@hsnovasara7
|
Hepinize merhaba okurlarım! Ben deniz yazarınız 09 : ) Nasılsınız? Umarım iyisinizdir! Hadi bölüme geçelim! DİKKAT!: BU KİTAPTA GEÇEN KURUMLAR, KARAKTERLER, OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR! İLERKİ BÖLÜMLERDE VAHŞETE VE +18 ŞEYLERE TANIK OLABİLİRSİNİZ! LÜTFEN YORUMLARDA BAŞKA KİTAPLARDAN BAHS ETMEYİNİZ! Kırmızı güller bu satıra 🌹 Dip not♡: Olabilecek yazım yanlışlarına takılmayın lütfen. Kitap sezon finalinden sonra düzenlemeye alınıcaktır. KEYİFLİ OKUMALAR! " Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum, büyüdükce büyüyor gözlerin, ben sana mecburum bilemezsin, içimi seninle ısıtıyorum, ağaçlar sonbahara hazırlanıyor, bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor, sokak lambaları birden yanıyor, kaldırımlarda yağmur kokusu, ben sana mecburum bilemezsin. " ~ Attila İlhan Sara Hesenova'dan İnsanoğlu her daim açgözlü olmasıyla bilinirdi. Yetinmek yerine daha çok talep ederdi. Oysa onların sahip olduklarına sahip olmak isteyen ne kadar çok insan vardı. Sohbet asla paradan ve ya şöhretten gitmiyordu. Hani derler ya insanın yaşamak için her daim bir nedeni olmalı diye. Aslında bu sadece kendimizce 'yaşamak için' ürettiğimiz bir bahaneydi. Benim yaşamak için bir nedenim yoktu. Benim bir ailem vardı ama kabul etsemde, etmesemde bana ait değildi. Yaşamayı insan bazen bir çift gözde bulurdu. Bende ne yazık ki o bile yoktu. Aşk benim dünyam için çok sınır tanımazdı. Gözlerim bir çift yeşil göze düştü; topraklarım ölümü , yeşilikleri yaşamı temsil etmeliydi fakat farklı bir şey sezdim. Bilmiyorum ama farklı bir şey olduğu belli, ne olduğuysa mechuldu... Elektrik çarpmış gibi çektiğim elimi tekrar uzatım dik omuzlarımla ve hissiz perdemi tekrar çektim hem gözlerime hem sesime. " Merhaba beyefendi ben Sara, emin olun şu an çok gecikiyorum rica etsem siz başka taksiyle gitseniz, ben kulansam bu taksiyi?" diye nazik bir şekilde sordum bir kaç saniye gözü elime düştü daha sonra tekrar gözlerime baktı ormanı anımsatan gözleri. Kumral bir adamdı , hafif çekik gözleri vardı irisleri yeşilin her tonuna sahip gibiydi. Biçimli kaşları çatılmış olsada bu onun çekici bir adam olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kumral teni yüzüne yansıyordu fakat açık bir renkti ne beyazdı ne kavruk ama ona yakışıyordu. Tahminen 1.90 net vardı ilaveten iri yarı bir adamdı bana kıyasla. Topuklu ayakabılarımla bile başımı sanki 4 kata bakar gibi bakıyordum ve oldukca sinir bozucuydu. İri elleri ince ellerimi kavradı. Ve sonunda konuşmaya başladı. " Merhaba hanımefendi ben Giray Pars Demirhan , sizde emin olun benim de ihtiyacım var. " dedi sert sesiyle, iri elleriyle güç fışkırıyordu fakat beni asıl affalatan kim olduğuydu... Yer altının en tehlikeli mafyalarında biri şu an karşımda duruyordu uluslar arası işlerde fazlasıyla adı geçiyordu. Eğer bir ülkeye gittiyseniz 10 kişiden en az 5 kişi onu tanırdı. Yutkundum gerçekler dank edince yavaşça elimi çektim. Şimdi fark ettim elleri sıcacıktı. Çatılan kaşlarımı hemen düzeltim ve cevabını verdim. Sonuçta kim olursa olsun benim kim olduğumu unutmamalıydı. Buna aptallıkta diye bilirler ama ben onun karşısında ezilip bükülebilecek bir kadın değilim ve bunu oda bilecek.Benim arkamdan koşturan İnci bavullarla