@hy.dyr
|
~3.BÖLÜM~
●Dinlenmek ister insan. Karşısındaki ona inanmasada bazen bir insan için anlaşılmak ve dinlenmek bir lütuftur. Sorusuna yanıt vermesin yada ne diye sorgulamasın. Yalnızca, kafasında dönen binbir türlü düşünceyi anlatarak rahatlasın ve gerçekten onu dinleyen bir kişi olsun hayatında. Böyle birine sahip olan insanlar, nasıl umutsuzluğa düşebilir ki...●
"Tanıştığıma memnun oldum, ben Nehir Güner." Dedim ciddiyetle. Çalışacağım adliyeye gelmiştim ve toplantı odasına geçerek diğer savcı ve avukat arkadaşlar ile tanışmıştım. Moralim, Buğlem teyze'yi gördüğüm için bozuk olsada elimden geldiğince buraya yansıtmamaya çalışıyordum. Masada bulunan herkes bana tebessüm ederken bende aynı şekilde tebessüm ediyordum. Gözlerimle diğer savcı ve avukat arkadaşlara bakıyordum. Buraya yeni gelen tek savcı bendim. Sevmiştim burayı. Herkes cana yakın ve işinde usta insanlardı.
Yan taraftan benim ismim seslenince o tarafa çevirdim bakışlarımı. "Umarım buraya alışmanız kolay olur Nehir savcım." Dedi Eren savcı. Ben ise hafifçe gülümseyerek cevap verdim. "İnşallah, Eren savcım." Eren savcı önünde bulunan kahveden bir yudum aldı. Ben önüme dönerek diğer savcıların konuşmalarını dinlemeye başladım. O sırada konuşma bir an beni bulurken herkesin bakışları beni buldu.
"Gerçekten başarılı bir savcıymışsınız Nehir savcım." Dedi Akif savcı. Ben ise tebessüm ettim. "Sormamada sakınca yoksa kaç yaşındaydınız?" Dedi merakla. O sırada arkadan bir homurdanma sesi geldi. "Bir bayana neden yaşını soruyorsun?" Bu ses ise Betül savcının sesiydi. Akif savcı hızla bakışlarını Betül savcıya çevirdi. "Yanlış bir şey mi dedim hayatım?" Dedi Akif savcı. Betül savcı ve Akif savcı üç yıllık evliymişler. Hatta İrem adında da bir kızları varmış. Çok yakışıyorlardı doğrusu. O sırada Betül savcı konuştu. "Sen onun dediğine bakma savcım. Nezaketten hiç anlamıyor." Dedi yandan Akif savcıya bakarken. Akif savcı tek kaşını kaldırarak Betül savcıya baktı. Betül savcı Akif savcının bu hareketine gülememeye çalışıyordu. Odada bulunan herkes çiftin hareketlerine kıkırdıyorlardı. Bende hafifçe tebessüm ettim. Herkes sakinleşince bakışlarını bana çevirdi. Ben onların bana neden baktıklarını bir süre anlayamasamda saniyeler sonra gülümserken cevap verdim. "26 yaşındayım." Dedim. Herkes şaşırırken birbirine bakmaya başlamıştı. "Çok genç görünüyorsunuz savcım." Dedi avukatlardan biri. Bir diğeri ise, "yaşınıza göre çok başarılısınız." Dedi. Onların dediğine kısaca teşekkür ettikten sonra bana yönelik bir soru daha soruldu.
"Ee, evli misiniz Nehir savcım?" Dedi Zeynep savcı bana dönerek. Ben ise ellerimi masada birleştirdim. "Değilim Zeynep savcım." Dedim kibarca. Zeynep savcı başını salladı olumluca. "Peki, hoşlandığınız biri var mı?" Bu soruyu soran ise Eren savcıydı. Diğer herkes bize bakarken ben bakışlarımı Eren savcıya çevirdim. Neden benim aşk hayatımı bu kadar merak ediyordu? Aklıma gelen görüntüler ile kaşlarımı çattım. "Hoşlandığım biri yok." Dedim geçiştirmek için. "Peki daha önce hiç sevgiliniz oldu mu?" Kaşlarımı çatarak Eren savcıya baktım. O ise elinde tuttuğu kahve bardağı ile ciddiyetle bana bakıyordu. Bir süre sessiz kaldım. Bu konular hakkında konuşmayı sevmiyordum. Ayrıca benim aşk hayatımı kimseyi ilgilendirmezdi. "Olmadı, Eren savcım." Dedim. Herkes pür dikkat bizi izliyordu. Eren savcı memnuniyetle gülümsedi.
