin!" Diye bir daha çıkıştıktan sonra evden çıktı. Evin içinde ki yoğun sessizlik ile Nur ve ben bir süre kapanan kapıya baktık. Nur ellerini çırpıp, "Hadi. Sen masanın üstünü topla, bende kovalarda temizlik suyu hazırlayayım." Orta sehpaya yönelip tepsiyi kaldırdım. Mutfağa koyup hızlıca temizleyip Nur'un yanına gittim. Vilada kovasının içine arap sabunu döküyordu. Ben de banyo dolabından silme bezlerini çıkartıp başka kovanın içine koydum, üzerine musluktan gelen kaynar suyu döküp, kovanın içine de bir miktar sirke döktüm. "Plan bir..." dedi Nergis ikimizde temizlik sularını ayarlarken, "Temizlik bittikten sonra İstanbul'un en zengin semtine gidip arabaların üstüne numaralarımızı yapıştıracağız." Nur'a dönüp "Kızım sen salak mısın? Ya evlilerse ya sevgilileri varsa?" "İki ay da her şeyi denemeliyiz bence. Eğer plan bir işe yaramazsa plan ikiye geçeriz. "Kaşlarımı çatıp korkuyla, “Umarım plan iki daha mantıklıdır." "Plan ikiyi henüz düşünmedim." Dudağımı büzüp, "Ya bizi arayanlar sapık çıkarsa?" "O zaman zengin ve sapık kocamız olur." Dedi sırıtarak. "Of dalga geçme ya!" Deyip, hazırladığım kovayı Nur ile uyuduğumuz odaya götürdüm. Elektrik süpürgesini çalıştırıp köşe bucak süpürdüm. Daha sonra tüm eşyaların güzelce tozunu aldım. "Nergis gel de yerleri sil." Deyip içeriye seslendim. O da banyo ve tuvaletleri temizliyordu. Yaklaşık iki saat süren temizliğin ardından ikimizi de Türk kahvesi yapıp salona geçmiştik. Berbat yorulmuştuk. Ama annem evi temiz görmeseydi yarın bizi rezil ederdi. Nergis elinde not defteri ve kalem ile yanıma oturmuştu. Benim aksime o hala çok dinçti. "Saat geç olmuş, ama ne kadar erken başlarsak şansımız o kadar artar." Not defterini açıp içine sıra sıra ikimizin de numarasını yazmaya başladı. "Ne? Şimdi mi çıkacağız!" "Evet." Huysuzca, "Ama yorgunum ben." "Geçer." Dedi kahvesinde büyük bir yudum alırken. "Kaç sayfa elinde ki not defteri?" "İki yüz." "İki yüz araba eder. İki yüz arabanın yarısı evli veya sevgilileri varsa kalır yüz araba, ellisi kadın sürücüyse elli kalır, otuzu sapık çıkarsa kalır yirmi o yirmi kişi de bizi beğenmezse plan ikiyi düşünmemiz gerek." "Of Nergis ya!" "Ne?" Dedim ağzıma lokum atarken, "Yalan mı?" "Ben de zengin koca bulmaya meraklı değilim ki. Tüm çabalarım seninle hayallerimizi gerçekleştirmek için." "Ya şapşal." Diye sevgi patlaması yaşayıp ona sarıldı, O da bana sarılıp, "Hatırlıyor musun lisedeyken sen bir çocuktan hoşlanıyordun. Sırf sarışın kızlardan hoşlanıyordu diye okula sarı bir perukla gelmiştin, ama sınıfa girer girmez peruk kapının koluna takılıp kafamdan nasıl düşmüştü." Kahkahalara boğulup, "Ay hatırlatma Allah aşkına. Her şeyi de görmüştü çocuk. Nasıl rezil olmuştum ama." Deyip daha fazla güldüm. "Bu arada sosyal medya da hesabı karşıma çıktı geçenler de evlenmiş." "Ne ciddi misin sen?" Dedi Nur. "Evet hem de sarışın bir kızla evlenmiş gerçekten." Bana gülümseyip, "Herkes evleniyor bu arada." "Evet." Dedim. "Çalıştığımız yerde ki o şıllık kızıl saçlı kadın var ya o da nişanlanmış." "Haspam." Dedi Nur burun kıvırarak. Masanın üzerinde ki not defterine uzanıp, numaralarımızı hızlıca yazmaya başladım. Sadece numaralarımızı da yazmıyorduk altına dipnot olarak, 'zengin adamlar arasın' yazıp kalp de çiziyorduk. "Hala çocuk gibiyiz." Deyip son sayfayı doldurdum. "Bu iş için can atmıyorum zaten." Dedi Nur ayağa kalkıp montunu giyerken. "Ah anne ah! Başımıza bunları da mı getirecektin?’’ deyip bende montumu giydim. Dışarı çıkıp, botları ayağımıza geçirdik. Hava soğuktu ellerimi cebime koyup, "Taksi mi çağırsak?" Diye bir soru yönelttim. "Mecbur çağırmak zorundayız. Baya para ister ama." Annemin lafı gibi, "Bir şey olmaz zengin koca bulunca ondan faizi ile alırız." Bana gülüp, "Alırız kızım." Dedi neşeyle. Telefonumdan taksi numarası çevirip, adresi söyledim. "Ne zaman gelir?" "Beş dakikaya ordayım." Dedi Kendi aramızda havadan sudan konuşmaya dalmışken taksi gelmişti. "Nereye gidiyoruz?" Nur'a dönüp gülümseyerek, "Etilere gideceğiz." Adam bize deliymişçesine baktı. Yol uzun, biz çaresizdik. Yol bitmişti ama bize bir çare bulunamamıştı. Parayı ödeyip arabadan indik. Takside iki yüz yapışkanlı notu Nur ile yüz-yüz bölüşmüştük, o başka tarafa gidecekti ben başka tarafa. Birbirimize veda edercesine, "On beş dakika sonra burada buluşalım." Deyip ayrıldık. Girdiğim sokakta lüks arabalar çok fazlaydı. Elimde ki kağıtları hızlıca arabaların ön camına yapıştıra yapıştıra yol alıyordum. Ta ki kâğıdı yapıştırdığım arabanın ışıkları yanana kadar. Korkuyla arabaya baktım. Kapısı açılmıştı, hızlıca montumun kapüşonunu başıma geçirip, ara sokaklardan birine girdim. Hızlı adımlarla ilerlerken elimde ki not kağıtlarını arabaların üstüne yapıştırmayı ihmal etmiyordum da. Telefonum titreşince hemen cebimden çıkartıp baktım, Nur'dan mesaj gelmişti. "Benim bitti, buluşma yerine gidiyorum." Hızlıca taksiciyi çağırsın diye numarasını attım, ardından, 'Hemen ara, benim başım belada gibi.' Diye mesaj yolladım ki, arkamdan korna sesi geldi. Olduğum yerde ağaç gibi kaldım. Arkamı dönemiyordum. Elimde de tek tük kâğıt kalmıştı. Araba kapısının açılmasıyla hızlıca adım atmaya başladım ama ara sokağa girmiştim ilerisin de ne vardı bilmiyorum, geri dönsem de yüzünü bilmediğim şahıs oradaydı. Montumun şapkası ile yüzümün çoğunu kapatıp, tüm cesaretim ile arkamı döndüm. Karşımda uzun boylu, kumral bir adam duruyordu. Arabasını ön camında hala benim yapıştırdığım kâğıt parçası vardı, utançtan yüzüm yanmaya başlamıştı. "Demek zengin koca arıyorsunuz ha?" Tok çıkan sesi alaycıydı. Bilmiyordu ki annem yüzünden böyle bir yola başvurmuştuk. "Çekil önümden." "Bir de arsızsın. Hem tüm semtteki arabaların üstüne numara yazacak kadar cesur, hem de arsızsın. Kaç yaşındasın kızım sen?" Onu sollayıp koşa koşa buluşma yerine gitmeyi hesaplarken beni engellemişti. "Çekil, lütfen." Montum ile tüm yüzümü kapattığım için sadece gözlerim ortadaydı. Gözlerime dikkatlice bakıp, "Bir çift yeşil göz." Bende onun yüzüne dikkatle bakıyordum. Ama içinde bulunduğum gerilimli andan ötürü yüzüne yorum yapacak bir halde değildim. Önümden çekilip, "Geç bakalım, umarım bir daha karşılaşmayız. Yoksa yaptığın bu terbiyesizliği ikinci karşılaşma da sana ödetirim." Yolumdan çekilmesi ile koşa koşa buluşma yerine gittim. Nur, taksinin önünde beni bekliyordu. Koşa koşa arabaya bindim. Nur da yanıma oturunca hızlıca çevrede araba var mı yok mu diye kolaçan ettim. Taksiciye hızlıca evin adresini söyleyip, Nur'un kulağına yaklaştım. "Arabanın birine yakalandım. İçinden biri indi." Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Ne diyorsun Nergis?" Sessiz konuşması için elimle onu uyardım. "Adam beni tehdit etti. Seninle bir daha karşılaşmayalım falan dedi. Ama ben yüzümü tamamen kapatmıştım." "Bak sen şerefsize. Neyse inşallah bir şey olmaz." "İnşallah." Dedim. İkimizde sessizce eve giden yola bakıyorduk. Benim telefonumun çalması ile aniden irkildim. Korkuyla Nur'a baktım. "Sanırım şimdiden aranmaya başladık." Nur benim aksime gülüp, "Aç hadi." Dedi. Aramayı açıp, telefonu kulağıma dayadım, Nur'da dibime sokuldu. Telefonun ardında ki ses, "Merhaba hanımlar." Heyecandan yüzüme ateş basmıştı. "Merhaba." Diyebildim sadece. O esnada telefondan sadece adamın sesi gelmiyordu, arkada bir kadının bağırış sesi geliyordu. Aniden telefonu o kadın almıştı, "Sizi yolarım kızlar! Utanmıyor musunuz nişanlımın arabasına numaranızı yazıyorsun! Konumunuzu atın sizi gelip parçalayacağım!" Korkuyla telefonu kapatıp numarayı direk engelledim. Nur kahkahalara boğulurken, "İlk gelen çağrı başarısız. Kaldı yüz doksan dokuz telefon." Koltuğa yaslanıp, "Of." Dedim. Araba durmasıyla taksici, "Geldik." Dedi montumun cebinden parayı çıkartıp uzattım. Arabadan inip, Nur'un koluna girdim. "Çok yorgunum." "Bende yoruldum. Eve girince bir kahve yapalım." "Olur." Dedi. |
0% |