hemen taksinin yanındaydı. Bavulları taksiciyle birlikte yerleştirdikten sonra İnci yanıma taksiciyse yerine oturdu. Fakat İnci taksiye oturduktan tahminimce 5 dakika sonra taksicide yerine yerleşti. " Ah pardon eksik söylemişim benim hatam ben Sara Həsənova. Ve emin olun benimle inatlaşarak vakit kaybediyorsunuz. Bence yeni bir taksi sipariş vermekle daha az vakit kaybedersiniz Giray bey." diyerek kapıyı açıp bir şey söylemesine izin vermeden taksiye bindim. Adamın şu an beni öldürmek için kafasında kaç senaryo kuruyordur acaba ? Hem bu adamın arkasında konvoyla gezmesi gerekmiyor mu ? Aman banane canım da. Ayrıca ben ne gibi bir belaya bulaştığımın farkındamıydım? Elbette ki hayır. Çünkü ben uslanmaz bir deliydim. Benim arkamdan koşturan İnci bavullarla hemen taksinin yanındaydı. Bavulları taksiciyle birlikte yerleştirdikten sonra İnci yanıma taksiciyse yerine oturdu. Fakat İnci taksiye oturduktan tahminimce 5 dakika sonra taksicide yerine yerleşti. "Abla nereye gidiyoruz?" diye soran taksiciye net bir dille. "Sana ne söyledi? " cevap verdim. Beni aptal yerine koymak büyük bir aptallıktır. Kaşlarımı çatarak gelecek cevabı bekledim. " Yok ablam bir işim var- " sözünü tamamlamasına izin vermeden sözünü ağzına tıkadım. " Bana yalanlar değil gerçekler lazım." dedikten sonra yine bekledim. " Noluyor? Neden bahs ediyorsunuz ? O adam kimdi? " diye sesizce bana soran İnciye dönüp sonra konuşuruz temalı bakışımı attım oda anlamıştı zaten. "Sana para verdimi? Yada direk onun adamlarındanmısın ?" diyerek tahmin ettiğim şeyleri dile getirdim. Çünkü bence bu bir taksici değildi. Üstelik ses dinleme cihazı gözümden kaçmamıştı. Evet iki yıldır avukatlık yapıyorum ve daha önce böyle adamlarada bulaşmışlıklığım var. Kaçırılmışlığımda var, ama en nihayetinde kazanmışlığımda var. Hayır onları hapise tıkamak asla göründüğü gibi değildir. Üstelik kulağındaki son model air pots fazla dikkat çekiciydi. " So che mi ha sentito, signor Demirhan. İnoltre, i dispasitivi del tuo uomo sono molto accattivanti. "(Beni duyduğunuzu biliyorum bay Demirhan. Üstelik adamınızın üstündeki cihazlar fazla dikkat çekici.) dedim aksanlı sesimle İtalyanca. Daha önce 7 dil bildiğini okumuştum, aralarında İtalyancada mevcuttu. "Beni aptal yerine koymayı aklının ucundan bile geçirme sahte taksici. Onun adamı olduğun fazla belli ediyorsun Polat Saygın. " dediğim de gözlerim dikiz aynasındaki mavi gözlerle buluştu. İki saatir milyon tane imada bulundum ama haklıydım burda iki yıllık profosyonel bir avukatı kandırabileceğini zanetmiyordur umarım. Bir kaç saniye affaladığını gizleyemedi ama sonra profosyonelce toparladı. Sanırım bu adam bizi doğru adrese götürmüyordu. Hayır paniklemedim 5 dakikada Fiko sayesinde onlar hakkında çok şey öğrenmiştim. Evet başımıza bir şey gelmemesi için ona gerçeği anlattım. Zira gittikce ıssız bir yere gidiyorduk. Neyseki kolyemde takip cihazı vardı. Bu Fikonun icadıydı sinyal kesicinin buna yararı yoktu ve projeyi herkesden gizli tutuyorduk. " Şimdi arabayı kenara çek. Ve bir daha sakın karşıma çıkma. Gittikce gözüme batıyorsun. Ve ben bir şeyin gözüme batmasından sadece nefret etmem onu gözümün önünde öyle bir çekerim ki bir daha karşıma çıkamaz. Ve sen bence daha fazla gözüme batmayı istemezsin. Öyle