@hsnovasara7
|
Hepinize merhaba okurlarım!
Ben deniz yazar 09 : )
Nasılsınız?
Umarım iyisinizdir!
Satır arası yorum yapmayı unutmayın canlarım!
Sizi seviyorum!
Hadi bölüme geçelim : )
Kırmızı güller bu satıra 🌹
DİKKAT!: BU KİTAPTA GEÇEN KURUMLAR, KARAKTERLER VE OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR! İLERKİ BÖLÜMLERDE VAHŞETE, ŞİDDETE VE +18 ŞEYLERE TANIK OLABİLİRSİNİZ! LÜTFEN YORUMLARDA BAŞKA KİTAPLARDAN BAHS ETMEYİNİZ!
Dipnot♡: Olabilecek yazım yanlışlarına takılmayın lütfen. Kitap sezon finalinden sonra düzenlemeye alınacaktır.
"Nedenler içinde kaybolmuş bedenler, nedense hep kaybederler." ~Hasibe Akdiş/ Kaybolan Ben~
KEYİFLİ OKUMALAR!
Sara Hesenova'dan
Aile sadece dört harf, bir heceye sığıştırılmış bir çocuğun bütün hayatıdır. Bir çocuk ilk gözünü açtığında annesini görürdü. O dönem çocukların tek ihtiyacı annesiyken ondan sonraki dönemde babasıda katılmalıdır. Anneniz sırdaşınızken, babanız kahramanınız olmalıydı. Keşke bunu bazı ebebeveyinlerde anlayabilseydi.
Aile sevgisi görmüş bir kadın teselliyi asla başka kollarda aramazdı. Bu yüzden çocuklarınızı her zaman sevin ve oturup yükselişlerini izleyin.
Hayatımızın her döneminde insanlar girip çıkardı ama aile hep hayatınızda olurdu. Düştüğünüzde, kalktığınızda, ağladığınızda, mutlu olduğunuzda. Bu yüzden bir çocuğun zemini her zaman ailesiydi. Bu zemin dayanıksızsa çocuk düşer dizlerini kanatırdı ve o düşüşü asla unutmazdı. Ama zemin sağlamsa çocuk attığında bu sağlamlığın temelini gelecekte kendi inşa ederdi.
Şu an annemlerle akşam yemeyi hazırlıyorduk annem; halam; küçük kuzenim Nuray; biricik kuzenim İnci ve ben. Kısaca kız kızaydık ve annem yine başlamıştı ve bu defa onu destekliyen halamla birlikte. Ve evet arada yanan bir adet İnci vardı...
İnciyle bir birimize tam olarak bu bakışı atıyorduk, sakin ol saakiin ool colm dovn baby biraz kveyziii ve evet şu an başım o kadar şiştiki şarkıyı düzgün söyleyip söyleyemediyimi seçemiyorum. Ben İnciyle sarmaları sararken. Annem ve halam hem bize laf yetiştiriyor hemde börek açıyordu Nurayıysa herkes çırak gibi oraya buraya gönderiyordu.
Size nasıl başımızın şiştiğini göstereyim mi?
Buyrun annemle duygu sömürüsü nasıl yapılır saatine hepiniz hooooş geldiniz sayın seyirciler!
"Nolur sanki kızımı bir kere beyazlar içinde görsem. Düğününde kalkıp oynasam. Bir dünürüm olsa. Çok mu şey istiyorum sen söyle Sevinc ? " dedi soğan sayesinde dolu dolu olan gözlerle annem. Halam dururmu o da lafı soktu İnciye.
"Yok canım. Anlıyorum ben seni, maalesef." dedi İnciye gözlerini belerderek. İnciyle bir birimize baktık elimiz kirli olmasa yüksek ihtimalle anlımızı ovalıyor olurduk. Bu akşam çıkacağımız için annemler bizim için saklama kabına koymalık şeyler hazırlıyorlardı. Ve bu sarma da boğızıma kadar geldi vallahi billahi! Bir bitmedi kendisini yediğim yaprak sarması!
