Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@hva_nr

20 yıl önce ;

 

Mardinin sıcak havası yine yakıp kavuruyordu feride hanım beş yaşındaki kızı Dilşah ve daha yeni doğmuş kızı Dilan ı parka getirmişti.

 

Dilşah oyuncak bebeklerine kumdan kale kapatken yanına ondan büyük bir erkek çocuğu gelmiş ve kumdan kalesini devirmişti." Ne yapıyorsun sen" diye çıkıştı küçük Dilşah zeytin gözlü çocuğa."ayağım çarptı kızıl kafa, zırlama" Dilşahın beline kadar uzanan kızıl saçları vardı ve yemyeşil gözleri orman gibiydi o gözler babası derdi ki 'ormanında kayboluyorum balkızım' yıkılan kumdan kalesinine gözleri dolu bir şekilde baktı. "Şimdi yapmama yardım et zeytin, çok zor yaptım ben bu kaleyi" dedi ve sol gözünden bir damla yaş aktı.

 

Karan üzülmüştü o hiç bir kızı ağlatmak istemezdi çünkü annesi ve kardeşleri yeterince ağlıyordu.

 

İşi olmasına rağmen ve arkadaşları küçük bir kızla oynadığı için onunla dalga geçiceğini bilmesine rağmen oturup ağlayan kızıl kafaya kumdan kale yapması için yardım etmişti.

 

20 yıl sonra;

 

Karadoğan aşiretinin büyük ve asi kızı. Babası kan davası yüzünden ölünce mardinden uzaklaşmış ve bursaya taşınmıştı yaklaşık üç yıldır bursada yaşıyordu.

 

Dilşah Karadoğan;

 

"Sen benimle dalga mı geçiyosu burak" diye bağırdım, bugün benim doğum günümdü ve beni çağırdığı yerde başka bir kızla görüyordum."nolursun dilşah beni bi dinle " umursamadan yürümeye devam ettim." Buraya bak kürt kızı" dedi keskin bir sesle. arkamı döndüğümde ise elindeki silahı bana doğrultmuştu, yoldan sürekli araba geçiyordu ama biri bile durmaya tenezzül etmiyordu. "Sana beni dinle dedim dilşah" silahtan korkmuyordum şu on yıl içinde gereğinden fazla silah görmüştüm."beni korkuttuğunu mu düşünüyorsun burak" dedim net bir tavırla.

 

Bir kaç adımla dibimde bitti silahı tam kafama dokundurdu o soğuk namluyu hissediyordum."ya isteyerek beni dinleyeceksin yada zorla" boş bakışlarım hala üstündeydi."vur"

 

Vuramazdı çünkü o korkak bir adamdı.

 

"Vursana burak, beni bir silahla veya ölmekle korkuta bilir misin"

 

Annemle babam ölmüştü benim ölmek beni korkutur muydu.

 

Burağın arkasına yaklaşan bir gölge gördüm o kadar hızlı yürüyordu ki anımda yanımızda bitmiş anlımdaki silahı yukarı kaldırması saniyeler almıştı."noluyor lan" dedi burak şaşkın bir sesle. "Bu silahı senim götüne sokarım" bir yumruk ve burak yerde. "Bu silahın mermilerini sana tek tek yediririm" tekrar bir vuruş ve burak bayıldı, yerimden kıpırdamamdım bananeydi.

 

Aramızdaki sesizliği bozan telefonumun sesiydi gece saat 03.30 du bu saate beni kim arıyordu.

 

Dilan.

 

"Alo" dedi ağlamaklı bir sesle işte tam o an o silah beni vurdu ve mermi kalbimde kaldı."ne oldu Dilan" elim ayağım titredi. "Abla amcam beni evlendiriyor" kalbimdeki mermi haraket etti. Canımı o kadar acıttı ki ağlamak istedim ama ağlayamazdım ben güçlü olmalıydım."geliyorum" dedim ve telefonu kapatıp şevvali aradım.

 

Bir kaç kez çaldı ve açtı."ne var allahın belası tam rüyamda uğurla öpüşüyordum söyle lanet olası karı" normal zaman olsa buna kahkahayla gülerdim. "Şevval mardine giden ilk uçaktan bana bilet ala hemen. İstanbula gidiyorum" suratına telefonu kapatıp adamı arkamda bırakarak arabama koştum.

 

 

🦋

 

Yaklaşık bir buçuk saat sonra İstanbuldaydım uçağımın saati geldiği için hızlıca işlemleri halledip uçağa bindim.

