@hy.dyr
|
~2.BÖLÜM~
- Yeni bir bölümden herkese merhaba. - BAK BANA'nın ikinci bölümüne hoş geldiniz. - Bana ve kitabıma şans veren herkese çok teşekkür ederim. - Fakat şunları belirtmek istiyorum. Öncelikle oy sayıları pek fazla değil ve açıkçası bu beni üzdü. - Bir diğer husus ise satır arası yorum neredeyse hiç yok. Emin olun güzel yorumlarınızdan ve kitabım ile ilgili bahsettiğiniz yorumlardan güç alarak kitabı yazmaya devam ediyorum. - Elbette kimseyi bu konuda zorlamıyorum fakat gerçekten kitabımın bir yerlere gelmesini ve sizin beğenmenizi arzuluyorum. Umarım anlaşılmışımdır. - Kısa not; bana ve kitabıma güzel yorumlarda bulunan ayrıca oy veren güzel okuyuclarıma çok ama çok teşekkür ederimmm. Seviliyorsunuz♡♡♡
2 gün sonra;
Kalbim heyecandan ve gerginlikten sıkışıyordu. Şu an havaalanındaydık Nermin ile. Ben oturduğum yerden soğuk terler dökerken Nermin, Şırnak'ta bulunan eski arkadaşlarını arayıp geleceğini haber veriyordu. Uçağın gelmesine tam olarak bir saat vardı. Ama bu süre benim için bir dakika gibi geleceğine eminim. Giydiğim siyah ve geniş pantolonuma stresten terlemiş ellerimi sildim. Bir yandan ise boğazlı kazağımı çekiştiriyordum. Salık saçlarım nedense bugün beni fazlasıyla bunaltıyordu yada stresten ve gerginlikten bana öyle geliyordu. Derin derin nefesler alırken Nermin konuşmasını bitirmiş olacak ki ellerini hareket ettirdiğim dizlerime koydu.
"Biraz sakin mi olsan?" Beni rahatlatmak için söylediği bu sözle ben daha da gerildiğimi hissediyordum. "Olamıyorum işte! Kendimi rahatlatamıyorum ki." Dedim gergince etrafa bakarken. Nermin olmusuzca başını salladı ve bir süre bana baktı. "Biraz yürümek ister misin?" Başımı salladım. "Hayır, iyiyim böyle." Dedim. Nermin bana baktı inanmaz bir biçimde. Ardından önüne döndü. Ben ise stresten ellerimle dudaklarımı yolmaya başlamıştım. O anda önüme gelen telefon ile bakışlarımı Nermin'e çevirdim. Anlamaz gözlerle ona baktım.
"İzle." Dedi yalnızca. Ben ise elinden telefonu aldım. Karşımdaki videoyu başlatma tuşuna basarak başlattım. Belki de lise onda çekildiğimiz fotoğraflar editlenmiş bir şekilde sırasıyla geçiyordu. Gülümsememe engel olamadım. Benim için en güzel anlar bu anlardı. Parkta, okulun bahçesinde, avm de, arkadaşlarımızla ve sıradaki fotoğraf geldiğinde yüzümdeki mutlu gülümseme yerine buruk bir gülümseme aldı. Annem Nermin ve benim çekildiğimiz bir fotoğraftı. Onu görmek gözümün yanmasına sebep oldu. Eğer annem hayatta olsaydı, beni bu halde görse asla affetmezdi. Sırada ki resimler teker teker geçerken aklım hâlâ annem ile çekildiğimiz fotoğraftaydı. Sorun annemin ölmesi değildi. O görüntüler ve o askerin ağzından çıkan kelimeler aklıma geldikçe midemin bulantısına engel olamıyordum.
