Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Anlaşma

@hsnovasara7

Hepinize merhaba sevgili okurlarım : )

 

Nasılsınız?

 

Umarım iyisinizdir.

 

Hadi bölüme geçelim : )

 

Kırmızı güller bu satıra 🌹

 

DİKKAT!: BU KİTAPTA GEÇEN KURUMLAR, KARAKTERLER VE OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR! İLERKİ BÖLÜMLERDE VAHŞETE, ŞİDDETE VE +18 ŞEYLERE TANIK OLABİLİRSİNİZ! LÜTFEN YORUMLARDA BAŞKA KİTAPLARDAN BAHS ETMEYİNİZ!

 

Dip not♡: Olabilecek yazım yanlışlarına takılmayın lütfen. Kitap sezon finalinden sonra düzenlemeye alınacaktır.

 

"Herkesin bir yarası vardır.

 

Gece kadar karanlık,

 

Okyanus kadar derin..."

 

~Dostoyevski

 

 

KEYİFLİ OKUMALAR!

 

 

Sara Hesenova'dan

 

 

2 gün sonra

 

Yara

 

Hepimizin bir yarası vardı bazılarımızın bedeninde, bazılarımızın ruhunda. Bazılarımız yere düşüp dizini kanatırdı, bazılarımız düşüp bir daha kalkamazdı. Bazılarımızın yarası kabuk tutardı, bazılarımızın görünmese bile bir ömür kanardı.

 

Herkesin yarasının bir sebebi, bir sebepkarı vardır.

 

Bazılarımızın için o yara için gözyaşı dökmek bile gereksizdi. Ama anlamıyorlardı gözyaşı döktüğümüz şey kanayan dizimiz değildi. Biz düşünce bize uzatılmayan eldi.

 

Bir insan kendi kendine ayağa kalkmayı öğrendikten sonra artık uzatılan elinde bir anlamıda kalmıyordu.

 

Gözlerimi muazzam alarmın sesiyle açtım. Söve söve banyaya girip duş aldım. Odamın içi gül kokuyordur ve bu sövme isteğimi yatıştırıyordur. Bu gün burda sevk edildiğim baroya gideceğim. Önce beyaz iç çamaşırlarımı sonra üzerine beyaz dantel desenli gömleği altınaysa klasik siyah tropez kalçamı saran pantalon ayağıma siyah topuklumu geçirdim. Saçlarımı fönle kuruttuktan sonra düzleştirdim. Sade makyajımı yaptım takı olarak güllü kolyem hiç çıkarmadığım bilekliğim yüzük olaraksa gül desenli yüzüğüm ve bileğime altın saatimi taktım. Son olarak parfümümü sıktım. Saçlarımı fazla öne gelmemesi için yukardan birazını küçük bir at kuyruğu yaptım kahküllerimi yüzüme dökülmesini sağladım. Ve hazırdım. Aynadaki aksime göz kırptıktan sonra. Yatağımı topladım ve odadadan çıkıp mutfağa geçtim.

 

Anlaşılan İnci Hanım uyuyordu. Malum dün mesaiye kalmıştı dokunmadım. Uyandırmadım kahvaltıyı hazırladım. Kahvaltılıkları masaya koyduktan sonra sucuklu yumurta yaptım. Evde ekmek olmadığını fark ettiğimde üzerime montumu geçidim ve bakkala gitmek için asansöre bindim.

 

Garip bir şekilde başıma bu iki günde bir şey gelmemişti. Kaçırılıcağımı düşünmüştüm. Zira posta koyduğum adam yerleri titreten bir mafyaydı. Hakkımızda hayırlısı.

 

Asansörden çıktım. Bakkala doğru yol aldım. Cebimdeki telefodan muazzam bir ses yankılandı. Evet tam bir keman hayranıydım. Bilmiyorum sakinleşiyorum adeta. Telefonda kimin beni aradığına baktığımdaysa şaşırmadan edemedim. Arayan kişi Ezgi Kayadan başkası değildi.

