@hy.dyr
|
~1.BÖLÜM~
●'Sabırlı ol, senin için yazılmış olan kader yazarların en mükemmeli tarafından yazıldı...'●
Elimde tuttuğum belgede yazan kelimeyi tekrar ve tekrar okumaya devam ettim. Dişlerimi hırsla birbirine kenetlerken başımı kaldırıp Burak'a baktım. Yüzümde görmüş olduğu ifade ile çekinerek bana bakıyordu.
"Başsavcıyı görmem lazım!" Dedim anında. Burak ise olumsuzca başını salladı. "Başsavcı, rahatsız edilmek istemediğini söyledi savcım." Elimi yumruk yaparak sinirimi ve hırsımı yatıştırmaya çalıştım. Böyle bir şey olmazdı! Gerekirse bu dava için başka bir ülkeye giderdim ancak o şehir olamazdı. Ben oraya gidemezdim! Başsavcının görev değişikliği emrine asla karşı gelemezdim. Bu yönde de büyük bir hayal kırıklığım vardı.
Burak'a arkamı dönerek, "başsavcıya, kabul ettiğimi söyle." Dedim yenilmişlikle. Allah kahretsin ki, başsavcıya bu yönden itiraz ettiğim için mesleğimden olabilirdim. Elim kolum bağlı beklemek, hiç bu kadar aciz hissetmemiştim. Burak beni onaylayarak odadan çıktı.
Davayı oradada sürdürmeye çalışsam ne olacaktı? Bu iş daha da ileriye gidebilirdi. Ellerimle saçlarımın diplerine bastırmaya başladım. "Sakin ol!" Dedim kendime fısıltıyla. Ama ben oraya gidersem... Bu ihtimali bile düşünmek beni çok yıpratıyordu. Bakışlarımı hızla masamın üzerinde duran telefonuma çevirdim. Sakin adımlarla telefonu elime alarak tek sırdaşımı aramaya karar verdim. Aramaya kayıtlarından onun ismini bularak aramaya başladım. İkinci çalışta telefonum açılırken Nermin'in sesini işittim. "Alo." Dedi alışık olduğum ses tonuyla. "Allah Allah Nehir hanım siz beni arar mıydınız?" Şakacı bir sesle söylediği cümle ile gözümden yaşlar akmaya başladı. Hıçkırıklarımı zar zor zabdetmeye çalışırken Nermin'in telaşlı sesi doldu kulaklarıma.
"Alo! Nehir sen ağlıyor musun?" "Nermin." Dedim hıçkırıklarım arasında. "Ben ne yapacağım?" Daha fazla ayakta durmaya mecalim kalmadığı için masamın başındaki tekli koltuğa oturdum. Nermin ise hızla konuştu. "Ne? Neyi ne yapacaksın Nehir? Anlat bana. Ben senin yanına geleyim mi?" Dedi teker teker sorularını sıralarken. "Ben, şimdi eve geçeceğim." Dedim sakin olmaya çalışarak. "Sen işte misin?" Nermin sıkıntılı bir ses verdi.
"Boşver şimdi benim işimi. Ben eve geçiyorum, seni de bekliyorum. Sakin ol, ne olduysa bir çaresini bulacağız tamam mı?" Dedi güven veren bir sesle. O görmese bile kafa salladım. "Tamam." Dedim gözyaşlarım silerek. "Halledeceğiz." Dedim kendimden emin bir şekilde. "Halledeceğiz." Dediğini işittim telkin eden bir sesle. "Ben kapatıyorum. Yanına geleceğim." Dedim telefonu kapatmadan önce. Nermin beni onayladıktan sonra telefonu kapattım. Arkamı dönerek duvarda asılı olan aynaya ilerledim. İyi göründüğüme emin olana kadar aynada oyalandıktan sonra arkamı dönerek kapıya adımladım.
Kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra Burak koşar adım yanıma geldi. "Savcım." Dedi tedirginlikle. Bir şey söylemeden bakışlarımı ona çevirdim. "Başsavcım şu anki davanızdan alındığınızı söylememi istedi. Ayriyeten görev yerinize gitmek için üç gününüzün olduğunu belirtti." Dedi. Son cümleyi söylerken ki hüzünlü tınıyı fark etmiştim. Yalnızca başımı sallayarak, "Anladım. Sağol." Demekle yetindim. Ve adliyenin koridorlarında hızla yürümeye başladım. Dışarıya çıkarak arabama ilerledim. Arabama binerek derin bir nefes verdim. Gözlerim yeniden dolmaya başladıkça uzunca bir süre kapalı tuttum. Söyleyecek hiçbir şey bulamıyordum. Neden orası olmak zorundaydı ki? Kader denen şey bu muydu? Gözlerimi açarak arabayı çalıştırdım ve eve sürmeye başladım.
