@huseyinrahmi
|
Gelecek olan bu korkunç gecede bu üç kadın, beni perilerin şiddetli intikamlarına karşı yalnız bırakmaya razı olmadılar. Hasan’la olan âşıkane maceramdan dolayı Kalfa’yla Ruşen uzun uzadıya bana sövüp saydılar. Fakat Hanımefendi’nin ısrarlı ricaları üzerine, cinlerin hepimizin ayrı odalarda yatmamız hususunda koydukları kanunlarının tersine hareket ederek o gece ilk defa dördümüz bir odada yatmaya karar verdik. Bizi boğacaklarsa hepimizi bir arada telef etsinler. Birbirimizin ne olduğunu görelim, diye boyun eğdik. Akşam oldu. Perilerin şerbetlerini, tütsülerini verdik. Her zamanki hizmetlerinde kusur etmedik. Yemeğimizi Hanımefendi’nin odasında yedik. Sular karardı. O akşam bizim için kim bilir nasıl esrar dolu facialar gizlenen gecenin karanlık perdeleri derece derece örtülüyor, bu gece koyuluğuyla beraber korku ve helecanımız da artıyordu. Cinlerin hüküm sürme zamanları olan karanlığa giriyorduk. Onların girişlerine mâni olamadığını bildiğimiz sürmeleri beyhude bir ihtiyat olarak sürdük. Mumları yaktık, perdeleri indirdik, geceyle beraber gelecek olan felaketimizi bekleyerek hepimiz bir köşeye büzüldük. — İşte tamam, dört kişiyiz. Dört defa öttü. Bu gece dördümüz de idama mahkûmuz. Kalfa ağlayarak: — Bu gece zıtlarına giderek onları pek kızdırdık. Bari hepimiz ayrı ayrı odalarımıza çekilsek... Hanımefendi — Aleyhimize idam hükmü bir kere verildi. Bundan sonra nereye kaçsak boşunadır. Dehşet nazarlarımız önünde böyle “hu hu hu”larla açılan korkulu sahnenin görünmeyen oyuncuları dramın ardına koyuldular. Odanın içinde, hemen aramızda gibi acayip bir kadın sesi: Kuşların havladığı, köpeklerin öttüğü vakit yerden göğe kadar kar yağarken ben dondurma kutusunda buram buram terliyordum. Fili karıncaya yüklettiler. Akdeniz’i fındık kadar bir çekmeceye kilitlediler. Körlerin nakış işledikleri karanlık gecede kolsuz, bacaksız cambazların ipte perende attıkları zaman sen neredeydin? Yine gaipten bir erkek sesi cevap verdi: Keşişdağı’nı tekneye koyup hamur gibi yoğurdular. Ay’ı karasineklere tutturarak bir kuyuya attılar. Yıldızların korkularından kahve değirmenine kaçıştıkları, kokonaların utançlarından donlarını başlarına giydikleri zaman Arap atları kaplumbağalarla yarış ederken sen neredeydin? İnceli kalınlı iki ses birden makamla:
Aman pek komik Uç baba torik Ekeyim de kokma Bol asit borik Badi badi bedmento Badi badi bedmento.
Erkek sesi — Kaltak, işte parolana cevap verdim. Buraya ta Hint’ten geldim. Kadın sesi — Yangın kulesini mum diye fiske şamdanına diktikleri vakit yüzyıl tarihinin yedinci bölümü aman acıdan ölüyorum şikâyetiyle feryat ederken bir alabandayla Mahmudiye gemisini Pire’nin boğazından geçirdiler. O zaman Kadıçeşmesi’nde hâkimlik eden havaneli, seksen beş saati un gibi ufaladıktan sonra turp tohumu diye Vezirbostanı’na ekti. Hâkimlere şikâyet ettiler. Havuçları tepe aşağı diken bahçıvanlar cezaya çarptırıldı. Kılburnu’ndaki kılı cımbız ustalığıyla koparan berber Veli, afyon kutusuna sürgün edildi. Hamam anası halvette külhancıyla sevişerek iki kurna doğurdu. Bu mühim vukuat sırasında neredeydin? Erkek sesi — Mahalle kavgasındaydım. Kızkulesi’ni dayısı Firuzağa’nın rızasıyla Beyoğlu’na nikâhladılar. Büyük amcası Çakmakçılar Yokuşu fitili aldı. Damadı hovarda diye yermişler. Kılıç Ali Paşa, yalın pala Cinci Meydanı’na atıldı. Salma Tomruk, Şişli’yle birlikte düğüne katıldı. Nişancı’nın kuşkulanması üzerine Topkapı, Ayakapı’yla ittifak yaparken Akbıyık araya girdi. Dava halledildi. Libade’de badeler içildi. Maşuk Paşa düğünde saz çaldı. Şengül Hamamı’nda soğuk algınlığı geçiren Molla Aşkı, hararetin şiddetinden gevşeyen organlarının tedavisi hususu Kâtip Çelebi’nin haber yazısıyla Hekimoğlu’na havale kılındı. Ruzname-i Havadis’te böylece yazılıdır. Yine deminki düet:
Aman pek komik Uç baba torik Ekeyim de kokma Bol asit borik Badi badi bedmento Badi badi bedmento.