 

Ben ailemin biolojik kızı değildim bunu öğrendiyimde liseyi yeni bitirmiştim ve bizzat babam anlatmıştı bunu. Babam yalan sevmezdi bende sevmezdim. O bana karşı dürüst olmuş her şeyi en başından anlatmıştı. Dediğine göre annem doğum yaptıktan sonra hemşirenin ihmalkarlığı yüzünden bebekler karışmış. Hastane bunu açıklayamayacağı için gerçeği söylememişler. Fakat annem sezmiş ve DNA testi yaptırmış hem kendine hem babama. Onların çocukları olmadığını öğrendiklerindeyse beni bırakmak istememişler. Ama yinede gerçek ailemi aramışlar hem benim hem kendileri için. Bir kere görmek istemişler biolojik kızlarını. Alem etmişler kallem etmişler hiç bir şey bulamamışlar. Ama bendende vazgeçmemişler bu ailemizde bir sır olarak kalmış.

 

Bunu öğrendiğimde başlarda garip hiss etmiştim. Yıllarca bana ailelik yapan bu insanları nasıl affedeceğim? diye. Ama sonra vaz geçemedim onlardan ve ben ailemin yanında kaldım. Araştırdım babamın bulamadığını ben ve Fiko bulduk. Babam onlardan ayrı yaşayan kızlarının düzenini bozmak istemedi. O yüzden uzaktan seyr etti. Ama beni sevmekten vazda geçmedi. O benim kahramanımdı...

 

Ama ben dayanamadım yirmi altı yıllık hayatımın on yedi yılını onsuz geçirdiğim ikizimle konuştum kaynaştım. Bildiğim her şeyi ona anlattım. Başta inanmadı ama DNA testinden sonra inandı bana. O hariç kimse bilmiyor beni... Doğrusunu söylemek gerekirse benim bir ailem vardı. Belkide o yüzden pek koymadı. Yada ben öyle olması için kendimi kandırdım...

 

Onunla sadece üç defa görüşmüştüm ilkde her şeyi anlatmıştım. İkincisinde DNA testi için.

Üçüncüdeyse kaynaşmak için vakit geçirmiştik. Anlaşılan acil bir durumdu. Hemen açtım.

 

"Merhaba doktor hanım beni bu saate aradığınıza göre fazla acil bir durum olmalı." dedim neşeli ses tonumla. Sonra bir hıçkırık sesi geldi. Az öncaki neşem kaçtı yerini endişe aldı. Neden ağlıyordu?

 

"Sa-sara Ece yi kaçırmışlar. Abimler her yerde onu arıyorlar son beş gündür ona ulaşamıyorlar." hıçkırık sesleri dahada arttı. Onlar bile bulamamışlarsa ben nasıl bulacaktım ki? Ama şu an onu sakinleştirmem gerekiyordu en azından bir abla olarak önceliğim bu olmalıydı.

 

"Güzelim tamam sakinleş. Derin derin nefes al. Nerdesin sen? Hemen geliyorum! Tamam mı ablacım? Hemen geliyorum canım bekle!" Bir yandan ona komut veriyor bir yandanda indiğim asansöre tekrardan biniyor ve 3 cü katın düğmesine basıyordum. Üstümde gerekli miktarda para yoktu ve arabam henüz İtalyadan gelmemişti bu yüzden hemen eve girip cüzdanımı aldım ve koşarak evden çıktım. Arabam masraflı olsada kara yoluyla gelmesini sağlamıştım aynı şekilde İncide.

 

"E-evdeyim gelebilicekmisin? " dedi daha sakinleşmişti anlaşılan. Kendini harap ettiğine eminim. Koşar adımlarla merdivenlerden indim ve apartmanda çıktım. Sabahın erken saatleri ve pazar olduğu için dışarda tek tük insanlar vardı.

 

"Konum at güzelim, ve ben gelene kadar kendine iyi bak. " dedim ve telefonu kattım. Hemen bir taksi çağırdım telefonumdaki uygulamadan.

 

&

 

Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. O kadar endişelenmiştim ki zaman sanki benim için durmuştu. Şu an Kaya ailesinin geniş malikanesinin önünde duruyordum. Daha doğrusu durduruyorlardı. Anlaşılan Ece kaybolduktan sonra güvenlik bir hayli artmıştı. Ezginin bir arkadaşı olduğumu ve adımı onlara söylerlerse tanıyacağını belirttim. Evde sadece Ezgi değil ondan iki yaş büyük olan abisi Timur Kayada evdeydi. Burda sinirde yumruğumu sıkmaya başlıyordumki.