Annem dururmu hemen başladı dün akşam bana söylediklerini halama anlatmaya.
"İşte geçen pazar Nurten geldi oturduk kahve içiyorduk. İşte çocuklardan bahs edince biraz oğlundan bahs etti bizimkinden iki yaş büyük müdür tanınmış bir şirkette. Eli ekmek tutuyor fotorağfınıda gördüm yakışıklı çocuk. Bende bizim kızdan bahs ettim fotorağfını gösterdim Nurten pek bir beyendi. Bizim kızıda tanıyor. Dedi bu zamanda böyle namuslu, oturmasını kalkmasını bilen, güzel bir kızı nerden bulucam. Dedi gel bir aralarını yapalım. Hiç olmazsa bir kere görüşsünler sonra bir birlerini beğenmezlerse kendi yollarına bakarlar. Bizimki de gitmem diyor başka bir şey demiyor. Çok yakışıklı akıllı çocuktur bir iki kere görmüştüm zaten. " dedi kınayıcı bakışlarıyla bana bakarken. Annem o senin akıllı dediğin çocuk varya ne işlerin adamı bir bilsen! Yanından geçmezsin! Neyse sakinim sakinim...
"Hanımlar hanımlar siz bizi bırakında bir Fikoyla ilgilenin evlenme yaşı geldide geçiyor. " dedim tamamen konudan sapıtarak. Tam başarıyordum ki...
"Nerde görülmüş büyük evlenmeden küçüğün evlendiği. Olmaz öyle şey! Önce sen sonra kardeşlerin. " dedi halam. Kınayıcı bakışlarım onu buldu. Şurda bana destek olmak yerine resmen yangına körükle gidiyordu!
"Bir siz ikinizsiniz zaten söz dinlemeyen. Evlenme yaşınız geldide geçiyor! Ayrıca konudan saptırtma sende! " diyerek hepimize yanan kahve gözlerle baktı annem. Görende az önce duygu sömürüsü yapan benim zannedecek yeminle!
"Ne varmış benim yaşımda ya! 26 yaşındayım ben! Kendi kararlarımı verebilirim! Ula bende Saraysam evde kalurum görürsun ha!" dedim cırlayarak. O kadar 'Sen Anlat Karadenize' bakmışlığımız var arada şiveyle konuşmayı seviyorum.
"Gördün Fidanı kız 32 yaşında evlendi! Doğru evlilik yaptığı için ne güzel mutlu mesut yaşıyor! Sizde takıldınız yaşımıza ! Rahat bırakın bizi ya! " dedi İncide sonunda dayanamayarak.
"Doğruya doğru! Arkadayım ! Kelimesi kelimesine doğru tek bir hata yok! " dedim bende destekliyerek. Çünkü yanlış bir şey yoktu yani.
" Al birini vur ötekini. İyiliyiniz için diyoruz kızım. Daha toysunuz ne demek istediyimizi anlamıyorsunuz." dedi daha ılımlı sesle annem. Hayır onlar sadece istedikleri olsun istiyor. Yani onların hayatını yaşıyalım. Fakat ben kalbim kimin için atarsa onunla evmenmek istiyorum. Yani ...
Hiç kimseyle çünkü ben aşkın gerçek olduğuna inanmıyorum. Aşk kitapta güzeldir, şiirde özeldir, gerçekteyse sadece azaptır....
Yoksa karısı için 294 kıta şiir yazan Nazım Hikmetin kol saatinde 'Vera' yazmazdı. Oysa onun şiirlere döktüğü kadın eşi Pirayeydi.
İşte bu yüzden inanmam ben aşka...
Başka nedenide var ama...
Oda şimdilik bana kalsın.