"Benimde olmadı." Dedi. Ben ise gözlerimi devirmemek için kendimi zorluyordum. "Bu beni ilgilendirmez savcım." Dedim gülümserken. Herhangi bir tatsızlık çıkmaması adına susuyordum fakat eğer biraz daha bu konuyu deşerse bende lafımı söylerdim. O sırada odaya başsavcının girmesi ile hepimiz ayağa kalktık. Başsavcı, eliyle oturmamızı işaret ederek o da kendi yerine oturdu. Bakışları beni bulurken samimice tebessüm etti. "Yeni çalışma yeriniz hayırlı uğurlu olsun Nehir savcım." Dedi. Ben ise gülümsedim. "Teşekkür ederim, başsavcım." Başsavcı bize kısa bir konuşma yaparak görevlerimizi yapmamız için hepimizi dağıttı. Toplantı odasından çıkarak yeni odama doğru yürümeye başladığım sırada yanıma hızla gelen kadın ile bakışlarımı o yöne çevirdim.
"Nehir savcım merhaba." Dedi tedirgince. Ben ise adımlarımı yavaşlatıp karşımdaki kadına cevap verdim. "Merhaba İkra Hanım." O da toplantı odasındaydı. Avukatlardan biriydi. Ama yanıma gelmesinde ki sebep neydi? Bakışlarımı İkra Hanım'dan çekmeden ne diyeceğini beklemeye başladım. Onun ise dudaklarından bir gülümseme beliriverdi fakat kendini hızla toparladı. "Benim söylemek istediğim şey, beni yanlış anlamayın." Dedi hızla. Ben ise birşey demeden yüzüne bakmayı sürdürdüm. İkra Hanım ise hızla devam etti. "Siz ne yapacağınızı bilirsiniz. Karışmak haddim değil ama Eren bey'e dikkat edin lütfen." Dedi bir çırpıda. Ben ise kaşlarımı çattım. Eren beyden hoşlanmadığım doğru ama birinin gelip bana bunları söylemesi beni daha da germişti.
"Neden?" Dedim merakla. İkra Hanım gergince etrafına baktı ve ardından bana biraz daha yaklaşıp söze başladı. "Kendisi biraz takıntılı gibi. Yani çok takık bir insan. Burada bulunan kadın savcı ve avukatlar olarak biz bu durumdan rahatsızız. Siz de dikkat edin." Dedi. Kaşlarım daha da çatılırken kendimi toplayıp gülümsedim. "Teşekkür ederim İkra Hanım. Dikkatli olacağım. Beni uyardığınız için sağ olun." Dedim. İkra Hanım bana kısaca iyi günler dedikten sonra yanımdan ayrıldı. Bir süre giden kadını izledikten sonra önüme dönerek odama ilerledim. Bu Eren denen adamın sorunu neydi? Onu ilk gördüğüm zaman zaten hoşlanmamıştım ama herkesin bu durumdan muzdarip olması ayrı bir durumdu. Hemde takıntılıydı. Gergin bir nefes verip odama ilerledim.
***
Adliyenin koridorunda hızla adımlarla ilerliyordum. İlk iş günüm düşündüğümden bile daha iyi geçmişti. Bazı savcı arkadaşlarım odama gelerek çay içip, sohbet etmiştik. Kendilerini daha da tanıma fırsatım olmuştu. Eren konusunu hiçbirine açmamıştım. Elimde herhangi bir kanıt yoktu ve İkra'nın dedikleri doğru olmayabilir veya abartıyor olabilirdi. Bu yüzden şimdilik kendim gözetleyecektim. Binadan çıkarak taksi uygulamasından taksi çağırarak girişte beklemeye başladım.