 

"Sara" diyen çatallı bir ses gelmişti. Bu oydu Ezgi Kaya biolojik olarak ikizim olan kadın sesin geldiği tarafa döndüm. Döndüğümdeyse bana taraf güçsüz adımlarla geldiği gördüğümde hemen koşar adımlarla ona yaklaştım ve sarıldım elimi ince beline doladım kokusunu içim çektim ve başına buse kondurdum.

 

"Ben burdayım güzelim herşey çok güzel olucak. Ağlama ablacım. Ben yanındayım. " dedim onun duyabileceği ses tonumla. Benim aksime sarışındı ama boyattığı belliydi. Benimle aynı göz rengine sahip değildi balımsı bir renge sahipti. Ve ağladığından olsa gözlerinin altı şişmiş ve gözleri kızarmıştı.

 

"Onun için çok endişeleniyorum." dedi endişeli ses tonuyla. Daha sıkı sardım kollarımı.

 

"Ben varım benimle her şeyini paylaşabilirsin bunu biliyorsun değil mi? " dedim endişesini almak ister gibi.

 

"Şimdi sana tek bir soru soracağım buna cevap verirsen onu bulabilirim. Bize bu konuda yardımcı olucak birilerini tanıyor veya biliyormusun düşman dost fark etmeksizin. " dediğimde aniden ağlaması durdu. Düşündü düşündü ve aniden balımsı gözleri bana döndü.

 

"Aslında var ama çok tehlikeli biri üstelik bizimde düşmanımız. " dediğinde meraklı gözlerim ona döndü. Bana baktı söyleyip söylememekte kararsız gibiydi. Benimde kaybolmamdan korkar gibi bir hali vardı.

 

"Bana bir şey olmaz güzelim ben yanında olacağım şimdi söyle. Kim bu adam? " dedim yatıştırıcı ses tonumla. Bu sefer cevap verdi.

 

"Giray Pars Demirhan ancak o yardım edebilir yer altındaki hükmü düşündüğünden daha çok. Ama ben ulaşamam dedim ya düşman. Yer altında ondan habersiz iş yürümez. " dedi bana. Kararı bana bıraktığını açıkca belli ediyordu. Duyduğum isimle hafif bir şok dalgası geldi geçti. Ürperdim. Bu adamın beni gördüğü yerde vurmayacağı ne malum? Ama Eceyle aramdaki köprü o. Tamam riske atıcaktım. Zaten riski severdim.

Aptallık olduğunu bilsemde bunu bana ailelik yapan insanlara borçluydum...

 

"Numarası var mı? " diye sordum vakit kaybediyorduk. Ve Ecenin başına bir şey gelebilirdi.

 

"Kardeşiyle ortak bir arkadaşımız var ondan alabilirim. " dediğinde tamam anlamında başımı salladım.

 

"Numarayı öğrenip hemen bana at şirketinin konumunu atmayı unutma! " dediğimde kafasını salladı.

 

"Kendine dikkat et bana lazımsın avukat hanım! " diye bağırdı becerebildiği kadar yüksek sesle. Gülümsemeden edemedim. Karşılık olarak

 

"Kendinize iyi bakın doktor hanım! " diye bağırdığımda. Sırtımda bana güvenle bakan bakışlar hiss etmem ürpermeme neden oluyordu ama yinede duruşumu bozmadım. Malikaneden çıktığımda telefonuma bildirim geldiğine dair sinyal verdi. Konumu taksiciye söyledim ve şirkete doğru yola çıktık. Telefonuma bir bildirim daha geldi numara yazıyordu ve altındaysa bu en yakın iki korumasından Akif Semedovun numarası. Yazan isim tanıdık geldi. Nerden tanıyordum ben bu adamı?

 

&

 

Taksi durduğunda parasını verdim ve çantamı elime alıp şirketin merdivenlerine tırmanmaya başladım. İnci bu süre zarfında beni aramıştı ona evde gelince anlatacağımı ve endişelenmemesini söylemiştim. Ve telefonumdaki bana gönderilen numarayı aradım. Çok geçmeden açıldı.

 

"Alo ? " diye tok bir erkek sesi geldi. Geciktirmeden cevap verdim.

 

"Alo. Merhaba Akif bey ben Sara Hesenova Giray beyle görüşmek istiyorum. Görüşme ayarlıyabilirmisiniz? Çok acil bir durum. " dedim nayıf ses tonumla telefonda bir kaç saniye ses gelmedi.