***
"Sen ciddi misin?" Dedi Nermin. Olan biten herşeyi anlatmıştım. Gideceğim şehride. "Beni orada kimse istemeyecek. Babam bile." Dedim sondaki cümleyi fısıldayarak. Başımı eğip dudağımı dişledim. "Böyle söyleme." Dedi Nermin kucağımda duran ellerimi tutarken. "O zaman sen de çocuktun Nehir." Başımı salladım olumsuzca. "Nehir, bak bana." Dedi ellerini ellerimden çekip yanaklarıma koyarken. "Kimse, annesizliği kolay atlatamaz. Heleki o zamanlar annene çok bağlı bir kızken." "Ama-" "Şşş, acını ve üzüntünü gören kişilerden biriyken Nehir, neler çektiğini ben biliyorum." Yaşlı gözlerle Nermin'e baktım. Haklıydı. Bu zamana kadar bütün acımı görmesine izin verdiğim kişilerden birisiydi.
Başımı salladım. "Ne zaman gitmen gerekiyor?" Dedi. Gözümden akan yaşı silerek cevap verdim. "Üç gün." Nermin başını salladı. "Tamam." Dedi gülümseyerek. Ben ise kaşlarımı çattım. "Neden bu kadar sevindin?" Dedim burnumu çekerek. Nermin hafifçe kıkırdadı. "Bende seninle geliyorum da ondan şapşik." Dedi 32 diş sırıtarak. Kaşlarım saniyesinde havalanırken ağzımdan, "ne?" Diye bir nida döküldü. "Nermin saçmalama! Senin işin, ailen bir düzenin var burada! Ayrıca Emir de burada." Dedim hiddetle. Benim yüzümden bunu yapması haksızlıktı. Benim cezamı da çekmek zorunda değildi.
"Senin burada bir düzenin yok muydu? Ve Emirle yollarımızı ayırdık tamamen." Dedi bana bakarak. Ve yatağımın üzerinden kalkarak makyaj masasına oturdu. Söylediği şey ile içten içe mutlu olmuştum. Emir onun için asla doğru bir insan değildi. "Vardı ama bunu yapmak zorundayım." Dedim hemen. Nermin ise makyaj masasının aynasından bana bakıp, "Bende zorundayım, en yakın arkadaşımı bu zorlukla başbaşa bırakmam." Dedi gülümserken. Benim ise gözlerim daha da doldu. Nermin gözlerimi fark edince hızla ortamı dağıtmak için konuştu. "Hem uzun zaman sonra tekrar gitmek benim için iyi bir değişiklik olacak." Eline aldığı fondöteni yüzüne uygulamaya başladı. Ben ise aklımdaki o soruyu sordum. "İşin ne olacak peki?" Nermin umursamaz bir tavırla, "Benim senin gibi bir işim yok ki. Kafede çalışıyorum ben. Orada da çalışırım sorun değil." "Ama," dedim çekinerek. "O da orada." Nermin'in bakışları bana dönerken anlamaz gözlerle bana baktı. "Efe de orada. Ne yapacaksın?" Nermin hızla bakışlarını kaçırdı. "Aman bana ne canım! Ne yapayım ben onu, umrunda değil. İkimizde birbirimize yabancıyız." Dedi omuz silkerek. Bir süre ikimizde sessiz kaldık. Nermin bu sefer eline allığı alıp sürmeye başladı.
"O da orada olacak." Dedi işini yaparken. Bu sefer ise ben ona anlamaz gözlerle baktım. "Neyse," dedi hızla. "Boşver bunu söyleyip de canını sıkmayayım." Ben ise bıkkın bir nefes verdim. "Söyle gitsin, daha ne kadar kötü olabilir ki?" Dedim. Nermin kararsızlıkla bana baktı. "Poyraz da orada olacak." Dediği gibi kalbimin küt küt attığını hissettim. Ağlama dürtüsü daha da artarken sinirle başımı yorgana gömüp yorganı yumruklamaya başladım. "Ya, bu benim kaderim mi ya!" Dedim ağlamaklı bir sesle. "KAHRETSİN!"