Aracımın gelmesine iki gün kalmıştı. Bu yüzden bir süre daha taksi ile idare edecektim. Omzumda asılı olan çantamdan telefonumu çıkardım. Elime alarak sosyal medyada gezinmeye başladım vakit öldürmek için. Bir süre telefonum ile uğraşırken yandan adım sesleri duyarken bakışlarımı otomatik olarak oraya çevirdim. Gelen Eren savcıydı. Vücudum anında gerilirken dik bir duruş sergiledim. Yüzümde mimik oynamazken onun benim yanıma gelişini izledim. Böyle şeyler anca bu zamanlar beni bulurdu zaten!
Elleri montunun cebinde yanıma sırıtarak geldi. Tam karşımda durarak gözlerime baktı. Ondan gelen yoğun sigara kokusu kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Buram buram sigara kokuyordu. Ben ise bir adım geriledim. Eren savcı kaşlarımın çatıldığını fark ederek söze girdi. "Sigaradan rahatsız oluyorsunuz anlaşılan Nehir savcım." Dudaklarına iğreti bir gülümseme kondururken bu benim daha da kaşlarımı çatmama neden oldu. Sesimden ödün vermeyerek cevap verdim. "Evet. Hiç hoşlanmam." Eren savcı söylediklerimden sonra bakışlarını karşısına çevirdi. Uzak bir noktaya bakarken kısık bir sesle, "dikkat ederim o halde." Dediğini duydum.
Bu sefer hiçbir şeyi umursamadan gözlerimi devirdim. Bu adam cidden takık falandı herhalde. Ben ise onu duymamazlıktan gelerek önüme döndüm. "Neyi bekliyorsunuz?" Dedi anında. Ben ise bakışlarımı Eren savcıya çevirmemeyi tercih ederek, "taksimi." Dedim. Eren savcının, benim açtığım mesafeyi kapattığını hissedince anında bakışlarımı çevirdim. Dibimde durarak bana sırıtarak bakıyordu. "İsterseniz ben bırakayım? Hem uğraşmamış olursunuz taksiyle falan. Arabam hemen orada." Dedi eliyle bir noktayı göstererek. Ben ise hiç o noktaya bakmadım bile. Bu adam niye gitmiyordu? Sözlerimle, sert tavrım ve hareketlerimle yeterince kendimi ifade edebildiğimi düşünmüştüm fakat yanılıyordum. Böyle bir insan değilse o halde bende onun anlayacağı dilden konuşurdum.
"Savcım," dedim ciddiyetle. Eren savcı ise beklentiyle bana bakıyordu. "Laubalilikten hiç hoşlanmam. Zaten sizinle gitmek istesem sizden rica ederdim fakat gördüğünüz üzere şu an taksimi bekliyorum. Bana karşı olan tavırlarınızı da gözden geçirin lütfen. Çünkü ben diğer savcılara benzemem." Dedim yapmacık bir gülümseme ile. Eren savcı hafiften kaşlarını çatsada hemen kendini toparladı. Ellerini iki yana kaldırarak pişkince sırıttı. "Peki diğer savcılara benzemeyen Nehir savcım. Ama olursa, sizi götürmekten zevk duyarım." Dedi. Ben ise sakin kalmak adına derin bir nefes aldım. "Böyle birşey olmayacak Eren savcım." Dedim. Önüme dönerken taksimin geldiğini fark etmiştim. Kısaca Eren savcıya iyi akşamlar dedikten sonra taksime adımladım. Beni rahatsız ettiğinin farkında değil miydi? Yoksa bilerek mi yapıyordu? Galiba bu sorunun cevabını biliyordum. Ve eğer bu bir süre daha böyle devam ederse iyi şeyler olmayacağı kesindi.
Taksiye gereken fiyatı ödedikten sonra indim. Kısa sürede eve varmıştım. Adımlarımı evin dış kapısına doğru atarken bir yandan ise çantamdan evin anahtarını bulmaya çalışıyordum. Sonunda anahterı bulunca evin kapısını açacağım sırada evin kapısı benden önce açılınca elim havada öylece kapıya baktım. Kapının hemen önünde Buğlem teyze'yi görmenin şaşkınlığı ile ne yapacağımı bilmez bir halde öylece donakaldım. Buğlem teyzede benim kadar şaşkındı. Kapının önünde öylece birbirimize bakarken ikimizde konuşma zahmetine girmiyorduk.