 

"Hemen ayarlatıyorum on dakikaya burda olun. " deyip yüzüme kapattı telefonu. Odun! Neyse en azında görüşücez. Şirkete girdiğimde montumu çıkarmış sol kolumda tutuyordum. Topuğumdan çıkan tok sesler bana eşlik ediyordu. Resepsiyona yaklaştım.

 

"Merhaba. Giray beyle görüşecektim. " dedim tok sesimle genç kadın bana baktı ve

 

"Randovunuz var mı? " dediğinde beni baştan aşağı süzüyor kim olduğumu anlamaya çalışıyordu.

 

"Evet on dakika sonraya olması gerekiyor. Sara Hesenova. " dedim. Uzun bir binaydı. Ve de çok büyüktü uzunca incelemeye vaktim yoktu. Artık bir daha ne zaman gelirsem incelerim. Ama umarım gelmem.

 

"Evet. Kat 15 oda 7. Bu kart asansörü çalıştırmanız için. " dediğinde başka bir ses daha geldi.

 

"Avukata ben eşlik edeceğim Sibel işine geri dönebilirsin. " dedi bir erkek sesi geldi. Ses gelen tarafa döndüm. Sima bana tanıdık geldi hatta kim olduğunu anladım ama anlamamış gibi yaptım. Çünkü onu hayatımdan çıkartalı yıllar olmuştu. Görmezden gelmek çok zarif bir intikamdır. Yanıma geldi ve elini öne uzatarak önde gitmem için yol verdi. Bende önden yürüdüm.

 

"Bu arada ben Ömer. Ömer Malikov. " dediğinde onun uzattığı eli tutmadan cevabı yapıştırdım.

 

"Size isminizi ve ya soy isminizi sorduğumu hatırlamıyorum. Ayrıca bana eşlik etmenize gerek yok ben yolumu bulurum. Yinede teşekkür ederim. " dedim sert ses tonumla ve yanından ayrıldım. Ben aptal bir kadın değildim. İsmini ve soy ismini bilerek vurguladığını biliyordum. Sonra bir ses geldi

 

"Heç dəyişməmisən Sara Xatun. " (Hiç değişmemişsin Sara Hatun.) bu ses telefonla konuştuğum kişiydi yüzünde hafif gülümsemeyle bana bakıyordu. Ömer muhtemelen gitmişti. Ona taraf döndüm. Zira tanıyordum bu benimle uğraşmaktan zevk alan Akifden başkası değildi.

 

"Səndə heç dəyişməmisən Səmədov." (Sende hiç değişmemişsin Semedov.) dedim bende yüzümdeki gülümsemeyle. Fazla mizah sever biriydi. Kalıp onunla sohbet etmek isterdim ama Ece şu an daha önemliydi.

 

"Həqiqətən vacib bir məsələyə görə burdayam. Olar mənə tez yolu göstərərsən? " (Hakikaten önemli bir mesele için burdayım. Bana yolu gösterebilirmisin?) dedim rica ederek. Bana baktı ve kafa salladı. Asansöre bindik ve on beşinci katın düğmesine bastık. Onu tekrar görecek olmam biraz beni endişelendirsede. Burda Ece söz konusuydu. Kolidorlar bir birine benziyor olması kafa karıştırıcıydı. Ama yanımdaki adam umursamaz tavrıyla ilerliyordu. Kapının önüne geldiğimizde kapıyı tıklamış ' Gel' komutu geldiğindeyse. Kapıyı açıp benim geçmem için elini çekti ve ben içeri geçtim ardından odadan çıktı.

 

Garip bir atmosfer vardı aramızda ve bu beni geriyordu. Beni gördüğünde ayağa kalktı yutkundum.

 

"Seni buralara hangi rüzgar attı avukat hanım? " diye sorduğunda gözleri gözlerimin içine bakıyordu yeşilleri kahvelerimde bir şey arıyordu. O ne kadar ketumsa bende en az onun kadar ketumdum.

 

" Emin olun önemli bir mesele olmasaydı sizin yanınıza gelmezdim bay Demirhan. " dedim ifadesiz duygu barındırmayan ses tonumla.