***
Son kitabımı da kutuya koydum. 3 yıllık birikimimi arkamda bırakacaktım. Etrafımda dönerek son kez odama baktım. Sabah erken gelmiştim adliyeye. Daha fazla burada durmak istemediğim için hemen eşyalarımı toplamıştım. 3 yıl geçirmiştim bu odada. İlk davamı bu odada almıştım, son davamıda. Acımı,sevincimi, üzüntümü, kazandığım davaların mutluluğunu ve kaybettiğim davalarımın kırıklığını ve üzüntüsünü, hepsine bu oda şahit olmuştu. Hüzünle baktım çalışma masama. Burada uyuya kalmalarım. Burukça gülümsedim. Ardından sandalyeme adımlayıp oturdum. "Sanada teşekkür ederim sandalyem." Dedim. Masaya hüzünle bir daha göz gezdirdim. Sandalyemden kalkıp arkamda kalan cama adımladım. Pencereyi açıp dışarıya baktım uzunca. Daraldığımda hep buraya gelir ve izlerdim şehri. En iyi manzarası olan odada benimkiydi. Pencereyi kapatıp son kez odama baktım ve elime son kutumu alarak odadan çıktım.
Dışarı çıkar çıkmaz karşımda Burak'ı görmem ile hafifçe tebessüm ettim. Ne çok şey yaşatmıştım. Kahrımı çekti dersem daha doğru olurdu. Neredeyse her davada birlikteydik. Ona çok şey borçluydum. "Odadaki herşeyi topladım. Gerekeni sen halledersin." Dedim yüzüne burukça bakarak. O ise başını salladı hüzünle. "Keşke, gitmek zorunda kalmasanız savcım." Dedi yüzüme bakarak. Keşke. Keşke gitmek zorunda olmasam. Gülümsedim hafifçe.
"Hayırlısı buymuş demek ki. Teşekkür ederim Burak. Herşey için." Burak hızla başını salladı. "Olur mu öyle şey savcım. Estağfurullah, görevim. Ve," dedi tereddüt ile. "Buraya kim gelirse gelsin, sizin yeriniz benim için hep ayrı olacak. Bu vatan için yaptığınız sayısız emekler için teşekkür ederim." İçten bir şekilde söylediği bu sözler karşısında gözlerim doldu. 'Bu vatan için yaptığım sayısız emek...' gülümsedim. Hiç olmadığı kadar hemde. "Estağfurullah, görevim. Kendine iyi bak Burak." Gitmeden önce son kez baktım yüzüne. Burak ise, "sizde savcım." Dedi. Kafam ile son kez Burak'a selam verdikten sonra adliyenin çıkışına adımladım. Koridorda olan herkesin gözleri bana çevrilmişti. Beni görenler bana iyi dileklerini sunarken ben yalnızca ayak üstü teşekkür ediyordum. Sonunda adliyenin çıkışına varınca arabamı görüp o yöne gitmek gibi bir hedefim olsa da başsavcı ile karşılaşmam sonucu ona döndüm. Anında vücudum gerilirken yüzüne baktım. O ise beni görünce adımlarını yavaşlattı. Otoriter bir duruş sergilerken yanıma varıp benim yaptığım gibi yüzüme baktı. Daha fazla karşımdaki adamın yüzünü görmek istemediğim için kısa bir cevap verdim yanından ayrılabilmek adına. "Kendinize iyi bakın başsavcım." Tam gideceğim sırada sesini işittim. "Yeni görev yerinizde başarılar dilerim Nehir savcım. Umarım bu vatana, katkılarınız devam eder." Dedi sırıtarak. Neyi ima ettiğini anlarken bende gülümsedim.
"Beni merak etmeyin başsavcım. Oraya gidince emin olun savcılığımdan ve bu vatana katkılarımdan hiçbiri değişmeyecek veya azalmayacak. Sonuçta bizim görevimiz suçluları ne olursa olsun adalete teslim etmek. Kim olursa, ne gibi bir suç işlemiş olsa ve ne gibi bir bağlantıları olmuş olsa dahi." Dedim kendimden emin bir şekilde düşüncelerimi dile getirerek. Başsavcı rahatsız olduğu belli olsada bunu bana belli etmek istemezcesine gülümsedi.