Arkadan gelen Nermin'in sesi ile bakışlarımı saniyelik olarak ona çevirdim. "Buğlem teyze bekle birlikte çıkalım. Nehir'e yakalanmayalım." Kaşlarım saniyesinde çatılırken bir kez daha Buğlem teyzeye çevirdim bakışlarımı. Nermin koşar adım kapıya gelirken beni görmenin verdiği korku ile oda aynı şekilde donakaldı. "N-nehir?" Buğlem teyzeden bakışlarımı çekmeden ona bakmayı sürdürürken karşımdaki kadının daha da sulanmıştı gözleri. Böyle bir durumda kendimi çok suçlu hissediyordum. Benim önümde ağlamasın. Ben, zaten yıllar önce seçimimi yapmıştım. O yüzden sesimden ödün vermeyerek, "Benim evimde ne işiniz var?" Diye sordum. Umarım bunun gerekli bir açıklaması vardır.
***
"Değişmişsin kızım." Dedi Buğlem teyze burukça. Şu an oturma odasında Nermin, ben ve buğlem teyze vardı. Buğlem teyze benimle konuşmak için ısrar ettiği için mecburen eve almak zorunda kalmıştım. Karşımdaki kadının hakkını yiyemezdim. Annem çok yoğun olduğu zamanlarda bana annelik yaptı Buğlem teyze. Hemde hiç gocunmadan. Kucağımda olan ellerimle oyalandım bir süre. Başımı kaldırıp yüzüne bakmak istemiyordum. Bu olanlar benim suçum değildi ama herkesin gözlerinde aynı duyguyu görmek beni çok suçlu hissettiriyordu.
"Savcı da olmuşsun." Dedi. Gurur duyduğu sesinden anlaşılıyordu. Başımı salladım olumluca. Buğlem teyze hafifçe kıkırdadı. "Sen olmayacaktında kim olacaktı zaten." Dedi. "Ben biliyordum, tuttuğunu koparan bir kızdın hem." Nasıl bana karşı hâlâ bu kadar sevecen olabiliyordu. Onu umursamamıştım. Heleki oğluna yaptıklarımdan sonra benimle nasıl normal bir şekilde konuşabiliyordu? Gözlerim yavaş yavaş dolarken hiçbir şekilde cevap vermiyordum. O sırada Nermin'in tedirgin sesini duydum. "Ben bir çay koyayım. Siz de başbaşa konuşun." Dedi ve anında yerinden kalkarak mutfağa gitti. Ateş saçan gözlerle Nermin'in gidişini izledim. Beni neden başbaşa bıraktın?
"Nehir." Dedi Buğlem teyze bir anne edasıyla. Başımı kaldırıp bakma cesaretini kendimde göremedim. Yapamıyordum. Bakışlarımı karşımdaki kadına değdiremiyordum. "Nehir." Dedi tekrardan Buğlem teyze. Bakmak istiyordum. Karşımdaki kadına bakarsam herşey düzelecek gibi geliyordu. "Bak bana." Buğlem teyzemin sesi ile irademi tamamen kaybettiğimi hissettim. Gözümden yaşlar amansız bir şekilde akmaya başlamıştı. Neden? Neden her seferinde bu kadar aciz görünüyordum? Kendime yenilerek bakışlarımı kaldırıp karşımdaki kadına baktım. Gözlerinde hüzün vardı. Ben ağladıkça içi gidiyor gibiydi. Onun bu halini görünce daha da kötüleşirken elimle ağzımı kapattım hıçkırıklarım duyulmasın diye.
Önce ayaklanma sesi ardından ise yanımda bir hışırtı hissettim. Ama bakamdım. Utandım. Yüzsüz gibi hıçkırıklar içinde ağlamak bana ağır geliyordu. Omuzda bana sarılan kolları hissedince dayanamadım. Ağladım. Hiç olmadığı kadar hemde. Yılların acısını çıkartmak istercesine. Vücudumu tamamen yanımdaki kadına dönerek kendimi ona teslim ettim. Çok dolmuştum. Ağlama istediğim zaman ağlayamamak artık yük olmuştu bana.