 

Gün ışığım; abla evlenmezsem beni öldüreceklermiş.

 

Gün ışığım; abla ben çok korkuyorum.

 

Tekrar ailemi kaybetme fikri kafama gelince üşüdüm o kadar çok üşüdüm ki hiç bir güç beni ısıtamazdı.

 

🦋

 

İki saat sonra mardindeydim. Taksiye atlayıp hemen konağa gittim, konak, aşiret ve Dilan bana babamın emanetiydi olmazdı ben varken ona hiç bir şey olamazdı.

 

"KARADOĞANLAR" bahçe kalabalıklı veznedarlar da buradaydı. "Vay veznedarlar. burda olmanız isabet olmuş" dedim onlara yaklaşırken. Çay mı içiyordu onlar.

 

"Keçe (kız) senin burda ne için var " dedi babaannem korku dolu gözlerle.

 

"Nedir bu rezalet" dedi berzah ağa ayağa kalkarak."kimsin sen" zamanında babamın yakın arkadaşı olan berzah ağa benim annemi öldüren berzah ağa beni tanımıyordu. "Ben size hemen kendimi tanıtıyım ağam ayıp ettiniz" dedim alaylı bir sesle.

 

" dilşah Karadoğan, Karadoğan aşiretinin başında olan kişi. Hani arkadaşınızın karısını öldürdünüz ya heh işte onun kızı" berzah ağanın gözlerinden bir duygu geçti ama tam anlayamadım.

 

"Dilşah sakin ol kızım" dedi amcam bana yaklaşırken.

 

"ABLA" kapıdan çıkan dilan koşarak yanıma gelip bana sarıldı."geldin"

 

"Sen ne zaman çağırdın da ben gelmedim birtanem" kızım dı o benim annem öldükten sonra Dilan'ın üstüne daha çok düşmüş onu kendimden bile sakınmıştım."veznedarlar size kapıyı göstermemi ister misiniz dicem de yerini zaten biliyorsunuz" berzah ağa amcama baktı. "Celo ağa dediğimi unutmayın hiç çekinmem tüm aileyi tararım" yapardı, zamanında yapmışlığı vardı.

 

"Anlat" dedim amcama veznedarlar gidince. "Dilşah bak kızım zaten onlara bir kız borcumuz var biliyorsun annenin neden öldüğünü"

 

Annem halamın oğlu Berdan yüzünden ölmüştü, veznedarlardan kız kaçırmış annemde onu savununca Dilan'ı istemişler elinden o ise ben kızımı vermem demiş berzah ağa da omzuna sıkınca kan kaybından ölmüştü.

 

"O borcu şimdi istiyorlar, aşiretin başına karan ağanın geçmesini istiyor" bananeydi, bizeneydi ." Dilanı vermeyi unutun, gidin Karadoğanlar da kız mı kalmadı illa karan ağayla evlenmeyi isteyen vardır onlardan birini verin" karan ağanın mardinde namı büyüktü e çoğu aşirette kızlarını vermeye can atar dı. "Seni veya Dilanı istiyorlar, sen burda olmadığın ve kimsenin seni görmediği için Dilan dediler ama artık sen derler keça min (kızım)"

 

"Öldürmek mi istiyorsun bizi keça dîn (deli kız)" dedi babaannem ayağa kalkıp, gözleri doluydu."bir ananı babanı kaybetin şimdi aileni mi kaybedeceksin" yanıma gelip ellerimi tuttu. "Ölmeyin keça dîn, siz yaşayın" gözünden bir damla yaş aktı. Babaannemi sevmezdim oda beni sevmezdi ama konu ölüme gelince hassas oluyordu.

 

"Dilanı evlendirmem" dedim net bir tavırla dilan kaldırmazdı o daha on dokuz yaşındaydı. "Sen evlen" dedi babaannem. Niye halamın kızını söylemiyordu. "Dilara evlensin" dedim halama bakarak. "Ben kızmı evlendirmem okuyor o" dedi halam korkulu bir şekilde." Sizden birini istiyorlar keça min(kızım)" dedi amcam.

 

"DİLŞAH" biri bağırdı konağın önünden. Amcamla koşarak dışarı çıktığımda gördüğüm görüntü karşısında şok içindeydim. Umutu dövmüşlerdi. "Zeze hala ne oldu" halam kucağında kafası olan umuta baktı. "Dilşah yapma kızım nolursun yapma ben oğlumu kaybetmek istemiyorum"

 

Veznedarlar.