"Anladım. Yolunuz açık olsun Nehir savcım." Ben ise kısa bir baş selamı verip arabama bindim. Elimdeki kutuyu yan koltuğuma koyarak Nermin'in çalıştığı kafeye sürdüm. Bu gün onu alıp alış verişe götürmemi istemişti. Arabayı çalıştırdım. Başsavcıya bir kez bile bakmazken arabayı sürmeye başladım.
***
Nermin'in bilmem kaçıncı denemesiydi kıyafeti. Alış verişe gelmiştik ve saatlerdir buradaydık. Gitmek için can atıyordum artık. Ayaklarım ağlıyordu şu an. Bıkkınca Nermin'e baktım. "Bitmedi mi artık? Yetmez mi Nermin?" Dedim sabırla. Nermin ise aynada giydiği tişört'e bakmakla meşguldü. "Sanki bir küçük bedeni daha iyi olur gibi değil mi Nehir?" Dedi. Ben ise nefes verdim. "Hayır bence kalıbına uyumuş. Daha küçük alırsan rahatsız olursun." Bu şeyin bitmesi için dua ediyordum. Alış veriş yapmayı severdim ama bu kadar saat yapmayı sevmezdim. Alacağımı alıp hemen eve gitmek isterdim fakat Nermin öyle değildi. Seçim konusunda fazlaca kararsız olduğu için işimiz uzadıkça uzuyordu.
"Bence de." Dedi ve aynadan bakışlarını çekip bana baktı. "Güzel değil mi?" Dedi kararsızlıkla. Giydiği kahverengi, V yaka tişört'e baktı bir daha. "Çok hoş. Gözlerini daha da belli ediyor haberin olsun. Ben beğendim." Dedim samimiyetle. Nermin, bu kez emin olmuş olacakki yanıma gelmeye başladı. "Bu sonuncusuydu." Dediği gibi derin bir 'oh' çektim. "Ben kasaya gidiyorum." Söylediği cümle ile kaşlarım çatıldı. "Anlamadım?" Dedim gözlerim yüzünde gezinirken. "Ben ödeyeceğim." Dedim kararlı bir ses tonuyla. Nermin hızla itiraz edeceği sırada araya girdim. "Yoksa eve gidince sırtına masaj yapmam." Gözleri fal taşı gibi açılırken sinirle bana baktı. Zaafıydı bu Nermin'in. Sırtına masaj yapsan saniyesinde mayışır ve uyurdu. "Ya! Çok adisin. Bu zaafımı bilmeseydin herşey daha farklı olabilirdi." Dedi sahte bir kızgınlıkla. Ben ise güldüm. "Öyle olsa senin sırtına kim masaj yapardı?" Dedim merakla. Nermin gözlerini kaçırdı gülerken. "Hadi, ben bunları öderken sen içeceklerimizi al sonra oturma yerlerinde buluşalım." Nermin beni onaylayarak elindeki kıyafetleri bana verdi ve içeceklerimizi almak için mağazadan çıktı.
O sırada ben kasaya ilerledim. Sıraya girerek beklemeye başladım. Sırayı beklerken arkamdan gelen nefes seslerini duyunca göz ucuyla arkama baktım. Hamile bir kadın elinde kıyafetlerle sıraya girmişti. Bir elinde kıyafetleri tutarken diğer eliyle ise belini destekliyordu. Yorgun olduğu herhalde belli olan kadına baktım net bir şekilde. İyi görünmediğini anlayınca nazikçe sordum. "İyi misiniz hanımefendi?" Kadın bana çekinerek baktı ve hızla konuştu. "Evet iyiyim teşekkür ederim." Bunları söylerken bile kıyafet tutan eli titriyordu.
Gözlerim saniyelik olarak ellerine kayınca kaşlarımı çattım. Gerçekten hiç iyi görünmüyordu. Hanımefendinin yanına seri adımlarla gidip nazikçe elindeki kıyafetleri aldıktan sonra elini tuttum destek alması amacıyla. Hanımefendi hızla bana döndü. "Ben gerçekten iyiyim teşekkür ederim." Dedi çekinerek. Ben ise başımı salladım. "Öyle şey olur mu hanımefendi. Sizin elinizdeki kıyafetleri ödemeniz için ön tarafa gidelim rica ederek." Dedim ve hanımefendiyi elinden tutarak ön tarafa yönlendirdim. Sırayla önümüzde olan insanlardan rica ederek hanımefendi ile ilerliyorduk. Son olarak önümüzde olan beyefendiden de rica ettim. Beyefendi sert bir tavırla bana döndü.