&
Akşam yemeğinde
Hepimiz oturmuş yemeyimiz yiyorduk masa şu şekilde kurulmuştu. Babam başta ; sağında eniştem ; solunda Fiko; Fiko'nun yanında Yusuf; Yusufun yanında annem; annemin yanında ben; benim yanımda İnci; eniştemin yanında halam; halamın yanında Nuray.
Masaya sesizlik hükm etmişti çünkü herkes önündeki yemeği yiyordu. Ta ki Fiko konuşana kadar...
"Ata sənən vacib bir şey danışmaq istiyirəm. " ( Baba seninle önemli bir şey konuşmak istiyorum.) dedi. Amerika olayını bu güne sakladığı aşikardı. Herkesin gözü Fikoya döndü.
"De görüm nə deyirsən. " ( Söyle bakalım neymiş önemli şey.) dedi babam yemeyini durdurup bütün dikkatini Fikoya vererek.
"Ata mənə Amerikadan iş təklifi gəlib. İstədim elə hamımız yığışmışkən sizdən məsləhət alım. " (Baba bana Amerikadan bir iş teklifi geldi. Hepimiz bir aradayken size danışayım.) dedi saygılı iş adamı gibi. Önce babam kendi fikrini söyledi.
"Necə işdiki? İndi işdədiyin şirkətin Amerikada ki flialı? Yoxsa başqa şirkət? " (Nasıl bir iş? Şimdi çalıştığın firmanın Amerikada ki şirketi mi? Yoksa başka bir şirket mi?) diye soru yöneltti. Ondan sonra eniştem sırasıyla halam, annem ve İnci kendi düşüncesini söylemişti. Sıra bendeydi.
"Fikonun az yaşı yoxdu bunu hamımız bilirik. Məncə getmək istiyir getsin təcrübə qazansın. Getmək istəmirsədə burdaki işi pis deyil qaldığı yerdən burda yüksəlsin. "(Fikonun az yaşı yok bunu hepimiz biliyoruz. Bence gitmek istiyorsa gitsin tecrübe kazansın. Gitmek istemiyorsa da burda ki işi kötü değil kaldığı yerden devam etsin.) diyerek kendi fikrimi söyledim. Herkes beni onaylamıştı çünkü burda bir çok ülke gezmiş ve deneyimli biri vardı.
Daha önce Amerikada; Rusyada; İngilterede ve İtalyada olmuşluğum vardı az çok biliyordum oraları. Yemek yedik ve Fiko gitmek istediğini bildirmişti. Aile üyeleriyse fikrine saygı duymuştu. Çünkü daha önce ben gitmiştim. Şu an taksi gelmişti herkesle tek tek vedalaşmıştım. Sonraysa İnciyle taksiye binmiştik. İnci yolun yarısını uyuyarak geçirmişti bense uyuyamamıştım. Bilmiyorum kendimi güvende hiss etmediğim bir yerde uyuyamam genellikle.
&
Gece yarısı eve varabilmiştik İnciyle uykulu uykulu bavul taşımış. Önce çarşafları takıp sonraysa bavulları yerleştirmeye başlamıştık. Ev İnciyle bana göre iyiydi zaten bir süreliğine burdayız. Ev biz gelmeden önce dip köşe temizlikten geçmişti. Yorgun argın her şeyi yerleştirdikten sonra yastığımı koyduğum bavuldan çıkardım. Benimle nereye gidersem gideyim gelen yastığımla. Başka yastıkla uyuyamıyorum bu da zaten çocukluğumdan beri benimle. Biliyorum inanmayacaksınız ama pembiş ayım olmadanda uyku uyuyamıyorum genellikle. Neyse kendimi yatağa bıraktım ev soğuktu, İstanbulda öyle...
Isıtıcıyı çalıştırmıştık yinede yorgana sıkı sıkı sarıldım ve gözlerimi kapatıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
&
Yazar'dan
Dört genç adam bir rakı masasının başına toplanmıştı. Hayır efkarlı değillerdi fakat genç adam bu gece içmek istiyordu. Sesini duyduğu genç kadın...