 

"Salih arabamı getir" amcama döndüm."amca umutu hastaneye götür" amcam gidip umutu kucağına alıp arabasına koydu, Dilana bıraktığım arabam gelince binip veznedarların konağına gittim.

 

Sanki geliceğimi biliyorlarmış gibi kapılar sonuna kadar açıktı. "Berzah aga!"

 

"Tam benlik bir gelinsin Dilşah" dedi berzah ağa gülerek. "Allah şahidim ki bu eve girdiğim günden sonra bu evi senin başına yıkacağım, allah şahidim ki önüm de ölürken sana asla el dahi uzatmayacağım" bakışları değişti.

 

"Eyvallah" dedi kırgın bir şekilde.

 

"Olmaz eyvallah" dedim ve konaktan çıktım.

 

Deli gibi ağlamak istiyordum ama olmazdı.

 

Mezarlığa gelmiştim bir şey beni buraya itmişti.

 

"Annecim sen merak etme kanın yerde kalmayacak alacağım ondan intikamını, Dilan'ı da merak etme canım pahasına korurum ben onu. Ben iyiyim üzülme olur mu" sol gözümden bir damla yaş aktı.

 

"Babacım ne yapayım ben bana bir yol göster, hani küçükken derdin ya 'allah kaldıramayacağı yük vermez insana ' benim yüküm biraz fazla oldu sanki babacım ama ben kaldırırım sen dert etme sonuçta ben kimin kızıyım" buruk bir şekilde güldüm. "Hem sana derdim ya bende ağa olmak istiyorum diye sende derdin bana olucaksın kızım söz diye , yaptın baba beni ağa ama olmasam da olurmuş" sağ gözümden de bir damla yaş aktı.

 

🦋

 

Mezarlıktan çıkıp konağa geçtim, Dilan bahçede oturmuş babaannemle konuşuyordu. "Geldi ablan işte niye korkuyorsun o halleder" babaannem galiba ilk kez bana dair güzel bir şey söylüyordu. "Ablan senin için canını verir Dilan, bize kılını kıpırdatmaz ama sana ölür. Sen onun kızısın, kardeşisin" doğruydu Dilan olmasa şu an onlar için kılımı bile kıpırdatmazdım.

 

"Abla" dedi Dilan beni daha yeni fark ediyordu. "Ne yaptın abla" gözleri merak içindeydi. "Evleniyorum" dedim babaanneme bakarak, bana buruk bir şekilde gülümsemişti. "Hayır" dedi Dilan. "HAYIR" deli gibi ağlamaya başladı. Kalbime bıçak saplandı. "Benim için kendini yakamazsın hayır" ölsem bile ona eyvallahtı,sadece ona eyvallahtı bu dünyada.

 

"Ben iyiyim Dilan" kafasını deli gibi salladı. "Hayır dedim, olmaz olamaz" yere çöktü ve ağlamaya devam etti. "Güzelim benim yapma, ağlama ben istedim" yanına çöküp onu kanatlarım altına aldım."abla ben özür dilerim"

 

"Annem ben özür dilerim" dedi tekrar o böyle yaptıkça canım daha çok acıyordu."yapma bunu bana Dilan" dedim acı çeker gibi. Çekiyordum ben çok acı çekiyordum ama ona değerdi.

 

Babaanneme Dilan'ı gösterince zorda olsa onu benden ayırıp odasına çıkartmıştı. Bende konaktan çıkıp mardinde olan meşhur bara gittim, nerdeyse iki gündür uyumuyordum ama olsundu.

 

"Vay vay yenge hanım" bu karanın kız kardeşi alindi. "Senin ne işin var burda alin" daha on sekiz yaşındaydı ve onun burda olduğunu bilmediklerine çok emindim. "Yenge canım çok acıyor" birden ağlamaya başlayınca ne yapacağımı bilemedim. "Benim anlatabileceğim bir ablam yok, sen benim ablam olur musun" evet ablası yoktu onun bir ikizi ali bir de abisi karan vardı. "Ne oldu alin" biz ne kadar veznedarlarla görüşmesek de alin ve Dilan yakın arkadaşlardı.

 

"Yenge aldattı beni" yenge lafı beni hiç bu kadar rahatsız etmemişti daha önce, burağın o kadar arkadaşı vardı hepside bana yenge derdi ama bunun kadar mide bulandırıcı değildi. "Abla de bana alin" kafasını yarım yamalak salladı. "Gel arabada konuşalım" böyle olunca beni tanıyan herkes bana bakıyordu ayriyeten yanımda sarhoş bir veznedar vardı alin için bu hiç iyi olmazdı.