Saçlarımın okşanması, kulağıma herşeyin geçeceğini fısıldanması ve güven veren sıcaklık... sanki hiçbir şey gerçek değil gibiydi. Ben ağladıkça Buğlem teyze mümkünmüş gibi biraz daha sarılıyordu bana. Dakikalar sonra biraz daha sakinleşince kafamı buğlem teyzenin göğsünden çekerek gözlerine baktım. Buğlem teyze ise tebessüm ederek bana bakıyordu. Baş parmaklarıyla iki yanımdan akan göz yaşlarımı siliyordu. Burnumu çekerek gözlerimi kaçırdım utangaçlıkla.
Buğlem teyze utangaçlığımı anlamış olacak ki, elleriyle yanaklarımı tutarak ona bakmamı sağladı. "Bunda utanılacak bir şey yok kızım. Ağla. Doya doya ağla." Gözlerim yeniden dolmaya başlayınca gülümsedim. Çok mutluydum. Benden nefret ettiğini düşünmüştüm. "Benden nefret ediyor musun Buğlem teyze?" Diye sordum korkarak. Kendimi telkin etmeliydim. Buğlem teyze hafifçe kıkırdadı ve yanaklarımı okşamaya başladı. "Senden neden nefret edeyeyim?" Ben ise gözlerimi kaçırdım. Çatallaşan ve içeriye kaçan bir sesle, "biliyorsun, sizi bıraktım. Hemde çoğu kişiye haber vermeden. Babama mesela. Sonra, Poyraz'a yaptıklarım. Çok aptalım." Dedim gözümdeki yaşlara engel olamadan. Bakışlarımı kucağımda duran ellerime indirdim.
Buğlem teyze bir süre sessiz kaldı. Ama sonrasında kucağımda bulunan ellerimi ellerinin arasına aldı. Bu hareketiyle bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Birçok kişiyi üzdüğün doğru." Söylediği şey ile kalbime sayısız bıçak saplandığını hissettim. "Özellikle babanı. Ama baban sana kızgın değil. Buna eminim." Hızla başımı salladım. Çok kızgındı bana eminim. Birbirimize ihtiyacımız olduğu anda ben onu bıraktım. Sadece kendi çıkarımı düşündüm. Buğlem teyze İtinayla gözlerini kapatıp açtı. "Babanla, Ömer amcan hâlâ görüşüyor. Bu konular emin ol açılıyor. Ve baban Ömer amcana ne demiş biliyor musun?" Söylediği şey ile merakla Buğlem teyzeme baktım. Buğlem teyze gülümseyerek devam etti.
"'Onu çok özlüyorum. Konuşma imkanım olsa onu benim yanıma çağırırdım.' Demiş. Sence babanın sana kızgın olma ihtimali var mı?" Gözlerim bir kez daha dolarken şükrettim Allah'a. Bende babamı çok özlemiştim. Zaten babama fena düşkün bir kızdım. Altı yıl onu görmeyince burnumda tütmüştü babam. Bu sefer dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım. Buğlem teyze ile bakışlarımız buluşunca onunda dudakları iki yandaydı. "Poyraz konusunada gelirsek, Poyrazla yeniden bir araya gelmenizi çok isterim. Benlik bir sıkıntı yok fakat Poyraz sana kırgın kızım. Ona haber vermeyip gittiğin için çok üzüldü. Evde senin ismini anamıyoruz. İsmini duyduğu gibi evden dışarı çıkıyor. Ama ben sana yardım etmek için elimden geleni yaparım."
Poyraz ne yapsa haklıydı. Onuda bırakıp gitmiştim. Haber vermemiştim. Benim için en büyük pişmanlık sebebi buydu. Belkide ona haber verseydim eminim beni olumlu karşılayacaktı ve hatta destekleyecekti. Şu an bile birlikte olabilirdik. Ama ben aptallık yapıp ona haber vermemiştim. Onu benim işime karıştırmak istememiştim.