Elimdeki telefonu hızla Nermin'e uzattım. "Teşekkür ederim." Dedim gülümserken. Bu düşüncesi bile çok inceydi benim için. Nermin bana baktı. "Video bu kadar kısa mıydı? Üç dakika yazıyordu." Dedi. Ben ise birşey söylemedim ve arkama yaslandım. Gözlerimi kapattım bir süre başımı arkaya atarken. Bir süre bu şekilde dururken Nermin'in telaşlı sesi doldu kulağıma. "Nehir çok özür dilerim. Ben Aslıhan teyzemin fotoğrafının orada olduğunu bilmiyordum." Dedi endişeyle. Ben ise gözlerimi açtım ve bakışlarımı Nermin'e çevirdim.
Sakince, "Bilmediğini biliyordum. Sorun değil. Ayrıca fotoğrafta çok güzel çıkmışız." Dedim ve sırıttım. Nermin mahçupça gülümsedi. "Nermin." Dedim sitemle. "Tamam, sorun yok. Konuyu kapat." Dedim yüzündeki o ifadeyi silmesi adına. Nermin başını salladı ve sarı saçlarını geriye itti. Hâlâ gergin olduğunu anlayınca bu havayı dağıtmak için bir fikir sundum. "Fotoğraf çekilelim mi?" Nermin heyecanla bakışlarını bana çevirdi. "Gerçekten mi?" Dedi inanmaz gibi. Ben ise olumluca baş salladım. "Gerçekten." Nermin hızla telefonla birşeyler yaparken kamerayı açmaya çalıştığını anlamıştım. Bana daha fazla yaklaşırken, telefonu tek eline aldı ve selfie çekmek için uygun bir pozisyona getirdi. Nermin bir elini benim belime sararken ben ise bir elimi onun koluna bir elimi ise başının arkasından iki kulak yaptım. Bu hareketimle kıkırdarken ben ise kocaman gülümsemiştim.
"Çekiyorum." Dedi Nermin heyecanla. Ben ise yalnızca başımı salladım. "Üç.. iki.. bir.. " Nermin geriye doğru saydıktan sonra fotoğrafımızı çekti. Telefonu göz hizasına getirerek çektiği fotoğrafa baktı. "Çok güzel çıktık. Bak." Dedi telefonu bana uzatırken. Gerçekten çok güzel çıkmıştık. "Gerçekten." Dedim etkilenerek. Nermin ise güldü. "Ben sana bu fotoğrafı atarım." Dedi. Ben ise onu onaylayarak önüme döndüm. Saniyeler sonra bir anons sesi duyuldu. Sese kulak kesilirken yavaş yavaş bizim uçağın anonsunu yapıldığını anlayınca unuttuğum gerginliğim yerine gelmişti. Stresten elim ayağım titrerken Nermin'in sesini işittim.
"Bizim uçağı anons ettiler. Gidelim." Dedi koluma girerek. Ben ise gergince oturduğum yerden kalktım. Bavullarımızı önceden koydurttuğumuz için vakit kaybetmeden uçağın bulunduğu yere ilerledik. Yürürken gerginlikten artık saç diplerimin ağırdığını hissediyordum. Tek düşündüğüm oraya gidince ne olacağı ve babamla karşılaşma ihtimalimdi. Savcı olduğumdan dolayı bazı durumlarda, örneğin terör meseleleri veya uyuşturucu davaları konusunda PÖH ve özel harekatlarla iş birliği yapıyor olmamızdı. Babamın asker olması durumu daha da zorlaştırıyordu. Annem öldüğü için emekli de olmak istememişti. Ne zaman geldiğimizi anlayamasamda sonunda biletlerimizi vereceğimiz yere gelmiştik. Erken geldiğimiz için sırada kimse yoktu o yüzden ilk kişiler bizdik. Nermin önce biletini görevli bayan kaşeyi basması için verdi ardından ise ben. Kapılardan geçtikten sonra dışarı çıktık ve bizi Şırnak'a götürecek olan o uçağa ilerlemeye başladık. Uçağa binmemize yardımcı olan merdivenlerden çıktıktan sonra bizi karşılayan hosteslerle karşılaştık. Onlara kısaca gülümsedikten sonra hangi koltuğa oturacağımıza bakmak için bilete baktım. Yirmi dört ve yirmi beş... Nerminle birlikte oturacağımız yere doğru ilerledik ve koltuklarımızı bulunca Nermin cam kenarına ben de yanına oturdum. Gergince etrafa bakındım. Çoğu kişi gelmeye ve yerlerine oturmaya başlamıştı bile. Önüme dönerek Nermin'e baktım. Telefonu ile uçağın camından fotoğraf çekiyordu. Bende omzumda asılı olan çantamı çıkararak kucağıma aldım ve içinden çıkardığım telefonumdan sosyal medyada gezinmeye başladım.