değil mi? " diyerek sanki çok tatlı bir sohbet içindeymişim gibi tebbesüm ederek konuştum. "Zeki kadınsın avukat. Gözüne batmaktan şeref duyarım. Bütün hünerlerini göster. Tabii kurtula bilirsen. " dedi sanki hastasını merakla dinledikten sonra tehşis koyan doktorlar gibi. Beni küçümsüyordur. Ama bu onun yanına kalmayacaktı. "Uyarmadığımı söyleyemezsin. " dedim ciddi ifademe dönerek. Beni fazla hafife alıyordu. Ama benim hafife alınacak bir kadın olmadığıma tanık olucaktı. Ama ondan önce İnciye döndüm çok endişeliydi benden yaşca büyük olabilirdi ama böyle aksiyonlu anlarda fazla panik oluyordu. "Gözlerini kapat." dedim dediğimi tekrarlatmadı ve kapattı. Açık saçlarımın sakladığı bıçağı çıkartıp hiç düşünmeden omzuna sapladım. Dediğim gibi ilk defa kaçırımıyordum her ihtimale karşı uçaktan inerken yerleştirmiştim bıçağımı. Biraz değil baya gergindim ama yüzüme yansıtmadım. Sanki her gün insan bıçaklıyoruz. Ölmeyecekti ama arabayıda kullanamayacaktı bıçağı sapladığım yerden çıkardım. Ağzından acı dolu inleme dölküldü. Hayır bana küfür etmedi aksine. "Bu sana çok pahalıya patlayacak! Sana bütün çikolata fabrikasını aldıracağım! " diyerek hem acıyla inliyor hemde bunları tekrarlıyordu. Bir dakka bu adam beni neyle tehdit ediyordu? Şaşkınlığımı gizleyemedim. "Sen ne tür bir psikopatsın? " diyerek göz kırpıştırdım. Vakit kaybediyordum ama yinede arabayı açtığımda koltuğun arkasındaki ilk yardım çantasını götürüp Polata doğru attım. Sonuçta bir katil değilim. Sadece kendimi koruyorum. "Senden aşağı kalırım yanım yok avukat! " diyerek yüksek sesle inledi ama gitmem gerektiği için son kez konuştum. "Seni uyarmıştım." dedim İnciyse tanık olduğu şeyi görmek istemediği için kendini dışarı atmıştı. Bagajı açmış bavulları götürmüştü. " Hay şansımı sikeyim ! Avukat sen delimisin? Hem yaralayıp hemde yardım mı ediyorsun?" dediğinde hafif gülerek. "Sizin aksinize ben katil değil avukatım. Ayrıca seni beni kaçırdığın için dava edebilirim biliyorsun değil mi? Seni dava etmeyeceğim ama sende bir daha karşımaya çıkmaya cürret etme! " dedikten sonra kapıyı kapattım. Anayola çok uzak değildik ama acele etmemiz gerekiyordu. Nerde olduğumuza bakmak için telefonu açtım İzmirdeydik. Hızla koşar adımla uzaklaştık. Telefonum çaldı bilinmeyen ve özel bir numaraydı. Az çok kim olduğunu tahmin ediyordum. Telefonu açtım. "Ti aspetterò pazientemente, signora avvocato, nel mio inferno. " (Sizi sabırla bekliyo olacağım avukat hanım, kendi cehenemimde.) dedi aksanlı sesiyle. Adımlarım yavaşladı. Başıma çok büyük bir bela almıştım öyle değil mi? Ama bu benim için bir sorun değildi çünkü her zaman belaya tapan bir kadındım. Ama bu en püsküllüsüydü. Artık bu kumar masasında ki yerimi belli etmiştim. Bakalım gelecek bize neler getirecek. Ya kazanacaktım, ya kazanacaktım. Kaybetmek benim için bir ihtimal bile olamazdı. SON Yorumlar buraya. Sizce gelecek bölümde neler olucak? Bay Demirhan neler yapabilir? Avukat hakkında ne düşünüyorsunuz? Sonuçta bu bölüm bir başka Avukatla karşı karşıyaydık. En sevdiğiniz sahne? Bu bölümler çok merak uyandırıcı olmaya bilir ama emin olun gelecek bölümler fazlasıyla merak uyandırıcı! İnstagram hesabım: yazar093 Yeni bölümde yine sizlerle görüşmek dileği ile : ) Kendinize iyi bakın! |
0% |