 

🦋

 

"Dilşah abla abim arıyor" sanki sarhoşluğu gitmiş gibi bana döndü, gözünde korku vardı."yenge sen açar mısın" asla olmazdı onunla asla bir diyaloğa girmezdim. "Aç konuş alin" kafasını olumsuz bir şekilde salladı ve aramayı açıp telefonu elime tutuşturdu ve arabadan indi.

 

"Alo" dedi karan.

 

"Alin abicim orda mısın" sesi merakla doldu.

 

"Alo" dedim istemsiz bir şekilde.

 

"Dilşah?" Bir alodan nasıl ben olduğumu anlamıştı bu adam.

 

"Benim, alin benim yanımda merak etme" dedim bir çırpıda.

 

"Seninleyse etmem zaten ama bir sorun mu var" daha fazla konuşmak istemiyordum.

 

"Alinle konuşursun yarın" dedim ve telefonu suratına kapattım.

 

Dışardan merakla bana bakan aline elimle gel diyince sendeleye sendeleye arabaya geri bindi. "Bir şey demedin dimi abla" arabayı çalıştırdım. "Alin sarhoş barda gördüm getiriyorum dedim" ona döndüğümde inanmaz gözlerle bana baktı. " ne dicem alin demedim bir şey korkma" derin bir nefes verip önüne döndü."nereye gidiyoruz" dedi merakla hala korkuyordu. "Sayende alkol alamadım bari kahve içelim ve seni ayıltalım" sızmadan onu ayıltmam lazımdı.

 

Bu saate açık olan sadece çorbacı vardı bende kahveden vaz geçip çorbacıya girdim. "Kahve?" dedi alin çorbacıya bakarken."bence seni bir kelle paça da ayıltır" asla içmezdim kokusu bile tiksindirirdi beni. Alin çorbasını içerken bende kendime zar zor kahve yaptırtmıştım.

 

"Alin? Dilşah?" Arkamdan gelen sesle kim olduğunu anlamıştım ki alin de anlamış olucak ki ağzındaki çorbayı üstüme püskürtmüştü. "Kızım sen manyak mısın ya" masadaki ıslak mendille beyaz olan tişörtümü silmeye çalıştım. " ne yapıyorsunuz siz burda" göbek atıyoruz. "Çorbacıda ne yapılırsa onu" dedim kendimi tutamadan. "Görüyorum ,fazlasıyla " alinden bahsediyordu çünkü makyajı akmış ve sarhoş olduğu kırk metre öteden belli oluyordu. "Alin bana bak vururum o çocuğu yeter artık" biliyor muydu yani.

 

"Abi" dedi alin mahçup bir şekilde ben daha fazla burda durmak istemediğim için ayağa kalktım. " abinde geldiğine göre gidiyorum ben alin" alin bana nolur gitme der gibi baksada umursamadım abisi gelmişti sonuçta, karandan tarafa bakmadan çorbacıdan çıkıp arabama bindim.

 

Bir terslik vardı.

 

İçimde kötü bir his vardı.

 

 

🦋

 

Frenlerim tutmuyordu. Evet, evet frenlerim tutmuyordu.

 

Arabanın içimde telefonumun sesi yükseldi, Bluetooth'a bağlı olduğu için kimin aradığını göre biliyordum ama bu numara kayıtlı değildi. Avuç içlerim terledi.

 

"Alo" karan dı bu.

 

"Alo dilşah" boş bir yola girdim.

 

"Ne oldu" dedim birden, ayağımı gazdan yavaş yavaş çektim.

 

"Nerdesin" onaneyedi.

 

"Karan frenlerim tutmuyor bir kes sesini"

 

Sesi kesildi hiç bir şey söylemedi.

 

"Nerdesin söyle bana"

 

"Ne biliyim ben boş bir dağ yoluna çıktım"

 

Bir dursana be adam canımla uğraşıyorum şu an.

 

"Beni dinle kızıl kafa"

 

Kızıl kafa.

 

"El firenini aşağı yukarı oynat bir kaç kez"

 

Neden bilmiyorum ama dediğini yaptım arabam ise keskin bir şekilde durdu. "Durdu" derin bir nefes verip elimi direksiyondan çektim, ne kadar sıktıysam ellerim mos mor olmuştu. "Konum at geliyorum"

 

"Ne münasebet" bu adam salak mıydı acaba.