Yarım saat sonra uçağın pilotu tarafından yapılan anons ile uçak havalandı. Gidiyordum. Altı belki de yedi sene boyunca Ankarada kalmıştım. Bu süreçte çok zorlandığım zamanlar olmuştu fakat yine de toparlamayı başarmıştım. Tek başımaydım o zamanlar. Bir tek Nermin vardı benim için. Fakat yalnız ve tek başıma kalmam tamamen benim seçimimdi. Sızlanmaya veya sinirlenmeye lüksüm yoktu. Benim için tek kolay şey, bu olanlara alışmamdı. Bana karışan bunu neden böyle yaptığın diyen birinin olmamasıydı... Yavaş yavaş uçak havada süzülmeye başlayınca çantamdan kulaklığımı çıkararak kulağıma taktım. Telefona da bağladıktan sonra gözlerimi kapattım ve arkama yaslandım. Ben geliyordum baba. Benden ne kadar soğumuş ve kırılmış olsanda emin ol seni görünce içimdeki alev alan ormanları kendi gözlerinle göreceksin. Umarım beni affedersin baba...
***
İtinayla etrafıma baktım. Sonunda buradaydım. En korktuğum, en çekindiğim ve en acı çektiğim yerdeydim. Eğer biri bana iki sene önce buraya bir kez daha döneceğimi söylese muhtemelen kahkaha atardım. Ama, bu kaderin bir oyunu gibiydi. İmkansız gerçekleşmişti. Ve ben, ailemi hiçe sayıp bıraktığım şehire, şimdi yüzsüz gibi geri gelmiştim. Kafamda dönen binbir sözcük ile cebelleşirken Nermin'in sesini işittim. Bakışlarımı etrafa bakmaktan çekerek ona baktım.
"Bavulumuz geliyor. Birini sen al, diğerini de ben." Dedi gelen bavuldan bakışlarını çekmeden. Onu onaylayarak gelen bavulu ben aldım Nermin'in yardımıyla. Bir diğer bavul gelince ise onu da Nermin aldı. Bavullarla işimiz bitince yavaş adımlarla havaalanının dışına çıktık. Yıllar önce buradaydım ailemi terk etmek için. Yıllar sonra ise yeniden gelmiştim işim sebebiyle. Havaalanının kapılarından geçerek dışarıya ulaştık. Şırnak'ın havası burnuma dolarken bakışlarımı yere indirdim.
"Buradayız işte." Dedi kolunu koluma sararken. Başımı salladım. "Ne olursa olsun yanındayım. Tamam mı? Ne yaşayacaksan birlikte." Dedi yüzüme bakarak. Bende bakışlarımı ona çevirdim. "Birlikte..." Nermin kocaman gülümseyerek bakışlarını etraftan geçen taksilere çevirdi. "Bir tane taksiye binelim. Sen evin yerini biliyorsun değil mi?" Dedi bana dönerek. Başsavcı benim için buradan bir ev terhis ettirdiğini belgede belirtmişti. Dün ise bana mesaj atarak nerede olduğunu söylemişti. Arabamı ise en kısa sürede Şırnak'a getirteceğini de söylemişti. O yüzden bir süre taksi ile idare edecektik. Başımı salladım. "Biliyorum." Kısa sürede Nermin bir taksi çevirerek bavullarımızı bagaja koymuştuk. İkimizde taksiye bindik. Ben adama gideceğimiz yeri söyledim ve arkama yaslandım.