"Bizde burda sıra bekliyoruz hanımefendi!" Söylediği şey ile kaşlarım çatıldı. Kibar olmaya özen göstererek, "beyefendi, hanımefendi hamile ve kendisini iyi hissetmiyor farkındaysanız." Dedim. Beyefendi vücudunu tamamen bana döndü. "Bana ne kardeşim! Ne zamandır sıra bekliyorum ben burada." Gözlerimi usulca kapattım. Ne kadar beklemiş olabilirsin acaba! Hepi topu 5 dakika beklemişsindir girdiği triplere bak.
Gözlerimi açtım ve karşımdaki adama baktım. "Kibarlık yapsanız incileriniz dökülmez beyefendi. Keyfimden sizin önünüze geçmek istemiyorum." Dedim sinirle. O sırada arkadan diğer kişilerin sesleri gelmeye başladı. Bir hanımefendi, hamile kadına nasıl yer vermezsiniz diye adama sitem ediyordu. Diğerleri de o hanımefendiye katılırcasına söyleniyorlardı. Gözlerimi bir an bile adamın üzerinden ayırmazken adam sonunda pes edip bize yerini verdi. Kısacası beyefendiye teşekkür ettikten sonra yanımdaki hanımefendinin aldığı kıyafetleri ödedim. Ne kadar ısrar etse de ben ödemiştim.
Sıradan çıkarak hanımefendiyi mağazanın dışındaki oturma yerlerine kadar eşlik ettim. İkimizde oturunca hanımefendi derin bir nefes verdi. "Çok teşekkür ederim. Sizi de zahmete soktum benim yüzümden..." Hızla başımı salladım. "Hiç bir önemi yok hanımefendi. Beni zahmete sokmadınız. Ben yalnızca yapılması gerekeni yaptım o kadar." Hanımefendi minnetle gülümsedi. Ardından çantasını eline aldı ve içinden cüzdanını çıkardı. "Kıyafetlerin parasını size geri vereyim." Ellerimi hanımefendinin ellerinin üzerine koydum. "Lütfen." Dedim yalnızca. Genç kadın kararlı bakışlarımı görünce mahcupça tebessüm etti. Ardından cüzdanını çantasının içine geri koydu. İkimizin arasında bir sessizlik oluştu. Tam kalkmak için hareketleneceğim sırada genç kadın konuştu. "Ben Gülsüm. Sormamda sakınca yoksa sizin isminizi öğrenebilir miyim?" Dedi kibarca. "Bende Nehir." Dedim kısaca gülümserken. Genç kadının bakışları yanaklarıma kaydı.
"Gamzeleriniz çok güzel." Dedi hayranlıkla bakarken. Utanarak bakışlarımı yere indirdim. Annemden mirasdı gamzelerim. "Umarım kızım size benzer. Her yönden." Bakışlarımı bu cümleler İle hızla kaldırdım ve genç kadına baktım. "Kaderi benzemesin." Dedim fısıltıyla. "Duyamadım." Dedi genç kadın. Ben ise, "çok daha güzel olsun." Dedim. Genç kadın yeniden gülümserken ben yavaşça ayaklandım. Genç kadın bana bakarken bende açıklama yaptım. "Tanıştığımıza memnun oldum Gülsüm hanım. Gitsem iyi olacak. Kendinize dikkat edin." Dedim. O sırada Gülsüm hanım da ayaklanacağı sırada, "lütfen zahmet etmeyin. İyi günler." Gülsüm hanım da kısaca iyi günler dedikten sonra Nermin ile buluşmak için oturma yerlerine adımladım.
Nermin görüş açıma girince o da beni fark etti. Elinde olan içecekleri havaya kaldırdı gülümserken. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim. Saniyeler sonra Nermin'in yanına varınca bana, benim için aldığı içeceği uzattı. Elinden içeceği aldıktan sonra yanına oturdum. "Teşekkür ederim." Dedim çilekli milkshake'imi içerken. "Nedense heyecanlanmaya başladım." Dedi bana dönerek. "Neden?" Dedim hayretle. Nermin ise gülümseyerek bakışlarını elinde olan kahvesine çevirdi. "Yıllar sonra tanıdıklarımızla karşılaşacağız. Herkesi çok merak ediyorum. Nasıl değiştiklerini. Acaba bizi özlemişler midir?" Dedi heyecanla bakışlarını gözlerime değdirerek. Ben ise omuz silktim.