 

"Sizi öldürmeyeceğimin teminatı kimde avukat hanım? " dedi tehditvari ses tonuyla korkmamı bekliyordu ama çok beklerdi onun gibi bir çok mafyayla göz göze gelmiştim ben. Omuzlarım dikti. Doğam gereği özgüvenli bir kadın olmuşumdur.

 

"Beni öldürseydiniz şimdiye yaşıyor olmazdım bay Demirhan. " dedim bende fazlasıyla normal çıkan ses tonumla. Baktı uzun uzun sonra.

 

"O zaman sizi buraya getiren nedir? " diye sordu erkeksi sert ses tonuyla.

 

"Ece Kaya son beş gündür ortalıkta yok. " dedim ve tepki vermesini bekledim.

 

"Bundan bana ne? " dedi gayet yerinde bir cevaptı.

 

"Anlaşılan benim hakkımda doğru düzgün araştırma yapmamışsınız bay Demirhan. Oysa kan gurubuma kadar araştıracağınızı düşünmüştüm. " dedim mimiklerimi oynatarak.

 

"Emin olun sizin hakkınızda çok şey biliyorum avukat hanım " dedi . Benim hakkımda benim öğrenmesini sağladıklarımı biliyordu halbuki. Neyse bırakalım benim hakkımda her şeyi bildiğini zann etsin bay zeki. Fakat bende onun izin verdiği kadar yani herkesin bildiğini biliyordum.

 

"Onu bulmama yardım edin. Yer altında sizden habersiz kuş uçmadığını biliyorum bay Demirhan. " dediğimdeyse bu defa alay vardı gözle8rinde ve bana doğru yaklaşmaya başlamıştı istemesizce nefesimi tutum.

 

"Sebep? Neden yapayım bunu? " dediğinde aramızdaki bir adımı kapatıryordu ve bir saniye bile gözlerini gözlerimden çekmiyordu.

 

" Karşılığında bir isteyinizi gerçekleştire bilirim. Emin olun bildiklerinizden daha fazlasıyım. Beni hafife almayın. Zira en son hafife alan adamınızın akibeti belli. Belki ölmedi ama benden bir yara taşıyor omzunda. " dedim. Çünkü hafife alınıcak bir kadın değildim. Birine ne zaman soru sorsam o sorunun cevabını muhtemelen biliyorumdur. Gözlerinde alay yok oldu. Yüzlerimizde onun boyu yüzünden oluşan mesafeden ona bakıyordum. Kusura bakılsında bu adamın boyu çok uzun! Topuklu ayakkabımla bile küçük kalmam inanılır gibi değildi. Artık yüzde yüz eminim bu adam 1.90 net var!

 

"Seni hafife aldığımı söylediğimi hatırlamıyorum avukat. Demek istediğim bir şeyi gerçekleştirebilirsin. Bu düşünceye seni ne sürüklüyor? Evim, arabam , şirketim, ünüm var. Sen ne yapabilirsin ki? " dediğinde yüzümde alayvari bir tebessüm oluştu. Ve yeşil gözlerinin içine bakarak.

 

"İsteğin bir araba veya evmi olucaktı? Zamanı geldiğinde bir isteğini gerçekleştireceğim. O zamanıda sen belirle aklında. Gerçekleri öğrendiğinde beni bu kadar alaya alamayacaksın bay Demirhan. Kabul ediyormusun ? " dediğimde gözlerine içine en derinliklerine bakıyordum. Bana baktı cesaretime hayran kalmışa benziyordu.

 

"Ne istersem? " dediğinde ona kafamı sallıyarak onayladım. Bir adım arkaya gitti elini uzattı. Baktım ve elini tuttum.

 

"Anlaştık o zaman? " dedim kendimi temin ederek. Çok geçmeden

 

"Anlaştık avukat. " dedi iri elleriyle elimi sararak. Ellerim onun iri elleri arasında kayboluyordu. Ve bu gerçekten sinir bozucuydu!

 

Riski her insan alamazdı çoğu korkardı fakat alanlar her zaman almayanları yönetirdi. Bu her zaman böyle olmuştur...

 

SON

 

 

Bölüm hakkında yorumlar buraya : )

 

İnsta: yazar093

 

 

Yeni bölümlerde yine sizlerle olmak dileği ile hoşcakalın okurlarım : )

 

 

Loading...
0%