Neden bu kadar tanıdıktı?
Neydi ondaki fark?
Şu an burda onun cehenneminde olduğunu biliyorken, neden ona burayı zehir etmiyordu?
Bunun cevabını henüz veremiyordu...
Yanında iki en yakın koruması vardı Polat ve Akif. Ve ortaklarından Ömer.
Keyifli bir şeyler konuştukları yüzlerindeki gülümsemeden belliydi. Her kes gerçekteki kimliğinden arınmış gibiydi. Polat içkiyi biraz fazla kaçırmış olmalıki avukatı Ömerle Akife şikayet ediyordur.
"Hala acıyor ama ona çikolata fabrikasını aldırdığımda görücek gününü! " dedi cırlayarak. Polat farklıydı çocuk ruhluydu ve sadece sevdiklerinin yanında böyle oluyordu.
"Kimmiş bu dilinizden düşmeyen avukat hanım? " dedi yüzündeki gülümsemeyle Ömer güldüğünden gözleri kısılıyordu. Simsiyah gözlere sahipti, kısaca esmer güzeliydi ve fazlasıyla yakışıklıydı işinde de başarılıydı. Hemen cevap verdi Polat.
"Sara ismi oda Akifle senin gibi Azerbeycanlı hatta siz birinci sınıftan aynı okulda ve sınıfta okumuşsunuz! " dedi coşkuyla neye coştuğunu bilmeyerek. Az önce duyduğu şeyle gözleri Ömeri buldu genç adamın.
"Soy adı ne? " diye sordu bu kez Ömer ama sorarken ki bakışlarında merak vardı gülümseyişi solmuştu duyduğu isimle. Çok tanıdık gelmişti çünkü.
"Hesenova. " dedi sakince Akif. Akif avukatı tanıyordur sadece bir şeyi öğrenmeye çalışıyordu. Ömerin yüzünde meraklı ifade birden söndü şokta gibiydi.
"Fotorağfı var mı? Tanıdık geldi. " dedi Ömer. Ve evet tanıyordu. Sadece emin olmak istiyordu gerçekten omu diye. Polat telefonunu çıkardı ama oda gülmüyordu. Fotorağfı ona doğrultu. Genç kadında uzunca gezdi bakışları. Genç kadın evrim geçirmiş gibiydi. Güzeleşmişti...
"Değişmiş. " dedi yutkunarak ama genç adam duymuştu. Ve haliyle kaşlar çatılmıştı. Gerçekten genç kadını nerden tanıyordu bu adam? Diye sormak aptallık olurdu. İlk okulu birlikte okumuşlar ve artı olarak aynı apartmanda yaşıyormuşlar. Evet fazla derin araştırma yapmıştı. Ailesi, çevresi, bu güne kadar girdiği bütün davaları hepsini okumuştu. Bir küçüklük fotorağfı da vardı.
"Nerden tanıyorsun onu?" dedi her zamanki ses tınısıyla. Ömer o kadar içkiyi kaçırmıştı ki ağzından kaçırdığının ciddiyetini muhtemelen bilmiyor ve düşünemiyordu.
"Ben onu ilk okuldan tanıyorum ek olarak aynı apartmanda kalıyorduk. Ablamla arkadaşlardı. Bir keresinde beni sevdiğini duymuştum. Çocuktum o zamanlar beşinci sınıfı yeni bitirmiştim tatildeydik. Ona yalandan onu sevdiğimi söyledim. Şimdi güzel olabilir ama o zamanlar çirkindi açıkcası. İnandı. Benim için normalde her zaman örgüde olan saçlarını açıyor daha özenli giyiniyordu. Bir haftaya nasıl olmuşsa çocukların birinin kulağına gitmiş. Oyun oynarken bana onu gerçekten sevip sevmediğimi sordular. Sevmediğimi söyledim. Her kes onunla dalga geçiyordu. Kötü hiss etmiş olmalıki normalde dışarılardan yemek yemek için bile eve girmeyen kız bir hafta hiç dışarıya adım atmamaya özen gösteriyordu. Özellikle beni görmekten kaçınıyordu. Haklıydı. Bir nevi duygularıyla oynamıştım. " dedi arada derin nefesler alarak. Fakat hiç pişman olan birine benzemiyordu. Çünkü zerre pişmanlık hiss etmiyordu çocuktu sonuçta ona göre.