"Seni çok özlemişlerdir. Beni değil." Nermin o anda kaşlarını çattı. "Seni neden özlemeyeceklermiş canım?" Dedi saniyesinde. Ben ise etrafa bakmaya başladım. "Olayları bilmiyormuş gibi davranma." Dedim sıkkınca. "Beni görmek istemeyeceklerdir." Yıllar önce verdiğim kararın, yıllar sonra cezasını çekecektim. Her anlamda. Çok canımı yakıyordu. Ve umursamıyormuş gibi yaptığım zamanlarda kendimden nefret ediyordum. Ama elimde değildi. Beynim bu savunma mekanızmasını öyle bir işledi ki, yapamıyormuş gibi bile yapamıyordum.
"Çok kafana takıyorsun. Farkında değilsin. Neden herşeyin en kötüsüne bakıyorsun ki? O zaman verdiğin kararda kafan çok karışıktı Nehir. Anneni yeni kaybetmiştin, baban zaten bitikti. Herkes aynı acının içine düşmüştü. Hem emin ol seni seven verdiğin karar ne olursa olsun seni affeder. O yüzden oraya gidince mutlu olmaya bak. Hiçbirşey olmamış gibi davran demiyorum sana. Ama senin bu olaylarda bir suçun yok."
Söylediği sözlerle birlikte ruhumun az da olsa ferhladığını hissediyordum. Nermin'e bakıp burukça gülümsedim. "Teşekkür ederim." İçeceğimden bir yudum aldım. Nermin ise saçlarını savurdu. "Ben neyim ya psikolog falan mı? Of çok yükseldim şu an." Dedi kıkırdarken. Bende kıkırdadım. Onun enerjisi bana çok iyi geliyordu. O sırada aklıma gelen soruyu sordum. "Annen ile babana söyledin mi?" Dedim göz ucuyla ona bakarak. "Evet." Dedi Nermin umursamazca. "Umursamadılar." Ben ise yalnızca başımı salladım. Zaten ailesiyle ilgili pek konuşmazdık. Araları iyi değildi. Konuşulmasını da istemezdi Nermin. Belki de bu yüzden çok yakındık birbirimize. İkimizde birbirimize anlatınca anlıyorduk acımızın ne kadar benzer olduğunu.
"Kalkalım mı? Son eşyaları toplayalım. Az birşey kaldı zaten." Dedim. Nermin beni onaylayarak ayağı kalktı. Bende ayaklanınca Nermin koluma girerek alış veriş merkezinin çıkışına adımladık.
*** Nermin ile son eşyaları da toparlamıştık. Zaten çok bir şeyimiz olmadığı için hızlı bitmişti. Evin boş kalacağı konusunda huzursuz olmuştuk fakat Nermin'in ailesi bu eve geleceklerini söyledikten sonra rahatlamıştık. Yeni banyodan çıkmıştım ve şu an yatağımda uzanıyordum. Nermin yorulduğu için erken yatacağını söyleyip odasına çekilmişti. Ben ise telefonumdan uçak biletlerine bakıyordum. Şırnak için. İki gün sonra gidiyorduk. Nermin çok heyecanlıydı fakat benim için aynı şey söylenemezdi. İçimde öyle bir huzursuzluk vardı ki başım ağrıyordu artık. Yeni görev yerimde beni neler bekliyordu kim bilir. Allah'a sayısız kez dua etmiştim herşeyin iyi olması için. Gözlerim artık yorgunluktan kapanırken telefonu yanımdaki komidine koyarak yorganın içine girdim. Yavaş yavaş uykuya dalarken iki gün sonra beni nelerin bskleyeceğini çok merak ediyordum.
- Herkese merhaba. - Birinci bölümümüzün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. - Belki bölümler bit tık kısa olabilir fakat elimden geldiğince uzun yapmaya çalışıyorum. - Size sormak istediğim bir kaç soru var. Öncelikle, - Ana karakterin giydiği kıyafetleri sizce yazmalı mıyım? Yoksa sizin hayal gücünüze mi bırakmalıyım? - İkinci olarak resim koymalı mıyım? - Üçüncü olarak ise sizce Nehir'i Şırnakta neler bekliyor? - O halde bir daha ki bölümde görüşmek üzeree
♡♡♡
|
0% |