Facianın birinci sahnesi akıl ve mantığa pek uygun değilse de neşeli gidiyordu. Hint’ten geldiğini söyleyen perinin Şevki Bey olduğunu sesinden anladım. Fakat öteki, dişi peri kimdi? Erkek cin, gülünç bir besteyle şu mısraları okudu:
Muhsine’nin perisi Fena olur gerisi Şimdi seni çarparak Yaparım pisi pisi.
“Muhsine’nin perisi” mısraını işitince o umutsuzluk içinde, garip bir sevinç hissettim. Çünkü ölmeden dünya gözüyle perimi görecektim. Bunların aşağıdaki konuşmalarından, Hasan’a dair bir haber almak da mümkündü. Kadın peri inatçı ve kibirli bir sesle cevap verdi:
İyi dinle sen bunu Perilerin menfuru Ben de seni çarparım Olursun Hint maymunu
Keşke ikisinin iddiası da yerine gelse de birbirini kedi, maymun yapsalar, belki biz de şerlerinden kurtuluruz ümidiyle bekliyorduk. Fakat ortada sesten başka göze görünür bir şey yoktu. Erkek: Haydi teslim ol bana Kucağım açık sana Kadın: Maymunla pisi pisi Olur mu eş ikisi? Erkek: Gönlümdeki muhabbet Cezbeder seni elbet Kadın: Ben seni sevmiyorum Hasan’ı bekliyorum Erkek: Biz Hasan’ı öldürdük Mezarına götürdük
Tuhaf şey! Tıpkı benim gibi perim de Şevki Bey’in perisinden nefret ediyor. O da şiddetle Hasan’ı seviyordu. Hasan’ı öldürdüklerini böyle açıkça duyunca, sevda umutsuzluğunun beynimde tutuşturduğu alevlerin ıstırabına artık dayanamadım. Mevkimizin tehlike ve nezaketini unutup diğer üç kadının da hayatları pahasına olarak: Ah ifritler, öyle bir civana acımadan nasıl kıydınız? Ben Hasan’ın hayatının yarısı sayılırım. Beni de öldürmedikçe onu büsbütün mahvetmiş olamazsınız. Allah’ın ve bütün kullarının lanetleri üzerinize olsun.
Erkek: Ver kulağını dinle Ne diyor bak Muhsine Kadın: Pek alçaklık işliyor Bize lanet ediyor Haydi gel atılalım Bir intikam alalım. Erkek: Etme hata hiddetle Hele azıcık bekle Gulyabani gelecek Hepsini öldürecek.
Karşılıklı şiir okuma faslı kesildi. Altımızdaki odadan tavan arasına, tavan arasından altımızdaki odaya bir koşuşma oldu. Dünyaları altüst edecek bir zelzele varmış gibi bulunduğumuz oda sarsılmaya, bütün camlar şangırdamaya başladı. Hanımefendi’yle Kalfa baygınlığa yakın birer haldeydiler. Yalnız Ruşen birkaç salavat ve selam getirdikten sonra bütün kinini, kızgınlığını gözleriyle dudaklarında toplayarak: Behey yerin dibine giresi kahpe... Sen Hasan’ın aşkından ölecekmişsin. Var, geber... Bizim ne kabahatimiz var ki ettiğin lanetlerle iyi saatte olsunların gazaplarını hepimizin üzerine çektin? Zelzele o kadar şiddetlendi ki Abla sözüne devam edemeyerek yere yuvarlandı... |
0% |