Buğlem teyze bana döndü. "Babanı ziyarete git. Seni gördüğü zaman ne kadar mutlu olacağını tahmin edemiyorum. Belki sana küçücük kırgındır fakat o kadar da kırgın olmaya hakkı var annem." Başımı olumluca sallamıştım. Yapacaktım. Babamı görmeye gitmeyi kafama koymuştum. Arka taraftan gelen ayak sesleri ile Nermin'in geldiğini anlamam pek zor olmamıştı. Ona da bir teşekkür borcum vardı. İlk başta yaptığına kızsamda şu an iyi ki yapmış diyorum. Nermin elindeki tapsi ile odaya girdi ve sehpanın üzerine tepsiyi koydu. "Bu akşam konuşacağımız çok konu var." Dedi Nermin heyecanla. Buğlem teyze ve ben, Nermin'in bu dediğine kıkırdamadan edemedik.
***
Buğlem teyzeye iyi akşamlar dedikten sonra kapıyı kapattım. Buğlem teyzeye yolcu etmiştik. Çok konuşmuştuk. Ne yalan söyleyeyim bu konuşma ve muhabbetler bana çok iyi gelmişti. Buğlem teyzeden öğrendiğim kadarıyla babam yarın karargâhta olacaktı. Yarın onun yanına gidecektim. Ne kadar erken, o kadar iyi olacaktı benim için.
Yan tarafıma bir bakış attım. Yanımda bulunan Nermin, tedirgince bana bakıyordu. Vücudumun tamamını ona döndüm. Nermin bir yandan dudaklarını dişliyor bir yandan ise göz ucuyla bana bakıyordu. "Gönder gelsin ben hazırım." Gözlerini kapatarak ellerini iki yana açması ile gülmemek için kendimi zor tuttum. Ona kızdığımı düşünüyordu. Az da olsa haklıydı ama bu gün yaptığı şey için o kadar mutluydum ki. Belki o olmasaydı hiç Buğlem teyzeyle görüşme gücünü kendimde bulamayacaktım ve yarın babamı ziyaret edemeyecektim. Hiç beklemeden kollarımı boynuna sararak onu kendime çekip sarıldım.
"Teşekkür ederim." Dedim boğukça. "Bu yaptığını ödeyemem." Nermin bir süre öylece donakaldı fakat hemen kendisini toplayarak kollarını sırtıma sararak sıvazladı. "Ya işte diyorum, benim hakkım ödenmez diye de kimse beni kale almıyor." Dedi gülerek. Bende bu dediğine gülerek ayrıldım. "İyi yaptım değil mi?" Diye sordu Nermin. Bu cevabı bildiği halde sorması daha da komiğime gitse de belli etmedim.
"Çok iyi yaptın. Sen bayağı düşünceli olmaya başlamışsın. Bu yönünü bilmiyordum." Dedim ciddi kalmaya çalışarak. Nermin'in kaşları anında havalanırken o da gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Hadi be oradan! Ben nezaket ustasıyım bilmez misin? Benim göbek adım nezaket bir kere. İş yerinde herkes beni öyle tanırdı. Demek ki sen beni çok umursamamışsın." Dedi ve omzuma bir tane şaplak'ı geçirdi. "Yaa!" Dedim gülerek. "Çok kaşınıyorsun." Dedim. Nermin ise kaçmaya hazırlanarak, "gel de kaşı o zaman, bebiş!" Dedi. Hızla kendi odasına kaçarken ben ise onu kahkahalarla kovalamaya başlamıştım.
Bu gün benim için paha biçilemez bir gündü. Bir kişinin bile bana destek çıkması beni çok mutlu ediyordu. Çok şükür Allah'ım. Yarın, benim için daha büyük bir gündü. Umarım beni anlayışla karşılarsın baba. Çünkü küçük prensesin seni çok özledi...
- Herkese merhaba. - Bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. - Bu bölümü nasıl buldunuz lütfen yorumlarda belirtmeyi unutmayın. - Bir daha ki bölümde, Nehir babası ile görüşecek. Ve bir kişi ile daha. Bu da benden küçük bir spoi olsun. - O halde bir daha ki bölümde görüşmek üzeree
♡♡♡ |
0% |