"İyisin değil mi?" Dedi Nermin endişeyle. "Ya babamla karşılaşırsam? Ben ona ne söyleyeceğimi bilmiyorum." Titrekçe söylediğim bu sözler ile Nermin'in bana sarıldığını hissettim. "Sen çok güçlü bir kadınsın Nehir. Savcıyken yaptığın şeyleri unuttun mu? Yirmi yaşındaki o kız değilsin sen. Emin ol Oğuzhan amca anlayışla karşılayacaktır seni. Sen onun kızısın Nehir." Bakışlarımı kucağımda olan ellerime çevirdim. "İnşallah..."
***
Taksiden bavullarımızı aldıktan sonra yeni evimize ilerledik. Müstakil ve güzel bir evdi. Dış kapıya yürüdük ve çantamdan çıkardığım anahtar ile kapıyı açtım. Karşımıza önce küçük bir hol çıktı. Gözlerimle evi taradım. Arkamdan gelen Nermin ise hemen eve girdi ve bavulu bir köşeye bırakarak etrafa bakmaya başladı. "Ev çok güzel değil mi?" Diye sordu Nermin hayranlıkla. "Bence de çok güzel." Dedim onu onaylayarak. "Bu kadar güzel olmasını beklemiyordum." Dedim gözlerimi evin her köşesinde gezdirirken. Evin duvarları bej renkliydi. Kapının hemen yanında vestiyer bulunuyordu. Sade bir evdi. Ve benim için yeterdi. Bavulları alıp kapının yanına koyarak kapıyı kapattım. Nermin çoktan diğer odaları gezmeye başlamıştı bile. Bende ayakkabılarımı çıkararak ilk önce ilk kapıya girdim. Burası mutfaktı. Mutfağın içine girince sağa döndüm ve büyük bir buzdolabı karşıladı beni. Onun hemen yanında ise tezgah ve çekmeceler. Tek eksik sadece yemek masasıydı ama o çok önemli değildi zaten. Mutfaktan çıkarak diğer kapıya adımladım. Anladığım kadarıyla burasıda oturma odasıydı. Geniş ve ferahtı. Odanın karşısında ise boydan cam bir kapı. Oraya ilerleyince buranında balkon olduğunu anladım. Çok şirindi. Oturma odasından çıkarak karşı duvarda ki odaya ilerledim. Burası da yatak odasıydı. Burasıda büyüktü. Kimin odası olacağına daha sonrasında Nermin ile karar verirdik. Kısaca banyoya da baktıktan sonra odadan çıkarak son odaya ilerledim. Nermin odanın içinde bulunan yuvarlak cama bakıyordu hayranlıkla. Benim geldiğimi duymamıştım bile.
"Beğendin mi?" Dedim merakla. Nermin ise bakışlarını camdan ayırmadan cevap verdi. "Bu oda, benim olabilir mi?" Dedi heyecanla. Ben ona tebessüm ederek başımı salladım. "Sen nasıl istersen." Nermin cevabımı duyunca koşarak boynuma atladı. "Çok teşekkür ederim Nehir." Oda kararlaştırmamızda böylece hallolmuştu.