Ama bu genç kadın için geçerli değildi. Bir daha aşık olmamaya yemin etmiş gibi ne birine açılmış ne de sevgili olmuştu. Hoşlandıysada uzaktan sevdiysede uzaktandı. Evet genç kadında öyle bir korku yaranmıştı ki kimseye bir şey söyleyemezdi.
Akif bunu duymuştu üç yıl inglizceden aynı hocanın yanına gidince ve sınıf arkadaşıda onun en yakın arkadaşlarından olunca haliyle biliyordu.
Genç adamsa bilmediği bir neden den dolayı bu adamı öldüresi vardı. Bunu duyan Polatsa sesiz kalmadı.
"Pezevenkmisin oğlum sen! " diye yükseldi. Haksız değildi bir bakıma.
"Çocuktum oğlum! " dedi sığındığı bahanesiyle Ömer.
" Senin yüzünden bir daha kimseye aşık olmadı puşt herif. Senin bir hatan onun ömrüne mâl olmuşa benziyor. Avukatı yakından tanırım mizah sever bir kadındır muhtemelen. Ama o birini hayatından çıkardıysa bir daha onu hayatına dahil etmemek suretiyle çıkarır. En azından bu kadar tanıyorum onu. Ayrıca çirkin filan değildi. " dedi sakin ses tonuyla Akif.
Genç adamın dikkatini fazlasıyla çekmişti bu sohbet. Zira avukat dikkat çekilmeyecek gibi değildi maalesef.....
Ömerse bir an şok oldu ama sonra kibirli bir tebbesüm belirdi dudağında.
"Varmısın iddasına onu yine tavlarım. Eğer dediğin gibiyse demek ki beni unutmamış hala seviyor olmalı. " diye bi fikir yöneltti. Fakat cevap beklemediği kişi tarafından geldi.
" Avukat senin gibi ucuz adamlara bakmaz. Ve o senin ağzına yakışmayacak kadar temiz ve güzel. Onun yanından bile geçmeyeceksin Ömer. " dedi genç adam otariter ses tonuyla. Ömer önce şaşırdı böyle bir çıkış beklemiyordu. Ama tek şaşıran o değildi. Ama yinede diğer yüzünü görmeyen Ömer fazla ciddiye almadı. Onlar iş ortaklığından ileri gitmemişlerdi en azından kimse kimsenin özel hayatını bilmiyordu diye biliyordu. Ve onu fazla abarttıklarını düşünüyordur. Doğru genç adam sertti, otariterdi ve de acımasızdı.
"Bu konu burda kapanmıştır. " dedi yine otoriter ses tonuyla ketum bir adamdı o yüzden yüzünden çoğu zaman duygu okunmazdı.
Gecenin kalanındaysa başka başka şeylerden konuşmuşlardı. Fakat Akifle genç adam susmayı tercih etmişti. Akifin gözünden kaçmamıştı bu tavırlar. Ama sadece bir kere yüzünü gördüğü iki çift lafladığı kadını bu kadar koruması fazla dikkat çekiciydi Akife göre ama yinede sormadı...
SON
Bölüm hakkında yorumlar buraya : )
Sizce neler olucak?
Gelecek bölümde Avukatla Giray karşılaşacak mı?
Peki sizce karşılaştıklarında neler olucak?
İnsta: yazar093
Yeni bölümde yine sizlerle görüşmek dileği ile güllerim 🌹
|
0% |