 

"Dediğimi yap dilşah" dedi ve suratıma telefonu kapattı. Atıcağımı düşünüyorsa yanılıyordu, arabayı tepede bırakıp aşağıya doğru yürüdüm, yürüdüm ama yola bir türlü çıkamadım.

 

Bu yola çıkan tek bir araba bile yoktu, telefonumu çıkartıp konağın şöförü olan salih abiyi aradım.

 

"Alo dilşah" dedi salih abi uykulu bir şekilde.

 

"Abi özür dilerim seni bu saate uyandırdım" adam yarın izinliydi ve ben sabahın beşinden adamı arıyordum.

 

"Ne oldu kızım bir durum yok inşallah"

 

"Abi benim arabanın frenlerini kesmişler" dedim ve aşağıya yürümeye devam ettim.

 

"İyi misin dilşah, durdurdun mu arabayı" karanın yardımıyla evet.

 

"Durdu abi ama ben bu dağ yolundan yola çıkamıyorum, berde olduğumu da bilmiyorum"

 

"Konum at gelip alıyım seni" dedi ve telefonu kapattı.

 

Konumu salih abiye gönderdikten sonra köşede olan taşın üstüne oturup beklemeye başladım.

 

"Yavru senin bu saate burda ne işin var" allahım bu nasıl bir gündü böyle, yavaşça oturduğum yerden kalktım ve arkamı döndüm. "Yürü git yoluna" onu arkamda bırakıp tekrar aşağıya doğru yürümeye başladım ama kolumdan tutup beni kendine çevirdi. "Kimlerdensin sen" dedi yayık bir şekilde.

 

"Karadoğan aşiretinin başımda olan kişiyim gel bir gün bizim aşiret seni bir ziyaret etsin"adamın bakışları değişti elindeki kolumu serbest bıraktı."ben özür dilerim hanımağam"

 

Mardinde herkes bizi tanırdı başta. Veznedarlar hemen arkadından da bizim aşiret gelirdi.

 

Adam tam gidicekken birinin onu yere yapıştırmadı saniyeler aldı.

 

Karan.

 

Hemen arkasında ise salih abi.

 

Yarım saat önce;

 

Beklediğim konum gelmemişti atmazdı zaten bilirdim. Çocukluğundan beri inatçıydı o kızıl keçi.

 

Alini ayıltıp eve bıraktıktan sonra Karadoğan konağında çalışan salih abiyi aradım.

 

"Ağam" dedi salih abi, uyanıktı yani demek oluyor ki kızıl kafa bana konum atmayıp salih abiye atmıştı.

 

"Abi dilşahın konumunu bana da gönderir misin" bana karşı gelemezdi bana kızıl kafa dışında mardin karşı gelmezdi.

 

"Ağam valla dilşah gebertir beni"

 

Gebertirdi bilirdim.

 

"At salih abi" dedim ve telefonu suratına kapatıp arabayı çalıştırdım.

 

Şimdiki zaman;

 

Karanı görmezden gelip aşağıda olana salih abinin arabasına yürüdüm.

 

"Kızım sen bela makinası mısın bu iki oldu bak"

 

İki?

 

Beni burağın elinden alan o muydu? ben Dilan arayınca adamın suratına bile bakmadan mardine gelmiştim.

 

"Teşekkür mü bekliyorsun" dedim ona dönerek, kendisi arkadam adamları ise önden yürüyordu. "Yani fena olmazdı " dedi otuz iki diş sırıtarak.

 

"Sen benim hayatımı mahvetmişsin iki adam bayıltmışsın çok mu" siyah hareleri sanki mümkünmüş gibi daha çok karardı. Tekrar arkamı dönüp yürümeye devam ettim hala arkamdan geliyordu adamlar ise tam yanımdan benimle yürüyordu.

 

"Söyleyin o küçük ağaya peşimde gezmeyi bıraksın" dedim sağımda olan adama.

 

"Söyleyin o kızıl kafaya ölüm bike peşinden ayıramaz beni"

 

 

🐆.

 

Hellori hellori hellori.

 

Eğer bir yazım yanlışım veya anlatımımda bir sorun varsa smyler misiniz🥹 düzeltmeye çalışacağım.

 

Eminim ki yazdıkça daha iyi olur

 

❤️‍🩹❤️❤️‍🔥

Loading...
0%