Evde çok az eşya vardı. Ankara'daki evimizde kalan eşyaları ise bir taşıma firmasıyla iletişime geçip halletmiştim. Bu yüzden bir hafta bu evde olan eşyalarla idare edecektik. Nermin ile bavullarımızı alıp odalarımıza yerleştirmiştik. Ara ara o bana yardım ediyordu yada ben. Kısa süre içinde yerleştirme işlerimiz bitince derin bir nefes aldık. Birlikte oturma odasına geçtik. Nermin tekli koltuğa kendini bırakarak derin bir nefes verdi. "Belim varya, iflas etti." Dedi homurdanarak. Bende tekli koltuğun hemen yanındaki büyük koltuğa kendimi atmıştım. "Sırtım ağrıyor." Dedim bende onun gibi homurdanırken. "Benden bu kadar, ben uyumaya gider." Eliyle bana el salladı mahmurca. Bende onu onayladım. Benimde uyumaya ihtiyacım vardı. Gözlerim yorgunluktan kapanıyordu. Koltuktan kalkarak banyoya ilerledim. Kısaca yapmam gerekenleri yaptıktan sonra yeni odama girerek yatağıma oturdum. Elimle yatağa bastırarak sağlam olup olmadığına baktım. Evin sahibi bu eşyaların yeni ve kullanılmamış olduğunu söylemişti ama ben her ihtimale karşı bakıyordum. Daha fazla dayanamayarak yatağın içine girerek yorganı iyice üstüme çektim. Dakikalar sonra ise uykuya dalmıştım bile.
2 gün sonra;
Sabah erken kalkmıştım. Sebebi ise bugün Şırnak'taki ilk iş günüm olmasıydı. İçimde az da olsa bir heyecan vardı elbette ama alışmıştım. Odamdan çıkarak banyoya adımladım. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra yeniden odama ilerledim. Odama girince ilk işim gardırobumdan kıyafetlerime bakmaktı. İlk izlenim için iyi şeyler giyinmeliydim. Çok resmi değil fakat çokta ciddiyetsiz olmamalıydı. Ellerimi kıyafetlerimde gezdirirken dikkatimi uzun, geniş saten pantolonum çekti. Onu elime alıp yatağımın kenarına koydum. Üst içinse, boğazlı, bej rengi bir kazak seçmiştim. Onları hızla giyerek, gözlerime eyeliner ve rimel sürmüştüm. Dudaklarıma yalnızca dudaklarımın renginde ruj sürerek tamamlamıştım herşeyi. Siyah saçlarımı ensemde dağınık bir topuz yapmıştım. Odamdan çıkmadan önce boynuma ve bileklerime parfüm sıkarak odadan çıktım.
Oturma odasında ballı ekmeğini yiyerek telefona bakan Nermin çarptı gözüme. Bakışları bir an beni bulunca yediği ekmeği çiğnemeyi bırakarak yerinde doğruldu. "Nehir," dedi gözleri şaşkınlıkla açılırken. Ben ise ona tereddütle bakıyordum. "Afet olmuşsun kızım, afet." Benimde gözlerim şaşkınlıkla açılınca neremin afet olduğunu anlamak için üzerime baktım. "Çok mu ciddi yada iddialı?" Dedim emin olamayarak. Nermin ise gözlerini devirdi. "Sen iddialı giyinen savcı görmemişsin birtanem. Harika görünüyorsun. Git ve adliyenin tozunu attır." Dedi gururla. Ben ise gözlerimi kaçırmışım. Söylediği sözler hoşuma gidiyordu doğrusu. Gururum okşanıyordu. Daha fazla oyalanmadan cevap verdim. "Akşam geç gelebilirim. Sen beni bekleme. Dışarıdan yemek söyleyebilirsin." Dedim. Nermin beni onayladı. Bu sefer ayağa kalkarak yanıma geldi. "Hadi, sen yolcu edeceğim." Dedi. Bu bizim alışık olduğumuz birşeydi.
İkimizde birbirimizi yolcu ederdik. Alışmıştık artık. Bende bunu doğal karşıladığım için dış kapıya yürümeye başladım. Vestiyerden kabanımı ve çantamı aldım. Elimdeki telefonuda çantamın içine koyduktan sonra Nermin'in açmış olduğu dış kapının dışına çıktım. Bugün ilk günümün şerefine topuklu botlarımı giyecektim. Botlarımı giydikten sonra Nermin'e baktım. O ise bana gururla bakıyordu. "Kimin arkadaşı be!" Dedi ciddi bir ifadeyle. "İyi çalışmalar. Kendine dikkat et. Birşey olursa da beni aramayı unutma." Teker teker teker sorularını sıralarken gülümsemeden edemedim. Sıkıca ona sarılarak vedalaştım. Evin çıkışına ilerledikten sonra uygulamadan taksi çağırarak beklemeye başladım. O sırada etrafıma bakmayı da ihmal etmedim. Küçük bir mahalleydi kaldığımız yer. Sevimliydi de. Mahalleyi düşünürken karşıdan gelen konuşma seslerine çevirdim bakışlarımı. Karşıdan bir grup gelen teyzeleri fark etmem ile önüme döndüm. Bu teyzeler fazlasıyla risk taşıyordu. Her an üzerime atlayıp 'seni oğluma alayayım mı?' Deme potansiyelleri çok yüksekti. Sesler daha da yaklaşırken omzumda asılı olan çantamdan telefonumu çıkardım. İnternetten güncel haberlere bakarken karşıma gelen haber ile büyükçe gülümsedim. Bir teröristin yakalandığı haberi yazıyordu. Çok şükür...
Tam o anda yandan gelen ses ile bakışlarımı o tarafa çevirdim. "Kızım, sen buralarda yeni misin? Biz seni burada hiç görmedik." Az önce gördüğüm teyzelerdi bunlar. Ne ara bu kadar hızla gelmişlerdi? Hemen yanımda olan teyzelerden biri sormuştu bu soruyu. Kapalı, hafif kilolu ve seve en bir teyzeye benziyordu. "Evet, yeniyim hanımefendi. Yeni taşındım." Dedim. Teyzelerden birkaçı beni onaylarken birkaçı ise soruları bitmemiş olacak ki yeniden soru sormaya başladılar. "Kaç yaşındasın kızım?" Derin bir nefes aldım.
Gerçekten bu benim şansımdı galiba. Umarım taksim en kısa sürede burada olurdu. "26 yaşındayım." Diye cevap verdim tebessüm ederek. Kimseyi kırmak da istemiyordum. Neticede hepsi benden büyüktü ve sorularının art niyet barındığını düşünmüyordum. Bu soruyu soran teyze beni onaylamıştı fakat koluna girdi teyze heyecanlı bir şekilde bir başka soru daha sordu. "Mesleğin var mı kızım?" Sorusuna karşı kafamı salladım olumluca. "Var hanımefendi." Dedim kısaca. Fakat bana soru soran teyze cevabımdan hoşnut olmamış olacak ki merakla yüzüme bakıyordu. Ben ise ne yapmaya çalıştığını anlayınca cevap verdim. "Savcıyım ben." Hepsi bir ağızdan onaylayan homurtular çıkarırken bakışlarımı kaçırdım. Teyzeler ise kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. "Hem güzel, hemde mesleği elinde. Maşallah. " bir diğeri ise. "Çok güzel kız Allah var. Hemde savcı. Annesi babası ne gururludur şimdi. Benimkisi de anca davar gibi yatsın." Dedi homurdanarak. Fakat benim ise aklım tek bir cümlede takılı kaldı. 'Annesi babası ne gururludur şimdi...' bakışlarımı yere indirdim. Annem olsaydı gurur duyardı benimle elbet ama babam...
Arkalarından gelen bir başka kadın daha geliyordu yanlarına. Bakışlarımı oradan çekip yola baktım taksi geliyor mu diye. Ama ne gelen vardı nede giden. Arkada kalan kadının sesi kulaklarıma dolunca tüylerinin diken diken olduğunu hissettim. O muydu? Burada hemde? Bakışlarımı korkarak o tarafa çevirdim. Gördüğüm kadın karşısında afallarken ne diyeceğimi bilemedim.
Buğlem teyze...
Zihmin altı yıl öncesine giderken yutkunamadım. Deliler gibi aşık olduğum adamın annesi, şimdi tam karşımdaydı. Beni, gitmeyeyim diye belki de saatlerce dil döken kadın karşımdaydı. Değişmişti. Yılların getirmiş olduğu yaşlılık vardı üzerinde. Ama aynıydı bakışlarında ki sıcaklık ve tanıdıklık. Hiç değişmemişti. Saçlarına hafif kırlar dökülsede veya yüzü kırışsada asla değişmemişti. Gözlerim dolarken hızla bakışlarımı çevirdim. Neden şu an? Yola gözlerimi ayırmadan bakmaya başladım. Yıllar geçmişti üstünden. Belki de beni tanıyamaz. Off kimi kandırıyorum ki? Ayrıca bu Allah'ın cezası taksi nerede kalmıştı acaba? Gözüm yolda olsa da kulağım teyzelerin konuştuklarındaydı. O anda bir teyze benim hakkımda konuştu. "Buğlem, canım bu karşımızda ki hanımefendi savcıymış. Senin oğlanla ne de güzel yakışırlar." Dedi hevesle. O anda gözlerimi kapattım. Lütfen...
Diğer teyze ise hızla konuştu. "Kız Ayşe, savcı hanım evli mi değil mi bilmiyoruz ki. Hemen atladın balıklama." Dedi sitemle. O sırada o Ayşe teyze konuştu hemen mahçupça. "Ay, haklısın. Dur hele sorayım ben bir. Savcı kızım, sen evli misin?" Gözlerimi açtım korkuyla. Dönmeli miydim? Yada sorularını eş mi geçmeliydim? Ama teyzeler ısrarla soruyorlardı sorularını. O anda kendime geldim. Bu olayın üzerinden koskoca altı yıl geçmişti. Kim ne diyebilirdi ki? Dudaklarımı ıslatarak bakışlarımı teyzelere döndüm. Daha doğrusu Buğlem teyzeye. Buğlem teyze ile bakışlarımız buluşunca yüzünde ki o şaşırmış ifade ile tüylerim diken diken oldu. Eli, hızla ağzına giderken diğer teyzeler buğlem teyzeye çevirmişti bakışlarını. Ama ikimiz bakışlarımızı birbirimizden çekemiyorduk. "N-nehir, kızım..." dedi titrekçe.
Gözleri anında buğulaşırken benimde gözlerim dolmuştu. "Sen buradasın." Dedi gözünden yaş akarken. Gözlerimi sakince açıp kapattım. Direniyordum. Tam burada hüngür hüngür ağlamamak için direniyordum. O anda yan taraftan korna sesi gelince taksimin geldiğini anlamış oldum. Bakışlarımı Buğlem teyzeden çekerek Ayşe teyzeye çevirdim. "Evli değilim. Size iyi günler." Dedim. Bakışlarımı Buğlem teyzeye çevirmeden hızla taksiye ilerledim ve bindim. Taksiciye gideceğim yeri söyledikten sonra gözümden akan tek damlayı hızlıca sildim. Araba hareket ederek Buğlem teyze ve diğer teyzelerin yanından ayrılırken arkamı dönüp bakmadım. Bakamadım. Geçmişimden bir kişiyle karşılaşmıştım. Peki değerleriyle bu nasıl olacaktı? Buğlem teyze böyle bir tepki verdiyse babam nasıl bir tepki verecekti?
- Herkese merhaba - İkinci bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. -Nehir, Buğlem teyze ile karşılaştı. Peki ama diğerleriyle bu karşılaşma nasıl olacak? - Bunların cevapları ve Nehir'in ilk iş günü bir daha ki bölümde. - O halde bir daha ki bölümde görüşmek üzeree
♡♡♡
|
0% |